Hazırlayan Uzm. Dr. Celalettin PERU AZOSPERMİ BULUŞMASI-3 Hazırlayan Uzm. Dr. Celalettin PERU
AZOSPERMİ NEDİR? AZOSPERMİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME ERKEK İNFERTİLİTESİ:Erkek kısırlığı demek olan bu tanımlama ile semende sperm sayısı azlığı ,sperm hareket kısıtlılığı nedeniyle veya hiç sperm bulunmaması anlamına gelen azospermi nedeniyle gebeliğin sağlandırılamayışı ifade edilmektedir. Azospermili hastalardaki spermlere NIL sperm de denmektedir.Azospermi toplumdaki erkeklerin % 1-3 ünde rastlanmaktadır. Bilindiği üzere testis erkek yumurtalığı organı olup 2 ayrı işleve sahiptir. 1.Leydig hücreleri ile testosteron ve türevleri üretilerek erkeklik karakterleri sağlanır(saç sakal bıyık kas ses tonu erkeksi tavır vs) 2.Sertoli hücreleri ile sperm üretimi sağlanarak fertilite (dölleme) özelliği yapılır.
KONUYU KAVRAMAK İÇİN KISA BİR SPERM YOLCULUĞU YAPALIM Canlılar âleminde yeni nesillerin yaratılmasındaki umumî mekanizma, artı-eksi veya erkek-dişi yapılarda üreme hücrelerinin üretilmesi ve birleşmesidir. Memelilerde üreme hücreleri (yumurta ve sperm) yumurtalık ve testiste sentezlenir. İnsanda yumurta üretimi belli bir yaş aralığında olurken, sperm üretimi ergenlik başlangıcından ileri yaşlara kadar devam eder. Sperm üretimine kaynaklık edecek hücreler (germinal epitelyum), erkek cenin (anne karnında) henüz dört haftalık iken, yolk kesesi duvarından yaratılır, testisin oluşacağı bölgeye gönderilir ve korumaya alınır.2 Erkeğin her iki testisinde günde yaklaşık 120 milyon olgunlaşmamış (köşeli, yuvarlak veya şekilsiz) sperm yaratılır ve daha sonra çeşitli merhalelerden geçirilir. Bu, çok sayıda sebebin doğru yer, zaman ve miktarda bir araya getirildiği hassas bir süreçtir. Olgunlaşmamış bu öncü hücreler (spermatogonium) ergenlikte, beynin ön hipofiz bezinden salgılanan hormonların3 tesiriyle uyarılarak ilk hücre bölünmesine uğrar ve benzer sperm hücreleri (birincil spermatozoid) yaratılır. Olgunlaşma sürecine girmiş 46 kromozomlu bir sperm, mayoz bölünme ile bölünerek 23 kromozomlu hâle getirilir (ikincil spermatozoid). Spermlerin dölleme kâbiliyeti kazanabilmeleri daha fazla olgunlaşmalarına ve sayılarının artmasına bağlıdır. Bunun için, sperm hücreleri arasındaki sertoli hücrelerinden salınan östrojen hormonu ile ön hipofizden salgılanan FSH hormonu, spermlerin yirmi dört saat içinde üç defa bölünerek kısmen olgunlaşmış genç spermatidlere dönüşmesine vesile olur.
Yolculuk devam ediyor Genç spermatid hücresi, bu kadar bölünmeye rağmen, bir çocuğun teşekkülünde vazife almaya henüz hazır değildir. Çünkü döl yatağına atıldığı zaman yumurta ile birleşmek için kendisini uzun bir yolculuk beklemektedir. Rahmet eseri olarak, genç spermatid hücreleri arasına ikinci tip ara hücreler (leydig) yerleştirilmiştir. Ön hipofiz bezinden salgılanan LH hormonu tesiriyle uyarılan leydig hücreleri testosteron salgılar. Testosteronun görevini yapmasıyla genç spermatid hücreler bölünür ve bir-iki gün içinde kuyruklu (olgun) spermatid hâline gelir. Artık, hareket için kuyruk kazanmış bir sperm vardır. Kuyruğa, hareket etmesi için enerji santralleri (mitokondri) yerleştirilmiştir. Olgun spermlerin, testislerde, açıldığında altı metre uzunluğa varan birinci depoda (epididim) yaklaşık 24 saat hareketsiz olarak depolanması gerekir. Bunun için, spermlerin depo yerinde hareketine mâni olan proteinler salgılanır (aksi takdirde spermler atılım yoluna doğru dakikada 1-4 mm hareket edeceğinden günlük olarak boşalacaktır. Ayrıca, yolculuk boyunca lâzım olacak gıda ve enzimleri alması için de spermin hareketsiz olması lâzımdır).
Üretim yerinde ve birinci depoda iki-üç gün geçtikten sonra spermler asıl uzun süre kalacakları ikinci depo (vazo deferens) yerine taşınır. Burada en fazla bir ay beklenir. Sperm gerekliliği artarsa bu süre beklenmez, birkaç günde atılır. Bu bekleme yerinde atılmayı engellemede vazifeli proteinler üretilir. İkinci depo sıvısı, metabolik ürünler ve sitrik asitten dolayı asidiktir. Burada hareketsiz hâlde beklemekte olan spermli sıvıya prostattan geçiş sırasında, alkali olan prostat sıvısı katılır. Spermler ikinci depodan sonra kıvrımlı tüplü yapıya (seminal vezikül) gelir. Burada asit-baz ortamlarından etkilenmemesi için spermlerin bulunduğu sıvıya (karaciğerde yapılarak testislere bu görev için gönderilen) fibrinojen katılır, ve sıvı bu hususiyetiyle hafif peltemsi bir hâl alır. Spermler, Kur'ân'ın hakir su olarak tavsif ettiği bu sıvıyla döl yatağı duvarına tutunur.
Kıvrımlı tüpten salgılanan sıvıdan çeşitli besinleri (prostaglandinler, früktoz, sitrik asit, kolesterol vs) alan spermler, seminifer tüplerde yüksek oranda kolesterol ihtiva eden keseciklerle (vezikül) karşılaşır. Spermin baş kısmındaki membrana yerleşen kolesterolün fonksiyonu, sperm yumurtayla karşılaştığında, buraya girmesi için ihtiyaç duyacağı enzimlerin depolandığı akromozomu4 korumaktır. Prostaglandinler, spermin rahimden geçip tüplerde yumurtayla buluşması için rahim kaslarının zıt yönde kasılmalarına vesile olur.5 Sıvı içinde früktozun bulunma hikmeti, spermin yumurtayla buluşma zamanına kadar enerji ihtiyacının karşılanmasıdır. Prostat bezinden, sitrat ve fosfat iyonları, kalsiyum ve fibrinolizin ihtiva eden, süte benzer ince bir sıvı salgılanır ve meniye (semen) eklenir. Prostat sıvısı diğer yerlerden de alınan sıvılarla zenginleşerek ikinci depodaki (vazo deferens) sıvıya karışır ve meninin pH'sı alkali hâle getirilir. Alkali özellik döllenme için çok önemlidir. Çünkü, kadının döl yatağı salgıları asidik olduğundan (pH=3,5-4,0), spermler ortam pH'sı 6,0-6,5'a ulaşana kadar burada hareket etmezler. Döl yatağı da dâhil iki asit, bir baz ortamıyla karşılaşan spermin her karşılaştığı ortamda korunması ve fonksiyonel olması için, bulunduğu ortama uygun maddeler verilmiştir.
Kalsiyum bağlayan sitrat iyonu ile fibrinolizin enzimi dölyatağına atılan meninin pelte veya pıhtı hâlini çözmede rol alır. Böylece, hareketsiz olan spermler hareketli hâl alır ve döllenmenin gerçekleşmesi için 24-48 saat yaşamalarına müsaade edilir. Prostat ve ikinci depo sıvılarının karışımı (3-5 ml meni) insana bir avans olarak verilen haz merkezlerinin tesiriyle Toraks 10 ile Lumbar 1 (birinci göğüs ve birinci bel) omurları arasında bulunan refleks merkezlerinin uyarılmasıyla atılır.
Spermlerin döl yatağından tüplere ulaşması için, rahmin içini döşeyen tüycüklü (silia) hücrelere ve kaslara vazife verilmiştir. Hipofizin arka lobundan salgılatılan oksitosin hormonu ile kıvrımlı tüpten (seminal vezikül) alınan prostaglandinler rahim kaslarını uyararak, spermlerin hedeflerine on kat daha hızlı (bir-bir buçuk saat içinde) varmasına vesile olur. Döllenme, spermin yumurtayla birleşeceği yere kadar yüzlerce hikmetli işin art arda aksamadan yapılmasıyla mümkün olur. Bu hakikat bize, bunlardan birinin olmaması veya yetersiz olması durumunda, yaratılanların en mükemmeli olan insanın, sebeplerle örgülenmiş yaratılış kanunlarına göre dünyaya gelemeyecek olduğunu ihtar etmektedir. Ayrıca yumurtanın olgunlaşması için geçirdiği safhalar da gözönüne alınırsa, sırasıyla zigot, embriyo, cenin, fetüs ve bebeğin teşekkülü daha işin başında yüzlerce fonksiyonun eksiksiz yerine getirilmesine bağlıdır.
NETİCE OLARAK sperm, insanın tamamen bilgi ve iradesi dışında, uzak-yakın birçok organın katıldığı bir süreç sonunda fonksiyonel bir fizikî yapıya kavuşturulur. Kur'ân-ı Kerîm'de Yüce Yaratıcı meni için, "Attığınız o meniye ne dersiniz? Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?“(vakıa süresi 58-59) diye buyururken, spermin geçirdiği bu safhalara da dikkat çeker ve bunlar üzerinde düşünmeye davet eder.