DIŞAVURUMCULUK

Dışavurumculuk (ekspresyonizm),doğanın olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20.yy sanat akımıdır. Politik isitikrarsızlık ve ekonomi çöküntü ortamında Almanya’da pozitivizm ve naturalizm ve empresyonizm akımlarına karşı olarak ortaya çıkmıştır. (Ana Britanica 7:232)

19.yy gerçeklik ve idealizmine karşı anti-naturalist öznelliğe sahip bir bakış açısı içerir. Ayrıca kuzeyli Germen halk sanatı biçimleri ve kabile sanatları da etkilendiği diğer kaynaklardır. Dışavurumcu sanatın amacı, sanatçının duyguları ve iç dünyasını renk,çizgi,düzlem ve kütle aracılığıyla dışavurmasıdır. Bu duyguları daha iyi yansıtabilmek için sanatçı geleneksel kuraların dışına çıkarak gerçeğin biçimini bozma yönetimini kullanır ve sanatçının öznel duygularını dayanmaktatır.(Britanica 7:230)

Dışavurumcu Film Film sanatı alanında da,çok zaman Alman Dışavurumculuğu adı ile anılan bir ekpresiyonist film sanatı akımı bulunmaktatır. Bu filmlerin ana özellikleri gerçek-dışı çoğunlukla absürt dekorlar,çarpıtılmış perspektifler,ışığın ve gölgenin abartılı kullanımıdır.

MİNİSTERY OF FEAR

Dışavurumculuk içsel olanın dışsal olana yansıtılması olarak tanımlanabilir özetle. Yeni tasvir edilen şey gerçeğe uygun olmakla birlikte tasvir edenin iç dünyasına ait bir hissiyatı da taşır üzerinde. Dışavurumcu Alman sineması da dekorun,makyajın,kostümün ve tüm teknik detayların en kusursuz halini UFA Stüdyolarında hayata geçirerek içsel yolculukları görsele taşımıştır. 1939 senesinde akımın sona ermesine rağmen etkileri tüm sinema tarihi boyunca sürmüştür.(Demiray,233)

Normal olanın dışına taşan,insanın bilinç altındakleri dışarı taşıması yansıtması olarak söyleyebileceğim bu akım dilimizde ‘İfadecilik,anlatımcılık,kendilikçilik,ruhsal yaşantının içerikleriyle tinsel içerikleri dile getiren çağdaş sanat akımı olarak karşılık bulur.(Demiray,231) Filmlerde kaba ve barbar görüntüler hakimdir. Ölüm ve düşük yaşama ilişkin nesnlerle beraber savaşın kızıştırdığı umutsuzluk ve erime bu akımın konularındandır.(Biryıldız,38) Daha iyi bir dünya düşlenir.Bu yüzden gerçeklik bir kenara bırakılır soyut ve metafizik alana yönemlim olur.(Biryıldız,51-52)

Caligariden Hitlere

Doktor Caligarinin Muayenehanesi ROBERT WİENA tarafından yönetilmiş olup Dışavurumcu sinemanın başlangıcı olarak kabul edilir. Psikolojik filmlerin ilk örneği olarak kabul edilir. Filmde Dr.Caligari adlı biriinin CESERA adlı bir genci hipnotize edip ona cinayetler işletmesi ile başlar. Film ÖZNELLİĞİN beyaz perdedeki yüzüdür. Görsel bir şöleni andıran filmde insanların öfke,şiddet,sevinç gibi duyguları dekorda yer alan simetrik şekillerle anlatılmaya çalışılmıştır.

Diğer Filmler Praglı Öğrenci Golem Homunculus

Kaynakça