ROMAN/ ROMANESK DÖNEM Ortaçağ Avrupası’nda 11. yüzyıldan 13. yüzyıl ortalarına kadar süren ve bütün Avrupa için ortak olan anlatım biçimi. Roman stili/üslubu terimi 19. yüzyılda kullanılmış. *Roma mimarisinde görülen yuvarlak kemerler, kalın, yüksek sütunlar kullanıldığı için *Ayrıca Bizans mimarisinden ayırmak için Güneyde İtalya kuzeyde İngiltere’yi içine alır. İspanya’dan Polonya’ya kadar uzanan coğrafyada etkin. Bizans adı verilen Doğu Roma feodal bir devlete dönüşerek 14. yüzyıla kadar devam eder. Batı Roma ise iç ayaklanmalarla Kavimlerin istilası sonucu çöker. Ortaçağ’da derebeyler, kilise hakimiyeti. Aralarında çatışma. Derebeyler halka kötü davranır. Bunun sonucunda kilisenin halkın yanında olmasıyla güçlenen halk topluluklar halinde birleşir ve kentler doğar. Bu toplumsal tarih açısından önemli bir oluşum. Ortaçağ kentleri Roma kent özelliklerini sürdürür. Ticaret, üretim ve sonunda da sanat merkezleri.
Bu dönemde derebeylerle birlikte şövalyelik önem kazanır. Edebiyatta destan ve şarkılar şövalyeleri konu eder. Haçlı seferlerinin ikisi bu döneme denk gelir. Bunun sonucunda doğu ile ilişkiler doğar. Etkileşim. MİMARİ: Yeni toplumun gereksinmelerine göre oluşan kentin merkezinde kilise, piskoposluk binaları, idari binalar ve büyük Pazar meydanı bulunur. Çevresinde sanatçı ve ustaların atölyeleri yer alır. En dışta ise çevre surları kentleri korur. Derebeylik düzenine bağlı olarak kaleler ve şatolar var. Manastırlar ve kiliseler bu dönemin ana yapı tipi. Kilise yapımında çalışan usta, sanatçı ve halk için bu bir zorunluluk değil bir görev. Roman sanatı dinsel inanca bağlı olarak değerli olmayan malzemenin de kullanılıp değerlendirilmesini amaçlar. Önemli olan Tanrı’ya hizmet yolunda verilen emektir. Ne kadar değersiz ve basit malzemeden yola çıkılırsa ortaya çıkan yapıt o kadar doyurucu olacaktır. Sanatçı değersiz malzemeyi geliştirecektir. Mimaride kaplamanın yerini sıva, heykelde mermer yerine taş.
Mimarinin başlıca özellikleri Erken Hıristiyan bazilikalarını andırsa da orta nef kalın, kütlesel duvarlarla ayrılır. Ağır payeler, yuvarlak kemerler, üst örtü kubbe ve tonoz *Kiliseler, Birbirini kesen iki mekandan oluşur, kesişme noktasının üzeri kule *Üç bölümden oluşur: Nef, Kripta (mezar odası), apsis bölümünde din adamlarının oturma basamakları (presbiterium) *Kilise kentin simgesidir. Kentin, halkın, ustanın gücünü yansıtmak üzere ağır taş etki, yalın ve özgün olması önemli *11. yüzyılın ortalarından itibaren dışta yavaş yavaş hareket, minik galeriler, kör kemerler vb.
Manastırlar.: 11.yüzyılda seçkinler keşişlerin iyi bir dini temel kurmak için keşişlerin kendi kurallarına uymadıklarını düşündüğünden monastik düşünce önem kazandı. Bu dönemde keşişlerin dua edenleri Tanrı’ya ulaştırarak dünyayı daha iyi bir yer haline getirdikleri için çok faydalı bir iş yaptığına inanılıyordu. Ancak eğer keşişler erdemli kişiler değilse bu vakit boşa gitmiş olacaktı. Bu korkudan dolayı 909’da Macon’da Cluny Manastır’ı kuruldu. Bu reformlaştırılmış manastır kısa zamanda katılığıyla ün saldı. Cluny daha kaliteli bir ruhani düzen oluşturmak için kendi başrahibini kendi seçti ve ekonomik ve politik açıdan bağısızlığı sağlamak için Papa’nın koruması altına girdi. Kötü manastır kanunların karşı pratik bir çözüm üretti ve 11.yüzyılda Cluny’nin başrahipleri imparatorluğun politik işlerinde fikir bildirmeye, Fransa ve İtalya’daki manastırları düzenlemeye çağırıldı. Monastik reformlar laik kiliseleri de etkiledi. 1049’da IX.Leo’nun Papalığa atanması önemli bir sorun oluşturdu. Roman dönemi boyunca keşişler öyle yoğun bir kilise yapımı etkinliğine giriştiler ki, Roman mimarisi zaman zaman abartılarak manastırlar dünyasıyla özdeşleştirildi. Ama, şunu da unutmamak gerekir ki, ekonomik güçleri bakımından, böyle bir mali külfetin altından kalkmaya ancak kiliselerin olanakları elverdiğinden, ortaya konan büyük işlerin çoğu dini cemaatlerin eseriydi. Bir manastırın çevresindeki örgütlenme yapısı erken Ortaçağ’dan kalmadır. Bilinen en eski örnekler IX. yy’a uzanır. Ama, çok geçmeden bütün Avrupa’ya yayılan Cluny’deki manastır planlı modeli uzun bir zaman için yalnızca Roman döneminde benimsenir.
Kare planlı iç avlu kapalı olup, ruhban sınıfı dışındakiler giremez buraya. Burası hem bir dinlenme yeri, hem tıbbi bitkilerin yetiştirildiği bahçe vs. her şey var. Büyük manastırlardaki scriptorium adı verilen yazı atölyesine mutfağın yakınlığı, sıcak bir ortamda çalışma olanağı sağlardı. Yatakhaneler çalışma salonunun papazlar bölümünün üstünde bulunurdu. Keşişlerin gece ayinleri sırasında hızla koro yerine geçmelerini kolaylaştırmak için yatak odalarından kilisenin içine inen bir merdiven vardı. Avlu çevresi dehlizlerin güneyinde yemekhane bulunurdu. Dehlizleri başlangıçta güneş ve yağmuru kesen bir sundurmaya destek olan sıra sütunların çok geçmeden bezemelerle donatılması yüzünden sanat yaratıcılığının ortaya konduğu en gözde yerlerden biri olmuştur. Sütun başlıkları, tabanlar sütun tablaları, hatta küçük sütun ve yarım ayaklar süslenmiştir. Bazı dehlizler de yalnızca heykel süslemeleri görülürken bazılarında dini figürlü sahnelere rastlanır.
Cluny Manastırı. St. Gall’deki manastır planına benzer bir uygulama. Cluny, 910’da kuruldu. Bir Benedikten rahibi olan Cluny, kilise reformu üzerine odaklanmış. Bu manastır ile manastır reformu başlamış. İlk yapı küçük ambar gibi. Keşiş sayısı artınca 995 ‘de Cluny II. Yine yetmeyince 1088-1130 arasında, matematikçi ve müzisyen olan rahip Gunzo tarafında Cluny III. Avrupa’nın en görkemli Roman yapılarından biri. Bu yapı doğu-batı doğrultusunda, büyük kuleleri, beş nefli, beş şapelli apsisi (yaklaşık 187 m. Uzunluğunda). Çevresinde depo, ahır, revir, konut vs. ile St. Gall planı gibi.
Cluny Manastırı
1000 tarihinden sonra başta kiliseler olmak üzere yapı faaliyetleri gelişti. Taş kütleler, küçük pencereler, yuvarlak kemerler dikkati çeker. Dinsel yapıların çoğunun masrafı köylüler ve özgür vatandaşlardan alınan vergilerle karşılanır. Ancak Cluny reformundan sonra gerçek inananların gönüllü katkıları. Ebedi yaşam önemli. 10. Yüzyıl ile 12. yüzyıl arasında dinsel yükseliş dönemine bağlı olarak “relik” kültü. İnsanlar azizlerin, din uğruna ölenlerin kemiklerinin şifa verdiğine inanç. Bu kemikler özel eşyalarda saklanır. Seyahat koşullarının iyileşmesi ile inananlar bu kemiklerin saklandığı kiliselere ziyaret: Hac Yolculuğu Zorlu yolculuklardan sonra hedefe ulaşma çok değerli
Hac kiliseleri. Roman dönemi büyük hac yolculuklarının da geliştiği bir dönemdir. Çok sayıdaki bölgesel ziyaret yerlerinin dışında, üç haç yeri bütün bir Hıristiyanları kendine çeker: İsa’nın mezarının bulunduğu Kudüs, Aziz Petrus’un kutsandığı Roma, IX. yy’da havari Yakub’un mezarının bulunduğu Compostela (İspanya). Erken Ortaçağ’da ekonomik güçlükler ve Siyasi istikrarsızlık yüzünden büyük hac yolculukları engellendi. Ama bin yılından başlayarak her sınıftan binlerce insan yollara düşerek Ortaçağ’ın en çarpıcı ekonomik hattını çizdi. Bu üç ziyaret yerinden en fazla ilgi görenler Roma ve Compostela’ydı. Fransa’da peyzaja özellikle Santiago de Compostela yolu damgasını vurmuştur. Hac yolları konaklama noktaları, hastaneler, kiliselerle birlikte gelişip süreklilik kazanır. Önemli bir kutsal emanetin ziyaret edildiği bazı büyük beldeler bağlantıyı sağlar. Hacıların akını çok geçmeden, XI. yy’dan başlayarak buralarda kalabalıkları kucaklayacak büyüklükte kiliselerin inşa edilmesine yol açar. O dönemin en büyük kiliseleri arasında Chartres Notre Dame Kilisesi, Tours’daki Saint-Martin Kilisesi, Vazelay’daki ‘Madeleine Kilisesi. Toulouse’daki Saint-Sernin Kilisesi ve İspanya’da Santiago de Compostela sayılabilir.
Edebi metinlerde bile söz edilir. Geoffrey Chaucer, Canterbury Hikayeleri Nisan tatlı yağmurlarıyla gelip Kırınca Marttan kalan kurağı ve delip Toprağı köklere işleyince kudretiyle, Çiçekler açtıran bereketli şerbetiyle Yıkayınca en ince damarları… O zaman hacca gitmeye büyük bir özlem Duyar insanlar. Eski hacılarsa Değişik memleketler, uzak kıyılarda varsa Azizler, kutsal bilinen yerler, Oraları görmeye niyetlenirler. İşte bu Azizlerden çok özel biri de Bir din şehidiydi İngiltere’de Canterbury’de. Kim dara düşerde ona yardım ederdi, Kıyı bucaktan herkes kalkıp ona giderdi. (Chaucer’in 1387 Hac Yolculuğu)
. Erken Ortaçağ’da Roman dönemi yapılara çok açık bir teknik ilerleme göze çarpar. Anıtlarda eski parçaların kullanımı gitgide azalır. Küçük kiliselerde bile, temel olarak taş ocaklarından çıkarılan taşlar kullanılır. XI. yy’ı kapsayan birinci dönemde en çok moloz taşlardan yararlanılır. Ama, önceki yüzyılın geleneğinde, duvar taş taş üstüne örülmüştür ve böylece iç duvarlar düzgün bir görünüm kazanmıştır.
11 ve 12. yüzyıllar boyunca Fransa’da kilise ve manastırlar inananları Pireneler’e yönlendiren yol hattı üzerinde kurulmuşlar. Yollar Pireneler’de birleşip İspanya’da son hedef Santiago del Compostela’ya ulaşır. Fransa, Caen, St. Etienne 11-12. yüzyıllar. Bu yapının cephesi önemli (1065-1081) Anıtsal giriş mekanı, iki büyük kule ile kale gibi. Sert geometrik hatlar, masif yüzeyler, dikey yatay bölünme. Sade.
Fransa, Toulouse St. Sernin, 1060-1096; 1125’de üst örtü.
Fransa, Toulouse St. Sernin, 1060-1096 ,Şehrin ilk piskoposu Sernin’e adanmış. Öldürülünce yakılıp,külleri saklanarak yapı kült merkezine dönüştürülmüş. Hac güzergahında ve yapımına 1060’da başlanmış.Romanesk hac kiliselerinin en tipik örneklerinden biri, Kesintisiz dolaşım
Almanya, Speyer Kilisesi 1030-1067 3 nefli, kısa, geniş transeptli, kesişme noktası oktagonal kubbe·Alman imparatoru inşa ettirmiştir. Olgun alman romaniğının 3 önemli imparatorluk katedralinden biridir. Ren bölgesinde bulunur.1030 yılında yapımına başlanır (1060) ta tamamlanarak ibadete açılır. Asli durumu başlangıçta düz tavanlı iken (1080-1106) yılları arasında imp. Henirich 4 zamanında üst örtü tonoz örtü ile değiştirilmiştir. Ortaçağ Avrupa’sının büyük ölçüde ki ilk çapraz tonozları olarak gösterilir.
Kuleler, gömme sütunlarla hareket,
WORMS Katedrali Almanya nın Worms kentinde ki Büyük imp. Katedrali piskopos Burkhard (1025) ana planı değiştirilmeden Konrad 2 tarafından büyük oranda yenilenmiştir. Doğu bloğu (1125-1140) yılları arasında naos bölümü (1160) da batı bloğu ise Piskopos Burkhard ın planına göre (1230) da oluşturulmuştur. ·Katedralin açılış yılı olan (1181) de muhtemelen naos kısmı da bitirilmiştir. ·Plan olarak haç formlu 3 sahınlı tonoz örtülü çifte korolu ve ayaklı bir bazilikadır.
Almanya, Worms Katedrali, 1170-1220, İki apsisli, iki transeptli, üç nefli, ağır, kütlesel, yalın, yuvarlak kemerler, Diş tasarımı ile romanesk devrin sembolü olan yuvarlak kemer ve değişik versiyonlu kemer dizileri , kör nişler ve bodur galeriler hâkim durumdadır.Genel olarak zengin fakat mimari olarak Geç romanik stil özellikleri gösterir bu stilde mimari yaratıcılık zamanla gevşer ve süsleme mimari yaratıcılığın önüne geçer.
“relik” kültürü, hac yolculuğu 11.- 12. yüzyıllar boyunca Fransa’da kilise ve manastırlar inananları Pirenelere yönelten bir yol şebekesi üzerinde ve burada hac yolları birleşip İspanya’da son nokta Santiago del Compostela’ya 1077"Santiago" (Sant Iago, St. James) (Zebedi oğlu) "Yakup" anlamına gelir, ve şehir iddiaya göre Yohanna'ınn kardeşi olan havari Yakup'un son istirahat yeridir. Kemiklerinin kateral'in türbesindeki sunağın altına gömülü olduğu söylenmektedir.Dış orjinalliğini kaybetmekle birlikte plan ve iç Romanesk
İtalya, Pisa Katedrali 1063-1118,
Tarihi Pisa kentinin askeri başarılarının ve zenginliğinin dorukta olduğu bir dönemde, 12. yüzyılın ikinci yarısında kilise ileri gelenleri Miracoli Meydanı'nda 3 anıt yapının yapımına karar verdiler. Bunlardan biri büyük bir katedral olan Duomo, diğeri Vaftizhane, üçüncüsü ise Çan Kulesi idi. İki nehrin kavuştuğu lagün üzerinde yer alan Pisa kentinin alüvyonlu toprağı, inşaatlar için zayıf bir zemin oluşturmaktadır.
Pisa Katedrali, 1063’de Yunan mimar Busketos başlamış Pisa Katedrali, 1063’de Yunan mimar Busketos başlamış. Basit T planlı gibi görünür. Ama kesintisiz dolaşım alanı yaratır. 5 nefli, transeptli, kesişme noktasında eliptik kubbe. Transept kolları birer bağımsız bazilika gibi.
Birkaç galeri katıyla hareket, kör nişler, kemerler Birkaç galeri katıyla hareket, kör nişler, kemerler.Katedralin ince mermer işçiliği cephede dikkat çeker ve diğer Toskana şehirlerinde de görülebilir .“Pisa Romaneski tarzındadır. Alt bölümde pastel renkli mermer kakma ve bronz kapılar ile üç portal ile uzun kör kemerler vardır..
Vaftizhane, 1153-1265, Çan kulesi 1174- 1271, Bonano Pisano tarafından başlanmış. Bütününde aynı özellikler.
HEYKEL VE KABARTMALAR Erken dönem Roman kiliseleri heykelsiz. İlk kez 11. yüzyılda süslenir. Bunlar süsleme amacıyla değil, Hıristiyan inancının yayılması, öğretilmesi. Biçim önemini yitirmiş, içerik, yalnızca anlatılan konu önem kazanmıştır. Figür içinden çıktığı duvar kütlesine bağlıdır. Klasik Yunan heykellerinde görülen vücut oranları ve plastik değerler önemli değildir. Kiliselerin giriş kapılarının alınlıklarında Tympanon denilen duvar yüzeyinde mahşer konusu yer alır. Heykel ve kabartmalar kapı alınlıklarında, yapının iç ve dış duvar yüzeyinde, sütun başlıklarında yer alır.
Bu dönemde mimarlık ön plandaydı, öteki sanat dalları ise onun zenginlik ve anlamını arttırmak için birbiriyle yarışıyorlardı. Örneğin, Romanesk heykel sanatı mimariden ayrı düşünülemez. Bu kabartmalar, yapının cephesini görkemli bir biçimde süslemekle kalmayıp, ona hareket, soluk alan bir canlılık da katmaktadırlar. Romanesk heykel, yalnız cephelerde değil, iç mekanda da mimari organlara bağlı olarak geniş yer tutar. ıçiçe geçmiş çok sayıda figürden oluşan sütun ve ayaklar, bunun en ilginç örnekleridir. Kimi sütun başlıkları da neredeyse birer heykele dönüşmüştür. Bu özelliği en iyi gösteren örneklerden biri de Chauvigny’deki Saint Pierre Kilisesi’nde bulunan sütun başlığıdır. Sanatçı, sütun başlığı gibi dar bir alana yargı gününde günahların tartılması konusunu ustalıkla sığdırmayı başarmıştır. Dönemin heykel ustaları yalnız yapı cephelerinde değil, alınlıklarda, silmelerde, tunç ve ahşap kapı kanatlarında da Tevrat ve ıncil’de anlatılan olayları ve kişileri betimlemekten geri durmamışlardır.
Cluny III sütun başlıkları önemli Cluny III sütun başlıkları önemli. Müzisyenlerin yer aldığı başlıklardan. Lir, kastanyet, ud çalan, dans eden figürler var. Aynı dönemde ele geçmiş resimli müzik el yazmasına benzer. 1095?
Fransa, Moıssac, S. Pierre Kilisesi Fransa, Moıssac, S. Pierre Kilisesi. Hac kilisesi, Papaz Durandus heykeller için bir komisyon oluşturmuş.
Moissac, En etkileyici Romanesk figürlerden. Peygamber Moissac, En etkileyici Romanesk figürlerden. Peygamber. Uzun ince, sütunun şeklini almış. Abartılı hareket, giysi akar gibi. Uzun saç, sakal mistik hava. Peygamber İsa’nın görünüşü ile kendinden geçmiştir.
Toulouse St. Sernin
Toulouse, St. Sernin, 1096’da Papa tarafından adanan altar üzerinde İsa. Plaka üslubu olarak adlandırılan üslupla yapılmış. Son derece düzlemsel biçimde yerleştirilmiş. Karolenj ve Otto Dönemi üslubuna benzer. Keskince belirlenmiş konturlar, sakin, donuk yüz ifadesi, çevrede soyut bezeme. Gövdenin ağırlığı hissedilir. Dört incil yazarı sembolleri: Melek/Mathew, Aslan/Mark, Kartal/John, Öküz, boğa/Luke
St. Sernin, havari
Conques St. Fouy 1120 civarı Ortaçağ hacıları için 4.Yüzyılda şehit olmuş genç bir kadın anısına
Autun, St. Lazare Kilisesi, 1130’lar Heykeltraş Gislebertus, İfade gücü ve inanılmaz hayal gücü. Grotesk, mask gibi figürler. İsa, ince, zarif, keyfi oranlar. Proporsiyonlar çarpıtılmış, dikkat harekete yönlendirilmiş.
İğrenç, çirkin cinler, hortlaklar Mahşer’de İğrenç, çirkin cinler, hortlaklar Mahşer’de. Mahşerin tüm kanlı detayları
Autun, St. Lazare, Kahin krallar, sıradışı, 1120-1132, Gislebertus
Müjde
Kahin Kralların Secdesi
Conques St Foues (Foy), Reliker, Altın ve değerli taşlar, 10-11 yüzyıl