BİR MİLLETİN KURTULUŞ MÜCADELESİ
İstanbul Hükümetinin Harbiye Nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığıyla “Beyler…”dedi “… İngilizlere kafa tutamayız.Adamların hiç şakası yok. Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmit’i tekrar işgal ettiler. Sarı atlas döşeli, büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu’ya geçmeye çoktan hazır, Ankara’nın İstanbul’da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi. Kapı açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü:
“E mrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim. ” “İçeri al. ” “E mrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.” “İçeri al.” Nazır subaylara bilgi verdi. “Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili.” Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasında hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi.
“Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz. ” “Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz.” Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki bir yazıya bakarak, yumuşak bir sesle, “Oğlum…” dedi “…Dün akşam Beyoğlu’nda, İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller’i,emre rağmen selamlamışsın. Doğru mu?” “Evet efendim, doğru.”
Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi. “Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?” “Hayır efendim, gördüm.” Nazırın canı sıkıldı. “Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti.” “Rütbesi benden küçük olduğu için selamlama-dım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?
Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı. “Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutan-lığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarıla-cak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım.”
Başıyla çıkması için izin verdi ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı: “Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum.” Nazır bıkkınlıkla, “Söyle bakalım” dedi.
“Balkan Savaşı’nda teğmendim, Çanakkale’de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak borcumdur.Beni affedin, özür dileyemem.”
Harbiye nazırı bozuldu. “ Anlamadın galiba Harbiye nazırı bozuldu. “ Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum”
Yüzbaşı sükûnetle “Anladım efendim Yüzbaşı sükûnetle “Anladım efendim.” dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı. “Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!”
Selam vermeden dönüp kapıya doğru yürüdü Selam vermeden dönüp kapıya doğru yürüdü. Oturan subayların, İstanbul’u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşından büyüktü. Gözleri dolarak, yüzbaşına selama durdular!