KLASİK YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ-2 B
ÖĞRENME HEDEFLERİ Yönetim süreci Yaklaşımını kavrayabilmek, Bürokrasi yaklaşımını kavrayabilmek Yönetim ve organizasyon alanındaki ilk yönetim anlayışı olan klasik yönetim anlayışını ve işletmelere bakış açısını genel olarak değerlendirebilmek, Klasik yönetim düşüncesinin yönetim ve organizasyon alanına katkısını değerlendirebilmek ve eleştirilerini ve bu eleştirilerin nedenlerini anlayabilmek, Klasik yönetim teorilerinin günümüzdeki durumunu sorgulayabilmektir.
İÇİNDEKİLER KLASİK YÖNETİM ve ORGANİZASYON TEORİSİ- 2 YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Yönetim Süreci Yaklaşımına Yöneltilen Eleştiriler BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Bürokrasi Yaklaşımına Yöneltilen Eleştiriler KLASİK YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
KLASİK YÖNETİM ANLAYIŞI-2 Yönetim ve organizasyon alanındaki ilk yönetim anlayışı olan klasik yönetim teorileri, işletmelerin verimli ve etkin bir şekilde yönetilmeleri konusunda temel çıkış noktasıdır. Bu düşünce ile ortaya çıkan Bilimsel Yönetim, Yönetim Süreci ve Bürokrasi yaklaşımları klasik yönetim ve organizasyon teorisini oluşturmaktadır. Bu bölümde klasik yönetim teorisinin iki ve üçüncü temel yaklaşımlarını oluşturan Yönetim Süreci ve Bürokrasi Yaklaşımları incelenecektir. Daha sonra klasik yönetim ve organizasyon teorisini oluşturan yaklaşımlar karşılaştırılacak ve klasik yönetim teorisinin yönetim ve organizasyon alanına katkıları, eleştirilen yönleri hakkında değerlendirme yapılacaktır.
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI YÖNETİM VE ORGANİZASYON YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI B
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Klasik yönetim düşüncesini oluşturan bilgi stokunun önemli bir bölümünü, Henri Fayol tarafından geliştirilen Yönetim Süreci Teorisi sağlamıştır. Yönetim Süreci Yaklaşımı, yönetim ve organizasyon konusunu Bilimsel Yönetim Yaklaşımına oranla daha kapsamlı ve makro bir perspektifle ele alan yaklaşımdır. Taylor’un daha çok iş dizaynı ve işin yapılma şekli ile ilgilenmesine karşılık Fayol, organizasyonun tamamını ele alarak iyi bir organizasyon dizaynı ve yönetim ilkelerini araştırmıştır. Bu anlamda yönetim süreci yaklaşımı, yapı ve organizasyonun tamamı ile ilgilendiğinden daha bütüncül bir yaklaşımdır. Formel yapının hangi ilkelere göre oluşturulması gerektiğini belirlemeye çalışır.
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Fayol, işletme faaliyetlerini ana bölümler açısından incelemiş ve kendi içinde altı grupta toplamıştır. Bu faaliyetler: Teknik faaliyetler (üretim faaliyetleri) Ticari faaliyetler (alım, satım vs.) Finansal faaliyetler (para bulma ve kullanma) Muhasebe faaliyetleri (kayıtların ve istatistiklerin tutulması, hazırlanması) Güvenlik faaliyetleri (işyeri ve işgörenlerin korunması) Yönetim faaliyetleri
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Fayol, yukarıda belirtilen 6 temel faaliyet içinde saydığı yönetim faaliyetlerine ilişkin olarak 14 ilke ileri sürmüştür: Örgüt Yapısı ile İlgili İlkeler İşbölümü: Astlar arasında bilgi, yetenek ve tecrübelere göre iş bölümü yaparak uzmanlaşmayı sağlama Yetki ve sorumluluk: Astlara yapacakları faaliyetlerle ilgili olarak, maddi ve beşeri kaynakları kullanabilme yetkisi ve bunlarla ilgili sorumluluk verme
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Amaç birliği (Yönetim birliği): Her örgütsel birimin yaptıkları faaliyetlerin, hizmet edeceği müşterek genel amaçların oluşturduğu yönetim birliği vücuda getirme Hiyerarşik yapı: Astlarla üstler arasında emir kumanda ve yapılan faaliyetlerin sonucu hakkında rapor hazırlama sistemi gerçekleştiren ve birbirine yukarıdan aşağıya zincirleme bağlı bir hiyerarşik düzen oluşturma Merkezi yönetim: Yönetsel yetkilerin dağıtımında titiz olma, israfa meydan bırakmama ve tüm çabaları genel amaçlara yönlendirecek merkezi bir yönetim sistemi kurma
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Süreçlerle İlgili İlkeler Kumanda birliği: Her astın sadece bir yöneticiden emir alması ve ona rapor vermesini sağlayacak bir kumanda birliği oluşturma Genel çıkarların bireysel çıkarlardan üstün olması: Örgütü ilgilendiren genel amaç ve çıkarları, bölümsel ve kişisel amaç ve çıkarlardan üstün tutma
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Disiplin: İşlerin belirli bir düzen içinde ve belirli zamanlarda yerine getirilmesi için disiplin sistemi kurma Ücretleme: Örgütsel amaçlara hizmet eden ve bunları yerine getirmek için fedakârlıktan kaçınmayan, üstlerine karşı itaatkâr ve saygılı kimseleri ödüllendirebilecek bir ücretlendirme sistemi kurma ve yürürlüğe koyma Hakkaniyet: Personel arasında ayırma ve kayırmalar yapmak yerine, onlara nesnel (objektif) ve adil davranmaya çaba gösterme
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Sonuçlarla İlgili İlkeler Düzen: Örgütte maddi ve beşeri tüm üretim araçlarına ekonomik olarak etkin ve verimli bir biçimde hizmet edebilecekleri bir yer tayin etme İnisiyatif: İşletme faaliyetlerini yürütmek için sorunlar ortaya çıkmadan önce önlemler alma, iş ve başarı fırsatları ortaya çıktığında da bunları değerlendirme gücüne, diğer bir deyimle, öngörü ve girişim ruhuna sahip olma
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Personelin devamlılığı: Personelde devamlılığı sağlama, düzenli ve dengeli bir iş verimini gerçekleştirme Moral güç (işbirliği ruhu): Astlar ve tüm çalışanlar arasında birlik ve beraberlik ruhunun yerleşmesi için çalışma.
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Fayol’a göre yapısal, süreçsel ve sonuçsal olarak sınıflandırılan bu ilkelerin ölçülü ve esnek bir şekilde uygulandığı takdirde yöneticilerin ve dolayısı ile işletmelerin başarılı olacaktır. Böyle oluşturulmuş bir organizasyon evrensel bir nitelik kazanır ve dünyanın her yerinde başarılı olur. Örgütsel başarıda dış çevrenin etkisi yoktur.
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Henri Fayol, 1916 yılında, "Sanayi ve Genel Faaliyetlerde Yönetim" adını taşıyan tüm yöneticiler için uyulması gereken belli başlı yönetim faaliyetlerini analitik biçimde ayrıntılı olarak incelemiş ve bu faaliyeti kendi içinde işlevlerine ayırmıştır. Yönetimin, uzağı görme ya da basiret (planlama), örgütleme, kumanda (yürütme), koordinasyon ve kontrol fonksiyonlarından oluşan bir süreç olduğunu ileri sürmüş, bu fonksiyonlarla ilgili 50 yıllık başarılı tecrübelerine dayalı açıklamalarda bulunmuştur.
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Bu yaklaşıma göre yönetim, faaliyetleri bir süreç şeklinde oluşur. Bu sürecin başlıca safhaları planlama, organizasyon, emir-komuta (yürütme), koordinasyon ve kontrol'dür. Bazen eğitim ve yetiştirme de ayrı bir fonksiyon olarak bu sürece dâhil edilmektedir. PLANLAMA KOORDİNASYON ORGANİZASYON YÜRÜTME GİRDİ KONTROL ÇIKTI
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI H. Fayol'un, fikir ve görüşleri 1930'lu yıllarda, L. Gulick, L.F. Urwick ve R.C. Davis tarafından geliştirilmiştir. Urwick yönetimin işlevlerini farklı bir sınıflandırma ile ele almıştır. Gulick ise Fayol’dan farklı olarak işbölümünü örgütün en önemli unsuru olarak değerlendirerek katkıda bulunmuşlardır.
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Bu yaklaşım kapsamında yönetim ilkelerinin yanı sıra bir organizasyon yapısı kurulurken organizasyon planlamacısı tarafından dikkate alınması gereken ve yararlandığı organizasyon ilkeleri de oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu ilkeler, kurulacak organizasyon yapısının etkin ve verimli olması için yol gösterici niteliktedir. İşletmelerin organizasyon yapıları mekanik ve organik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Klasik yönetim ve organizasyon teorisi, mekanik organizasyon yapısına diğer bir ifade ile kapalı sisteme odaklanmıştır
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMI Taylor ile karşılaştırma yapılırsa, Fayol bir örgütü yönetmek veya o örgütün birimlerinin birinin başında bulunan bir yöneticinin yapması gereken faaliyetleri, bunlara ilişkin işlev, ilke ve kuralları açıklıyordu. Taylor, daha çok işgörenin işi icra ederken bizzat uyması gereken ilke ve kuralları, işte gerekli olan hareketleri ve bu hareketleri yapmak için harcanacak zamanlara ilişkin çalışmalar üzerinde durmuş, bunların yol ve yöntemlerini açıklamıştı. Bu incelemeleri ile Fayol, örgütlerde insanlar arası ilişkiler üzerinde çalışmış, diğer bir deyimle, işletmenin Psiko-sosyal yönünü incelemiştir. Halbuki Taylor, örgütlerde insan ile onun iş yaparken kullandığı araçlar ve makinalar arasındaki ilişkileri, diğer bir deyimle, işletmenin psiko-teknik yönünü ele almıştır
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMINA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER Günümüzde de bir kısmı geçerli olan klasik yönetim ilkeleri, Fayol'un uzun yıllar alan yöneticilik deney ve tecrübelerinin bir ürünüdür. Çünkü düşünür, özel ve kamu maden işletmelerinde, teknik eleman ve yönetici olarak uzun süre çalışmıştır. Bu nedenle, Fayol'un kitabı uygulamalı bir takım deneyler sonucu elde edilen tecrübelerden meydana getirilmiştir. Ancak, Fayol bir sosyal bilimci değildir, bu nedenle, daha çok örgütlerin verimliliğini artırıcı yönetsel önlemlere ağırlık vermiştir. Fayol'un açıklamış olduğumuz yönetim işlevleri ve bunlara ilişkin ilkeler insan davranışlarına ve psikolojisine ters düşen klasik yönetim anlayışının temellerini oluşturması bakımından da önemlidir
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMINA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER Fayol'un kafasında cezalandırdığı ortalama insan tembeldir, iş yapmaktan kaçmanın yollarını araştırır. Bu nedenle, düşünür, onları yola getirecek katı ve müsamahasız bir disiplin ve ceza sisteminin planlama ve yürürlüğe konulmasına gerek olduğunu öne sürmektedir. Yöneticiler astlarına güvenmemeli ve yapılan her işe nezaret etmeli ve mutlaka kontrolden geçirmelidirler. Fayol'e göre, insanlar sorumluluktan kaçmayı ve yöneltilmeyi tercih ederler. Sorumluluk korku kaynağıdır, bu nedenle, onu yüklenebilme cesaretini gösteren kişilerin sayısı toplumda çok azdır. Düşünür daha sonra bu cesur kişileri kahraman olarak nitelendirmekte ve bunların fiziksel ve sağlık bakımından kusursuz, entellektüel niteliklere sahip, manevi ve kültürel yönlerden kendini geliştirmiş, işletmeciliğin her işlevi ile ilgili yeterli bilgilerle donatılmış, otorite kurabilecek yönetsel kişiliğe sahip kimseler olmaları gerektiğini ileri sürmektedir.
YÖNETİM SÜRECİ YAKLAŞIMINA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Fayol ve arkadaşlarının insanın üstün yetenek ve becerileri ile yaratıcılığını görmek şöyle dursun, onu tabiatına aykırı biçimde tanımlamışlar ve üretim için duygusuz bir araç ya da robot gibi algılamış ve değerlendirmişlerdir. Bu nedenle, düşündükleri ve kurdukları yönetim sistemi insan için davranışsal bir sorun kaynağı olmuş, başarıya ulaşamamış ve ne insanın mutluluğuna, ne de yönetimin etkinliğine katkıda bulunamamıştır.
YÖNETİM VE ORGANİZASYON BÜROKRASİ YAKLAŞIMI B
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Bürokrasi bir örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için çalıştırdığı işgücü, yöntemler ve otorite sistemini belirtmek için kullanılan bir sözcüktür. Bu anlamda bürokrasi belli bir örgütlenme ve yönetim biçimini tanımlamaktadır. Max Weber, tarafından geliştirilen bürokrasi modeli, fonksiyonel uzmanlaşmaya dayanan iş bölümü, yetki hiyerarşisi, mevki ya da pozisyonların hak ve görevlerini belirleyen kurallar sistemi, işlerin yerine getirilmesinde takip edilecek yöntemler sistemi, bireylerarası ilişkilerde gayri-şahsilik (impersonality), mevkilere uzanan kişilerin atanması gibi özellikler taşır. M. Weber, bürokrasinin modern toplumların büyük çaplı ve karmaşık yapılı kurumları için en uygun ve teknik bakımdan üstün bir örgüt tipi olduğunu, rasyonellik, önceden tahmin edilebilirlik, dakiklik, devamlılık, disiplin ve güvenirlilik gibi üstünlüklere sahip bulunduğunu ileri sürmüştür.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI M. Weber, duygusal ve irrasyonel faktörlerin etkisinden arınmış bir model geliştirmeyi amaçlamıştır. Weber’in sosyolojik nitelikli ancak ana fikri verimlilik ve etkinlik olan klasik yönetim ve organizasyon teorisinin bir parçası olarak algılanmıştır. Bürokrasi modeli, bir yönetim için akılcı, güçlü, amaçlara ulaştıracak sağlam bir örgüt yapısının kurulması, bu yapıda sadece belirli görevleri yerine getirmekten sorumlu olan kimselerin kendi alanlarında uzmanlaşmaları, kişisel arzu, hırs ve ihtiyaçlardan arınmış nesnel ve akılcı bir yönetim sistemi kurması, işbaşına getirilecek yöneticilerin bilgi yetenek ve tecrübelerine göre seçimle demokratik olarak görevlendirilmeleri gibi yararlı bir takım kuralları içermektedir. Bu özellikleri ile model bilimsel ve ideal bir niteliğe sahiptir
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Günümüzde çağrıştırdığı olumsuz anlamın ötesinde bürokrasi yönetim ve organizasyon alanında belirli özellikleri taşıyan ve etkin bir organizasyon yapısını ifade etmektedir. Bürokrasi Yaklaşımı, M. Weber’in sosyolojik nitelikli çalışmalarında dile getirdiği organizasyonların etkinlik ve verimliliklerini artırmak için bürokratik bir yapıda olmalarını önerdiği düşüncelerini yansıtan bir yaklaşımdır. Weber ortaya koyduğu kuramda bürokrasiyi her zaman ve her yerde geçerli ilkelere dayalı zihinsel bir yapı ve ideal tip olarak tanımlamaktadır. İdeal tip parçaları arasında organik ve mantıki bir bağ bulunan yapıdır. Ayrıca bu kapsamda bürokrasi ile uzmanlaşma esasına dayalı, hiyerarşik yapıya uygun ve biçimsel ilkelere göre düzenleme yapılması ifade edilmektedir.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Weber’e göre, organizasyonun bir takım özelliklere sahip olması gerekir: Fonksiyonel uzmanlaşmaya dayanan ileri düzeyde bir işbölümü: Yöneticiler ve çalışanlar arasında işlevsel bilgi yetenek ve tecrübeye dayanan bir işbölümü yapılmalıdır. Otoritenin merkezileşmesi: İşbölümü ve koordinasyonu etkinleştiren organizasyonun emir ve komutaya dayanan dikey hiyerarşisi içinde her üst otorite kademesinin astların üstünde artan bir biçimde kontrol imkânı ile donatılmasını ifade eder. Bürokratik ilke ve yöntemler: Yapılacak faaliyetler için izlenecek yol yöntem ve politikalar, kesin ve açık kurallar şeklinde belirlenmelidir ve bu genel kural ve düzenlemelerin dışına çıkılmamalıdır. Organizasyon faaliyetlerinin herkes için geçerli olan yazılı kurallar çerçevesinde yürütülmesi esastır.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Bu ilkeler doğrultusunda bürokratik bir organizasyonda; Görev ve yetki dağılımı ve sorumluluklar belli kurallara göre belirlenir, Astlar üstlerin yasal yetkiye dayanan emir ve talimatlarına uyarlar, Görevler sıradan kişilerle doldurulamaz, Her şey, önceden belirlenen kurallara göre yürütülür, Örgütsel verilerin dışa karşı mahremiyeti vardır, İşletmedeki tüm ilişkiler gayri şahsi olmalı ve iletişim yazılı olarak yürütülmelidir.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Bürokratik görüş, bu kesin ve belirli kuralları nedeniyle işletmecilik yazınında klasik düşünürler gibi açıklayıcı modeller grubuna girmektedir. Modelde belirlenen kurallara uyulduğu takdirde, örgütsel kaynakların etkin ve verimli kullanılması ve çıktının en ekonomik maliyetle elde edilmesi mümkün olabilecektir. O halde, bürokratik modelde örgüt yapısal ve işlevsel özellikleriyle mekanik bir nitelik arz etmektedir. Yönetsel ve teknik görevlerin planlanması, icra veya yürütme, esasında birimler arasındaki koordinasyon ihtiyacının sağlanması, katı bir otorite sistemi ile gerçekleşebilecektir.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Bürokratik görüşe göre çevre istikrarlı ve dengelidir. Bu nedenle, çevresel belirsizlik ve değişikliklerin taşıyacağı risk de söz konusu olmadığına göre tepe yöneticileri işletmeleri için kusursuz karar verip strateji belirleme olanaklarına sahiptirler. Görev, yetki, sorumluluk ve örgütsel ilişkilerin açık seçik ve kesin bir şekilde belirlendiği bir yapı oluşturduğu, bunun işleyişine ilişkin klasik örgüt teorisinin kuralları işletildiği ve iyi seçilmiş yönetim bilimi teknikleri uygulandığı takdirde örgüt amaç ve stratejilerine kolayca erişebilecek ayrıca çevresel prestiji ve gelişme gücü de artacaktır
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Bürokratik örgütler yetkinin ortaya çıkış nedenini simgelemektedir ve yetki, belli bir grubun belli bir kaynaktan çıkan emirlere itaat etme olasılığı olarak tanımlanmaktadır. Weber, 3 tür yetkiden söz etmektedir: Geleneksel yetki: Kişisel ve doğuştan kazanılan yetkidir. Karizmatik yetki: Kişiseldir ve liderin kutsallığı, kahramanlığı gibi özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Ussal/yasal/rasyonel yetki: Kişisel değildir. Yasal yetki, demokratik, akılcı ve yasal düzenlemelerin olduğu toplumlardaki yetki türüdür.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Weber, ideal yetki ve toplum düzeni olarak ortaya attığı akılcı kural ve kaidelere dayanan meşru düzenin yönetim biçimi olarak Bürokrasi modelinin temellerini açıklığa kavuşturmuştur. Buna göre, bürokrasinin özellikleri şunlardır: Yönetimde erişilecek amaç ve hedefler ile bunları gerçekleştirmek için yapılacak tüm faaliyetler belirlenmiş ve bu faaliyetler çeşitli örgütsel birimlere biçimsel görevler adı altında dağıtılmıştır. Böylece, amaç, faaliyet ve görev biçimlerinden oluşan bir örgüt biçimi meydana getirilmiştir.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Bu örgütte görevlilerin faaliyetleri yerine getirmeleri için gerekli olan maddi ve beşeri araç ve kaynakları serbestçe kullanabilme derecelerini belirten yetkiler açıkça belirlenmiştir. Yetkilerin kullanılmaması durumunda başvurulacak zorlayıcı önlemler kademeli olarak açıklanmış, görevlerin hacmi ve zorluk derecesi gözönüne alınarak başarılı olan görevliler için akılcı bir ücretlendirme ve ödüllendirme sistemi geliştirilmiştir.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Her mevkiin taşıdığı yetkiler biçimsel ve bir hiyerarşi piramidinin belirli bir kısmına ilişkindir. Bu nedenle işe göre adam (yönetici) seçme zorunluluğu vardır. Gerekirse görevlendirileceklere özel eğitim yaptırılır. Her alt mevki kendisinin bağlı olduğu üst mevki tarafından denetlenecektir. Astlar üstlerinin emirlerine daha akılcı ve mantıksal olduğu ve düzenin hukuksal yapısına uygun bulunduğu için uyacaktır. Üstün kişisel özellik ve yeteneklerinin oluşturduğu yetkiye dayanan itaat yasaklanmıştır. Bu nedenle keyfi yönetime yer yoktur.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMI Hiyerarşik mevkiler arasında kurulacak ilişkiler yazılı haberleşmeye dayandırılır ve bu evraklar ispat aracı olarak dosyalarda saklanır. Görevler önceden belirlenmiş ve yazılı olarak örgüte dağıtılmış olan yönetmelik veya tüzüklere göre yerine getirilir. Bu kuralların dışına çıkılamaz. Görevleri yerine getirirken hiç bir kimse, emrine tahsis edilen araçları ve personeli kendi kişisel ihtiyaçları için kullanamaz.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMINA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER Bürokrasi yaklaşımı biçimsel ve şekilci olması nedeniyle eleştirilmektedir. Bunun nedeni bürokrasi ilkeleri, işletme başarısı için birer araç olmasına rağmen amaç haline gelebilmektedir. Ayrıca Parkinson Kanunu’nda öngörülen “bürokratik personel sayısı ile yapılacak iş sayısı ters orantılıdır” görüşü ve Peter İlkesi’nde öngörülen “bürokratik yapılarda kişiler gerekli yeteneklere sahip olmadıkları kademelere kadar yükselirler” görüşü nedeniyle de bürokratik yapılar eleştirilmektedir.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMINA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER Bürokrasi yaklaşımında, amaçların oluşumu, amaçlarda meydana gelebilecek değişiklikler, müşterilerden, mal satıcılarından rakiplerden ve kredi kurumlarından etkilenmeler ve bu konuda ortaya çıkabilecek yeni durum ve olanaklara örgütü uydurma koşulları incelenmemiştir. Önceden tahmin edilebilirlik koşulları işhayatnın gerçeklerine uygun değildir. Örgütün dış çevreden tamamen soyutlanması yanında, örgüt içi çevrenin sosyal ve beşeri yönlerinin reddedilerek çalışanların birer insan olduklarının düşünülmemesi bürokratik görüşün başarı şansını büyük ölçüde düşürmektedir.
BÜROKRASİ YAKLAŞIMINA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER Ayrıca, bazı düşünürler pek haklı olarak bürokrasinin örgütsel amaçlara çok fazla önem verdiğini ve kişisel amaçları gözardı ettiğini ileri sürmekte bu iki amaç grubu arasındaki mevcut tansiyonu giderme bakımından zayıf kaldığını hatta artırdığını ifade etmektedirler. Yönetim, sadece, örgütsel amaçları gerçekleştirme aracı değil, aynı zamanda, yönetilen insanların da bireysel amaçlarını gerçekleştiren onların mutluluk ve refahını artıran ve daha verimli olmalarını teşvik eden bir araçtır.
KLASİK YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME Klasik yönetim teorisi o dönemin gayri şahsi ilişkilere dayalı gelişigüzel yönetilen işletmelerin daha verimli ve etkin olmaları için bilimsel yönetim ilkeleri ile rasyonel ve bürokrasi yaklaşımı ile herkes için geçerli kuralları sunarak işletmelere ihtiyaç duydukları verileri sağlamakta diğer bir ifade ile bir çerçeve sunmaktadır. Klasik yönetim teorisinin öne sürdüğü bu görüşler zaman içinde yapılan araştırmalarla birlikte sorgulanmaya ve eleştirilmeye başlanmıştır.
KLASİK YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME Klasik yönetim teorisinin temel görüşü, işlerin ve görevlerin nasıl daha etkin bir şekilde yapılabileceğini sorgulamaktır. Kişiler tarafından yerine getirilen görevlerden oluşan mevki/pozisyon, bu düşünce ile kurulan organizasyon yapısının temel birimidir. Diğer bir ifade ile fonksiyonel bir yaklaşıma sahiptir. Bu düşünceden hareketle klasik yönetim teorisini oluşturan tüm yaklaşımlar “en iyi organizasyon yapısının nasıl” olacağı sorusuna yanıt vermek üzere ilkeler belirlemiş ve bu ilkelerin bütün organizasyonlar için geçerli olacağını öne sürmüşlerdir.
KLASİK YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME Öncelikle klasik yönetim teorisi örgütle tamamen ilgilenmediği için kapsamlı/global bir organizasyon teorisi değildir. Ya atölye bazında ya da örgütü dış çevreden soyutlayarak inclemeiştir. Dış çevre dikkate alınmadan örgütün yaşamını sürdürmesi mümkün değildir. Bu organizasyon yapılanlarında üretim faktörleri belirli ilkelere göre çalıştırılırsa işletmelerin başarılı olacağını ve daha sonra değineceğimiz neo-klasik yönetim teorisinde öne çıkan insan unsurunu organizasyon yapısının bir parçası olarak ele almış ve bir makine/robot gibi davranacağını savunmuştur.
KLASİK YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME Diğer eleştirilen yönleri ise şunlardır: Değişen koşullara uyum sağlamada zorluk çeken örgütsel yapılar oluşturabilir. Bunun nedeni tek ve belirli bir amacın varlığı ile yeniliğe kapalı oluşudur. Düşünmeyen ve sorgulamayan bir bürokrasiye yol açar. Bu nedenle koordinasyon, iletişim ve enformasyonda bozulma ile atalete ve kararlarda gecikmelere yol açabilir. Bireysel çıkarlar öncelik kazanırsa beklenmedik ve istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Sadece tanımlı işini iyi yapmak hedeflenirse sorun çözümü için müdahale edilmeyip pasif ve bağımlı çalışanlar ortaya çıkar ve bu çalışanlar kendi işi dışındaki bütünle ilgilenmezler. Kısacası monoton ve dar görüşlü insanlar çalıştırılmış olur.
KLASİK YÖNETİM VE ORGANİZASYON TEORİSİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME Kesin bir iş tanımı olduğundan aşırı uzmanlaşma ile dar kalıplara sıkışmış ve gelişmesi engellenmiş, yabancılaşan çalışanlar oluşur. Özellikle alt kademe çalışanları insani bazı vasıflardan uzaklaşır. İnisiyatif kullanmayan, yaratıcı katkı sağlamayan ve gelişim için çaba sarf etmeyen çalışanlar söz konusudur. Kısacası makine modelinin modern topluma uymadığı ve sonunun gelmiş olduğu iddia ediliyor. Bunun nedeni insanı dışlaması ve çevreye uyum sağlayamayan standart yapısıdır. Buradan hareketle makine modeli ve günümüzdeki durumu değerlendirilebilir.