Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

DANIŞANDAN HIZ ALAN TERAPİ YAKLAŞIMI

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "DANIŞANDAN HIZ ALAN TERAPİ YAKLAŞIMI"— Sunum transkripti:

1 DANIŞANDAN HIZ ALAN TERAPİ YAKLAŞIMI

2 Yaklaşımın Temel Kavramları Yaklaşımın Terapötik Kavramları
SUNU PLANI Yaklaşımın Tanımı Carl Rogers Yaklaşımın Temel Kavramları Yaklaşımın Terapötik Kavramları Yaklaşımın Özellikleri Yaklaşımın Amacı Terapistin Rolü Ve Fonksiyonu Terapide Danışanın Yaşantıları Danışan İle Danışman Arasındaki İlişki Yaklaşımın Uygulanması Yaklaşımın Sınırlılıkları Yaklaşımın Katkıları Yaklaşımda Kullanılan Teknikler Vaka Örneği Ve Değerlendirme

3 Hümanistik anlayışı benimseyen danışandan hız alan yaklaşım, Carl Rogers ( ) tarafından, o sıralarda uygulanmakta olan güdümlü terapi yaklaşımlarına tepki olarak geliştirilmiştir. İnsanın doğasının iyi olduğuna ve gücüne inanan danışandan hız alan yaklaşım, hoşgörülü ve müdahaleci olmayan bir danışma ortamının yaratılması gerektiğine inanmaktadır. Danışman, yönlendirici değildir, sadece danışanın kendisini gerçekleştirmesine yardımcı olmaktadır. Yaklaşımda, yol gösterme yapılmaz, aktif olarak dinlenir. Danışana ‘‘neden’’ sorusu sorulmaz.

4 1942 yılında Carl Rogers’ın “Danışma ve Psikoterapi” adlı kitabını yayınlaması ile rehberlik alanına ‘psikolojik danışma’ süreç ve uygulamaları katılmıştır. Tıbbi ve psikiyatrik yardım modellerinden farklı olarak; bireylere “insancıl ve empatik bir ilişki süreci içinde, karşılıklı etkileşim yoluyla” yardım edilebileceğine yönelik olarak ortaya konan “Danışandan Hız Alan Yaklaşım” mesleki rehberlik hizmetlerini de etkileyerek yeni kuram ve modellerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

5 Danışandan Hız Alan Yaklaşım, varoluşçu felsefe gibi insancıl yaklaşımların bir koludur ve 1940’lı yıllarda yönlendirici ve geleneksel psikoterapi yaklaşımına karşı olarak, yönlendirici olmayan danışma adı altında Rogers tarafından geliştirilmiştir. Rogers’ın temel görüşlerine baktığımızda; bireylere esas itibariyle güvenmekte ve insanların kendi kendilerini anlamaları için güçlü bir potansiyele sahip olduklarını belirtmektedir. Kişinin tutumunun, özelliklerinin ve niteliğinin tedavi sürecinin sonucunu birinci derecede etkilediğini belirtmiştir. İkinci derecede ise danışmanın teknik ve teori hakkındaki bilgisinin önemli olduğunu vurgulamıştır.

6 Rogers, insanların özünde güvenilir, kendi problemlerinin üstesinden gelebilecek güce sahip olduğuna inanır. Bu inanış doğrultusunda, danışandan hız alan yaklaşıma göre danışmanın amacı; akıl verme, ikna etme, teşhis ve yorum yapmak değildir. Danışanın merkeze alındığı, kişinin kendisiyle bütünleşmesinin amaçlandığı, problem çözmek yerine; birey üzerinde odaklanıldığı bir danışma süreci kabul edilmektedir. * Psikolojik danışman, danışanı yönlendirmez, danışanın değişim gücüne inanır.

7 Danışandan hız alan yaklaşımın amacı; bireyin birtakım baş etme becerilerine sahip olarak, problemlerini kendi başına çözerek, potansiyelini en üst noktada ortaya koyması, yani kendini gerçekleştirmesine yardım etmesidir.

8 Bu yaklaşım ile; Danışan kendini anlar ve sorumluluk kazanmaya başlar
Bu yaklaşım ile; Danışan kendini anlar ve sorumluluk kazanmaya başlar. Bulduğu çözüm yollarını özgürce seçme becerisi kazanır. Kendini gerçekleştirmeye çalışır. Ancak; Danışman her şeye açık (saydamlık) ve tarafsız olursa (doğallık), danışanı değerli bir kişi olarak kabul ederse (saygı/koşulsuz kabul), onun yerine kendini koyarak olayları değerlendirebilirse (empati) danışanda olumlu değişimler meydana gelir.

9 CARL ROGERS (1902-1987) Amerika da doğmuştur. Altı çocuklu bir ailenin
dördüncü çocuğudur. Rogers, ziraat konusunda çalışmak üzere Wisconsin Üniversitesine girmiş ancak daha sonra aniden papaz olmaya karar vermiş ve daha sonra da tarih alanına dönüş yapmıştır yılında Columbia Üniversitesi’nden Master derecesi almış ve New York Rochester’daki Çocuk Rehberlik Kliniğinde 12 yıl çalışmıştır yılında doktora derecesini almış ve ilk kitabını yayımlamıştır. Rogers’ın ilk büyük kitabı olan Danışmanlık ve Psikoterapi (1942)kitabında, olumlu büyüme ve gelişimi gerçekleştirmede; danışanın ifadelerinin açık, destekleyici ve doğru yansımasının gerekliliğini belirtilmektedir.

10 Rogers ikinci önemli kitabını, Danışan Merkezli Terapi (1951) yayımladı ve bu da onun teorik aşamasının ikinci başlangıcı oldu. Bu aşama, teoriyi sadece yansıtmadan çıkarıp, terapistin danışanının duygularını ve değişim kapasiteleri hakkında tutumlara sahip olması gerektiği düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Rogers, danışanları ile tanılama yapmaktan daha çok, onları dinlemeye doğru değişen yaşantılarının, davranışlarda iç görüye ve değerli öğrenmelere yol açtığını ve giderek daha iyi bir terapist olmaya başladığını görmüştür. Psikiyatristlere karşı psikologların daha çok psikoterapi uygulama sorumluluğunu alabilmeleri için uğraşmıştır.

11 DANIŞANI HIZ ALAN YAKLAŞIMIN TEMEL KAVRAMLARI
Yaşantı Gerçeklik Organizma Olarak Tepki Veren Organizma Organizmanın Kendini Gerçekleştirme Eğilimi Benlik ve Benlik Kavramı Kişilik, Kişilik Kavramı ve Kişilik Yapısı Sembolizasyon Psikolojik Uyum ya da Uyumsuzluk Değerlendirme Süreci Bütünüyle İşlevde Bulunan Kişi

12 Yaşantı Rogers duyusal ve içsel yaşantıları kavramını fizyolojik bir kavramdan daha çok psikolojik bir kavram olarak kullanmaktadır. Duyusal ve içsel yaşantı, organizmanın duyusal ve içsel donanımı tarafından bilinçli hale getirilmeye hazır olarak, olguların ve olayların meydana gelmesi olarak da ifade edilebilmektedir. Rogers herhangi bir andaki yaşantıların tümüne “yaşantısal” , “algısal” veya fenomenolojik alan adını vermektedir. Yaşantı bireyin öznel dünyasını ifade etmektedir. bazen kimilerinin “ben saldırgan biriyim” düşüncesini kabul etmesi için gereken farkındalık düzeyine gelmesi güç olabilir. Yani insanların tüm yaşantısal alanlarındaki gerçek farkındalıkları sınırlı olmakla birlikte, yine de her birey bunun tümünü bilen tek kişidir.

13 Gerçeklik Psikolojik amaçlar için gerçeklik; bireyin algılarının öznel dünyasıdır. Sosyal amaçlar için gerçeklik ise, farklı bireyler arasındaki yüksek derecedeki toplumsal algılardan oluşur. Örnek olarak iki kişinin; politikacı olan bir diğer kişinin gerçekliği üzerinde anlaşmalarını gösterebiliriz. İçlerinden birinin dayandığı gerçeklik, politikacının yardım etmeyi seven iyi bir insan olduğu yönündedir ve bu yüzden ona oy verecektir. Diğer kişinin gerçekliği ise, para kazanmak için politikaya girdiği yönündedir ve bu yüzden onun rakiplerine oy vereceği şeklindedir. Terapide duygularda ve algılarda değişim yaşanır ve dolayısıyla gerçeklik oluşur.

14 Organizma Olarak Tepki Veren Organizma Aç olan bir kişi, tamamlaması gereken raporu nedeniyle öğle yemeğine gitmeyi atlayabilir. Psikoterapi sürecinde danışanlar, kendileri için neyin önemli olduğunu öğrenmeye başlarlar. Bunun sonucunda, açıklanan amaçlar doğrultusunda davranışlarda değişiklikler başlar.

15 Organizmanın Kendini Gerçekleştirme Eğilimi Kendini gerçekleştirme eğilimi, tek temel güdüdür. Organizmanın kendi kapasitesi yönünde gelişmesi, devam etmesi, zenginleşmesi ve üretmesi için doğasından gelen aktif bir süreçtir. Kendini gerçekleştirme eğilimi, organizmanın bütününde her zaman etkindir. Rogers’a göre bireyler kendilerine özgürce tercih yapma hakkı verildiğinde ve dışsal gücün olmadığı durumlarda, hasta olmaktansa sağlıklı olmayı, bağımlı olmaktansa bağımsız olmayı tercih ederler. Danışandan hız alan yaklaşım, tüm psikolojik sorunların bu kendini gerçekleştirme eğiliminin engellenmesinden kaynaklandığını ileri sürerek, tek bir tanıyı kabullenmemektedir. Bu nedenle psikolojik danışmanın amacı da temelde iyi olan güdüyü daha çok açığa çıkarmaktır.

16 Benlik ve Benlik Kavramı Benlik, “organizmik benliğin dayandığı gerçek” olarak anlaşılmakta ve günlük yaşamda “kendi kendisi olmaya çalışmak” şeklinde ifade edilmektedir. Benlik kavramı ise, kendi yaşantıları ve organizmik beni ile her zaman uyuşmayabilecek biçimde bireyin kendini algılamasıdır. Bu tanımlardan yola çıkılarak, ideal olarak kendini gerçekleştirmenin, benlik kavramı ve benliğin boyutlarının eş anlamlı ve uyumlu olduğu zaman başarılabileceği söylenebilir. İnsanların kendileriyle ilgili algılamaların bütünü ve gereksinimlerini karşılamak üzere yaşamdaki etkileşimlerinin aracı olduğundan, bireylerin benlik kavramı önemlidir. Etkili bir benlik kavramı, çevreden de organizmadan da kaynaklansa, bireylerin yaşantılarını gerçekçi olarak algılamalarına, yaşantılara açık olmalarına izin vermektedir.

17 Sembolizasyon Bireylerin yaşantılarında farkındalık kazandığı ve bilinçlendiği bir süreçtir. Kendilik kavramı ile ilgili farklı yaşantılarda sembolizasyonların inkar edilmesi eğilimi görülebilmektedir. Örneğin kendilerini dürüst olarak gören kişiler yalan söyleme davranışının sembolizasyonuna direnç gösterme eğilimindedirler. Belirsiz yaşantılar, kendilik kavramı ile tutarlı biçimlerde sembolleştirilmeye çalışılmaktadır. Örneğin, kendine güven eksikliği olan bir konuşmacı sessiz bir dinleyiciyi sembolize edebilir ya da kendine güvenen bir konuşmacı ise dikkatli ve ilgili bir dinleyiciyi sembolize edebilir.

18 Psikolojik Uyum ya da Uyumsuzluk Bireylerin duyusal ve iç organlarının yaşantıları ile kendilik kavramları arasındaki tutarlılığı ve uyumu ifade etmektedir. İradesizlik ve yetersizlik öğelerini içeren kendilik kavramı başarısız yaşantıların sembolleştirilmesini kolaylaştırır. Böyle yaşantıları inkar etme ya da çarpıtma gereksinimi yoktur, dolayısıyla bu durum psikolojik uyum durumunu beslemektedir.

19 Değerlendirme Süreci Bireylerin kendi yargılarının kanıtlarına güvenmeleri şeklinde devam eden bir süreçtir. Olması gereken doğru ve yanlışın ayırt edilmesi süreç içinde yaşanır. Bu süreç, bireyin kendine güvenmesi şeklindeki kişi merkezli hipotez ile tutarlı olmasına ve her birey için kurulmasına rağmen bu süreçteki davranışlar ve değerlerden sosyal sistem yüksek oranda sorumludur. Bireye, değerler ve davranışlar açısından sorumluluk yükleyerek bireyin sorumluluk almasını sağlamaktadır.

20 Bütünüyle İşlevde Bulunan Kişi Rogers’a göre bu kişiler bütün duygularının farkındadır ve bunları yaşamaktan korkmazlar. Yine bu kişiler olumlu kendilik kavramına sahiptirler. Seeman (1984) bütünüyle işlevde bulunan insanların özelliklerini sınıflamak için 25 yıl süren bir çalışma yapmıştır. Bu tarihi çalışmanın sonuçları bütünüyle işlevde bulunan kişilerin özellikleri arasında psikolojik uyum, çevrenin yeterli bir şekilde kullanımı ve kendi yaşantılarına açık olma gibi unsurların üst sıralarda olduğu görülmüştür.

21 Danışan merkezli terapide; Empati, Koşulsuz kabul ve saygı Uygunluk
DANIŞANDAN HIZ ALAN YAKLAŞIMIN TERAPÖTİK (tedavide kullanılan) KAVRAMLARI Danışan merkezli terapide; Empati, Koşulsuz kabul ve saygı Uygunluk önemli özelliklerdendir.

22 Empati Rogers (1959) empatiyi ilk tanımlayanlardandır
Empati Rogers (1959) empatiyi ilk tanımlayanlardandır. Rogers’a göre empati; bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısı ile bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve kendi dünyasından tamamen kopmadan başka birinin perspektifiyle yaşadıklarını anlamaya ve hissetmeye çalışmasıdır.

23 Danışan merkezli terapide empati aktif, dolaysız ve devam eden bir süreçtir. Danışman; gözlemlemek, tanı koymak, yorumlamak yerine, danışanın açıkladığı duygu ve davranışlarını yaşaması için maksimum çabayı göstermektedir. Danışmanın, empatik anlayışının doğruluğu sıklıkla vurgulanmıştır ancak bundan daha önemli olan danışmanın, danışanın dünyasını değerlendirirken gösterdiği ilgidir. Bu süreç danışmanın, danışanın duygularını ve düşüncelerini daha iyi anlamasına ve karşılıklı saygıya dayalı bir süreci yaratır.

24 Danışanın duygu ve davranışlarını tam olarak ve hassasiyetle anlamak terapistin esas görevlerinden biridir. Bu durum terapi sürecinde danışman ve danışanın birbirlerini an be an etkileyerek davranışlarının sebebini açığa vurmalarına yardımcı olmaktadır. Danışman, danışanın kendisine has duygu ve davranışlarının burada ve şimdi ilkesi ile hissettirmeye ve bilhassa yaşatmaya çalışacaktır. Empatik anlayışta amaç; danışanın kendilerini açmalarına, duygularını daha yoğun olarak yaşamalarına ve kendilerinde var olan uyumsuzlukları çözmeleri ve kabul etmeleri konusunda cesaretlendirme söz konusudur.

25 Empatide, danışanla ilişki kurmak için yansıtmanın kullanılması gerekmektedir. “Sizin probleminizin ne olduğunu anlıyorum demek, basit objektif bir bilgi değildir. Empati, danışan ve danışmanın subjektif anlayışının derin bir ifadesidir. Yani empati, danışan ile kişisel olarak kurulan duyguların bir ifadesidir. Danışman belli bir ilişki kurarak danışanın subjektif dünyasındaki duygularını paylaşabilir.

26 Koşulsuz Kabul ve Saygı
Danışmanın ikinci önemli tutumu, danışanı bir insan olarak görmesi ve onunla içten bir şekilde ilgilenmesi ve ilişki kurmasında koşulsuz kabul esastır. Yani danışanın duygu, düşünce ve davranışlarını iyi ya da kötü olarak değerlendirip yargılamadan kabul edilmesi esasına dayanmaktadır. Bu olumlu kişilik değişiminin gerçekleşmesi için gerekli görülen koşullardan bir tanesidir. Rogers bu kavramı, danışanın davranışı, tavrı ve görünüşü gibi dış etkenler dikkate alınmaksızın bireyin bir insan olarak doğuştan sahip olduğu değer ve onuru ön plana çıkarmak suretiyle ödüllendirmek şeklinde tanımlamıştır. Danışanın sırf bir insan olarak olumlu bir şekilde ele alınması olarak kısaca ifade edilebilir. Danışana saygı duyan bir danışman sadece o danışanın kim olduğu ile ilgili görüşünü yansıtmaz, aynı zamanda danışanın dünya görüşünü de kabul etmektedir. Danışana olumlu saygı gösterilmezse ve koşulsuz kabul edilmezse, danışan bu saygıdan yoksun olduğundan giderek savunmaya geçecektir.

27 Bağdaşım (Saydamlık) Bağdaşım içinde olan danışman tavır ve tutumlarında samimi, içten, gerçekçi ve otantiktir. Danışmanla olan ilişkilerinde duygu ve düşüncelerini açıkça ifade eder. Otantik olan danışmanın, hem olumlu hem de olumsuz tutumları ve duyguları doğaldır ve bu şekilde danışanla dürüst bir ilişki içerisine girmesi, danışma ilişkisini kolaylaştırmaktadır. Bağdaşım içinde olmak öfke, nefret, kızgınlık ve üzüntü gibi duyguların ortaya konmasını gerektirir. Ancak bu danışmanın aklına geleni düşünmeden söylemesi anlamına gelmez. Danışmanın gerçek duygularını gizlememesi, danışan-danışman ilişkisinin güçlenmesini sağlamaktadır. Ayrıca bu durum danışmanın empatik olmasına ve ilişkiye katılımının artmasını sağlar.

28 Diğer Terapötik Durumlar
Empati, koşulsuz kabul ve saygı ve uygunluğa ek olarak Rogers’ın sıraladığı 3 diğer terapötik koşul şunlardır: 1-Danışan ve danışman psikolojik bir ilişki içinde olmalıdır. 2-Danışan biraz kaygı, hassasiyet ve uyumsuzluk yaşamalıdır. 3-Danışan, danışmanın sunduğu önerileri kabul etmeli veya yaşamalıdır.

29 DANIŞANI HIZ ALAN YAKLAŞIMIN ÖZELLİKLERİ
Yaklaşımın merkezinde danışan bulunur ve kendi yeteneklerini keşfeder. Danışan, kendisi için en iyisini bilir. Danışman, danışanın dünyasını, algılarını ve içten görüş alanını anlar ve ona empatik bir anlayışla yaklaşır. Psikoterapinin aynı kuralları bütün insanlara uygulanmaktadır. Örneğin, insanlar normal, nörotik ve psikotik olarak adlandırılırlar. Oysa danışanı merkez alan terapiye göre ise psikoterapi sadece olumlu insan ilişkilerine bir örnektir. Danışanın diğer insanlarla kuramadığı ilişkiyi terapi ortamında geliştirmeye çalışır. Terapi, danışman ve danışan arasındaki uyma, kabul ve empatik anlayışın kurulmasını sağlar. Terapinin başarılı olması için şimdi ve burada ilkesini benimser. Yaklaşımın en önemli özelliği, insanın en büyük gücünü kendi içinden alması görüşüne dayanması ve danışmada güç ve kuvvetin danışanda olmasıdır.

30 DANIŞANI HIZ ALAN YAKLAŞIMIN AMACI
Yaklaşımın tedavi amacı, geleneksel yaklaşımlardan farklıdır. Bu yaklaşımın hedefi bireyin bütünlüğü ve bağımsızlığına doğru gelişmesidir ve yaklaşımın odak noktası kişidir. Kişinin ortaya koyduğu problem değildir. Rogers’ın görüşüne göre terapinin amacı sadece problemleri çözmek değil, daha ziyade danışana yardım ederek onun büyüme ve gelişmesini sağlama ve bu sayede başa çıkmasını yani; sorunları çözebilme yeteneğini kazanmasında ona yardım etmektir. Terapinin amacı, bireyin tam kapasite ile fonksiyon gören bir hale gelmesi için ortam hazırlamaktır. Bunun için danışman ve danışan giydikleri maskeleri çıkarmalıdırlar. Ancak bu şekilde sosyalleşme süreci gerçekleştirilmiş ve danışmada amaçlanan hedeflere varılmış olunur.

31 Rogers, kişinin kendini gerçekleştirmesi için bazı özellikleri belirtmiştir. Bunlar; 1-Yaşantılara açık olmak. 2-Bireyin kendi organizmasına güvenmesi. 3-Değerlendirmenin içsel odaktan yapılması. 4-Gelişimi devam ettirme isteği.

32 Bu dört özellik terapötik hareketi anlamak için genel bir yapı sağlamaktadır. Danışman, danışan için belirli amaçlar belirlememektedir. Danışan merkezli yaklaşımın temelinde danışanın kendisine ait amaçları belirleyecek kapasiteye sahip olduğu görülmekte ve bu şekilde de danışanlar, danışmanın işini kolaylaştırmaktadır. Çoğu danışman, kendileri için amaç belirleme noktasında karar vermeleri gerektiğinde danışanların zorluk yaşadıklarını belirtmektedir. Danışana kendi yolunu bulması gerektiğini söylemek kolay olmasına rağmen özellikle danışmanın ummadığı seçimleri yaptıkları zaman, kendilerini Dinlemeleri ve kendi yollarını izlemeleri için danışanları cesaretlendirmek kısmen danışmanlar düşen görevdir.

33 TERAPİSTİN ROLÜ VE FONKSİYONU
Terapide danışmanın rolü, terapi ortamında kullandığı tutumlardan kaynaklanmaktadır. Danışmanın tutumu, danışanda değişikliğin başlamasını ortaya çıkarır. Danışanla danışman yüz yüze geldiklerinde danışmanın rolü; rolsüz olmaktır ve danışmanın fonksiyonu; danışanın gelişmesi ve değişmesi için terapötik bir ortam sağlamasıdır. Bu terapi; danışanın ilişkilerini geliştirmesine yardım eder ve danışan, yaşantısında gizli kalmış, çarpıtılmış, inkar edilmiş noktaları özgürce keşfeder ve savunmalarından arınır ve kendilerine karşı daha açık bir duruma gelir. Danışman ilk olarak danışanla iletişime girmede istekli olmalı, danışanın ön yargılarının farkına varmasını sağlamalı ve onu etkilemek yerine onunla an be an onun dünyasına girerek ona yaşantısal durumunda yardımcı olmalıdır. Danışman tutum ve davranışlarında saydam oldukça saygı, empati ve anlayış geliştirdikçe danışanlar savunmalarından arınacak ve kişisel fonksiyonlarını görmede daha üst seviyelere ulaşacaklardır.

34 TERAPİDE DANIŞANIN YAŞANTILARI Terapötik değişim, danışanın hem terapi sürecindeki deneyimine hem de danışmanın terapi sürecindeki tutumuna dayanmaktadır. Danışan danışmaya bağdaşmazlık durumunda gelir. Bu durum; benliği algılama ile gerçekte yaşanılan arasındaki çarpıklıktan kaynaklanmaktadır. Örneğin kolejde okuyan ve notları iyi olmayan üstelik akademik yeteneği de bulunmayan, ama yine de ben fizikçi olacağım diyen bir öğrenci bağdaşmazlık durumundadır. Ayrıca bireyin gerçek ben ile ideal ben yani kendini nasıl gördüğü ile ilgili olduğu mevcut durumu arasında fark var ise bu da bağdaşmazlıktır. İdeal ben ile gerçek ben arasındaki bağdaşmazlık ise kişide kaygı yaratır.

35 Danışmaya gelen danışanlar; çaresizlik, güçsüzlük, karar verememe gibi güçlüklerle gelmektedir ve danışmanın bu sorunlara çözüm bulacağını varsaymaktadırlar. Fakat danışanı merkez alan yaklaşımda danışman değil, danışanlar kendi sorunlarının çözümlerini kendilerinin bulması gerektiğini öğreniyorlar. Danışma süreci ilerledikçe danışanlar, inançlarını ve duygularını daha geniş kapsamlı araştırma yeteneğini geliştirirler. Korkularını, kaygılarını, suçluluk duygularını, utançlarını, nefretlerini, öfkelerini ve olumsuz olarak kabul ettikleri ve duyguları ve düşüncelerini ifade edebilirler.

36 Terapi süreci boyunca oluşan gelişmeleri şöyle ifade edebiliriz:
Başlangıçta danışanın duyguları katıdır ve kendi duygularının farkında değildir. Yakınlıktan korkuyor ve kendine temel güveni olmadığından duygu ve isteklerini dışsallaştırma eğilimindedir. Danışman tarafından yaratılan terapötik ilişkide, danışan kişisel dünyasının gizli kalmış yönlerini keşfetmeye çalışıyor. Danışmanın, danışanı dinlemesi, şartsız kabulü ve saydam olması, danışanın kabuklarının soyulmasına ve savunmalarından kurtulmasına yardımcı oluyor ve terapi ilerledikçe daha derindeki duygularını keşfetmeye başlıyor. Bu duyguların keşfedilmesinde desteği içten alabilecek noktaya danışanlar gelebiliyor ve olumsuz duygularını ifade edebildikçe duygularını daha az çarpıtıyorlar. Yaşantılarına açık olmayı öğrenip, geçmişle daha az ilgilenmeye başlıyorlar ve o andaki mevcut duygularına açık olmaya çalışıyorlar.

37 DANIŞAN İLE DANIŞMAN ARASINDAKİ İLİŞKİ
Rogers, danışanı hız alan yaklaşım görüşünü şu cümle ile ifade etmektedir; İnsanlar terapötik ilişki içerisinde kendi kapasitelerini kullanmasını keşfeder ve ilişki sayesinde büyüme, değişme ve kişisel gelişim meydana gelir.

38 Rogers’a göre; kişilik değişimi için yeterli ve gerekli şartların yerine gelmesi 6 koşula bağlanmaktadır. 1-İki kişi psikolojik bir ilişki içindedir. 2-İlk kişi danışan olup bağdaşmazlık içinde; kaygılı ve yaralıdır. 3-İkinci kişi ise danışmandır ve ilişkilerinde saydamdır ve bağdaşım içindedir. 4-Danışman, danışanı koşulsuz olarak kabul etmekte ve saygı duymaktadır. 5-Danışman, danışanın içsel referans kaynağına empatik bir anlayışla yaklaşmaktadır. 6-Danışmanın, danışana gösterdiği empatik anlayış, şartsız olumlu kabulü azami düzeyde yapması gerekmektedir. Eğer bu altı şart mevcutsa belli bir zaman sonra kişide olumlu değişiklikler olacağını belirtmektedir.

39 DANIŞANDAN HIZ ALAN YAKLAŞIMIN UYGULANMASI
Danışanı hız alan yaklaşımın, 1987 yılında Rogers’ın ölümünden beri hem popülerliği hem de uygulamada kullanılması gelişerek artmıştır. Yaklaşımın ağır duygusal problemi olan bireylerde kullanımında yetersiz ve basit kalması yaklaşımın popüleritesini düşürmüştür. Fakat yaklaşımın diğer tedavi modelleri ile birleştirilmesi gibi bir kolaylığının olması yaklaşımın güçlenmesini sağlamış ve bu durum yaklaşımın danışmada yaygın bir şekilde kullanılmasını da açıklamaktadır. Terapötik ilişkide kullanılan bağdaşım, olumlu saygı ve kabul etme ile empatik anlayış yaklaşımın uygulama alanında yayılmasındaki diğer etkenlerdendir. Davranışçı terapistler bile  davranış değişikliği gerçekleşmeden önce terapötik ilişkinin kurulmasında bu kavramlara gereksinim duymaktadırlar. Danışanı hız alan yaklaşım hem bireysel hem de grupla danışmada kullanılmaktadır. Yaklaşım mesleğe yeni başlayacak olanların eğitiminde kullanışlıdır.

40 Danışan merkezli yaklaşımın özellikle uygulanabilir olduğu alan krize müdahaledir. Hemşirelik, tıp, eğitim ve din gibi insanlara çalışan birçok kişi çeşitli kriz anlarında profosyonel olarak insanlara ilk yardımı yapan kişilerdir. İstenmeyen gebelik, bir yakınını kaybetmek veya hastalık gibi olaylar krize müdahale gerektirebilecek yaşantılar arasında yer almaktadır. İnsanlara yardımcı olan bu kişiler profosyonel olarak ruhsal sağlık alanında eğitim almamış olsalar bile danışanı hız alan yaklaşımın terapötik ilişkide kullandığı temel davranışları yapabilirler. İnsanlar kriz anında oldukları zaman yapılacak ilk şey bireylerin kendilerini ifade etmeleri için fırsat tanınmasıdır. Duyarlı bir şekilde dinlemek, duymak ve anlamak bu durumdaki birey için yapılması gereken önemli bir gerekliliktir. Krizde olan bir kişi ile bir iki kez görüşme yapmak kriz durumunu çözmemesine rağmen böyle bir iletişimin kurulmuş olması bireyin daha sonra yardım alması konusunda bir açık kapı bırakmasını sağlayabilir. Kriz durumunu yaşayan kişi anlaşılmadığını ve kabul edilmediğini hissederse büyük olasılıkla durum daha kötüleşebilir ve kişi normale dönme umudunu kaybedebilir ve gelecekte yardım almayı istemeyebilir. Gerçek destek, ilgi ve samimiyet krizi çözmek ve bir şeyler yapılması konusunda kişiyi motive etmek konusunda köprülerin kurulmasında alınacak uzun bir yoldur. Sıkıntı içinde olan insanların, her şey düzelecek şeklinde gerçekci olmayan iç rahatlatmalarına gereksinimleri yoktur.

41 YAKLAŞIMIN SINIRLILIKLARI Yaklaşımın çok sayıda katkısı olmasına rağmen bazı sınırlılıkları da vardır. Yaklaşıma yönelik geliştirilen eleştiriler: 1-Yaklaşım, çok basit ve gerçekçi olmayacak oranda iyimserdir. 2-Danışanı dinlemek ve önemsemek yeterli değildir. 3-Yaklaşım, değişiklik meydana getirme konusunda harekete geçmeyecek kişiler ve ya danışma oturumlarının verimli olması ile ilgilenmeyen ve bu kapasiteye sahip olmayan danışanlar için uygun değildir. 4-Yaklaşım belirgin düzeyde önemli patolojiye sahip bireylerde kullanışlı değildir.

42 5-Danışanın koşulsuz kabul edilmesi; halinden memnun olmasına ve kendi kendisine zarar veren duygu, düşünce, davranışların yerleşmesine neden olabilir. 6-Danışmanın koşulsuz olumlu kabule yönelik terapötik tutumu insanları gerçek dünyaya hazırlamada başarısızdır. 7-Yaklaşım, insanların problemlerini çözmelerinde yardımcı olacak teknikler konusunda yetersizdir. 8-Bireyselliği vurgulaması ve içsel değerlendirmenin olması, toplumsallığı vurgulayan kültürlerde bu modelin kullanılması uygun olmadığını göstermektedir. 9-Modelin geçerliliğini araştıran çalışmalarda modelin, metodoloji eksikliklerinin, sınırlılıklarının ve yetersizliklerinin olduğu görülmüştür.

43 YAKLAŞIMIN KATKILARI Rogers, her bireyin yüce ve değerli olduğuna inanmakta ve bireylerin kendini gerçekleştirme ve büyüme gibi özelliklere sahip olduklarını belirtmektedir. Danışandan hız alan yaklaşım ve tedavi şekli; benlik, kendi kendini yönetme ve özgürlük fikirlerini yansıtmaktadır. Bu yaklaşım çok kültürlü ve çeşitlilik taşıyan toplumlarda uygulanabilmekte, kültürel özellikler dikkate alınmaksızın bütün insanlarda kullanılabilmektedir. Rogers araştırma ve incelemenin psikoterapi alanına girmesi için bir kapı açmasını devrim olarak nitelendirmiştir.

44 Rogers’ın danışan ve danışman arasındaki kusursuz ilişkisi psikoterapi ve danışma kuramlarının hepsini etkilemiş ve hepsinin içine dahil edilmiştir. Örneğin terapötik ilişkide hem bilişsel-davranışsal terapide hem analitik terapide çoğunluklu tamamen şart koşulmaktadır. Benzer şekilde danışan merkezli terapide insancıllığı ve fenemolojiyi vurgular, çoğu tedavi yaklaşımına dahil edilmiş olan benliğin değerliliği ve çeşitliliğini vurgulamaktadır. Rogers danışan ile danışman arasındaki ilişkide, danışanda olumlu değişikliklerin oluşmasına katkı sağlayan ilişkide danışanın algısının özellikle önemli olduğunu vurgulamıştır. Danışanların, ilişki içinde gelişmesini destekleyecek ve olumlulukları belirlemede danışmanların ihtiyaç duyacakları ilkeleri ve araçları sunmuştur.  

45 VAKA ÖRNEĞİ Danışan (Gloria), 30 yaşında boşanmış genç bir kadın
VAKA ÖRNEĞİ Danışan (Gloria), 30 yaşında boşanmış genç bir kadın. Gloria görüşmenin başlarında 9 yaşındaki kızı Pammy’in dürüst davranmadığı, yalan söylediği ve kızının boşandığından beri erkeklere cinsel yakınlık duyduğu ile ilgili endişelerinden bahsetmiştir. Gloria daima çocuğuna dürüst davranmış bu yüzden Pammy’in dürüst davranmaması ile ilgili olarak büyük bir çatışma yaşamaktadır. Gloria, kendi cinsel yakınlıkları ile ilgili konuları Pammy ile konuşmasının onu doğru etkileyip etkilemeyeceğini bilmek istiyor.

46 Gloria başlangıçta danışmana “ben senden hemen bir cevap istiyorum diyerek” Pammy’e dürüst davranmasının onu olumsuz etkileyip etkilemeyeceğini öğrenmek istiyor ve Gloria sorusuna direk bir cevap alabilmek için tekrar soruyor. Gloria açıkçası otorite olarak danışmanın kendisine ne yapması gerektiğini söylemesini istiyor.

47 Danışman, Gloria’nın ikilemini anlamış ve cevapların kendi içinde yer aldığını, kendi kaynaklarının kendisine rehberlik edeceği konusunda Gloria’yı ikna ediyor. Her defasında Gloria kendi fikirlerini biraz daha detaylı olarak anlatıyor. Gloria’nın ilk isteğine danışman cevap veriyor: “Bu sorun Pammy ile senin gerçekten sen olmanla ilgili, sizin, ikiniz aranızda sıcak bir ilişki var ve şimdi sen Pammy’in göremediğin yönlerini fark ediyorsun”

48 Gloria, Pammy’le ilişkilerinin gölgede kalmış yönlerini kabul edip etmeyeceği ile ilgili ilişkilerini keşfetmeye başlıyor. Gloria, Pammy’in kabul etmediği şeyleri kendisinin kabul ettiğini keşfediyor. Bu süreçte Gloria tekrar bir cevap alabilmek için danışana şunu söylüyor. “Sen orada oturuyorsun ve benim daha fazla endişelenmeme izin veriyorsun”

49 Danışan ise “Hayır, senin hislerinde daha fazla endişelenmeni istemiyorum fakat diğer taraftan da ben hissediyorum ki bu benim cevaplayamayacağım türde çok özel bir şey. Fakat ben eminim ki herhangi bir şey senin cevaplarını bulmanda sana yardım edecektir. Bunun senin için önemli olup olmadığını bilmiyorum. Fakat benim düşüncem bu ”

50 Gloria “Gerçekte bu söylenenler benim için anlamlı” şeklinde cevap vermiştir. Gloria, bu süreçte Pammy hakkında hissettiği duygularını yeniden keşfetmeye ve ruhsal durumu ve eylemleri sırasında kendisinin hissetmiş olduğu çatışmalara da daha fazla yoğunlaşmaya başlamıştır. Gloria tekrar danışmana kendisine direk bir cevap vermesini çok istediğini söyler.

51 Danışman; “Sanırım bu senin için bir kaçış, fakat bu bana aslında dürüst olmayanın senin kendin olduğunu gösteriyor. Eğer her şeyin doğru olduğunu düşünseydin Pammy’le ya da onunla olan ilişkiniz hakkında çelişkileriniz olmayacaktı” Gloria: “ Doğru. Şimdi ne söylediğinizi anlıyorum. O zaman benim kabul ettiklerim üzerinde çalışmak istiyorum. Ben Pammy hakkında hissettiğim duyguların hepsi üzerinde çalışmak istiyorum. Bu önemli. O zaman bunlar yoluna girerse Pammy’le ilgili endişelenmek zorunda kalmayacağım” dedi. Bu ifade göstermektedir ki Gloria gerçek bir içgörü kazanmıştır ve Gloria kendi cinsel yaşamının Pammy’i nasıl etkileyeceği sorusunun cevabını bir otoritenin vermesindense problemin çözümünün kendinde olduğunu görmüştür.

52 Bu noktadan sonra Gloria iç çatışmalarına yoğunlaşmıştır
Bu noktadan sonra Gloria iç çatışmalarına yoğunlaşmıştır. Pammy’e söylemek istediklerini danışmanına söylemiş ve bir otoritenin bilirkişi onayı olmadan çocukları ile birlikte olma riskini alamadığını söylemiştir. Danışman açık bir şekilde onun yaşamında riskli bir şeyler olduğuna inandığını belirtiyor. Pammy’le olan ilişkisine bir şans vermesi gerektiğini ve Pammy’in bunu hak ettiğini belirtiyor. Gloria daha fazla risk alarak güçlü bir şekilde bunu yapmak istediğini söylemiştir. Gloria başkalarının cesaretlendirmesine gerek duymadan kendi duygu ve düşüncelerine göre davranabileceğini, Pammy’le birlikteyken yapmaktan hoşlandığı şeyleri tekrar belirtiyor ve problemini kendisinin çözdüğünü söylüyor. Problemin çözülmesinden dolayı da rahatladığını belirtiyor.

53 Gloria: “sizin bana söylediğiniz gibi ben hissettiğim şekilde davrandım. Bana bir tavsiyede bulunmadınız fakat ben sizin söylediğiniz gibi hissettiğim şekilde davrandım. Siz takip etmemi istediğiniz yolun ne olduğunu biliyordunuz ve sizin desteklediğiniz ve arka çıktığınız bir durumu yaşıyorum” dedi. Danışman: “Tahminimce ne yapmak istediğinizi bildiğinizi bana söylüyorsunuz. Bende insanların yapmak istediklerini desteklemenin önemine inanıyorum. Bu senin görmüş olduğun bakış açısından biraz farklıdır.

54 Gloria’nın kendi düşüncelerini açıklaması; daha önce böyle bir şeyi çözmedim, kendimi rahatlamış gibi hissediyorum şeklindeki ifadeleri kendi iç dünyasının farkındalığını gösteriyor. Gloria problemini çözmüş gibi rahatlamış hissediyor. Gloria, terapötik hareketin anlamını bilmeden kendi iç dünyasını ortaya koydu. Gloria, danışmanın desteğini hissediyor ve kabul edildiğini ve danışmanın empatik bir yaklaşımla kendisini anladığını hissediyor. Danışan merkezli yaklaşım açısında, değerlilik ve anlaşıldığını hissetme arasında bir ilişki vardır ve problemin çözümü için bireyin kendi duygularına bağlı kalarak, kendi iç dünyasında olanlara yoğunlaşarak bunları değerlendirdiği bir hareket görülmektedir.

55 Görüşmenin diğer bölümlerinde, Gloria’nın kendi içsel değerini oluşturan süreçler ve zaman zaman hissettiği çatışmalara neden olan yaşantılar üzerinde durulmuştur. Gloria kendi iç dünyasını takip edebilme olarak söz ettiği ütopya kelimesinin kullanımını anlatmıştır. Takip ettiği hislerinin kendisi için ütopya olduğunu belirtiyor. Bir şeyin iyi veya kötü olup olmadığını hissettiği duygulara göre belirlediğini söylemiştir. Ayrıca kendisi ile ilgili doğru şeyleri hissettiğini eklemiştir. danışmanın bu dakikalarda söylediği “her şeyden bir parça yaşamalısın” yanıtı Gloria’nın gözlerinden yaşların süzülmesine neden olmuştur.  Gloria ağlamaklı bir şekilde konuşmasına devam etmiştir.

56 Gloria: “Benim düşündüklerim hakkında sen ne biliyorsun
Gloria: “Benim düşündüklerim hakkında sen ne biliyorsun. Ben seninle konuşuyorken birden kendimi dilsiz gibi düşünüyorum. Ne kadar güzel sizinle konuşabiliyorum. Beni onayladığını görebiliyorum ve size saygı duyuyorum. Babam sizin gibi benimle konuşmadı ve sizi babammış gibi hissediyorum. Bunun neden olduğunu da bilmiyorum” dedi. Danışman: “Sizde bana güzel bir kız çocuğu gibi görünüyorsunuz fakat gerçekten babanıza açılmayı özlüyorsunuz” dedi. .

57 Gloria şimdi iç değerlerine daha açık ve daha yakın ütopyasını düşünerek ağlamaya izin verdi ve danışmanın olumlu ilgisinin yaratmış olduğu farkındalıkla hissettiği duygularını paylaşıyor ve babasıyla ilişkilerini o zaman keşfediyor. Gloria babasıyla konuştuğu zaman onun çılgına dönmüş gibi hissettiğini ve eğer kendisinin ortamda bir dakika daha kalırsa babasının kendisini çok fazla incindiğini belirtti. Gloria, babasıyla ilgili kendisini inciten daha derindeki duygularını hisseder ve onlara bakar. Acılı bir kalbin ruh hali ile, kendi çocukları ile olan problemlerini dışarıda tutarak bir çözüm bulmak için harekete geçer. Babası gibi erkeklerle ilişki kurarak kalbinin acısını hafifletmeye çalıştığını söyler. Gloria’nın danışmanını babası gibi görmesi gibi erkekleri temsili olarak Gloria’nın babası yapar.

58 Değerlendirme Terapistin görüşme sürecinin başından sonuna kadar empati, kabul, bağdaşım ve ilgi gibi terapötik kavramları kullandığı açıktır. Danışanın kabul edilmesi önemli ilerlemeler sağlamaktadır. Örneğin Gloria bir otorite olarak terapistin kendisine ne yapması gerektiğini söylemesi beklentisi ile görüşmelere başlamış ve kendisinin karar verme yeteneğine büyük oranda güvenerek süreç sonlandırılmıştır. Babasıyla ilişkilerinde kendisini inciten konular üzerinde yoğunlaşarak kendisini engellemeden duygularını ifade etmek üzerinde çalışılmıştır. Öncelikle Gloria kendisiyle ilgili kabul edemedikleriyle çalışmaya başlamış ve o zaman

59 Danışan terapötik süreçte, Rogers’ın başlangıçta belirttiği, yönetim ve tavrı takip eder. İlk olarak danışman, Gloria’nın hissettiklerini dolaysız bir şekilde ifade edebileceğini söyler. Gloria görüşmenin başlangıçta korkunç bir şekilde karşılıklı soru cevap şeklinde olacağını düşünmüştür. Terapötik süreç oluşuncaya kadar Gloria bu yöndeki beklentisini açığa vurmuştur. Gloria’nın vurguladığı bir nokta danışman gibi bir babaya sahip olmayla ilgilidir. “Ben hatta niçin geldiğimi bilmiyorum” şeklinden ifadeleri vardır. Gloria sorgusuz, sualsiz hatta bu duygu ve düşüncelerin nerden geldiğini bilmeden yaşantıları ile ilgili hissettiklerini paylaşmıştır. Roger, Gloria’nın kendi öz benliğinde kabul etmediği yönlerini bulmaya çalışır. Başlangıçta Gloria kötü ve karanlık yönlerini kabul edip etmediğinden emin değil. Sonra Gloria’ya kabul ettiği yönleri ile çalışmak için açık uçlu sorular sorulmuş ve kendi öz benliğini keşfetmesi için çok fazla zaman harcanmıştır.

60 Gloria başlangıçta, problemlerini çözmek için doğru bir cevabın olduğuna inanmaktadır. Gloria siyah ve beyaz şeklindeki realiteyi çözümler. Sonra Gloria “keşke ben daha fazla risk alsaydım” gibi çözüm için kendi içindeki yaşantılarına güvenerek düşünmeyi dener. Sonuçta, Gloria’ya göre hissettikleri doğrudur ve hissettiği yaşantılarda ne varsa onları açığa çıkararak, kendinden emin bir şekilde hissettiği yaşantıları ütopya olarak isimlendirir. Bu aynı zamanda terapötik süreçte, bireyin kendi duygularını keşfetmesi için dışarıdan değerlendirilmenin yapılmasını ifade eder. Bu görüşmelerin niteliği bir müziğin parçalarında olduğu gibi aşama aşama gerçekleşmektedir. Sezgisel olan iletişim ve terapistin verdiği tepkiler yaratıcı bir doğaçlama etkileşiminden farklı değildir. Herhangi bir bilim dalı, hangi araçların kullanılabileceğini düzenler ve gelişme ve uyumunda kombinasyonu ile oyuncularla büyük oranda zenginleşir.

61 Sonuç olarak Gloria hakkında fikir sahibi olan insanlardan onun hakkında bilgi almak amacıyla sayısız kaynağa ulaşılmıştır. Rogers 1984’de Gloria ile yaptığı görüşmelerin sona ermesinden 10 yıl sonra onunla görüşmelerindeki tarihi notlarını yayınlamıştır. Gloria bu süreçte yaklaşık olarak bir yıl da bir ya da iki kez Rogers’a mektup yazmıştır. Gloria son mektubunu görüşmelerinin sona ermesinden sonraki 15. yılda vakitsiz gelen ölümünden kısa bir süre önce yazmıştır. Gloria ile görüşmelerinin sona ermesinden bir yıl sonra Rogers verdiği bir hafta sonu konferansında Gloria ve onun tepkilerini ifade etmiştir. Bu görüşmelerde Perls ve Ellis’de Gloria ile görüşmüştür. Gloria kendisinin yaptığı ve kendisini çok öfkelendiren olayları dile getirmiştir. Perls ona yaptığı her şeyi sormuştur ve Gloria, Perls’in kendisine güç verdiğini belirtmiştir. Görüşmeden kısa bir süre sonra Gloria’nın pozitif tepkileriyle çeliştiği için sevmediği konular görüşmelerde üzerinde durulan konular olmuştur.

62 Gloria, Rogers’a yaşamındaki çoğu şeyi yazmıştır
Gloria, Rogers’a yaşamındaki çoğu şeyi yazmıştır. Gloria’nın yazmış olduğu mektuplarda hem iyi hem de trajik zamanlar geçirdiğinin yanında hassas olduğu noktalar ve yaşamın farklı yönleriyle karşılaşabilme konusunda gösterdiği cesaret vardır. Rogers, Gloria ile yaptığı içtenlikle bir araya gelinen 30 dakika süren görüşmelerin 15 yıllık bir süreçte ilişkilerinin niteliğini geliştirerek büyüttüğünü ve bunun onun korkuttuğunu belirtmiştir. Bilinen bir şey vardır ki oda yarım saat süren bir sürecin yaşamda farklılık yaratacağıdır.

63 DANIŞANDAN HIZ ALAN YAKLAŞIMDA KULLANILAN TEKNİKLER Yansıtıcı teknikler kullanılır. Bireyin kendi duygularını görebilmesi, farkına varabilmesi, iç görü kazanmaları için danışmanın görevi buzların kırılmasını sağlamaktır. 1.Basit Onaylama; Danışanın söylediklerinin anlaşıldığını belirten tepkiler (sözel ya da beden diliyle) vermek. 2.Konuşmaya Asgari Teşvik; Cesaretlenme ile ilgili danışmanın bir takım sözel tepkiler vermesidir. Ya, öyle mi?, sonra, bu konuyu daha iyi anlamam için bunun hakkında bana biraz bilgi verir misiniz? Gibi ya da danışanın söylediği anahtar sözcükleri tekrar etmek.

64 3.İçeriğin Yansıtılması; Danışmanın, zaman zaman danışanın söylediklerini içeriği bozmadan aynen danışanın söylediği gibi ya da anlamı kaydırmadan eş anlamlı kelimelerle cümle tekrarlanmasıdır. Örnek; Danışan; Canım çok sıkılıyor. Danışman; Biraz bunaldın galiba.

65 4.Duyguları Yansıtmak; Danışanın söyledikleri altında yatan gizli duyguları fark edip ona geri iade edilmesidir. Danışanın halen farkında olmadığı duygu ve düşünceleri danışmanın kavrayıp danışana yansıtmasıdır. Yani iç görü kazanmasına yardımcı olunur. Duyguları yansıtmak yorum yapmak değildir. Duyguları yansıtma durumu kontrol altına almak demektir. Danışman anlatılanlarla yetinmez o cümlenin altında yatan duyguyu bulup danışana iletir. Bu beceri, danışanın duygularını belirginleştirmeye ve danışmanın danışanın duygularını doğru algılayıp algılamadığını denetlemeye yarar. Psikolojik danışma sürecinde en sık kullanılması gereken teknik duyguları yansıtmadır. Örnek; Danışan; Keşke arkadaşıma bu kadar sert çıkmasaydım. Danışman; Pişmansın.

66 5.Özetleme; Danışanın ilettiği fikirleri, duyguları, düşünceleri özetleme. Bu fikir, duygu ve düşüncelerin aralarındaki bağları kurarak, özetlemek önemlidir. Konunun dağılması ve konunun danışan tarafından net olarak görülmesi sağlanır. Özetleme sırasında yanlış anlaşılanların danışan tarafından düzeltilmesine fırsat verilir. Bu beceri oturumların sonunda, oturum başında bir önceki oturumu hatırlatmak için ya da bir konudan diğerine geçerken kullanılır.

67 6. Yapılama; Danışma sürecinin yolu, yöntemi nedir
6.Yapılama; Danışma sürecinin yolu, yöntemi nedir? Ne gibi ilkeler izlenecek? Ne kadar sürecek? Gibi soruların cevapları yani danışma süreci hakkında danışana bilgi verme tekniğidir. Danışanın bilmesi gereken psikolojik danışma ilkeleridir. Öncelikle gizlilik ilkesi ilk oturumlarda kişiye anlatılmalı bu ilkeden kişi haberdar edilmelidir. Çok uzun olmamalıdır.

68 7. Somutlaştırma; Entelektüel ve somut konulardan bahsedilir
7.Somutlaştırma; Entelektüel ve somut konulardan bahsedilir. Danışmanın danışanı genel konuşma yerine belirgin, kendine özgü duygu, düşünce ve sorunlarını anlatması için güdülendirmesi, cesaretlendirme işidir. Örnek; Danışman; İnsanlar çıkarcıdır. Danışman; Bana bu duruma ait kendi yaşantınızdan bir örnek verebilir misiniz?

69 8.Kişiselleştirme; Danışanın duygusunun, probleminin ve amacının kişiselleştirilmesi duygu çünkü eylem çok mutlusun + çünkü + arkadaşınla ilişkin iyi gidiyor. Mutsuzsun çünkü çok çalıştığın halde başarısız oldun. Kızgınsın çünkü kızlar tarafından aldatıldın. Danışan "ben"; dilini kullanmaya teşvik edilir. Çoğuldan tekile indirerek kişinin kendisini ifade etmesi sağlanır.

70 9. Soru Sorma; Danışma sürecinde çok fazla soru sorulmaz
9.Soru Sorma; Danışma sürecinde çok fazla soru sorulmaz. Bu alandaki bazı danışmanlar hiç soru sorulmaması gerektiğini, bazıları ise sorulması gerektiğini savunurlar. Açık uçlu soruların sorulmasında yarar vardır. Soru tipleri; Betimlemeye yol açan sorular; Bir olaydan bahsederken yüzeysel geçtiğini hissettiğimizde olayı açmasını isteriz. Denemeye yol açan sorular; Olabilecekler hakkında kişi bilgilendirilir. (Şu şekilde davransan başına neler gelir.) Yaratıcılığa yol açan sorular; Bozulan bir ilişki verilir. Danışanın bu ilişkiyi nasıl düzeltileceği sorulur. İleriyi yordamaya yönelik sorular; "Şimdi böyle düşünüyorsun ama iki sene sonra nasıl düşüneceksin?"

71 Terapötik süreçte suskunluk durumlarında soru sormak değil, duyguları yansıtmak önemlidir. Sırf kendi merakımız gidermek için soru sormamalıyız. İlk oturumlarda güven ilişkisi oturmadan soru sorulmaz. «Niçin?", "Neden yaptın?" şeklinde yargılayıcı sorular sorulmaz. Danışan bu sorulara direnç gösterebilir. «Acaba bunu hangi ihtiyaçtan dolayı yaptın?" şeklinde sormalıyız. Psikolojik danışmada uzun vadeli amaç, bireyin kendini gerçekleştirmesidir. Bu süreç problem çözme süreci değildir. Duyguları yaşama, fark etme ve iç görü kazanma sürecidir. Mücadele gücünü arttırıp, kırılma eşiğini yukarı çekebiliriz, egoyu güçlendirip içsel denetim kazandırabiliriz.

72 10.Kendini açma; Danışanın kendi duygularını spontan biçimde, yalana ve hileye başvurmadan danışan ile paylaşması.

73 11.Yüzleştirme; Danışanın kendi duyuş, düşünüş ve davranışlarındaki tutarsızlıklara dikkat çekme işidir. Gerek kişinin kendi içindeki uyuşmazlıkların, gerekse kişiler arası uyuşmazlıkların kişinin bilincine sunulmasıdır. Yüzleştirme tutarsızlık durumlarında yapılır. Danışanın sözel ifadesi ile davranışları arasında tutarsızlık görüldüğü zaman, Danışanı bir ifadesi ile başka bir ifadesi arasında tutarsızlık olduğu zaman, Kişiler arası farklılıklarına dikkat çekmek istediğimiz durumlarda kullanılır. 1) Sorumsuz Yüzleştirme: Direnç nedenidir. Bundan kaçınılmalıdır. Sorumsuz yüzleştirmede ilgisizlik, itham etme, zan altında bırakma ve ceza vardır. 2) Sorumlu Yüzleştirme: Bunda ise empati, saygı, kabul ve danışana davranışlarını açıklamaya davet vardır.

74 Sorumsuz yüzleştirmede kişinin yetersizliği vurgulanır
Sorumsuz yüzleştirmede kişinin yetersizliği vurgulanır. Sorumlu yüzleştirmede amaç danışanın güçlü olduğu noktaları ortaya çıkarmaktır. Kesin bir dil kullanmamak ve yordayıcı kelimeler kullanmamak sorumlu yüzleştirme için önemlidir. Galiba zannedersem şeklinde cümleye başlanmalıdır. Örnek: Danışman; bazen olayların çabuk olup bitmesini istiyorsun ama bazı durumlarda iyi düşünmen, programlı olman senin için daha iyi olabilir. («olmalı» dersek sorumsuz yüzleştirme yapmış oluruz.) Danışman; çok aceleci ve sabırsızsın. (sorumsuz yüzleştirme) Danışman; demokratik olmak istediğini söylediğin halde çocuğunu dövmüşsün, sanırım bu sende çatışma yaratmış olmalı (empati) ve sende bu durumdan huzursuz olmuşsun (sorumlu y) Danışman; Tutarsızsın 10 dakika önce demokratik olduğunu ve şimdi çocuğunu dövdüğünü söylüyorsun (sorumsuz y)

75 13. Yorumlama; Yapılmaması gereken bir durumdur
13.Yorumlama; Yapılmaması gereken bir durumdur. Öğüt vermekten kaçınılmalıdır. Tavsiyelerde de bulunamayız, sadece alternatifleri ortaya koyarız. İkna etmeye çalışmak da söz konusu değildir. Eleştiri, yani sorumsuz yüzleştirme yapılmamalı. Danışan kendinin suçlandığını düşünmemelidir. Güven ortamı yaratılmalıdır.

76 TEŞEKKÜR EDERİM


"DANIŞANDAN HIZ ALAN TERAPİ YAKLAŞIMI" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları