KÜRESEL KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ T.C. MALİYE BAKANLIĞI KÜRESEL KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ İSA COŞKUN MÜSTEŞAR YARDIMCISI 29 Mayıs 2009 Değerli katılımcılar, Hepinizi saygı, sevgi ve en derin kalbi duygularla selamlıyor ve sizlere hoş geldiniz diyorum. Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki son gelişmeleri ve bu konudaki değerlendirmelerimi aktarmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu sunumda; Dünya ekonomisinde yaşanan krizlerin sebep ve sonuçlarına, Son küresel krize, Türkiye ekonomisinde dışa açılma ve liberalleşme çabalarının başladığı 1980’lerden bugüne yaşananlara, 2000-2001 ekonomik krizine, Kriz sonrası toparlanmaya ve yaşadığımız küresel krizin Türkiye ekonomisine etkilerine değinmeye çalışacağım. Özellikle 2000-2001 krizi sonrası Türkiye ekonomisindeki yeniden yapılanmadan bugünkü küresel kriz için ne gibi sonuçlar çıkarabiliriz sorusu üzerinde durmaya ve küresel ekonomideki yeniden yapılanmaya değinmeye çalışacağım.
GÜNDEM Dünya Ekonomisi Türkiye Ekonomisi Sonuçlar Dünya Ekonomisinde Krizler Son Ekonomik Gelişmeler Türkiye Ekonomisi 1980 Sonrası Krizler Küresel Kriz ve Türkiye Ekonomisi Sonuçlar
DÜNYA EKONOMİSİNDE KRİZLER
1929 Krizi: Büyük Buhran Krizden Çıkış 1929: Büyük Buhran -Keynesyen Politikalar -Devlet Müdahaleleri -Talep Yönetimi -Sosyal Güvenlik Politikaları -Bretton Woods Sistemi: Dünya Bankası ve IMF’nin Kurulması -Küresel İşbirliğinin arttırılması -Kitlesel Üretim ve Tüketim -Verimlilik Artışı 1929: Büyük Buhran -Say Kanununa İnanç (her arz kendi talebini yaratır) -Aşırı Üretim -Talep Yetersizliği -Korumacı Politikalar -Küresel Ekonomik Kurumların Yokluğu -Yetersiz Küresel İşbirliği -İkinci Dünya Savaşı -Altın Para Standardının Çöküşü Dünya ekonomisinde şu ana kadar yaşanmış olan en önemli kriz “Büyük Buhran” adıyla anılan 1929 krizidir. Bu dönemde, aşırı üretim ve bu üretimi eritecek talebin olmaması Dünya ekonomisini derin bir krize sürüklemiştir. Aşırı üretim beraberinde kendi talebini yaratamadı. Buna korumacı politikaları ve yetersiz küresel işbirliği eklenince kriz kaçınılmaz oldu. İkinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle Küresel Krizden çıkış neredeyse 20 yılı bulmuştur. Keynesyen Politikalar, Devlet Müdahaleleri, Talep Yönetimi, Sosyal Güvenlik Politikaları, Bretton Woods Sisteminin kurulması, Kitlesel Üretim ve Tüketim ve Verimlilik Artışı krizden çıkışı sağlamış ve Dünya ekonomisi 1970’lerin ortasına kadar “altın çağ” olarak adlandırılan çok önemli bir büyüme trendi yakalamıştır.
1973-74 Petrol Krizi 1973-74: Petrol Krizi Krizden Çıkış -Petrol Fiyatlarında Aşırı Yükselme -Kitlesel Üretimin Sınırlarına Varması ve Verimliliğin Düşmesi -Kar Oranlarının Düşmesi -Enflasyon -Bretton Woods Sisteminin Çöküşü -İşsizlik -Devlet Müdahalesinin Yarattığı Etkinsizlik Krizden Çıkış -Neoliberal Politikalar -Piyasaların Serbestleştirilmesi -Mali Serbestleşme ve Küreselleşme -Devletin Piyasadan Çekilmesi -Düzenlemelerin Azaltılması -Küresel Üretim ve Tüketim Fırsatları -Yabancı Yatırımlar -Yeni Mali Araçların Keşfi -Teknolojik Devrim (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) -Bilgi Ekonomisi(Manuel Castells,1996) Kitlesel üretim ve devlet müdahalesi 1970’lerde ortaya çıkan krizin temel nedenleri arasında olmuştur. Talep yönetimi ve Devlet müdahalesi enflasyona neden olmuş, kitlesel üretimde de verimlilik sınırlarına ulaşılmıştır. Farklılaştırılmış malların farklı mekanlarda üretilmesi, yani üretimin küreselleşmesi (esnek üretim) beraberinde kar oranlarını ve verimliliği arttırmıştır. Bilgi ve İletişim Teknolojileri alanındaki atılımlar beraberinde ciddi verimlilik artışlarını da getirmiştir. Bunlara ek olarak yeni mali araçların keşfi, yatırımların finansmanını kolaylaştırmıştır. Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de Bilgi’nin ekonomik büyümede (Yeni Ekonomi) daha fazla rol almaya başlaması olmuştur. Castells, Manuel. TitleThe rise of the network society / Manuel Castells.Publication info.Cambridge, Mass. : Blackwell Publishers, 1996.
2007 Mortgage Krizi 2007-?: Mortgage Krizi Krizden Çıkış? -Emlak Piyasalarındaki Şişkinlik -Mali Piyasaların Denetlenmemesi -Mali Piyasalarda Aşırı Risk Birikimi -Küresel ve Ulusal Seviyede Mali Serbestleşme alanındaki Başarısızlıklar -Küresel Mali, Ticari ve Parasal Politikalardaki Tutarsızlıklar -Yetersiz Küresel İşbirliği -Küreselleşme ve Krizin Yayılması -IMF’in Gerekli Rolü Oynayamaması -Küresel Bir Parasal Sistemin Olmayışı -Olumsuz Beklentiler -Ortadoğuda İstikrarsızlık ve Yüksek Petrol Fiyatları Krizden Çıkış? -Kurtarma Paketleri -Genişletici Maliye ve Para Politikaları -Küresel İşbirliğinde Artış (G-20 Toplantıları) -Devlet ve Piyasa Arasında Bir Denge Arayışı -Mali Piyasaların Düzenlenmesi (Uluslararası Mali Mimaride Yeniden Yapılanma) -Küresel Kurumların Yeniden Yapılandırılmaları ve Güçlendirilmeleri -Ekonomik Risklerin Sağlıklı Analizi ve Önleyici Politikaların Geliştirilmesi Bir önceki Krizden çıkışta büyük rol olan mali piyasalar yaşadığımız küresel krizde merkezi rolü oynamıştır. Mali Piyasaların Denetlenmemesi, Mali Piyasalarda Aşırı Risk Birikimi , Yetersiz Küresel İşbirliği, Ortadoğuda İstikrarsızlık ve Yüksek Petrol Fiyatları krizin temel nedenleri arasında olmuştur. Bugün krizden çıkış için en fazla tartışılan konu ekonomik alanda küresel işbirliğinin mümkün olduğunca arttırılması ve küresel mali piyasaların ekonomik büyümeyi engellemeyecek şekilde düzenlenmesi ve denetlenmesidir.
2007 Mortgage Krizinin Gelişimi LİKİDİTE KRİZİ KÜRESEL EKONOMİK KRİZ FİNANSAL KRİZ REEL SEKTÖR KRİZİ Yeterince denetlenmeyen ve kurallara bağlı olmayan bir yapıda, özellikle finans kuruluşlarının aşırı kar hırsının ve risk iştahının, bu küresel finans krizinin temel sebebi olduğu ifade edilmektedir. 2007 yılına gelindiğinde ABD konut sektöründe bir kriz başladığını gördük. Konut kredilerine ilişkin sorunların ortaya çıkmasıyla birlikte sert fiyat hareketleri yaşandı. Mortgage kredilerine dayalı menkul kıymetlere yatırım yapan fonlar zarar ederken, borsa endekslerinde ciddi kayıplar yaşandı. Böylece küresel piyasalarda güven sorunu ortaya çıkmaya; uzun zamandan beri görülen istikrar ve likidite bolluğu bozulmaya başladı. 2008 yılına gelindiğinde ise daha önce ABD’de başlayan kriz, küresel bir boyut kazandı. Küresel kriz, neredeyse tüm ülkelerde işsizliği artırdı; tüm dünyada talep düştü, özel tüketim daraldı, dış ticaret yavaşladı. 7
2007 ve sonrası: belirsizlik Küresel Kriz 2007 öncesi: istikrar Düşük enflasyon Yüksek büyüme Likidite bolluğu Olumlu beklentiler 2007 ve sonrası: belirsizlik -Finans Piyasalarında Sorunlar -Likidite Sıkışıklığı -Olumsuz Beklentiler -Düşük Büyüme -Yüksek İşsizlik -Emtia Piyasaları, Mali Piyasalar ve Enerji Piyasalarında Dalgalanmalar 2000’li yılların başından 2007 yılının ortalarına kadar dünyada yüksek büyüme, düşük enflasyon ve olumlu beklentiler dönemi yaşadık. Likidite bol ve risk iştahı yüksek idi. Ancak 2007 yılı sonrasında durum adeta tersine döndü ve finans piyasalarında sorunlar ortaya çıktı. Likidite Sıkışıklığı, Olumsuz Beklentiler, Düşük Büyüme, Yüksek İşsizlik, Emtia Piyasaları, Mali Piyasalar ve Enerji Piyasalarında Dalgalanmalar yaşandı.
IMF World Economic Outlook (Nisan 2009)’a Göre Küresel Kriz IMF World Economic Outlook (Nisan 2009)’a Göre -Bütün Gelişmiş Ülke Ekonomileri Küçülüyor -1929 Büyük Buhran Sonrası En Büyük Kriz -Dünya Ekonomisi 60 Yıl Aradan Sonra İlk Defa Küçülüyor -2010 Yılı İçin Canlanma İşaretleri Var -Güven ve Belirsizlik Sorunları Hala Mevcut -Toparlanma Yavaş ve Zor Olabilir -Korumacı Politikalar Krizi Daha da Derinleştirebilir -Deflasyon Tehlikesi *** -Kurtarma Paketleri Yetersiz (Paul Krugman) IMF’nin Nisan 2009 tarihinde yayınladığı rapora baktığımızda; Bütün Gelişmiş Ülke Ekonomileri Küçülüyor. 1929 Büyük Buhran Sonrası En Büyük Krizi yaşıyoruz. Dünya ekonomisi 60 yıl aradan sonra ilk defa küçülüyor. 2010 yılı için canlanma işaretleri olsa da güven ve belirsizlik sorunları hala mevcut. Rapora göre toparlanma yavaş ve zor olabilir. Bu dönemde en fazla sakınılması gereken husus Korumacı Politikalardır. Ayrıca rapora göre önümüzde ciddi bir Deflasyon tehlikesi de bulunmaktadır. Deflasyonun başlaması ile birlikte kar oranları düşecek bu da yatırımları azaltırken işsizliği arttıracaktır. Bu krizden çıkmak için ard arda ülkeler tarafından kurtarma paketleri açılmaktadır. Bu paketlerin en kapsamlı ve önemlileri ABD’de açılmaktadır. Ancak Paul Krugman’a göre bu Kurtarma Paketleri yetersizdir.
DÜNYADAKİ SON EKONOMİK GELİŞMELER 10
Dünyada Büyüme Şekilde de görüldüğü üzere Dünyanın en gelişmiş ülkeleri 2009 yılında küçülecekler. 2008 yılının son iki çeyreğinde küçülen ABD ekonomisi, 2009 yılının ilk çeyreğinde de yüzde 6,1 küçüldü. Son bir yıl içinde toplam 18 AB ülkesi resesyona girdi. Bu gelişmeler, tüm dünyada büyüme beklentilerini de bozdu. Uluslararası Para Fonu 2009 yılı için küresel ekonomide yüzde 1,3 küçülme öngörüyor. Buradaki önemli husus Çin ve Hindistan’ın 2009 yılında da büyüyecek olmalarıdır. *KEP(2008)
Dünya’da Tasarruf Oranları Çin ve Hindistan yakın geçmişte çok önemli ekonomik başarılar yakaladılar .Bu başarlarda iç tasarruf oranlarının yüksekliği önemli rol oynamış ve ülkeleri küresel krizler karşısında daha dayanıklı hale getirmiştir. Krizin etkisinin azalmasında iç tasarruf oranlarının makul seviyelerde olması önemlidir.
Yükselen Piyasalara Sermaye Hareketleri Şekil de de görüldüğü üzere kriz sonrası dönemde Yükselen Piyasalara yönelik sermaye akışlarında ciddi bir düşüş meydana gelmiştir. Azalan güven ve bozulan risk algısı nedeniyle, 2002’den beri görülen likidite bolluğu artık yoktur. Bizim de içinde bulunduğumuz yükselen piyasalara giren sermaye akımları, 2007 yılında 928,5 milyar dolar iken, 2008 yılında 465,8 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Sermaye girişlerinin 2009 yılında da grafikte görüldüğü gibi 2008 yılının üçte biri düzeyine, yani 165,3 milyar dolara inmesi bekleniyor. IMF’in (IMF-WEO 2009)tahminlerine göre, sermaye girişlerinin eski seviyelerine varması oldukça zaman alacaktır. Dolayısıyla bu alanda toparlanma yavaş olacaktır.
Dünyada Enflasyon: Deflasyon Tehlikesi? Krizle birlikte yerel ve küresel talep azalmış bu da küresel enflasyonun düşüşünü beraberinde getirmiştir. Enflasyonda yaşanan bu düşüş belli bir noktaya kadar talebin canlanmasına katkı yapsa da yaşanacak aşırı bir düşüş beraberinde deflasyon ve karların azalması tehlikesini getirebilir. IMF World Economic Outlook bu noktada ülkeleri uyarmaktadır.
Dünyada İşsizlik Bütün ülkelerde işsizliğin artmış olduğu gözlemlenmektedir. Küresel kriz ile birlikte ekonomik faaliyetlerdeki daralma ve güven kaybı nedeniyle işsizlik de 2009 yılında en önemli sorunlardan biri olmaya devam edecektir. Birleşmiş Milletlerin yeni yayınlanan raporunda 2009 yılında tüm dünyada işsiz sayısının 100 milyondan daha fazla artması beklenmektedir. Bu sayı bize durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Rapora göre işsizlik oranının eski seviyelerine varması yaklaşık 4-5 yıl sürecektir. *KEP(2008)
Dünyada Bütçe Dengesi Şekilde bütün Ülkelerde Bütçe açıklarının arttığı gözlenmektedir. Özellikle Krizin bir talep krizine dönüşmesini engellemek için kurtarma paketlerine başvuran ülkeler beraberinde bütçe açıkları vermek zorunda kalmışlardır. Daralan talebi canlandırmak amacıyla arka arkaya açıklanan kurtarma ve teşvik paketleri sonucunda bütçe açıkları artmıştır. Bu açıkların ilerde de devam etmesi ekonomik istikrar adına önemli sorunlar yaratabilir. Tabiki Krizin etkileri azalır azalmaz, bütçe açıklarının tekrar makul seviyelere çekilmesi gerekmektedir. *KEP(2008)
TÜRKİYE EKONOMİSİ: 1980 SONRASI KRİZLER
Türkiye Ekonomisi: Krizler ve Yeniden Yapılanma Krizden Çıkış: 24 Ocak 1980 Kararları -Neoliberal politikalar (Yapısal Uyum Politikaları) -Piyasaların Serbestleştirilmesi -İhracata Dayalı Büyüme -Mali Serbestleşme -Devletin Üretimden Çekilmeye Başlaması -Piyasa Düzenlemelerinin Gevşetilmesi -Yabancı Yatırımlar -Yeni Mali Araçların Kullanımı -Küresel Ekonomiye Entegre Çabaları -Özel Girişimciliğin Teşviki -Teknolojik Gelişmelere Açıklık -Rekabetçi Bir Ortam 1980 Krizi -İthal ikameci Büyüme -Devlet Merkezli Sanayi Politikası -Aşırı Bütçe Açıkları -Aşırı Bürokrasi -Yetersiz İhracat ve Döviz Geliri -KİT’lerin Verimsizleşmesi ve Yüksek Maliyetli Üretim -Yoğun Şekilde Devlet Düzenlemeleri -Düşük Rekabet Ortamı -Düşük Verimlilik -Hantal Ekonomik Yapı -Dünya Ekonomisine Yeterince Entegre Olamama Tıpkı dünya ekonomisi gibi Türkiye ekonomisi de çeşitli krizler yaşamıştır. Bu krizlerden belki de en önemlisi 1970’lerin sonunda yaşanan kriz olmuştur. Söz konusu kriz sonrası Türkiye hem ekonomik hem de siyasi olarak önemli bir dönüşüm yaşamıştır. 1980 öncesine baktığımızda şu hususlar göze çarpmaktadır. İthal ikameci Büyüme, Devlet Merkezli Sanayi Politikası, Aşırı Bütçe Açıkları, Aşırı Bürokrasi , Yetersiz İhracat ve Döviz Geliri, Yoğun Şekilde Devlet Düzenlemeleri, Düşük Rekabet Ortamı, Düşük Verimlilik, Hantal Ekonomik Yapı. Dünya ekonomisinde yaşanan dönüşüm gibi Türkiye ekonomisi de bu krizden bir dönüşüm geçirerek çıkmıştır. Neoliberal politikalar (Yapısal Uyum Politikaları), Piyasaların Serbestleştirilmesi, İhracata Dayalı Büyüme, Devletin Üretimden Çekilmeye Başlaması, Piyasa Düzenlemelerinin Gevşetilmesi, Yeni Mali Araçların Kullanımı, Küresel Ekonomiye Entegre Çabaları, Özel Girişimciliğin Teşviki, Teknolojik Gelişmelere Açıklık, Rekabetçi Bir Ortamın yaratılması Krizden çıkış için anahtar rol oynamıştır. Kısaca Türkiye 1980’li yıllarla birlikte ihracata dönük, rekabete ve dışa açık serbest piyasa ekonomisine geçmiştir.
Türkiye Ekonomisi: Krizler ve Yeniden Yapılanma Krizden Çıkış -Yapısal Reformlar -Bankacılık Kesiminde Reform -Bütçe Dengesinin Sağlanması -Faizlerin Düşürülmesi -Mali Kesimin Denetim ve Gözetimi -Doğrudan Yabancı Yatırımların Teşviki -Yatırım Ortamının İyileştirilmesi -Dövize Bağlı Risklerin Azaltılması -Merkez Bankası Bağımsızlığı -Kurumsal Yeniden Yapılanma -Siyasal İstikrar 2000-2001 Krizi -1990 Sonrası Bütçe Dengelerinin Bozulması -Yüksek Enflasyon, Faiz ve Borç Sarmalı -Sermaye Hareketlerine Bağlı Büyüme ve Küçülme -1990 Sonrası Kararsız Ekonomik Büyüme(Boom Bust Cycles) -Zayıf Bankacılık Sistemi Devletin Düzenleyici ve Denetleyici Rolünü Oynayamaması -Mali Kesimde Aşırı Risk Birikmesi -Döviz Açık Pozisyonları -Devlet Bankalarının Görev Zararları -KİT’lerin Zararları -Siyasal İstikrarsızlık 1980 sonrası uygulanan ekonomik politikalar, yeterli hukuki ve kurumsal altyapının olmaması sebebiyle, zamanla ekonomide risklerin birikmesine neden olmuş bu riskler de farklı zamanlarda (1994 ve 2000-2001) krizlere yol açmıştır. 1990’lı yıllarda yaşanan siyasi istikrarsızlık ve yapısal reformların zamanında yapılamaması sonucunda istenilen makroekonomik istikrar sağlanamamıştır. 2000 yılı başında, makroekonomik istikrarı sağlamayı hedefleyen ekonomik program uygulamaya konulmuş, ancak arkasından 2001 yılı Şubat ayında bankacılık ve finans krizini yaşanmıştır.
2000-2001 KRİZİ SONRASI TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER 2002 yılından bu tarafa sağlanan siyasi istikrar sayesinde Türkiye’de, makro ekonomik istikrar yeniden tesis edilmiştir. Bu kapsamda bankacılık reformu, kamu yönetimi reformu, işgücü piyasaları ve sosyal güvenlik reformu, mahalli idareler reformu uygulamaya konuldu. Serbest piyasa ekonomisinin işlerliğinin artırılmasına dönük olarak özelleştirme uygulamalarına ve piyasa gözetim mekanizmalarının oluşturulmasına ağırlık verildi. Ayrıca, saydam ve hesap verebilir bir kamu mali yönetimi oluşturmak amacıyla kamu mali yönetim reformu gerçekleştirildi. Bütçe dışı fonları kapatarak bütçenin kapsamını genişlettik ve parlamentonun bütçe sürecindeki rolünü ve gözetimini güçlendirildi. Büyüme, fiyat istikrarı, kamu maliyesi ve borçlanma alanlarında önemli gelişmeler kaydedildi. Uygulanan ihtiyatlı bütçe politikaları ve sağlanan mali disiplin ile borçlanma ihtiyacı azaltılarak borcun çevrilebilirliği sorunu ortadan kalktı. Yine bu dönemde yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik politikalar uygulandı. 20
Makroekonomik Performans GSYH Büyümesi (Yüzde) 2002 sonrasında uygulanan etkin para ve maliye politikaları ile gerçekleştirilen yapısal düzenlemeler sayesinde ekonominin rekabet gücü ve verimliliği arttı. Bu, makroekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyümeyi beraberinde getirdi. 2002-2008 döneminde ortalama yüzde 6’lık büyüme oranı elde edildi. 2002 yılında 3.517 dolar olan kişi başı milli gelirimiz 2008 yılı sonunda 10.436 dolara yükseldi. 2008 yılı milli gelirimiz, son çeyrekteki yüzde 6,2’lik daralmaya rağmen yüzde 1,1 oranında büyüdü. 2009 yılındaki daralma kaçınılmaz gözükmektedir. Dünya ekonomisi de 2009 yılında yaklaşık %1,3 oranında daralacaktır. Ancak Türkiye’de 2010 ve 2011 yıllarında tekrar pozitif büyümeye geçileceği beklenmektedir. * KEP 2008
Enflasyon Uzun yıllardan beri yüzde 60-70’ler seviyelerinde seyreden enflasyon, şu anda tek haneli rakamlara indi. Enerji ve gıda fiyatlarındaki yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle 2008 yılı sonunda yüzde 10,1 düzeyine yükselen enflasyon, 2009 yılı Nisan ayında yüzde 6,1 seviyesine geriledi. Genişletici para ve maliye politikalarına rağmen Küresel kriz ve talep daralmasının etkisiyle enflasyon bu yıl düşüş eğilimine girmiştir. Daha öncede belirttiğimiz üzere bunun bir deflasyonist sürece dönmemesine dikkat etmek gerekir.
Bütçe Açığı Bütçe ile ilgili durum grafikteki gibidir. * KEP 2008
Bütçe Açığı Kamu maliyesinde 2000-2001 krizinden bu yana yaşanan en önemli gelişme bütçe açıklarının sürdürülebilir seviyelere çekilmesidir. Özellikle 2000-2001 krizine bizleri bütçe açıklarının getirdiğini düşünürsek konu çok daha önem kazanmaktadır. 2002 yılında %11,5 olan bütçe açığının GSYİH’ya oranı 2008 yılına geldiğinde %1,8 olmuştur. Küresel krizde talebi canlandırmak için 2009 yılında bu açıkta bir artış olacaktır. Ancak bu trend bütün ülkeler için geçerlidir. Özellikle küresel kriz durumlarında sıkı maliye politikaları uygulamak azalmış olan talebi daha da azaltıp krizi derinleştirebilir. * KEP 2008
AB Tanımlı Genel Yönetim Bütçe Açığı / GSYH (%) Bugün, AB tanımlı genel yönetim bütçe açığımız Maastricht kriterlerinde belirtilen seviyenin bile altında bulunmaktadır. Şüphesiz küresel kriz vesilesiyle bu açıkta bir miktarlık artış olacaktır. Ancak bu artış, bütçe disiplinini bozacak seviyelerde olmayacaktır.
Faiz Yükü 2002 yılında yüzde 14,8 olan faiz giderlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı, 2008 yılı sonunda yüzde 5,3 seviyesine geriledi. 2009 yılında küresel gelişmeler faiz giderlerini de etkiledi. Bu yılın sonunda faiz giderlerinin GSYİH içindeki payının yüzde 6 olacağını tahmin ediyoruz. 2009 yılındaki bütçe açığının etkisi kendini faiz giderleri üzerinde de göstermektedir. * KEP 2008
Faiz Giderleri ve Vergi Gelirleri Kamu maliyesinin sağlıklı olup olmadığını gösteren verilerden bir tanesi de faiz giderlerinin toplam vergi gelirlerine oranıdır. Bu orana baktığımızda 2002 yılından 2008 yılına kadar istikrarlı bir azalmanın olduğunu görmekteyiz. Bu oranın azalması maliye politikasının esnekliğini ve manevra kabiliyetini arttırmaktadır. Bugün maliye politikasını geçmişe göre çok daha etkili şekilde kullanabilmekteyiz. * KEP 2008
Kamu Borç Yükü, Maastricht Kriteri Borç yükünün önemli bir göstergesi olan AB tanımlı borç stokunun GSYİH’ye oranında 2004 yılından beri Maastricht kriterini sağlamaktayız. 2002 yılında yüzde 73,7 olan bu oran, 2008 yılında yüzde 39,5 düzeyine geriledi. Küresel krizin olumsuz etkileri sonucunda bu oranın yılı sonunda yüzde 43,1’e çıkacağı tahmin edilmektedir. * KEP 2008
Kamu Borçları Döviz Riski Borç yükümüz azalırken kamu borcunun döviz kuru risklerine karşı hassasiyeti de önemli ölçüde azaldı. Döviz cinsinden net borçların GSYH’ye oranı da 2002 yılında yüzde 35,4 seviyesindeyken 2008 yılı sonunda yüzde 2,9’a geriledi. Böylece döviz cinsinden borçlar oldukça azaldı.
Cari İşlemler Dengesi Özellikle son 6 yılda Türkiye’de en fazla tartışılan konulardan biri cari açık olmuştur. Özellikle açığın kritik seviyelere ulaşması bir çok kişi için endişe kaynağı olmuştur. Şüphesiz sağlıklı bir ekonomi için hem cari açık hem de bütçe açığı makul seviyelerde olmalıdır. Yurtiçi tasarrufların artması bu noktada kritiktir. Ancak unutulmamalıdır ki, bu dönemde cari işlemler açığının artmasının gerisindeki önemli etkenlerden bir tanesi de petrol fiyatlarındaki artış olmuştur. 2008 yılındaki cari açığın yaklaşık 11 Milyar $’lık kısmı petrol fiyatlarındaki artışın yarattığı ek maliyettir. * KEP 2008
Doğrudan Yabancı Sermaye Girişi Cari açığın finansmanında önemli rol oynayan doğrudan yabancı sermaye girişi, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik politikalar sonucunda 2005 yılında 10 milyar dolar, 2006 yılında 20,2 milyar dolar, 2007 yılında ise 22 milyar dolar oldu. 2008 yılında küresel krize rağmen 18,2 milyar dolar civarında doğrudan yabancı sermaye çektik. 2009 yılında ise 10 milyar dolar civarında doğrudan yabancı sermaye girişi bekliyoruz. Küresel krize bağlı olarak, Türkiye gibi yükselen ekonomilere yabancı sermaye akışının azalacağı tahmin edilmektedir. (IMF- World Economic Outlook, Nisan 2009) IMF raporuna göre yabancı yatırımların yeniden toparlanması biraz zaman alabilecektir. Ancak Kriz ortamına rağmen Türkiye ekonomisinin yaklaşık 9 Milyar Dolarlık yabancı yatırım çekmesi oldukça önemlidir. Özellikle bu kriz süresince Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkeler yabancı yatırımlar için adeta birer liman olmuşlardır. * KEP 2008
Merkez Bankası Rezervleri Özellikle yabancı paralara yapılacak spekülasyonların, yerli paranın aşırı değer kaybetmesinin önlenmesi ve piyasa aktörlerine güven vermek açısından Merkez bankaları döviz rezervleri oldukça önemlidir. Merkez bankamızın şu anki rezervleri ülke ekonomisini ani sermaye çıkışlarına karşı koruyabilecek seviyededir.
Sermaye Yeterliliği 2002 yılından itibaren yapısal reformların da katkısıyla kendisini önemli ölçüde geliştiren Türk finans ve bankacılık sektörü kırılganlığını büyük oranda azaltmıştır. Finans sektöründeki kurumlarımız, özellikle aktif kaliteleri, sermaye yeterlilikleri, likidite oranları ve kriz yönetiminde tecrübeli yöneticileri ile öne çıkmaktadır. Şekilde de görüldüğü üzere 2002 yılından bu yana bankacılık sektörü sermaye yeterliliği standart rasyosu hedef rasyonun hep üzerinde olmuştur. Türk finans sektörü içinde önemli bir paya sahip olan bankacılık sektörü, kriz karşısında birçok ülkenin bankacılık sektörüne göre gayet iyi bir performans sergilemiştir. Belki de bu krizden daha az etkilenmemizin gerisinde bankacılık ve finans sektörümüzün bu sağlıklı yapısı bulunmaktadır.
KÜRESEL KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ 34
Küresel Kriz ve Türkiye Ekonomisi Küresel Krizin Türkiye Ekonomisine Etkileri Dış finansmanda Daralma Yabancı Yatırımlarda Azalma Küresel Ticaret Hacmindeki Azalmanın İhracata Etkisi Yatırımcı ve Tüketici Davranışlarında Değişiklik Geleceğe Yönelik Beklentilerde Belirsizlik İşsizlikte Artış . Güçlü Yanlar -Güçlü Bankacılık ve Mali Kesim -Bütçe Dengeleri -Yüksek TCMB Rezervleri -Dinamik Bir Özel Sektör -AB’ye Üyelik Süreci ve Kurumsal Gelişim -Azalma Olsa da Yabancı Yatırımlar Gelmeye Devam Ediyor. Küresel krizin Türkiye ekonomisine etkilerine baktığımızda; Dış finansmanda Daralma, Yabancı Yatırımlarda Azalma, Küresel Ticaret Hacmindeki Azalmanın İhracata Etkisi, Yatırımcı ve Tüketici Davranışlarında Değişiklik, Geleceğe Yönelik Beklentilerde Belirsizlik ve İşsizlikte Artışı krizin ülke ekonomimiz üzerindeki muhtemel etkilerinin bazılarıdır. Bu olumsuzluklara karşın, kriz karşısında güçlü yanlarımız da bulunmaktadır. Ve bu güçlü yanlarımız krizin ülke ekonomimiz üzerindeki etkisini hafifletmektedir. Güçlü bankacılık kesimi, geçmişe göre çok daha iyi durumda olan bütçe dengeleri, yüksek TCMB Rezervleri, azalma olsa da yabancı yatırımların gelmeye devam etmesi güçlü yanlarımızdan bir kaçıdır. Bütün bu unsurlar krizin ülke ekonomisi üzerindeki etkilerini hafifletmektedir.
Küresel Krize Karşı Tedbirler Bankacılık ve Finans: İstikrar ve Güven Arttırımı Finans piyasalarında güveni artırmak Döviz piyasasını güçlendirmek Kredi imkanlarını artırmak Faiz oranlarında indirim Reel Sektör: Kredi Destekleri KOBİ destekleri İhracat destekleri Üretim destekleri AR-GE destekleri İstihdam: İşsizliğin Asgari Seviyelere Çekilmesi İşveren sigorta prim indirimi Kadın ve genç istihdamını teşvik İşsizlik fonundan yararlanma imkanlarının artırılması Tüm dünyada etkisini gösteren ekonomik krizin, ekonomimiz üzerindeki etkilerini asgariye indirmeye yönelik olarak bankacılık ve finans, maliye politikası, reel sektör ve istihdama yönelik birçok önlem alındı ve uygulamaya konuldu. Bankacılık ve Finans: İstikrar ve Güven Arttırımı Finans piyasalarında güveni artırmak Döviz piyasasını güçlendirmek Kredi imkanlarını artırmak Faiz oranlarında indirim Reel Sektör: Kredi Destekleri KOBİ destekleri İhracat destekleri Üretim destekleri AR-GE destekleri İstihdam: İşsizliğin Asgari Seviyelere Çekilmesi İşveren sigorta prim indirimi Kadın ve genç istihdamını teşvik İşsizlik fonundan yararlanma imkanlarının artırılması
Küresel Krize Karşı Tedbirler Maliye Politikası Tedbirleri Sektörel Vergi İndirimleri KDV ÖTV Harç Fon Vergi Borçlarında Yeniden Yapılandırma Varlık Barışı: Yurt dışındaki varlıkların ekonomiye kazandırılması Harcamalarda Önceliklendirme Kamu altyapı yatırımları Mahalli idarelere yapılan transferlerde artış Bu önlemlerin 2008-2010 dönemi için bütçe üzerindeki doğrudan etkisinin GSYH’nin yüzde 4’ünü geçmesi beklenmektedir. Maliye Politikası Tedbirleri Sektörel Vergi İndirimleri KDV ÖTV Harç Fon Vergi Borçlarında Yeniden Yapılandırma Varlık Barışı: Yurt dışındaki varlıkların ekonomiye kazandırılması Harcamalarda Önceliklendirme Kamu altyapı yatırımları Mahalli idarelere yapılan transferlerde artış Bu önlemlerin 2008-2010 dönemi için bütçe üzerindeki doğrudan etkisinin GSYH’nin yüzde 4’ünü geçmesi beklenmektedir.
Küresel Krize Karşı Tedbirler Önümüzdeki Dönemin Öncelikleri -Gelir vergisi reformu, -Vergi sisteminin sadeleştirilmesi, -Kayıtdışı ekonomiyle mücadele, - Vergi tahsilatının daha da etkinleştirilmesi, -Mali kuralın hayata geçirilmesi, -Kamu mali hesaplarının şeffaflık ve uluslararası standartlara uyumunun artırılması, -Mali yönetim, iç kontrol ve denetim alanlarının teknik ve idari kapasitelerinin yükseltilmesi -mahalli idarelerin mali yapısının ve yönetiminin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması. 2002-2008 döneminde Türkiye ekonomisinde elde edilen başarının gelecek dönemlerde de sürdürülmesi için mali konsolidasyon sürecine devam edilmesi temel öncelik olmalıdır. Ayrıca kamu maliyesinde elde edilen başarının sürekli hale getirilmesi, maliye politikalarına güvenin artırılması ve uluslararası yatırımcıların risk algılamasının azaltılması amacıyla mali kural düzenlemesi hayata geçirilecektir. Kamu mali yönetiminin idari ve teknik açıdan güçlendirilmesine özel bir önem verilmelidir. Para ve maliye politikaları önceki yıllarda olduğu gibi mali istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyüme ortamına dönüş için uyumlu bir şekilde oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir. Avrupa Birliği ile müzakere sürecinde müktesebata uyum için gerekli olan yasal ve idari düzenlemelerin hayata geçirilmesine diğer alanlarda olduğu gibi mali alanda da devam edilecektir. Türkiye, 2001 krizi sonrası edindiği birikim, yapısal reformlar ve alınan tedbirler sayesinde 2008 yılı sonlarına doğru baş gösteren küresel krizden en az zararla çıkarak uzun dönemli büyüme ve kalkınma sürecine kaldığı yerden, daha da güçlenerek devam edecektir.
ORTA VADELİ EKONOMİK GÖRÜNÜM 2008 GERÇ. 2009 BÜTÇE KEP 2010 2011 GSYH(MİLYAR TL) 950,1 1.111,4 966,3 1.048,1 1.144,6 BÜYÜME (%) 1,1 4,0 -3,6 3,3 4,5 TÜFE (YIL SONU %) 10,1 7,5 6,5 5,5 İTHALAT (CİF, MİLYAR ABD $) 202 232,5 138 155 174 İHRACAT (FOB, MİLYAR ABD $) 132 149 104 111,5 120 Global ekonomik tahminler ve Türkiye ekonomisinin temel gelişmeleri makro ekonomik çerçevenin ve maliye politikası hedeflerinin revize edilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede, Avrupa Birliği ile yürütülen müzakerelerin bir parçası olarak Avrupa Birliğine Nisan ayında sunulan Katılım Öncesi Ekonomik Program Belgesinde, 2009-2011 yıllarına ilişkin temel makro ekonomik hedefler ve maliye politikası hedefleri revize edilmiştir. Buna göre ekonominin 2009 yılında yüzde 3,6 oranında daralması, 2010 ve 2011 yıllarında ise sırasıyla yüzde 3,3 ve yüzde 4,5 oranında büyümesi öngörülmektedir. 2009 yılındaki daralmada, özel yatırım ve özel tüketim harcamaları belirleyici olacaktır. Ne yazık ki bu küçülme işsizlik oranlarına da olumsuz yansıyacaktır. Geçtiğimiz yıl yüzde 1,5 olarak gerçekleşen genel devlet bütçe açığının GSYH’ye oranının 2009 yılında yüzde 4,6 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Merkezi yönetim bütçe açığının GSYH’ye oranının ise yüzde 5,0 olacağı öngörülüyor. Bu öngörü değişikliklerinin bir kısmı yeni uygulamaya konulan politika ve tedbirlerden bir kısmı da küresel krizin sonuçlarından kaynaklanmaktadır. Katılım Öncesi Ekonomik Programda, gelecek 3 yılda takip edilecek gider ve gelir politikalarına yer verilmiş bulunmaktadır.
SONUÇLAR 40
Küresel Krizden Çıkış: Dünya Ekonomisi Krizden Çıkış İçin Öneriler: Dünya Ekonomisi Para ve Maliye Politikalarında Eşgüdüm Aşırı Dalgalanmaların Önlenmesi Güçlü Gözetim ve Denetim Küresel Mali Kurumların Daha Etkin Rol Oynamaları (Stanley Fisher) Ekonomik ve Mali Konularda Daha Fazla Küresel İşbirliği (Stiglitz, 2004) Olası bir deflasyon sürecinin talep yönetimiyle önlenmesi Küresel Kurumların Daha Demokratik Hale Getirilmesi (Griffin 2003, Stiglitz 2004 ) Küreselleşme Sürecinin Daha Etkin Şekilde Yönetilmesi Küresel Yoksulluk ve Gelir Dağılımı Bozukluklarıyla Mücadele Küresel Siyasal İstikrar Şeffaflık ve Düzenleyici Standartlarda İyileşme Sağlanması, Bütün bu anlattıklarımdan sonra sonuçlara geçmek istiyorum. Bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük sorun, bu küresel krizden nasıl çıkacağımızdır. Kriz hakkındaki tartışmalara baktığımızda küresel krizden çıkış için şu öneriler yapılmaktadır: Para ve Maliye Politikalarında Eşgüdüm Sağlanması Aşırı Dalgalanmaların Önlenmesi Güçlü Gözetim ve Denetim Küresel Mali Kurumların Daha Etkin Rol Oynamaları (Stanley Fisher) Ekonomik ve Mali Konularda Daha Fazla Küresel İşbirliği (Stiglitz, 2004) Olası bir deflasyon sürecinin talep yönetimiyle önlenmesi Küresel Mali Kurumların Daha Etkin Rol Oynamaları (Stanley Fisher) ve Ekonomik ve Mali Konularda Daha Fazla Küresel İşbirliğinin yapılması(Stiglitz, 2004). Küresel Kurumların Daha Demokratik Hale Getirilmesi (Griffin 2003, Stiglitz 2004 ) Küreselleşme Sürecinin Daha Etkin Şekilde Yönetilmesi Küresel Yoksulluk ve Gelir Dağılımı Bozukluklarıyla Mücadele. Stiglitz, J. (2004) "The Future of Global Governance," Initiative for Policy Dialogue Working Paper Series, Task Force on Governance of Globalization, November 2004. <http://www0.gsb.columbia.edu/ipd/pub/Barcelona- FutureofGlobalGovernance11_8.pdf> ve Griffin, Keith (2003) ‘Economic Globalization and Institutions of Global Governance’, Development and Change 34(5): 789–807.
Daha Güçlü Bir Türkiye Ekonomisi İçin Krizden Çıkış İçin Öneriler: Türkiye Ekonomisi -Mali Disiplin -Güçlü Gözetim ve Denetim -Yabancı yatırımların Desteklenmesi -Yatırım Ortamının Daha da İyileştirilmesi -Daha Fazla Tasarruf -Ar-Ge ve İnovasyon -Yapısal Reformlara Devam Edilmesi -Ekonomik Aktörlere Güven Verilmesi -Mikro Reformlar ve Verimlilik Artışı -Siyasi İstikrar -Güçlü Piyasa Ekonomisi İçin İyi Çalışan Bir Hukuk Sistemi -Daha Güçlü Bir Demokrasi ve Daha İyi Fiziki ve Beşeri Sermaye -Saydamlık ve Hesapverilebilirliğin Arttırılması Türkiye ekonomisiyle ilgili sonuçlara gelirsek, bugün her şeye rağmen ekonomimiz geçmişe göre çok daha güçlü durumdadır. Özellikle Bankacılık kesiminin ve mali dengelerin sağlıklı olması bu küresel krizin yurtiçi bir krize dönüşmesini engellemiştir. Ancak daha atacağımız bir çok adım bulunmaktadır. Küresel krizi en az hasarla atlatmamız ve uzun vadeli sürdürülebilir bir büyüme patikası yakalamamız başladığımız reform sürecine devam etmemize bağlıdır. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte; Mali Disiplini Güçlü Gözetim ve Denetim Yabancı yatırımların Desteklenmesi Yatırım Ortamının Daha da İyileştirilmesi Daha Fazla Tasarruf Birikimi (Burada kasıt emeğin sömürülmesi değildir.) İç tasarruf oranının arttırılması hem sürdürülebilir bir ekonomik büyüme hem de krizlere karşı dayanıklılık açısından önemlidir. Diğer gelişmekte olan ülkeler ile karşılaştırıldığında Türkiye tasarruf oranlarının düşük seviyelerde kaldığı gözlenmektedir. Ar-Ge İnovasyon Yapısal Reformlara Devam Edilmesi Ekonomik Aktörlere Güven verilmesi Mikro Reformlar ve Verimlilik Artışının Sağlanması Siyasi İstikrarın Korunması Güçlü Piyasa Ekonomisi İçin İyi Çalışan Bir Hukuk Sistemi Daha Güçlü Bir Demokrasi ve Daha İyi Fiziki ve Beşeri Sermaye Saydamlık ve Hesapverilebilirliğin Arttırılması Oldukça önem arz etmektedir. Demokrasi ve Ekonomik Büyüme Arasında Pozitif bir İlişki Olduğu belirtilmektedir. Bu konudaki araştırmalar: Matthew A. Baum and David A. Lake, The Political Economy of Growth: Democracy and Human Capital , American Journal of Political Science, Vol. 47, No. 2 (Apr., 2003), pp. 333-347. Ekonomik Büyüme İle Demokrasi Arasındaki İlişki Konusundaki Bir Araştırma İçin Bkz. Determinants of Democracy, Robert J. Barro , The Journal of Political Economy, Vol. 107, No. 6, Part 2: Symposium on the Economic Analysis of Social Behavior in Honor of Gary S. Becker (Dec., 1999), pp. S158-S183.
Krizden Çıkış: Ortak Yönler Krizden Çıkış İçin Öneriler: Ortak Yönler -Güçlü Kurumsal Yapı -Güçlü Gözetim ve Denetim -Siyasal İstikrar -Güçlü Piyasa Ekonomisi İçin İyi Çalışan Bir Hukuk Sistemi -Arz ve Talep Yönetimi -İşbirliği -Olumlu Beklentiler -Demokrasi (Küresel ve Ulusal) Sunumuma son verirken, Krizden çıkış konusunda Dünya ekonomisi ve Türkiye ekonomisinde gördüğüm bazı ortaklıklara değinmek istiyorum. Yerel ve Küresel krizlere baktığımızda zayıf denetim, aşırı risk birikimi, politika uyumsuzlukları, siyasal istikrarın azalması bazı temel ortak yönlerdir. Bugün güçlü bir küresel ve ulusal ekonomi için; Güçlü Kurumsal Yapı Güçlü Gözetim ve Denetim Siyasal İstikrar Güçlü Piyasa Ekonomisi İçin İyi Çalışan Bir Hukuk Sistemi Arz ve Talep Yönetimi İşbirliği Olumlu Beklentiler Ve Demokrasi (Küresel ve Ulusal) Gerekmektedir.
TEŞEKKÜR EDERİM…