Ev eksenli çalışma Evde çalışma
Ev endüstrisi, “evde çalışma” veya “ev eksenli çalışma” olarak da adlandırılmasının yanı sıra ev endüstrisi kapsamında yapılan işler de bu şekilde adlandırılabilmektedir. Ev endüstrisinde gelir getirici faaliyet olarak yapılan iş, klasik çalışma modellerinde işgörme ediminin yapıldığı yer olan fabrika veya işyerinin dışında evde yapılmaktadır (Eyrenci-Bakırcı, 2000: 24; Özdemir, 1997: 127; Karadeniz, 2004, s.25; Çalışma, 1999: 39; Ev-Eksenli, 2003: 14). Bir başka deyişle, mal veya hizmet evde üretilmektedir. Dolayısıyla kişiler, gelir getirici faaliyet olarak çeşitli işleri evde yapmaktadırlar.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labour Organization- ILO) 1996 yılında kabul ettiği 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi ve 184 sayılı Evde Çalışma Tavsiye Kararı’nda evde çalışmanın tanımı yapılmıştır. ILO’nun yaptığı tanıma göre evde çalışma, evde çalışan olarak ifade edilebilecek ulusal kanunlar, yönetmelikler veya mahkeme kararları altında bağımsız çalışan olarak dikkate alınması için gerekli özerklik ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmayan kişi tarafından kendi evinde veya işverenin işyeri dışında kendi seçtiği diğer yerlerde, ücret karşılığında, donanım, malzeme veya kullanılan diğer girdilerin kimin tarafından sağlandığına bakılmaksızın işveren tarafından belirlenen mal veya hizmetin üretimi için yapılan çalışmadır (m.1/a).
177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi 184 sayılı Evde ÇalışmaTavsiye Kararı Sözleşmede yapılan tanımdan yola çıkıldığında, kendi evinde ya da işyeri dışında olmak kaydıyla kendi seçtiği yerlerde gerekli özerklik ve ekonomik bağımsızlığa sahip olanların 177 sayılı Sözleşmenin kapsamına girmeyeceği ifade edilmektedir. Çünkü Sözleşme, sadece bağımlı olarak evde çalışanları kapsamına almaktadır (Tuncay, 2001: 29). Bu nedenle de yapılan tanım, bağımlı olarak evde çalışanlara ilişkindir. “Ev çalışmasında evde çalışanla işveren, alt işveren, temsilci veya aracı arasında iş ilişkisi vardır. Sözleşme, ulusal mevzuatta belirtildiği biçimde örtülü veya açık, sözlü veya yazılı olabilir. İşin yapıldığı yer, işverene ait binanın/yerin dışındadır. Ancak evde çalışmanın bütün türleri ‘ev eksenli’ olmak zorunda değildir. İş, komşu iş istasyonları, atölyeler veya işverene ait olmayan yerlerde/binalarda yapılabilir. Bu durum, aynı zamanda işverenin çok az bir doğrudan yönetiminin söz konusu olduğunun veya çalışma yöntemine ilişkin çok az düzenleme yapılabildiğinin de göstergesidir. Ödeme biçimi genellikle parça başına veya üretimin biçimine göre yapılmaktadır; ancak her parça başına çalışan kişi, evde çalışan değildir. Malzeme ve araçların teminine gelince, bazı durumlarda evde çalışanların kendi araçları mevcutken, bazılarında işveren araçları ödünç verebilir veya kiralayabilir. Benzer olarak, evde çalışanlar hammaddelerini dışarıdan veya işveren veya alt işverenden satın alabilirler veya bitmiş veya yarı işlenmiş ürünleri tekrar satabilirler” (Eyrenci-Bakırcı, 2000: 25). 01 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (RG, T. 01 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (RG, T , S.27836) evde hizmet sözleşmesinin tanımı yapılmıştır. Buna göre evde hizmet sözleşmesi, “işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde veya belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir ücret karşılığında görmeyi üstlendiği sözleşmedir” (m.461).
Yukarıda yer alan tanımların dışında evde çalışma, “bir işveren veya aracı için çalışanın seçtiği bir yerde, genellikle de kendi evinde, bu kişilerin doğrudan bir yönetimi/denetimi olmaksızın bir anlaşma uyarınca bir malın üretilmesi veya bir hizmetin sunulmasıdır” şeklinde de tanımlanmaktadır (Eyrenci- Bakırcı, 2000: 24). Bu tanımda da ILO’nun yaptığı tanıma benzer şekilde evde çalışmadan, çalışanın kendi seçtiği bir yerde ve genellikle evinde çalışmasından söz edilmekle birlikte işveren veya aracının doğrudan bir yönetim veya denetimi olmamakla birlikte yine de bağımlı bir çalışmanın söz konusu olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla ev endüstrisinde hem bağımlı hem bağımsız çalışanlar istihdam edilmekte ancak her iki grubun belirleyici özelliği kayıtdışılık olmaktadır. Enformel sektörde çalışanları örneklerle şöyle sıralayabiliriz Az topraklı çiftçiler, Mevsimlik tarım işçileri, Esnaf tipi olarak da adlandırabileceğimiz 2-3 kişiyi geçmeyen küçük (mikro) işletmelerin sahipleri ve çalışanları, Sokak satıcıları (seyyar satıcılar, işportacılar), Kapıdan pazarlamacılar, Ücretsiz aile işçileri dahil her türlü ücretsiz çalışanlar, Sözleşmesiz çalışan çıraklar, Gündelikçi temizlikçiler, Yevmiyeliler (örneğin işçi pazarında yevmiyeli iş arayanlar), Parça başı ya da götürü işler bularak çalışanlar, “Çile atölyeleri” de denilen küçük işyerlerinde iş geldikçe çalışanlar, Tamir-bakım hizmetlerindeki dükkanların iş çıktığı takdirde çağırarak işe gönderdikleri kişiler, Götürü iş alanların işi yetiştirmek için geçici olarak çalıştırdığı kişiler, Çöp ayıklayıcılar ve toplayıcılar, Pazarcılar ve yanlarında çalıştırdıkları kişiler, Sipariş alarak ya da kendi adına evde satılabilir şeyler üretenler, Aracılardan parça başı iş alıp evde çalışanlar, vb. Evde istihdam edilenlenlerden bir kısımı evde çalışanlardan oluşurken bir kısmı da evden çalışanlardan oluşmaktadır. Ancak yukarıdaki sınıflamaya bakıldığında, enformel ekonomide çalışanların grafikerler, mimarlar, yazılımcılar gibi “tele-work” ya da kısmi zamanlı çalışanlar olmadıkları görülür. Bu nedenle, enformel ekonomide çalışma, atipik çalışma veya standart dışı çalışma, esnek çalışmanın büyük bir parçasıdır ama her atipik, esnek ya da standart çalışma enformel çalışma değildir.
Avrupa Konseyi’nin 1998 yılında Evde Çalışanların Korunması Raporu’nda ulusal mevzuat ve uygulamada yer alması için önerilen evde çalışmaya ilişkin kavram ve önerilerde aşağıdaki tanımlar yer almaktadır. “1.1. Evde çalışan, sabit bir yerde, işverene bağlı durumda fakat işverenin denetimi (kontrolü) altında olmayan bedensel veya düşünsel iş yapan kişidir Bağlılık, çalışanın yapmakla yükümlü olduğu işin bağlı olacağı koşullarla ilgili olarak uyulması istenen emirlerde ve/veya firmanın amacı olan işin üretimine ilişkin ayrıntı ve taleplerde mevcuttur”. ILO’nun 1989 tarihli ev çalışmasına ilişkin bir çalışmasında da evde çalışanların aşağıdaki ölçütlerden oluştuğu kabul edilmiştir.
Dokuzuncu yüzyıl başlarında İngiltere’de ortaya çıkan sanayi kapitalizmi ev sanayi, manifaktür/atölye ve fabrika sistemi biçiminde gelişti. Daha sonraları fabrika sistemi gelişip büyüdü ve de büyük işçi kitlelerini biraraya getirmesiyle birlikte sendikalar oluşturuldu. Böylelikle işçi hakları ve sınıf bilinci gelişti. Sigorta, sendika, iş saatlerinin düşürülmesi, ikramiye, kreş, işyeri hekimi uygulamasını bertaraf etmek isteyen kapitalist sınıf, üretim sürecini daha küçük parçalara ayırmanın yollarını denedi. 21. yüzyıla gelinildiğinde daha farklı bir sistem ortaya çıktı. Büyük fabrika sistemi mümkün olduğunca alt işverenlere (taşeronlara) ayrıldı. İşte bu taşeron uygulamasının en uç ifadesi ev işlerinden arta kalan zamanlarında ev kadınlarının çalıştırılması demek olan “ev-eksenli çalışma” biçimidir. “Ev eksenli çalışma” adı verilen bu çalışma biçimi, fabrikalardan alınan işlerin bir aracı tarafından evlere dağıtılıp, sonradan toplanarak fabrikaya iletilmesi biçiminde olmaktadır. Örgü, triko-penye işlemeciliği, kazaklara nakış, oyuncak montajı, nikâh şekeri paketlemesi, takı yapımı, elektronik eşya parçaları ve tükenmez kalem gibi ürünlerin montajı söz konusu işler arasına girmektedir. Ev eksenli çalışma biçiminde, zaman sınırlı ve yapılacak iş çoksa, evdeki çocuklar ve yaşlılar da çalışmaya dâhil olmuş olur. Bu çalışma biçiminde çalışma saatleri belli değildir. Sigorta, iş garantisi yoktur. Ara dinlenme, fazla mesai olmadığı gibi, pazarlık etme şansı da pek azdır. Birçok eve dağılmış bulunan bu üretim içinde çalışanların örgütlenmesi de bir hayli zordur. Ev eksenli çalışma, tüm bu sorunlara rağmen ev dışında çalışma imkânı bulamayan kadınlar için bir çalışma alanı ve gelir elde etme biçimi olmaktadır.
Çalışma ekonomisi açısından bakıldığında uluslararası alanda dönen tartışmaların başında iş tanımının yapılmasındaki sıkıntı dile getiriliyor. Ev eksenli çalışanların istihdam edilme biçimlerinin farklılaşması, onların “kendi hesabına çalışan” ya da “bağımsız çalışan” işçiler olarak tanımlama eğilimini gösteriyor. “Ev eksenli çalışan” tanımının içerisinde “bağımlı işçi” ve “bağımsız çalışan” gibi ayrımlar yapılmaya çalışılıyor. Elbette ki bu tartışmalar ideolojik olarak liberalizmin “işçi emeğini satıp satmamakta özgürdür” söyleminin bir başka pratik örneğinden öteye gidemez. Çünkü, kapitalizmin doğuş aşamasından itibaren mülküzleştirilmiş işçi sınıfı, küçük toprak sahibi köylü üretici ve irili ufaklı tüm üretim ve hizmet sektörleri kapitaliste bağımlı hale getirilmiştir. Günümüzde ev eksenli çalışmayı bilimsel bir şekilde analiz edebilmek ve mücadele dayanaklarını ve olanaklarını doğru bir şekilde tespit edebilmek için, toplumsal cinsiyetle sınıfsal sömürünün en çok iç içe yaşandığı bu alanın tarihsel sürecini iyi anlamak gerekmektedir.
Her toplumsal dönüşüm ve bu dönüşümlerin sonuçları dünya coğrafyasında zamansal, mekansal ve şekilsel farklılıklar gösterir. Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda ev eksenli çalışmanın dinamiklerini ve evrimini kabaca ‘evrensel’ olarak etiketlemek yanlış gözükebilir. Örneğin, ev eksenli çalışma ve sanayi üretimi gelişmiş kapitalist ülkelerdeki ekonomik dinamikleri, çalışma koşulları veya çalışanların demografik özellikleri, bu ülkelere bağımlı yoksul ülkelerdekinden farklılaşır. Ne var ki, üretim ilişkilerindeki ve üretim ilişkilerine kadının katılım biçimindeki değişimi belirlemek açısından, bu çalışma ve üretim tipinin temel yapısındaki radikal değişimlerle sonuçlanan bazı noktaları belirlemek bir ihtiyaçtır. Bu yazıda, ev eksenli çalışma açısından temel olarak iki tarihsel dönüşüm süreci ele alınacaktır: Sanayi Devrimi ve 1970’lerdeki ekonomik bunalım. Buna bağlı olarak da ev eksenli çalışmanın üç tarihsel nitelendirmesinden bahsedebiliriz. 1. Sanayileşme öncesi aile-temelli tarımsal üretim 2. Sanayileşme sonrası ev endüstrisi[1][1] 3. Esnek çalışmanın güncel bir örneği olarak ev eksenli çalışma
Dergimizin geçmiş sayılarında esnek üretim, esnek çalışma ve kayıtdışılaştırma gibi çalışma ekonomisine ilişkin birçok neo-liberal politika şimdiye dek detaylı bir biçimde ele alındığından kayıt dışı esnek çalışma koşullarının burada tekrarını yapmak gereksiz olacaktır. Ev eksenli çalışma - yukarıda da altını çizdiğimiz üzere- toplumsal cinsiyet ve sınıf arasındaki ilişkiye dair tartışmaların kristalleşmiş bir örneğini sunması açısından önemsenmektedir. Ev eksenli çalışan kadınlar açısından sömürünün ve baskılanmanın maddi koşulu ise yeniden üretken (reproductive) ve üretken (productive) emeğin zamansal ve mekansal bütünlüğüdür. Diğer bir deyişle örgün çalışmaya katılan bir kadın işçinin koşullarına kıyasla, bu kadınlar için ev-işyeri ayrımı pratik olarak ortadan kalkmış, anne-eş-‘ev hanımı’-bakıcı-işçi olma durumları iç içe geçmiş bir şekilde evde bütünleşmiştir. Buradan hareketle ortaya toplumsal cinsiyet ve sınıf kavramları arasındaki ilişkiye dair başlıca iki sorunsaldan bahsedebiliriz: Kadının ezilmesinin maddi temeline ev-işyeri ayrımını koyan toplumsal cinsiyet teorilerinin yeniden düşünülmesi ihtiyacı ve ev eksenli çalışan kadınların işçi sınıfı içerisindeki konumundaki muğlaklık. Sanayileşme döneminden bu yana, ev-işyeri ayrımını toplumsal cinsiyet temelinde belirli bir iş bölümünü doğurmuştur ki bu da kadının üretken olmayan emeğinin evde, erkeğin üretken emeğinin de iş yerinde konumlanmasına dayanır. Bu koşullarda ev, zamansal olarak Marx’ın boş zaman ya da çalışma dışı zaman olarak tarif ettiği bir mekandır. Yani iş günü dışındaki, aşk, cinsellik, dinlenme, entelektüel aktivite vb. insan ihtiyaçlarının karşılandığı mekan. Birçok feminist yaklaşım, kadının
a. Metalaşmış Emek=Üretken Emek=Ücretli Emek Zorunlu Emek: (yukarıdaki örnekte 4 saat) Artık Emek: (örnekteki 6 saat- gerçekte değişim değeri ödenmemiş emek) b. Metalaşmamış Emek= (Meta üretmeyen) Yeniden Üretken Emek= Ücretsiz Emek: Annelik, eşlik, bakım, ev işleri (yemek, temizlik), vs.
EV EKSENLİ ÇALIŞMA BİÇİMLERİ Ev eksenli çalışma ya da evde çalışma, adının imâ ettiğinin aksine, pratikte tek tek evlerde gerçekleştirilen bir çalışma değildir. İki temel tür ev eksenli çalışma olduğu söylenebilir: kendi hesabına çalışma ve taşerona (parça başı) çalışma. Avcılar örneğinde bu iki temel tip çalışmanın içinde ara biçimlerin ortaya çıkabildiği görülmüştür. Bu ara biçimler, siparişle çalışma ile mahalle arasında ortak bir mekânda parçabaşı iş yapmadır. Bu sonuncu ara biçim, kısaca mahalle atölyesi olarak anılmıştır.
Kendi hesabına çalışma, kadınların kime satacaklarını baştan belirlemedikleri, ürünün tüm girdilerini kendilerinin karşıladığı ve sonuçta ortaya çıkan ürünü sattığı çalışma tipi olarak ortaya çıkmaktadır. Avcılar’daki gözlemler, kadınların boş kaldıkları ve herhangi bir sipariş de almadıkları ara dönemlerde, daha sonra satmak üzere oya ya da dantel yaptıkları şeklindedir.13 Kendi hesabına çalışılarak yapılan işler, kimi durumlarda bir satıcıyla (dükkan veya pazarcı) anlaşılarak satışa sunulmaktadır. Bu durumlarda, konsinye satış söz konusudur. Taşerona veya aracıya çalışma, isimlendirilişinin de anlattığı gibi, uluslararası veya ulusal bir şirket için çalışan taşerona parça başı esasıyla iş yapılmasıdır. Bu işler çok çeşitli olabilmekte, hem tekstil gibi geleneksel sektörlerden hem de elektronik, otomotiv gibi modern sektörlerden gelebilmektedir. Avcılar’da görüşülen kadınlar, otomobil motoru montajı, kalem montajı, elektrik devreleri montajı, BTB14 yerleştirme, konfeksiyona parça birleştirme, jean temizleme, penye temizleme, ilaç veya deterjan kapaklarını takma, etiketleme, şeker sarma, tül perde kesme, oyuncak montajı gibi işler yaptıklarını anlatmışlardır. Siparişle çalışma, kadınların çoğunlukla gene aynı sosyo kültürel ortamları paylaştıkları kadınlara yaptıkları parça başı işlerden oluşmaktadır. Günlük kullanım eşyaları için de olabilmekle birlikte, bu işler ağırlıkla çeyiz hazırlamaktan oluşmaktadır. Siparişle çalışmada müşteri, modeli, işin türünü (örtü, perde vs gibi) belirlemekte, malzemesini veya malzeme için para vermektedir. İşin, özellikle çeyiz işlerinin yetiştirilmesi gereken tarihler olmakta, bunlara uyulması önem taşımaktadır. Ücret, parça başına göre saptanmaktadır ve çok ayrıntılı bir ücret şeması vardır. Sipariş işleri genellikle dantel, oya olduğundan kullanılacak ipin özelliğine (kullanılan ipin kalınlığına dolayısıyla el oyalamasına) göre değişen bir ücret skalası söz konusudur. Elişleri dışında belirli günler için yemek, börek, baklava yapmak da siparişle çalışmadır ve bu durum için de geçerli ücret skalaları vardır. Ayrıca tabiî ki işi yapan kadının işinin ustalığı da, ücretin belirlenmesinde önemli bir etkendir.
EV EKSENLİ ÇALIŞMANIN İKİ ÖZELLİĞİ: GEÇİŞLİLİK VE SOSYAL ÖRGÜTLENME Ev eksenli çalışan kadınların ev eksenli çalışmanın tek bir biçimiyle uğraşmadıkları gözlenmiştir. Yani, sadece taşerona ya da sadece siparişle, sadece kendi hesabına çalışmamaktadırlar, tersine, aynı kadın, taşerondan iş alırken, bunun boşluklarını sipariş işleriyle doldurmakta, ya da siparişle çalışmakta ve bunun boşluklarını kendi hesabına çalışarak dengelemektedir. Gerçi hemen her ev eksenli çalışan kadının asıl olarak angaje olduğu bir çalışma biçimi olduğu da gözlenmiştir. Bu asıl biçim, Avcılar örneğinde taşerona çalışmaydı.18 Ayrıca aynı kadının ev eksenli çalışmanın biçimleri arasında bu geçişliliği olgusu, çok da yaygındır. Bu olgu nedeniyle, ev eksenli çalışan bir kadın sadece taşeron işçisi veya sadece siparişle çalışan kadın olarak girdiği ilişkiler içinde incelenemez. Her iki şekilde ve bazen aynı insanlarla girdiği ilişkiler incelenmeden, ev eksenli çalışanlar arasındaki örgütlenmeler, ağlar, dayanışmalar ya da gerilimler açıklanamaz. Dolayısıyla ev eksenli çalışmanın tüm bu türlerinin sosyal ortamları ve örgütlenişleri tartışılmalıdır. Yalnız burda bir noktayı vurgulamak gerek. Avcılar örneğinde asıl olarak taşerona parça başı çalışan kadınlar özelinde dayanışma örgütlenme dinamikleri incelenmiştir, ancak araştırma içinde ev eksenli çalışmanın biçimleri arasındaki geçişlilik özelliği saptanınca, diğer ev eksenli çalışma biçimlerinin nasıl örgütlendiği de ele alınmıştır. Fakat, bu diğer biçimlerle ilgili sonuçların, asıl çalışma biçimi olmadıkları, ikincil çalışma biçimi olarak uygulandıkları bir ortamdan elde edildiği bunun da gerek siparişle çalışmanın gerek kendi hesabına çalışmanın özellikleri bakımından bir kısıtlama oluşturduğu unutulmamalıdır. Bir başka deyişle, Avcılar örneğinde siparişle çalışmada ve kendi hesabına çalışmada yanyana çalışma dinamikleri ve yanyana çalışma gereği gözlenebilmiştir, ancak, birlikte çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle bu iki ev eksenli çalışma biçimi için birlikte çalışma şeklindeki sosyal örgütlenme dinamiklerinin ayrıca incelenmesi gereklidir. Şimdi tekrar geçişlilik özelliğine dönebiliriz.
YANYANA YA DA BİRLİKTE: EV EKSENLİ ÇALIŞMANIN SOSYAL ÖRGÜTLENİŞİ Ev eksenli çalışma, doğası gereği sosyal olarak örgütlenmekte ve sosyal ortamlarda gerçekleştirilmektedir. Biçimleri arasında değişen şey, sosyal örgütlenmeye duyulan gerek değil, bu gereğe yol açan nedenlerdir. Bir başka deyişle, siparişle veya kendi hesabına veya taşerona parça başı çalışmanın yarattığı sosyal örgütlenme nedenleri farklı farklıdır. Pazar bulma ve bu pazarı muhafaza etme (belki geliştirme) ihtiyacı hem siparişle çalışma hem de kendi hesabına çalışma için söz konusuyken, taşerona çalışmada, iş bulma ve iş sürekliliğini ve istikrarını sağlama ihtiyacı belirleyici olmaktadır. Kendi hesabına çalışmada ayrıca, fiyat oluşumu ve kontrolü, piyasa bilgisinin kavranışı ve geliştirilmesi de sosyal örgütlenmenin gerekleri arasındadır. Taşerona çalışmada kadınlar, eve aldıkları işi birlikte ya da yanyana yapmaktadırlar. Birlikte evde çalışmayı da aynı hanenin kadın ve çocuklarının birlikte çalışması ile farklı hanelerden kadınların işi paylaşması olarak iki ana biçimde incelemek mümkündür. Aynı hanenin mensuplarının (genellikle anne ve çocuklar, özellikle kız çocuklar, kimi durumlarda erkekler) birlikte çalışması, burada ele alınmamıştır. Burada asıl olarak farklı hanelerden kadınların, kendi deyimleriyle komşuların yanyana veya birlikte çalışması üzerinde odaklanılacaktır.