BAĞ DOKUSU YAPISI VE FONKSİYONU Yrd. Doç. Dr. Mustafa BİLGİ
Bağ dokusu kas iskelet sisteminin mimarisini oluşturur ve çeşitli doku ve organları da destekleyen bir destek görevi görür. Vücuttaki bir çok önemli yapı bağ dokusundan oluşmaktadır. Örneğin eklem kıkırdağı; kan damarları, sinir ve lenfatikleri içermeyen özgül yoğun bir bağ dokusundan oluşmaktadır.
Kıkırdaktan farklı yapıda olmasına rağmen, tendonlar, bağlar, intervertebral diskler ve fasya da yoğun bağ dokusundan oluşmaktadır. Kemik hem yoğun hem de gevşek bağ dokusu içerir; gevşek bağ dokusu kemik iliği hücrelerine destek olur ve kemik boşluğundaki alanın doldurulmasına yardımcı olur. Yağ dokusunun da metabolik ve yapısal fonksiyonu olan özel bir bağ dokusu olduğu düşünülmektedir.
Bağ doku içindeki hücreler ekstrasellüler matriksin kompozisyonunu kontrol ederek dokunun fiziksel özelliklerini belirler. Cilt, sinovium, bağlar ve fasyada bulunan fibroblastlardan, kemik ve kıkırdakta bulunan özelleşmiş kondrositler ve osteoblastlara kadar çok çeşitli tipte bağ doku hücresi bulunmaktadır.
Bağ doku matriksi , protein ve diğer makromoleküllerin karışımından oluşurlar ve bu da her bir bağ dokusu tipinin özel fonksiyonundan sorumludur.
İnsan vücudunda bağ dokuları yaygın olarak dağıldığı için, bağ dokusu hücreleri veya ekstrasellüler matriks proteinlerini etkileyen hastalıkların çoğu zaman sistemik etkileri bulunmaktadır. Bu hastalıklar üç ana gruba ayrılabilir; 1- Bağ doku proteinlerini kodlayan bir gende oluşan mutasyon sonucu ortaya çıkan hastalıklar ( Marfan sendromu gibi)
2- Bağ dokusunda inflamatuvar bazen de otoimmün bir süreçten kaynaklananlar ( Romatid artrit gibi.) 3- Yaşla birlikte oluşan dejenerasyon sonucu olanlar ( osteoartrit gibi)
Bağ doku proteinleri ve makromolekülleri Her bir bağ dokusu ekstrasellüler matriks proteinleri ve makromolekülleri değişik miktar ve özgül formlarını içeren özel bir yapıya sahiptir. Ekstrasellüler matriks bileşenleri ; kollojenler, proteoglikanlar, elastinler ve diğer kollojen olmayan glikoproteinler gibi gruplara ayrılırlar.
Bu ekstrasellüler matriks bileşenleri sadece dokuyu oluşturan çatıyı sağlamakla kalmaz, aynı zaman da bağ doku hücrelerine eksternal işaretler sağlayan bilgiden zengin bir ortam kurarlar. Ekstrasellüler matriks bileşenlerinin hücre yüzeyi reseptörleri ile etkileşimi ile başlatılan hücre içi sinyalizasyon hücre büyümesi, farklılaşması, yaşam süresi ve matriksin yeniden yapılanması gibi önemli süreçleri düzenler.
KOLLOJEN Kollojen ekstrasellüler matriksin ana bileşenidir ve toplam protein kitlesinin yaklaşık % 25-30’unu oluşturan vücuttaki en çok bulunan proteindir. Kollojenler, alfa zincirleri adı verilenüç polipeptid zincirin bir biri etrafında dolanarak oluşturduğu üçlü helikal proteinlerdir. Alfa zincirleri glisin ve prolin aminoasitlerinden zengindir.
Kollojen alfa zincirlerini kodlayan otuzdan fazla kollojen geni vardır Kollojen alfa zincirlerini kodlayan otuzdan fazla kollojen geni vardır. Kollojen sentezinde oluşacak bir hata o kollojenin bulunduğu dokuda zayıflığa yol açar. Örneğin vitamin c eksikliğinde yetersiz kollojen sentezi ve çapraz bağlanmaların yetersiz olması frajil bağ dokularına yol açar ve skorbüt denen diş eti kanaması hastalığına yol açar.
Kollojen tipleri yapı ve fonksiyonuna göre gruplandırılırlar.