HABER: GAZETECİNİN ASIL ÜRÜNÜ
1) 2) 3) Medya kurumları kullandıkları haberleri üç ana kaynaktan sağlar. Curran bu kaynakları; 1) haber ajansları, 2) haber merkezleri, 3) uzman muhabirler olarak sayar. Bu kaynakların hangisine bakarsak bakalım, haber üretim sürecinin merkezinde gazetecinin olduğunu görürüz. Haber, gazetecinin asıl ürünüdür ve onu çevresinde olup biten binlerce olay arasından belli ölçülere göre seçerek, belli bir forma sokar. ‘’Köpek adamı ısırırsa haber değildir ama adam köpeği ısırırsa haberdir.’’ şeklindeki klişeye göre, haberin beklenmedik, alışılmadık ve sıra dışı bir şey olması gerekir. Ancak tek başına bu klişe haberi tanımlamaya ve açıklamaya yetmez.
İletişim araştırmaları içerisinde haber kavramına farklı yaklaşım biçimleri vardır: 1.Lippman, 1.Lippman, günlük haberlerin o günün olaylarının temsili dökümü olmadığını belirtir. Gazeteciler bir toplumda, ülkede ya da dünyada olup biten olayların büyük çoğunluğunu görmezden gelirler. ‘’Haberin işlevi bir olaya işaret etmektir, doğrunun işlevi ise gizli bir olguyu ortaya çıkartmak, onun diğer olgularla ilişkisini kurmak ve insanın üzerinde hareket edebileceği gerçeğin resmini çizmektir.’’ der.
2. Herbert Gans 2. Herbert Gans’da, haberin oluşturulması sürecinde, gazetecinin hem ticari bir işletmenin çalışanı hem de aynı zamanda ilkeleri olan bir mesleğin erbabı olma durumundan kaynaklanan ciddi sorunlar yaşadığını belirtir. Gans’a göre, haber bir kaynaktan izleyicilere gazeteciler aracılığıyla ulaşan bilgidir. Neyrine 3. Aynı şekilde Neyrine’de haber üretiminin hiyerarşik olarak örgütlenmiş, teknik olarak karmaşık ve kar amaçlı kuruluşlarda gerçekleştiğinin dikkatlerden kaçmaması gerektiğini vurgular. Gazeteciler böyle bir yapının parçaları olduğundan, işlerini hem mesleklerinin gereğini hem de çalıştıkları kurumun önceliklerini gözeterek yapmak durumunda kalırlar.
’Her şey haberdir.’’ ’Haber müdürüm ne istiyorsa, o haberdir.’’ Türk ve Yunanlı gazetecilerle yapılan görüşmeler sonucunda haber tanımları, ‘’Her şey haberdir.’’ ile ‘’Haber müdürüm ne istiyorsa, o haberdir.’’ arasında değişmektedir. Tarafsızlık ve nesnellik gibi değerlerin belki olması gerektiğini ama bunların gerçek haber üretim süreciyle ilgisi olmayan kuramsal, hayali kavramlar olduklarını söylüyorlar. Haber kaynaklarının ve haberi yaratan kişilerin iktidar odaklarının bir parçası olması her iki ülkede haber üretim sürecinin, hakim ilişkilerin bir tür yeniden üretimine dönüşmesine yol açıyor.
NESNELLİK, TARAFSIZLIK VE DOĞRU SÖYLEMENİN SORUNLARI
palavra hayatta yeri olmayan kuramsal kavramlar Liberal çoğulcu yaklaşımın ve hakim gazetecilik anlayışının temel kavramları olan nesnellik ve tarafsızlık Türkiye ve Yunanistan’ın haber pratiğinde yansımaları olmayan soyut kavramlar olarak gözüküyor. Kimi gazeteciler habere ilişkin bu kavramları palavra olarak değerlendirirken, kimileri gerçek hayatta yeri olmayan kuramsal kavramlar olarak niteliyor. Kimileri de, nesnellik ve tarafsızlığın ancak haber üretim sürecinde gazetecinin kişisel çıkarlarının ve değer yargılarının işe karışmasını engellemek olarak somutlanabileceğini ileri sürüyorlar.
James Cameron En tanınmış Batılı gazetecilerden James Cameron, nesnelliği doğru ile çeliştiği noktada reddeder. Bir olayın irdelenmesinden ve araştırılmasından yanadır. Bir olaydan bütün propaganda unsurlarını ayıklamanın ve hatta gazetecinin kendi ön yargılarına karşı çıkabilmesinin en sağlıklı yolu eleştiren ve karşı çıkabilen bir kafaya sahip olmasıdır.
T-1 Bir gazetecinin kendisini nesnel ve tarafsız sunmasının en kestirme yolu, haber konusu olan olayın tüm taraflarıyla konuşmaktır. Gazeteciler bunu yapabildikleri ölçüde haberlerinin daha nitelikli, güçlü ve güzel hale geldiğinde birleşmekteler. Ancak yine değişik nedenlerle bunu yapabilmenin pek mümkün olmadığını da itiraf ediyorlar. Bazı Türk gazeteciler ise, bütün taraflarla konuşmanın her zaman doğru bir yöntem olmadığı kanısında. T-1 işkence haberleri yaparken polise sormaya çok gerek duymadığını, çünkü polisin otomatik olarak her işkence iddiasını yalanladığını söylüyor. O, bu tür haberleri İnsan Hakları Derneği ya da İnsan Hakları Vakfı gibi sivil kuruluşlara dayanak verip, sorumluluğu da onlara bırakmakta.
HABER KAYNAĞI – GAZETECİ İLİŞKİSİ
birincil kaynaklar haber yapıcılar Gazeteci-kaynak ilişkisi üzerine yapılan araştırmaların tümünde hükümet yetkilileri, bakanlar, resmi sözcüler, polis ve ordu yetkilileri vb. başlıca kaynaklar olarak sayılırlar. Bu kaynaklar birincil kaynaklar veya haber yapıcılar olarak adlandırılır. Haber yapıcıların üst sınıflardan olmaları, üst sınıflara yakın durmayı haber yapabilmek için bir avantaj haline getirmektedir. kaynağı öldürmek Yunanistan’da da Türkiye’de de, kaynakla ilişki söz konusu olduğunda gazetecilerin söylediği ilk kelime güven oluyor. Kaynağın güvenini yitirmek o kadar önemli ki gazetecilik jargonunda kaynağı öldürmek olarak nitelendiriliyor. Kaynağı öldürmek ise bir haberci için kendini öldürmek demek.
Birinci kategoridekiler Gazetecileri bilgilendirmedeki yaklaşımlara bakarak kaynakları iki kategoride toplamak olası: Birinci kategoridekiler, gelişmiş Batı demokrasilerinde resmi yetkililer gazeteciyi adeta bilgiye boğuyorlar. Bu bilgi bolluğu içinde kaybolan gazeteci bağımsız araştırmalara yönelmekte zorlanıyor. Acaba bir şey kaçırır mıyım endişesiyle, resmi haber merkezlerinden uzaklaşamıyor. İkinci kategoridekiler İkinci kategoridekiler ise, bilgi vermede aşırı cimri davranıyorlar. Türk ve Yunana yetkilileri bu kategoriye sokmak gerek çünkü Türk ve Yunanlı gazeteciler, resmi yetkililerden bürokratlardan bilgi alamamaktan yakınıyorlar.
kaynak- gazeteci ilişkisi karşılıklı kullanma ilişkisi Gerek Türk gerekse de Yunanlı gazeteciler, kaynak- gazeteci ilişkisinin bir karşılıklı kullanma ilişkisi olduğunu, onların kaynağı kaynağından onları çıkarları için kullanmakta olduğunu belirtiyorlar. Haberin oluşturulması sürecinde gazetecilerin kaynak olarak birbirlerini kullandıkları da görülür. Bazen bir bilgiyi birbirlerinden kontrol ederler, bazen de alırlar.
GAZETECİNİN SONU OLMAYAN STRESİ: ZAMAN MI KALİTE Mİ?
Zaman ve kalite baskısını nasıl hissettiklerine ilişkin Türk ve Yunanlı gazetecileri iki kategoride toplamak mümkün. Bir grup zaman baskısını öne çıkarırken, diğer grup zaman ve kalite baskısını aynı ölçüde hissettiklerini belirtiyor. Daha hızlı yazma ve bilgi kaynaklarına daha kolay ulaşıp, daha hızlı veri toplama yetisini geliştirmiş olan deneyimli gazetecilerin zaman baskısıyla başa çıkmayı da daha kolay becerebildikleri görülmektedir. Yine de bazı genç gazeteciler, hızın ve zamana karşı sağlanan başarının yaşlıların üretiminde de kalite aleyhine çalıştığı kanısındalar.
Zamanın kalite aleyhine çalıştığını vurgulayan gazetecilerin çoğu radyo ve televizyon haberlerinin bu yüzden daha düşük nitelikli olduğunu ileri sürüyorlar. Çünkü gerek televizyonda gerekse radyoda haberlerin yetiştirilmesi için gerekli zaman daha kısalıyor. Yine bütün gazeteciler imzalarıyla yazdıkları haberleri daha büyük dikkat ve titizlikle ve zamandan daha fazla çalarak yapma eğilimindeyken, imzasız haberlerinde sürati artıyor. Editoryal düzeyde sorumluluk taşıyanlar ve ortaya çıkan ürünün bütünü altına ismini koyanlarsa, zaman ve kalite baskısını hep aynı şiddette hissediyor.
Gazeteci özel bir haber yakaladığında da, zaman terörünü yaşamaya başlıyor. Bu kez elindeki haberin bir başka gazeteci tarafından da bulunup yazılması olasılığı kabusa dönüşüyor. Haberin elinde patlamaması için biran önce basılmasını istiyor. Zaman-kalite ilişkisi büyük ölçüde medya kurumunun yapısı ve habercilerin mutfak dedikleri gazetede haberlere son halin verildiği merkezin niteliğiyle de ilgili.