HOŞGÖRÜ VE YARDIMLAŞMA
Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü HOŞGÖRÜ DEMEK…… Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü
HOŞGÖRÜ NEDİR ? Hoşgörü, her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumudur. Hoşgörülü olabilmek için insanın öncelikle karşısındakini anlaması, ona empati ile bakması gerekir. Dünya çok kocamandır. Bu dünyada hepimize yer vardır. Dünya baskıyla, hoşgörü olmadan yaşatılamaz. Ama hoşgörüyle bu dünyayı daha yaşanılası hale getirmek, dünyayı güzelleştirmek ve ileri götürmek mümkündür
Hoşgörü, en iyi dindir. Victor Hugo Hoşgörü, uygarlığın biricik sınavıdır. Arthur Helps Hoşgörüsüzlük, insanın kendi davasına inanmasının bir kanıtıdır. Gandhi Meyvesi çamura düşüyor diye, ağaca mı lanet edilir? Hölderlin Bu çağın gereği ortak bir din değil, çeşitli dinlere bağlı insanlar arasındaki karşılıklı hoşgörü ve saygıdır. Gandhi
H oşgörü saygı, sevgi kadar olmalı yaşamın içinde O lmazsa olmazdır bir insanın özelliği, bana göre Ş art koşulmalı, öğretilmeli her kademedeki öğrenciye G örgü kurallarının içinde, hoşgörü heryerde Ö zellikle bizden küçüklere ve bizden büyüklere R ahat yaşarız o zaman hayatın her alanında hoşgörüyle Ü lkem ne kadar da güzelleşir hoşgörü sayesinde
Bizi biz yapan tüm değerlerimize dönüp baktığımızda; Hz. Muhammedîmizi, Mevlana'mızı, Yunus Emre’mizi, Yüce Ata'mızı hoşgörü hikayeleri ile öğütlerle anıyoruz...
Sevgili Peygamberimiz; “–Kim bir Müslüman’ın bu dünyada bir ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun bir ayıbını örter.” buyurmuştur.
Yunus Emre der ki: Gel, gel, ne olursan ol yine gel İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel”
BİR MUM , DİĞER MUMU TUTUŞTURMAKLA IŞIĞINDAN BİR ŞEY KAYBETMEZ. MEVLANA
ATATÜRK Dİyor kİ: ” Vicdan hürriyeti, her fert, istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, mensup olduğu bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.” “Vicdan hürriyeti mutlak ve taarruz edilmez, ferdin tabii haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.”
Bir gün, bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yasamak istemediklerini, nasıl olup da bir yabancıyı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek...
O kadar farklıdır ki kuşlar O kadar farklıdır ki kuşlar. İhtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, kardeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları.Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki, birlikte kaçar, birlikte uçar, birlikte yaşarlar beklenenlerin yanında tutunamayanlar.
O zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan. Topal kuşlar birbirlerinin arızalarını bilir ve sömürmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine. En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır. Aynı şekilde zengin, aynı şekilde mesut olanların ortak paydaları sabun köpüğü gibidir uçar, söner gider. Ortak acı, ortak hüzün, ortak pürüzdür esas yakınlaştıran, yaklaştıran . . . [ Hz.Mevlana ]