ÇALIŞMA HAYATI VE HELAL KAZANCIN ÖNEMİ MEHMET BAŞTÜRK HAZIRLAMIŞTIR Mehmet__basturkæhotmail.com www.mehmetbasturk.com Facebook TC Mehmet Baştürk.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
AHLAK, MANEVİYAT ve MANEVİ HAYAT
Advertisements

- Hz. Muhammed Çalışmayı Severdi
RAHMAN'IN HAS KULLARINDAN
HASED-GIYBET.
Sözünde Durmak Dürüst ve Güvenilir Olmak
İBADET - TEMİZLİK İLİŞKİSİ
KUR’AN-I KERİMİN İÇERİĞİ
ADALET.
İlköğretim DKAB Dersi 4. Sınıf 5. Ünite Sunusu
Sevgi, Dostluk ve Kardeşlik
KURAN VE YORUMU 10. SINIF 4. ÜNİTE pedagojiformasyon.com.
İSLAM ESASLARI (İSLAMIN ŞARTLARI)
4. SINIF II. ÜNİTE: TEMİZ OLALIM
KUL HAKKI BAŞKALARINA ZARAR VERMEK:
KAZA VE KADERE İMAN AHİRET GÜNÜNE İMAN RABİA DOĞAN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAK. DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİL. EĞİTİMİ ÖĞRT.
2. Ünite: İslam’da İman Esasları
DEĞERLER EĞİTİMİ HAKSIZ KAZANÇ
- Kumar Oynamak KUMAR OYNAMAK.
AİLEM VE DİN pedagojiformasyon.com.
DEĞERLER EĞİTİMİ MART HAKSIZ KAZANÇTAN UZAK DURMAK.
TOPLUMSAL DAYANIŞMA İBADETİ OLARAK SADAKA
CEYHUN YILDIZ 7/C&955 KONU:VARLIKLAR ALEMİ.
İBADET KONUSUNDA BİLGİLENELİM
ALLAHIN YARDIMINA GÜVENİRİM ÇALIŞIRIM,BAŞARIRIM
Dedim: Çok yalnızım. Dedin:. فَإِنِّي قَرِيبٌ Ben ki sana çok yakınım
Başkalarına Zarar Vermek- Kul Hakkı
Kur’an’a Göre Cin ve Şeytan
KUR’AN’ IN ANA KONULARI
Sorumluluk Bilinci.
Aklın Dinî Sorumluluktaki Yeri ve Önemi
4. İbadetlere Devamlılığı
2. Nimete Şükür (Besmele ve Hamd)
1. Anne Babanın Çocuklara Davranışı
İslam’da Bilginin Kaynakları
AİLE İÇİ İLETİŞİM.
2. İnanca Bağlılığı.
Şeytanın kötülüğünden korunma konusunda Kur'an'ın öğütleri
4. İyiliğe Karşılık Beklememek
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Hazırlayan: İsmail TÜRKMENOĞLU
Kur'an'da Bilgi Edinme Yolları
4. Kendimize Karşı Sorumluluklarımız :
Peygamberlere Gelen İlahi Mesajların Ortak Amaçları
İNSANIN İRADESİ VE KADER Cüz'î irade: Allah tarafından insana verilen sınırlı seçme özgürlüğüne cüz'i irade denir. İnsan akıl sahibi olduğu için düşünce,
İnsanın Çabası: EMEK ve RIZIK
HELAL HARAM BİLİNCİ.
İnsan İradesi ve Kader İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özellikler, -akıl -irade AKIL, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt.
HELAL VE HARAM BİLİNCİ.
1 1.ÜNİTE KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED’(sav)İN KONUMU SAYFA:
ADALETİN DİNİMİZDEKİ YERİ
6. Akrabalarımıza Karşı Sorumluluklarımız
Çalışırım, Allah’ın Yardımına Güvenirim ve Başarırım.
KUMAR OYNAMAK * Para, mal veya değerli bir eşya karşılığı şansa ve tahmine dayalı olarak oynanan oyunlara kumar denir. Kumarda amaç başkasının parasını,
Haydar Akın Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
İnsan yaşamak için ev, ev eşyası, yiyecek ve giyeceğe muhtaçtır. Bu ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamak için çalışması ve kazanç sağlaması gerekir. Peygamberimiz.
Cuma günü ve önemi. Müslümanlar için Cuma niçin önemlidir?  Toplanma ve cemaat olma anlamına gelen cuma, Müslümanların haftalık bayramıdır.  Cuma günü.
AKLIN KORUNMASI.
Aile Hayatımız T.C. ŞEHZADELER MÜFTÜLÜĞÜ. Aile Hayatımız T.C. ŞEHZADELER MÜFTÜLÜĞÜ.
ÇALIŞMANIN ÖNEMİ VE LEZZETİ
AHİRET GÜNÜNE (HAŞRE) İMAN
ORUÇ İBADETİ 7. SINIF 2. ÜNİTE RAMAZAN AYI VE ÖNEMİ RAMAZAN AYI VE ÖNEMİ.
Sosyal ve kültürel hayat. Peygamberlikten önce Hz. Peygamber’in Mekke şehir devletinde herhangi bir görevi yoktu. O, peygamberlikten önce olduğu gibi,
İSLAM ESASLARI (İSLAMIN ŞARTLARI) SEYMEN OKUR 10/A 307.
Kur’an-ı Kerim’in Belli Başlı Konuları Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi.
Hukukta bir hüküm vermek için delil gereklidir. Yani hâkimin hükme nasıl ulaştığını gösteren meşru bir dayanağın olması gerekir. Bu delilin de bir kaynağı.
İMÂNLA İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER عن عبدالله بن عمرو رَضِيَ اللّهُ عَنْهما عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِى الْاَرْضِ حَلَلاً طَيِّباًوَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ Bakara 168.
5. Sınıf 2. Ünite: Ramazan ve Oruç
5. Sınıf 2. Ünite: Ramazan ve Oruç
Sunum transkripti:

ÇALIŞMA HAYATI VE HELAL KAZANCIN ÖNEMİ MEHMET BAŞTÜRK HAZIRLAMIŞTIR Mehmet__basturkæhotmail.com Facebook TC Mehmet Baştürk

İslam Dini kendisine inananlara sadece ahiret mutluluğunu vaat etmez ve bu mutluluk için hükümler getirmez. İslam Dini kendine inananlara dünya hayatında da mutlu olmayı vaat eder ve bu mutluluk için hükümler getirir. İmani ilkeler böyledir. İbadet ilkeleri böyledir. Ahlaki ilkeler böyledir. Allah’a iman kişiye huzur verir, bir Rabbin varlığı kişiye güç verir, dayanma kuvveti verir. Ahirete iman kişiye bir bilinç kazandırır, dünyadayken yapıklarının hesabını vereceği bilinci kişiye dünyadayken güzel davranışlar sergilemesine vesile olur. Namaz, oruç, zekat, hac, abdest, temizlik vb. tüm ibadetler ahret mutluluğun yanında dünya huzurunu da sağlar. Namaz kılan dünyada her türlü kötülüklerden uzak olur. Oruç tutan sıhhat bulur. Zekat veren malını sigortalatır. Hacca giden mahşeri provayı dünyada yaşar, tek başına olmadığının farkına varır. Abdest alan temiz olur. Temizliğe özen gösteren hastalıklardan emin olur. Doğru sözlü olmak ve yala söylememek, güvenilir olmak, gıybet ve dedikodu yapmamak, iftira etmemek vb. ahlaki ilkelerde dünya huzuru içindir. Ahlaki ilkeler yerine getirildiğinde, yalan söylenmediğinde, gıybet yapmadığında, iftirada bulunmadığında huzurlu olur. Sizlere kısa bir girizgâh ile paylaşmak istediğimiz temel husus şudur ki Yüce Yaratan bizi dünyadayken en güzel davranışlar sergilememizi istiyor, bu mutluluğu elde etmemiz, hem dünyamızı hem de ahretimizi kurtarmamız için çalışmamızı emrediyor. Şu hususu vurgulayarak vaazımıza başlayalım. “İslam Dini çalışma dinidir”

Çalışmada Dünya-Ahiret Dengesi Tüm namazlarımızda tahiyyata oturduğumuzda bir dua okumaktayız. Yüce Rabbimize şöyle yalvarmaktayız: وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ “Onlardan, ‘Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem ateşinden koru’ diyenlerde vardır. ” (Bakara, 2/201) Tüm namazlarımızda duamıza konu olan dünya-ahiret dengesi çalışma hayatımızın temelini de oluşturmalıdır. Çünkü bu dengenin olmasını Yaratan (c.c.) istemektedir. Kasas süresine kulak verelim. وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. (Kasas, 28/77.)

أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَةَ رَبِّكَ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُم مَّعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُم بَعْضًا سُخْرِيًّا وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ “Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.” (Zuhruf, 43/32.)

Hz. Peygamber (s.a.s) dilenmek yerine çalışmayı tavsiye ediyor. لأَنْ يَأْخُذَ أَحَدُكُم أَحبُلَهُ ثُمَّ يَأْتِيَ الجَبَلَ ، فَيَأْتِيَ بحُزْمَةٍ مِن حَطَبٍ عَلى ظَهِرِهِ فَيَبيعَهَا ، فَيَكُفَّ اللَّه بها وَجْهَهُ ، خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَن يَسأَلَ النَّاسَ ، أَعطَوْهُ أَوْ مَنَعُوهُ “Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi ve sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu satması ve Allah’ın bu sebeple onun yüzsuyunu koruması, verseler de vermeseler de insanlardan bir şeyler dilenmesinden çok hayırlıdır.” (Buhari, Zekât 50) Peygamber Efendimiz (s.a.s) zamanında yaşanmış bir olayı paylaşarak bu konunun önemini beraberce yeniden anlayalım. “Ensardan biri Peygambere gelip kendisinden dilendi. Peygamber efendimiz o kişiye: “Evinde bir şey yok mudur? Diye sordu. Adam: “Evet bir hasır ve bir de su kabımız vardır” dedi. Resülullah: “Git onları bana getir.” Dedi. Onları getirince iki dirheme satmış. Dirhemleri de adama vererek dedi ki: “Bir dirhemle çocuklarına yiyecek al, diğer dirhemle de bir balta satın al ve bana getir.” Adam baltayı getirince peygamber baltaya bir sap taktıktan sonra adama: “Al götür onunla odun kes sat, geçimini sağla, seni on beş güne kadar görmeyeyim.” buyurdu. Adam da gidip odunculuk yapmaya başladı ve peygamberin yanına on dirhem kazanmış olarak döndü. Peygamber efendimiz adama “Bu senin için, yüzünde dilencilik lekesi olduğu halde yanımıza gelmekten daha iyidir.” (İbn Mace, Ticaret, 282) buyurdu.

Çalışma hayatındaki hırslarımız bizleri sıkıntıya sokmaktadır. Bazen bizden alttakilere (hayat şartları daha iyi olmayanlara) bakmama gibi büyük bir yanlışın içinde oluruz. Makamca (dünya makamı) bizden üsttün olanlara bakar, hayat şartları bizden iyi olanlara heveslenir onlar gibi olmamanın üzüntüsünü çekeriz. Oysaki bu model asla huzur getirmez. Bu hususu sizlerle paylaşırken şu vurguyu da yapmak isterim ki; Müslüman çalışacak en iyi yerde olmaya çaba gösterecek. Ancak iyi yerlerde olma adına haram olan şeylere tenezzül etmeyecek, hırs yapmayacak, kendinden aşağıda olanları ezmeyecek, hor ve hakir görmeyecek. Peki, ne yapmalı? Çözüm yine hayat modelimizde Peygamberimiz (s.a.s.) o eşsiz sözlerinde saklı. انْظُرُوا إلى منْ هَوَ أَسفَلُ منْكُمْ وَلا تَنْظُرُوا إلى مَنْ فَوقَكُم فهُوَ أَجْدرُ أَن لا تَزْدَرُوا نعمةَ اللَّه عَليْكُمْ “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.” (Müslim, Zühd 9)

İslam Dini, biz dünyada da mutlu, ahirette de cennette olalım diye gönderildi. İslam ile gönderilen emirler ve yasaklar hep bizim için, dünya ve ahiretimiz için. Namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler hep faydamıza. Doğru söz, iyilik, sadaka vb. gibi emredilen ilkeler hep bizim için. Yalan, iftira, faiz, gasp, rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk, şans oyunları, eksik tartmak, hileli mal satmak, verilen görevi layıkıyla yerine getirmemek vb. gibi tüm kötü davranışların yasaklanması yine bizim için. Meşru işlerle meşgul olmak kazancımızı helal getirecek, gayri meşru olan şeylerle meşgul olmak kazancımızı ve sonucunda lokmamızı haram hale getirecektir. Bu günkü vaazımızda kazancımızı ve lokmamızı helal hale getirmenin yollarını Kur’an ve Sünnet bağlamında bilmeye, anlamaya ve idrak etmeye çalışacağız. Helal; Dinen yapılması veya yenip içilmesi yasaklanmayan, serbest bırakılan şey demektir. Allah ve Resûlü'nün bir şeyin helâl olduğunu belirtmesi veya işlenmesinde günah olmadığını bildirmesi, o fiilin helâl olduğunu gösterdiği gibi, o fiil veya şeyin yasaklandığına dair bir delil bulunmaması da helâl olduğunu gösterir. Zira eşyada aslolan helal oluşudur. Buna göre bir şey, dinin açık bir hükmüne, yasağına ve ilkesine aykırı olmadıkça helâldir, meşrudur. (Dini Kavramlar Sözlüğü, Helal Md.)

Helal kazanç veya helal lokma ise; Dinimizin meşru gördüğü çerçeveler içerisinde elde edilen gelir ve bu gelirle kazanılan rızık demektir. Kazancın ve yenilenin lokmanın helal olması için önce çalışılan iş meşru olmalı, Allahın haram kılmadığı işlerden biri olmalıdır. Sonrada meşru olarak çalıştığımız işlerde bize verilen vazifeyi layık-ı vech ile yerine getirmemiz gerekmektedir. Yüce Allah (c.c.)’da, iyi, temiz ve insan sağlığına yararlı olan şeyleri helâl; kötü, pis ve zararı olan şeyleri de haram kılmıştır. Maide süresi 5. Ayette şöyle buyrulmaktadır. يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ “Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar, de ki: Size temiz olanlar helal kılındı…”

Öncelikle helal kazanç-helal rızık-helal lokma bilincinin çerçevelerini çizen Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bildirilen genel ilkeleri beraberce hatırlayalım. Yüce Yaratan (c.c.) şöyle buyuruyor. الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌيَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” ( Bakara, 2/168 ) يَا أَيُّهَا الَّذِينَآمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَنتَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْإِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا “Ey İman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin. Haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder.” (Nisa, 4/29) وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin.” (Bakara, 2/188)

Helak olan kavimden (Medyen Halkından) ibret almak gerekir. Medyen halkı ticaretle uğraşan bir halk idi. Ticaretten elde ettikleri yüksek karlarla bolluk içerisinde yaşarlardı. Bolluk içerisinde müreffeh bir hayatı sürdürenden beklenilen adaletle iş yapması, ticaretini doğru ve dürüst yapması iken onlar yanlışa saptılar. İnsanları aldattılar. Yüce Allah’ta her topluma uyarıcı gönderdiği gibi Medyen halkına da iyi olanı bulsunlar iyi olana tabi olsunlar diye Şuayb (a.s.) gönderdi. Tüm Peygamberlerin uyardığı gibi O’da kavmini şöyle uyardı. وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ وَلاَ تَنقُصُواْ الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِنِّيَ أَرَاكُم بِخَيْرٍ وَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُّحِيطٍ وَيَا قَوْمِ أَوْفُواْ الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ بَقِيَّةُ اللّهِ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِحَفِيظٍ “Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ey milletim! Ölçüyü ve tartıyı tamamı tamamına yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.” (Hud, 11/84-86)

İslam’da asli ve tabii kazanç yolu emektir. Bu bakımdan Müslüman, çalışmadan başkalarının sırtından veya gayri meşru yollardan kazanç elde etmekten şiddetle sakınmalı; kazancının nereden ve nasıl geldiğine dikkat etmeli, kazancı temiz olmalı; hem kendini hem de aile fertlerini helâl gıda ile beslemelidir. Ayrıca Allah yolunda harcayacağı para da temiz bir şekilde kazanılmış olmalıdır. Haram yollardan kazanılmış paranın hayrı olmaz. Bir insanın duasının kabul olması için de helâl gıda ile beslenmesi şarttır. Çünkü haram ile beslenenlerin duaları kabul olmaz. (Muhlis Akar, Vaaz Projesi, DİB yay.)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bu konu hakkında şöyle buyuruyorlar: « أيُّهَا النَّاسُ إنَّ اللَّه طيِّبٌ لا يقْبلُ إلاَّ طيِّباً ، وَإنَّ اللَّه أمَر المُؤمِنِينَ بِمَا أمَر بِهِ المُرْسلِينَ ، فَقَال تَعَالى : {يَا أيُّها الرُّسْلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّباتِ واعملوا صَالحاً } وَقَال تَعالَى : { يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمنُوا كُلُوا مِنَ طَيِّبَات مَا رزَقْنَاكُمْ } ثُمَّ ذَكَرَ الرَّجُلَ يُطِيلُ السَّفَر أشْعَثَ أغْبر يمُدُّ يدَيْهِ إلَى السَّمَاءِ : يَاربِّ يَارَبِّ ، وَمَطْعَمُهُ حَرامٌ ، ومَشْرَبُه حرَامٌ ، ومَلْبسُهُ حرامٌ ، وغُذِيَ بِالْحَرامِ، فَأَنَّى يُسْتَجابُ لِذَلِكَ ، ؟ Ebu Hüreyre (r.a.)rivayet edildiğine göre Resûlüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ temizdir; sadece temiz olanları kabul eder. Allah Teâlâ peygamberlerine neyi emrettiyse müminlere de onu emretmiştir. Cenab–ı Hak Peygamberlere: ‘Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın!’ buyurmuştur. Müminlere de: ‘Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin’ buyurmuştur.” Resul–i Ekrem daha sonra şunları söyledi: “Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Ya Rabbi! Ya Rabbi! diye dua eder. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” (Müslim, Zekat 65)

“Nasıl olursa olsun nereden gelirse gelsin fark etmez” anlayışıyla elde edilen kazanç bize fayda getirmeyecektir. Asıl kazanç kendi el emeğimizle elde ettiğimizdir. Bize fayda verecek, lokmamızı helal hale getirecek de kendi emeğimizle kazandığımızdır. Efendimiz (s.a.s) bir hadisinde bizlere şu tavsiyeyi yapmaktadır. مَا أَكَلَ أَحَدٌ طَعَاماً خَيْراً مِن أَنَ يَأْكُلَ مِن عمَلِ يَدِهِ ، وَإِنَّ نَبيَّ اللَّه دَاوُدَ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم كان يَأْكلُ مِن عَمَلِ يَدِهِ “Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davut (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhari, Büyü’ 15) Maddi ve manevi çalışmamızın karşılığını bizlerde alacağız. Bu bilince sahip olarak çaba göstermekte önemli ve değerlidir. Kur’an-ı Kerim’de hepimizce malum olan ayette şöyle buyruluyor. وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Onun karşılığı ileride mutlaka görülecektir” (Necm, 53/39-40)

Geliniz! Helal kazançlar elde edip helal lokma yiyelim. Amacımız bu, gayemiz bu, yaşantımız bu olsun. Yüce Rabbimizden helal kazançlar elde etmeyi, helal lokma yemeyi ve yedirmeyi niyaz ediyorum. Ramazan günleriniz, Cumanız mübarek olsun. Vaazımızı Peygamber Efendimizin Hz. Ali’ye tavsiye ettiği duasıyla sonlandırıyorum. اللَّهمَّ اكْفِني بحلالِكَ عَن حَرَامِكَ ، وَاغْنِني بِفَضلِكَ عَمَّن سِوَاكَ “Allah’ım! Bana helâl rızık nasip ederek haramlardan koru! Lutfunla beni senden başkasına muhtaç etme!” (Tirmizi, Daavat 111)