Tarih 29 Nisan 1916’dır. Unutulan bugün tıpkı Çanakkale gibi diline, ırkına, memleketine bakılmaksızın Müslüman Osmanlı Ordusunun Irak’ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zaferidir.
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı imparatorluğu ile İngilizler arasında 8 Aralık 1915 – 29 Nisan 1916 tarihleri arasında Irak cephesinde meydana gelen ve Türk ordusunun zaferi ile sonuçlanan büyük bir zaferdir Kut’ül Amare …….
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Harbinde; Çanakkale Cephesi, Kafkas Cephesi, Irak Cephesi, Suriye Cephesi ve Avrupa’daki cepheler olmak üzere pek çok cephede muharebe etmiştir. Irak cephesi Osmanlı İmparatorluğunun I.Dünya savaşındaki savunma cephelerindendir…..
İngilizlerin Irak cephesini açmalarındaki amaçları: Irak petrollerini ele geçirmek Kuzeye doğru ilerleyerek Rusya ile birleşmek Türk kuvvetlerinin İran’a girerek Hindistan yolunu tehdit etmesini önlemek
General Tawshend komutasındaki İngiliz birlikleri 24 Temmuz 1915 günü Bağdat’a doğru hücuma geçer ve İngilizler Kut’ül Amare’yi işgal eder
22 Ekim günü ise İngiliz birlikleri Bağdat üzerine iki koldan yürümeye başladılar. Bu birlikler Selman Pakt’ta Nurettin Bey komutasındaki birlikler tarafından durduruldu. İngilizler tekrar Kut’ül Amare’ye geri çekilmek zorunda kaldılar. İngilizler Kut’ül Amare’de kuşatıldı
Kut'ül Ammare, Dicle Nehri kıyısında Şattülarap kanalı ile birleşen Basra Körfezi'nin 350 km kuzeyinde, Bağdat'ın 170 km güneyinde bulunan bir kasabadır.ŞattülarapBasra KörfeziBağdat
Dicle Nehri sahilindeki Kut kasabası coğrafi konumu sebebiyle İngiliz-Hint ordusu için adeta bir kapandı.
Düşmanın içinde bulunduğu durumun farkında olan Mirliva Halil Paşa, çemberi kapattığı sırada İngilizlere teslim olmaktan başka çareleri olmadığını bildirdi. Bu teklifin reddedilmesi üzerine de 7 Aralık 1915’ten, 29 Nisan 1916’ya dek sürecek olan 143 günlük Kut Kuşatması başladı.
Osmanlı ordusu Kut’ül Amare’de İngilizleri tam manasıyla kuşatmış ve bir çember içine almışlardı.
Bunu yarmak için İngiliz birlikleri zaman zaman takviye aldıysa da başarılı olamadı. Mart ayına kadar süren bu kuşatma sırasında İngilizler içinde büyük kayıplar oluyordu. Nehirlerden yapılan cephane ve yiyecek yardımı yeterli olmuyordu.
10 Mart 1916 günü zor durumda bulunan İngiliz birliklerine, Halil Paşa, tarafından teslim olma önerisi verildi. İngilizler buna olumlu cevap vermedi. İngilizler 6 Nisan günü büyük bir saldırıya geçerek yarma harekâtına giriştiler, ancak başarılı olamadılar ve çok büyük kayıplar verdiler.
9 Nisan günü İngiliz Generali Tawshend’e, Kut’ül Amare Kahramanı Halil Paşa’nın "teslim ol" çağrısı gitti. General buna, Türkler, muharebe sahasında daima iyi asker ve necip insandırlar; fakat ben henüz teslim olmayı düşünmüyorum" cevabını verdi
22 Nisan günü İngiliz birlikleri General Tawshend komutasında 5 bin kişilik bir birlikle hücuma geçtiler. Bundan da sonuç alamadılar. 3 bin ölü vererek geri çekildiler. Arada Hali Paşa’ya rüşvet teklif ederek kuşatmanın kaldırılmasını istediler.
Halil Paşa da bu tarihî teklife şu anlamlı cevabı verdi: "Baltacı devirleri geride kaldı!“ 29 Nisan günü İngilizler, Osmanlı ordusuna teslim oldular. ife şu anlamlı cevabı verdi: "Baltacı devirleri geride kaldı!" 29 Nisan günü İngilizler, Osmanlı ordusuna teslim oldular.
Karikatürde Kut’ül Amare’de Türk ordusuna ağır bir şekilde yenilen İngiltere yaralı aslan olarak tasvir edilmiştir..
29 Nisan 1916’da, Mirliva Halil Paşa komutasındaki Altıncı Ordu, General Townshend komutasındaki İngiliz birliklerini, kuşatma altında tuttuğu Kut şehrine girerek teslim aldı.Bu muharebede İngilizlerin 13 generali, 481 subayı ve eri Türkler tarafından esir alındılar.
. Bu kadar İngiliz esir İngiltere tarihinde bir ilktir, tektir ve sondur
Kut Muharebesi hakkında İngiliz ve Avusturyalı yazar ve tarihçiler şunları söylerler: İngiliz ordusunun yaşadığı en aşağılayıcı hezimet…
‘’İngiliz prestijinin 1’inci Dünya Savaşı’nda yediği en büyük darbe’’
“Kır bir atın üzerinde şık üniformalı, kelebek gözlüklü, dimdik duran Albay’ın komutasındaki sağlam, dayanıklı, kirli haki üniformalı, sırtları çantalı, bin kilometre yürümekten postalları parçalanmış Türk askerleri, trampetlerin ritmine uygun bir yürüyüşle şehre girdiler. Araplar alkışlıyor ve Albay’ın çizmelerini öpmeye çalışıyorlardı. Ama Albay onları itti… İngiliz subayları teker teker kılıçlarını teslim ettiler, o da başıyla selamlayarak alıyor ve ellerini sıkıyordu. General Townshend’in kılıcını Halil Paşa özel olarak gelerek aldı ve kendisine iade etti.’’
Gölgede kalan ve hatta biraz da unutulan bu zafer, “Britanya tarihinin en aşağılık şartlı teslimi” olarak hafızalarda yer edindi. Burada uğradığı hezimeti hiçbir zaman unutmayan General Townshend hatıralarına “İngiltere Hükümeti bana bir ay dayandığım takdirde kurtarılacağımı vaat etmişti, ben beş ay dayandım ve fakat ne yazık ki verilen söz tutulmadı … Kut’ül-Amare ve Cehennem eğer benim olsaydı, herhalde Kut’ül- Amare’yi satar, Cehennemi muhafaza ederdim” demiştir.
İngiliz askerlerinden William Spackman, “Herkes kahrolmuştu. Korkunç bir değersizlik hissi veren o teslim olma sabahını asla unutmayacağım. Teslim olmanın melankolik işlerini yapmaya başladık. Zavallı topçular gururla baktıkları silahlarını parçalara ayırırken bazıları gözyaşlarını tutamıyordu. Türkler öğleyin geldiler ve mevzileri devraldılar. Babil’in sularının kenarında oturduk ve ağladık.” Diye yazdı. Kuşatmayı bizzat yaşamış İngiliz subayları ise yıllar sonra İngiltere’de “Kut Cemiyeti”ni kurdular.
HALİL PAŞA’NIN 29 Nisan 1916 tarihli günlük ordu emri; ‘’Orduma Arslanlar, Bugün Türklere şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes (güneşli) semasında şühedamızın (şehitlerimizin) ruhları şadühandan (sevinçten, bahtiyarlıktan) pervaz ederken (uçarken), ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, bin beş yüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir.
Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve on bin neferini şehit vermiştir. Fakat buna mukabil bugün Kut’da 13 general, 481 subay ve er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakınca cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu vakayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.
İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyeti harbiyemiz karşısında muvaffakiyeti atiyemizin (büyük, paramparça eden başarımızın) parlak bir başlangıcıdır.
Bugüne ‘’Kut Bayramı’’ namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulyatta (ulvi hayatta), semevatta (göklerde) kızıl kanlarla pervaz ederken (uçarken), gazilerimiz de atideki (gelecekteki) zaferlerimizle nigehbân (gözcü) olsunlar. Mirliva Halil Altıncı Ordu Komutanı’’
1’inci Dünya Savaşı’nda kazandığımız iki büyük zaferden birisidir “Kut Zaferi”. Kut’ül Amare savaşı İngilizlerin tarihlerinde verdikleri en büyük kayıptır. Tarihte bunun başka bir örneği yoktur.
Kut-ül Amare zaferi Birinci Dünya Savaşında imparatorluğun Çanakkale’den sonra kazandığı ikinci büyük zafer olmuş ve Dünya’da geniş yankılar uyandırmıştır.
Şehitleri yaşatan da yaşayanların bellekleridir.
Kut şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhları şâd olsun.
‘’Kut Bayramımız’’ kutlu olsun!’’