Laikliği Doğuran Nedenler Deniz ÇAPAR Kaan CANLI
Öncelikle Laiklik Nedir ? Laiklik veya laisizm devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensip. Fransızcadan Türkçeye geçmiş olan "laik" sözcüğü, "din adamı olmayan kimse; din adamı dışında kalan halk" anlamına gelen Latince "laicus" sözcüğünden gelmektedirdevletdininreferansFransızcadanTürkçeye
LAİKLİK Laiklik, Hıristiyanlık dininin egemen olduğu Batı dünyasında büyük mücadeleler sonucunda doğmuş ve gelişmiştir. Orta Çağ Hıristiyan toplumlarında kilise her şeyi kendi otoritesi altında tutuyordu. Bilimsel araştırmalardan günlük işlere, ticari hayattan felsefeye kadar hemen hemen her şey kilisenin otoritesi, denetimi ve etkisi altındaydı.
Din konusunda neyin doğru, neyin yanlış olduğuna kilise karar verirdi. Katolik kilisesi tanrı adına sorulara cevap verir, sorunlara çözüm getirir ve görüş açıklardı. Hatta istemediği kişileri dinden ihraç ederdi ve buna aforoz denirdi. Kilise, insanlara endülüjans adı verilen, bir çeşit cennete giriş belgesi sayılan bir kâğıt da veriyordu.
Bu dönemde din adamları da toplumda ayrıcalıklı bir sınıf oluşturuyordu. İnsanlar Katolik kilisesinin geniş yetkilerinden şikayet ediyor, din adamlarının baskılarından kurtulmak istiyordu.
Fransız İhtilali Fransız İhtilali, Batı toplumları açısından kilisenin baskılarından kurtulmak için büyük bir fırsat oldu. İhtilali yapanlar, devlet ve halk üzerinde iyice baskı kuran ve sınırsız yetkileri olan kilisenin mallarının devletleştirilmesini, yetkilerinin alınmasını veya sınırlandırılmasını istemeye başladılar. Halk tarafından da desteklenen bu girişim bir süre sonra başarıya ulaştı. Kilisenin yetkileri iyice sınırlandırıldı, devlet ve halk üzerindeki baskılara son verildi.
Basttille Hapishanesi’nin halk tarafından basılarak mahkum ve mevkufların salınmasıyla başlayan süreçte, halkın işçi sınıfı olarak, krala, kralın ailesine, soylulara, zenginlere ve din adamlarına karşı yaptığı ayaklanmadır. 14 Temmuz 1789 tarihinde meydana gelmiştir. Çağ kapatıp, çağ açan bir devrimdir.
Ülkemizde özellikle XIX. yüzyılda başlayan laikliğin benimsenip yaygınlaşmasına yönelik çabalar, Cumhuriyet Döneminde de devam etmiştir. Bu çerçevede 23 Nisan 1920’de ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış, devlet yönetiminde milletin egemen olması sağlanmıştır. 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış, 3 Mart 1924’te çıkarılan bir kanunla halifeliğe son verilmiştir. Böylece devlet yapısının laikleştirilmesi için önemli adımlar atılmıştır, örneğin 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiş, 30 Kasım 1925’te tekke, zaviye ve türbeler kapatılmıştır. 17 Şubat 1926’da Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile hukuk alanında laikleşme sağlanmıştır yılında ise laiklik, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel niteliklerinden biri olarak Anayasa’mızdaki yerini almıştır
Günümüz Ülkesinde Laiklik Ülkemizde özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından sonra laikliğe büyük bir önem verildi. Laiklik, cumhuriyet yönetiminin temelini oluşturdu yılında gerçekleştirilen değişiklikle devletin dinini belirleyen ilke Anayasa’dan çıkarıldı yılında ise Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı temel ilkelerden biri olarak laiklik, Anayasamızdaki yerini aldı.
1961 ve 1982 anayasalarında aynı durum korundu. Buna göre, “... Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”7 Atatürk de “Türk devleti laiktir. Her yetişkin dinini seçmekte serbesttir.”8 diyerek laikliğin devletin temel niteliklerinden biri olduğunu açıkça ortaya koymuştur.