Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

RİYA: Özü sözü bir olmamak, inandığı gibi hareket etmemek, iki yüzlülük etmek, gösteriş için yapılan hareketler. Kendini olduğundan başka gösterme. [Abdullah.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "RİYA: Özü sözü bir olmamak, inandığı gibi hareket etmemek, iki yüzlülük etmek, gösteriş için yapılan hareketler. Kendini olduğundan başka gösterme. [Abdullah."— Sunum transkripti:

1

2 RİYA: Özü sözü bir olmamak, inandığı gibi hareket etmemek, iki yüzlülük etmek, gösteriş için yapılan hareketler. Kendini olduğundan başka gösterme. [Abdullah yeğin “Lügat”] [] Riya, Allah'ın nefretine sebep olan bir tehlikedir. [İmam-ı Gazali “İhyau- ulum-i Din Cilt 3”] [] Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Riyakâr, Kıyamet'te dört isimle çağrılır: Ey riyakâr! Ey hilebaz! Ey zarar eden! Ey facir (yalancı)! Git! Kime çalıştınsa ecrini ondan al! Bizim katımızda sana ecir yoktur' denir.” [İbn Ebi Dünya.] [] KİBİR: Kendini başkasından üstün görme. Kim azamet ve kibriya hususunda Allah’la cedelleşirse, (sonunda) ölüm hastalığıyla onun belini kırar ve o kırılışı tedavi etmekten kendisini aciz bırakır. İhya-ı Ulum-id Din cilt 3 Kibir, insan fıtratına: İslâm'ın izzetini, Kur'ân'ın şerefini, Din'in haysiyetini, ulvî görülen şeyleri, cematini, ırzını, namusunu ve benzeri kıymetlerini korumak için yerleştirilmiştir. Bu duygu su-i istimâl edilirse geri tepen silah gibi kişinin aleyhine işleyerek azgınlığa, sapkınlığa ve küfre düşmeye sebep olur. M.F. Gülen’in “Hitap Çiçekleri” kitabından alınmıştır.

3 Resülullah (A.S.V.) bir gün: "Hüzün kuyusundan Allah'a sığının!" buyurdular. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resülü! Hüzün kuyusu da nedir?" diye sordular. "O, dedi, cehennemde bir vadidir; cehennem, o vadiden her gün yüz kere Allah (c.c)'a sığınma talep eder." "Ey Allah'ın Resülü! denildi, oraya kimler girecek?" "Oraya amellerinde riya olan dindar kimseler, Kur’an okuyanlar girecektir!..." dedi.. [Tirmizi, Zühd 48, (2384).] []

4 Resülullah (A.S.V.) buyurdular ki: "Kıyamet günü ilk çağrılacaklar, Kur'an-ı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri ve bir de çok malı olan biridir. Allah Teala Hazretleri Kur'an okuyana: "Ben Resulüme inzal buyurduğum şeyi sana öğretmedim mi?" diye soracak. Adam: "Evet ya Rabbi!" diyecek. "Bildiklerinle ne amelde bulundun?" diye Rabb Teala tekrar soracak. Adam: "Ben onu gündüz ve gece boyunca okurdum" diyecek. Allahu Teala Hazretleri: "Yalan söylüyorsun!" "Bilakis sen, "Falanca Kur'an okuyor" densin diye okudun ve bu da söylendi" der. Sonra, mal sahibi getirilir. Allah Teala Hazretleri: "Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta o kadar bol verdim ki, kimseye muhtaç olmadın?" der. Zengin adam, "Evet ya Rabbi" der. "Sana verdiğimle ne amelde bulundun?" diye Rabb Teala sorar. Adam: "Sıla-i rahimde bulunur ve tasadduk ederdim" der. Allahu Teala Hazretleri: "Bilakis sen: "Falanca cömerttir" desinler diye bunu yaptın ve bu da denildi" der.%

5 Sonra Allah yolunda öldürülen getirilir. Allah Teala Hazretleri: "Niçin öldürüldün?" diye sorar. Adam: "Senin yolunda cihatla emrolundum. Ben de öldürülünceye kadar savaştım" der. Hakk Teala ona: "Yalan söylüyorsun!" der. "Bilakis sen: "Falanca cesurdur" desinler diye düşündün ve bu da söylendi" buyurur. Sonra (Resülullah (A.S.V.) Ebü Hüreyre'nin dizine vurup: "Ey Ebü Hüreyre..! Bu üç kimse, Kıyamet günü, cehennemin, aleyhlerinde kabaracağı Allah'ın ilk üç mahlûkudur!" dedi. Şüfey der ki: "Ben Ebü Hüreyre'den aldığım bu hadisi, Hz. Muaviye'ye haber verdim. Bunun üzerine: "Böylelerine bu muamele yapılırsa, insanların geri kalanlarına neler yapılır?" dedi ve Hz. Muaviye Şiddetli bir ağlayışla ağlamaya başladı, öyle ki helak olacağını zannettim. Sonra kendine geldi, "Allah ve O’nun Resülü doğru söylediler: dedi. Hud suresi 16. ayeti okudu. [Müslim, İmaret 152, (1905); Tirmizi, Zühd 48, (2383); Nesai, Cihad 22, (6, 23, 24).] []

6 Hazret-i Ali diyor ki: Riya sahibinin üç alameti vardır. 1)Yalnız iken tembeldir. 2)İnsanlar arasında iken çalışkan ve hareketli görünür. 3)Övüldüğü zaman çok çalışır. Zemmedildiği, kötülendiği zaman çalışmasını azaltır. [Dini Terimler Sözlüğü] [] Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Kim (amelini) gösterir, riyakârlık yaparsa Allah da onun rezaletini kıyamette gösterir. Amelini ikram edilsin diye duyuranın, Allah da kabahatini ifşa eder. [Buhari, Müslim] [] Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Sizin için en fazla korktuğum şey gizli şirktir. Ashab 'Ey Allah'ın Rasulü! Gizli şirk nedir?' dedi. Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: Riyadır. Çünkü Allah (c.c) kıyamet gününde kullara amellerin karşılığını verdiği zaman, onlara 'Dünyada kendilerine riyakârlık yaptıklarınızın yanına gidin! Bakın acaba onların yanında bir mükâfat görebilir misiniz?' diyecek! [İmam Ahmed, Beyhaki] []

7 Başlangıçta herkesin riyaya düşebileceği, kulluk kapısından riya ile girileceği söylenir. Fakat kulluk, riya ile devam etmez.. Kul, ihlas yolunda mesafe kat’ ettikçe riyayı bırakır ve tam ihlasa erdiğinde, artık onda riyanın eseri kalmaz. Bir diğer zaviyeden, riyayı tanımadan, riyanın ne demek olduğunu anlamadan insanın içine ihlası elde etme cehdi doğmaz. Riya yapıyor da hiç farkında değilse, o zaman ihlasa hiç ulaşamaz. İnsan, ihlasa ulaşmak için uğraşırken riyayı tanır. İnsan, yaptığı şeyleri, belki de başta, sun’i olarak yapar.. Manasını, muhtevasını ve derinliğini kavramadan, sırf emrin gereği olduğu için yapar. Hatta bu hususta emr-i Nebevi bile vardır. Mesela, Efendimiz (sav), “Kur’an okurken ağlayın; ağlayamazsanız, kendinizi ağlamaya zorlayın.” buyurmaktadır. Çünkü bu ağlama, zamanla tabiat haline gelir ve artık o kimse, duyulup duygulanılması gerekli hususlar karşısında artık hissiz, duygusuz, alakasız kalamaz.

8 İnsan, bilahare, Cenab-ı Hakk’ın (cc) Zat, sıfat ve esması adına belli bir ma’rifet ufkuna ulaştığında, artık kendini kontrol altına alır ve riyakar davranışları bütün bütün bırakır ve halisane tavırlara girer. Bir insanın yalnızken derince ibadet edip başkalarının yanında sığ yapması riyadır. Kendi kendine yaptığında verip veriştirip, başkalarının yanında özenip bezenmesi ise şirk kabul edilmiştir. Rabb'inle arandaki münasebete bakacaksın, insanların değerlendirmelerini nazarı itibara aldın mı, kirletiyorsun demektir. Biz kendi boyumuzun kulluğunu ortaya koymalı, gösteriş ve taklide girmemeliyiz.

9 Kişi, ibadet ve taatlerini anlatarak halkı ibadetine muttali kılar. Halık’ın bilmesiyle kanaat etmez. Yalnız Allah'ın hamdine kanaat etmeyip insanların övmesiyle sevinir. Nefis, kullara süslü görünmek, halk için yapmacık hareketlerde bulunmak, halkın yanında elde ettiği makam ve itibara sevinmek hususunda bu şehveti içinde gizlemiştir. Bunun vasıtasıyla ibadetlerin sevabını yakmış, amellerin en iyisini bile kül haline getirmiştir. Kişi ismini münafıkların listesine yazdırmıştır. [İmam-ı Gazali “İhyau-ulum-i Din Cilt 3”] []

10 İnsan, kusurlarını hissedebiliyor ve onları görüyorsa, hatalardan sıyrılma adına ilk adımı atmış demektir. Ve eğer insan kendini kusursuz görüyor ve Müslümanlık adına, yapılması lazım gelen her şeyi tam ve eksiksiz yaptığı zan ve kanaatini taşıyorsa, o da yavaş yavaş batıyor demektir. İmam Kastalani, ondört kadar sahabinin, nifaktan tir tir titrediğini ve münafıklar listesine kaydolup, olmadıkları hakkında ciddi endişe taşıdıklarını nakleder. Bu endişe ve korku onlardaki imanın ayrı bir buuta ulaştığının alametidir. Onlar arasında Hz. Ömer ve Hz. Aişe validemiz gibi sürekli zirvelerde dolaşan insanlar da vardır. Hz. Ömer Cennetle müjdelenmişti, fakat bir türlü kendinden emin olamıyordu O Büyük İnsan. Allah Rasûlü’nün: “Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer olurdu” takdiriyle serfiraz olmasına rağmen, gidip Huzeyfe’nin yakasından tutuyor ve “Huzeyfe, Allah (cc) aşkına söyle, Ömer de münafıklardan mı?” diyordu.. M.F. Gülen’in “Asrın Getirdiği Tereddütler Cilt 4” Kitabından Alınmıştır.

11 Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin. Fahrlenme, öğünme..! Salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış. Sen ey riyakâr nefsim! "Dine hizmet ettim" diye gururlanma. Allah bu dine recül-i facir ile de hizmet ettirir.. Risale-i Nur “Yirmialtıncı Söz” den alınmıştır. Doğruluk, İslâmiyet’in temelidir ve insanı, yüce ahlakı özelliklerle bezer. İnsanda ulvi hisleri karakter haline getirir. Öyle ise, sosyal hayatımızın esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihya edip onunla manevî hastalıklarımızı tedavi etmeliyiz. Doğruluk, İslâmiyet’in sosyal hayattaki, hayat düğümüdür. Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk ve yapmacık hareketler, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Allah’ın kudretine iftira etmektir. Küfür, bütün türleriyle, çeşitleriyle yalandır, yalancılıktır. İman sıdktır, doğruluktur. Risale-i Nur “Hurbet-i Şamiye” den sadeleştirilerek alınmıştır.

12 Bir insana, Cenab-ı Hakk'ın ihsan ettiği nimetleri, tahdis-i nimet nevinden, kişinin söylemesi, onları anması hatırlaması, manevi bir şükürdür. Ancak, burada unutulmaması gereken en önemli husus.. Kişi kendisine lütfedilen nimetleri anarken gösterişe girmesi, riyaya kaçması bereketin kesilmesine vesile olur. Zira manevi alemin kaidelerindendir ki, öğünürcesine gizli bereketi açığa çıkarıp, anlatmak, kesilmesine sebep olur. Gizli bereketi hissedip, anlatmamak, insanda şaşılacak haller meydana getirir. Risale-i Nur “Onaltıncı Mektub” den sadeleştirilerek alınmıştır.

13 Kişi, kendisini zemmeden kimse onun kalbinde metheden kimse gibi olursa, her yönden ikisi eşit olurlarsa, kişi istenilen mertebeye nail olmuştur. Bir kişi 'Ey Allah'ın Resulü! Kurtuluş nerededir?' diye sorunca Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Kulun, Allah'a ibadet edip onunla halkın (iltifatını) istememesindedir.” Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Arşın gölgesinden başka gölgenin olmadığı bir günde, ancak sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinden gizleyen bir kişi durur.” “Gizli yapılan amel, açıkça yapılan amelden yetmiş derece üstündür.” Müslim, Buhari Beyhaki

14 Her insanın tabiatında vardır; Mükemmellikte tek başına olmayı sever ve bunun için de Mutasavvıf şeyhlerinden biri şöyle demiştir: 'Hiçbir insan yoktur ki onun içinde Firavun'un açıkça söylediği 'Ben sizin en yüce rabbinizim!' (Naziat/32) sözü bulunmasın! Fakat insanoğlu, bunun revaç bulacağı bir fırsatı bulamamaktadır!' İbn Lal'in Mekarim 'u Ahlak kitabından

15 Denilmiştir ki: 'Sıddıkların zihninden en son çıkacak şey riyaset, reislik, baş olmak, sevgisidir'. İmam-ı Gazali “İhyau-ulum-i Din Cilt 3” İbrahim b. Edhem şöyle demişti: “Şöhreti seven bir kimse Allah'ı tasdik etmemiştir”. İmam-ı Gazali “İhyau-ulum-i Din Cilt 3” Ku’an-ı Kerim Kasas Suresi 83. Ayet: “Ama âhiret diyarına gelince: Biz orayı dünyada büyüklük taslamayanlara, fesatçılık ve bozgunculuk peşinde olmayanlara veririz. Hayırlı âkıbet, günahlardan sakınanlarındır.”

16 Hz. Ali'den gelen rivayette şöyle denilmiştir: Hz. Peygamber (S.A.V.) buyurdular ki; 'Kıyamette Allah Teala, âlimlere 'Sizin için mallar ucuza verilmez miydi? Size selam verilmez miydi? Sizin ihtiyaçlarınız halk tarafından görülmez miydi?' der. Sizin (bugün) ecriniz yoktur. Çünkü siz ecirlerinizi tastamam aldınız! Beyhaki, (Ebu Hüreyre'den)

17 Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Yemin olsun, adil bir imamın bir günü, kişinin tek başına yapmış olduğu altmış senelik ibadetinden daha üstün ve hayırlıdır.” Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: “Bir kabileye idareci olan bir kimse yoktur ki kıyamet gününde eli boynunda kelepçeli olarak huzur-u ilahiye gelmesin! Bu kimseyi ya adaleti o kelepçeden kurtarır veya zulmü kendisini helak ettirir.” Taberani, Beyhaki Ma'kal b. Yesar. Künyesi İbn Abdilberr el-Müzeni'dir. Hudeybiye Barışı'nda bulunmuştu.

18 Bakara suresi 34. Ayet: O vakit meleklere: “Âdem için secde edin!” dedik. İblis dışındaki bütün melekler secde ettiler. İblis bunu yapmadı, kibrine yediremedi ve kâfirlerden oldu. A’raf suresi 146. Ayet: Dünyada haksız yere büyüklük taslayanları, ayetlerimi gereği gibi anlamaktan uzaklaştırırım. O kibirlenenler her türlü mucizeyi bile görseler yine de onlara iman etmezler. Doğru yolu görseler o yolu tutmazlar. Ama sapıklık yolunu görseler o yola girerler. Öyle! Çünkü onlar ayetlerimizi yalan saymayı âdet haline getirmiş ve onlardan gafil olagelmişlerdir. Mü’min suresi 35. Ayet: Allah, her kibirli ve zorbanın kalbini böylece mühürler.

19 Resülullah A.S.V. buyurdular ki: “Üç haslet helak edicidir. İtaati yapılan cimrilik, peşine takılınan heva-i nefis ve kişinin nefsini beğenmesi.” Bezzar, Taberani, Beyhaki Resülullah A.S.V. buyurdular ki: “Cehennem ehli, her kaba ve çirkin sözlü, yürürken gururlanan, arkadaşlarına karşı büyüklük taslayan, hırsla mal toplayan, hakkı inkâr eden kimselerdir. Cennet ehli de yoksul ve zayıflardır. Müslim, Buhari Resülullah A.S.V. buyurdular ki: “Kim üç şeyden uzak olduğu halde ruhu cesedinden ayrılırsa cennete girer. O şeyler şunlardır: 'Kibir, borç ve başkasını aldatmaktır.” Tirmizi, Nesai, İbn Mace

20 Ey enesi çifteli, kafası da kibirli! Şu ölçüyü bilmeli: Her adam için insanlar içinde, sosyal hayatta, görmek, görünmek için bir penceresi vardır. Eğer pencere, kıymet ve değerinden yüksekse.. Kişi, kibirlenerek, uzayıp, uzanacak. Eğer, pencere, kıymet ve değerinden alçaksa.. Kişi, tevazu'la bükülecek, eğilecek. İşte, mükemmel insanlarda, büyüklük ölçüsüdür küçülmek.. Küçük insanlarda, küçüklük ölçüsüdür büyük görünmek... Risale-i Nur “Sözler’in sonundan” alınmıştır.

21 PADİŞAHIN İŞİ NE? Sultan Murad Han o gün bir hoştu. Telaşlı görünmekteydi. Neşeli deseniz değil; üzüntülü deseniz hiç değil. İçinden çıkılmaz bir ıstırap kaplamıştı yüzünü. Sadrazam Siyavuş Paşa: - Hayrola hünkarım, canınızı sıkan bir şey mi ola? diye sormaktan kendini alamadı. Bu soru Sultana bir kurtuluş gibi geldi ve içini dökmek istedi sırdaşına: - Akşam garip bir rüya gördüm lala. - Hayırdır inşallah Sultanım!... - Hayır mı, şer mi öğreneceğiz. - Nasıl yani?!... - Hazırlan, dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıktılar yola. Padişah hala gördüğü rüyanın etkisi altındaydı ve gideceği yeri iyi bilmekteydi. Seri, kararlı adımlarla Bayezit'e çıktı, sonra Vefa'ya döndü. Zeyrek'ten aşağılara salındı. Unkapanı civarında soluklanıp; etrafına dikkatle bakındı. Sanki bir adres, bir kişi arıyor gibiydi. İşte tam o sırada yerde yatan bir adam gözlerine çarptı. Yaklaştılar, baktılar ki adam dünyadan geçmiş. Kimsenin ilgilendiği yok. Sanki orda biri yatmıyor. Üzerinde sonbahar yapraklan savrulmakta. %

22 * Nabzını yokladılar; ama nafile, nabız atmıyor. Sordular halka: - Kimdir bu? - Aman molla hiç bulaşma buna, dedi ahali. Ayyaşın, sarhoşun biri. Kırk yıllık komşumuz... Ne menem biri olduğunu.bildiğimizden biz bulaşmak istemeyiz. Bir başkası anlatmaya başladı hemen: - Biliyor musunuz, dedi, aslında iyi sanatkardır. Azaplar çarşısında çalışırdı. Nalının en iyisi yapardı. Ancak kazandığı her kuruşu içkiye, fuhuşa harcadı ömrü boyunca. Hem şişe şişe şarap taşıdı evine; hem de nerede bir mimli kadın varsa, taktı peşine, yazık etti değerli ömrüne. Hele yaşlıca bir adam çok öfkeliydi: - İsterseniz sorun komşularına, dedi. Sorun bakalım onu bir kez olsun bir cemaatte gören olmuş mu ?!.. Hasılı, dönüp ardını gitti mahalleli. Bizim tebdil-i kıyafet mollalar kaldılar mı. ortada? Tam Sadrazam da toparlanmak üzereydi ki sultan, kesti yolunu: - Nereye lala!? - Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım. Sultan kızdı: - Millet bu, çeker gider; ama biz gidemeyiz. Bu ahalinin çobanı biziz, şöyle veya böyle onlar bizim tebaamız. Demini tamamlamamız gerek. - İyi ya hünkarım, saraydan birkaç hoca yollarız, böylece vebalinden de kurtulursunuz.%

23 - Olmaz!... Rüyamızın sonu çözülmedi ki daha. - Peki ne yapmamamız emir buyurulur? - Mollalığa devam. Na'şını kaldırmalıyız bu zatın en azından. - Aman sultanım, nasıl kaldırırız biz? -Basbayağı kaldırırız işte. -Yapmayınız, etmeyiniz hünkarım; bunun yıkanması, paklanması var; kefenlenmesi, gömülmesi var. - Merak etme lala, ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız. - Şurada bir mahalle mescidi var... Birlikte cenazeyi yüklendiler ve camie geldiler. Siyavuş Paşa, sağa sola koşturdu önce. Kefen, tabut buldu. Padişah bakır kazanları ocağa vurdu. Usul ve erkanınca bir güzel yıkadılar ki naaş ayan beyan güzelleşti sanki. Ayın on dördü gibi parlamaktaydı yüzü. Çehresi şakilere hiç benzemiyordu, hem manalı bir tebessüm okunuyordu dudaklarında. Hünkarın kanı ısınmıştı o anda bu adamcığa. Meçhul nalıncıyı kefenleyip, tabutlayıp yatırdılar musallaya. Ama namaz vaktine de bir hayli vardı daha. O arada Siyavuş Paşa sıkıntı içinde yaklaştı: - Hünkarım, dedi yanlış yapıyoruz galiba. - Nasıl yani lala?! -Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki ailesinden birileri vardır, hanımı mesela, yahut yetimleri.%

24 - Doğru, öyle ya. Sen bekle başında, ben mahalleyi bir dolanıp geleyim. Bakalım kimsesini bulabilir miyiz?!.. Sadrazam Kur'an okumasına devam ede dursun, hünkar koştu, garip maceranın başladığı noktaya geri döndü. Sorup soruşturdu ve nalıncının evini buldu. Kapıyı yaşlıca bir kadın açmıştı. Olayı metanetle dinledi ve sanki vefatın bu türlüsünü bekler gibi. - Hakkını helal et evladım, dedi. Belli ki çok yorulmuşsun. Allah senden razı olsun. Garibimi yerde bırakmadın demek. Hakkını helal eyle. Sonra üzgün, yıkılmış halde, eşiğe çöktü hanımcık; ellerini yumruk yapıp şakaklarına dayadı. Gözleri kısıldı yalnızca, eski hatıralara daldı gitti bir zaman. Silkinip çıktığında zaman, - Biliyor musun oğul, diye dertli dertli anlatı. Bizim efendi bir alemdi vesselam. Akşamlara kadar nalın yapar, gücünü tüketir, emeğini harcardı... Ama birinin elinde şarap şişesi görmeye görsün. Elindeki avucundakini verip satın alırdı. Sonra getirip dökerdi hepsini. Niye!? Ümmet-i Muhammed'in kursağından haram geçmesin, günaha girmesinler diye. - Hayret!..

25 - Sonra malum kadınların ücretlerini öder, getirirdi bu eve. "Ben sizin zamanınızı satın aldım mı, aldım.** derdi, öyleyse şimdi dinlenmeniz gerek. O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım o zavallı düşkünlere saatlerce. İlmihal, Huccetül-islam okurdum onlara. - Bak sen!.. Millet ne sanıyor halbuki. - Milletin ne sandığı umurunda değildi. Hep uzak mescitlere giderdi. Öyle bir İmamın arkasında durmalı ki, insan tekbir alırken Kabe'yi görmeli, derdi.' - Öyle imam var mı ki şimdi? - İste bu yüzden Nişancı'ya Sofular'a uzanırdı ya. Hatta bir gün, "Bak a efendi, dedim. Sen böyle yapıyorsun; ama komşular seni kötü belleyecek. Namazsız niyazsız zannedecek. Cenazen ortada kalacak hafazanallah!.." -Doğru, öyle ya!.. - Ama o, kimseye zararım olmasın diye, mezarını bile kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim, İş mezarla bitiyor mu? Dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?!.. - Peki o ne dedi? - Önce uzun uzun güldü. Sonra elinin tersini, fani dünyayı boşlar gibi salladı ve: "Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?!.." Mehmet Dikmen “Esrarengiz Olaylar” s:9

26 Rivayette göre, İsrailoğullarından birisi 40 sene eşkıyalık yapmıştı. Bir gün, yanında havarilerden birisi olduğu halde, Hz. İsa (as) ile karşılaştı. Adamcağız: -“Bu İsa Peygamberdir. Bu da havarilerinden bir zat. Artık ben bunlara katılayım da yaptığım günahları terk edeyim” der ve aralarına takılır. Fakat havarinin yanında giderken: -“Benim gibi adi bir adam, böyle bir zatın yanında yürüyebilir mi?” diye kendi kendini yerer ve geriye bırakır. Diğer taraftan havari de: -“Bu yol keseci de kim ki, benimle beraber yürüyecek” diye Hz. İsa’ya sokulur. Bunlardan biri kendini hakir, diğeri de büyük görmüş olur. Bunun üzerine Allah-u Teala, Hz. İsa a.s.’a vahyeder: - İkisine de söyle. İkisinin de geçmişlerini sildim. Kendini beğendiği için havarinin ibadetini yok ettim. Kendini küçük gördüğü içinde eşkıyanın günahını afvettim, yeniden amele başlasınlar.” Buyurur. Mehmet Dikmen “Menkıbeler” s:15


"RİYA: Özü sözü bir olmamak, inandığı gibi hareket etmemek, iki yüzlülük etmek, gösteriş için yapılan hareketler. Kendini olduğundan başka gösterme. [Abdullah." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları