Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Kur’ân Buluşmaları: 21 Bakara 1-46 özet ÜMİT ŞİMŞEK
2
Bakara Sûresi Medine’de ilk olarak inmeye başlayan ve en son tamamlanan sûre En son inen âyet bu sûrede (Buharî, Tefsir: 53). Vahyin sonu: Öyle bir günden sakının ki, o günde Allah’ın huzuruna dönersiniz ve, kimseye bir haksızlık edilmeksizin, herkese kazandıkları tastamam verilir. Bakara, 2:281
3
Bakara Sûresi Fatiha gibi, Kur’ân’ın özeti:
Kur’ân’ın ekseri ahkâmını tafsil eder “Herşeyin bir zirvesi vardır. Kur’ân’ın zirvesi de Bakara Sûresidir.” Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân: 2; Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân: 13; Müsned, 5:26
4
ذلك الكتاب لا ريب فيه هدىً للمتقين Bakara: 2
Kendisinde şüphe olmayan kitap işte budur. O, takvâ sahipleri için yol göstericidir.
5
Bakara: 2 Hidayet: 1. Hidayetin kendisi 2. Hidayete ulaştıran
Fatiha’daki “İhdinâ”nın cevabı Zıddı: dalâlet Kur’ân’da 300’den fazla yerde geçer
6
Bakara: 2 Hidayet: 1. Bütün varlıkların yaratılış gayesine ulaştırılması Firavun “Siz ikinizin Rabbi de kim?” dedi. Musa “Rabbimiz, herşeyi yerli yerince yaratan, sonra da yol gösterendir” dedi. Tâhâ, 20:49-50
7
Bakara: 2 Hidayet: 2. Peygamberler ve kitaplar göndermek suretiyle insanlara iki cihan saadetinin yollarının gösterilmesi O, sana kitabı hak ile ve daha önceki kitapları doğrulayıcı olarak indirmiştir. Tevrat ve İncil’i de O indirdi. Bunları daha önce insanlar için birer hidayet rehberi olarak indirdiği gibi, hak ile bâtılı birbirinden ayırt eden Furkan’ı da indirdi. Âl-i İmrân, 3:3-4
8
Bakara: 2 Kimler için hidayet?
Bu, bütün insanlar için bir açıklama, takvâ sahipleri için bir hidayet ve öğüttür. Âl-i İmrân, 3:138 Doğrusu, Biz Musa’ya hidayet rehberini verdik ve İsrailoğullarını kitaba vâris kıldık. Akıl sahipleri için o kitap bir hidayet ve öğüttür. Mü’min, 40:53-54
9
Bakara: 2 Öfkesi geçtikten sonra Musa levhaları yerden aldı. Onlarda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet yazılıydı. A’râf, 7:154 Biz Kur’ân’dan mü’minlere şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz. Bu ise zalimler için hüsrandan başka birşey arttırmıyor. İsrâ, 17:82
10
Bakara: 2 Mü’minler için o bir hidayet ve bir rahmettir.
Neml, 27:77 Muhsinler için o bir hidayet ve rahmettir. Lokman, 31:3 Yeni bir sûre indirildiğinde, onlardan “Bu sûre hanginizin imanını arttırdı?” diyenler olur. İman edenlere gelince, bu sûre gerçekten onların imanını arttırmıştır; onlar bununla sevinç duyarlar. İndirilen sûre, kalplerinde hastalık bulunanların da pisliğine pislik katar; sonunda onlar kâfir olarak ölürler. Tevbe, 9:
11
Bakara: 2 Takvâ: Kendini iyice korumak, himayeye girmek
En kuvvetli vikaye: Allah’ın koruması Allah’tan korkarak Onun emir ve yasaklarına muhalefetten kaçınmak, böylece kendisini kötü bir âkıbetten korumak Kur’ân’da 285 yerde geçer Müttakî: takvâ sahibi, korunan Takvânın üç mertebesi: 1. Şirkten 2. Günahlardan 3. Mâsivâdan
12
Bakara: 2 فاتقوا النار التي وقودها الناس والحجارة أعدت للكافرين
يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله وذروا ما بقي من الربا إن كنتم مؤمنين واتقوا يوما ترجعون فيه إلى الله ثم توفى كل نفس ما كسبت وهم لا يظلمون يا أيها الذين آمنوا اتقوا الله حق تقاته ولا تموتن إلا وأنتم مسلمون فاتقوا الله وأطيعون واتقوا فتنة لا تصيبن الذين ظلموا منكم خآصة واعلموا أن الله شديد العقاب واتقوا الله إن الله شديد العقاب
13
Bakara: 2 Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu nasip eder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Talâk, 65:2-3 Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde kolaylık verir. Talâk, 4 Kim Allah’tan korkarsa, Allah onun günahlarını örter ve mükâfatını ziyadeleştirir. Talâk, 5
14
Bakara: 2 Ey iman edenler! Allah’tan korkarsanız, O size hak ile bâtılı ayırt edecek bir güç (furkan) verir; günahlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah pek büyük lütuf sahibidir. Enfâl, 8:29
15
Bakara: 2 Azıklanın; azığın en hayırlısı ise takvâdır. Ey akıl sahipleri, Benden sakının. Bakara, 2:197 İyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın cezası pek çetindir. Mâide, 5:2
16
Bakara: 2 Ey Âdem oğulları! Çirkin yerlerinizi örtsün ve sizi süslesin diye Biz size elbise indirdik. Takvâ elbisesine gelince, işte bu en hayırlısıdır. Bunlar Allah’ın âyetleridir ki, düşünüp öğüt alsınlar diye indirilmiştir. A’râf, 7:26
17
Bakara: 2 Kim Allah’ın şeâirine saygı gösterirse, hiç şüphesiz bu kalplerin takvâsındandır. Hac, 22:32 Peygamberimiz, Ashabına öğüt verdiği bir sırada kalbini işaret ederek üç defa “Takvâ buradadır” buyurmuştur. Müslim, Birr: 32
18
الذين يؤمنون بالغيب ويقيمون الصلوة ومما رزقناهم ينفقون
Bakara: 3 بسم الله الرحمن الرحيم الذين يؤمنون بالغيب ويقيمون الصلوة ومما رزقناهم ينفقون Onlar gayba / gaybî olarak iman edenler, namazlarını ikame edenler, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak edenlerdir.
19
Bakara: 3 | gayb GAYB Duyularla idrak edilemeyen şeyler / varlıklar / âlemler Geçmiş ve gelecek zamana ait haberler
20
Bakara: 3 | gayb Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri de zulüm ve düşmanlıkla onların peşine düştü. Boğulacağını anlayınca, Firavun “İsrailoğullarının inandığından başka bir tanrı bulunmadığına inandım; ben de Ona teslim olanlardanım” dedi. Şimdi inandın demek! Oysa sen daha önce isyan etmiştin ve bozguncunun biriydin! Yunus, 10:90-91
21
Bakara: 3 | gayb Allah katında makbul tövbe, kötülükleri işleyip durduktan sonra ölüm gelip çattığında “Ben şimdi tövbe ettim” diyen kimsenin veya kâfir olarak ölenlerin tövbesi değildir. Öyleleri için Biz acı bir azap hazırladık. Nisâ, 4:18
22
Bakara: 3 | namaz Göklerde ve yerde olanların ve kanat çırpan kuşların Onu tesbih ettiğini görmedin mi? Onların hepsi duasını (salât) da bilir, tesbihini de. Allah ise onların yaptıklarını bilir. Nur, 24:41
23
Bakara: 3 | namaz Namazı kıldıktan sonra da Allah’ı hem ayaktayken, hem otururken, hem de yatarken anmaya devam edin. Tehlikeden emin olduğunuzda namazı tam olarak kılarsınız. Çünkü namaz mü’minlere belirli vakitlerde kılınmak üzere farz olarak yazılmıştır. Nisâ, 4:103
24
Bakara: 3 | namaz Sana vahyolunan kitabı oku; namazı dosdoğru kıl. Hiç şüphe yok ki namaz fuhşiyattan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak ise en büyük iştir. Ve Allah bütün işlediklerinizi bilir. Ankebut, 29:45
25
Bakara: 3 | namaz İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir:
Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, Beytullahı haccetmek, Ramazan orucunu tutmak Buharî, İman: 1, 2; Müslim, İman: 19-22
26
Bakara: 3 | namaz İKAME Namazı vaktinde, eksiksiz, şartlarına riayet ederek, devamlı kılma
27
Bakara: 3 | namaz Onlar namazlarında huşû içindedirler. ...
Onlar namazlarını gözetir ve korurlar. Mü’minûn, 23:2, 9 Onlar namazlarını devamlı kılarlar. Meâric, 70:23, 34
28
Bakara: 3 | namaz Sabır ve namazla yardım isteyin. Ancak bu, huşû sahiplerinden başkasına pek ağır gelir. Bakara, 2:45
29
Bakara: 3 | namaz Mücrimlere sorarlar: “Sizi Sakar’a ne attı?”
Derler ki: Biz namaz kılmazdık. Yoksulları doyurmazdık. Bâtıla dalanlarla biz de dalıp gitmiştik. Hesap gününü de yalanlıyorduk. Müddessir: 74:41-46
30
Bakara: 3 | zekât “Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.” rızık olarak: mal, para, ilim, sağlık, ... her türlü nimet verdiğimiz: nimetler kendilerinin değil, minnet altında bırakmaya hakları yok infak: harcamak (Allah yolunda, Allah’ın emrettiği yerlerde)
31
Bakara: 3 | zekât Namaz ile zekâtın beraberce geçtiği âyetler
Enbiyâ, 21:73 Hac, 22:41 Nur, 24:37, 56 Neml, 27:3 Lokman, 31:4 Bakara, 2:43, 83, 110, 177, 277 Ahzâb, 33:33 Fussılet, 41:7 Nisâ, 4:77,162 Mâide, 5:12, 55 Mücadele, 58:13 Müzzemmil, 73:20 Tevbe, 9:5, 11, 18, 71 Beyyine, 98:5 Meryem, 19:31, 55
32
Bakara: 3 | zekât Onlar zekât için çalışırlar.
Mü’minûn, 21:4 İnsan hırslı ve tez canlı yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokunduğunda feryattadır. Hayır eriştiğinde ise cimrileşir. Ancak namaz kılanlar müstesnadır. Onlar namazlarında devamlı olanlardır. Mallarında da belirli bir pay vardır: İsteyen ve istemeyen yoksullar için. Meâric, 70:19-25
33
Bakara: 3 | zekât Allah’ın kitabını okuyan, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve açık bağışta bulunan kimseler, hiç ziyan ihtimali olmayan bir ticareti ümit edebilirler. Fâtır, 35:29
34
Bakara: 3 | zekât Sevdiğiniz şeylerden bağışta bulunmadıkça hayra ermiş olmazsınız. Sizin hayır için harcadığınız herşeyi ise Allah bilir. Âl-i İmrân, 3:92 O takvâ sahipleri ki, bollukta da, darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah ise o muhsinleri sever. Âl-i İmrân, 3:134
35
والذين يؤمنون بما أنزل إليك وما أنزل من قبلك
Bakara: 4 والذين يؤمنون بما أنزل إليك وما أنزل من قبلك وبالآخرة هم يوقنون Onlar sana indirilene de inanırlar, senden önce indirilene de. Âhirete de onların yakîni vardır.
36
Bakara:4 “Gayba iman”ın tafsili
Siz kitabın bütününe / bütün kitaplara inanırsınız. Âl-i İmrân, 3:119 Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse, pek derin bir sapıklığa düşmüş olur. Nisâ, 4:136
37
Bakara:4 Müslümanlara:
“Kur’ân’a iman ettiğiniz gibi, ondan önceki kitaplara da iman edin.” Ehl-i Kitaba: “Size indirilen kitaplara inandığınız gibi, Kur’ân’a da iman edin.”
38
Bakara:4 Âhirete iman: 1. Yakîn
Gerçekten de İblis onlar hakkındaki zannını doğruladı ve mü’minlerden bir topluluk dışındakiler ona uyup gittiler. Aslında, İblis’in onlar üzerinde hiçbir gücü yoktur; âhirete iman edenlerle ondan şüphe edenleri Biz böylece ayırt ediyoruz. Rabbin ise herşeyi gözetip koruyucudur. Sebe’, 34:20-21
39
Bakara:4 2. Harf-i tarif / takdim
Âhiret olarak iman edilecek şey, bu kitabın ve bu peygamberin bildirdiği âhirettir. Yeniden diriliş, cismanî haşir, hesap, kitap, Cennet, Cehennem, ilh. – hepsini birden içine alan tam bir âhiret imanı. Yoksa, Ehl-i Kitabın kuruntularına tâbi bir “âhiret” değil. Müttakîler, işte bu gerçek âhirete iman ederler / asıl âhiret, işte bunların kesin bir şekilde iman ettikleri âhirettir.
40
Bakara:4 “Allah’a ve âhiret gününe iman” 19 âyette beraber geçer
Onlar namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler; âhirete de onların yakîni vardır. Neml, 27:3; Lokman, 31:4
41
اولئك على هدىً من ربهم واولئك هم المفلحون Bakara: 5
İşte onlar Rablerinden hidayet üzeredirler. Ve onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir.
42
Bakara: 5 هدىً هدىً 2. Müttakîler için hidayet / rehber
5. Rablerinden hidayet üzeredirler هدىً هدىً “hidayet” nekre olarak tekrarlandığı için birbirinden farklı Birincisinde “rehber” mânâsı daha açık; ikincisinde onun neticesine vurgu var.
43
Bakara: 5 Rablerinden: 1. Kendilerinden değil, Allah’ın yaratması ve ihsanıyla. 2. İnsana yönelik terbiye işlemine dahil.
44
Bakara: 5 المفلحون Felâh: kurtulmak, hayra ermek, umduğuna kavuşmak, hayırda ve nimette beka bulmak Herkes için farklı mânâ taşıyabilir: Cehennemden kurtuluş Cennet Rüyet
45
إن الذين كفروا سواء عليهم ءأنذرتهم أم لم تنذرهم لا يؤمنون
Bakara: 6 إن الذين كفروا سواء عليهم ءأنذرتهم أم لم تنذرهم لا يؤمنون İnkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; onlar iman etmezler.
46
Bakara: 6 Küfür: örtme (çiftçi ve gece hakkında da kullanılır)
Kâfir: nimeti örten, hakkı inkâr eden Mü’min: inanılması gereken herşeye iman eden Kâfir: inanılması gereken herşeyi inkâr etmesi şart değil
47
Bakara: 6 İnzar: korkulacak birşeyden sakındırmak, uyarmak
Peygamberler: hem müjdeleyici (beşîr, mübeşşir), hem uyarıcı (nezîr, münzir)
48
Bakara: 6 Yalanlayacak olursanız, bilin ki sizden önceki ümmetler de peygamberlerini yalanlamıştı. Peygambere düşen ise, açıkça tebliğ etmekten ibarettir. Ankebut, 29:18 Eğer arkalarını dönerlerse, Biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen, tebliğ etmekten ibarettir. Şûrâ, 42:48
49
ختم الله على قلوبهم وعلى سمعهم وعلى أبصارهم غشاوة ولهم عذاب عظيم
Bakara: 7 ختم الله على قلوبهم وعلى سمعهم وعلى أبصارهم غشاوة ولهم عذاب عظيم Allah onların kalplerini de mühürlemiştir, kulaklarını da. Gözlerinde ise bir perde vardır. Onların hakkı büyük bir azaptır.
50
Bakara: 7 Gördün mü heveslerini tanrılaştıranı? Allah onu bilgiyle saptırmış, kulağını ve kalbini mühürlemiş, gözlerini de perdelemiştir. Allah’tan sonra artık ona kim yol gösterebilir? Hiç düşünmüyor musunuz? Câsiye, 45:23
51
Bakara: 7 Onların başlarına gelen ceza, ahitlerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve “Kalplerimiz örtülüdür” demeleri yüzündendir — ki, onların kalplerini inkârları sebebiyle Allah mühürlemiştir de onun için pek azı iman eder. Ve inkârları ve Meryem’e pek büyük bir iftira atmaları yüzündendir. Bir de “Allah’ın Resulü Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” demeleri yüzündendir. Nisâ, 4:
52
Bakara: 7 Onlar hesap gününü yalanlıyorlar.
Onu sadece haddini aşan ve günaha dalan kimse yalanlar. Kendisine âyetlerimiz okunduğunda “Eskilerin efsaneleri” der. Hâşâ! Aslında kazandıkları günahlar onların kalplerini paslandırmıştır. Mutaffifîn, 83:11-14
53
Bakara: 7 Onlar, halkı Allah yolundan alıkoymak için yeminlerini kalkan yaptılar. Bu yaptıkları, gerçekten pek kötü birşeydir. Çünkü önce iman etmiş, sonra kâfir olmuşlar, ondan sonra da kalpleri mühürlenmiştir; artık birşey anlayacak durumda değillerdir. Münafikun, 63:2-3
54
ومن الناس من يقول آمنا بالله وباليوم الآخر وما هم بمؤمنين
Bakara: 8 ومن الناس من يقول آمنا بالله وباليوم الآخر وما هم بمؤمنين Bir de insanlardan “Allah’a ve âhiret gününe iman ettik” diyenler vardır; halbuki onlar mü’min değildirler.
55
Bakara: 8 Kâfirler hakkında 2 âyet Münafıklar hakkında 13 âyet
Münafıklar dahilî düşman Tanınması daha zor Tanınmaması daha zararlı Nifak, hile, yalan, istihza gibi sıfatlar Yaptığı işin kötülüğünü zamanla görebilir
56
Bakara: 8 “Onlar mü’min değillerdir” Nifakları devamlıdır
Onları mü’min bilmeyin Size ne oluyor ki münafıklar hakkında ikiye ayrılıyorsunuz? Allah onları, kendi kazandıkları günahlar yüzünden gerisin geri çevirmiştir. Yoksa Allah’ın saptırdığını siz mi doğru yola getireceksiniz? Allah’ın saptırdığı kimse için sen bir çıkış yolu bulamazsın. Nisâ, 4:88
57
يخادعون الله والذين آمنوا وما يخدعون إلا أنفسهم وما يشعرون
Bakara: 9 يخادعون الله والذين آمنوا وما يخدعون إلا أنفسهم وما يشعرون Güya Allah’ı ve iman edenleri aldatıyorlar! Oysa ancak kendilerini aldatıyorlar da farkına bile varmıyorlar
58
Bakara: 9 Onlar, halkı Allah yolundan alıkoymak için yeminlerini kalkan yaptılar. Bu yaptıkları, gerçekten pek kötü birşeydir. Çünkü önce iman etmiş, sonra kâfir olmuşlar, ondan sonra da kalpleri mühürlenmiştir; artık birşey anlayacak durumda değillerdir. Münafikun, 63:2-3
59
Bakara: 9 Onlar yeminlerini kalkan yaparak insanları Allah yolundan alıkoydular. Artık onlar için hor ve hakir edici bir azap vardır. Ne malları, ne de evlâtları, Allah’a karşı onlara bir fayda verecek değildir. Onlar ateş ehlidir ve orada sürekli kalacaklardır. Allah onların hepsini dirilttiği gün, şimdi size yemin ettikleri gibi, Allah’a da yemin ederler ve bununla kendilerine fayda verecek birşey yaptıklarını sanırlar. İyi bilin, onlar yalancıların tâ kendileridir. Mücadele, 58:16-18
60
Bakara: 9 İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna gider. Üstelik kalbindekine Allah’ı şahit tutar. Oysa düşmanlıkta o pek yamandır! Senin yanından ayrıldığında ise, memlekette fesat çıkarmaya, ürünleri ve nesilleri helâk etmeye koşar. Fakat Allah bozgunculuğu sevmez. Ona “Allah’tan kork” dendiğinde de kibir ve gururu kabarır ve onu daha çok günaha sürükler. Onu ancak Cehennem paklar. Ne kötü bir yerdir orası! Bakara, 2:
61
Bakara: 9 Onları gördüğünde kalıpları hoşuna gider. Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin. Onlar elbise giydirilmiş keresteler gibidir. Her gürültüyü aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır; onlardan sakın. Allah kahretsin onları, nasıl da dönüveriyorlar! Münafikun, 63:4
62
Bakara: 9 Âhir zamanda öyle adamlar çıkacak ki, dinlerini dünya için satacaklar; yumuşak görünmek için koyun postuna bürünecekler; dilleri şekerden tatlı, kalpleri ise kurt kalbi olacak. Tirmizî, Zühd: 60
63
Bakara: 9 Dört huy vardır ki, bunlar kimde bulunursa halis münafıktır. Kimde bu huylardan birisi bulunursa, onu terk edinceye kadar kendisinde nifaktan bir haslet bulunmuş olur: - Emanet edildiğinde hıyanet eder - Konuştuğunda yalan söyler - Söz verdiğinde sözünden döner - Düşmanlıkta aşırı gider Buharî, İman: 24; Müslim, İman: 106
64
في قلوبهم مرض فزادهم الله مرضا ولهم عذاب أليم بما كانوا يكذبون
Bakara: 10 في قلوبهم مرض فزادهم الله مرضا ولهم عذاب أليم بما كانوا يكذبون Onların kalplerinde hastalık var; Allah onların hastalığını daha da arttırmıştır. Yalan söyledikleri için onlara acı bir azap vardır.
65
Bakara: 10 Yeni bir sûre indirildiğinde, onlardan “Bu sûre hanginizin imanını arttırdı?” diyenler olur. İman edenlere gelince, bu sûre gerçekten onların imanını arttırmıştır; onlar bununla sevinç duyarlar. İndirilen sûre, kalplerinde hastalık bulunanların da pisliğine pislik katar; sonunda onlar kâfir olarak ölürler. . / ..
66
Bakara: 10 Doğru yolda olanların ise Allah hidayetlerini arttırır. Bâki kalan güzel işler, Rabbinin katında hem ödül bakımından, hem de âkıbet itibarıyla daha üstündür. Meryem, 19:76
67
Bakara: 10 “Yalan söyleyip durmaları yüzünden...”
Bütün günahlarının temelinde yatan şey Müslümanları uyanık bulunmaya davet “Haberiniz olsun, onlar yalancıların tâ kendileridir.” Mücadele, 58:18 Onların yalancı olduklarına Allah şahitlik ediyor. Haşir, 59:11 Münafıkların yalancı olduklarına Allah şahitlik ediyor. Münafikun, 63:1
68
وإذا قيل لهم لا تفسدوا في الأرض قالوا إنما نحن مصلحون
Bakara: 11 وإذا قيل لهم لا تفسدوا في الأرض قالوا إنما نحن مصلحون Onlara “Yeryüzünde fesad çıkarmayın” dendiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler.
69
ألا إنهم هم المفسدون ولكن لا يشعرون
Bakara: 12 ألا إنهم هم المفسدون ولكن لا يشعرون Dikkat edin, onlar müfsidlerin tâ kendisidir; lâkin bunun şuurunda değiller.
70
Bakara: 11-12 Fesad / ifsad / müfsid - kâfir ve münafıkların sıfatı
Salâh / ıslah / muslih - mü’minlerin sıfatı Küfürden çevre problemlerine kadar bütün alanlar için geçerli kavramlar “Yeryüzünde...” Fesatları sirayet edici
71
Bakara: 11-2 “... dendiği zaman”
Emr-i bilma’ruf ve nehy-i anilmünker vazifesinin yapıldığına işaret “Biz muslihleriz” Islahat bizim daimî vasfımız; bizim işimiz zaten ıslah etmek “Şuurunda değiller” Şuurdan dahi yoksunlar
72
Bakara: 11-12 Senin yanından ayrıldığında (veya iş başına geçtiğinde), memlekette fesat çıkarmaya, ürünleri ve nesilleri helâk etmeye koşar. Fakat Allah fesadı sevmez. Bakara, 2:205
73
Bakara: 13 وإذا قيل لهم آمنوا كما آمن الناس قالوا أنؤمن كما آمن السفهاء ألا إنهم هم السفهاء ولكن لا يعلمون Onlara “Siz de herkesin inandığı gibi iman edin” dendiğinde, “O beyinsizler gibi mi inanalım?” derler. Oysa beyinsizlerin tâ kendisi onlardır; lâkin bunu da bilmiyorlar.
74
Bakara: 13 Sefih / sefahet Zıddı: reşid / rüşd
Akıl ve hikmete muhalif hareket / beyinsizlik Akıl ve hikmeti terk edip keyif, hevâ ve hevese tâbi olmak: sefahet
75
Bakara: 13 Kendini bilmez beyinsizlerden başka kim İbrahim’in dinini reddeder? Biz onu seçkin kılmıştık; âhirette de o salihlerdendir. Bakara, 2:130 İnsanların beyinsiz kısmı diyecek ki: “Önceden yöneldikleri kıbleden bunları çeviren şey ne?” Sen de ki: Doğu da, batı da Allah’ındır. O, dilediğini dosdoğru bir yola ulaştırır. Bakara, 2:142
76
Bakara: 13 Allah’ın size geçim vasıtası kıldığı mallarınızı, aklı başında olmayanlara vermeyin. Fakat o maldan onları yedirip içirin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. Nisâ, 4:5
77
Bakara: 13 Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce evlâtlarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızıkları Allah’a iftira ederek haram sayanlar hüsrana düşmüşlerdir. Onlar şaşırıp sapmış, doğru yolu da bir türlü bulamamışlardır. En’âm, 6:140
78
Bakara: 13 Musa kavminden yetmiş adam seçerek belirlediğimiz yere getirdi. Onları şiddetli bir sarsıntı tuttuğunda, Musa dedi ki: “Yâ Rabbi, eğer dileseydin onları da, beni de daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk eder misin? Bu ancak Senin bir imtihanındır; Sen dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Bizim dostumuz ve yardımcımız da Sensin. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın. A’râf, 7:155
79
Bakara: 13 Kavminin ileri gelen kâfirleri, “Biz seni apaçık bir beyinsizlik içinde görüyor ve yalancının biri olduğunu düşünüyoruz” dediler. Hud ise “Ey kavmim, bende beyinsizlik yoktur,” dedi. “Ben ancak Âlemlerin Rabbi tarafından bir elçiyim. A’râf, 7:66-67
80
Bakara: 13 “Onlara ... denildiği zaman...”
Tepkileri: nasihat kabul etmemek, kibirlenmek Ona “Allah’tan kork” dendiğinde kibir ve gururu kabarır ve onu daha çok günaha sürükler. Onu ancak Cehennem paklar. Ne kötü bir yerdir orası! Bakara, 2:206
81
Bakara: 13 Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek Ona dua edenleri yanından kovma. Ne onların hesabından sana bir sorumluluk vardır, ne senin hesabından onlara. Sakın onları kovup da zalimlerden olma. Onları birbiriyle böylece imtihana uğrattık; onlar da “Aramızdan bunları mı Allah lütfuna lâyık gördü?” dediler. Şükredenleri en iyi bilen Allah değil mi? En’âm, 6:52-53
82
Bakara: 13 Onlara “Gelin, Allah’ın Resulü sizin için Allah’tan af dilesin” dendiği zaman başlarını çevirirler; sen onların kasılarak uzaklaştıklarını görürsün. Münafikun, 63:5
83
Bakara: 13 “Lâkin bilmiyorlar”
İman ilim işidir; durumlarını ayırt edecek ilim ve irfandan yoksunlar
84
Bakara: 14 وإذا لقوا الذين آمنوا قالوا آمنا وإذا خلوا إلى شياطينهم قالوا إنا معكم إنما نحن مستهزؤن İman edenlerle karşılaştıkları zaman “İnandık” derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz,” derler. “Onlarla sadece eğleniyoruz.”
85
Bakara: 14 Şeytan Haktan, hayırdan, rahmetten uzaklaşmış varlık
Ateşten yaratılmış, yanmış, helâk olmuş Şeytanın 2 özelliği: Azgındır Azdırır
86
Bakara: 14 Her peygambere insan ve cin şeytanlarını Biz böylece düşman ettik ki, bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler ilham ederler. Eğer Rabbin dileseydi onlar bunu yapamazdı; onun için sen onları uydurduklarıyla baş başa bırak. Onlar bunu, âhirete inanmayanların gönülleri o yaldızlı sözlere meyletsin, sonra ondan hoşlansınlar ve işlemekte oldukları kötülükleri işlemeye devam etsinler diye yaparlar. En’âm, 6:
87
Bakara: 14 EBÛ ZER (R.A.) ANLATIYOR: Resulullahın orada bulunduğu bir sırada mescide gittim, yanına oturdum. Bana şöyle buyurdu: “Ey Ebû Zer, cin ve insan şeytanlarının şerrinden Allah’a sığın.” “İnsan şeytanları da mı var?” dedim. “Evet” buyurdu. Nesâî, İstiâze: 48
88
Bakara: 14 Üzerine Allah’ın adı anılmayan şeylerden yemeyin; çünkü bu Allah’a itaatten çıkmak olur. Şeytanlar ise, dostlarına, sizinle tartışmalarını telkin ederler. Onlara itaat ederseniz siz de müşrik olursunuz. En’âm, 6:121
89
الله يستهزئ بهم ويمدهم في طغيانهم يعمهون
Bakara: 15 الله يستهزئ بهم ويمدهم في طغيانهم يعمهون Oysa Allah onları maskaraya çeviriyor. Ve onlara mühlet veriyor; onlar da azgınlıkları içinde bocalayıp duruyorlar.
90
Bakara: 15 İstihza: Fiil olarak hem münafıklar, hem Allah hakkında geçiyor İsim olarak (müstehzî) sadece münafıklar hakkında Allah istihza eder, müstehzî değildir Adalet ve intikam mânâsı
91
Bakara: 15 Dünyada, mücrimler iman edenlere gülerlerdi.
Yanlarından geçerken kaş göz oynatırlardı. Ahbaplarının yanına dönerken de eğlenerek dönerlerdi. Onları gördüklerinde ise “İşte bunlar sapıklar” derlerdi. Oysa onlar mü’minlere gözcü olsun diye gönderilmemişlerdi. Bugün de iman edenler o kâfirlere gülerler: Hem de koltuklara kurulmuş, onları seyrederken! Nasıl, buldu mu o kâfirler ettiklerini? Mutaffifîn, 83:29-36
92
اولئك الذين لشتروا الضلالة بالهدى فما ربحت تجارتهم وما كانوا مهتدين
Bakara: 16 اولئك الذين لشتروا الضلالة بالهدى فما ربحت تجارتهم وما كانوا مهتدين İşte onlar hidayeti sapıklıkla değiştirmiş kimselerdir. Fakat ne bu ticaretlerinden bir kazanç sağlamışlar, ne de doğru yolu bulabilmişlerdir.
93
Bakara: 17 مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللَّهُ بِنُورِهِمْ وَتَرَكَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ لَا يُبْصِرُونَ Onların hali, ateş yakan kimsenin durumu gibidir. Ateş onların etrafını aydınlattığında Allah onların nurunu alıp onları karanlıklarda bırakmış, onlar da birşey göremez olmuşlardır.
94
Bakara: 17 Geçen âyetlerde münafıklar hakkında sayılan özellikler:
iman etmemek yalancılık hile şuursuzluk kalp hastalığı fesat cehalet sefahet azgınlık şaşkınlık şeytanlık istihza
95
Bakara: 17 Allah onların nurunu aldı / nârını veya ziyasını değil فلما أضاءت Ziya duruyor “Allah aldı” / semavî musibet – kurtuluş yok
96
Bakara: 17 Nurunu aldı / zulmetlerde bıraktı
İşte Benim dosdoğru yolum budur; ona uyun. Başka yollara takılmayın ki sizi Onun yolundan saptırıp parçalamasınlar. Sakınırsınız diye, Rabbiniz size işte bunları emretti. En’âm, 6:153
97
Bakara: 17 Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediğini saptırır; dilediğini de dosdoğru bir yola koyar. En’âm, 6:39 Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürümesini sağlayacak bir nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp da oradan çıkamayan kimse gibi olur mu? En’âm, 6:122
98
Bakara: 17 Allah, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları karanlıklardan nura çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostu da tâğutlardır ki, onları aydınlıktan karanlıklara sürüklerler. Onlar ateş ehlidir; orada ebedî olarak kalacaklardır. Bakara, 2:257
99
Artık sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; geri de dönemezler.
Bakara: 18 صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ Artık sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; geri de dönemezler.
100
Bakara: 18 Sadece gözle ilgili bir körlük değil
Onlar yeryüzünde gezmezler mi ki akıl edecek kalpleri yahut işitecek kulakları olsun? Fakat kör olan gözler değil, sinelerdeki kalplerdir. Hac, 22:46
101
Bakara: 18 Sen ölülere söz dinletemezsin; arkasını dönüp giden sağırlara da çağrını duyuramazsın. Körleri de şaşkınlıklarından kurtarıp yola getiremezsin. Sen ancak iman edip hakka teslim olmuş kimselere söz dinletebilirsin. Neml, 27:80-81; Rum, 30:52-53
102
Bakara: 19 أَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاءِ فِيهِ ظُلُمَاتٌ وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي ءَاذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ وَاللَّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ Yahut onların hali, zifirî karanlıklarda gök gürültüsü ve şimşekler arasında boşalan şiddetli yağmura tutulmuş kimse gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırımdan korunmak için kulaklarını tıkarlar. Allah ise o kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
103
Bakara: 19 Münafık bakışı
O yağmuru dilediği kuluna gönderdiğinde, birden seviniverirler. Rum, 30:487 Yağmur: rahmet yerine musibet Münafık için kâinatta herşey düşman Zulmetlerin ve şiddetli yağmurun üzerine gök gürültüsü, şimşek... “Her gürültüyü aleyhlerine sanırlar.” (Münafikun, 63:4.)
104
Bakara: 20 يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا أَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَإِذَا أَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Şimşek neredeyse gözlerini kör edecek! Şimşek etraflarını aydınlatınca, onun ışığında biraz yürürler, üzerlerine karanlık çökünce de çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Çünkü Allah herşeye kadirdir.
105
Bakara: 20 ateş şimşek ışık göz nur kulak zulmet dil yağmur ölüm
Hem fayda, hem zarar veren unsurlar: ateş şimşek ışık göz nur kulak zulmet dil yağmur ölüm gök gürültüsü
106
Bakara: 21 يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki takvâya erişesiniz.
107
Bakara: 21 Ey insanlar: iltifat (gaibden muhataba) İnsanlar:
Müttakîler (ibadete devam) Kâfirler (imana davet) Münafıklar (ihlâsa davet)
108
Bakara: 21 Rububiyet / ubudiyet Kime kulluk edilir:
sizi yaratan / enfüsî delil sizden öncekileri yaratan... / âfâkî delil Başkasına kulluk etmek “insanlıkla” bağdaşmaz
109
الذي Bakara: 21 ... takvâya erişesiniz / sakınasınız
“müttakîler için hidayet” Bilmiyor musun ki göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır? Ve sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir yardımcınız. Bakara, 2:107 الذي Ancak fiilleri ve eserleriyle tanınır
110
Bakara: 22 اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشاً وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءًۖ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقاً لَكُمْۚ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَاداً وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ O Rabbiniz ki, sizin için yeri bir döşek, göğü bir tavan yaptı. Gökten bir su indirdi, o suyla da size rızık olsun diye nice ürünler çıkardı. Bütün bunları bile bile kimseyi Allah’a denk tutmayın.
111
Bakara: 22 لكم جعل Birisinin yapmasıyla...
İnsan bütün nimetlerin odak noktasında / yegâne gaye değil O Allah ki, gemiler Onun koyduğu yasalara uygun şekilde akıp gitsin ve siz de Onun lütfundan nasibinizi arayıp şükredin diye, denizleri sizin hizmetinize verdi. Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsini O kendi tarafından bir lütuf olarak sizin hizmetinize verdi. Tefekkür eden bir topluluk için bunda nice âyetler vardır. Câsiye, 45:12-13
112
Bakara: 22 Rızık – terzik – Râzık / Rezzâk
“rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” Ey insanlar, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Sizi gökten ve yerden rızıklandıracak, Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? Ondan başka hiçbir tanrı yoktur. Öyleyse nasıl oluyor da tersiniz dönüyor? Fâtır, 35:3
113
Bakara: 22 Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu nasip eder. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Allah’a tevekkül edene O yeter. Allah buyruğunu mutlaka gerçekleştirir. Herşey için Allah bir ölçü belirlemiştir. Talâk, 65:2-3
114
Bakara: 23 وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ۖ وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ Eğer kulumuza indirdiğimiz kitap hakkında bir şüpheniz varsa, siz de onun benzeri bir sûre getirin. Üstelik Allah’tan başka bütün yardımcılarınızı da çağırın — eğer iddianızda doğru iseniz.
115
Bakara: 23 Tehaddî: meydan okuma i’câz-ı Kur’ân belâğat
mânâ tabakaları usandırmama ilmî i’câz gayb haberleri bütünlüğü değişmeden bugünlere gelişi her an milyonlarca kişi tarafından okunması medeniyet i’câzı sayısal i’câz
116
نزلنا على عبدنا Bakara: 23
parça parça / farklı zamanlar / farklı konular / farklı esbab-ı nüzul / farklı suallere cevap / farklı şartlar على عبدنا teşrif
117
Bakara: 23 Yahut “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? Doğrusu, buna onlar da inanmazlar. Doğru söylüyorlarsa, onun gibi bir söz getirsinler. Tûr, 52:33-34 De ki: Bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için bütün insanlar ve cinler toplanıp da birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. İsrâ, 17:88
118
Bakara: 23 Yoksa “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: O zaman, Allah’tan başka kimi yardıma çağırabiliyorsanız çağırın ve uydurma şeylerle dolu da olsa, ona benzer on tane sûre getirin— iddianızda doğru iseniz. Size cevap veremezlerse, bilin ki o Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve Ondan başka tanrı yoktur. Artık hakka teslim oluyor musunuz? Hûd, 11:13-14
119
Bakara: 23 Yoksa “Bunu o uydurdu” mu diyorlar? De ki: O zaman Allah’tan başka kimi çağırabiliyorsanız çağırın da onun bir sûresinin benzerini getirin — eğer doğru söylüyorsanız. Yunus, 10:38
120
Bakara: 24 فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُۚ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ Bunu yapamazsanız — ki asla yapamayacaksınız — kâfirler için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten sakının.
121
Bakara: 25 وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقاًۙ قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهاًۜ وَلَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ İman edip amel-i salih işleyenleri müjdele: Onların, altından ırmaklar akan Cennetleri olacak. Ne zaman o Cennetlerden rızık olarak bir meyveyle rızıklanacak olsalar, “Bu tıpkı daha önce bize verilen rızık” derler. Çünkü onlara o nimetler benzer şekilde ikram edilmiştir. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Ve onlar orada ebediyen kalacaklardır.
122
Bakara: 25 وَبَشِّر Tehditten sonra tebşir / önceki tehditlerin mü’min ve amel-i salih sahipleriyle bir ilgisi yok Amel-i salih / iman ile birlikte kalbî – bedenî – malî Herkes için, yaptığı işe göre, derece derece karşılıklar vardır. Çünkü Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. En’âm, 6:132
123
Bakara: 25 كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا
Rızık / aynı cümlede 3 defa (bk. 22. âyet) “Daha önce bize verilen rızık” aynı değil, müteşabih ilk görüşte meyletmeleri için şeklen benzer (ülfet lezzeti) / tadları farklı İbni Abbas (r.a.): Sadece isimleri benzer “Az önce yediklerimiz tekrar yerlerine gelmiş” Dünyadaki rızık: amel-i salih كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا usanma yok
124
Bakara: 26 اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْـي۪ٓ اَنْ يَضْرِبَ مَثَلاً مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَاۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاًۢ يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يراً وَيَهْد۪ي بِه۪ كَث۪يراًۜ وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَۙ Allah, sivrisinekle yahut ondan daha ötesi ile misal vermekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, bu Rablerinden gelen hakkın tâ kendisidir. İnkâr edenler de “Allah bu misalle ne anlatmak istedi?” deyiverirler. Allah bu misalle birçoğunu saptırmış, birçoğunu da hidayete eriştirmiştir. Aslında, Allah’ın saptırdıkları, zaten yoldan çıkmış olanlardır.
125
Bakara: 26 Sivrisinek mucizesi: delme emme uyuşturucu
pıhtılaşmayı önleyici uçuş ve iniş takımları petek gözler antenler
126
Bakara: 26 Dişi sivrisinek
insan kanını emer ve yavru yetiştirmekte kullanır
127
Bakara: 26 Ulûhiyet sıfat ve şuunatı hakkında Kur’ân hiçbir tarafı eksik bırakmamıştır: Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet gününde bütün yeryüzü Onun avucunda, gökler ise dürülmüş halde elindedir. O her kusurdan münezzeh, onların ortak koştukları şeylerden de yücedir. Zümer, 39:67
128
Bakara: 26 Bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer ve siz Onun huzurunda toplanırsınız. Enfâl, 8:24 O gün kitap sayfalarını dürer gibi semâyı düreriz. Sonra da, ilk yaratışa başladığımız gibi mahlûkatı tekrar yaratırız. Enbiyâ, 21:104
129
Bakara: 26 Görmedin mi ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini Allah bilir? Ne zaman üç kişi aralarında fısıldaşacak olsa, dördüncüsü mutlaka Odur; dört kişilerse beşincisi Odur. Sayıları bundan az olsun, çok olsun, nerede olsalar Allah onlarla beraberdir. Sonra da Allah onlara yaptıklarını kıyamet gününde haber verir. Çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilir. Mücadele, 58:7
130
Bakara: 26 Sonuç: Azamet sıfatı, küçük şeyleri şümulü dışında bırakmaz, hepsini içine alır.
131
Bakara: 26 Yeni bir sûre indirildiğinde, onlardan “Bu sûre hanginizin imanını arttırdı?” diyenler olur. İman edenlere gelince, bu sûre gerçekten onların imanını arttırmıştır; onlar bununla sevinç duyarlar. İndirilen sûre, kalplerinde hastalık bulunanların da pisliğine pislik katar; sonunda onlar kâfir olarak ölürler. Tevbe, 9:
132
Bakara: 26 Fâsık: sınırı aşan, yoldan çıkan, haktan sapan, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelen “Allah fasıklar güruhuna yol göstermez” Mâide, 5:108; Tevbe, 9:24, 80; Saff, 61:5; Münafikun, 63:6
133
Bakara: 27 اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ۖ وَيَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ O fâsıklar, sözleştikten sonra Allah’ın ahdini bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlardır. Onlar, hüsrana düşmüş olanların tâ kendileridir.
134
Bakara: 27 Hani Rabbin, Âdem oğullarının bellerinden soylarını çıkarmış ve onları kendilerine karşı şahit tutmuştu. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorunca, onlar “Evet, Rabbimizsin, buna şahitlik ederiz” dediler. O sizi böylece şahit tuttu ki, kıyamet gününde “Biz bundan habersizdik” demeyesiniz. Veya “Bizden önceki atalarımız Allah’a ortak koşmuştu; biz onların ardından gelen bir nesildik. O bâtılı işleyenlerin yaptıkları yüzünden mi bizi helâk edeceksin?” demeyesiniz. Belki inkârdan vazgeçerler diye, âyetleri Biz iyice açıklıyoruz. A’râf, 7:
135
Bakara: 27 Peygamber sizi Rabbinize iman etmek için çağırıp dururken size ne oluyor ki Allah’a inanmayacakmışsınız? Üstelik O sizden ahit de almıştı. İman edecekseniz ne duruyorsunuz? Hadîd, 57:8
136
Bakara: 27 Ben size ant vermedim mi, ey Âdem oğulları, “Şeytana kul olmayın; o sizin apaçık düşmanınızdır. “Yalnız Bana kulluk edin; dosdoğru yol işte budur” diye? Yâsin, 36:60-61 Allah’ın size olan nimetini ve “İşittik ve itaat ettik” diyerek Ona verdiğiniz sözü hatırlayın. Allah’tan sakının. Çünkü Allah gönüllerde saklı olanı bilir. Mâide, 5:7
137
Bakara: 27 Allah peygamberlerden ahit alarak, “Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra, sizdeki kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde ona inanacak ve yardım edeceksiniz” buyurmuş ve sormuştu: “Bu ahdi kabul edip üstleniyor musunuz?” Onlar “Kabul ettik” dediler. Allah buyurdu ki: Şahit olun; Ben de sizinle beraber bu ahdin şahidiyim. Âl-i İmrân,, 3:81
138
Bakara: 27 Hani, kendilerine kitap verilenlerden, Allah, “Bu kitabı halka açıklayacak, onu asla saklamayacaksınız” diye ahit almıştı. Onlar ise bu ahdi kulak ardı edip az bir paraya satıvermişlerdi. Ne kötü bir alışverişti o! Âl-i İmrân, 3:187
139
Bakara: 27 Sözleştiğiniz zaman Allah’ın ahdini yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil tutarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Hiç kuşkusuz, Allah sizin işlediklerinizi görür. İpliğini sağlamca eğirdikten sonra tekrar bozan kadına benzemeyin. Bir topluluk diğer bir topluluktan daha kalabalık diye, yeminlerinizi aranızda bir fesat aracı yapmayın. Aslında Allah sizi bununla sınıyor; anlaşmazlığa düştüğünüz şeyi ise kıyamet gününde size açıklayacaktır. Nahl, 16:91-92
140
Bakara: 27 Benim adıma ahidleştikten sonra sözünden dönen kimsenin kıyamet gününde Ben hasmı olacağım. Buharî, Büyû’: 106 Söz verdiğinde sözünden döner (münafıklık alâmetlerinden) Buharî, İman: 24; Müslim, İman: 106
141
Bakara: 27 Ahid Ruhlar âleminde alınan söz
Nimetlerin karşılığında kullara düşen yükümlülükler Özel olarak alınan ahidler Allah adına verilen sözler Genel mânâda her türlü ahid
142
Bakara: 27 نقض مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ
binayı yıkmak, örülmüş ipi bozup dağıtmak, ahdi bozmak مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ Allah’ın emri: tekvinî emir teşriî emir
143
Bakara: 27 Ahdini bozan herkesin kıyamet gününde, “Bu filânın ahdini bozma alâmetidir” diye bir bayrağı olacaktır. Buharî, Cizye: 22; Müslim, Cihad: 11-17 Kıyamet gününde, ahdine riayet etmeyen herkesin arkasında bir bayrak bulunacak ve vefasızlığı nisbetinde bu bayrak yükseltilecektir. Şunu iyi bilin ki, ahdinden dönmek hususunda kamu yöneticisinden daha büyüğü yoktur. Müslim, Cihad:15-16
144
Bakara: 27 Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyler: akrabalık
iman kardeşliği Yaratan – yaratılan akıl – ilim ilim – amel ......
145
Bakara: 28 كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتاً فَاَحْيَاكُمْۚ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ Nasıl olur da Allah’ı inkâr edersiniz ki, siz cansız iken O size can verdi. Sonra O sizi öldürür; sonra yine diriltir; sonra da Onun huzuruna dönersiniz.
146
Bakara: 28 İnsanın cansız hali ve ilk yaratılışı
Sizi topraktan yaratması da Onun âyetlerindendir. Sonra siz birer beşer olarak yeryüzüne yayılırsınız. Rum, 30:20 Allah sizi önce topraktan, sonra bir damla sudan yarattı, sonra da sizi çiftler haline getirdi. Fâtır, 35:11
147
Bakara: 28 İlk yaratılış, ölüm, ikinci yaratılış / Öldüren de Allah
Size hayat veren, sonra öldüren, sonra tekrar dirilten de Odur. İnsan ise, doğrusu, pek nankördür. Hacc, 22:66 Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren, sonra da dirilten Allah’tır. Şerikleriniz arasında bunlardan herhangi birini yapabilecek birisi var mı? O her kusurdan münezzeh, onların ortak koştuklarından da yücedir. Rum, 30:40
148
Bakara: 28 İnsanın yaratılış ve ölümü
Cansız hali: toprak (Hz. Âdem) / cansız maddeler Birinci hayatı: dünya hayatı Ölümü: kabir hayatı İkinci hayatı: âhiret hayatı
149
Bakara: 28 Biz sizi topraktan yarattık; sonra ona döndürür, sonra bir kere daha ondan çıkarırız. Tâhâ, 20:55 Melekler ruhu alır almaz Cennet elbisesine ve kokularına sararlar. Öyle ki, o ruhtan, yeryüzünde bulunabilecek en güzel kokular yayılmaya başlar. Melekler onunla yükselirken, yanlarından geçtikleri melek toplulukları “Bu güzel koku da ne?” diye sorarlar. Onlar da “Bu filân oğlu filândır” diye, dünyada iken anıldığı en güzel isimlerle onu tanıtırlar / ..
150
Bakara: 28 Dünya semâsının sonuna geldiklerinde kapının açılmasını isterler ve onlara semâ kapıları açılır. Her semâ katından, böylece bir sonraki semâya uğurlanırlar. En sonunda yedinci semâya geldiklerinde Yüce Allah buyurur ki: “Kulumu İlliyyûn’a kaydedin ve tekrar yeryüzüne götürün. Zira Ben onları topraktan yarattım; sonra ona döndürür, sonra bir kere daha ondan çıkarırım. Bunun üzerine melekler onun ruhunu tekrar cesedine getirirler. Müsned, 4:287
151
Bakara: 28 Geri dönüş yok “Rabbimiz,” derler. “Bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ediyoruz. Şimdi bir çıkış yolu yok mu?” Onlara denir ki: Siz şunun için bu hale düştünüz: Allah’a bir olarak iman etmek için çağrıldığınızda inkâr ediyor, Ona ortak koşulunca inanıyordunuz. Artık hüküm, pek yüce ve pek büyük olan Allah’ındır. Mü’min, 40:11-12
152
Bakara: 28 İnanmamız gereken konular, Kur’ân ve Hadiste açık ifadelerle tekrar tekrar bize anlatılmıştır. Reenkarnasyon gibi hurafeler asla Kur’ân ve Hadiste haber verilmemiştir. Yeniden dünyaya dönüşün mümkün olmadığını ise birçok âyet açıkça ve defalarca bize bildirmiştir.
153
جمع – رجع – حشر – بعث - وقف Bakara: 28
Ona dönmek: Onun huzurunda toplanmak جمع – رجع – حشر – بعث - وقف İnsanların ve cinlerin hepsini huzurunda topladığı gün Allah “Ey cinler topluluğu, siz insanlardan pek çok kimseyi baştan çıkardınız” buyurur. Onların insanlar arasındaki dostları “Rabbimiz,” derler. “Biz birbirimizden yararlanarak Senin bize takdir ettiğin ecelimize eriştik.” Allah buyurur ki: Sizin yeriniz ateştir. Allah’ın diledikleri müstesna, hepiniz orada sürekli kalacaksınız. Muhakkak ki senin Rabbin her işi hikmetle yapan, herşeyi hakkıyla bilendir. En’âm, 6:128
154
Bakara: 28 İnkâr edenler, “Ne bu Kur’ân’a inanırız, ne de ondan öncekilere” dediler. Sen o zalimleri Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman bir görsen! Birbirlerine söz yetiştirmektedirler. Güçsüz olanlar, büyüklük taslayanlara derler ki: “Siz olmasaydınız biz mü’min olmuştuk.” Büyüklük taslayanlar da güçsüzlere derler ki: “Siz doğru yolu buldunuz da biz mi sizi yoldan çevirdik? Siz kendiniz mücrim olup çıkmıştınız.” Güçsüzler ise büyüklük taslayanlara “Gece gündüz işiniz düzenbazlıktı,” derler. “Böylece, Allah’a nankörlük edip de başkalarını ona denk tutmamızı emrediyordunuz.” Azabı gördüklerinde, için için pişmanlık duymaktadırlar. Biz ise o kâfirlerin boyunlarına boyundurukları geçirmişizdir. Onlar yaptıklarından başka birşeyle mi cezalanıyorlar? Sebe’, 34:31-33
155
Bakara: 29 هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍۜ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ۟ Yerde ne varsa hepsini sizin için O yarattı; bir de semâya yönelip onu yedi gök halinde düzenledi. O herşeyi hakkıyla bilendir.
156
Bakara: 30 وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ Hani Rabbin meleklere “Yeryüzünde bir halife yapacağım” buyurmuş, onlar da şöyle demişlerdi: “Biz Seni hamdinle tesbih ve takdis edip dururken, orada bozgunculuk edip kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” Rabbin ise, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” buyurmuştu.
157
خليفة – خلفاء - خلائف Bakara: 30
Başka milletlerin arkasından dünyaya gelen Yeryüzünde Allah adına, Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda hareket eden ve tasarrufta bulunan
158
Bakara: 30 İnsan: Âlemlerin Rabbine doğrudan muhatap olur
Âlemlerdeki bütün Esmâ tecelliyatını müşahede edip anlayabilir Bütün mahlûkatın tesbihatını anlar Yerde ve gökte tasarrufta bulunur Esmâ-i İlâhiyeyi kendi iradeli fiil ve eserleriyle ayrıca aksettirir Bütün mahlûkatın tesbihat ve ibadetlerini tercüme ederek Âlemlerin Rabbine sunar
159
Bakara: 30 Âdem’in (a.s.) peygamberliği:
Sonra Âdem, Rabbinden öğrendiği sözlerle tövbe etti; Rabbi de onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O tövbeleri kabul eden ve merhameti pek geniş olandır. Bakara, 2:37 (Bk. Bakara, 2:33, 35; A’râf, 7:19; Tâhâ, 20:117)
160
Bakara: 30 Onlar, Âdem’in soyundan, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızdan, İbrahim ile Yakub’un ve hidayet verip seçkin kıldığımız kimselerin soyundan, Allah’ın nimetlerine erişmiş peygamberler idi. Onlara Rahmân’ın âyetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlardı. Meryem, 19:58
161
Bakara: 30 Allah Âdem’i, Nuh’u, İbrahim’in ailesini ve İmrân ailesini âlemlere seçkin kıldı. Âl-i İmrân, 3:33 “İlk peygamber kimdir?” sorusuna Resulullahın (s.a.v.) cevabı: “Âdem aleyhisselâm.” Müsned, 5:178, 179, 265
162
Bakara: 31 وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُ۫ن۪ي بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ Âdem’e bütün isimleri öğretti, sonra da onları meleklere gösterip “Sözünüzde doğru iseniz, haydi, bunların isimlerini Bana söyleyin” buyurdu.
163
Bakara: 32 قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ Melekler “Seni her türlü noksandan yüce tutarız,” dediler. “Senin bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yoktur. Hiç şüphesiz Sen Alîmsin, Hakîmsin.”
164
Bakara: 33 قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۚ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۙ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ Allah “Ey Âdem, bunların isimlerini onlara söyle” buyurdu. Âdem onların isimlerini meleklere bildirince, Allah “Ben size demedim mi,” buyurdu, “Ben göklerin ve yerin gizliliklerini de bilirim, sizin açığa vurduğunuz ve saklamış olduğunuz şeyi de bilirim diye?”
165
Bakara: 31-33 Âdem’e öğretilen isimler: eşyanın isimleri
kavram bilgisi isimlendirme kabiliyeti bütün ilimler, fen ve san’atlar Esmâ-i İlâhiye
166
Bakara: 31-33 Âdem’e bütün isimlerin öğretilmesi:
hilâfet-i kübrâ – ilim münasebeti meleklere karşı mucizesi insanı insan yapan: ilim
167
Bakara: 31-33 Yaratan Rabbinin adıyla oku. . . .
Kalemle yazmayı öğreten Odur. İnsana bilmediklerini öğreten Odur. Alâk, 96:1-5 Nûn. And olsun kaleme ve yazdıklarına. Kalem, 68:1
168
Bakara: 31-33 Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras bırakmazlar, ancak ilim bırakırlar. Kim o mirası alırsa, pek büyük bir kısmete konmuş demektir. Ebû Dâvud, İlim: 1; Tirmizî, İlim: 19
169
Bakara: 31-33 Âlimin âbide üstünlüğü, sizin en aşağıda olanınıza benim üstünlüğüm gibidir. İnsanlara hayrı öğretenlere Allah rahmet eder; Onun melekleri, gökler ve yer ahalisi, hattâ yuvasındaki karınca, hattâ balıklar bile ona dua eder. Tirmizî, İlim: 19
170
Bakara: 31-33 Melekçe itiraf: Her türlü ilim Allah’tan
O herşeyi bilir; biz Onun öğrettiği kadar biliriz Kime ne nasip edeceğini de O bilir Onun her işi hikmetlidir; dilediği kuluna ilim vermesi de sonsuz hikmetiyledir Alîm ve Hakîm Onun sıfatıdır
171
Bakara: 31-33 Meleklerin Âdem karşısında acze düşmesi:
Kendilerine verilen ilim ve kabiliyet ile Âdem’e verilenin farkını gördüler Bir tür istişare dersi: Keyfî değil, ilme dayanan rey: “Ben sizin bilmediğinizi biliyorum” Sana gelen ilimden sonra sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman zalimlerden olursun. Bakara, 2:145
172
Bakara: 34 وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ Meleklere “Âdem’e secde edin” dediğimizde, İblis’ten başka hepsi secdeye kapandı. O ise bundan kaçındı ve büyüklük taslayarak kâfir oldu.
173
Bakara: 34 Secde: saygı secdesi
Hani Yusuf babasına demişti ki: “Babacığım, ben on bir yıldız ile Güneşin ve Ayın bana secde ettiklerini gördüm.” Yusuf, 12:4 Anne ve babasını tahtına çıkardı. Hepsi birden onun önünde secdeye kapandılar. Yusuf, 12:100
174
Bakara: 34 Mescidler Allah içindir; sakın Allah ile beraber başka birisine dua etmeyin. Cin, 72:18 Gece, gündüz, Güneş ve Ay da Onun âyetlerindendir. Siz ne Güneşe, ne de Aya secde etmeyin; bütün bunları yaratan Allah’a secde edin — eğer sadece Ona kulluk edecekseniz. Fussılet, 41:37
175
Bakara: 34 Hani Rabbin meleklere “Âdem’e secde edin” demişti de, İblis hariç hepsi secde etmişti. O ise cinlerden idi ve Rabbinin emrinden çıkmıştı. Şimdi siz, Beni bırakıp da, düşmanınız oldukları halde onu ve soyunu mu dost edineceksiniz? Zalimler için ne kötü bir takastır bu! Kehf, 18:50
176
Bakara: 34 Özet: Âdem’in (insanın) diğer mahlûkata üstünlük sebebi: ilim Meleklerin cevabı: secde İblis’in cevabı: isyan
177
Bakara: 35 وَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَداً حَيْثُ شِئْتُمَاۖ وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ Âdem’e de dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin Cennete yerleşin. Orada istediğiniz yerden bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa kendinize yazık edersiniz.”
178
Bakara: 36 فَاَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَاَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا ف۪يهِۖ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۚ وَلَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ Derken Şeytan, ayaklarını kaydırdı da onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de “İnin aşağı,” dedik. “Artık birbirinize düşman olarak yaşayacaksınız. Yeryüzünde sizin için belirli bir vakte kadar bir yerleşim ve bir nasip vardır.”
179
Bakara: 35-36 Cennet: Bizim bildiğimiz Cennet
“Ey Âdem,” buyurduk. “İşte bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın o sizi Cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun. “Orada senin için ne açlık vardır, ne çıplaklık. “Susuzluk duymazsın, güneşin sıcağını da çekmezsin.” Tâhâ, 20: Arzda sizin için belirli bir vakte kadar bir yerleşim ve bir nasip vardır. Bakara, 2:36
180
Bakara: 35-36 Ağaç: meçhul Yılan: asılsız
Şeytan ona vesvese verdi. “Âdem,” dedi. “İster misin, sana ebediyet ağacının veya hiç son bulmayacak bir saltanatın yolunu göstereyim?” Tâhâ, 20:120 Yılan: asılsız Şeytan Cennete nasıl girdi: meçhul
181
Bakara: 35-36 “Sen ve eşin” Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan Rabbinizden sakının ki, o tek candan da eşini yarattı, ikisinden ise nice erkekler ve kadınlar türetti. Onun adını vererek birbirinizden istekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Şurası muhakkak ki, Allah sizi görüp gözetmektedir. Nisâ, 4:1
182
Bakara: 35-36 Düşünüp ibret alırsınız diye herşeyden çiftler yarattık.
Zâriyât, 51:49 Her türlü kusurdan uzaktır o Allah ki, yerin bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden ne varsa çiftler halinde yaratmıştır. Yâsin, 36:36 Yeri de kupkuru görürsün; fakat üzerine suyu indirdiğimizde kıpırdanır, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir. Hacc, 22:5
183
Bakara: 35-36 “Zalimlerden olmayın”
zulüm: Allah’ın koyduğu sınırı aşmak, haddi tecavüz etmek, hakkı ait olmayan yere vermek temlik – ibaha Allah’ın ahdi Biz onlara zulmetmedik; onlar kendilerine yazık ettiler. Rabbinin emri geldiğinde, Allah’ın yanı sıra yalvardıkları tanrılarından hiçbir fayda görmediler; tersine, onlar ancak hüsranlarını arttırdı. Hûd, 11:101
184
Bakara: 35-36 O ağaçtan yediklerinde kendilerine çirkin yerleri görünüverdi de Cennet yapraklarıyla örtünmeye çalıştılar. Böylece Âdem Rabbine karşı geldi ve şaşıp kaldı. Tâhâ, 20:121 Ey Âdem oğulları! Anne ve babanızın örtülerini çekip çirkin yerlerini ortaya çıkararak onları Cennetten çıkardığı gibi, sakın Şeytan sizi de fitneye düşürmesin. Çünkü şeytan ve askerleri, sizin onları göremediğiniz taraftan sizi görürler. Biz ise o şeytanları, iman etmeyenlere dost kılmışızdır. A’râf, 7:27
185
Bakara: 35-36 “Şu ağaca yaklaşmayın”
meyvesinden yemeyin: suça götürecek vesileyi ortadan kaldırmak “Zinaya yaklaşmayın” (İsrâ, 17:32) “Fuhşiyatın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın” (En’âm, 6:151) “Rüştüne erinceye kadar yetimin malına yaklaşmayın; ancak en güzel bir şekilde yaklaşırsanız o başkadır” (En’âm, 6:152; İsrâ, 17:34)
186
Bakara: 35-36 Birbirinize düşman olarak inin
Şeytan size düşmandır; siz de onu düşman belleyin. O, kendi taraftarlarını alevli ateşte barınmaya çağırır. Fâtır, 35:6 Şeytanın düşmanlığındaki hikmet: insan neslinin tekâmülü
187
Bakara: 37 فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ Sonra Âdem, Rabbinden öğrendiği sözlerle tövbe etti; Rabbi de onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O tövbeleri kabul eden ve merhameti pek geniş olandır.
188
Bakara: 37 O ağaçtan yediklerinde kendilerine çirkin yerleri görünüverdi de Cennet yapraklarıyla örtünmeye çalıştılar. Böylece Âdem Rabbine karşı geldi ve şaşıp kaldı. Sonra Rabbi onu peygamber seçti, ona tövbe nasip etti ve yol gösterdi. Tâhâ, 20:
189
Bakara: 37 sen aralarında olduğun müddetçe Allah onları cezalandıracak değildir. Onlar bağışlanma isterken de Allah onları cezalandıracak değildir. Enfâl, 8:33 Rabbinizden af dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. “Tâ ki üzerinize bol bol yağmur yağdırsın. “Size mal ve evlât nasip etsin, bağlar yeşertsin, ırmaklar akıtsın. “Size ne oluyor ki Allah’tan öyle bir büyüklük ummuyorsunuz? Nuh, 71:10-13
190
Bakara: 37 Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler, tâ ki kurtuluşa eresiniz. Nur, 24:31 Ey iman edenler! İçten ve kesin bir tövbe ile Allah’a dönün. Bakarsınız, Rabbiniz sizin günahlarınızı örter ve sizi, altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün, Allah’ın Peygamberi ve beraberindeki iman edenleri utandırmayacağı gündür. O gün onların nuru önlerinde ve sağlarında koşarken, onlar da “Rabbimiz, nurumuzu tamamla ve bizi bağışla; Senin herşeye gücün yeter” diye dua etmektedirler. Tahrim, 66:8
191
Bakara: 37 Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’tan beni bağışlamasını diler ve tövbe ederim. Buharî, Daavât: 3 Allah Tealâ gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüz elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam eder. Müslim, Tevbe: 31
192
Bakara: 38 قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَم۪يعاًۚ فَاِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنّ۪ي هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ Onlara dedik ki: Hepiniz oradan inin. Benden size hidayet eriştiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar.
193
Bakara: 39 وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise ateş ehlidir; orada sürekli kalırlar.
194
Bakara: 38-39 Buyurdu ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Benden size bir hidayet eriştiğinde Benim doğru yoluma uyan kimse asla sapmaz ve bedbaht da olmaz. Tâhâ, 20:123 Benden hidayet eriştiğinde: gazap söz konusu değil
195
Bakara: 38-39 Aslî günah söz konusu değil:
Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. En’âm, 6:164; İsrâ, 17:15; Fâtır, 35:18; Zümer, 39:7
196
Bakara: 38-39 Arz’a iniş: Cennet ile başlangıç: hilâfetin tahakkuku
imtihan meydanının açılması (Gece gündüze muhtaç / Bana da sen lâzımsın) insan ile şeytanın inişlerindeki fark Cennet ile başlangıç: asıl vatan / tekrar dönülecek yer şeytanın düşmanlığını göstermek
197
Bakara: 38-39 İnsan neslinin yeryüzünde zuhuru:
Âdem ile Havvâ’dan Cennetten iniş Ne korkar, ne üzülürler korku: istikbal hakkında üzüntü: mazi hakkında Dönüşte Cennet de, Cehennem de herkesin kendi emeği ile kazanılacak
198
Bakara: 35 يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَوْفُوا بِعَهْد۪ٓي اُو۫فِ بِعَهْدِكُمْ وَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve Bana verdiğiniz sözü tutun ki, Ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Bir de, sadece Benden korkun.
199
Bakara: 40 İSRAİL = YAKUB Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in kendisine haram ettikleri dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına helâl idi. De ki: Getirin Tevrat’ı da okuyun, eğer sözünüzde haklı iseniz. Âl-i İmrân, 3:93 Onlar, Âdem’in soyundan, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızdan, İbrahim ile İsrail’in ve hidayet verip seçkin kıldığımız kimselerin soyundan, Allah’ın nimetlerine erişmiş peygamberler idi. Onlara Rahmân’ın âyetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlardı. Meryem, 19:58
200
Bakara: 40 İSRAİL = Abdullah? (isrâ + îl)
İsrail’e nisbet (بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ ) : tergîb (Allah’ın halis kulunun çocukları) فَارْهَبُونِ : terhîb
201
Bakara: 40 “Nimetlerimi hatırlayın”
Hani, Musa kavmine, “Ey kavmim,” demişti. “Aranızdan peygamberler göndermekle, sizi hükümran kılmakla ve dünyada kimseye vermediğini size vermekle Allah’ın size lütfettiği nimeti hatırlayın.” Mâide, 5:20 Devam eden âyetlerde nimetler sayılacak
202
Bakara: 36 وَاٰمِنُوا بِمَٓا اَنْزَلْتُ مُصَدِّقاً لِمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُٓوا اَوَّلَ كَافِرٍ بِه۪ۖ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَناً قَل۪يلاًۘ وَاِيَّايَ فَاتَّقُونِ Elinizde olanı doğrulayıcı olarak indirdiğime de iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Âyetlerimi az bir kazançla değişivermeyin. Ve yalnız Benden korkun.
203
Bakara: 41 وإياي فارهبون / وإياي فاتقون Rahbet: havf
وإياي فارهبون / وإياي فاتقون Rahbet: havf İttika: yapılmaması gereken bir şeyin yapılması halinde taayyün eden cezadan korkma (F. Razi)
204
Bakara: 41 Yalnız Allah’tan korkmak = korkudan emin olmak
Onlar öyle kimselerdir ki, halk onlara “İnsanlar size karşı toplandı; onlardan korkun” dediği zaman, bu onların imanını arttırdı ve dediler ki: “Bize Allah yeter; ne güzel vekildir O.” Sonra da, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan, Allah’ın nimeti ve lütfuyla döndüler ve Allah’ın rızasına eriştiler. Allah ise pek büyük lütuf sahibidir. İşte bu ancak şeytandır ki, dostlarını böylece korkutur. Siz ondan korkmayın; eğer mü’min iseniz Benden korkun. Âl-i İmrân, 3:
205
Bakara: 41 Onlardan korkmayın, Benden korkun.
Peygamberler, Allah’ın gönderdiklerini eksiksiz olarak tebliğ eden ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmaksızın sadece Ondan korkan kimselerdir. Hesap görücü olarak da Allah kâfidir. Ahzâb, 33:39
206
Hakkı bâtıl ile karıştırmayın; bile bile hakkı gizlemeyin.
Bakara: 42 وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ Hakkı bâtıl ile karıştırmayın; bile bile hakkı gizlemeyin.
207
Bakara: 42 1. Hakka bâtılı bulaştırmayın 2. Hakkı gizlemeyin
1. En zahir mânâsı: Hak dine bâtıl inanışları bulaştırmayın Genel prensip: Doğruya yanlış bulaştırmayın
208
Bakara: 42 Kitap Ehlinden bir kısmı da var ki, kitabı okurken dillerini eğip bükerler — tâ ki, okudukları şeyi kitaptan sanasınız. Oysa o kitaptan değildir. Bir de derler ki, “Bu Allah katındandır.” Oysa o Allah katından değildir. Böylece, bile bile Allah hakkında yalan söyleyip dururlar. Âl-i İmrân, 3:78
209
Bakara: 42 Ey Kitap Ehli! Niçin hakkı bâtıl ile karıştırıyor ve bildiğiniz halde hakikati gizliyorsunuz? Âl-i İmrân, 3:71 İman eden ve imanlarına zulüm bulaştırmamış olanlar — korkudan emin olmak işte onların hakkıdır; doğru yolda olanlar da onlardır. En’âm, 6:82
210
Bakara: 42 Bir de, Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan, Allah’a da bir pay ayırdılar ve akıllarınca “Bu Allah’ın, bu da şeriklerimizin” dediler. Şeriklerinin payını Allah için ayırdıklarına katmazlar; ama Allah için ayırdıklarını şeriklerinin payına katarlar. Ne kötü birşeydir o hükmettikleri! İşte böylece, müşriklerin çoğuna, insan ve cin şeytanlarından olan ortakları, dinlerini karıştırarak onları mahvetmek için, çocuklarını katletmeyi bile hoş göstermiştir. Allah dileseydi onlar bunu yapamazdı; onun için sen onları uydurduklarıyla baş başa bırak. En’âm, 6:
211
Bakara: 42 Şeytanlar semâ ehlinden kulak hırsızlığıyla öğrendiği bir habere yüz yalan katarak dostlarına iletirler. Bk. Buharî, Tefsir: 15:1; Müslim, Selâm: Her peygambere insan ve cin şeytanlarını Biz böylece düşman ettik ki, bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler ilham ederler. Eğer Rabbin dileseydi onlar bunu yapamazdı; onun için sen onları uydurduklarıyla baş başa bırak. En’âm, 6:112
212
Bakara: 42 2. Bile bile hakkı gizlemeyin:
Şahitliği saklamayın. Onu saklayanın tâ kalbi günahkâr olur. Allah ise sizin yaptıklarınızı bilir. Günah onun kalbine işler ve iman mahalli olan kalbi günahkâr hale getirir. Bakara, 2:283 Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu, kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Yine de onlardan bir zümre var ki, bile bile hakkı gizliyor. Bakara, 2:146
213
Bakara: 42 Biz onları kitapta insanlara açıkladıktan sonra, indirmiş olduğumuz delilleri ve hidayeti saklayanlara gelince: Allah onları rahmetinden uzak tutar; lânet edebilecek olanlar da onlara lânet eder. Bakara, 2:159
214
Bakara: 42 Allah’ın indirdiği kitaptan birşeyi gizleyen ve onu az bir para karşılığında satan kimselere gelince, onlar ancak karınlarına ateş dolduruyorlar. Kıyamet gününde Allah ne onlarla konuşur, ne de kendilerini temize çıkarır; onların hakkı, acı bir azaptır. Onlar doğru yolu sapıklıkla, bağışlanmayı azapla değiştirmiş olan kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklı şey bunlar! Bakara, 2:174
215
Bakara: 42 Hani, kendilerine kitap verilenlerden, Allah, “Bu kitabı halka açıklayacak, onu asla saklamayacaksınız” diye ahit almıştı. Onlar ise bu ahdi kulak ardı edip az bir paraya satıvermişlerdi. Ne kötü bir alışverişti o! Âl-i İmrân, 3:187 Onlar, kendileri cimrilik ettiği gibi başkalarını da cimriliğe teşvik eden ve Allah’ın onlara lütfettiği nimetleri saklayan kimselerdir. Biz ise o kâfirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır. Nisâ, 4:37
216
Bakara: 43 وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِع۪ينَ Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükûa varın.
217
Bakara: 43 İman + amel-i salih Namaz: bedenî / ferdî
Zekât: malî / içtimaî Cemaat: içtimaî Önceki ümmetlerde de bu ibadetler vardı
218
Bakara: 43 Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha faziletlidir. Buharî, Ezan: 30; Müslim, Mesâcid: 249 Bir beldede veya kırda üç kişi beraber bulunur da namazı cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları avucunun içine alır. Onun için, cemaate devam edin; yoksa sürüden ayrılan koyunu kurt kapar. Ebû Dâvud, Salât: 46
219
Bakara: 44 اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ وَاَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ Yoksa kitabı okuyup durduğunuz halde, insanlara iyiliği öğütleyip de kendinizi unutur musunuz? Aklınızı başınıza almayacak mısınız?
220
Bakara: 44 Birr: her türlü hayra şamil / geniş hayır / ihsanın en ileri derecesi Birr güzel ahlâktır. İsm (إثم) ise içini tırmalayan ve insanların muttali olmasını istemediğin şeydir. Müslim, Birr: 14-15
221
Bakara: 44 Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?
Vaktinde kılınan namaz. Sonra hangisi? Birru’l-vâlideyn. Sonra hangisi: Allah yolunda cihad. Buharî, Cihad: 1; Müslim, İman:
222
Bakara: 44 Birr demek, yüzünüzü doğuya, batıya çevirmek demek değildir. Birr, o kimsenin hayra ermesidir ki, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmış; yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara, ihtiyacından dolayı isteyene, esaret altındakilere malından seve seve vermiş; namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiştir. Onlar, sözleştikleri zaman sözlerinde duran kimselerdir. Onlar, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. Onlar sadıkların tâ kendisi, onlar takvâ sahiplerinin tâ kendisidir. Bakara, 2:177
223
Bakara: 44 Sana hilâlleri soruyorlar. De ki: O, insanlar ve hac için zaman ölçüleridir. Birr, evlere arkadan girmekle olmaz. Asıl birr, takvâ sahibi olanın hayra erişidir. Evlere kapılarından girin ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Bakara, 2:189
224
Bakara: 44 Tarafımızdan ona [Yahyâ’ya] bir şefkat ve bir arınmışlık verdik. O da takvâ sahibi bir kul oldu. Anne-babasına iyilik ederdi (berr); isyankâr bir zorba değildi. Selâm olsun ona doğduğu gün, öldüğü gün ve diriltileceği gün. Meryem, 19:13-15
225
Bakara: 44 Çocuk dedi ki: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı. “Bulunduğum her yerde beni mübarek kıldı. Hayatta olduğum müddetçe bana namazı ve zekâtı öğütledi. “Beni anneme hayırlı bir evlât (berr) kıldı; bedbaht bir zorba yapmadı. “Doğduğum gün de, öldüğüm gün de, diriltileceğim gün de bana selâm olsun.” Meryem, 19:30-33
226
Bakara: 44 Sevdiğiniz şeylerden bağışta bulunmadıkça birr’e ermiş olmazsınız. Sizin hayır için harcadığınız herşeyi ise Allah bilir. Âl-i İmrân, 3:92 Sizi Mescid-i Haramın ziyaretinden alıkoydukları için bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Birr ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın cezası pek çetindir. Mâide, 5:2
227
Bakara: 44 Bundan önce biz Ona dua ederdik. Gerçekten O Berr’dir, Rahîm’dir. Tûr, 52:28 Kul hakkında: iyilik yapan Allah hakkında: iyiliğin karşılığını veren
228
Bakara: 44 Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir. Saf, 61:2-3 Şuayb “Ey kavmim, söyleyin bana,” dedi. “Ya ben Rabbimden açık bir delil üzere isem ve O bana kendi katından güzel bir rızık nasip etmişse? Size yasakladığım şeyler konusunda söylediklerimin aksini yaparak size ters düşmek istemem. Ben ancak elimden geldiği kadar ıslaha çalışıyorum. Başarmam da ancak Allah’ın yardımıyla olur. Ben Ona tevekkül ettim, Ona yöneliyorum. Hûd, 11:88
229
Bakara: 44 Cehennem ahalisi, karnından dışarı fırlamış bağırsaklarıyla kendi etrafında dönüp durana adama sorar: “Sen dünyada iken iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmıyor muydun?” “Evet, ama iyiliği tavsiye eder, kendim yapmazdım. Kötülükten sakındırır, kendim yapardım.” Buharî, Bed’ü’l-Halk: 10; Müslim, Zühd: 51
230
Bakara: 45 وَاسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ وَاِنَّهَا لَكَب۪يرَةٌ اِلَّا عَلَى الْخَاشِع۪ينَۙ Sabır ve namazla yardım isteyin. Ancak bu huşû sahiplerinden başkasına pek ağır gelir.
231
Bakara: 45 Sabır: musibete / tâate / ma’siyetten
Sabret. Çünkü Allah muhsinlerin emeğini zayi etmez. Hûd, 11:115 Sabret; senin sabrın da ancak Allah’ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma; kurdukları tuzaklar yüzünden de için daralmasın. Allah takvâ sahipleriyle ve muhsinlerle beraberdir. Nahl, 16:
232
Bakara: 45 Onların söylediklerine sabret ve güzellikle onlardan uzaklaş. Müzzemmil, 73:10 (ikinci inen sûre) Rabbin için sabret. Müddessir, 74:7 (üçüncü inen sûre) Sabret; Allah’ın vaadi gerçektir. Günahın için bağışlanma dile ve akşam sabah Rabbini hamd ile tesbih et. Mü’min, 40:55
233
Bakara: 45 Azim ve sebat sahibi peygamberler nasıl sabrettiyse, sen de sabret; onlar için acele etme. Kendilerine vaad olunan günü gördüklerinde, onlar dünyada gündüzün bir saatinden fazla kalmadıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmışların güruhundan başkası helâk olur mu hiç? Ahkaf, 46:35
234
Bakara: 45 Oğlum, namazı dosdoğru kıl, iyiliği tavsiye et, kötülükten sakındır, başına gelene sabret. İşte bunlar, uğrunda azmedilmeye değer işlerdendir. Lokman, 31:17 Ey iman edenler! Sabredin; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; cihad için hazırlıklı olun ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. Âl-i İmrân, 3:200
235
Bakara: 45 Ey iman edenler, sabır ve namazla yardım isteyin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Bakara, 2:153 Tarafımdan şunu söyle: Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için bir güzellik vardır. Allah’ın arzı da geniştir. Sabredenlere ise mükâfatları hesapsız şekilde verilecektir. Zümer, 39:10
236
Bakara: 45 Ey iman edenler! Sizden olmayanları içli dışlı dost edinmeyin. Onlar size zarar vermekte kusur etmezler, sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır; gönüllerinde sakladıkları ise daha da büyüktür. Size âyetlerimizi böylece açıklamış bulunuyoruz — eğer aklınızı kullanacaksanız. Siz onları seven kimselersiniz; oysa onlar sizi sevmezler. Ayrıca siz kitabın bütününe inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında “İnandık” derler; kendi başlarına kaldıkları zaman da size duydukları kin yüzünden parmaklarını ısırırlar. Onlara “Kininizle geberin!” de. Allah, hiç şüphesiz, gönüllerde yatanı bilmektedir. Size bir iyilik erişirse bu onları üzer. Başınıza bir kötülük geldiğinde ise sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onlar size hiçbir zarar veremezler. Zira Allah onların bütün yaptıklarını kuşatmıştır. Âl-i İmrân,
237
Bakara: 45 Gerçek şu ki, içinizden cihad eden ve sabredenleri ayırt edinceye ve sözlerinizin doğruluğunu meydana çıkarıncaya kadar Biz sizi imtihan etmeye devam edeceğiz. Muhammed, 47:31
238
Bakara: 45 Sabır imanın yarısıdır.
Hâkim, Müstedrek, 2:446 İbni Mes’ud: İmanın yarısı sabır, yarısı şükür. Sabretmeye gayret eden kimseye Allah sabır verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve büyük bir nimet verilmemiştir. Buharî, Zekât: 50; Müslim, Zekât: 124
239
Bakara: 45 Asra yemin olsun, İnsan hüsrandadır.
Ancak iman edip güzel işler yapanlar ve birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyenler müstesna. Asr, 103:1-3 Onlar ve atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi işler yapmış olanlar Adn Cennetlerine girerler. Melekler de her bir kapıdan onların yanına varırlar. “Sabrettiğiniz için selâm olsun size,” derler. “Dünya yurdunun ne güzel sonucudur bu!” Ra’d, 13:23-24
240
Bakara: 45 Huşû’: Allah karşısında saygı ve tâzim sebebiyle Ona boyun eğme, ibadetlerde tam bir sükûnet ve tevazu içinde bulunma Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar namazlarında huşû içindedirler. Mü’minûn, 23:1-2 Namazdaki huşû: kişinin namaza durduğu zaman sağında ve solunda kimlerin bulunduğunu bilmeyecek derecede kendisini ibadete vermesi
241
Bakara: 45 De ki: Ona ister inanın, ister inanmayın. Kendilerine daha önce ilim verilenlere Kur’ân okunduğu zaman, onlar yüz üstü secdeye kapanırlar. “Rabbimizi her türlü kusurdan uzak tutarız,” derler. “Hiç kuşku yok ki, Rabbimizin vaadi gerçekleşecektir.” Böylece ağlayarak yüzüstü kapanırlar. Zira Kur’ân onların huşûunu arttırır. İsrâ, 17:
242
Bakara: 45 Onun [Zekeriyya] duasını kabul ettik. Ona Yahya’yı verdik ve eşini de iyileştirdik. Onların hepsi de hayırda yarışırlar ve hem ümit ederek, hem de korkarak Bize dua ederlerdi. Onlar Bize karşı huşû içinde kimselerdi. Enbiyâ, 21:90
243
Bakara: 46 اَلَّذ۪ينَ يَظُنُّونَ اَنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَاَنَّهُمْ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ۟ Onlar, Rablerine kavuşacaklarına ve Ona döneceklerine inanan kimselerdir.
244
Bakara: 46 Zan: inanma / sanma / bilme / yakîn / şek
Defteri sağından verilen, “Alın,” der, “okuyun kitabımı. “Ben zaten hesaba çekileceğimi biliyordum.” Hâkka, 69:19-20
245
Bakara: 46 Allah’a kavuşacaklarını bilenler ise dediler ki: “Nice küçük topluluklar, Allah’ın izniyle nice kalabalık topluluklara üstün gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” Bakara, 2:249 Onlar birgün diriltileceklerini hiç ummuyorlar mı? Mutaffifîn, 83:4
246
Bakara: 46 Lika’: kavuşma
Ey insan! Sen Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp çabalar, sonunda Ona kavuşursun. İnşikak, 84:6 Bize kavuşmayı ummayan, dünya hayatına razı olup onunla tatmin olan ve âyetlerimizden habersiz davrananlara gelince: Kazandıkları günahlar yüzünden, onların varacakları yer ateştir. Yunus, 10:7-8
247
Bakara: 46 O Allah ki, gökleri, gördüğünüz gibi, direksiz yükseltti, sonra da Arş üzerine kuruldu, Güneşi ve Ayı emrine boyun eğdirdi. Onların hepsi de belirlenmiş bir vakte kadar akıp gitmektedir. O herşeyi yerli yerince tedbir ve idare eder; Rabbinize kavuşacağınızı kesin olarak bilmeniz için de âyetleri iyice açıklar. Ra’d, 13:2
248
Bakara: 46 De ki: Ben de sizin gibi bir beşerim. Ancak bana, “Tanrınız tek bir Tanrıdır” diye vahyedilmiştir. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, güzel işler yapsın ve Rabbinin ibadetine hiç kimseyi ortak etmesin. İsrâ, 17:110 Kim Allah’a kavuşmayı ümit ediyorsa, bilsin ki, Allah’ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O herşeyi işitir, herşeyi bilir. Ankebût, 29:5
249
İnternet adresleri utesav.org.tr facebook.com/yazarumitsimsek
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.