AB ve EKONOMİK ÖRGÜTLER Maastricht Antlaşması Amsterdam Antlaşması Nice Antlaşması Lizbon Antlaşması
MAASTRICHT ANTLAŞMASI 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması (Avrupa Birliği Antlaşması), 1987 Tek Senedi’nden sonra Avrupa Birliği’ne uzanan yoldaki ikinci büyük ilerlemedir. Antlaşma ile Ekonomik ve Parasal Birliğin aşamaları, bu süreçte izlenecek politikalar ve bunların gerektirdiği kurumsal değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Maastricht Anlaşması: Ekonomik faaliyetlerin uyumlu ve dengeli gelişimini; Sürdürülebilirliği olan, enflasyonsuz ve aynı zamanda çevreyi korumaya yönelik politikalarla büyümeyi, Üye ülke ekonomilerinin uyum içinde birbirlerine yaklaşmasını ve Avrupalılar için daha güçlü bir Birlik olmayı hedeflemektedir.
Antlaşma aynı zamanda aşağıda belirtilen öğeler ile şeffaflık, ekonomik ve sosyal yakınlaşma ilkelerinin üzerinde de durmuştur: Tek paraya geçilmesini sağlayacak bir ekonomik ve parasal birliğin kurulması AB vatandaşlarına yaşadıkları ülkenin belediyelerinde seçme ve seçilme hakkı veren bir Avrupa vatandaşlığının oluşması
Avrupa güvenliğini sağlayacak ve demokrasi ve insan hakları gibi ortak değerleri savunacak bir ortak dış ve güvenlik politikası Birliğin iç güvenliğini sağlamak üzere hukuk ve içişlerinde işbirliği
Daha önce hiçbir hukuki dayanağı olmayan eğitim, kültür, kamu sağlığı ve tüketiciyi koruma, Trans- Avrupa şebekesi, gelişim ve işbirliği, vize politikası ve sanayi politikası gibi belirli politika alanları da Antlaşma’nın kapsamı dahilinde alınmıştır. Bunun anlamı, bu alanlarda oluşturulacak ortak politikaların ve yasaların üye ülkeler üzerinde bağlayıcı olması demektir. Şematik olarak Birlik üç ayak üzerinde yükselen bir yapıya benzetilebilir. Her ayak bir yandan birliği güçlendirirken diğer yandan da Birlik kurumlarına atfedilen yetkiler bakımından bağımsızlığı sağlamaktadır.
Birinci ayak; Roma ve Paris Antlaşmalarıyla kurulan Avrupa Topluluğu’ndan oluşmaktadır. Parasal birlik, vatandaşlık ve daha önce bahsedilen yetkiler de bu ayağa dahildir. İkinci ayak; Ortak Dış Ve Güvenlik Politikasını (ODGP) içermekte ve Avrupa çapında bir savunma politikasını başlatmayı hedeflemektedir. Üçüncü ayak ise Adalet ve İçişlerini kapsamakta olup, hukuk ve işbirliği alanında daha sıkı bir işbirliğini geliştirmeyi hedeflemektedir.
Son iki ayak karar yapıcı ve hükümetler arası karakterleri nedeniyle birinci ayaktan farklıdır. Üye ülkeler, Avrupa zirveleri ya da bakanlar konseyi kanalıyla girişimde bulunma önceliğine sahiptir. Bu çerçevede alınan kararlar siyasi nitelikte olup Adalet Divanı önünde bağlayıcılıkları yoktur. Maastricht Antlaşması varolan kararlar mekanizması yöntemlerini(Parlamento onayı, danışma ve işbirliği) bazı yeni alanlara genişletmekle kalmamış, buna ek yeni bir yöntem olan ortak karar alma (co-decision) yöntemini getirmiştir.
AMSTERDAM ANTLAŞMASI Tek para birimine geçiş ve AB’nin genişlemesine ilişkin sürecin belirlenebilmesi amacıyla 1996 Mart ayında Torino’da başlatılan Hükümetlerarası Konferans 16-17 Haziran 1997 tarihlerinde gerçekleştirilen Amsterdam Zirvesi ile tamamlanmıştır. Amsterdam Zirvesi, AB’nin genişleme sürecinin başlaması ve 1 Ocak 1999 tarihinde tek para birimi uygulamasına geçişin teyit edilmesi bakımından oldukça önemli bir aşamadır.
Bu zirvenin sonucu olan Amsterdam Antlaşması 2 Ekim 1997 tarihinde imzalanmış ve 1999 yılının Mayıs ayında yürürlüğe girmiştir. Amsterdam Antlaşması genişleme konusunda temel kurumsal mekanizmaları oluşturmada bekleneni vermemekle birlikte ortak karar mekanizmasını daha kolay işler hale getirecek bazı önemli değişiklikleri beraberinde getirmiştir.
Örneğin, Konsey ve Parlamento’nun Uzlaşma Komitesi’nde üzerinde anlaşmaya varamadıkları konuların üçüncü kez Parlamento önüne getirilmesi uygulamasından vazgeçilmiştir. Ortak karar alma mekanizması Avrupa Para Sistemi dışında o sırada işbirliği yapılan her alana genişletilmiştir. İstihdam yaratma, fırsat eşitliği, halk sağlığı, sahtecilik, şeffaflık, veri güvenliği gibi konular da ortak karar mekanizması alanına girmişlerdir.
İnsanların serbest dolaşımı, sığınma ve göç konuları da yeni bir madde ile anlaşmaya eklenmiştir. Schengen Anlaşması’nın da yeni bir protokolle Amsterdam Antlaşması içine yerleştirilmesi öngörülmüştür. 2000 yılında toplanan yeni bir Hükümetlerarası Konferans, Amsterdam Antlaşması’nın eksiklerini tamamlamaya çalışmış ve bunun sonucunda da Nice Antlaşması imzalamıştır.
NICE ANTLAŞMASI 26 Şubat 2001 tarihinde imzalanan ve 1 Şubat 2003 tarihinde yürürlüğe giren Nice Antlaşması’nın başlıca amacı Birliği, yeni üyeler alarak genişlemeye hazırlamaktır. Konseyde oy ağırlıkları, salt çoğunluk uygulamasının genişletilmesi ve Komisyon reformu olarak bilinen üç alan bu Antlaşmada ele alınmıştır. Antlaşma ile Bakanlar Konseyi’ndeki ağırlıklı oy oranları değiştirilmektedir. Konsey’de toplam 237 oy olacaktır. Yeni sitemde herhangi bir kararın çıkması için 169 oy yeterli olacaktır. Salt çoğunluk için aranan eşik yeni üyeler Avrupa Birliği’ne katıldıkça değişecektir. Konsey’in karar verme mekanizması da sadeleştirilmekte, Antlaşma’da bulunan 27 hüküm ile oybirliği kuralından nitelikli çoğunluk koşuluna geçilmektedir.
Yeni üye ülkelerin temsil edileceği 2004-2009 dönemi Avrupa Parlamentosu’nun üye sayısı 732’ye çıkarılmaktadır. Avrupa Komisyonu’nun üye sayısı her devleti temsil eden bir üye olacak şekilde 25 olarak sınırlandırılmıştır. Avrupa Birliği 27 üye devlete ulaştığında atanacak ilk Komisyon’dan başlayarak, Komisyon üyelerinin sayısı üye devletlerin sayısından daha az olacaktır. Komisyon üyeleri, bütün ülkeler için adil olan bir rotasyon sistemiyle seçileceklerdir.
Komisyon’un oluşumunda ve oyların ağırlık dağılımında Nice Antlaşması’nın getirdiği değişiklikler, 1 Kasım 2004’ten başlayarak geçerli olacak, Avrupa Parlamentosu’nun yeni oluşumu ise 2004 seçimlerinden başlayarak geçerli olacaktır
LİZBON ANTLAŞMASI Avrupa Birliği (AB), 21. yüzyılın başında Avrupa’yı birleştirme hedefi çerçevesinde tarihi bir dönüm noktasına gelmiştir. Roma Antlaşması’ndan bu yana ekonomik, siyasi ve sosyal bütünleşme yolunda büyük ilerlemeler kaydetmiş olan Birlik, öngörülen genişleme süreci nedeniyle, başta kurumsal yapılanma ve karar alma mekanizmaları olmak üzere, yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duymuştur.
Yaklaşık yedi yıl süren reform tartışmaları, zorlu hükümetler arası müzakereler , Hollanda ile Fransa’da Anayasa’nın reddedilmesine neden olan iki referandumun ardından kurumsal işleyişlere ve politika konularına ağırlık veren bir antlaşma olarak hazırlanmıştır.
13 Aralık 2007 tarihinde imzalanan ve 17 Aralık tarihli AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanan Lizbon Antlaşması, Avrupa Birliği’nin karar alma sürecinde etkinliğinin geliştirilmesine ve genişlemiş Birliğin işleyişine yönelik bir çalışma olmuştur.
AB’nin genişleme süreci ve değişen küresel düzen, Birliği çok çeşitli alanlarda yeni politikalar üretmeye zorlamaktadır. Özellikle beşinci genişleme sürecinin tamamlanması, Türkiye ve Hırvatistan ile müzakerelerin sürdürülmesi doğrultusunda kurumsal yapıda ve karar alma mekanizmalarında değişiklikler yapılması şarttır.
Diğer taraftan, içinde bulunduğumuz yüzyılın önemli gündem maddeleri arasında bulunan çevre, enerji, iklim değişikliği ve terörizmle mücadele konuları, Antlaşma’da yer almaktadır. Böylece, küresel bir aktör olmak isteyen AB, küresel sorunlara çözüm bulma yönünde önemli adımlar atmaktadır.
Lizbon Antlaşması ile getirilen önemli değişiklikler şu şekilde özetlenebilir: “Avrupa Topluluğu” ve “Topluluk” ifadeleri “Birlik” ile değiştirilerek Avrupa Birliği’ne tüzel kişilik kazandırılması, Üye ülkeler tarafından oy birliğiyle 2,5 yıllık süre için bir AB Konseyi Başkanı’nın atanmasının yanı sıra, altı aylık dönem başkanlığı sisteminin, üç ülkenin 18 aylık bir başkanlık takımı oluşturması ile değiştirilmesi,
Dış politikada etkililiğin artırılması amacıyla “AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi” makamının oluşturulması ve Yüksek Temsilci’nin, AB Dışişleri Bakanlar Konseyi’ne de başkanlık etmesi, Avrupa Komisyonu’nun üye sayısının 2009 yılından itibaren Üye Devlet sayısının üçte ikisi olmasının öngörülmesi,
Ulusal parlamentoların, Komisyon tarafından halihazırda gayrı-resmi olarak yapılan bilgilendirmenin, sekiz hafta içinde Antlaşma’da belirlenen kurum tarafından yapılması şartı ile karar alma süreçlerine yakınlaştırılması, Olağan yasama usulü olarak tanımlanan ortak karar alma usulünün kapsamının genişletilmesi ile Avrupa Parlamentosu’nun rolünün güçlendirilmesi ve AP’na aynı zamanda Komisyon başkanını seçme yetkisinin tanınması,
Güçlendirilmiş işbirliğinin (üye devletlerin, AB çerçevesinde, diğer üyeler dahil olmasalar da gruplar halinde hareket edebilmeleri ilkesi) hayata geçirilmesiyle, grup üyelerinin diğer AB Üye Devletleri’ni davet etmeden nitelikli çoğunluk ile karar alabilmesi ve bu modelin dış politikaya ilişkin tüm alanlarda uygulanabilir olması.
HAZIRLAYANLAR 1120703052 – Furkan DAYLAK 1120703064 – Emre AKDERE 1120703081 – Ö. Faruk ULUCAK 1120703018 – Oğuz ŞAHİN 1120703020 – Uğur YAŞA 1120703030 – Tuncay SUÇİN 1110703622 – Arslan SAHETNİYAZOV