Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

10. Hafta : 05 Aralık 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : 77-89 Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "10. Hafta : 05 Aralık 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : 77-89 Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr."— Sunum transkripti:

1 10. Hafta : 05 Aralık 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr. Fatih Çollak

2 وَلَقَدْ اَوْحَيْنَاۤ اِلٰى مُوسٰىۤ اَنْ اَسْرِ بِعِبَادي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَريقًا فِي الْبَحْرِ يَبَسًا لَا تَخَافُ دَرَكًا وَلَا تَخْشٰى ﴿77﴾ 77. Andolsun ki Mûsâ’ya şöyle vahyettik: “Kullarımı geceleyin yürüt, yetişilmekten korkmadan ve endişe etmeksizin onlara deniz-de kuru bir yol aç.” (Firavun İsrailoğullarının Hz. Mûsâ ile Mısır’dan çıkıp gitmelerine izin vermeyince) biz Mûsâ’ya şöyle vahyettik: “Kullarımla (İsrailoğullarıyla) birlikte geceleyin Mısır’dan yola çık, onları alıp götür. Firavun ve askerlerinin size kavuşmasından korkmadan ve (Kızıl) denizde boğulmaktan endişe etmeden onlara denizde kuru bir yol aç”.

3 فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِه فَغَشِيَهُمْ مِنَ الْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ ﴿78﴾
78. Derken Firavun ordularıyla onları takip etti de kendilerini denizden kapla-yan öylece kaplayıverdi. Firavun ordusuyla onların ardına düştü. Derken denizin dalgaları onları bir örtü gibi kapladı ve hep birlikte suda boğuldular.

4 وَاَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُ وَمَا هَدٰى ﴿79﴾
79. Firavun kavmini saptırdı, doğru yolu göstermedi. Neticede Firavun halkını doğru yoldan saptırıp uzaklaştırdı, onları hayra ve kurtuluşa iletmedi. Firavun İsrailoğullarının denizin ortasından izledikleri yolu askerleriyle birlikte izlemeye koyulunca toplumunu saptırıp helâk olmalarına yol açtığı gibi, bu sefer de doğru yolu göstermedi ve yok olmalarına yol açtı.

5 يَا بَنيۤ اِسْرَاۤءيلَ قَدْ اَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوٰعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْاَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوٰى ﴿80﴾ 80. Ey İsrailoğulları! Biz sizi düşmanınızdan kurtardık. Ve sizinle Tûr’un sağ yanında sözleştik. Size kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. Ey İsrailoğulları! Biz sizleri erkek çocuklarınızı boğazlayan, kız çocuklarınızı diri bırakan düşmanınız Firavun’dan kurtardık ve gözlerinizin önünde onları suda boğarken gözlerinizin aydınlanmasını sağladık. Bir sabah vaktinde hepsi suda boğuldular, onlardan hiçbir kimse kurtulamadı. Sina dağının sağ yamacında peygamberiniz Mûsâ’ya vahyederek sizinle bir sözleşme yaptık . Biz size bir vakit belirlemiştik. O da sizin önünüzde Mûsâ ile konuşacağımız ve etraflı şer’î hükümleri ihtiva eden Tevrât’ı indireceğimiz vakitti. Aziz ve yüce Rabbiniz ona hitap ederken siz de sözlerini işitirken bunlar olacaktı. Sizler Tîh’te (çölde) bulunurken üzerinize menn (kudret helvası ) ve selvâ (bıldırcın kuşu) ikram ettik.

6 كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا فيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبي وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبي فَقَدْ هَوٰى ﴿81﴾ 81. Size rızık olarak verdiklerimizin en hoşlarından yiyin. Bu hususta haddi aşmayın. Aksi takdirde üzerinize gazabım iner. Üzerine gazabımın indiği kimse ise helâk olmuştur. Size rızık olarak sunduğumuz bu temiz ve helâl nimetlerden yiyin ve istifade edin. Câiz olanı aşarak câiz olmayanlara yönelmeyin. Allah’ın nimetlerini inkâr ederek azanlardan olmayın. İhtiyacınızdan fazla rızık almaya kalkışmayın. İsraftan, azgınlıktan, mâsiyetleri işlemekten, haklara tecâvüz etmekten uzak durun. Aksi takdirde gazabım üzerinize iner, cezam sizi bulur. Benim gazabım da her kime gelir çatarsa artık o yıkılır gider, cehennem ateşinin dibi olan el-Hâviye’ye gider.

7 وَاِنّي لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدٰى ﴿82﴾
82. Şüphesiz ki ben tevbe eden, iman eden ve sâlih amel işleyip sonra hidâyet üzere olanı pek çok mağfiret edenim. Muhakkak ki ben şirkten/inkârdan tevbe edip arınan, sonra hakkıyla iman edip imanlarına yaraşır güzellikte işler yapan ve böylece doğru yolda sebat gösteren kimseleri elbette ki çok çok bağışlayanım.

8 وَمَاۤ اَعْجَلَكَ عَنْ قَوْمِكَ يَا مُوسٰى ﴿83﴾
83. Ey Mûsâ ! Seni kavminden (ayırıp böyle) acele ettiren (sebep) nedir? Allah ona şöyle dedi: “Ey Mûsâ ! İman kalplerine tam anlamıyla yerleşmeden kavmini bırakıp buraya gelmekte niçin aceleci davrandın?” Allah (cc) Firavun’un helâkinin ardından Mûsâ (as)’ya Tûr dağında karşılaşma sözü vermiş, o da Allah (cc)’tan Kitab’ı istemişti. Allah (cc) kendisinden önce otuz, daha sonra on gün ilavesiyle kırk gün oruç tutmasını istemişti. Rabbinin tayin ettiği vakit kırk gece olarak tamamlanınca kardeşi Hârûn’u yerine vekil bıraktı ve kavmi içinden yetmiş kişi (nakîb) seçti. Bu yetmiş kişi ile birlikte Tevrât’ı almak üzere Tûr’a giderken bir an evvel Rabbiyle buluşma ve ona kavuşma iştiyakıyla acele edip ilerledi ve o yetmiş kişiyi geride bıraktı.

9 قَالَ هُمْ اُولَاۤءِ عَلٰىۤ اَثَري وَعَجِلْتُ اِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضٰى ﴿84﴾
84. Dedi ki: Onlar, evet işte onlar benim ardımdadırlar. Ey Rabbim, sen râzı olasın diye ben acele ettim. Hz. Mûsâ dedi ki: Onlar bana yakındırlar, ben onlardan birkaç adım ilerideyim. Ey Rabbim, sana kavuşmaya karşı duyduğum özlem ve senin benden daha çok râzı olman sebebiyle sözleşme yerine gelmekte acele ettim.

10 قَالَ فَاِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنْ بَعْدِكَ وَاَضَلَّهُمُ السَّامِرِيُّ ﴿85﴾
85. Buyurdu ki: Muhakkak ki biz senden sonra kavmini imtihan ettik. Sâmirî onları saptırdı. Allah (cc) şöyle buyurdu: “ Şüphesiz biz kardeşin Hârûn’u kendilerine vekil tâyin ettiğin kavmini sen aralarından ayrıldıktan sonra yaptıkları buzağıya ibâdet etmeyi kendilerine güzel göstermek suretiyle imtihan ettik . İneğe tapan bir kabilenin mensubu olan Sâmirî onları saptırdı”. Sâmirî İsrailoğullarına, “Mûsâ’nın size vermiş olduğu sözde durmayıp on gün gecikmesi, sizin beraberinizdeki haram olan süs eşyalarındandır” diyerek onları ateşe atmalarını emretti. Ateşte eriyen bu süs eşyalarından bir buzağı heykeli yapıldı. Sâmirî onları altından olan ve bazen rüzgarın etkisiyle böğürtü sesi çıkaran bu buzağıya tapmaya çağırıp hak yoldan saptırdı.

11 فَرَجَعَ مُوسٰىۤ اِلٰى قَوْمِه غَضْبَانَ اَسِفًا قَالَ يَا قَوْمِ اَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا اَفَطَالَ عَلَيْكُمُ الْعَهْدُ اَمْ اَرَدْتُمْ اَنْ يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَخْلَفْتُمْ مَوْعِدي ﴿86﴾ 86. Bunun üzerine Mûsâ kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndü. Dedi ki: “ Ey Kavmim ! Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı ? Size zaman mı uzun geldi, yoksa rabbinizden bir gazap gelmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız ? Mûsâ daha sonra kavminin yanına döndü. İçinde bulundukları durumdan dolayı son derece kızgın ve üzgün bir haldeydi. Dedi ki : “ Nedir bu haliniz ? Rabbiniz size her türlü hayrı işleme üzere Tevrât’ı indirmek, düşmanlarınıza karşı üstün gelmek, zorbaların yurtlarına sahip olmak vb. dünyevî ve uhrevî nimetlere mazhar kılmak kabilinden güzel nimetler vermemiş miydi, güzel vaatlerde bulunmamış mıydı ? Allah’ın size verdiği vaadi beklemek için geçirdiğiniz zaman size uzun mu geldi ? Bu zaman süresi içinde önceden size ihsan ettiği nimetleri niye unuttunuz ? Siz aslında böyle yapmakla Rabbinizden bir gazap gelsin, üzerinize bir ceza insin istediniz. Dolayısıyla bana verdiğiniz sözden döndünüz .

12 قَالُوا مَاۤ اَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا وَلٰكِنَّا حُمِّلْنَاۤ اَوْزَارًا مِنْ زينَةِ الْقَوْمِ فَقَذَفْنَاهَا فَكَذٰلِكَ اَلْقَى السَّامِرِيُّ ﴿87﴾ 87. Dediler ki : Biz sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle dönmedik. Fakat biz kavmin zinetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiştik de onları atmıştık. Aynı şekilde Sâmirî de atmıştı. Dediler ki: “Ey Mûsâ! Biz sana verdiğimiz sözden bilerek isteyerek dönmedik. Biz Mısır’dan çıkarken (Mısır yerlileri olan Kıptîler’den) ödünç aldığımız zinet eşyalarını sahiplerine geri vermeyerek günaha girmiştik. Hiç değilse artık yanımızda taşımayalım diye onları ateşe attık. Sâmirî de böyle yaptı.

13 فَاَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هٰذَاۤ اِلٰهُكُمْ وَاِلٰهُ مُوسٰى فَنَسِيَ ﴿88﴾ 88. Sâmirî onların huzuruna böğürme sesi olan bir heykel buzağı çıkardı. Dediler ki: Sizin ve Mûsâ’nın ilâhı işte budur. O unuttu. Sâmirî ateşe atıp erittiği mücevherlerden böğürme sesi çıkaran bir buzağı heykeli yapıp İsrail halkının huzuruna çıkardı. Ardından Sâmirî ve ona uyanlar “İşte bu” dediler, “Sizin de Mûsâ’nın da gerçek tanrısıdır. Ne var ki Mûsâ gerçek tanrısını unuttu. Sina dağına onu aramaya gitti.

14 اَفَلَا يَرَوْنَ اَلَّا يَرْجِعُ اِلَيْهِمْ قَوْلًا وَلَا يَمْلِكُ لَهُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا ﴿89﴾
89. Görmüyorlar mı ki o kendilerinin hiçbir sözüne karşılık vermiyor, onlara ne bir zararı ne de bir faydası var.


"10. Hafta : 05 Aralık 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : 77-89 Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları