Kamu Yönetiminin Denetim Sorunları
Kamu yönetimi sisteminin; planlanan çıktıların üretilebilmesi, hukuk devleti ilkesinin uygulanması, yönetsel yozlaşmanın önüne geçilebilmesi, açıklık,şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanması gibi pek çok husus dolayısıyla denetlenmesi söz konusudur.
Yönetim faaliyetinin başarısı, etkin bir denetim sistemine bağlıdır. Bu nedenle yönetimin yapısına, amacına ve durumun gereklerine uygun bir denetim mekanizması kurulmalı ve işlerliği sağlanmalıdır. Denetimin; bağımsızlık, yasallık, nesnellik ve dürüstlük gibi ilkeleri mevcuttur.
Kamu yönetimi sisteminin denetimini iki ana kategoriye ayırarak ele almak mümkündür: -Yönetsel denetim (Hiyerarşik denetim) -Yönetim dışı denetim (Özel denetim) Yönetim dışı denetimde, (DDK, Sayıştay, Başbakanlık Teftiş Kurulu), siyasal denetim (TBMM), yargı denetimi, yargı benzeri denetim (ombudsmanlık) ve kamuoyu denetimi sözkonusudur.
Halen teftiş kurullarının çoğunluğunu oluşturan ve bakanlıkların, belediyelerin, KİTlerin teftiş kurullarını içine alan 129 tane teftiş kurulu vardır civarında müfettiş ve kontrolör bulunmaktadır. Başbakanlık da dahil olmak üzere her Bakanlığın en az bir tane teftiş kurulu vardır.
Bu haliyle denetim sisteminde sayıca fazla ama etkinliği düşük birimlerin mevcut olduğu söylenebilir. Bu birimlerin yapısal ve kurumsal sorunlara sahip oldukları ileri sürülebilir. Yine bu birimlerin genellikle mevzuata uygunluk açısından belge üzerinden şekli denetim yapan bir rol üstlendikleri ifade edilmelidir.
Bu birimlerin birbiriyle zaman içerisinde örtüşen faaliyetler gerçekleştirdikleri, böylece aynı denetimi yapan fazla birimin ortaya çıktığı ifade edilebilir. Bu tür bir örtüşme, aynı zamanda denetlenenlerde denetimi yozlaştırma eğilimi yaratmakta ve denetimden elde edilecek yarara inanmamalarına yol açmaktadır.
Bütün bu çabalara ve denetim birimlerine karşın kamu kesimindeki uygunsuz hizmet üretimi yaklaşımları da devam etmektedir. Ayrıca rapor ve denetim sonuçlarının gizli olması bir başka denetim sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Yargı ve denetim birimleri arasındaki iletişim eksikliği, özellikle denetim birimlerinin belirledikleri sorunları yargı makamlarına aktarmada zaafiyet göstermelerine yol açmaktadır.
Kamu kesimine egemen olan karmaşa ve sistemsizlik ile kurulan sistemlerin istenen şekilde işletilememesi sorununun denetim açısından da geçerli olduğu ifade edilebilir. Gizli tutulması gereken denetim faaliyetinin, özellikle denetlenecekler tarafından önceden haber alındığı ve buna göre hazırlık yapılarak denetime sadece belirli bir dönem için hazırlanıldığı bilinmektedir.
Ast-üst arasındaki ilişkilerin olması gereken yapısının çeşitli nedenlerle bozulması, hiyerarşik denetimlerin sağlıklı yapılmasına engel olmaktadır. Yönetimde aşırı duygusallığın egemen olması, memurlara çalışanlar olarak değil de yöneticilerin çocukları veya dostları, arkadaşları olarak bakılması, bir noktadan sonra hiyerarşik denetimi anlamsız kılmaktadır.
Yönetim dışı denetimler açısından sorun olabilecek hususların iş yapılırken usulüne uydurulduğu, buna karşın gözden kaçan bir hususun ortaya çıkması halinde ise, bunu ortadan kaldıracak yanıltıcı işlemler yapma eğiliminin geliştiği ifade edilebilir.
Denetimlerde, rüşvet ve adam kayırmacılığa fırsat verilmesi de önemli bir sorundur sayılı kanunda düzenlenmiş olmasına rağmen halen iç denetim sistemine tam anlamıyla geçilememiş olması da önemli bir sorundur.
İdarenin denetiminde yargı organlarının kendilerine tanınan bir hak olmamasına rağmen özellikle hukukilik denetimi adı altında yerindelik denetimi yaptıkları görülmektedir. İdari işlevsizliğe ve erkler ayrılığına zarar verdiği anlaşılan bu yaklaşımdan vazgeçilmelidir. Hukukilik Denetimi: Yetki, şekil, sebep,, konu ve amaç bakımından hukuka aykırılık olup olmadığının yargı makamlarınca denetlenmesi. Yerindelik Denetimi: İdari işlemleri duruma uygunluk ve isabetlilik açısından denetleme.
Türk kamu kesiminde önemli sorunlardan birisi de daha en başında idari vesayet sisteminin çok katı uygulanarak özellikle yerel yönetim birimlerinin özerkliklerini ortadan kaldırırcasına merkezi idarenin bu birimlere müdahale etmesidir.
Bazı teftiş makamlarının, teftiş yapabilmesine rağmen soruşturma başlatamaması ve soruşturma için raporu başka bir makama göndermesi (Örneğin; DDK, Başbakanlık Teftiş Kuruluna gönderir) bir zafiyet olarak görünmekte ve karmaşa yaratmaktadır.
Siyasal denetimde, özellikle meclislerde çoğunluğu elinde bulunduran kanadın, yanlı veya çoğunluk gücüne dayanarak gensoru veya meclis araştırması açılması gibi konularda tutucu davrandığı, bu durumun da siyasal denetimi işlevsiz ve anlamsız hale getirdiği ifade edilebilir.
Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (KDK/Ombudsman), inceleme ve araştırmaları sonucunda ulaştığı kararlarının tavsiye niteliğinde olması ve teşhir yoluyla kamuoyu baskısı oluşturma dışında bir yaptırım yetkisinin bulunmaması, bu kurumun işlevlerini tartışmalı hale getirmektedir. İdare ise, KDK kararlarını neden uygulamadığını 30 gün içerisinde bildirmek durumunda.