TARİHSEL VARLIK ALANI Doğal varlık alanının tam karşıtı olan bir varlık alanı da “tarihsel varlık alanı”dır. Bu varlık alanına tarihsel varlık alanı adının verilme nedeni bu alanın insan grupları, sosyal birlikler arasında olup biten olayların alanı olması, bütün insan eylemlerinin sonucunda ortay çıkan başarıların bu alanın içinde yer alması ve bütün bunların da oluş ve gelişme içinde bulunmasıdır. Bütün insan başarılarının alanı tarihsel varlık alanını oluşturur. Gerçekten bütün insan başarılarının bir tarihi vardır. Çünkü insanın kendisi tarihsel bir varlıktır.
Tarihsel Varlık Alanını Yöneten İlkeler 1. Zaman Kategorisi 2. Mekan Kategorisi 3. Kalıtsal Özellikler Kategorisi 4. Nedensellik Kategorisi 5. Karşılıklı Etki Kategorisi 6. Görüş Tarzı Kategorisi 7. Eğitim Kategorisi 8. Gelenek Kategorisi 9. Değerlerin Determinasyonu 10. Oluş Kategorisi 2.
Tarih Felsefesinin Tanımı Tarih sözcüğü hem geçmişte kalan insani ve toplumsal olaylar topluluğunu, yani yaşanmış geçmişi adlandırmakta kullanılır, hem de bu sözcükle, bu yaşanmış geçmişi konu edinen bilim, tarih bilimi kastedilir. Buna bağlı olarak “tarih felsefesinden” iki şey anlaşılır. Yaşanmış geçmişin felsefesi olarak tarih felsefesi Tarih biliminin felsefesi Birinci anlamıyla tarih felsefesine, geçmişte kalan olayların ne anlam ifade ettiğini sorgulamaktan başlayıp, giderek tüm yaşanmış geçmişine, yani “dünya tarihine” yönelen bir felsefi uğraşı olarak bakılabilir. İkinci anlamıyla tarih felsefesi ise, tarih biliminin ve tarihçinin bilgi elde etme etkinliğini sorgulayan, tarih biliminin dayandığı ilke ve yöntemleri eleştiren ve giderek, “tarihsel bilginin nitelik, hatta olabilirliğini çözümleyen bir tarihsel bilgi eleştirisidir.
Acaba olguların olagelişlerini yöneten soyut ve evrensel yasalar var mıdır? Tarih düzenli ve tutarlı bir bütün olarak bilinebilir mi? Tarihçi kimdir? Çalıştığı alanın özellikleri nelerdir? Araştırma yöntemi ne olmalıdır? gibi sorular tarih felsefesinin cevap aradığı sorulardır.
ANTİK ÇAĞDA TARİH KAVRAMI Antikçağda “Historia’nın Çifte Anlamı: “Tarih sözcüğünün Batı dillerinde tüm karşılıkları( Latince; historia, Fransızca; historie, İngilizce; history, Almanca; historie) Grekçe İstoria, istorein sözcüğünden gelir. Sözcük İon lehçesinde “bildirme”, “haber alma yoluyla bilgi edinme” anlamlarında kullanılmıştır. Attika lehçesinde ise sözcüğün görerek, tanık olarak bilme anlamlarının yanısıra çok daha geniş bir anlam içeriğiyle fizik, coğrafya vb, doğa bilgisini kuşatacak biçimde kullanıldığı görülür. İstoria sözcüğünü, insanların ve insan topluluklarının başından geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgi anlamında ilk kez Herodotus( m.ö. 430)’un kullandığı görülür. Tukidides(m.ö. 400), istoria sözcüğünden sadece bir aktarma kaydetme işini değil, aynı zamanda geçmişte kalan insani-toplumsal olayları değerlendirme ve yorumlama etkinliğini de anlayacaktır. Böylece istaria, hem doğal olgular hakkındaki tanıklık bilgisi, hem de insani toplumsal olaylar hakkındaki haber-bilgi olarak anlaşılmıştır.
Ortaçağ: Döngüsel Tarihten Çizgisel Tarihe Geçiş: Yahudilik ve Hıristiyanlık, insani-toplumsal yaşama ilişkin olarak, Antikçağın tanımadığı yeni ve özel bir zaman anlayışı getirmiştir. Eski Ahitte evrenin ve insanın yaratılışı tek Tanrı’ya bağlanır. Yahudi kavminin seçilişi. Eylemlerinin yargılanacağı. Tevrat’ta geçmiş ile ilgili haberler bulunduğu gibi gelecek ile de ilgili bilgilerin bulunması. İnsanın bu şartlar altında geçmişi kadar geleceği de gözetmesinin gerekliliği. Bu zaman anlayışı Hıristiyanlığa da geçmiş: Başlangıcı ve bitimi olan,kendi içinde süreklilik taşıyan ve gelişen bir zaman anlayışı. Ve bu şekilde “tarihsel zaman” bilinci gelişmiş oluyor.
Augustinus: İlk Tarih Filozofu (m.s.354-430) Augustinus’a göre Tanrı zamanın dışında, ama onun yarattığı her şey zamanın içindedir. Zaman ise artık varolmayan bir geçmiş, bir boyuttan yoksun şimdi ve daha varolmamış bir gelecektir. Buna göre tarih tekerrürden ibaret olmuyor, tam tersine bir daha tekrar etmeyecek olan olaylardan kurulu bir defalık bir süreç olarak algılanıyordu. Döngüsellikten Çizgisel Tarih anlayışına geçiş.
İslam Ortaçağı ve İbn Haldun: (1332-1406) İbn Haldun, “umran ilmi” adıyla bir bilim geliştirdiğini belirtir. Umran toplumsal yaşamı, toplumsal yaşama biçimlerini ifade eder. Böyle bir bilim konusunun nesnel bir tutumla ele alınması gerekir. O, toplumu diğer doğal varlıklar gibi doğal bir varlık olarak ele alıp incelemek istemektedir. Ona göre toplumsal olgu ve olaylar arasında doğal varlık alanında olduğu gibi nedensel bir ilişki vardır.
Hümanizm ve Aydınlanmada Tarih Kavramı: Ortaçağ, insanlara her şeyin Tanrı tarafından belirlendiği bir dünya tablosu sunmuştu. İnsan edilgindi. Rönesans hareketi ile birlikte farklı bakış açıları oluştu.Rönesans dönemine karakteristiğini veren en önemli akımlardan Hümanizm insanin birey olma çabalarını içerir. (16. yüzyıl). Bu yüzyıl aynı zamanda dinde reformasyon çağıdır. Bu anlamda tarih yazıcılığında bir laikleşme süreci görülür.Ancak teolojik tarih yazıcılığı da etkinliğini sürdürür. N. Machiavelli(1469-1527): Tarih yazıcılığının ahlakçılıktan ve öğütçülük sıyrılıp, olayları gerçek nedenleriyle anlatılması gerektiğini ileri sürer. Reformcular historia’yı hümanistlerden farklı yorumladılar. Tarih yeniden Tanrı’nın yapıtı olarak görüldü. Mesela Luther tarihi Tanrı ile Şeytan arasındaki savaş alanı olarak tanımladı.
16. Yüzyılda üç türlü historia’dan sözedilir. Historia divina (Tanrısal tarih) Historia Naturalis (Doğal olayların bilgisi) Historia Civilis ya da Historia Humana( İnsani ve toplumsal olayların bilgisi) 17. Yüzyıl: Rasyonalizm yüzyılıdır.G. W. Leibniz tipik temsilcisidir. Leibniz bir rasyonel bilme yanında bir historik bilme olduğunu kabul eder. Ona göre esas varlık bilgisi rasyonel bilgidir. Historik bilgi genel değil genelleştirilmiş bilgidir. 17.yy Formulü: Historik bilme olgusal bilmedir, felsefi bilme ise temel nedenleri bilmedir. 18. Yüzyıl: Tarih felsefesi terimini kullanan ilk yüzyıl olmuştur. Bu terimi ilk kullanan filozof F.M. Voltaire’dir.
KUR’AN VE TARİHSEL DEĞİŞİM Tarihsel Süreç Tarafsız Değildir. “Allah kendisinden korkanlardan ve iyilik yapanlardan yanadır.” ( Nahl, 128) Tarihsel Sürecin Seçmeci Özelliği: “ Gökten bir su indirdi de dereler kendi ölçüsünce çağlayıp aktı, Sel üstüne çıkan köpüğü yüklenip götürdü. Süs, yahut eşya yapmak için ateşte yakıp erittikleri madenlerde de bunun gibi bir köpük vardır. Allah, hak ile batılı böyle bir benzetme ile anlatır. Köpük yok olup gider. İnsanlara yararlı olan ise yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle meseller verir.(Ra’d, 17) “ İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Küçültücü azap onlaradır. Allah inananları sizin durumunuzda bırakacak değildir, temizi pisten ayıracaktır.” (Al-i İmran, 178-179)
Tarihsel Değişimde Zaman Faktörü: “ Senden başlarına acele azap getirmeni istiyorlar. Allah sözünden asla caymayacaktır. Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir. Nice kasabalara haksız oldukları halde mühlet vermiştim. Sonunda onları yakalayıverdim. Dönüş ancak banadır.” (Hac, 47-48) “ Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları belli bir vakte kadar erteler. Vadeleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilir, ne de bir an önceye alabilirler.” (Nahl, 61) Ceza Biçimleri: “ De ki: “ Üstünüzden veya ayaklarınızın altından size azap göndermeye veya sizi parçalara bölüp bir bölümünüzün kötülüğünü diğer bir bölümünüze tattırmaya kadir olan O’dur.” (En’am, 65)
Toplumsal Çöküntü: “Rabbin kasabalıları, haksız yere, halk gaflette iken helak etmez.” (En’am, 131) Tarihsel Değişimin Mekaniği: “Eğer, Allah’ın kimi insanları diğerleriyle yok etmesi olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada boğulurdu.” (Bakara, 251) Tarihte Manevi Gücün Üstünlüğü: “Kafirlerin diyar diyar dolaşmaları seni aldatmasın. Bu az bir geçimliliktir. Sonra onların varacakları yer Cehennemdir. O ne kötü bir döşektir.” (Al-i İmran, 195-196)
Sünnetullah: Allah’ın ötedenberi süregelen ve sürecek olan, kendine özgü, değişmeyen bir davranış tarzı.Tarih yasaları.
TARİH NEDİR? ☻Birey için hafızasındaki deneyimler ne ise toplum için de tarih odur. Tarihin, geçmişteki bütün mekanlara ve dönemlere ait insan deneyimini kucakladığı söylenebilir. Tarih insanların geçmişini inceleyen ve onların sosyal kapsamlı eylemlerinin bir tablosunu takdim eden bir disiplin olmaktadır. Tarih, bir çeşit araştırma ya da soruşturmadır. Tarih geçmiştir, tarih geçmişin hafızasıdır. Tarih gerçekte ne olduysa onu göstermek ister. Tarih, insanların geçmişini inceleyen ve onların sosyal kapsamlı eylemlerinin bir tablosunu takdim eden bir disiplindir.
TARİHTEN ÖĞRENECEĞİMİZ BİR ŞEY VAR MI? Gelecekte oluşacak kalıpların ana hatları, tarihin bugüne kadar izlemiş olduğu doğrultudan çıkarsanabilir. Tarih, geçmişin muhakemesini yapma, gelecek çağların yararına bugün için dersler çıkarma görevini üstlenmiştir. Tarih, zihniyetlerin ne denli çeşitli olabileceğini anlamamızı sağlar. Tarih, insan başarılarının kaydıdır. Sonraki kuşakların hakkını verebileceği değerleri gösteren bir envanterdir. Tarihle birlikte geçmişteki eğilimleri tespit eder geleceğe ilişkin projeksiyonlar yapılır. Tarihsel bilinci ve tarihsel perspektifi sağlar. Tarih, zihnin eğitilmesini sağlar.