ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA ALGI
ALGI NEDİR ?
Algılama, anlamlı yorumlar yapabilmesi için bireyin uyarıcıları seçme ve gruplama sürecidir. Bireyin gerçeği görüş bilgi edinme ve herhangi bir duyu organı aracılığı ile farkında olma sürecidir. Algılama anında beyin, bireyin içinde bulunduğu durumdan ne beklediğini, ihtiyaçlarını, tecrübelerini, diğer duyu organlarından gelen başka duyuları, toplumsal ve kültürel etkenlerini hesaba katarak bir sentez yapmaktadır. Algılama insanların çeşitli duyuları yardımıyla çevrelerinden elde ettikleri bilgileri bir araya getirip organize ederek kendileri için anlama ya da yoruma kavuşturmalarına ilişkin süreçlerdir. Algılama ile birey çevrede ilgi duyduğu hususları seçer. Bazı çevresel bilgilerin kayıtsız veya isteksiz yaklaşırken bazı bilgiler ilgi ve merakını cezbeder.
Algılama yönetimi kavramı ilk kez ABD Savunma Bakanlığı içindeki birimler tarafından kullanılmıştır. ABD Savunma Bakanlığı tarafından şöyle bir tanımı yapılmıştır: Algılama yönetimi, yabancıların her seviyedeki istihbarat birimleri ve liderleri de dahil olmak üzere, bu ülkedeki geniş kitleleri kendi (ABD) hedefleri doğrultusunda tavır almaları ve resmi adımlar atmalarının sağlamak amacıyla, seçilmiş bilgi akışını ve somut belgeleri yönlendirerek ya da reddiyesini oluşturarak, kitlelerin hislerini, güdülenmelerini, düşünce sistemlerini etki altına almaya çalışmak için yürütülen eylemlerin tamamıdır.
Algılama ile ilgili literatüre baktığımızda sosyal algılama da önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal algılama da bir bireyin diğer bireyleri algılayış biçimi söz konusu olmaktadır. Sosyal algılamalar önyargılı ve yanıltıcı bir işleyiş gösterdiklerinden kişisel tutum ve davranışlarda da saptırılma ve yanılgılı yönelimler söz konusu olabilmektedir. Burada algılayan kişinin özellikleri oldukça önemlidir. Kişinin kendisini iyi anlamış olması başkalarını da doğru olarak anlayabilmesini kolaylaştırır. Bireyin sahip olduğu kişilik özellikleri bireyin diğer kişileri o özellikler doğrultusunda algılamasını etkiler. Kendini anlayıp kabul edebilen kişi, diğerlerini de anlayıp kabul edebilecektir
ALGI TÜRLERİ Genel bir ayrımla algıları iç ve dış algı şeklinde sınıflandırabiliriz. Algıları iç ve dış olarak ayırmak, algılamanın doğru kavranması bakımından önemlidir. Algılama için uyarana ihtiyaç vardır; ancak bu uyaran olmadıkça algılama olmaz anlamına gelmez. Algılama için her zaman dış uyaranların olması gerekmez; benliğin bilinç aracılığı ile kendi durum ve eylemleri hakkında elde ettiği bilgi ve uyaranlar vardır ki bunların algılanması için kişinin iç melekleri devreye girer. Buna iç algı denmektedir. Buna göre dış algılama için bir dış uyarana ihtiyaç varken, iç algılar için bu uyarana ihtiyaç yoktur. Nesnelerin insan aklında meydana gelen şekilleri ve görüntüleri vardır. Bunlara dış algı denir. Dış algı, dış dünyada ki nesnelerin insan zihninde ki resimlerine ilişkin algıdır. Bu tür algılar gerçektir ve gerçeğin görüntüleridir.
Algılar genellikle aşağıda ki gibi dörtlü bir ayırıma tabi tutularak incelenmektedir. Duyu Algısı: Eşyaya ait özelliklerin duyu organları aracılığı ile alınıp nicelik, nitelik, yer ve durum gibi kategoriler hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Hayal Algısı: Eşyayı, yine duyu algısında ki özellikleriyle fakat bu kez ortada eşya olmadan, onun gözden uzak olarak hayal edilmesi ve hatırlanmasıyla ilgili algılamadır. Vehim ve Tikel Algı: Duyulara ilişkin tikel anlamların algılanmasıdır. Akıl Algısı: Duyumsanmış şeylerde ki tikel veya tümel bütün soyut anlamların algılamasıdır.
ALGILAMA SÜRECİ
ALGILAMA SÜRECİ Algılama süreci 5 aşamadan oluşur. Bu aşamalar uyaran, duyum, izlenim, dönüt ve anlamadır. UYARAN: Uyaran (stimulus) ışık, ses, basınç ısı gibi fiziksel güçtür. Çevreden gelen fiziksel güç, insanın duyu organlarını etkileyerek onlarda duyuşun başlamasına ve sürmesine yol açar. Uyaran dış çevreden olduğu gibi iç çevreden de olabilir. Uyaran olmadan algılama süreci başlamaz. DUYUM: Çevremizde ki bilgilerin içeri alma sürecine duyum denilmektedir. Uyarıcıların duyu organlarımızdan geçerek bize ulaşması bizim için öylesine olağandır ki uyarıcılardan yoksun kalmanın ne derecede sarsıcı olacağını düşünemeyiz bile. Uyarıcı yoksunluğu içine düşen insan şaşkınlık ve duygusal rahatsızlık hissetmekte, kendine bir yöne çizememekte telkin ve baskı karşısında aciz kalmakta ruhsal çöküntüye düşmemek için, geçmiş yaşantılarını düşünmeye başlamaktadır.
İZLENİM: Kimi kez duyu organları algılamaya yetecek güçte duyum alamazlar. Çevreden gelen uyaranlar, anlamaya yetecek güçte olmadığından insanda yalnızca izlenim bırakırlar. İzlenim; uyaranların bireyce tam anlaşılmamış etkileridir. Algılama sürecinin izlenim aşamasında bırakılmaması gerekir yoksa önyargı oluşur. DÖNÜT: İnsan, izlenim aşamasında, belirsizlikten, yanılgıdan, önyargıdan ve ikircilikten kurtulmak için edindiği duyumu yorumlayarak değerlendirmeye çalışır. Bu değerlendirmenin sonunda insan edindiği duyumdan ‘dönütler’ alır. ANLAMA: Bu son aşamada algılama süreci tamamlanır. İnsan bir anlama ulaştığında davranışına temel olacak bir algıyı edinir.
ALGILAMA SÜRECİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Algılayan kişinin kişiliği, tecrübeleri, Algılananın özellikleri, Algılama ortamı,
ALGISAL GÜÇLÜĞE YOL AÇAN FAKTÖRLER A)KALIPLAMA(BASMA KALIP YARGI) B) GÖLGELEME ETKİSİ (HALO EFFECT) C) ALGISAL SAVUNMA D) YANSITMA
A)KALIPLAMA(BASMA KALIP YARGI): Kalıplama sınırlı bir bilgi ile insanları veya nesneleri sınıflandırma sürecidir. Karmaşık uyarıcıların basitleştirilmesinde karar vericiler geniş ölçüde kullanılmaktadır. Böyle bir kalıplamanın temeli, okul kitaplarından medyada veya deneyimlerden gelir. Bunların hepsi genelleştirilmiş sonuçlardır. Örneğin yapılan bir araştırmada Amerikalılar materyalist (%67), Almanlar sanayici (%59), İngilizler muhafazakar (%53) Çinliler aile bağları kuvvetli (%50) olarak tanımlanmıştır. Kalıplama ile karar vericiler durumu kolaylaştırır. B) GÖLGELEME ETKİSİ (HALO EFFECT) : Kalıplama ile yakından ilişkili kavramdır. Gölgeleme etkisi bilinen belirgi bir özelliğin genel değerlendirmeler için kullanılmasıdır. Örneğin iş başvurusu yapan kişi, mülakatçının cana yakınlığıyla karşılaşınca şirketin büyüklüğüne bakmaksızın arkadaşça bir iş ortamı sunduğuna karar verebilir. C) ALGISAL SAVUNMA: Algılama sürecinde diğer bir güçlük, algısal savunma olarak bilinmektedir. Aslında bu terim elemeye kişisel olarak karşılaştırılan bilgilerin çarpıtılmasına, doğruluğuna dikkat etmemeye işaret etmektedir. İnsanlar kendi görüşlerini destekleyen bilgilerle ilgilenme veya seçme ve aynı zamanda görüşlerine ters gelen bilgileri algılamakta başarısız ve cahil olma eğilimindedirler. D) YANSITMA: Algısal süreçte dördüncü bir güçlük bizim hoşlanılmayan bir özellik veya karakterimizin diğerlerine atfedilen yansıtmadır. Örneğin Ahmet dolabını kilitlemektedir. Buna gereçte olarak ta etrafında ki kişilerin eşyalarını alabileceğini söylemesidir. Oysa ki kendisi başkalarına ait malzemeleri almakta ve dolabına koymaktadır. Algılarımız deneyimlerimize dayanan duygularımızca veya sahip olduğumuz kişilik özelliklerince çarpıtılmaktadır.
ATFETME SÜRECİ Atfetme bir kişinin diğerlerinin veya kendi davranışlarının nedenlerini açıklamasıyla ilgilidir. Süreç, bireyin diğerlerinin veya kendi davranışlarından veya her ikisinden mana çıkartmasıdır. Bu kavram algılamanın temel süreçlerinden biridir. İnsanlar davranışın nedenini açıklarken kendilerini gözlemleyerek diğerlerine atfederler. Başkalarının yaptıkları şeyi, niçin yaptıklarını kendilerine sorarlar. Cevap gözlemlenen faaliyetlerden alınan bireysel deneyimlerin sonucuna bağlıdır.
ATFETME BELİRLEYİCİLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Ayırt edicilik: Yalnız bir durum ve olayla ilgili ortaya çıkan belirgin bir davranışın nedenlerine bakmaksızın değerlendirilmesine denir. Görüş Birliği: Bir grup insan aynı ortamda ve eşit koşullarda bulunuyorsa ve insanlardan birisinin ortaya çıkan farklı bir davranışı o kişinin içsel özelliğine atfedilir. Tutarlılık: Bir davranışın zaman içinde benzer durumlarda tekrar ortaya çıkması.
Algı ve Karar Verme Arasındaki Bağ Karar Verme algılanmış bir probleme karşı bir tepki olarak ortaya çıkar. Algı: Problemin varlığından farkında olmayı Bilginin yorumlama ve değerlendimesini Sonuçlar ve analizler önyargısını etkiler
Kararlar Nasıl Verilmelidir ? Ussal (Akla Uygun) Karar Verme Süreci Problemi tanımla Karar kriterini belirle Kriteri ağırlıklandır Alternatifleri belirle Alternatifleri değerlendir En iyi alternatifi seç
Karar Vermede Yaratıcılık Yeni ve Faydalı fikirleri üretme yeteneği İnsanlara: Problemi daha iyi anlamaya Başkaların göremediği problemleri görebilme Tüm seçenekleri belirlemeye yardım eder
Görev alanı ile ilgili becerileri bireyin bir işi kavraması, onu daha etkin ve verimli süreçler ve metotlar geliştirerek hatasız ve ekonomik biçimde yapabilmesini gerektirir. Yaratıcılığa ilişkin becerilere gelince, bunlar bireyin belirli düşünce yapılarına saplanıp kalmaması, bunları kırabilmesi ve yeni görüş açıları geliştirebilmesi, bir sorunu, olayı veya durumu analiz ederek buradaki karmaşıklıklar ve bağlılıkları anlayabilmesi, olgunlaşmamış yargılardan kaçınarak yeni tercih veya seçeneklere açık olması, bunları araştırması ve izlemesi, akla gelmemiş ve ihmal edilmiş olan üretici düşünceleri ortaya çıkarmasına ilişkin olan becerilerdir. İçsel görev motivasyonu, bireyin bir işi yapmaktan ve başarmaktan, merak gidermekten duyduğu kişisel haz ve tatmindir. Bu içsel dürtüler, bireyi bu alanda çalışmaya yönlendirecek ve yaratıcı kılacak en önemli güdüdür.
ÖRGÜTLERDE ALGILAMA YÖNETİMİ Bir tabloya veya bir doğa parçasına baktığımız zaman herkes aynı şeyi mi algılar? Peki, algılamada bir farklılık varsa, bu farklılık nelerden kaynaklanır? Söz konusu farklılıkları ortadan kaldırıp herkeste ortak bir kanaat oluşturmak mümkün müdür? Bu ve buna benzer sorular, algılamanın ‘’gerçekten’’ farklı olabileceğini kişinin eğitim, deneyim, inanç, kültür ve bilgi düzeyine bağlı olarak farklın algılama biçimlerinin olabileceğini göstermektedir. Son yıllarda algılama yönetiminin öneminin anlaşılması bu konuda önemli sayıda çalışmanın yapılmasına neden olmuş konu kimlik yönetimi imaj yönetimi ve itibar yönetimi gibi konularla ve disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınmıştır.
ALGILAMA YÖNETİMİNİN ÖZELLİKLERİ Algılama yönetiminin temel özellikleri yönetilecek insan grup veya kitlenin amaç ve hedeflerinin bilinmesini gerektirmiştir. Kişileri harekete geçiren istek ve ihtiyaçlardır. Kişinin amacı ve hedefi onda bir ihtiyaç dürtüsü oluşturur. Bu nedenle alıcının amaç ve hedeflerinin öğrenilmesi, onun neyi daha erken veya daha kolay anlayabileceğini gösterir. Kişinin amaç ve beklentileri, bazı dürtülerin uyarısına karşı ‘’hazır olma’’ durumuna yol açar. Algılama yönetiminin önemli özelliklerinden biri paydaşların kafalarında kurumun geleceğine dair duyulan kaygıları itimatsızlığı belirsizliği ve güvensizliği ortadan kaldırmıştır. Algılama yönetiminin diğer özelliği, alıcının eğitim ve deneyimlerinin bilinmesini gerektirmesidir.
SONUÇ Çevremizden edindiğimiz çeşitli bilgileri duyularımız ile algılarız. Bu açıdan algı konusunun, kişilerin algılamaları açısından, gözlemleme, anlama, yorumlama faaliyetlerini içermesi nedeniyle önem kazanırken; işletmeler açısından ise işletme çalışanlarının ve hedef bireylerin tanınması, yorumlanması ve anlaşılması, işletmenin karşılaştığı olayları sorgulaması ve geri bildirim gerektirmesi açısından önemli olduğu söylenebilir. Çünkü algı sonucu oluşan gerçek kavramının çoğu zaman gerçeğin kendisinden önemli ve önde olabileceği unutulmamalıdır. Bu kapsamda algı yönetimi faaliyetlerini ülkeler, kurumlar ve işletmeler belirlenen çıkarlar doğrultusunda oluşturup, uygulayabilmektedirler. Özellikle işletmeler yoğun rekabetin içerisinde hayatta kalabilmek ve rakiplerinin önünde olabilmek için algı yönetimi uygulamalarını kullanabilirler. Önceki dönemlerde devletler tarafından ve bununla birlikte çoğunlukla askeri uygulamalarda kullanılan algı yönetimi tekniklerinin, son dönemde rekabet boyutunun günden güne arttığı işletme dünyasında da uygulama alanına sahip olması muhtemeldir. Bu açıdan işletmeler gerek rakiplerine karşı önde olabilmek için, gerekse toplumun ya da hedef kitlelerin, işletme hakkındaki görüşlerini yönlendirebilmek için algı yönetimi araçlarını etkin bir şekilde kullanmalıdırlar. Bunun için işletme içi dinamiklerini dikkate almasının yanında, hedef kitlesini net bir şekilde tespit etmeli ve bir takım stratejik hedefler ortaya koymalıdır.
KAYNAKÇA Başaran, İ. (2000). Örgütsel Davranış (İnsanın Üretim Gücü). Ankara. Ceylan, A. (1998). Örgütsel Davranış. GYTE Yayınları. Eren, E. (2004). Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. İstanbul: Beta Yayınları. Eren, E. (2010). Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. İstanbul: Beta Yayınları. Kefe, İ. Bakan, İ. Kurumsal Açıdan Algı ve Algı Yönetimi. s:32-33 Oktay, M. (1995). İşletmeciler İçin Davranış Bilimine Giriş. İstanbul: Der Yayınları. Öksüz, H. (2013). Algı Yönetimi ve Sosyal Medya. Özer, M. Bir Modern Yönetim Tekniği Olarak Algılama Yönetimi ve İç Güvenlik Hizmetleri. S:153 Şimşek, Ş. Akgemici, T. Çelik, A. (2001). Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış. Ankara: Nobel Yayınevi. Tevrüz, S. Erdem, İ. Bozkurt, T. (2012). Davranışlarımızdan Seçmeler (Örgütsel Yaklaşım). Nobel Yayınevi. Tutar, H. (2009). Örgütsel İletişim. Ankara: Seçkin Yayınevi. Türk, S. İletişimde Algı Yönetiminin Önemi. Gazi Üniversitesi. Uysal, A. Ve Kuşkuvan, Z. (1997). Davranış Bilimleri (Sosyal Psikoloji). İstanbul: Barış Yayınevi
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER..