Konaklama İşletmelerinde Finansal Yönetim
Çalışma Sermayesinin Finansmanı Finansal yönetimde çalışma sermayesinin miktar olarak belirlenmesinden başka bu sermayenin finansmanının ne şekilde belirleneceği konusu da önemlidir. Bu bağlamda, çalışma sermayesini oluşturan dönen varlıkların finansmanının, uzun ya da kısa vadeli kaynaklardan hangisi tarafından gerçekleştirebileceği belirlenmektedir. Çalışma sermayesinin finansmanın uzun veya kısa vadeli kaynaklarla sağlanmasının bazı sonuçları vardır. Bunların en önemli olanı, bu seçimin işletmenin kârlılık ve riskini etkilemesidir. Uzun vadeli yabancı kaynaklar, bir yıla kadar vadeli olan; kısa vadeli yabancı kaynaklar ise bir yıldan daha uzun vadeli olan borçları ifade etmektedir. Finansal yönetimde esas olarak, dönen varlıkların kısa vadeli yabancı kaynaklarla, duran varlıkların ise uzun vadeli yabancı kaynaklarla ve özkaynaklarla finanse edilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede finanse edilen varlıklar ile işletmede riskin oluşması beklenmemelidir. İşletmeler faaliyetleri sonucunda elde etmiş oldukları kârlılık düzeylerini iyi bir seviyede tutarken aynı zamanda çalışma sermayesi itibariyle likiditelerini de önemsemek durumundadırlar. Öte yandan işletmenin çalışma sermayesini oluşturan dönen varlıklar arasında da değişimler olabilmektedir. İşletmeler çalışma sermayelerinin finansmanı ile ilgili olarak hesaplamalar yapmak zorundadırlar. Uzun vadeli ve kısa vadeli borçların işletme açısından çeşitli yönlerden değerlendirilmesi sonucunda bir karara varılmalıdır. Finansal yönetiminde yabancı kaynaklarda vadenin kısa ya da kısa vadeli olarak belirlenmesinde en etkili kriter, söz konusu borçların işletmeye getirmiş olduğu maliyetlerdir. İstisna durumlar dışında uzun vadeli yabancı kaynakların faiz oranları, kısa vadeli olanların faiz oranlarından daha yüksek olarak belirlenmektedir. Buna göre uzun vadeli borçlanmaya karar verilmesi durumunda yüklenilen faiz giderleri artmaktadır.26 Başka bir ifade ile uzun vadeli borcun maliyeti, genellikle kısa vadeli borcun maliyetinden daha fazla olmaktadır. İşletmeler uzun vadeli yabancı kaynaklara başvururken bunun riskinin kısa vadeli borçlara göre daha az olduğu düşüncesinden hareket etmektedirler. Bunun nedenlerinden biri, kısa vadeli borçların vadesi gelenlerin vadelerinin uzatılmasının oldukça zor olmasıdır. Çoğu kez finansman kuruluşları borçların şartlarının yenilenmesi durumunda mevcut güvencelere ilaveler yapılmasını isteyebilmekte veya borçlunun bu işlemle ilgili maliyetlerini yükseltmektedirler.
Finansmanla ilgili vadenin belirlenmesinde borcun maliyet ve riski dışında kalan etmenler, söz konusu kaynakların işletmenin yapısına uygun olup olmaması, esnekliği ve yönetimi gibi unsurlardır. İşletmelerin çalışma sermayesini oluşturan dönen varlıklar sabit dönen varlıklar ve mevsimsel değişim gösteren dönen varlıklar olarak ikiye ayrılmaktadır. İşletmelerin sabit dönen varlıkları faaliyet süresince olması gereken varlıkları göstermekte olup, değişim gösteren dönen varlıklar ise işletmelerinin dönemsel olarak varlık yapılarında oluşan değişimleri ifade etmektedir. Aslında mevsimsel hareketler veya finansman yönetiminin izlediği politikalar sonucunda çalışma sermayesi miktarı her işletmede dalgalanmalar gösterebilir. Ancak çalışma sermayesi belirli bir seviyenin altına düşmemelidir. Bu durumda işletmenin çalışma sermayesi devamlı ve geçici çalışma sermayesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım özellikle finansman açısından önemlidir. Çünkü finansal yönelimde, kaynakların vadesi ile bir yabancı kaynakların yatırıldığı varlıkların arasında bu bağlantı bulunmakta olup; kısa vadeli yabancı kaynaklar kısa vadeli yatırımlara, uzun vadeli yabancı kaynakları ise uzun vadeli yatırmalar yönlendirilmektedir.
Çalışma sermayesinin ise sürekli (sabit) çalışma sermayesi ve (mevsimsel) değişim gösteren çalışma sermayesi olarak ifade edilmesi sonucunda, finansman yönteminde farklı stratejiler ortaya çıkmıştır. Bu stratejiler (üç) grupta incelenmektedir: 1. Dengeli Finansman Politikası, 2. İhtiyatlı (Ilımlı) Finansman Politikası, 3. Atılgan (Atak) Finansman Politikası.
Dengeli Finansman Politikası Bu finansman politikasında işletmenin sabit (duran) varlıkları ile çalışma sermayesinin sürekli kısmı uzun vadeli yabancı kaynaklarla, çalışma sermayesinin değişen kısmı ise kısa vadeli yabancı kaynaklarla finanse edilmektedir.
İşletmelerde esas olarak tercih edilen bu yöntemde likidite riski en aza indirgenmekte ancak sabit (duran) varlıklar ile çalışma sermayesinin sürekli kısmı uzun vadeli kaynaklarla finanse edildiği için maliyetler yükselmektedir. Bu durumda işletmenin kârlılığı da azalmaktadır. İşletmeler normal koşullar altında çalışma sermayelerinde değişim (dalgalanma olmadığı sürece kısa vade finansmanı) tercih etmezler. İhtiyatlı (Ilımlı) Finansal Politikası Bu politikada işletmenin varlıkların da kullanılan uzun vadeli kaynakların miktarı yükselmektedir. Bu durum, ise finans yöneticilerinin riski en aza indirmeye yönelik eğilimlerinden kaynaklanmaktadır.
İşletmelerin çalışma sermayesinde uzun vadeli yabancı kaynak kullanımının en fazla olduğu bu yöntemde, maliyetler diğer yöntemlerdekinden daha yüksek seviyeler çıkmaktadır. Buna bağlı olarak kârlılık da azalmakta olup risk düzeyi de en aza inmektedir. İhtiyatlı finansman politikalarının, piyasalardan uzun vadeli yabancı kaynak elde edilmesinde güçlükle karşılaşabilen küçük işletmeler tarafından uygulanmasında sıkıntılar bulunmaktadır. Dönen varlıkların yönetimi özellikle küçük işletmeler için önemlidir. Bunun nedeni söz konusu işletmelerin sermayeye yetersizliği yüzünden sabit varlıklara ilişkin yatırımlarını satın almak yerine kiralama yoluna gitmek durumunda kalmalarıdır. Öte yandan küçük işletmelerin çalışma sermayesini azaltmaları söz konusu değildir. Bu noktada yapılacak bir hatanın sonuçları işletmeyi başarısızlığa götürür. Yine küçük işletmeler, sermaye piyasasından fon sağlama olanaklarının sınırlı olması yüzünden kısa vadeli krediler yönelmektedirler.
Atılgan (Atak) Finansman Politikası Bu politikada, çalışma sermayesinin tamamı (çalışma sermayesinin sürekli ve değişen kısmının toplamı olarak) kısa vadeli kaynaklarla, sabit (duran) varlıklar ise uzun vadeli yabancı kaynaklarla finanse edilmektedir.
Atılgan (Atak) finansman politikasında uzun vadeli yabancı kaynakların payı diğer politikalardakilerden daha düşük olduğu için maliyetler de azalmakta olup; kârlılık miktarı da en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. Bu politikada, kısa vadeli yabancı kaynakların miktarı da artmakta, bunlardan vadelerin dolan kredilerin yeniden temin edilmesi yoluna gidilebilmektedir. Bu noktada, vadeleri biten borçların yenilerinin finansmanı yoluna gidilecektir.
Çalışma Sermayesi Yatırım Yöntemleri Konaklama işletmesinde, çalışma sermayesine ilişkin yatırım yöntemleri de finansman politikalar gibi işletmenin riskini ve kârlılığını etkilemektedir. Dönen varlıklara yatırım, hem işletme hem de işletmeye kredi verenler açısından önemlidir. Çalışma sermayesine ilişin yatırım ile ilgili olarak öncelikle finans yöneticisinin risk almaya yönelik eğilimi önem taşımaktadır. Bu kapsamda riskin derecesine göre çalışma sermayesinin oluşturulmasına yönelik yatırım kararları farklılık göstermektedir. Bunlar: 1. Finans yönetimi tarafından işletmenin dönen varlıklarına daha az yatırım yapılmak suretiyle likiditenin düşürülmesi ve riskin artırılması sonucunda varlıkların oluşturulmasına yönelik yatırım yöntemi “Düşük Çalışma Sermayesi Yöntemi” olarak tanımlanmaktadır. Bu yatırım yönteminde işletmenin nakit, nakit benzeri varlıklar, bankalar, alacaklar ve stoklar gibi varlıkların “miktar” düşük seviyelerdedir.
2. Düşük çalışma sermayesi yönetiminin aksine çalışma sermayesini oluşturan dönen varlıklara daha fazla yatırım yapılmak suretiyle likiditenin yükseltmesi ve riskin düşürülmesine yönelik varlıkların oluşturulmasına yönelik yatırım yöntemi ise “Yüksek çalışma sermayesi yöntemi”dir. Buna göre söz konusu yöntemin geçerli olduğu işletmelerde daha fazla miktarda dönen varlıklar bulundurulmaktadır. Düşük ve yüksek çalışma sermayesi yöntemleri dışında kalan “Normal Çalışma Sermayesi Yöntemi” ise üçüncü bir alternatif olarak belirlenmektedir. Bu yöntem ise diğer iki yöntemin arasında yer almaktadır. Her üç yatırım yönteminin grafiksel gösterimi aşağıda yer almaktadır.
Turizm sektöründe; ekonomik göstergelerin olumlu, piyasa şartlarının uygun ve turizm gelirlerinin artış eğiliminde olduğu dönemlerde konaklama işletmelerinin kısa vadeli yabancı kaynakları elde etmeleri daha kolay ve düşük maliyetli olduğu için çalışma sermayesinin “düşük çalışma sermayesi yöntemi” ile oluşturulması olumlu sonuçlar sağlanmaktadır.
Konaklama İşletmelerinde Çalışma Sermayesinin Tespit Edilmesi Konaklama işletmesinin kapasitesine, uyguladığı finansman tekniklerine, faaliyette bulunduğu sürelere, bulunduğu bölgenin ve içinde bulunulan dönemin özelliklerine bağlı olarak ortaya çıkabilecek birçok faktör, söz konusu işletmenin finansal yöntemini ve dolayısıyla çalışma sermayesini etkilemektedir. İşletme sermayesi yönetiminde etkinliğin sağlanması işletme sermayesini oluşturan unsurların her birinde etkinliğin sağlanması ile mümkündür. Bu nedenle konaklama işletmelerinin işletme sermayesi yönetiminde etkinliğini arttırabilmeleri için öncelikle işletme sermayesini oluşturan unsurları bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Konaklama işletmeleri faaliyette bulundukları süre itibariyle işletme sermayesi ihtiyaçlarında farklılıklar yaşamaktadırlar. Özellikle sezonluk çalışan işletmelerde yıl boyunca büyük dalgalanmalar görülmektedir. Dalgalanmaların takibinin sağlanmasıyla işletme sermayesi ihtiyacı da dengelenebilir. Konaklama işletmelerinin çalışma sermayelerinin belirlenmesinde en önemli konulardan biri, bu işletmelerin turizm dönemleri itibariyle turizm gelir ve giderlerinde oluşan değişikliklerdir. Bu durum işletmenin net çalışma sermayenin seviyesinin belirlenmesinden, finansmana kadar birçok konuda belirleyici unsurdur. Özellikle çalışma sermayesinin değişim gösteren kısımlarının finansmanda vadelerin türü, o işletmenin maliyetlerini ve dolayısıyla kârlılığını etkilemektedir. Dolayısıyla mevsimsel özellik taşıyan konaklama işletmelerinin çalışma sermayelerinde yaşanan değişimler, finans yöneticileri tarafından yakından izlenmelidir.
Konaklama işletmeleri yapıları gereği belli oranda yiyecek–içecek malzemesini stoklarında bulundurmak zorundadır. Genellikle kısa vadeli yabancı kaynaklardan yararlandıkları için de net işletme sermayesi ve likidite durumları bu durum karşısında büyük ölçüde etkilenmektedir. Konaklama işletmelerinin büyük bir çoğunluğunda finans departmanı olmadığı için işletme sermayesi yönetimi muhasebe departmanın sorumluluğunda yer almaktadır. Bu da işletme sermayesi yönetiminde istenen verimin sağlanmasını engellemektedir. Konaklama işletmelerinin çalışma sermayelerini etkileyen bir diğer konu ise girdilerin maliyetleri, miktarları ve fiyatlarıdır. Bu noktada konaklama işletmelerinin özellikle yiyecek–içecek departmanlarının ihtiyacı olan malzemelerin tedariki, emek yoğun olması nedeniyle çalışan personele ödenen ücretler gibi unsurlara ilişkin harcamalar ve bunların dönemsel değişimleri çalışma sermayesi açısından son derece önemli hususlardır.
Kaynakça Doç. Dr. Selda Aydın , Konaklama İşletmelerinde Finansal Yönetim , Ankara 2011, s. 1-192