AZİL HALİNDE VEKALET ÜCRETİ YRD. DOÇ.DR. HAKAN ALBAYRAK
Av. Kan. m. 164 Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder. Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir. İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz. Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır
Av. Kan. m. 174. AVUKATIN İŞİ TAKİPTEN VAZGEÇMESİ, AZLİ VE ÜCRETİN GÜNÜNDE ÖDENMEMESİ Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır. Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.
A- Avukatın haklı azil halleri Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Görüldüğü üzere önemli olan husus haklı azil ile haksız azil hallerini birbirinden ayırmaktır. Çünkü buna göre avukat vekalet ücret alacağı değişmektedir. Bu nedenle ilk incelenecek olan şey azlin haklı olup olmadığı meselesidir. Nitekim Yargıtay bir kararında bu hususa değinmiştir.
Azil Halleri İlk Önce İncelenmesi Gerekir “Bu durumda davada öncelikle çözümlenmesi gereken husus, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir. Davalı, her ne kadar azil ihtarında herhangi bir azil nedenine dayanmamışsa da, gerek cevap dilekçesinde, gerekse yargılama sırasında, davacı avukatın kendilerine yeterli bilgi vermediğini, ara kararlarını zamanında yerine getirmediğini, takip etmiş olduğu bir davanın bu sebeple işlemden kaldırılmasına neden olduğunu, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesi sebebiyle de davacının haklı olarak azledildiğini savunmuştur. Mahkemece azil ihtarında belirtilmemiş olduğu gerekçesiyle, davalının savunmasında bildirmiş olduğu bu azil nedenleri üzerinde inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Oysa ki, vekalet sözleşmesine dair genel düzenlemeleri içeren B.K.'nun 386. ve sonraki maddelerinde, müvekkilin azil iradesini bildirirken azil sebeplerini de aynı anda ve bütünüyle bildirmekle yükümlü olduğu yönünde herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, "Özel Kanun" niteliği taşıyan Avukatlık Kanununda da, bu yönde herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır.” Y. 13. HD. E: 2012/6715, K: 2012/12438, T: 15.5.2012 (Kazancı İçtihat).
Yargı Kararlarında Göre Azli Haklı Kılan Sebepler. Yargıtay kararlarına bakıldığında azli haklı kılan sebeplere örnek olarak şunlar gösterilebilir; Mazeretsiz olarak duruşmaya katılmayarak dosyayı takipsiz bırakma, yapmış olduğu işin hesabını verememe ve güven sarsıcı hareketlerde bulunma, Özen yükümüne aykırı olarak davalı şirket adına yapılan tahsilatların bir kısmının haksız olarak uhdesinde tutma, Sulh görüşmeleri devam ederken müvekkilin rızası dışında tahsil işlemlerine başlama, Müvekkili yanlış yönlendirmek ve yanıltmak suretiyle güven sarsıcı davranışlarda bulunma gibi nedenler azli haklı kılan nedenler olarak yargı kararlarına yansımıştır. Yanlış davalar açarak masrafların artmasına neden olma
Yargı Karalarına göre haklı azil nedenleri. 1- Yanlış dava ve takipler açarak zarara uğratma. «Ancak, mahkemece, davalının yargılama sırasında ileri sürdüğü ve azilnamede açıkça belirttiği azil nedenleri üzerinde durulmamış, davacının azlinin haklı olup olmadığı tartışılmamış ve davacının yanlış takip ve davalar açarak davalıyı zarara uğrattığı tespit edilmesine rağmen davacı hakkında vekalet ücreti hesabı yapılan çelişkili bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca, mahkemece, davalının savunmasında ve azilnamesinde bildirmiş olduğu azil nedenleri ile ilgili ayrı ayrı inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle azlin haklı olup olmadığı irdelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.» 13. HUKUK DAİRESİ, E. 2014/14628, K. 2015/5959, T. 26.2.2015
2- Güven sarsıcı hareketlerde bulunmak «Bu açıklamalardan sonra davaya konu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 20.5.2010 tarihli azilnameyle sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, "... davacının fahiş avukatlık ücreti istediğini, davaları takip etmeyeceği tehdidinde bulunduğunu, makbuz kesmediğini...", belirterek, azlin haklı olduğunu savunmuştur. Dosyada mevcut olan davacı tarafından davalıya gönderilen 26.2.2010 tarihli e-posta yazısında, "... tahkim dosyanızdaki görevimden çekilmenin en doğrusu olacağını düşünüyorum.", 31.3.2010 tarihli e-posta yazısında ise, "... bugün itibariyle mahkeme nezdinde başka hiçbir hukuki işlemde bulunmayacağımı, davayı takip faaliyetimi dondurduğumu üzülerek bildiririm." ifadeleri bulunduğu gibi, yine 17.5.2010 tarihli e-posta yazısında da, vekalet ücretinde iyileştirme yapılmasına dair taleplerin bulunduğu görülmektedir. Söz konusu bu yazılar, davalı müvekkilin davacı avukatına karşı güven duygusunu ortadan kaldırıcı niteliktedir. O halde mahkemece azlin haklı olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirmelerle azlin haksız olduğu kabul edilmek suretiyle, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.» Y. 13. HUKUK DAİRESİ, E. 2014/8063, K. 2015/606, T. 20.1.2015
3- Özen borcuna aykırılık «Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacının, davalıya vekaleten İstanbul 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/429 esas sayılı dosyası üzerinden 5.000 Euro alacağın tahsili için 1.8.2005 tarihinde kısmi dava açtığı, 9.2.2006 tarihli celseye mazeret bildirerek katılmadığı, mahkemece mazeretin kabul edildiği, bundan sonra davacının 8.3.2007 tarihli celseye ise mazeretsiz olarak katılmadığı, mahkemece dosyanın işlemden kaldırıldığı, aynı gün davanın yenilenmesi için dilekçe verildiği, yine 8.5.2007 tarihli celseye de mazeretsiz olarak katılmadığından, dosyanın ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, 17.5.2007 tarihinde davanın yenilenmesi için dilekçe verildiği, davacı avukatın 8.10.2007 tarihinde azledilmesinden sonra da, davanın başka bir avukat tarafından takip edildiği sabittir. Davalı avukatın takip etmiş olduğu davada, duruşmalara mazeretsiz olarak katılmayarak dosyanın iki kez işlemden kaldırılmasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Avukatlık Kanununun 34. maddesinde düzenlenmiş olan “avukatın özen borcu”nun, objektif sorumluluk olduğu göz önüne alındığında, basiretli bir avukatın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmaması, bunun sonucunda da dosyanın müracaata bırakılması, üstelik bir süre sonra aynı olayın tekrar etmesi, “özen borcu” konusundaki yükümlülüğün yerine getirilmediğinin açık bir göstergesidir. Az yukarda da açıklandığı üzere taraflar arasındaki “güven ilişkisi” vekalet akdinin en önemli unsurlarından olup, somut olayda davacı müvekkilin, davalı avukatına olan güveninin sarsıldığının, dolayısıyla azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, aksine düşüncelerle azlin haksız olduğu kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.» 13. HUKUK DAİRESİ, E. 2013/31516, K. 2014/12805, T. 22.4.2014
4- Yaptığı işin hesabını eksiksiz yerine getirme «Ancak, vekil, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 392. maddesi hükmüne göre, yaptığı iş sırasında, vekil edenin adına veya yararına yaptığı tüm işlerin hesabını müvekkiline vermek zorundadır. Bu nedenle azlin haklı olup olmaması, salt avukatın üzerine aldığı iş ve davaları gerektiği şekilde takip edip etmemesine göre değil, yaptığı işin hesabını tam ve eksiksiz verip vermemesine, bu yolda müvekkilinin güven duygusunu sarsıp sarsmamasına göre de değerlendirilmelidir. Vekil-vekil eden arasında bulunan vekalet sözleşmesinin temel dayanağı güven ve saygı ilişkisidir. Güven sarsıcı harekette bulunulması sonucu ilişkinin sarsılması, buna da davacı tarafın tutum ve davranışının yol açması halinde vekil eden azil edebilir. Avukatlık Kanunu'nun 174. maddesine göre, avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir ancak, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, yani azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez. HGK'nun 23.09.1987 gün 87/3- 188 Esas 87/657 Karar sayılı ilamda da açıklandığı gibi, haklı olarak azledildiği halde, azle yol açan davranışının davalı aleyhine herhangi bir sonuç doğurmayan, kötü niyetli olmayan ve azle neden olan davranışı iş sahibine zarar vermeyen avukatın, azil tarihine kadar sarf ettiği mesaisine karşılık adalete uygun bir avukatlık ücretinin ödenmesi hakkaniyet gereği olarak kabul edilmelidir.” Y.3.HD. E: 2013/2995, K: 2013/3972, T: 11.3.2013.(Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).»
5-Sulh görüşmeleri devam ederken müvekkilin rızası dışında tahsil işlemlerine başlama “O halde davalı avukatın, gerek “müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi” gerektiğine ilişkin Avukatlık Kanununun 166. maddesine, gerekse “müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” şeklindeki Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesine aykırı hareket ederek, müvekkili davacı-karşı davalı şirket adına yapmış olduğu bir kısım tahsilatları haksız olarak yedinde tuttuğu, bu husustan müvekkilini haberdar etmediği, olayın tespit edilmesi üzerine de, kendi el yazısı ve imzası ile “tahsilatları haksız olarak yedinde alıkoyma” şeklindeki özen ve sadakat borcuna aykırı eylemini açıkça ikrar ettiği anlaşıldığından, davacı-karşı davalı tarafından haklı olarak azledildiğinin kabulü gerekir. Bu itibarla mahkemece taraflar arasındaki asıl, birleşen ve karşı davalarda, az yukarda açıklanan haklı azlin gerektirdiği sonuçlara göre bir inceleme ve değerlendirme yapılarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle “azlin haksız olduğunun” kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” Y. 13. HD. E: 2012/12876, K: 2013/5157, T: 5.3.2013.(Kazancı İçtihat)
B- Sözleşmenin tavan miktarı aşan şekilde yapılmasının azli haklı kılıp kılmadığı meselesi Örneğin bir sözleşmede Av. Kan. m. 164’de belirtilen “Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir” hükmü ihlal edilmesi halinde ne olacağı meselesi tartışılabilir. Bu konuyu inceleyen açık bir Yargıtay kararına rastlanmamıştır. Ancak tavan miktarı aşan sözleşmelere ilişkin net olmayan, doğrudan bu konuyu tartışmayan kararlar vardır. Bu nedenle tavan miktarı aşan sözleşmelerin güven ilişkisini zedeleyip zedelemediğine, kanunun ilgili diğer hükümlerine bakara karar vermek gerekir. Yargı kararlarına baktığımızda avukatın güven sarsıcı davranışlarda bulunması azli haklı kılan neden olarak gösterilmektedir. Somut olayımızda ki sorun, bu hükmü bilebilecek nitelikte olan avukatın böyle bir ücret sözleşmesi yapmasının güven sarsıcı bir nitelikte olup olmadığı ve bununda azli haklı kılan bir neden olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği meselesidir.
Av. Kanunu m. 163 kapsamından değerlendirme Kanunun 163. Maddesinin ikinci fıkrasında “Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz” şeklindedir.
Tavan miktarın aşımı konusunda Yargı kararları “Davacı, davalı tarafından Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılmış olan Mersin Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/108 E. sayılı kamulaştırma bedelinin artırılmasına ilişkin davada davalıyı vekil olarak temsil ettiğini, davanın karara bağlanmasının ardından ilamın icrası için takip başlattığını, ancak davalı tarafından haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 15.06.2001 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi ve icra vekillik ücreti gereğince toplam 15.671.000.000 TL vekalet ücretinin tahsili için başlatmış olduğu icra takibine yapılan itirazın iptaline, %40 inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, sözleşmenin boş olarak imzalatıldığını, kaldı ki gerek Avukatlık Kanunu'nun 164/3, gerekse Kamulaştırma Kanunu'nun 31/d maddeleri gereğince sözleşmenin geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, başarıya göre değişme koşulunu içermediğinden sözleşmenin geçersiz olduğu kabul edilerek, vekalet hizmeti verilen kamulaştırma davasının hüküm tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.142.959.804 TL miktarındaki vekalet ücreti üzerinden takibin devamına, bu miktar üzerinden %40 inkar tazminatının da davalıdan tahsiline karar verilmiş; davacı tarafından temyiz edilen hüküm, Dairemizce onanmış, davacı bu kez karar düzeltme talebinde bulunmuştur. … O halde mahkemece taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinde, "dava miktarının %30'u" olarak belirlenen vekalet ücretinin, tavan miktarı olan "dava miktarının %25'i" oranında geçerli olduğunun kabulü ile ücrete konu olan kamulaştırma bedelinin arttırılmasına ilişkin davada davalı lehine hüküm altına alınan miktarın %25'i oranında tespit edilecek vekalet ücreti ile, kararda karşı tarafa yükletilen vekalet ücretinden davalının hissesine düşen 873.137.038 TL'nin toplamı üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar gözardı edilerek Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre belirlenen vekalet ücreti üzerinden yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, Dairemizce 06.03.2008 tarihli 2006/9528 E. 2008/3188 K. sayılı ilamda sehven, ücret sözleşmesinin tümüyle geçersiz olduğu, bu nedenle vekalet ücretinin de %5-%15 arasında belirlenmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulduğu bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmış olduğundan, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemize ait 06.03.2008 tarihli 2006/9528 E. 2008/3188 K. sayılı ilamın kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklanan değişik nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir…”
Yargı kararının değerlendirilmesi Yargıtay kararında görüldüğü üzere tavanı aşan ücret sözleşmesi azli haklı kılan bir neden olarak belirtilmemiştir. Söz konusu kararda tavana aşan ücret sözleşmesi yapılmış ancak Yargıtay bunu tavan miktarı üzerinden geçerli olarak kabul etmiştir. Ayrıca azlin haklı olduğu yolundaki talebi de kabul etmemiştir. İlgili yargı kararında söz konusu olan %30’luk ücret sözleşmesinin tek başına azli haklı kılan bir neden olarak ileri sürülüp sürülmediği belli değildir. Ancak buna rağmen Yargıtay hem azlin haklı olmadığını hem de ücret sözleşmesinin geçerli olarak kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu yargı kararına göre, tavan miktarı aşan %30’luk bir ücret sözleşmesinin yapılması azli haklı kılan bir neden olarak kabul edilmemeli ve sözleşme tavan miktar üzerinden geçerli olmalıdır.
I- HAKLI AZİL HALİNDE VEKALET ÜCRETİ Haklı azil halinde avukatlık ücretine hükmedilmeyeceği kabul edilmektedir. Kanunun hükmü de bu doğrultudadır. Av. Kan. m. 174. de bu husus belirtilmiştir. «Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.» Ancak tamamlanmış işler konusunda avukatlık ücreti verilmek durumundadır. Tamamlanmamış işler içinse avukatlık ücretinin verilemeyeceği kabul edilmektedir.
Haklı azil halinde avukatlık ücreti «Avukatlık Kanunu'nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacının, davalıyı Eskişehir 7. Noterliği'nin 22.12.2011 tarihli genel vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği, davalının Eskişehir 7. İcra Müdürlüğü'nün 2011/11092 sayılı dosyasında davacı adına yaptığı takipte tahsil ettiği 45.450,93 TL'yi yaklaşık 11 ay uhdesinde tutup davacıya ödemediği, usulüne uygun takip işlemleri yapmadığı, vekalet görevinde gereken özen borcunu yerine getirmediği, kusur ve ihmalinin bulunduğu, bu açıdan davacının davalıyı azletmesinin haklı nedenlere dayandığı tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi mahkemeninde kabulündedir. Ancak davalının davacının vekili sıfatı ile başkaca dosyaları da takip ettiği ve haklı azle neden olan dosya ve bu dosyadaki hata nedeniyle açılan diğer dava dosyaları dışında azil tarihinden önce sonuçlanmış dava dosyalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, bu dosyalar yönünden davalının hakettiği vekalet ücretinin hesaplanması ve davacının alacağından mahsup edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Tamamlanmış bitmiş işler için vekalet ücretine hak kazanılır. «Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacının, davalıyı Eskişehir 7. Noterliği'nin 22.12.2011 tarihli genel vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği, davalının Eskişehir 7. İcra Müdürlüğü'nün 2011/11092 sayılı dosyasında davacı adına yaptığı takipte tahsil ettiği 45.450,93 TL'yi yaklaşık 11 ay uhdesinde tutup davacıya ödemediği, usulüne uygun takip işlemleri yapmadığı, vekalet görevinde gereken özen borcunu yerine getirmediği, kusur ve ihmalinin bulunduğu, bu açıdan davacının davalıyı azletmesinin haklı nedenlere dayandığı tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi mahkemeninde kabulündedir. Ancak davalının davacının vekili sıfatı ile başkaca dosyaları da takip ettiği ve haklı azle neden olan dosya ve bu dosyadaki hata nedeniyle açılan diğer dava dosyaları dışında azil tarihinden önce sonuçlanmış dava dosyalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, bu dosyalar yönünden davalının hakettiği vekalet ücretinin hesaplanması ve davacının alacağından mahsup edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.»
Tamamlanmamış işler için vekalat ücretine hak edilmez Tamamlanmamış işler için vekalat ücretine hak edilmez. Ancak bir yargı kararında avukatın emek ve mesaisine göre ücrete hak kazanacağına karar verilmiştir. “Avukatlık Kanunu'nun 174/2. maddesi hükmüne göre avukat kusur veya ihmali nedeniyle azil edilmiş yani azil haklı ise ücretinin ödenmesi gerekmez. Somut olayda, davacı avukat haklı olarak azil edildiğine göre, tam ücret talep etme hakkına sahip olmayıp, ancak yaptığı işlerden dolayı emek ve mesaisi gözetilerek, hak ve nesafete göre ücret isteyebileceği kabul edilip, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”(Y. 13. HD. T: 21.1.2010, E: 2009/6471, K: 2010/422, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).
HAKSIZ AZİL HALİNDE VEKALET ÜCRETİNİN NE OLACAĞI Haksız azil halinde hükmedilecek vekalet ücreti Av. Kanunu m. 174’e göre ücretin tamamıdır. Bu nedenle avukat hem vekalet sözleşmesi ile belirlemiş olduğu ücreti hem de karşı veklat ücretini hak etmektedir. Azlin haklılığı halinde belirlenecek ücretten herhangi bir indirim yapılamaz.
Azil halinde vekalet ücretlerinde indirime gidilemez. “Dava, vekalet ücret alacağının tahsili istemine ilişkin olup, Avukatlık Yasasının 174/2. maddesinde, haksız azil halinde ücretin tamamının ödeneceği öngörülmüştür. Mahkemece azlin haksız olduğu kabul edildiğine göre, ücret alacağının tümünün ödetilmesine karar verilmesi gerekirken, davacının hak ettiği ücretten indirim yapılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” Y.13. H.D. E. 2013/24191 K. 2013/25404 T. 22.10.2013 (Kazancı İçtihat).
Haksız azilde indirim yapılamaz. “Mahkemece, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda, azlin haksız olduğu, davalı-karşı davacının takip edilen işler nedeniyle hesaplanan vekalet ücreti alacağının 7.056,87.-TL. olduğu belirlenmiştir. Mahkemece, davalı-karşı davacının 6.918.-TL. vekalet ücreti talebi ile bağlı kalınarak, bu miktardan % 50 indirim yapılmasının B.K.'nun 44. maddesine uygun olacağı belirtilerek karşı dava yönünden davalı-karşı davacı yararına 3.459.-TL. vekalet ücretine hükmedilmiştir. Avukatlık Kanunu'nun 174/2. maddesi "Haksız azil halinde avukat ücretinin tamamına hak kazanır. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücret ödenmesi gerekmez" hükmünü amirdir. Mahkemenin kabulüne ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, azlin haksız olduğu kabul edilmiş olmakla, davalı avukatın tam ücret hakkına sahip olduğu göz ardı edilerek, yanlış değerlendirme ile belirlenen vekalet ücretinden % 50 oranında indirim yapılmış olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” Y 13. HD. E: 2010/963, K: 2010/8672, T: 15.6.2010. (Kazancı İçtihat).
Haksız Azil Halinde Karşı vekelat ücretine de hükmedilmesi gerekir. “…davacının vekalet görevini özenle yapıp yapmadığını başka bir ifadeyle azlin haklı olup olmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna göre şayet azlin haksız olduğu saptanır ise, davacının talebi açıklattırılmak suretiyle davalının sözleşme ilişkisinden ve gerekse de karşı tarafa yargılama gideri olarak yüklenecek vekalet ücretinden sorumlu olduğu gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.” Y.13. H.D. E. 2011/10297, K. 2011/16097 T. 24.10.2011 (Kazancı İçtihat).
Karşı vekalat ücretinin hesabında mevcut davanın sonuçlanmaması halinde durumun ne olacağı meselesi Bu durumda hakkaniyet ilkesi ve avukatın emeği gözetilerek karşı taraf vekâlet ücretinin takdiren hesaplanması gerekir.
Karşı vekalat ücretinde hakkaniyet. “Davacı, gerek müvekkilin asile ödemesi gerekli olan, gerekse karşı tarafa yükletilen vekalet ücretinin tahsili için eldeki davayı açmıştır. Avukatlık Kanununun 164 /son maddesi hükmüne göre, karşı tarafa yükletilen vekalet ücreti avukata ait olup, karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ücretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcu da, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar. Henüz karşı taraftan vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden, avukat bu ücret alacağını isteyemez. Ancak kural böyle olmakla birlikte bu kurala sıkı sıkıya bağlı kalınmamalı, Avukatlık Kanununun 164 /son maddesine işlerlik kazandıracak şekilde her olayın özelliğine, durum ve şartlarına göre değerlendirme yapılmalı, özellikle MK'nun 2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılmasına, dürüstlük kurallarının ihlaline izin verilmemeli, gerektiğinde müvekkilin bu alacağını karşı taraftan tahsil etmiş olduğu da kabul edilmelidir. Somut olayda davacının, vekalet görevini ifa ederken davalı tarafından haksız olarak azledildiği anlaşılmakta olup, davacı haksız azil nedeniyle karşı taraf vekalet ücretinden de mahrum kalmıştır. Bu nedenle davacı avukatın, Avukatlık Kanununun 164 /son maddesinde düzenlenen karşı taraf vekalet ücretine de hak kazandığının kabulü gerekir. Davada akdi vekalet ücretinin yanında, mahrum kalınan karşı taraf vekalet ücreti de talep edildiğine göre, mahkemece Avukatlık Kanununun 164 /son maddesine göre hasma yükletilmesi gereken vekalet ücretinin de tespit ve tahsiline karar verilmesi gerekirken, sadece akdi vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”
Vekalet ücretinin kısmi davada hesaplanması?
İtirazın iptali davalarında icra inkar tazminatı bakımından değerlendirme Bir diğer husus ise talep edilen icra inkar tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceği meselesidir. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için diğer şartların yanında talep edilen alacağın likid olması gerekmektedir. Yargıtay kararlarına göre vekâlet ücreti alacağı likid olmayıp yargılamayı gerektiren alacak kapsamındadır. “İcra takibinin konusunu oluşturan avukatlık alacağının tutarı belirgin ( likid=liquid ) olmayıp alacak tutarının saptanması yargılamayı gerektirdiğinden olayda uygulama yeri bulunmayan İcra ve İflas Yasası'nın 67/2. maddesi gereğince, davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına yasal olarak bulunmamaktadır…” (Y. 4. HD. T: 8.2.2010, E: 2009/4326, K: 2010/979, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).