KLASİK TEORİNİN TEMELLERİ VE UYGULANMASI Bölüm 6 KLASİK TEORİNİN TEMELLERİ VE UYGULANMASI
Neler Öğreneceğiz? Klasik Model de; Varsayımlar İşgücü Piyasası Mal Piyasası Para Piyasası Toplam Talep-Arz Sonuçları ve Ekonomi Politikaları Konularından Bahsedilecektir.
KLASİK EKONOMİ Klasik ekonomi merkantilizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Klasikler, merkantilistlerin aksine ulusların zenginliğinin reel faktörlere bağlı olduğunu ve kapitalizmin gelişmesi için serbest piyasa ekonomisinin en uygun araç olduğunu savunmuşlardır. Klasik analiz, genel olarak bir reel analizdir.
Klasik Ekonominin Varsayımları Ekonomik birimlerin rasyoneldirler. Ekonominin tam istihdamı kendiliğinden sağlar. Diğer bir ifadeyle, ekonomideki tüm fiyatlar (mal fiyatları, ücretler, faiz oranları) esnekdir. Para nötrdür.
KLASİK MODELDE İŞGÜCÜ PİYASASI Klasik modelde, fiyatlar ve ücretlerin tam esnek olduğu, işçilerin istedikleri anda iş bulabildikleri, firmaların istihdam ettikleri iş gücünün miktarını herhangi bir maliyete katlanmadan diledikleri gibi değiştirebildikleri, firmaların rekabetçi davrandığı ve mevcut fiyatlarla ürettikleri tüm malları satmayı bekledikleri ideal bir dünya ele alınmaktadır. Modelde sermaye stokunun kısa dönemde sabit olduğu ve tek değişken faktörün emek olduğu varsayılmaktadır.
Üretim Fonksiyonu Burada Y reel hasılayı L emek girdisini, ise kısa dönemde sabit olan sermaye faktörünü göstermektedir. Bu üretim fonksiyonu, kullanılan emek miktarı arttıkça emeğin marjinal ürününün azaldığını ifade eden emeğin azalan getirisi varsayımına dayanmaktadır.
Emek Talebi Emek talebini üretim fonksiyonundan türetiyoruz. Bir firmanın ne kadar işgücü istihdam edecek? Bir firma, emeğin marjinal ürünü (MPL), ilave emeğin maliyetini aştığı müddetçe ek işgücü istihdam edecektir. İlave emeğin hasılaya katkısına emeğin marjinal verimi denir ve üretim fonksiyonunun eğimine eşittir. İlave işgücünün maliyeti reel ücrettir.
Emek Arzı Bireysel Emek Arz Eğrisi Bir bireyin emeğini arz ederken karşı karşıya bulunduğu tercih, bir günün 24 saatini bir gelir karşılığı çalışmak ile zamanını dinlenerek geçirmek arasında tahsis etmektir. Bireyin boş zaman ile gelir arasında kayıtsız kaldığı gelir-boş zaman bileşimleri bireyin farksızlık eğrilerini oluşturacaktır.
Toplam Emek Arzı İşgücü piyasasında arz edilen toplam emek miktarı, her bir bireyin arz ettiği emek miktarlarının toplamıdır. Bu durumda toplam emek arzı eğrisi yine reel ücret düzeyinin artan bir fonksiyonu olup, pozitif eğimli bir eğri ile temsil edilir.
Emek Piyasasında Denge
Fiyat Düzeyinin Değişmesi ve Emek Piyasasında Denge Emek piyasasında dengeyi belirleyen iki eğrinin, emek talebi ve emek arzı eğrilerinin değişmesi halinde piyasada oluşan denge de değişecektir. Klasik yaklaşımın taraftarları, değişme nereden kaynaklanırsa kaynaklansın ekonominin yeniden işgücünün tam istihdamını sağlayacak bir dengeye ulaşacağını öne sürmektedirler.
KLASİK MODELDE MAL PİYASASI VE FAİZ ORANI Mal piyasasında denge, toplam harcamalarla toplam gelirlerin ex-ante olarak eşitliğini ifade eder. Klasik modelde üretim miktarını, işgücü piyasasında oluşan istihdam düzeyi belirlemektedir. Belli bir dönemdeki toplam talebi (planlanan harcamaları) o dönem üretimine (gelirine) eşitleyen bir mekanizma var mıdır? Klasik teoride bu mekanizma her arzın kendi talebini yarattığını ifade eden Say kanunu ve faiz oranlarının tasarruf ve yatırımları dengelediğini ifade eden Klasik faiz teorisi ile ortaya konmaktadır.
Say Kanunu Ekonomideki toplam mal ve hizmet arzının bunlara yönelik talebe eşit olduğunu ifade etmektedir. Say kanunu mantıkî görünmekle birlikte; tasarrufları, bu yalın haliyle açıklayamamaktadır. Klasik ekonomistler bu açığı klasik faiz teorisiyle telafi etmekte ve faiz oranındaki değişmelerin ekonomideki tasarrufları yatırımlara eşitleyici bir fonksiyon ifa ettiğini öne sürmektedirler.
Tasarruf ve Yatırımların Eşitlenmesi: Klasik Faiz Teorisi Faiz, klasik ekonomistlerce bugünkü tüketimden vazgeçmenin, yani tasarrufta bulunmanın bedelidir. Tasarruf, faiz oranının bir fonksiyonudur. Faiz oranının yükselmesi bireylerin gelirlerinden daha fazla miktarda tasarruf etmelerine, yani gelecekteki tüketimi daha fazla tercih etmelerine yol açacaktır.
Yatırımın faiz oranı ile ilişkisi tasarrufun aksine ters yönlüdür Yatırımın faiz oranı ile ilişkisi tasarrufun aksine ters yönlüdür. Yani faiz oranı yükseldikçe firmalar daha az yatırım yapmayı tercih etmektedirler. Tasarrufların (ödünç verilebilir fonların) yatırımlara (ödünç verilebilir fon talebine) eşit olduğu noktada ödünç verilebilir fon piyasası dengededir.
KLASİK MODELDE PARA PİYASASI Paranın, mübadele ilişkilerini kolaylaştırmak dışında bir rolü yoktur. Paranın, reel değişkenler üzerinde bir etkisi yoktur. Ekonomideki fiyat düzeyi ise tamamen piyasadaki para miktarı tarafından belirlenmektedir. Paranın bu şekilde reel değişkenler üzerinde etkisi olmaması durumuna paranın yansızlığı (nötrlüğü) denir. Reel değişkenlerin para arzından bağımsız olarak belirlenmesi de “klasik dikotomi” olarak adlandırılmaktadır.
Klasik teorinin para arzı ile fiyat seviyesini ilişkilendiren yaklaşımı paranın miktar teorisi olarak bilinmektedir. Miktar teorisinin iki farklı versiyonu vardır: 1-Fisher yaklaşımı 2-Cambridge yaklaşımı
Fisher Yaklaşımı Irving Fisher’in geliştirdiği yaklaşım Belli bir dönemde ekonomide gerçekleşen tüm mübadelelerin parasal değeri, para arzı ile paranın kaç kez el değiştirdiğini gösteren dolaşım hızının çarpımına eşittir.
T yerine yalnız reel millî hasılanın hesabına giren değişimleri, Y, aldığımız ve P ’nin de ekonomideki ortalama fiyat düzeyini gösteren bir endeks olduğunu kabul ettiğimiz zaman özdeşliğin sağ tarafı nominal milli hasılaya eşit olacaktır: V ilk özdeşlikte paranın işlem dolaşım hızı iken ikincisinde paranın gelir dolaşım hızı dır.
Klasik ekonomistler paranın dolaşım hızının ve reel gelir düzeyinin kısa dönemde sabit olduğunu kabul etmektedirler. Bu durumda yukarıdaki ikinci özdeşlik fiyat düzeyini doğrudan para miktarına bağlamaktadır.
Cambridge Yaklaşımı Cambridge yaklaşımında ise önceki denklemde küçük bir değişiklik yapılmakta ve k =(1/V ) yazılarak: Eşitliğin sağ yanı para talebini göstermektedir. k, ortalama olarak elde tutulan paranın nominal milli gelire oranını göstermektedir. Reel para stoku:
Reel para stoku: Kısa dönemde eşitliğin sağ yanı sabit kabul edilmektedir. Bu durumda para arzında bir artışın olması halinde fiyat düzeyinin de aynı oranda artması gerekecektir. Yine burada paranın yalnızca işlem güdüsüyle talep edildiği kabul edilmektedir.
Toplam Talep Eğrisi Paranın miktar teorisi toplam talebin belirlenmesine de imkan vermektedir. M ve V değerleri veri iken fiyat düzeyi yükseldiğinde eşitliğin sağlanabilmesi için gelir düzeyinin düşmesi gerekmektedir. Bu fonksiyonu, Y ’yi yatay P ’yi de dikey eksende gösteren bir eğri ile ifade edersek, ortaya çıkacak hiperbol biçimindeki eğri toplam talep eğrisi olacaktır.
Toplam Arz Eğrisi Klasik toplam arz eğrisi, ekonominin daima tam istihdamda işlediği varsayıldığı için tam istihdam ya da doğal GSYH düzeyinde dik bir doğrudur. Toplam arz eğrisi üretim fonksiyonu ve işgücü piyasası dengesinden türetilmektedir.
Ekonominin Dengesi Ekonominin dengesi de toplam arz eğrisi ile toplam talep eğrisinin kesişimi ile elde edilmektedir.
İşsizlik Klasik ekonomi teorisinin öngördüğü işsizlik türlerinden birisi geçici işsizliktir. Yani oldukça kısa dönemli bir işsizliğin talep şoklarından doğabileceği kabul edilmektedir. Burada işsizlik geçicidir ve ekonomi fiyat ve ücret esnekliği sayesinde kendi kendine bu şoku kısa sürede atlatabilmektedir. Klasik modelde piyasalara dışarıdan bir müdahale olmaması halinde kalıcı işsizlik söz konusu olmayacaktır.
Sendikaların ücret talebini piyasayı dengeye getirecek düzeyin üstünde tutması ya da devletin piyasa denge ücretinin üzerinde bir asgari ücret saptaması gibi durumlarda, nominal ücretlerin katılığına bağlı olarak kalıcı işsizlik oluşabilecektir. Klasik sistemde kalıcı işsizlik oluştuğunu durumda ortaya dirsekli toplam arz eğrisi çıkmaktadır.
KLASİK MODELDE PARA POLİTİKASI Klasik modelde herhangi bir ekonomi politikasının uygulanmasına gerek yoktur. Yalnız talep daralmasına bağlı geçici işsizlik durumunda, ücret ayarlamalarındaki kısa süreli gecikmenin oluşması istenmiyorsa, para arzı artırılarak nominal ücretler pek düşmeden dengenin oluşması sağlanabilir. Ancak bunun dışında para politikası reel değişkenler üzerinde etkisizdir, yani klasik dikotomi geçerlidir.
KLASİK MODELDE MALİYE POLİTİKASI Klasikler, maliye politikasına bütünüyle karşıdırlar. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi, devletin ekonomideki ağırlığının zaten küçük tutulması arzulandığından kamu bütçesinin büyümesine yol açacak her türlü uygulama liberal ideolojiye uygun olarak reddedilmektedir. İkincisi, aktif bir maliye politikasına izin verilse bile, bunun ekonomide istihdamı ve hasılayı artırmak gibi bir etkisi olmayacaktır.