ÇANAKKALE ZAFERİMİZ
T.C. BAĞCILAR MÜFTÜLÜĞÜ ALLAH TEALA BUYURUYOR Ki وَلاَ تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِى سَبِيلِ اللهِ اَمْوَاتٌ بَلْ اَحْيَآءٌ وَلَكِنْ لاَ تَشْعُرُونَ “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” Bakara2/154 ÜLÜĞÜ
T.C. BAĞCILAR MÜFTÜLÜĞÜ ALLAH TEALA BUYURUYOR Ki وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele”. 2/155 الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ “Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” 2/156 ÜLÜĞÜ
T.C. BAĞCILAR MÜFTÜLÜĞÜ İnsan çalışarak pek çok rütbe ve ünvanlar elde eder. Bu rütbelerin başında hiç şüphe yok ki, şehitlik ve gazilik gelir. Çünkü bu rütbeler hayat karşılığında elde edilmekte ve inanç sayesinde kazanılmaktadır. Hem Hak katında ve hem de halk yanında şehadet mertebesine yükselmek, büyük bir mazhariyettir. ÜLÜĞÜ
HADİS-İ ŞERİF PEYGAMBERİMİZ (SAV) BUYURUYOR Ki ''Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı can-u gönülden isterse, yatağında ölse dahi Allah onu şehitler derecesine ulaştırır." Müslim, İmâre, 46.
عشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يرى مِنَ الكرامةِ HADİS-İ ŞERİF PEYGAMBERİMİZ (SAV) BUYURUYOR Ki ما أَحدٌ يدْخُلُ الجنَّة يُحِبُّ أنْ يرْجِعَ إلى الدُّنْيَا ولَه ما على الأرْضِ منْ شَيءٍ إلاَّ الشَّهيدُ ، يتمَنَّى أنْ يَرْجِع إلى الدُّنْيَا ، فَيُقْتَلَ عشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يرى مِنَ الكرامةِ "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.” Buhârî, Cihâd 21
Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1296 HADİS-İ ŞERİF PEYGAMBERİMİZ (SAV) BUYURUYOR Ki عيْنَانِ لا تَمسُّهُمَا النَّارُ : عيْنٌ بكَت مِنْ خَشْيةِ اللَّهِ وعيْنٌ باتَت تحْرُسُ في سبِيلِ اللَّهِ “İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz." Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1308 "Allah yolunda hudutta bir gün nöbet tutmak, başka yerlerde bin gün nöbet tutmaktan daha hayırlıdır." Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1296 "Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah'ın huzuruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur." Buhari, Cihad, 10
Şehitlik Rütbesinin hayat karşılığında satın alındığını söylemiştik. ALLAH TEALA BUYURUYOR Ki Şehitlik Rütbesinin hayat karşılığında satın alındığını söylemiştik. Hayat karşılığı ŞEHİTLİK rütbesi var ve karşılığında CENNET. ÜLÜĞÜ ''Allah mü'minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrât'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir va'ddır. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır? O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük bir kazançtır.
İslam için ve müslümanlar için büyük bir felaket olan Haçlı ordularını bu ruh ve heyecanla durdurmuş, ÜLÜĞÜ
İşte bu ruh ,1071 tarihinden itibaren Anadolu'yu müslüman Türk'e anavatan yapmış,
Aynı ruh; 29 Mayıs 1453'de İstanbul'un fethiyle Bizans imparatorluğunu yıkarak orta çağı kapatıp yeni çağı açmış, ÜLÜĞÜ
لتفتحن القسطنطينية فلنعم الأمير أميرها ولنعم الجيش ذلك الجيش “İstanbul elbette fetholunacak.Onu Fetheden komutan ne güzel komutan ,onu fetheden ordu ne güzel ordudur” (Ahmed İbn.Hanbel ,Müsned) ÜLÜĞÜ
18 Mart 1915’te Çanakkale Zaferi,
30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Meydan Savaşını kazanarak ülkeyi düşmandan temizlemiştir.
Yakın tarihte 1974'de yine bu ruh ile Mehmetçik Kıbrıs'ta savaşmış, soydaş ve kardeşlerini Yunan mezaliminden kurtarmıştır. ÜLÜĞÜ
ÜLÜĞÜ
Ebû Zerr (r.a.) diyor ki, Peygamberimize: HADİS-İ ŞERİF PEYGAMBERİMİZ (SAV) BUYURUYOR Ki Ebû Zerr (r.a.) diyor ki, Peygamberimize: - Ey Allah'ın Resûlü, hangi amel daha faziletlidir? diye sordum. Peygamberimiz: - “Allah'a iman etmek ve O'nun yolunda savaşmaktır” buyurdu.
18 Mart 1915 ÇANAKKALE Zaferi.100. yılındayız. Çanakkale Savaşları Şubat 1915 – Şubat 1916
1 Metre kareye 6 bin merminin düştüğü savaşın adı 1 Metre kareye 6 bin merminin düştüğü savaşın adı..Öyle ki mermiler havada çarpışıyor.. işte belgesi ÜLÜĞÜ
M.Kemal o gün cephede yaşananları şöyle anlatıyor: “Erlerimiz siperlere yerleşmiş bir elinde silah diğer elinde Kur’an, düşmanı bekliyor. Ön cephedekiler kahramanca çarpışarak şehit oluyor, arka siperlerde bekleyen askerler hiç tereddüt etmeden ön cepheye, gözü önünde şehit olan arkadaşının yerini alıyor ve az sonra kendisinin de şehit olacağını çok iyi biliyor. Ama en ufak bir korku ve yeis yok. Biraz sonra o da şehit oluyor.” ÜLÜĞÜ
Gençlerinize Çanakkale’yi gezdirin JAPON EĞİTİMCİLER: Gençlerinize Çanakkale’yi gezdirin Japon Eğitimcilerin ÇANAKKALE zaferimiz konusunda bize söyledikleri ÜLÜĞÜ
- Bu eğitimle gençlerinize millî şuur vermeniz mümkün değildir! Eğitim alanında uzman Japon heyeti, davet ile geldikleri Türkiye'deki araştırmalarını tamamladıktan sonra yetkililerin huzuruna çıkar ve gençlerimiz üzerindeki eğitimin yetersizliğini şu soğuk cümle ile ifade ederler: - Bu eğitimle gençlerinize millî şuur vermeniz mümkün değildir! Şok etkisi yapan bu tespitten sonra sorular arka arkaya gelir. - Siz Japonlar gençlerinize millî şuuru nasıl veriyorsunuz, nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz ki; bizimkini yetersiz buluyorsunuz? ÜLÜĞÜ
Japon heyetinin sözcüsü şu bilgiyi verir: - Biz eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Önce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyi gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki:
- İşte gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız. Sonra çocuklarımızı Hiroşima 'ya götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerimizi gezdirir ve bu defa da onlara deriz ki: Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi böyle yakar yıkar, bu hale getirirler. Bu örneklerle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan birer Japon genci olma yolunda millî bir şuur ve heyecanla okumaya yönelirler."
Japonların bu tespitlerini sundukları sırada geriden bir ses duyulur: - İyi de bizim sizin gibi Hiroşimamız yoktur ki... Heyecanlanan Japon eğitimci hemen cevap verir: - Sizin Hiroşima gibi yerleriniz bizimkilerden çok daha etkilidir, der ve şu örnekleri sayar..
T.C. ESKİPAZAR MÜFTÜLÜĞÜ Seyit Onbaşı’nın " Ulu ve yüce Allah' tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur. " duası ile 276 kiloluk top mermisini kaldırıp topa sürmesi .. Neyle izah edilir ki? ingilizler' e ait "Ocean" isimli zırhlı, bu merminin isabetiyle korkunç yara aldı.
Ezine’li Yahya Çavuş ‘un kahramanca savaşmasını hatırlayalım: 67 kişi ile 3000 kişilik İngiliz birliğine karşı direndi. Sonunda Yahya Çavuş ve 5 kişi kalır. İngilizler çemberi daralttığında arkadan gelen Türk kuvvetlerine 2 gün kazandırılmıştır. Yahya Çavuş ise son kalan arkadaşlarıyla şehit olur. İngilizler karşılarında sadece 67 kişi olduğunu öğrenince bu cesaret karşısında çok şaşırırlar.
Fransız Generali Guro: Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk Askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık: Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi! Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok! İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!.. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı!.. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim! Çünkü, Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!.. Az sonra ikisi de öldüler!!!
Çanakkale'nin Manevi cephesi 1-Niçin Zahmet Buyurdunuz Ya Rasulallah! 11 Temmuz 1915 günü Kerevizdere’de saldıran Fransızlara gün biterken büyük kayıp verdirildi. Fransız ölüleri siperlerimizin önünü doldurmuştu. 17. alay komutanı Yarbay Hasan Bey yerde yatan Fransız ölüleri arasında bir kıpırdama gördü, eğildi ve yaralı askeri omuzundan tutarak çevirdi. Yaralı Fransız ani bir hareketle elindeki süngüyü Yarbay Hasan Bey’in göğsüne sapladı. Alay komutanı gafil avlanmıştı, yere yıkıldı “Allah Şahidimdir ki Fransıza yardım edecektim” diyebildi.
Çanakkale'nin Manevi cephesi Sonra “Beni ayağa kaldırınız” dedi. Koltuk altlarından tutarak ayağa kaldırdılar. Yarbay Hasan Bey birden “La ilahe illallah Muhammedün Rasulullah” dedi. Gözlerini ileriye dikmişti... Yüzünde bir tebessüm belirdi ve yüksek sesle “Niçin zahmet buyurdunuz YA RASULALLAH” dedi. Bu sözler Hasan Bey’in son sözleri olmuştu. O; Kainatın Efendisiyle birlikte ötelere doğru kanatlanmıştı.
Çanakkale'nin Manevi cephesi 2-Binbaşı Lütfi Bey:Yetiş Ya Muhammed Kitabın elden Gidiyor! “1915 yılı haccına (19 Ekim 1915-10Zilhicce 1333) Allah dostu, âlim, aşık Hintli bir zat gelir. Rasulullah’ı türbe-i saadetlerinde ziyaret etmiş, arkasından derin bir hüzne kapılıp acı gözyaşları dökmeğe başlamıştı. Bu zatın bu hali gittikçe artıyordu…
Çanakkale'nin Manevi cephesi ….Sebebini kendine sorduklarında şöyle cevap verdi: “Bana bunca yıl sonra hac nasip oldu. Güzeller Güzeline ziyarete geldim, huzurunda özlem giderecektim, ama müşahade ettim ki O makamında değil. İşte bu düşünceyle perişanım.”
Çanakkale'nin Manevi cephesi Düşünceli bir şekilde Hintli zattan ayrılan türbedar o gece rüyasında Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’i görür ve türbedara şunları söyler: “Evet ben şimdi Medine’de değilim, Çanakkale’de çok zor durumda olan asker evlatlarımın yardımına geldim.” Bu savaşta Mehmedçikteki sahabe şuurunu M. Akif şöyle dile getiriyor: Ne büyüksünki kanın kurtarıyor tevhidi Bedirin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Çanakkale'nin Manevi cephesi Çanakkale’de Kimyasal Gaz kullanılması İngiliz Başbakanı ÇÖRÇİL Lordlar Kamarasında Kimyasal Gaz kullanılmasını teklif eder.Bunun insanlık suçu olduğu hatırlatılınca “Türkler insan değil,hayvandır” diyerek meclisi ikna etmiş,İngiltere’den varillerle kimyasal gaz Çanakkale’ye sevk edilmiştir. Mevsimin yaz olması sebebiyle rüzgar denizden karaya doğru esmektedir.İngilizlerin hesabına göre denizdeki varillerin kapağı açılacak ve karada savunma harbi yapan askerlerimiz zehirlenecektir.Fakat onların bu hilesini ilahi takdir bozmuş,rüzgar yön değiştirmiş ve savaş bitene kadarda karadan denize doğru esmiştir…
Cepheyi Besleyen Analar 1- Git Oğul Öl de Köye Dönme: Cihan harbinin bütün cephelerde devam ettiği, vatanın her tarafından barut ve kan kokusunun yayıldığı, 1915 senesi sonbaharının serin ve yağışlı günlerinin birinde, ak saçlı beli bükülmüş, soluk benizli ihtiyar bir ananın, Bilecik istasyonundan " Sögüt'ün Akgünlü köyünden Mehmet oğlu Hüseyin namlı tazecik oğlunu cepheye uğurlar...
Cepheyi Besleyen Analar ….Uğurlarken de : " Hüseyinim, yiğit oğlum benim!.. Dayın Şıpka da baban Dömeke de, ağabeylerin Çanakkale'de şehid düştüler. Bak, son yongam sensin. Eğer minare de ezan sesi kesilecekse, camilerin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun. Öl de köye dönme. Yolun Şıpka'ya uğrarsa dayının ruhuna bir Fatihayı okumayı unutma. Haydi oğul, yolunu açık etsin. " diyerek Müslüman Türk kadınının cihad ruhunu yansıtır. ( Aynur Mısıroğlu, Kuvayı Milliyenin Kadın Kahramanları, Sebil yayınları, İstanbul, s. 44 )
Cepheyi Besleyen Analar Kınalı Ali’ye Son Mektup Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla sohbet ediyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü. Merakla “Adın ne senin evladım?” der. Çocuk “Ali” diye cevap verir. “Nerelisin?” der. Ali “Tokat Zilede'nim” der. “Peki evladım bu kafanın hali ne?” Ali “Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım.” der.
Cepheyi Besleyen Analar Neden?” der komutan. Ali “Bilmiyorum komutanım” der. “Peki gidebilirsin Kınalı Ali” der. O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kısa surede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur. Arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya:
Cepheyi Besleyen Analar “Sevgili anne babacığım, ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim; beni merak etmeyin” diye baslar. Kardeşlerini, köydekileri sorduktan sonra, kendilerini merak etmemelerini, kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır.
Cepheyi Besleyen Analar Gururla mektubu bitirir; neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına NOT düşer: Ali’nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır. “Anacağım, kafama kına yaktın; burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler. Sakın kardeşim Ahmet’e de yakma, onunla da dalga geçmesinler. Ellerinden öptüm” diye bitirir. …
Cepheyi Besleyen Analar ….Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz, hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler. (Bu mektubun aslı Çanakkale müzesinde sergilenmektedir.).Babası diyeceğini dedikten sonra; “Ali, ananın da sana diyeceği bir şey var.”
Cepheyi Besleyen Analar ANASI: “Oğlum Ali, yazmışsın ki ‘Kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma’ demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler. Bizde 3 şeye kına yakarlar. 1-Gelinlik kıza; gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye. 2-Kurbanlık koça; ALLAH’A kurban olsun diye. 3-Askere giden yiğitlerimize; vatana kurban olsun diye... Gözlerinden öper selam ederim. ALLAH’A emanet olun” Mektubu okuyan Ali’nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar...
Cepheyi Besleyen Analar T.C. ESKİPAZAR MÜFTÜLÜĞÜ Cepheyi Besleyen Analar Ben Çocuğumla Dışarıda yatarım Yeterki Siz Mermileri İçeri Alın! Milletin her bir ferdi vatanı uğruna canını fedaya ant içmiş, "Hakk'ın va'dedeceği günlerin"doğmasını beklemektedirler. İşte böyle günlerin birinde kulağımıza, uzaktan bir kağnı gıcırtısı duyulur. Sanki tekerlekler "mabedinin göğsüne namahrem eli değmesin" diye inim inim inlemektedirler. İnebolu yakınlarında çocuğunu yorganına sarmış bir ana, nasırdan katmanlaşmış çıplak ayaklarıyla toprağa mukaddes izler bıraka bıraka, üzeri mermi yüklü kağnısını çekerek ağır aksak ilerlemektedir.
Cepheyi Besleyen Analar …Anamız, kucağındaki mini mini yavrusunu sarıp sarmaladığı yorganı çekip almış, ıslanmasın diye mermilerin üzerine bin bir itina ile örtüvermiştir. Bu ne şuurdur, bu ne imandır Allahım? Saatler sonra gecenin zifiri karanlığında köhne bir hana ulaşır. Neden sonra bir zaif el, hanın kapısını yumruklar ve yorgun bir ses titreşir: "Açın kapıyı!." Han sahibi içeriden ses verir: "Yer yoook!" Ardından tarihe sığmayacak bir mana ifade eden titrek ses tekrar yalvarır: "Ben çocuğumla dışarıda da yatarım... Tek siz mermileri içeri alın!" İşte Milli Mücadele'de tarih yapan Mehmetçiği doğuran bu analardır.
Cepheyi Besleyen Analar 5-Baban Gelirse haber ver oğlum! Balıkesir’de Ali Şuuri ilkokulu karşısındaki boşlukta eski ayakkabı tamircisi, kır, pala bıyıklı bir ihtiyar olan cevdet (alkalp) dede ANLATIYOR Rahmetli babam, hafız ali Çanakkale’de kaldığında anamın karnında yedi aylıkmışım. o’nu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu..
Cepheyi Besleyen Analar O Günler Çok Zor Günlerdi. Seferberliğin Sıkıntıları, Kuvayi Milliye Zamanı, İşgal Yılları, Kurtuluş, Yokluk, Sıkıntı. Çocukluğumuz Hep Ekmek Peşinde Sıkıntıyla Geçti. Ama Anam, Benim Çocukluğumdan İtibaren Her Sokağa Çıkışta , Her Nereye Giderse Yanıma Gelir Ve; -Oğlum Ben Pazara Gidiyorum. Baban Gelirse Beni Hemen Çağır Ha..! -Ben Teyzenlere Gidiyorum. Baban Gelirse Beni Hemen Çağır Ha..! -Ben Komşulara Gidiyorum. Baban Gelirse Beni Hemen Çağır Ha..! derdi.
Cepheyi Besleyen Analar Anam Babamı Bekledi Durdu. Büyüdüm, Dükkân Açtım. Annem Yine Her Bir Yere Gidişte Dükkâna Gelir, Gideceği Yeri Söyler Ve “BABAN GELİRSE BENİ ÇAĞIR HA..!” diye beklerdi… Aradan Yıllar Geçti. Anacığım İhtiyarladı. Gene Hep Değneğini Kaparak Bana Gelir Ve diye tembihlerdi.
Cepheyi Besleyen Analar Günü Geldi Ağırlaştı. Ölüm Döşeğinde Bizimle Helaleşti. “Bana İyi Baktınız, Hakkınızı Helal Edin.” dedi.Bana Döndü Yavaşça: “Baban Gelirse, O’na Annem Hep Seni Bekledi de.” dedi.
Cepheyi Besleyen Analar Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek, “Hoş geldin bey, hoş geldin...” diyerek ruhunu teslim etti.