Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

KİBİR-GURUR VE ZARARLARI

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "KİBİR-GURUR VE ZARARLARI"— Sunum transkripti:

1 KİBİR-GURUR VE ZARARLARI
SİNAN ERAVCI

2 İnsan ahlakını oluşturan huylar kötü ve iyi olmak üzere ikiye ayrılır.
KİBRİN TANIMI İnsan ahlakını oluşturan huylar kötü ve iyi olmak üzere ikiye ayrılır. Güzel ve iyi huyların arasında tevazu, doğruluk, veya sabır, cesaret, emanete riayet, nimet ve iyiliğe şükür, yumuşaklık, sevgi, merhamet, cömertlik, ağırbaşlılık gibi övülen duygu ve hareketler sayılabilir. Kötü huylar arasında ise, kibir, gazab, zulüm, korkaklık, gaflet, haset, yalancılık, iki yüzlülük, iyiliği başa kakma riya, gösteriş, merak, gururlanma gibi yerilen tavır ve duygular sayılabilir.

3 Yüce Kitabımızın yerdiği kötü huylardan birisi de “Kibir ve gurur”dur.
KİBRİN TANIMI Yüce Kitabımızın yerdiği kötü huylardan birisi de “Kibir ve gurur”dur. Kibir ve tekebbür; büyüklenmek, gururlanmak, başkasını küçük görmek, kendinde büyüklük vehmetmek ve başkasına itibar göstermeyip onu yok saymak anlamına gelmektedir. Gurur ise aldanmak ve hayale kapılmak demektir. Bunların hiçbirisi de kula yakışan sıfatlar değildir. Kibir ve gurur, İslam'ın sevmediği kötü huylardan olup, Allah (c.c.) ve Resulü (s.a.v.) tarafından hoş görülmemiştir.

4 KİBİR NEDİR? Kibir, insanın kendini büyük görmesi ve Allah’ın verdiği şeylerin emanet olduğunu unutarak kendine mal etmeye kalkışmasıdır. Bu hastalığa tutulan kimse, başkasının fikrini beğenmez ve kimsenin sözü ile hareket etmez. Benlik duygusu, hava verilmiş balon gibi kabarır. Dinin hakikatlerini, başkasının ağzından duyacak olsa dahi kabul etmez. Kibirli bir şahıs kendisini akılda DAHİ, kuvvette RÜSTEM, (Yiğit, kahraman.) servette herkesten üstün görür.

5 ALLAH KİBİRLİ OLANLARI SEVMEZ
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحاً إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, çok övüneni sevmez.” (LOKMAN SURESİ – 18. AYET) وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْأَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme. Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.” (İsra suresi 168)

6 Büyüklük ve azamet, ancak Allah’a mahsustur.
هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزٖيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah'tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. (Haşir suresi 23. ayet) Kula düşen görev tekbir getirmektir. وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرٖيكٌ فِى الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِىٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبٖيرًا "Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve âcizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a mahsustur" de ve O'nu tekbir ile yücelt. (İsra suresi 111. ayet)

7 Değerli Kardeşlerim! Kibirlenen kimse, bilerek ve bilmeyerek, Allah’a ait olan bu sıfatlara bürünmeye heveslenmiş olur. Bu özenti Allah’ın gazabını tahrik eder. Kahhar sıfatı ile muttasıf olan Allah, büyüklük taslayan o kimseyi dünyada zelil, ahirette sefil eder. Zatına ortak ve sıfatlarına şerik kabul etmeyen Allah, bizleri şöyle uyarıyor:  وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ  “Rabbiniz şöyle buyurdu:“Bana dua edin. Size icabet edeyim. Çünkü bana ibadetten büyüklük taslayıp uzaklaşanlar, hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.” (MÜ’MİN SURESİ – 60. AYET)

8 Büyüklük ve azamet, ancak Allah’a mahsustur.
Kendisinin kul olduğunu ve aczini idrak eden bir mümin, Allah’a dua ederek isteklerini arz eder. Allah ta o kulun duasını kabul ve dileklerini ihsan eder. Herhangi bir kimse büyüklük taslayacak ve Allah’ın inayetine karşı müstağni davranacak olursa, ayette haber verilen cezaya ve “TATHİRHANE-İ MASİYET” olan “CEHENNEM HAPİSHANESİ” ne girmeye mahkûm olur. Bu ayeti tasdik eder mahiyetteki bir Hadis-i Kutsi şöyledir: الْكِبْرِيَاءُ رِدَائِي وَالْعَظَمَةُ إِزَارِي فَمَنْ نَازَعَنِي وَاحِدًا مِنْهُمَا أَلْقَيْتُهُ فِي النَّارِ Büyüklük benim gömleğimdir, ululuk da cübbemdir. Her kim bu iki şeyde benim ile çekişirse onu ateşe atarım.(İbn Mace)

9 Allah’a karşı ilk kibri şeytan aleyhi la’neh yapmıştır.
وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُوا اِلَّا اِبْلٖيسَ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرٖينَ Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. (Bakara suresi 34. ayet ) İblis, büyüklük tasladığı için, kendisinin ateşten, Âdem’in topraktan yaratıldığını iddia ederek Allah’ın emirlerine karşı gelmedi mi? O, kibiri yüzünden Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılıp lanete layık olmadı mı? قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَۜ قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۚ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ Allah buyurdu: "Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (İblîs), "Ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.

10 Tarihte büyüklük taslayanların hazin sonu
Firavun, kibirlenmesi yüzünden, ilahlık davasına kalkışıp: “Ben sizin en büyük Rabbiniz değil miyim?” diyerek kavmini kendisine taptırmasından dolayı Allah’ın karına uğramadı mı? Nemrut, büyüklük taslayıp ilahlık davasına kalkıştı. Onun kafasındaki ilahlık davasını, Allah bir sivrisineğe parçalatmadı mı? İzzet, tevazudadır. Kibirde ululuk arayan onu hiçbir zaman bulamamış ve zelil olmuştur. Güneş, ziyasını ayaklar altına serdiği için başların üzerinde mekân tutmuştur. Büyüklüğe kalkışanlar ise zelil ve hakir olmuşlardır. Firavun, Nemrut ve emsali büyüklük taslayan kimselerin durumlarını tespit ve kalbi hastalıklarını teşhis edip gözlerimizin önüne seren bir ayette, Allah şöyle buyuruyor: وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءنَا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُأَوْ نَرَى رَبَّنَا لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوّاً كَبِيرا: “Bizimle karşılaşmayı ummayanlar:“Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimizi görmeliyiz.” derler. And olsun ki kendi kendilerine büyüklenmişler, azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.” (FURKAN SURESİ – 21. AYET)

11 Bizden önce yaşamış, kimi yel kimi sel ile helak olmuş, kimi de yere geçmiş kavimlerin helak oluş sebeplerini Kur’an şöyle açıklar: وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَاءهُم مُّوسَى بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ:فَكُلّاً أَخَذْنَا بِذَنبِهِ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِباًوَمِنْهُم مَّنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُم مَّنْ أَغْرَقْنَا وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ Kārûn, Firavun ve Hâmân’ın âkıbeti de aynı oldu.(helak ettik) Gerçekte Mûsâ onlara açık seçik deliller getirmişti; ama onlar yeryüzünde ululuk tasladılar. Oysa kaçıp kurtulmaya güçleri de yoktu. İşte biz onları her birini günahları yüzünden yakaladık. İşte kiminin tepesine taş yağdıran bir kasırga gönderdik, kimini korkunç bir ses aldı, kimini yere geçirdik kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyordu. Fakat onlar kendilerine bizzat zulmediyordu.” (ANKEBUT SURESİ – 39/40. AYETLER)

12 KİBRİN ÇEŞİTLERİ 1- Allahü Teâlâya karşı kibirdir:Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazı dinsizler de imanı, ibadeti, namaz kılmayı aşağılık, gericilik sanarak kibirlenirler. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ buyuruyor ki :وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ  “Rabbiniz şöyle buyurdu:“Bana dua edin. Size icabet edeyim. Çünkü bana ibadetten büyüklük taslayıp uzaklaşanlar, hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.” (MÜ’MİN SURESİ – 60. AYET)

13 KİBRİN ÇEŞİTLERİ 2- Peygamberlere karşı kibirdir;
وَقَالَ الْمَلَاُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْاٰخِرَةِ وَاَتْرَفْنَاهُمْ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مَا هٰذَا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يَاْكُلُ مِمَّا تَاْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ O peygamberin kavminden, Allah'ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: "O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor." (Muminun suresi 33. ayet) Bazıları, Peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için, kibirlenerek onlara uymayı kabul etmediler. Mesela Peygamber efendimiz için dedikleri, âyet-i kerimede şöyle bildiriliyor: وَلَئِنْ اَطَعْتُمْ بَشَرًا مِثْلَكُمْ اِنَّكُمْ اِذًا لَخَاسِرُونَ (Bu da sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, hüsrana uğrarsınız.) [Müminun , 34]

14 Kibrin sebepleri şunlardır:
KİBRİN ÇEŞİTLERİ 3- İnsanlara karşı kibirdir: Herhangi bir hususta kendini başkasından üstün gören kibirlidir. Kibrin sebepleri şunlardır: İlim, ibadet, soy, güzellik, kuvvet, servet, mevki, yakınların çokluğu.

15 KİBRİN ALAMETLERİ Yanına başkasının oturmasını istememek ve hastalarla birlikte oturmamak, kullanılmış elbisesini tekrar giymekten hoşlanmamak, fakirlerin davetine gitmek istemeyip zenginlerinkini tercih etmek, akrabasının ve çocuklarının ihtiyaçlarını temin etmemek, doğru sözü, haklı tenkitleri kabul etmeyip münakaşa etmek, kusurunu, kabahatini bildirenlere teşekkür etmemek, içeri girince oradakilerin ayağa kalkmaları hoşuna gitmek, maiyetinde çalışanlarla yemek yememek, kendi yükünü bile taşımamak gibi şeyler kibir alametidir.

16 İNSANLAR EŞİTTİR, ÜSTÜNLÜK TAKVADADIR
Diğer insanlara kıyasla bizim üstün bir tarafımız yoktur. Onlarla hilkatte bir eş ve hakikatte kardeşiz. Biz insanlar Hz Âdem (AS) ve Hz Havva’nın evlatlarıyız. Yaratılıştaki değerler bakımından aynı seviyede bulunan insanlar arasında mal, servet, güç ve kuvvet, iftihar ve kibirlenme vesilesi olamaz, olmamalıdır. Aklıselim sahibi bir kişi, madde-i asliyesini düşünecek olursa karşısına bir yığın çamur çıkar. Balçıkla iftihar etmek, erdem ve akıl sahibi bir insanın yapacağı bir iş midir? يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ  “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanıyasınız diye sizi milletlere ve soylara ayırdık. Şüphesiz Allah yanında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en fazla sakınanlarınızdır.”(Hucurat, 49/13.)

17 GERÇEK ÜSTÜNLÜK AHİRETTE BELLİ OLUR
وَنَادَى أَصْحَابُ الأَعْرَافِ رِجَالاً يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ قَالُواْ مَا أَغْنَى عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ أَهَـؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لاَ يَنَالُهُمُ اللّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ “Kıyamet gününde A’râf’takiler, simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek şöyle diyecekler: Gördünüz mü, o toplanıp bir araya gelmeniz ve büyüklük taslamanız size bir şey kazandırmadı? Hani, Allah bunlara hiç rahmet etmez dediğiniz adamlar bunlar mıydı? Halbuki onlara şimdi: Girin cennete, artık size korku ve hüzün yoktur, denilecek.”Araf 7/48-49

18 GERÇEK ÜSTÜNLÜK ALLAH KATINDADIR
أَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى أَهْلِ الْجَنَّةِ كُلُّ ضَعِيفٍ مُتَضَعَّفٍ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لَأَبَرَّهُ وَأَهْلِ النَّارِ كُلُّ جَوَّاظٍ عُتُلٍّ مُسْتَكْبِرٍ Rasulullah buyurdu ki: “Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar kendilerini korumaktan âciz, alçak gönüllü oldukları için de kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir. “Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.”Buhari, Eyman, 9.

19 Hz. Ebu Bekir şöyle demiştir:
KİBRİN ANLAMSIZLIĞI Hz. Ebu Bekir şöyle demiştir: Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var yarın yok olacak olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.

20 KİBİRLİ KİŞİ CENNETE GİREMEZ
Rasulullah buyurdu ki: لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ كِبْرٍ قَالَ رَجُلٌ إِنَّ الرَّجُلَ يُحِبُّ أَنْ يَكُونَ ثَوْبُهُ حَسَنًا وَنَعْلُهُ حَسَنَةً قَالَ إِنَّ اللَّهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ الْكِبْرُ بَطَرُ الْحَقِّ وَغَمْطُ النَّاسِ "Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir!" -Bir adam: "Kişi elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının güzel olmasını sever!" dedi. Rasulullah da: "Allah güzeldir, güzelliği sever! Kibir ise hakkın ibtali, insanların tahkiridir" buyurdular.“ (Hadis Ans., XIV, 406) Bu Hadis-i Şerif Hak karşısındaki alaycılık ve inkârın kibir olduğunu anlatmakla birlikte insanlarla alay etmenin kibirden kaynaklandığına işaret etmektedir.

21 ALLAH KİBİRLİNİN YÜZÜNE BAKMAZ
Rasulullah buyurdu ki: لَا يَنْظُرُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِلَى مَنْ جَرَّ إِزَارَهُ بَطَرًا Allah kıyamet günü, (dünyada) büyüklenerek elbisesini sürüyenin yüzüne bakmayacaktır.(Buhari) ثلاثة لايكلمهم الله يوم القيامةولايزكيهم ولاينظرإليهم ولهم عذاب أليم:شيخ زان وملك كذاب وعآئل مستكبر. “Üç sınıf kimse vardır ki, Allah onlarla kıyamet günü konuşmayacak, onların günah kirlerini temizlemeyecek ve onlara rahmet nazarıyla bakmayacaktır. O kimselere gayet elemli bir azap vardır. Onlar: Zina eden ihtiyar, yalancı hükümdar ve çalışmaktan kibreden fakirlerdir.”

22 TEVAZU GÖSTERENİ ALLAH YÜCELTİR
Rasulullah buyurdu ki: مَنْ يَتَوَاضَعُ لِلَّهِ سُبْحَانَهُ دَرَجَةً يَرْفَعُهُ اللَّهُ بِهِ دَرَجَةً وَمَنْ يَتَكَبَّرُ عَلَى اللَّهِ دَرَجَةً يَضَعُهُ اللَّهُ بِهِ دَرَجَةً حَتَّى يَجْعَلَهُ فِي أَسْفَلِ السَّافِلِينَ Her kim Allah için bir derece tevazu gösterirse, Allah onu bir derece yükseltir. Her kim de Allah’a karşı bir derece kibir gösterirse, Allah onu bu davranışı sebebiyle bir derece alçaltır. Ta ki sonunda aşağıların en aşağısına iner.İbn Mace

23 Hz. PEYGAMBER’İN TEVAZUU
Abdullah İbn Amr der ki: Rasulullah’ın, kızıl bir devenin sırtında cemrelere taş attığını, önünde herhangi bir kimsenin dövülüp kovulduğunu ve "yol açınız, yol açınız" denildiğini görmedim. Rasulullah (s.a.s.) hastaları ziyaret eder, cenazelerin arkasında gider, kölelerin davetine icabet ederdi. Ayakkabılarını bizzat pençeler, elbisesini yamalar, aile efrâdıyla beraber evinde onların ihtiyaçlarına koşardı.

24 Hz. PEYGAMBER’İN TEVAZUU
Bir gün huzur-u saadetine bir adamcağız getirildi. Adam Rasulullah’ın heybetinden tirtir titremeye başladı. Peygamberimiz ona yaklaşmış ve: أَنَا ابْنُ امْرَأَةٍ تَأْكُلُ الْقَدِيدَ هَوِّنْ عَلَيْكَ فَإِﻧِّﻲ لَسْتُ بِمَلِكٍ إِنَّمَا "Canını sıkma! —Heyecanlanma,Ben padişah değilim. Ben ancak Kureyş soyundan gelen ve kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum" diyerek o kişiyi teskin etti.

25 Hz. PEYGAMBER’İN HAYATINDA ÖRNEKLER
Peygamberimiz o derece alçak gönüllü idi ki, ona saygı ifade eden sözlerle, hitap edilmesinden hoşlanmaz, böyle hitap edenleri daima uyarırdı. Abdullah İbn Sıhhır diyor ki: Beni Âmirle birlikte Peygamberimizi ziyarete gitmiştik. Kendisine: —Efendimiz, dedik. Peygamberimiz: —Bana “efendimiz” demeyin, efendimiz Allah Teâlâ’dır, dedi. Bunun üzerine biz: —En hayırlımız, en iyimiz, dedik. Peygamberimiz: —Dikkat edin, böyle sözler söylediğiniz zaman sizi şeytan yönetmesin, buyurdu ve kendisine bu şekilde hitap edilmesinden hoşlanmadığını bildirdi. (158 Ebû Dâvud, “Edeb”, 10.)

26 Hz. PEYGAMBER’İN HAYATINDA ÖRNEKLER
Peygamberimiz Peygamberlerin sonuncusu olduğu ve kendisinden sonra başka peygamber gönderilmeyeceği halde övülmekten hiç hoşlanmaz, böyle övgü ifade eden sözleri duyduğu zaman rahatsız olurdu. Şöyle buyuruyor: “Hristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övdükleri gibi beni övmeyin. Şüphesiz ki ben Allah’ın kuluyum. Bana, Allah’ın kulu ve elçisi deyiniz (yeter).” (Buhârî, “Enbiya”, 4.)

27 Hz. PEYGAMBER’İN HAYATINDA ÖRNEKLER
Muavviz b. Afra’nın kızı Rubeyyi şöyle demiştir: Ben evlenirken Peygamberimiz bize geldi. Benim için yapılan seccadenin üzerine şu oturduğum gibi oturdu. Düğüne gelen kızlar onun etrafında toplanarak Bedir savaşında şehit olan atalarımız için yazılmış olan ağıtları okumaya başlamışlardı. Derken içlerinden biri bir ara: “İçimizde, yarın ne olacağını bilen bir Peygamber vardır” meâlinde bir mısra okudu. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Bunu bırak, böyle söyleme, bundan önce söylediğin gibi söyle,(162 Buhârî, “Nikâh”, 48; Ebû Dâvud, “Edeb”, 59.) buyurarak bu tür övgülerden hoşlanmadığını bildirdi.

28 Değerli Müminler! Allah Teâlâ insanları eşit olarak yaratmıştır. Hiç kimsenin bir başkasına üstünlüğü yoktur. Herkes eşit haklara sahiptir. İnsanların kendilerinde üstünlük görmeleri, kendilerini övmeleri ve kendilerini beğenip gururlanmaları doğru olmadığı gibi bu, ne Allah ve ne de insanlar tarafından sevilen bir huy değildir. Allah Teâlâ buyuruyor: فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ “Siz kendinizi övmeyiniz, kimin müttaki olduğunu Allah daha iyi bilir.” (Necm, 53/32.) Çünkü insanı yaratan ve yaşatan Allah’tır. Onun duygu ve düşüncelerini, gizli ve açık yaptığı bütün işleri ancak O bilir. Durumu bu iken insanın kalkıp Allah’a karşı kendisini övmesi, çok iyi, üstün bir kişi olduğunu iddia etmesi elbette uygun olmaz. Kişi, bu husustaki kararı Allah’a bırakmalıdır. Yaptığı ibadetlere, hayır ve iyiliklere bakarak kendini beğenmesi ve gururlanması, taşıması gereken niteliğe alçak gönüllülüğe aykırı düşmektedir. Bu konuda şair güzel söylemiş: “Okudum bildim deme, Çok taat kıldım deme, Eğer hakkı bilirsen bu kuru lâf etmektir.

29 Değerli Müminler! Bakınız Peygamberimiz, Allah’ın sevgili kulu ve peygamberi olduğu halde bu tezkiye işini O yine Allah’a bırakırdı. Ensar’dan Ümmü Alâ adındaki kadın diyor ki: Hicretten sonra Mekke’den gelen muhacirler Medineliler arasında kura ile taksim edilmişti. Bizim payımıza Osman İbn Maz’ûn (ra.) düşmüştü. Biz Osman’ı evimizde konukladık. Osman bir süre sonra hastalanarak vefat etti. Yıkandı, kendi elbisesi ile kefenlendi. Sonra Peygamberimiz geldi. Ben cenazeyi tezkiye ederek: —Ey Ebû Saip (yani Osman) Allah Teâlâ sana rahmet etsin. Senin hakkında bildiğim ve burada bulunanlara bildirmek istediğim şudur ki: Sen Allah Teâlâ’nın kerem ve inayetine —rahmet ve mağfiretine— ermiş birisisin, dedim.

30 Değerli Müminler! Bunun üzerine Peygamberimiz:
—Allah Teâlâ’nın bu ölüye rahmet ettiğini nereden biliyorsun? diye sordu. Ben de: —Ey Allah’ın Peygamberi, babam-anam sana feda olsun. Allah bu kuluna ikram etmez de ya kime ikram eder? dedim. Peygamberimiz: —Osman İbn Maz’ûn ölmüştür. Allah’a yemin ederim ki, ben de bu ölü için iyilik ve mutluluk umarım. Yine Allah’a yemin ederim ki, ben, Allah’ın gönderdiği bir Peygamber olduğum halde yarın kıyamet gününde bana ne muamele edeceğini bilemem, buyurdu. (Buhârî, “Cenâiz”, 3.) Peygamberimiz tezkiye işini Allah’a bırakıyordu. Çünkü kimin ne olduğunu, içinde neyi sakladığını Allah’tan başka kimse bilemez.

31 Hz. ÖMER’İN TEVAZUU Şam ordusu komutanı Ebu Ubeyde b. Cerrah büyük bir kalabalıkla Hz. Ömer’i karşılamak üzere toplanmıştı. Hz. Ömer yolda kölesi ile deveye nöbetleşe biniyordu ve Şam’a yaklaşıldığında deveye binme sırası köleye gelmişti. Hz. Ömer devenin yularından tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp deredeki sudan geçti. Bu durumu gören Ebu Ubeyde dedi ki: “Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar ve size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebiliriz? Hz. Ömer buyurdu ki: Ya Ebu Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik. Allah bizleri Müslümanlıkla şereflendirdi. Şimdi biz bundan başka şeref ararsak Allah bizi tekrar zelil eder.

32 KİBİRLENMEK MÜMİNE YAKIŞMAZ
وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْناً وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler(geçerler);(Furkan 25/63.) Rasulullah buyurdu ki: İnsanlar ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdatlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir dereceye düşerler. Allah sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık sizden biriniz muttaki bir mümin yahut bedbaht bir facirdir. İnsanların hepsi Adem’in evlatlarıdır. Adem ise topraktandır. (Hadis Ans., XIV, 411.)

33 KİBİR VE GURURUN MADDİ VE MANEVİ BİR TAKIM ZARARLARI VARDIR.
A)MANEVİ ZARARLARI; 1- KİBİRLİ ALLAH’IN RAHMETİNDEN UZAKLAŞTIRILIP LANETİNE LAYIK OLUR. 2-KİBİRLİ KİŞİ CENNETE GİREMEZ. 3-KİBİR HELAKE SEBEP OLUR. 4-ALLAH KİBİRLİYİ SEVMEZ, KIYAMET GÜNÜNDE YÜZÜNE BAKMAZ,VE ONLARLA KONUŞMAZ.

34 KİBİR VE GURURUN ZARARLARI
1- Kibirli ve Gururlu kişinin hiç gerçek dostu yoktur. Her konuda kendini büyük gördüğü, asla kendi nefsinden taviz vermediği için bu tip insanlara karşı genelde toplumda bir nefret oluşur. Böyle insanlar gerçek anlamda sevilmezler. Etraflarında dost gibi görünen kişiler sadece çıkar ve menfaat için yanlarında bulunurlar. Menfaatleri sona erdiğinde ise dostlukları da sona erer. Çünkü gururlu insanlarla dostluk ve sevgi bağı kurmak mümkün değildir. Her zaman üstün olmak istedikleri için vefa, sevgi, fedakarlık gibi güzel ahlak özelliklerini yaşayamazlar. Bunları yaşamayan kişilerle samimi bir dostluk kurmak da mümkün değildir. 

35 KİBİR VE GURURUN ZARARLARI
2. Gururlu bir insanın sinirleri sürekli gergindir. İş hayatında, ev hayatında, arkadaş toplantılarında sürekli olarak büyüklük elde etme gayreti içinde olduğundan hiç hata yapmamaya, bir açık vermemeye dikkat eder. ‘Gururu ezdirmeme’ adı altında gösterilen bu şeytani gayret, çok kısa sürede böyle kişilerin gergin bir kişilik geliştirmelerine neden olur. Sürekli gergin, sinirli, ciddi ve savunma ruhunda olan bir kişinin beden sağlığı da iyi olmaz. Mide ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları bu tip gergin insanlarda sıklıkla oluşur. Sözde “büyük olmak”, için benimsenen bu karakter tam aksine insanın hayat kalitesini ciddi şekilde düşürüp pek çok soruna yol açar. 

36 KİBİR VE GURURUN ZARARLARI
3. Gururlu insan genelde “başkaları ne der?” mantığıyla hareket eder. Bu bakış açısında olan bir kişi hata yapmamak için hep başkalarının beklentilerine göre hareket eder. Allah’ın rızasına uygun hareket etmek varken; “insanlar nasıl karşılar”, “beni küçümserler mi?” mantığıyla hareket ettiği için doğru tavır gösteremez. 


"KİBİR-GURUR VE ZARARLARI" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları