SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1945-1991) 1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya tam anlamıyla bir kutuplaşma sürecine girmiştir II.Dünya Savaşı, Avrupa dengelerini temelden sarsmıştır. Almanya’nın tasfiye edilmesiyle doğan boşluktan Sovyetler Birliği yararlanmış , savaştan yıpranmış bir şekilde çıkan İngiltere ve Fransa da yeni bir Avrupa dengesi kurabilecek güçten yoksun kalmışlardır. Soğuk Savaş döneminin başlangıcı olarak kabul edilen bu dönemde bir yanda Sovyet Rusya ve onun etki alanı ve silahlı baskısı altında toplanan devletler oluşurken, diğer yandan ABD ve İngiltere etrafında bir araya gelmiş olan devletlerin oluşturduğu milletler yer almaktaydı.Yani komünist dünya görüşü ile kapitalist Batı demokrasisi görünür şekilde, ama silahsız bir şekilde çarpışacaktır.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası II. Dünya Savaşından sonra Türkiye-Sovyet Rusya ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde bazı isteklerde bulunan Sovyetler Birliği, yapılacak yeni bir antlaşmayla boğazların yeni bir statüye kavuşturularak kendilerine serbest geçiş hakkı verilmesini ve ortak savunma için kendilerine üs kurma hakkının tanınmasını istemişlerdir. Yine Sovyet Rusya, Kars ve Ardahan illerinin kendilerine geri verilmesini istemişlerdir. Sovyetlerin bu talepleri Türkiye’yi oldukça tedirgin etmiştir. Çünkü bu istekler, Sovyetler Birliği’nin savaş sonrası dönemde izlemek istediği yayılma politikasıydı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, Sovyetler Birliği’nin bu isteklerine karşılık bir duruş sergilemeye çalışmıştır. Sovyet isteklerini reddederken diğer yandan da İkinci Dünya Savaş’ından sonra en kuvvetli devlet olarak ortaya çıkan ABD’nin desteğini kazanmaya çalışmıştır.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası Türkiye’nin bu diplomatik yalnızlığı uzun sürmemiştir. 1946 yılında çeşitli sebeplerle toplanan konferanslarla Batılı devletlerle Sovyetler Birliği arasındaki işbirliğinin sürdürülemeyeceği anlaşılmıştır Doğu, Orta ve Batı Avrupa’nın durumu, Yunanistan’daki iç savaşın seyri, İran-Sovyet baskısının etkisiyle ABD, Türkiye’ye karşı tutumunu değiştirmiştir. ABD ile Sovyetler Birliği arasında artan gerginlik Türkiye’nin Batı ile olan ilişkileri iyi yönde gelişmiştir. Truman Doktrini Soğuk Savaş’ın giderek tırmandığı bu dönemde ABD Başkanı Truman, 12 Mart 1947 tarihinde Sovyetler Birliği’nin yayılma politikasına karşı bir doktrin yayınlamıştır. Truman Doktrini Türkiye-ABD ilişkilerinde önemli bir aşama olmuştur.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası Truman Doktrini, Yunanistan ve Türkiye’ye siyasi,askeri ve ekonomik olarak destek verilmesini öngörmüştür. NATO’nun Kuruluşu ve Avrupa Konseyi ABD ile Sovyetler Birliği arasında gerginliğin arttığı bu dönemde yine bu durumun bir sonucu olarak Sovyet yayılmasına karşı ABD önderliğinde 4 Nisan 1949’da 12 Batılı ülke arasında kısa adı NATO (North Atlantic Treaty Organization) olan Kuzey Atlantik İttifakı kurulmuştur. 5 Mayıs 1949 tarihinde de Batılı devletler (İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Danimarka, İrlanda, İtalya, Norveç ve İsveç) arasında Avrupa Konseyi adı altında bir birlik kurulmuştur.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası Süreç bu şekilde işlerken, Türkiye hem Avrupa Konseyi’ne hem de NATO’ya katılmak için başvuruda bulunmuştur. 8 Ağustos 1949’da Avrupa Konseyi’ne davet edilmiş ve bu birliğe katılmıştır. Kore Savaşı ve Türkiye’nin Tutumu Avrupa’da bu olaylar gerçekleşirken Uzak Doğu’da aynı coğrafyada birbirine düşman iki farklı ideolojiye bağlı olarak kurulan Kuzey Kore ile Güney Kore arasında 25 Haziran 1950’de Soğuk Savaş döneminin ilk sıcak çatışması patlak vermiştir. Türkiye’nin de gelişmeleri yakından takip ettiği bu sıralarda Birleşmiş Milletler, Kore’ye asker gönderme kararı almıştır. Demokrat Parti iktidarının ilk ayına denk gelen bu gelişmeyi iyi değerlendirmek isteyen hükümet, Kore Savaşı’nı Türkiye’nin NATO ‘ya girmesi için bir fırsat olarak görmüştür. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu, TBMM ve muhalefet partisine danışmadan Türkiye’nin 25 Temmuz 1950’de Kore’ye 4500 asker gönderileceğini açıklamıştır. Kore Savaşı sonrasında Türkiye’nin NATO’ya girişi ise 18 Şubat 1952’de gerçekleşmiştir. Böylece Türkiye, hem Batı ile bütünleşmesini her açıdan tamamlamış hem de Doğu-Batı çatışmasının temel taraflarından biri haline gelmiştir. Bu iki gerçek bundan sonra Türk dış politikasının temelini oluşturacaktır.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası Türkiye –Yunanistan Arasındaki İlişkiler Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk ilişkilerinin devam ettiği bir ortamda iktidara gelen DP, ilişkilerin bu şekilde devam etmesi yönünde çaba harcamış ve iki ülkenin 1952’de NATO’ya kabul edilmesinden sonra gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretlerle ikili ilişkiler daha da gelişmiştir. İki devlet arasındaki bu yakınlaşma, Balkanlar’da yeni bir ittifakı doğurmuştur. Gerçekleşen temaslar sonucunda da 25 Şubat 1953’te Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında üçlü bir Balkan Paktı Ankara’da imzalanmıştır. Kıbrıs Sorunu: İki ülke arasındaki ilişkiler bu şekilde gelişirken Kıbrıs Sorunu patlak vermiştir. İngiltere’nin, kontrolü altında bulunan Kıbrıs’tan çekilmesi söz konusu olunca Kıbrıs adasının kime bırakılacağı sorunu patlak vermiş ve ilişkiler bozulmaya yüz tutmuştur. Demokrat Parti’nin olumlu çabalarına rağmen, Yunanistan adanın Rumlara bırakılması yönünde tavır sergileyince ilişkiler kopma noktasına gelmiştir.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası Rumların adadaki gösterileri ve Yunanistan’a katılma konusunda isteklerin ENOSİS seslerinin iyice yükselmiştir. Yunanistan, 1954 Mayısında İngiltere’den Ağustos ayına kadar adayı kendilerine teslim etmesini istemiştir ve sonuç olarak Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki gerginlik üst seviyeye Yunanistan, adanın kendisine teslim edilmesi halinde bu durumu uluslararası bir sorun haline getirerek Birleşmiş Milletlere taşıyacağını ilan etmiştir. İngiltere’nin bu teze destek çıkmamasıyla beraber Yunanistan, 16 Ağustos 1954’te Kıbrıs’ın Yunanistan’a katılması için Birleşmiş Milletler’e başvuruda bulunmuştur. Uluslararası bir soruna dönüşen Kıbrıs sorunu Birleşmiş Milletlerce ele alınmış ve Yunanistan istekleri reddetmiştir. Bu gelişme üzerine adada ENOSİS taraftarı Başpiskopos Makarios’un kışkırtmalarıyla Türk yerleşiklere karşı saldırılar olmuştur. Türk kamuoyu da adanın Yunanistan’a verilmesi ihtimaline karşı harekete geçmiş, özelliklede öğrenci dernekleri aracılığıyla çeşitli gösteriler yapılmış ve bu gösterilerde Ya ilhak ya ölüm ve Ya taksim ya ölüm sloganları ön plana çıkmıştır. Hatta Kıbrıs Türk’tür isminde bir dernekte kurulmuştur. Bu arada DP Kıbrıs sorununu gündemine almış ve Başbakan Adnan Menderes’in talimatıyla Fatin Rüştü Zorlu başkanlığında bu işle ilgilenmek üzere Kıbrıs Komisyonu oluşturulmuştur.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceği konusunda, tarafların anlaşamaması üzerine İngiltere araya girerek, Türkiye ve Yunanistan’a Londra’da üçlü bir konferans toplamak üzere çağrı yapılmıştır. 29 Ağustos 1955’te toplanan Londra Görüşmeleri yapılmış fakat taraflar uzlaşamamıştır. Bu sırada Türkiye’de Rumlara yönelik 6-7 eylül olaylarının yaşanması üzerine müzakereler herhangi bir sonuç alınamadan sona ermiştir. Süreç içinde taraflar arasındaki temasların sonuç vermemesi ve İngiltere’nin tekrar araya girmesiyle, önceleri adanın Rumlar ile Türkler arasında paylaşılması görüşüne yaklaşmıştır. 11 ve 19 Şubat 1959’da imzalanan Zürich ve Londra Antlaşmaları ile bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantör ülkeler olarak belirlendiği bu antlaşmalarda; Kıbrıs’ın başkanlık rejimiyle yönetilen bağımsızlık bir cumhuriyet olması, Her üç devletin de Kıbrıs’ta birer garnizon bulundurması ve herhangi bir sorun karşısında adaya müdahale etme hakkı olması, Ada cumhurbaşkanının Rum, yardımcısının Türk olması gibi hükümler yer almıştır.
1945-1960 Yılları Arasında Türk Dış Politikası Bağdat Paktı ve CENTO: Türkiye bu sıralarda güney ve doğu komşuları ile de Balkan Paktı’na benzer bir ittifaka girmiş ve 24 Şubat 1955’te Türkiye’nin yoğun çabaları sonucunda Irak, İran, Pakistan ve İngiltere’nin katılımıyla Bağdat Paktı oluşturulmuştur. Ancak Temmuz 1958’de Irak’ta bir Hükümet darbesi olması üzerine Irak Mart 1959’da resmen pakttan çekilmiştir. Bunun üzerine İngiltere, Türkiye, İran ve Pakistan, ABD’nin gözlemci olarak katıldığı Merkezi Antlaşma Teşkilatı’nı (CENTO) kurmuşlardır.