GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE BİYOGÜVENLİK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ TARIMSAL BİYOTEKNOLOJİ GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE BİYOGÜVENLİK Hazırlayanlar: Tilbe İrem ŞEN Seval BOLAT Emrah SEKMEN Dr. Öğretim Üyesi Yılmaz KAYA
GDO Nedir? Birtakım biyoteknolojik yöntemlerle canlıların sahip olduğu gen dizilimlerinin değiştirilmesi yoluyla canlılara yeni özellikler kazandırılması sonucu elde edilen farklı nitelikteki organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" denir.
GDO'nun Kullanım Amaçları Aşıların üretilmesi. Kısıtlanan doğal kaynaklar karşısında yeni alternatif kaynaklar aranması. Tarım ürünlerinin tadının ve görünümünün iyileştirilmesi. Ürünlerin besin değerinin artırılması. Artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak üzere zirai ürünlerin veriminin artırılması. Daha az alandan daha fazla ürün elde edilmesi. Daha dayanıklı, uzun süre bozulmadan kalabilen ve böylelikle raf ömrü uzun gıdalar üretilmek istenmesi. Zirai üretimde kullanılan kimyasal maddelere duyulan gereksinimin azaltılması. Ürünlerin soğuk,sıcak, kuraklık, tuzluluk gibi etkenlere karşı daha toleranslı hale getirilmesi.
GDO'lu Ürünlerin Zararları Yararları Bitkisel ve hayvansal ürün veriminin artırılması. Böceklere ve hastalıklara karşı daha dayanıklı ürünlerin elde edilmesi. Genetik mühendislik ürünlerin besleyiciliğini artırıyor. Böcek ilaçlarının kullanımını azaltıyor. İstenilmeyen durumlarda müdahale daha kolay. Çevresel faydalar. Zararları Hedef olan ürün hariç diğerlerinde nasıl bir etki yaptığı bilinmiyor. Böceklerin olumsuz etkilenmesiyle tüm ekosistem çökebilir. Biyoçeşitliliği tehlikeye sokuyor. Biyolojik kirliliğe neden oluyor. GDO'lu ürünlerin tohumları çevreye karışıp doğal ürünlerin yapısını bozabilir.
Genetiği Değiştirilmiş Gıdaların İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri Olumlu Etkiler Gıdaların besin içeriklerinin artırılması Gıda veriminde artış ve yeterli beslenme Yenebilir aşı üretimi. İnsan hastalıklarının tedavisi. Olumsuz Etkiler Antibiyotiklere direnç gösterme. Alerjik etkiler. Toksik etkiler. Kansorejen etkiler.
GDO İle İlgili Sosyal, Ticari ve Etik Düzenlemeler Olumsuz etkileri göz önüne alındığında, GDO'lu ürünlerin sadece üretildikleri veya yetiştirildikleri yerlerde değil tüketime gidinceye kadar olan zincirde de iyi takip edilmelerinin gereğinin kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Bu nedenle; GDO'lu ürünlerin etiketleme kurallarının belirlenmesi Organik ve geleneksel üretim yapanların GDO bulaşması ile ilgili endişelerinin giderilmesi GDO'lu ürünlerin yetiştirilmesi, dağıtılması ve tüketilmesi konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması için uluslararası ve ulusal tedbirlerin alınması zorunlu hale gelmiştir.
Dünyada artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanması, açlıkla mücadele edilmesi ve yeryüzünde ekim alanlarının artırılması konusunda GDO'lu ürünlerden beklenen yararlar, yerini GDO'lu ürünlerin kullanılması sonucunda oluşan sağlık problemleri, ekimlerin gerçekleştiği bölgelerde doğal çeşitliliğe olan negatif etkileri sebebiyle korku ve kuşkuya bırakmıştır. Bu durumda işin sağlık, sosyolojik, ticari ve etik yönleri dünyada ve ülkemizde oluşturulan mevzuatlarla belirlenmeye ve gerekli yaptırımların uygulanmasına başlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü(WHO), FAO(Food and Agriculture Organization), Bitki Genetik Kaynakları Komisyonu(1991), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Avrupa Birliği Direktifleri gibi uluslararası mevzuatların getirdiği düzenlemelerin yanı sıra ülkemizde konu ile ilgili düzenlemeler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.
Bu düzenlemelerle; GDO'ların çevreye kasıtlı salımı. Gıda ve yem kullanım amaçlı GDO'lar. GDO içeren veya GDO olan gıda ve yem. GDO'lar içeren bileşenlerden üretilen gıda ve yemlerin pazara sunumu. GD gıda ve yemlerin izlenebilirliği ve etiketlenmesine dair kurallar belirlenmiş ve uygulamaya konulmuştur.
Biyogüvenlik Nedir? En genel anlamıyla modern biyoteknolojinin insan sağlığı ve çevreye zarar vermeden uygulamasını sağlamak için alınması gereken politik ve işlevsel önlemlerdir.
BİYOGÜVENLİK Biyogüvenlik önlemleri bilim dünyasının çalışmalarını kısıtlamadan, insan sağlığı ve biyolojik çeşitlilik üzerinde oluşabilecek istenmeyen sonuçların farkına varılarak önlem alınması için kurumsal sistemlerin oluşturulmuş olması gerekmektedir. Biyoteknoloji ile moleküler biyoloji ve genetik mühendisliği alanlarında yaşanan gelişmeler ve özellikle rekombinant DNA teknolojileri ile canlı organizmaların genetik yapılarında değişiklikler yapılabilmesi, beraberinde biyogüvenlik gibi bir konuyu gündeme getirmiştir. Böylelikle 1970'li yıllardan itibaren biyogüvenlik önlemlerinin alınması gerekliliği konuşulmaya başlanmıştır.
Türkiye'de ise 18.03.2010 tarihinde resmi gazetede Biyogüvenlik Kanunu yayınlanmıştır ve Türkiye'de transgenik ürün üretilmesi yasaklanmıştır. 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanununun amacı: "Bilimsel ve teknolojik gelişmeler takip edilerek, modern biyoteknoloji yöntemleri kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek risklerin engellenmesidir. Ayrıca insan, hayvan ve bitki sağlığı, çevre ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve bunların sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla biyogüvenlik sisteminin kurulması ve uygulanması, denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemekte bu kanunun amaçları arasındadır."
Kaza ve Acil Durum Tedbirleri Risk Yönetimi İthalat-İhracat Risk Değerlendirme Gizli Bilgi Belgeleme Kaza ve Acil Durum Tedbirleri BİYOGÜVENLİK Kaçakçılık Transit Bilimsel Komiteler Biyogüvenlik Kurulu Halkın Bilgilendirilmesi Sosyo-Ekonomik Değerlendirme Denetleme, Kontrol, İzleme
Dünya'da Biyogüvenlik ve GDO'lara Yönelik Politikalar GDO'larla ilgili olarak dünyada süreç temelli (AB ve Avustralya gibi) ve ürün temelli (Kanada ve ABD) olmak üzere iki farklı mevzuat sistemi bulunmaktadır. Ürün temelli mevzuat sistemi nihai ürünün karakteristik özellikleri ve kullanım amacını baz alıp, genetik değişikliğin yapıldığı süreci dikkate almamaktadır.
Transgenik gıdaların etiketlenmesiyle ilgili ülkeler arasında farklı tutumlar sergilenebilmektedir. Örneğin Kanada ve ABD'de etiketleme ile ilgili herhangi bir zorunluluk söz konusu değilken; AB, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Türkiye gibi pek çok ülkede transgenik gıdaların etiketlenmesi zorunludur. Gelişmekte olan ülkelerden Çin ise transgenik ürünlerin onay sürecini yavaşlatma kararı almışken; diğer gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkelerde ise tarımsal biyoteknoloji çalışmalarının neticelerinden olan transgenik ürünlere karşı uygulanacak bir mevzuat sistemleri bulunmamaktadır. Bunun nedeni, mevzuat geliştirmek hem zaman, hem de bütçe isteyen bir konu olduğundan dolayı ülkelerin gücünün yetmediği düşünülmektedir. GDO'larla ilgili mevzuatlar genel olarak, Ar-ge çalışmaları; serbest ticaret için onay prosedürleri; ithalat düzenlemeleri gibi alanlarda hazırlanmaktadırlar.
BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Başlıca Uluslararası Biyogüvenlik Düzenlemeleri BM Endüstriyel Kalkınma Organizasyonu(UNIDO) Sekretaryası'nın 1991 Temmuz ayında yayınladığı "Organizmaların Çevreye Salımı Konusunda Gönüllü Talimatı" BM Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) tarafından hazırlanan ve 1991 Kasım ayında yayınlanan "Bitki Biyoteknolojisi Talimatı" UNEP (BM Çevre Programı) tarafından hazırlanmış olan "Biyogüvenlik Kılavuzu" (1997) BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi BM Cartagena Biyogüvenlik Protokolü
GDO'ların Piyasaya Sürülmesi Genetiği değiştirilmiş organizmaların ticaretinin yapılması amacıyla piyasaya sürülmesi, deneme ya da araştırma amaçlı çevreye bırakılmasından tamamen farklıdır. Transgenik ürünlerin pazarda yerini alması Avrupa Birliğindeki bütün ülkeleri etkileyebilecek bir karardır. Çünkü birliğin bir üyesinin izin verdiği transgenik bir ürüni malların serbest dolaşımı ilkesi gereğince Avrupa Birliğinin tamamında ticareti yapılabilmektedir. Bu nedenle transgenik ürünlerin piyasayasürülmesi ya da pazara sunulmasına yönelik izin sürecine tüm üye devletlerin ve alt kuruluşların katılımı gerekmektedir.
Türkiye'de Biyogüvenlik ve GDO'lara Yönelik Politikalar Türkiye'de transgenik bitkilerle ilgili olarak ilk mevzuat hazırlık çalışmaları Tarım ve Köy İşleri bakanlığı tarafından 1998 yılı başında başlatılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda hazırlanan "Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimat" 14 Mayıs 1998 tarihinde yürürlülüğe girmiştir. Bu talimat ile ithal edilen ve yurt içinde geliştirilmiş transgenik çeşitlere uygulanacak prosedürler belirlenmiştir. 26 Ekim 2009 Tarihinde "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" Resmi Gazetede yayımlanmıştır ve 28 Nisan 2010 Tarihinde Yönetmelikte değişiklik yapılmıştır.
18 Mart 2010 Tarihinde Resmi Gazetede 5977 sayılı kanunda çerçevesi belirlenmiş "Biyogüvenlik Kanunu" yasalaşmıştır. Son olarak ise Kanun kapsamında hazırlanan "Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik" "Biyogüvenlik Kurulu ve Komitelerinin Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik" 13 Ağustos 2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlülüğe girmiş, mevcut sorunların büyük bir kısmı ortadan kalkmıştır.
Biyogüvenlik Kanunu 18 Mart 2010 tarihli ve 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu; bilimsel ve teknolojik gelişmeler esas alınarak ve modern biyoteknoloji yöntemleri kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, mümkünse ortadan kaldırmak; insan,hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilir kullanımının sağlanması amacıyla hazırlanmıştır. Kanun ile; Biyogüvenlik sisteminin kurulması ve uygulanması, transgenik faaliyetlerin denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi ie ilgili usul ve esasları belirlenmiştir. Ayrıca kanun gereği, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı esas alınarak GDO ve GD içerdiği bilinen ürünlerin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, pisayasa sürülmesiyle GD mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak risk değerlendirmesine göre karar verilecektir.
Biyogüvenlik Kanunun Güçlü ve Zayıf Yönleri Transgenik ticaretinin hukuki düzenlenmesinin kanun düzeyinde bulması. Transgenik tohum ithalatına izin verilmemesi. Transgenik bitkisel üretime izin verilmemesi. Kanunun Cartagena Biyogüvenlik Protokolünü esas alması. Yasakların net tanımlanmış olması. Cezai yaptırımların uygulanmasının kesinlik arz etmesi. Risk değerlendirmesinin ve sosyo-ekonomik değerlendirmenin mevzuatta yer alması. Biyogüvenlik Kurulu'nun kurulması. Biyogüvenlik Kurulu'nun bilimsel komitelerden destek alması. Kurulun karar alma sürecine sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve halkın katılımının sağlanması. Başvuruya konu olan GD ürünlerin geliştirildiği ülkede piyasada olması zorunluluğu. Biyogüvenlik Kanunu'nun Güçlü Yönleri
Biyogüvenlik Kanunu'nun Zayıf Yönleri Zincir sorumluluğunun fiilen uygulanabilir hale getirilmemiş olması. Zarar tanımının olmaması. Risk tanımının gıda ve yem için ayrı olmaması. Kapalı kullanım hususundaki düzenlemenin yeterli olmaması. Ar-Ge çalışmalarını destekleyici hükümler olmaması. GDO ve ürünlerinin ülkeye girişini önleyici tedbirlerin yetersiz kalması. GDO'ların yem olarak kullanımı dahil tamamen yasaklanmamış olması. Bulaşma ve numune alma, numune hazırlama ile ilgili hükümleri açıklayıcı talimatların düzenlenmesini öngören ikincil mevzuat oluşumuna atıfta bulunulmamış olması Biyogüvenlik Kanunu'nun Zayıf Yönleri