İRAN UYGARLIĞI
İran Uygarlığı M.Ö 3000′lerden itibaren İran’da uygarlık izleri görülmektedir. İran Uygarlığı’nın temelini arya denen kavimler oluşturmuştur. İran Uygarlığı’nın temsilcileri Med ve Persler bu kavimleri oluşturur.
İlkçağ’da İran’da kurulan iki büyük devlet Medler ve Persler’dir.
Med Devleti'ne MÖ 550'de Persler son vermişlerdir. MEDLER Medler, MÖ VII. yüzyıl ortalarında siyasi bir güç oluşturmuşlar, Keyeksar Döneminde (MÖ 625-585) bağımsız olmuşlardır.Keyeksar'ın ölümünden sonra ülke içinde huzursuzluklar çıkmıştır. Med Devleti'ne MÖ 550'de Persler son vermişlerdir.
PERSLER -Makedonya'dan İndus Irmağı'na kadar olan coğrafyada büyük bir imparatorluk kurmayı başaran Perslere Makedonya Kralı Büyük İskender son vermiştir. -Pers İmparatorluğu mutlakıyetle yönetilmiştir. Pers hükümdarlarının yetkileri sınırsız olup istekleri kanun niteliği taşımıştır.
Yönetimleri ve İnançları Ülke "satraplık" adı verilen eyaletlere bölünmüştür Satraplıklar, "satrap" adı verilen görevliler tarafından yönetilmiştir Satraplar, her yıl kralın görevlendirdiği kişiler tarafından teftiş edilmiştir Yönetimde yetersiz görülen satraplar görevden alınmış ya da cezalandırılmıştır. Persler, Zerdüşt dinini benimsemişlerdir .Bu dinde iyiliği "Ahuramazda", karanlık ve kötülüğü de "Ahriman (Angramanyu)" temsil etmiştir.Zerdüştlüğün özünü iyilikle kötülüğün mücadelesi oluşturmuştur. Çok tanrılı Zerdüşt dininin tapınaklarına "ateşgede" adı verilmiştir.
Yazı,Dil,Edebiyat Bilim Persler çivi yazısı kullanmışlardır. Yazıyı daha çok resmi kraliyet yazışmaları için kullanmışlar ve bu yazışmaların çoğunu da Arami dilinde yazmışlardır. Resmi belgeler dışında günümüze ulaşan yazılı edebi eserleri yoktur Pers Imparatorluğunda bilim Mezopotamya kadar gelişmemiştir. Takvimleri Babil etkisiyle geliştirilmişti. Dareikos denilen bir para birimi kullanmışlardır. Herodot'un anlattığına göre, Persler vergi geliri olarak diğer halklardan aldıkları paraları eritip tekrar para olarak basıyorlardı.Ve paraları Dareikos adındaydı.
Haberleşme,Ulaşım ve Sanat Ordu Sistemi Haberleşme,Ulaşım ve Sanat Pers ordusu, İran halkından toplanan daimî- Persepolis Sarayı düzenli piyade ve süvari kuvvetlerinden oluşuyordu. Bunlar mızrak, ok, yay, kama ve kalkanla donatılmışlardı. Savaşlarda demir pullardan yapılmış zırh giyerlerdi. Stratejik öneme sahip yerlerdeki kalelerde sürekli birlikler bulundurdu. Persler döneminde haberleşme, ulaşım ve düzenli bir posta örgütü vardı. Ülke ulaşımına verilen önem sonucu ticaret gelişmiş, Kral Yolu üzerinde önemli ticaret merkezleri kurulmuştur Perslerden kalan sanat eserlerinin en önemlileri, krallar için yapılan büyük saraylardır. Persler, Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve Yunan sanatlarının etkisinde kalarak bir "Pers üslubu" yaratmışlardır. Mimarinin yanı sıra kabartmacılığa da önem vermişlerdir Büyük kayaları oyarak mezarlar yapmış ve bunları kabartmalarla süslemişlerdir.
Mimari Pers mimarisinin en güzel örneği, kalıntıları günümüze kadar ulaşan ve Susa'da yer alan 100 sütunlu Kraliyet Sarayı'dır. 1. Darius yazıtında, bu sarayın Mısırlı, Iyonyalı, Babilli, Lidyalı vb. tutsaklar tarafından yapıldığını anlatır. Persler hakimiyeti altındaki halklardan ilham alsalar da,sanatları kendilerine özgüdür.
Persepolis Persepolis, Pers İmparatorluğu’nun kraliyet merkezlerindendi. M.Ö. 6. yüzyılda, Pers Krallarından Birinci Dârâ (M.Ö. 522-486) tarafından kuruldu. Büyük İskender, 331 târihinde Persepolis’i zaptederek, yakıp yıktırdı. Persepolis o zamandan beri harabe halindedir.Ayrıca İran tarihi boyunca günümüze kadar pek fazla bir eser bırakamama sebeplerinden bir tanesi de bulundukları coğrafya yüzünden yapılan kumdan binalar ve eserlerdir.Kumdan oldukları için kısa süre içinde birçok eser ve yapıt yok olmutur.
Kral Mezarları Persepolis'in yakınındaki kayalık dağın yamaçlarında birbirinden 8–10 km uzaklıkta, kayalar oyularak yapılan ve saray görünümlü iki kaya mezar vardır. Frigya kral mezarlarına benzeyen bu mezarlar "Taht-ı Cemşid" ve "Nakş-ı Rüstem" olarak anılırlar. Bunlardan biri Darıus’un mezarıdır. MÖ 331’de Büyük İskender Persleri yenerek şehri yaktı. Bundan sonra şehir toprak yığınları altında kendi haline terkedildi. 1930'larda başlayan arkeolojik çalışmalarla şehir yeniden ortaya çıkarılmıştır.