Bir varmış bir yokmuş. Büyüdüğü zaman ne olacağını çok merak eden bir çocuk varmış…
Ne yapmak istediğine bir türlü karar veremiyormuş Ne yapmak istediğine bir türlü karar veremiyormuş. Acaba babası gibi tuhafiyecilik yapsa, oda renk renk düğmeler mi satsaymış?
Annesi gibi eczacı olsa, hastalara ilaç mı verseymiş?
Yoksa eniştesi gibi doktor mu olsaymış Yoksa eniştesi gibi doktor mu olsaymış? Belki de en iyisi halası gibi öğretmen olmakmış…..
Ressam teyzesi çizim masasında ne güzel resimler yapıyormuş Ressam teyzesi çizim masasında ne güzel resimler yapıyormuş. Acaba oda ressam mı olsaymış?
Hayır hayır, bilgisayar mühendisliği, mimarlık, kaptanlık, pilotluk hiç ona göre değilmiş.
Şarkıcı yada futbolcu olmak da istemiyormuş.
Okulda öğretmenleri sorduğunda, arkadaşları ne güzel yanıtlar vermiş, kimi öğretmen, kimi mühendis, kimi doktor olmak istediğini söylemiş. Manken, spiker, astronot olmayı düşleyenlerde varmış. Ama o, ne olmak istediğini hala bilmiyormuş!
Bir gün sınıfta öğretmeni, Atatürk’ü anlatmış Bir gün sınıfta öğretmeni, Atatürk’ü anlatmış. Ülkemizi düşmanlardan kurtardığını, Cumhuriyet’i kurduğunu söylemiş.
“İşte bu harika bir şey” diye düşünmüş çocuk “İşte bu harika bir şey” diye düşünmüş çocuk. Neden büyüdüğünde o da bir Atatürk olmasınmış ki?
Okula döndüğünde, herkese sevinçle açıklamış: “Ben büyüyünce Atatürk olacağım”
“Kimse Atatürk olamaz.” demiş annesi. “O olağan üstü bir insandı.”
“Atatürk yalnızca esir düşen bir ulusu özgürlüğe kavuşturmakla kalmadı, devrimler yaparak ülkemizi geleceğe hazırladı.” demiş babası. “Kim Atatürk’e benzeyebilir ki?...”
“Kim. Sen mi Atatürk olacaksın “Kim? Sen mi Atatürk olacaksın? Atatürk’ün çakmak çakmak mavi gözleri vardı, saçları da güneş gibi parlardı. Baksana senin gözlerine, saçlarına” diyerek kahkahalarla gülmüş ağabeyi.
Ablası, Atatürk olmaya kalkışmadan önce, okulunu bitirmesi gerektiğini hatırlatmış.
Dedesi, “Öyle şeyler söyleme, günahtır” demiş. Ninesi, “Hele bir büyü de…” demiş anlamlı anlamlı göz kırparak.
Çocuk okula gittiğinde öğretmenine, “Ben Atatürk olmak istiyorum, ama nasıl Atatürk olunur bilmiyorum” demiş. “Evdekilere bunu söyleyince herkes bana güldü.”
Öğretmeni gülümsemiş. “Her mesleğin bir okulu var, ama… Atatürk olmanın bir okulu yoktur çocuğum. Çünkü her Türk çocuğu aslında biraz Atatürk’tür!” “Nasıl yani?” diye merakla sormuş çocuk. “Atatürk’ün yaptıklarını anlar, düşüncelerini izler, ilkelerini korursan, sende ondan bir parça var demektir.”
Çocuk sevinmiş. “Yani ben Atatürk olabilir miyim Çocuk sevinmiş. “Yani ben Atatürk olabilir miyim?” Öğretmen yine gülmüş. “Atatürk’ü anlıyorsan, o zaten her zaman senin içindedir.”