AKRABALIK İLİŞKİLERİ VE KOMŞU HAKKI
NİSA SURESİ 36. AYET وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا ﴿٣٦﴾ Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.
Bu ayette müminlere on görev verilmektedir: İnsana her şeyi esirgemeden vermiş olan Allah’a ibadet etmek ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamak Ana babaya saygıda kusur etmemek evlatlık görevini yerine getirmek Akrabayı koruyup gözetmek ve onlara iyi davranmak Yetimlere sahip çıkmak
Fukaraya yardım etmek Yakın komşuya iyilik etmek Uzak komşuya iyilik etmek Yoldan gelen kimseye ve misafire ikram etmek Köle ve cariye gibi himayeye muhtaç olanlara yardım etmek
Akraba nedİR “Kişiye Neseb Bakımından Yakın Olan Kimseler” Arapçada “yakın” anlamına gelen “karib” kelimesi bu genel manası yanında özellikle biriyle aynı soydan olan kimseyi ifade eder. Akrabalık bu vasfı taşıyanlara karşılıklı birtakım hak ve vazifeler yükler. Bu durum “akrabalık hukuku” olarak da tarif edilir. Kuran-ı kerim ve hadislerde akrabalık bağlarının karşılıklı ziyaret haberleşme maddi ve manevi yardımlaşma gibi çeşitli yollarla korunması ve güçlendirilmesi üzerinde hassasiyetle durulur. Akraba arasındaki bu ilişkiye dini ahlaki bir tabir olarak “sıla-i rahim” denir.
Cenab-ı hak rahim diye adlandırılan akrabalık bağına rahman ve rahim esma-yı ilahiyesinden türeyen bir isim vermiş ve ; “O’na riayet edene ben de iyilik ve ihsanda bulunurum. O’nu koparanı da lütuf ve merhametimden mahrum bırakırım buyurmuştur.” (Ebu Davud, Zekat,45/1694)
وعنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إِنَّ اللَّه تَعَالى خَلَقَ الخَلْقَ حَتَّى إِذَا فَرَغَ مِنْهُمْ قَامَتِ الرَّحِمُ ، فَقَالَتْ : هذا مُقَامُ الْعَائِذِ بِكَ مِنَ الْقَطِيعةِ ، قال : نَعَمْ أَمَا تَرْضينَ أَنْ أَصِلَ مَنْ وَصَلَكِ ، وَأَقْطَعَ مَنْ قَطَعَكِ ؟ قالت : بَلَى ، قال فذلِكَ ، ثم قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : اقرءوا إِنْ شِئتُمْ : { فهَلِ عَسَيْتمْ إِن تَولَّيتُم أَنْ تُفسِدُوا في الأَرْضِ وتُقطِّعُوا أَرْحامكُمْ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أُولَئِكَ الذين لَعنَهُم اللَّهُ فأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَى أَبْصَارَهُمْ } [ محمد : 22 ، 23 ] متفقٌ عليه
Yine Ebû Hüreyre (r. a) den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s. a Yine Ebû Hüreyre (r.a) den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ varlıkları yaratma işini tamamlayınca, akrabalık bağı (rahim) ayağa kalkarak: - (Huzurunda) bu duruş, akrabalık bağını koparan kimseden sana sığınanın duruşudur, dedi. Allah Teâlâ: - Pekâlâ, seni koruyup gözeteni gözetmeme, seninle ilgisini kesenden rahmetimi kesmeme râzı değil misin? diye sordu. Akrabalık bağı: - Evet, râzıyım, dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ: - Sana bu hak verilmiştir, buyurdu. Bunları anlattıktan sonra Resûlullah (s.a.s): - İsterseniz (bunu doğrulayan) şu âyeti okuyunuz, buyurdu: “Ey münâfıklar! Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabalarla ilginizi kesersiniz, değil mi? İşte Allah’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır” [Muhammed sûresi (47), 22-23]. Buhârî, Tefsîru sûre 47, Edeb 13, Tevhîd 35; Müslim, Birr 16
Diğer taraftan sıla-i rahimde bulunmak doğrudan imanla alakalı bir hadisedir. Nitekim Peygamber Efendimiz(s.a.v) “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin”! buyurmuştur.(Buhari,Edeb,85;Müslim,İman,7475) Fahri Kainat Efendimiz (s.a.s) akraba ile ilgilenmenin mükafatlarından bir kısmını şöyle haber verir;
وعن أَنسٍ رضي اللَّه عنه أَن رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « مَنْ أَحبَّ أَنْ يُبْسَطَ له في رِزقِهِ ، ويُنْسأَ لَهُ في أَثرِهِ ، فَلْيصِلْ رحِمهُ » متفقٌ عليه . ومعْنى « ينسأَ لَهُ في أَثَرِه » : أَيْ : يؤخر له في أَجلهِ وعُمُرِهِ . Enes (r.a)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Rızkının çoğalmasını, ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabasını kollayıp gözetsin.” Buhârî, Edeb 12, Büyû` 13; Müslim, Birr 20, 21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 45
Hayır yaparken akrabaya öncelik tanımanın insana kazandıracağı sevabı Peygamber Efendimiz şöyle anlatıyor; “yoksula verilen sadaka bir sadaka sayılığı halde akrabaya verilen sadaka iki sadaka sayılır. Biri sadaka sevabı diğeri hem sadaka hem akrabayı koruyup gözetme sevabı.”(Tirmizi, Zekat, 26)
- وعن أبي محمد جُبيْرِ بنِ مُطعِمٍ رضي اللَّه عنه أَن رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : «لا يَدْخُلُ الجَنَّةَ قَاطِعٌ » قال سفيان في روايته : يعْني : قاطِع رحِم . متفقٌ عليه. Ebû Muhammed Cübeyr İbni Mut’ım (r.a)den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Akrabasıyla ilgisini kesen kimse cennete giremez.” Buhârî, Edeb 11; Müslim, Birr 18, 19. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 45; Tirmizî, Birr 10
Dost sohbetleri, Akşam oturmaları, Akraba ilişkileri bitti Dost sohbetleri, Akşam oturmaları, Akraba ilişkileri bitti. Ne dost sohbetleri, Ne akşam oturmaları , Ne akraba ilişkileri kaldı. Nefret nefret üstüne, Çocuk sesleri olmasa, Hayat iyice çekilmez oldu. Ve ; Artık bütün ilişkiler, Sadece çıkar üstüne kurulu…
PEKİ YA NEDEN!!!?
Göçler Şehirleşme
Ekonomik kaygı Aile yapısında küçülme
Teknolojik gelişmeler(sosyal medya)
Ağaç düşse de yakınına yaslanır!!! Gagavuz atasözü
Komşu nedİR. KOMŞU: Bir fincan kahvedir. KOMŞU: Bir avuç tuzdur Komşu nedİR? KOMŞU: Bir fincan kahvedir. KOMŞU: Bir avuç tuzdur. KOMŞU: Bende kalmamış, siz de varsadır. KOMŞU: Dosttur. KOMŞU: Sırrını paylaşandır. KOMŞU: Gözünün gönlünün aradığıdır. KOMŞU: Külüne muhtaç olduğundur. KOMŞU: Çat kapı kelimesidir. KOMŞU: Dert ortağındır. KOMŞU: Bu gece evdeysenizdir. KOMŞU: İlaçtır,eczanedir,doktordur. KOMŞU: Son yolculuğunda arkanda kalanlarla ağlayandır. KOMŞU: Tesellindir.
İslamda komşu haklarI وعن ابنِ عمرَ وعائشةَ رضي اللَّه عنهما قَالا : قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: « مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالجارِ حتَّى ظَنَنتُ أَنَّهُ سيُوَرِّثُهُ » متفقٌ عليه . İbni Ömer ve Âişe radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140-141
KİMLER KOMŞU SAYILIR? Komşularımız, ev halkımızdan sonra yüzlerini en çok gördüğümüz kimselerdir; Kimler komşu sayılır? Bu konuda Hz. Ali’den gelen rivayete göre, birbirlerinin sesini duyacak kadar yakın olan kimseler komşu sayılır. Hz. Aişe meseleye daha geniş bakmış ve evin her cephesinden kırkar hanenin komşuluk hakkı bulunduğunu söylemiştir. Konumuzun başındaki ayet-i kerimede zaten komşular “yakın komşu ve uzak komşu” diye iki grupta ele alınmıştır. Üzerimizde en fazla hakkı olan komşu, bu ayet-i kerimede sayılan özelliklerden en fazlasına sahip olan komşudur.
Peygamber Efendimiz (s. a Peygamber Efendimiz (s.a.s) Allah katında komşuların en hayırlısı , komşusuna karşı en güzel davranandır buyurmuş, hatta kişinin komşusu tarafından hayırla yad edilmesinin, Yüce Mevla tarafından günahlarının affına vesile olabileceğini belirtmiştir. Bir müslüman öldüğünde en yakın komşularından üç hane hakkı kendisinin iyi bir insan olduğuna şahitlik ederse, yüce Allah, bildikleri kadarıyla şahitlikte bulunan kullarımın şahitliğini kabul ettim ve onun hakkında kendi bildiklerimi de bağışladım buyurur. 1) Tirmizi, 1,28; İbn Hanbel, II, 409
Komşuluk hakkı nedir? Komşular bazen bir akraba gibi birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeli, Birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemeli, Mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmeli,
Komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeleri başlıca komşuluk haklarıdır. Buna ilave olarak zaman zaman birbirlerine hediye göndermeleri, karşılaştıkları zaman birbirinin yüzüne gülüp selamlaşmaları, yardıma çağırdıkları zaman hemen gitmeleri gibi iyi komşuluk esaslarını saymak mümkündür.
Komşunun gayri müslim olması, bir müslümana, ona karşı komşuluk hakkını gözetmeme yetkisini vermez. Komşunun yahudi, hıristiyan veya hiçbir dine inanmayan bir müşrik olması bu prensibi değiştirmez. Taberânî’nin rivayet ettiği bir hadîse göre Peygamber Efendimiz, üzerimizdeki haklarına göre komşuları üçe ayırmıştır
Bir hakkı olan komşular: Müşrikler gibi ki, bunların sadece komşuluk hakkı vardır. İki hakkı olan komşular: Müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır. Üç hakkı olan komşular: Akraba olan müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem din kardeşliği, hem de akrabalık hakkı vardır. İMAM NEVEVİ, RİYAZÜ’S SALİHİN,c.2, s. 395
Kendi ihtiyacını gördükten sonra komşularının da istifade etmelerini sağlamak için ortak kullanılan suyun engellenmemesini talep eden Hz. Peygamber, ihtiyaç fazlası suyun satılmasını da hoş karşılamamıştır. Bir kimsenin ev veya bahçe duvarından komşusunun da faydalanmasına izin vermesine ve komşusunun kendi mülküne ulaşabileceği bir yol temin etmesini istemiş hatta ihtilaf edildiği takdirde bu yolun yedi zira (bir zira yaklaşık yarım metrekaredir) olarak belirlenmesini uygun görmüştür. İbni hanbel ,II ,506, Müslim, Musakat, 38
BİR TABAK YEMEK ONLARI BİRBİRİNE SEVGİYLE BAĞLAR Komşusu aç İKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR (heysemİ,MECME’U’Z-ZEVAİT,VIII,167) BİR TABAK YEMEK ONLARI BİRBİRİNE SEVGİYLE BAĞLAR
وعن أبي ذرٍّ رضي اللَّه عنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « يَا أَبَا ذرّ إِذا طَبَخْتَ مَرَقَةً ، فَأَكْثِرْ مَاءَها ، وَتَعَاهَدْ جِيرَانَكَ » رواه مسلم . وفي رواية له عن أبي ذرّ قال : إن خليلي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أَوْصَانِي : « إِذا طبخْتَ مَرَقاً فَأَكْثِرْ مَاءَهُ ثُمَّ انْظُرْ أَهْلَ بَيْتٍ مِنْ جِيرانِكَ ، فَأَصِبْهُمْ مِنْهَا بِمعْرُوفٍ » . Ebu Zer (r.a) den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Ey Ebu Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!” Müslim, Birr 142. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ıme 58; Tirmizî, Et`ıme 30 Müslim’in Ebu Zer’den diğer bir rivayeti şöyledir:
وعن أبي هريرة رضي اللَّه عنه أَن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، واللَّهِ لا يُؤْمِنُ ، » قِيلَ : منْ يا رسولَ اللَّهِ ؟ قال : « الَّذي : لا يأْمنُ جارُهُ بَوَائِقَهُ،» متفق عليه. وفي رواية لمسلمٍ : « لا يَدْخُلُ الجنَّة مَنْ لا يأْمنُ جارُهُ بوَائِقهُ » . « الْبَوائِقُ » الْغَوَائِل وَالشُّرُّورُ Ebu Hüreyre (r.a) den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselam: - “Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz” buyurdu. Sahabiler: - Kim iman etmiş olmaz, ya Rasulallah? diye sordular. - “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” buyurdu. Buhârî, Edeb 29; Müslim, Îmân 73. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 60
BU HADİS-İ ŞERİF GÖSTERİYOR Kİ KOMŞUYA EZİYET EDEN KİMSE DOĞRUDAN CENNETE GİREMEYECEKTİR. KOMŞUYA ZULMEDEN KİMSE YAPTIĞI BU HAKSIZLIĞIN HİÇBİR GÜNAHI OLMADIĞINI KABUL EDİYORSA O MUTLAKA CEHENNEME GİRECEK VE CEZASINI GÖRECEKTİR. İMAM NEVEVİ, RİYAZÜ’S SALİHİN, c.2., s. 399
Medeniyet,sanılanın aksine makineleri geliştirmekle değil,insana değer vererek,şehirleşmekle ifade edilmektedir. Bunun en güzel örneğini tabi ki ecdadımızda, Osmanlı’nın mahalle anlayışı ve yaşayışlarında görüyoruz. Daha dün diyebileceğimiz yakın bir geçmişe kadar hem “mahalle”, hem de “mahalle kültürü” yaşıyordu. Bu kavramlar yaşadığı için de “komşuluk” ilişkisi sağlam yürüyordu. Komşuluk, toplumsal oluşumun balansını teşkil ediyordu. Maalesef “Yanlış Batılılaşma” bütün bunları öğüttü. Mahalleyi yitirdik. Mahalle ile birlikte “Mahalle ahlâkı”, “Mahalle bakkalı”, ”mahalle imamı”, “mahalle bekçisi”, “mahalle arkadaşı”, “mahalle mektebi”, “mahallenin namusu” ve “komşuluk” gibi vazgeçilmezlerimizi de kaybettik.
OSMANLI DÖNEMİNDE Pencerenin önünde sarı çiçek varsa ' Bu evde hasta var .. Evin önünde hatta bu sokakta gürültü yapma .. ' anlamına gelirdi .. Pencerenin önünde kırmızı çiçek varsa ' Bu evde gelinlik çağına gelmiş , bekar kız var .. Evin önünden geçerken konuşmalarına dikkat et ve küfür etme .. ' anlamına geliyordu .. Kahvenin yanında su gelirdi .. Şayet misafir toksa önce kahveyi alır , açsa suyu alırdı .. Ona göre ya yemek sofrası hazırlanır ya meyva ikram edilirdi .. Kapıların üstünde iki tokmak olurdu .. Biri kalın biri ince .. Gelen bayansa kapıyı ince tokmakla vururdu .. Evin hanımı kapıyı ev haliyle bile açardı .. Erkekse kalın tokmakla kapıyı vururdu .. Evin hanımı kapıyı ya örtünüp açar ya da Bi mahremi ( kocası vs .. ) açardı ..
Cuma namazına esnaf - ki kuyumcular da dahil - kapıya kilit vurmadan giderlerdi .. Fitre zekat Ramazandan önce Şabanda verilirdi .. Fakir fukara Ramazana erzaksız girmesin diye .. Esnaf Ramazan ayında toplanıp gerçek bir ihtiyaç sahibinin ' borç defterini ' kapatırdı ..
Nereden nereye ? Kendimize yabancılaştık ,Nezaketin, güzel ahlakın, öz sevginin, hakiki saygının dünyayı kurtardığını unutur olduk.. ÇINARALTI DERGİSİ 24 KASIM 2014
HAZIRLAYAN: SEVİNÇ ŞAHİN BEYAZIT KIZ KUR-AN KURSU Cenab-ı hak bizleri, üzerindeki bütün hakları tam olarak ifa ederek huzuruna yüz akıyla çıkabilen bahtiyar kullarından eylesin. AMİN… HAZIRLAYAN: SEVİNÇ ŞAHİN BEYAZIT KIZ KUR-AN KURSU