Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ÎMÂN: İnanmak. "Allahü teâlâdan başka mâbud, ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu ve Resûlü olduğuna" ve O'nun Allahü teâlâdan getirdiklerine.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ÎMÂN: İnanmak. "Allahü teâlâdan başka mâbud, ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu ve Resûlü olduğuna" ve O'nun Allahü teâlâdan getirdiklerine."— Sunum transkripti:

1

2 ÎMÂN: İnanmak. "Allahü teâlâdan başka mâbud, ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu ve Resûlü olduğuna" ve O'nun Allahü teâlâdan getirdiklerine kalb ile inanıp dil ile söylemek. Dini Terimler Sözlüğünden Sahih bir imanda; Allahu Teala'yı her türlü kusurlardan, varlıklara benzeme hallerinden uzak tutma, O'nu yüceltme ve akılla idrak edilemeyecek bir ululuğa sahip olduğu inancı bulunmalıdır; Sahabe-i Kiramın (r. anhüm) sahip olduğu iman böyleydi.“ Her şey O'na muhtaçtır. Bütün varlıkları hayatta ve ayakta tutan O'dur. (İmam-ı Gazali)

3 Kur’an-ı Kerim Hucurat suresi 14. Ayet. “ Bedeviler iman ettik dediler. Sen (onlara) de ki: — Siz iman etmediniz (ya!) Bari İslâm olduk deyin...» Bu ayet-i Kerimeden anlaşılıyor ki; Her mü'min müslim'dir; (tasdik etmemiştir ama teslim olmuştur.) Her müslim mü'min değildir. Çünkü imanın aslı tasdik, islâm’ın aslı teslimiyet ve inkıyad olduğuna göre bir kimsenin dıştan Allah'a teslimiyet gösterdiği halde içinden ona inanmaması mümkündür.

4 İman üç mertebedir: a) Avam halkın imanı olan mukallidlerin imanı, b) Birtakım kelami delillere dayanan kelamcıların imanı, c) Yakin nuruyla görerek iman eden ariflerin imani. Efendimiz (S.A.V.) Buyurdular ki; “İman çıplaktır; onun örtüsü takva, süsü haya ve meyvesi ilim'dir. “ Beyhaki, Şuab'il-İman, (Ebu Derda'dan zayıf isnadla) Efendimiz (S.A.V.) Buyurdular ki; “İlim imandır. Amel ise ilmin izinden gitmeye memur bir emir eridir. Allah Teala ilmi said kullarına ihsan eder, ondan ancak şakileri mahrum bırakır.” Ebu Nuaym, Hilye; Ebu Talib el-Mekki, Kut'ul-Kulub Kitabul-İlim/I. Bölüm 97

5 Rasul'ün Sahabileri derler ki; Biz, Kur'an'dan evvel imana sahip olurduk. Fakat bizden sonra bir kavim gelecek, onlar imandan evvel Kur'an'a sarılacaklardır. Kur'an harflerini güzelce okuyacaklar, fakat Kur'an'ın yasaklarını ve hudutlarını zayi edeceklerdir. “Biz okuduk, bizden daha iyi okuyan var mı? Öğrendik, bizden daha iyi öğrenen var mı?” diyeceklerdir. İşte onların yaptığı sadece Kur'an'ı güzel okumaktır. Hepsi o kadar. Hakim, Beyhaki, Zühd, (İbn Mes'ud'dan) Başka bir rivayet: “Onlar (yani Kur'an harflerinin güzel okunuşuna ihtimam gösteren ve ahkamını nazarı itibara almayanlar) bu ümmetin en şerlileridir'. Ahir zaman alametlerinden olan, Alimlerin şu beş ahlakı kaybetmeleridir 1) Haşyet, 2) Huşu, 3) Tevazu, 4) Güzel ahlak, 5) Zühd Haşyet

6 Bir gün Resûlu'llâh s.a.v.’in yanına biri gelip: "Îmân nedir?" diye sordu. "Îmân; Allâha, Meleklerine, Allâh'a mülâkî olmağa, yâni Rü'yetu'llâh'a, Peygamberlerine inanmak, kezâlik, öldükten sonra dirilmeğe inanmaktır." cevâbını verdi. "Ya İslâm nedir?" dedi. "İslâm; Allâh'a ibâdet edip, hiçbir şeyi O'na şerîk ittihâz etmemek, namazı ikâme ve farz edilmiş zekâtı edâ etmek, Ramazanda da oruç tutmaktır." buyurdu. "Ya ihsân nedir?" diye sordu. "Allâh'a sanki görüyormuş gibi ibâdet etmendir….. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 10

7 Abdullah b. Amr'ın (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dört şey her kimde bulunursa katıksız münafık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir huy kalmış olur: Konuştuğu zaman yalan söyler, Taahhüdde bulununca taahhüdünde durmaz, Vaat ettiği zaman vadini yerine getirmez. Düşmanlık beslediği zaman da haktan ayrılır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 88

8 Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Müslüman’a sövmek fasıklık ve onu öldürmek için dövüşmek küfürdür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 97 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü'ne (a.s.) hangi amel daha faziletlidir? diye soruldu. Allah Resulü: "Allah'a imandır" buyurdu. Sonra nedir? denildi: "Allah yolunda cihat etmektir" buyurdu. Bundan sonra nedir? denildiğinde: "Kabul olunan hacdır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 118

9 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve son güne (Ahiret gününe) iman eden, ya hayır söylesin, yahut sussun. Allah'a ve son güne iman eden komşusuna ikram etsin. Allah'a ve son güne iman eden konuğuna ikram eylesin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 67 Abdullah b. Amr'ın (r.a.) naklettiğine göre: Bir zat Hz. Peygamber'e (a.s.): "İslâm'da hangi işler daha hayırlıdır?" diye sordu. (Hz. Peygamber cevaben), "Yemek yedirirsin ve tanıdığın, tanımadığın herkese selam verirsin" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 56

10 Dünya bir konaklama yeridir; ebediyet yurdu değildir! Bizler birer misafiriz. İnsanın ilk durağı anne karnı, ikincisi ise kabir çukurudur. İnsan ne kadar mal toplarsa toplasın, onun nasibi ancak yedikleri ve giydikleridir; başkası değil! Onun geride bıraktığı bütün malları, kendisi için bir pişmanlık ve hasret sebebi olur; ölüm anında ölümünü zorlaştırır. Helal malın hesabı, haramın ise azabı vardır. Onun en şiddetli pişmanlığı ve hasreti, kabir çukurunda başına azap gelince olur. Dünya, ahiretin yanında hiçbir değer ifade etmez. Aralarında hiçbir benzerlik yoktur. Çünkü ahıret sonsuzdur. (İmam-ı Gazali)

11 Îmân-ı Gaybî: Allahü teâlânın zâtı, sıfatları, âhiret, melekler, Cennet, Cehennem, Mîzân, Sırat gibi gözle görülmeyen şeylere görmeden inanmak. Îmân-ı gaybî, îmân-ı şühûdîden, yani görerek inanmaktan daha üstündür. Çünkü peygamberlerin îmânı, îmân-ı gaybîdir. Biz gaybe îmân eyledik. Bizim îmânımız, îmân-ı gaybîdir. Zîrâ biz, Allahü teâlâyı gözümüzle görmedik. Lâkin görmüş gibi inandık, îmân ettik. Bunda aslâ şüphemiz yoktur. Mektubat İmam-ı Rabbani

12 (Hucurât sûresi: 7)...Fakat Allah size îmânı sevdirdi. Onu kalplerinizde süsledi. Küfrü, îmânsızlığı, fâsıklığı, günâhkârlığı, isyânı size çirkin gösterdi.

13 (Nahl sûresi: 99) Hakîkat şudur ki, îmân edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde onun, yani şeytanın hiçbir hâkimiyeti yoktur. (Hadîs-i şerîf) Sizin îmân yönünden en üstün olanınız, ahlâk yönünden güzel olup, insanlara iyilik yapanlarınızdır. Hadis-i şerif-Edeb-ül-Müfred (Hadîs-i şerîf) Îmânın temeli ve en kuvvetli alâmeti, Müslümanları sevmek ve Müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir. Hadis-i şerif-Mektûbat-ı Ma'sûmiyye

14 Îmân muma benzer, Ahkâm-ı İslâmiyye yâni emirleri yapıp yasaklardan kaçmak fener gibidir. Mum ile birlikte fener de İslâmiyet'tir. Fenersiz mum çabuk söner. Îmânsız İslâm olmaz. İslâm olmayınca, îmân da yoktur. Abdülhakim Arvasi Îmânın alâmeti; küfürden, îmânı gideren şeylerden uzak olmaktır. Sadece kelime-i şehâdeti söylemek, îmân etmiş olmak için yetmez. Îmânlı veya îmânsız ölmek son nefese bağlıdır. M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından alınmıştır.

15 Îmân, İslâm’ı dil ile ikrar kalp ile tasdikten ibarettir. O, sonsuz bir güç ve kuvvet kaynağıdır. Ancak istenen semereyi ve arzu edilen neticeyi elde edebilmek için, îmânın amel ile takviye ve desteklenmesi şarttır. M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından alınmıştır. Amelin, Allah’ı görüyor gibi yapılmasına ise “ihsan” denir. M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından alınmıştır.

16 Îmân ve ihsan.. Göz için ışık ve ceset için can gibidir. Yoklarsa varlığın ehemmiyeti yok.. İnsanın hayat yolunda, farz ve nafile kanatlarıyla ancak sonsuzluk semalarına uçabilmesi mümkündür. Allah’a yaklaştırma yollarının en emini, en kestirmesi ve en makbulü farzları eda yoludur. Allah c.c. tarafından sevilen olmanın, O’na yakınlaşmanın yolu da nafilelerdir. M.F.Gülen’in “Kalbin Zümrüt Tepeleri1” Kitabından alınmıştır.

17 Kudsî hadîste ifade buyrulduğu gibi.. İnsan farzları eda eder ve nafilerle devamlı O’nun kapısını tıklatırsa.. Artık onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya “Meşîet-i Hâssa (Allah'a ait, dilek ve arzu) ” dairesinde cereyan etmeye başlar. Bir bakıma “Marifetullah” da budur. O, bilmenin bilenle bütünleşip onun tabiatı haline gelmesi ve bilenin her halinin bilinene tercüman olması mertebesidir. M.F.Gülen’in “Kalbin Zümrüt Tepeleri1” Kitabından alınmıştır.

18 İman yolunda, Hakk yolcusunun gözünden kulağından lisanına nurlar akar.. O bir noktadan sonra, kalbi, davranışlarına hükmetmeye başlar.. Davranışları Hakk’ı tasdîk ve ilân eden birer lisan kesilir ve bu lisan da âdetâ bir “kelime-i tayyibe” disketi haline gelir.. Sonunda her an, vicdan ekranına güzel kelimeler akseder. M.F.Gülen’in “Kalbin Zümrüt Tepeleri1” Kitabından alınmıştır.

19 Hazreti Resülullah (s.a.v.) buyurdu.. Lâ İlâhe İllâ'llâh deyip de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır, yâni îmân bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. Buhar-i Müslim.: 41 Îmân altmış bu kadar şubedir. Hayâ da îmânın bir şubesidir. Buhar-i müslim.:9 Kimde üç şey bulunursa imanın tadını tatmış olur. 1)Allâh ile Resûlu'llâh kendisine her şeyden daha sevgili olursa.. 2) İnsanları sevmek, fakat yalnız Allâh için sevmek adeti olursa.. 3) Allâh, onu küfürden kurtardıktan sonra, yine küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmazsa... Buhârî, İman 9, 14, İkrâh 1; Müslim, İman 67, (43); Tirmizî, İman 10, (2626); Nesâî, İman 3, (8, 96); İbnu Mâce, Fiten 23, (4033).

20 Nebî s.a.v. bir kere arka arkaya üç kere yemîn ederek, Vallahi îmân etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz! buyurdu. Mecliste hazır bulunanlar.. Yâ Resûla'llah..! Bu îmân etmiş olmayan kimdir? dediler. Resûl-i Ekrem: Kim olacak, şu komşusu zulmünden, şerrinden emîn olmayan kişi, diye cevap verdi. Buhari, Edeb 29; Müslim, İman 73. Ayrıca bk. Tirmizi, Kıyamet 60

21 İMAN VE KÜFÜR “Birbirine en uzak şeyler nelerdir?” denildiğinde..Küfür ve iman akla gelir.. Neticeleri itibarıyla böyledir. Fakat, hayat içinde yaşadığımız şeyler itibarıyla, hislerimiz, heveslerimiz veya vicdanımız, şuurumuz ve latife-i Rabbaniyemiz açısından bakılınca, birbirine en yakın şeyler de küfür ve imandır. Aralarında incecik bir perde vardır. Onun için perdenin öte tarafına yuvarlanıp düşenlerin dedikodusunu edip, “Nasıl oldu da düştüler?” falan deme yerine “Allah bizi düşürmesin.”demeliyiz.. M.F.Gülen’in “Kırık Testia” Kitabından alınmıştır.

22 “Rabbena la tüziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ” “Allah’ım hidayet buyurduktan sonra kalplerimizi kaydırma.” Bütün kardeşlerimiz için de aynı duayı yapmalıyız. Çünkü hiç umulmadık kimseler kaybedebilir. Vahye katiplik yapan insan vardır ki kaybetmiştir. İster tahribatın kolay olmasına, ister şeytanî meselelerin insana daha cazip, daha hoş gelmesine, isterseniz de her zaman tetikte yaşayamamaya.. neye verirseniz veriniz, hiç beklenmedik anda kayabilir ve devrilebiliriz. M.F.Gülen’in “Kırık Testia” Kitabından alınmıştır.

23 İman, "Kulun iradesini kullanması karşılığında Allah'ın kalpte yaktığı bir ışıktır." M.F.Gülen’in “Kırık Testia” Kitabından alınmıştır. İman, inanmak, güven vaat etmek, başkalarının emniyetini temin etmek.. Emin, güvenilir ve sağlam olmak.. İman edene mü’min denir. Mü’min; tarifler çerçevesinde yukarıda gördüğümüz hususların tam bir tasdikçisi ve temsilcisidir. M.F.Gülen’in “Işığın Göründüğü Ufuk” Kitabından alınmıştır.

24 İnanan insan, sağduyu ve anlayış sahibidir. Onda akıl, vahiy ile aydınlanmıştır. Davranışlarında fevkalade objektif, sorumlulukları adına oldukça titiz, ve kötülüklere karşı büyük bir kararlılığı vardır, onun. O, bütün bir ömür boyu, yücelikler peşinde koşar, her zaman dipdiridir. Şuuru ve iradesi, her şeyin özüne nüfuz eder. İnana insanın, Allah’a itimat edip güvenmesi ve insanlar arasında bir güven insanı olarak tanınıp bilinmesi, Hakk’ı gönülden tasdik edip her zaman O’na karşı vefalı kalabilmesi, en önemli özellikleridir. M.F.Gülen’in “Işığın Göründüğü Ufuk” Kitabından alınmıştır.

25 “Hakikî zevk, elemsiz lezzet, kedersiz sevinç yalnız imanda ve iman hakikatleri dairesindedir;” “Hayatın zevk ve lezzetini isteyenler, onu imanla hayatlandırmalı, farzları yerine getirmekle bezemeli ve günahlardan uzak durmakla korumalıdırlar;” “Bir kimse bâkî hayata tam yönelebildiği takdirde, dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı da olsa; o, bu dünyayı Cennet’in bir bekleme salonu mahiyetinde gördüğünden her şeyi hoş karşılar, her şeye katlanır ve şükreder.” M.F.Gülen’in “Işığın Göründüğü Ufuk” Kitabından alınmıştır.

26 “iman hem nurdur, hem kuvvettir; hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir ve hâdiselerin tazyikatından kurtularak her zaman mutlu olabilir.” Çünkü, “iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül de saâdet-i dâreyni, dünya-âhiret mutluluğu netice verir. İnanmayanlar, cismanî ve bedenî zevk u safayla doymaya, tatmin olmaya, daha doğrusu avunmaya çalışsalar da, kendilerini sürekli bir boşlukta hissederler. Bediüzzaman Said Nursi 23. Söz Birinci Mephas

27 Katiyen bil ki, Yaratılışın en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâh yani Allah’a imandır. İnsanlığın en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır, Allah bilgisidir. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır, Allah sevgisidir. Ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir. Bediüzzaman Said Nursi 20.Mektub Mukaddime

28 Hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya düşüncede, tasavvurda veya bizzat mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz bela ve musibetlere, dertlere ve evhama mânen ve maddeten müptelâ olur. Bediüzzaman Said Nursi 20.Mektub Mukaddime

29 Bu perişan dünyada, başıboş insanlık içinde, meyvesiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder? İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar biçare şaşkın olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. Sessiz, korku yeri dünya, bir seyir yerine döner ve bir ticaretgâh olur. Bediüzzaman Said Nursi 20.Mektub Mukaddime

30 - Abdullah b. Revâha karşılaştığı birisine; “Gel de bir saat Rabb’imize iman tazeleyelim” dedi. Adam öfkelendi ve Rasûlullah’a gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü..! Bakmaz mısın, İbn Revâha’ya! insanları bir saatlik imana götürüyor!” dedi. Hz. Peygamber bu kişiye cevap olarak “Allah İbn Revâha’dan razı olsun. O meleklerin kendisiyle iftihar ettiği meclisleri seviyor” dedi. Hayat’üs Sahabe - Abdullah b. Revâha arkadaşlarından birinin elinden tutarak “Gel bizimle, bir saat zikir meclisinde bulunarak Allah’a olan imanımızı tazeleyelim. Zira kesinlikle kalp kaynar çanaktan daha fazla evrilir çevrilir” dedi. “İşte bu iman meclisidir. İman meselesi gömleğin meselesine benzer. Sen iç gömleği çıkardığında, bakarsın ki giymişsin. Bazen de giydiğinde bakarsın ki çıkarmışsın. Kalb fıkır fıkır kaynayan çanaktan daha süratle alt-üst edilir” derdi. Hayat’üs Sahabe

31 Cündüb b. Abdillah şöyle anlatıyor: Buluğ çağına yaklaştığım yaşlarda Hz. Peygamber’in yanında bulunuyordum. Biz Kur’an’ı öğrenmezden önce imanı öğrendik. Daha sonra da Kur’ân’ı öğrendik ve böylece o bizim imanımızı artırdı. Hayat’üs Sahabe - Hüzeyfe (r.a.) şöyle buyurmuştur: Dört çeşit kalp vardır. Birincisi kılıflı ve bomboş olan kalptir ki bu kafirin kalbidir. İkincisi iki yüzlü olanlardır ki bu da münafıkların kalbidir. Üçüncüsü dümdüz ve içerisinde pırıl pırıl parlayan bin kandilin bulunduğu kalptir ki bu da mü’minin kalbidir. Dördüncüsü ise içerisinde hem nifak ve hem de iman bulunan kalptir. Hayat’üs Sahabe

32 - Ebu’d-Derdâ (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Mü’min, haberi olmadığı halde mü’minlerin kalben kendisine buğz etmelerinden sakınsın. Bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? Kul tenhalarda ve yalnız başına kaldığında Allah’a isyan ederse, Allah Teâlâ da haberi olmadığı halde mü’minlerin kalbine onun buğzunu atar.” Hayat’üs Sahabe “İmanın zirvesi Allah’ın hükmüne karşı sabır ve kadere rıza göstermektir.” “Dünya malını biriktirmeye çok düşkün olup ağzını deliler gibi açan, sahip olduklarını görmeyip de başkalarının ellerindeki gören kimselerin vay haline!” Hayat’üs Sahabe


"ÎMÂN: İnanmak. "Allahü teâlâdan başka mâbud, ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu ve Resûlü olduğuna" ve O'nun Allahü teâlâdan getirdiklerine." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları