AVRUPA BİRLİĞİ.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Avrupa Birliği.
Advertisements

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
Western Balkans on EU Enlargement The former Yugoslav Republic of Macedonia Montenegro Albania Serbia Kosovo Bosnia and Herzegovina İlker GİRİT Bora ERGİN.
Hayatboyu Öğrenme Programı Leonardo da Vinci Mesleki Eğitim Programı Leonardo da Vinci Genel Tanıtım.
AB HUKUKU DOÇ. DR. MUSTAFA ÇEKER.
AB MÜZAKERE SÜRECİNDE SON GELİŞMELER
AVRUPA BİRLİĞİ, AB DEĞERLERİ VE AB’DE DEMOKRASİ
TARİHİ GELİŞİMİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN ÇIKMAZI
AB Düşüncesinin Temelini Batı Almanya Fransa İtalya Belçika Hollanda Lüksemburg.
KÜRESEL VE BÖLGESEL ÖRGÜTLER
I. AVRUPA BİRLİĞİ 1) AB Nedir ve Kısa Tarihçe:
AB Rekabet Politikası ve İç Pazar
HAYAT BOYU ÖĞRENME (LLP) Leonardo da Vinci Mesleki Eğitim Programı
Bağlam Avrupa Komisyonu, AB’nin Ekim 2011’de çıkardığı “ Kurumsal Sosyal Sorumluluk Alanında Yeni bir AB stratejisi” isimli KSS stratejisinde,
Hayatboyu Öğrenme Programı Leonardo da Vinci Mesleki Eğitim Programı Leonardo da Vinci Genel Tanıtım.
Türkiye’nin AB Üyeliği Süreci
AB ÇEVRE FASLININ AÇILMASI VE Prof. Dr. Hasan Z. SARIKAYA
SUNUŞUN İÇERİĞİ TÜRKİYE – AB ÜYELİK SÜRECİ AVRUPA BİRLİĞİ TARİHİ
TÜRKİYE-AB KATILIM SÜRECİ VE KADIN İSTİHDAMI I
Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Hizmet Sunumu Serbestisi
Tu ğ ba Turan AVRUPA BİRLİĞİ. AVRUPA BİRLİĞİ NEDİR ? Avrupa Birli ğ i ya da kısaca AB yirmi yedi ülkeden olu ş an ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında.
AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI
Türkiye’nin Avrupa Birliği Süreci
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN BALKANLAR POLİTİKASI
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA TEŞKİLATI (OECD)
AVRUPA BİRLİĞİ EĞİTİM VE GENÇLİK PROGRAMLARI MERKEZİ BAŞKANLIĞI Hayatboyu Öğrenme Leonardo da Vinci (Mesleki Eğitim) Programı.
ULUSLAR ARASI ANLAŞMALAR
Milletler Arası Kuruluşlar ve Türkiye
AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDA MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI
AB MÜZAKERE SÜRECİ Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü AB Uyum Dairesi Başkanlığı Mart 2013, Ankara.
AVRUPA BİRLİĞİNDE ÜYELİK
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ SONRASINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE
AVRUPA BİRLİĞİ EKONOMİ POLİTİKASI
KAMU İSTİHDAM POLİTİKALARI-2
Kopenhag Kriterleri Ümit Boynukalın.
AB’YE DOĞRU BAHRİ ÇAĞLAR.
AB Hukuku I.Hafta Tarihsel Süreç.
T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
Avrupa Birliği Ülkeleri
Özlem Keçim.
TÜRKİYE-AB KATILIM MÜZAKERELERİNDE MEVCUT DURUM
AVRUPA BİRLİĞİ GENİŞLEME SÜRECİ MUSTAFA KAHRAMAN.
TUNCAY ÖZOĞLU. AVRUPA BİRLİĞİ ORGANLARI  Avrupa Parlamentosu, AB kurumları içinde doğrudan halk tarafından seçilen organdır.  AB üyesi ülkelerin vatandaşları.
AB GENİŞLEME POLİTİKASI VE TÜRKİYE İLE KATILIM MÜZAKERELERİ SÜRECİ
Soru 7 Gümrük Birliğinin Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkilerini Türkiye’nin beklentileri ve gerçekleşenler üzerinden tartışınız?
Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü
Müzakere Sürecinin Aşamaları
AB-TÜRKİYE SERÜVENİ.
AVRUPA BİRLİĞİNİN OLUŞUM SÜRECİ
Türk İşçilerin Serbest Dolaşım Hakkı Engellenebilir mi?
AB’NİN DOĞUŞU VE TARİHİ
AB Avrupa’nın siyasi ve ekonomik bütünleşmesini insan hakları ile hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde sağlamak amacındaki demokratik Avrupa ülkelerinden.
ERASMUS PROGRAMI Personel Eğitim Alma Hareketliliği Oryantasyonu
Küreselleşme ve Rekabet Öğr. Grv. Mehmet Ali ZENGİN.
AB Birliği Kurumları Avrupa Parlamentosu (Yasamaya Yardım, Komisyon ve Konsey’in Denetimi, Bütçenin Görüşülmesi) Avrupa Komisyonu (Yürütme ve Yasamanın.
Avrupa Birliği ve Türkiye Tarımı
TÜRKİYE VE ULUSLAR ARASI ÖRGÜTLER II
AVRUPA BİRLİĞİ`NİN ORGANLARI  Korucular Roma Antlaşması`nda, AB`yi siyasal bir birlik ya da devlet benzeri olarak düşünmüşler ve bu doğrultuda ona yasama,yürütme,
AETR KONVANSİYONU
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Sunum transkripti:

AVRUPA BİRLİĞİ

Avrupa Birliği ya da kısaca AB, yirmi yedi üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. AB’yi oluşturan ülkeler (Üye Ülkeler) bağımsız, egemen milletler olarak kalırlar fakat egemenliklerini, dünyada tek tek sahip olamayacakları gücü ve etkiyi kazanmak için bir araya getirirler.

Birliğe üye ülkelerin on beşi, avro adıyla anılan ortak para birimini kullanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği, üye ülkelerini Dünya Ticaret Örgütü'nde, G8 zirvelerinde ve Birleşmiş Milletler'de temsil ederek dış politikalarında da rol oynamaktadır. Birliğin yirmi yedi üyesinden yirmi biri NATO'nun da üyesidir.

Avrupa Birliği, başta Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu olmak üzere çeşitli kurumlarca yönetilir. Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği'nin yürütme organı gibi işlev görür ve mevzuat önerileri hazırlayarak birlik içinde bunların günbegün uygulanmasını denetler. Avrupa Parlamentosu, AB’nin yürütme organları olan Bakanlar Konseyi ile Komisyon’u denetler. Ayrıca bütçeyle ilgili görev ve yetkileri vardır.

Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Birliği'nin yasama organının diğer yarısını oluşturur. Avrupa Birliği'nin adlî bölümü Avrupa Adalet Divanı ve Lizbon Antlaşması uyarınca adının Genel Mahkeme olarak değiştirilmesi öngörülen Avrupa Toplulukları İlk Derece Mahkemesi'nden oluşur. Bu iki kurum birlikte, imzalanan antlaşmalar ile Avrupa Birliği hukukunu değerlendirir ve uygular.

Tek bir ekonomi olarak düşünüldüğünde Avrupa Birliği, 16 Tek bir ekonomi olarak düşünüldüğünde Avrupa Birliği, 16.8 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasılasıyla dünya toplamının %31'lik bölümünü oluşturur.Bu Avrupa Birliği'ni dünyanın nominal gayri safi yurtiçi hasıla sırasında birinci, GSYİH bazlı satın alım gücü paritesi sırası içinde de ikinci büyük ticaret bloku yapar. Avrupa Birliği ayrıca, dünyadaki en büyük ihracatçı oluşum ikinci en büyük ithalatçı ve Hindistan ile Çin gibi ülkelerin en büyük ticaret ortağıdır.

Gelirlerine göre ölçülen dünyanın en büyük 500 kurumundan 163'ünün genel merkezleri Avrupa Birliği sınırları içinde yer almaktadır. Mayıs 2007 itibariyle Avrupa Birliği içinde işsizlik oranı %7 olarak ölçülürken yatırımlar gayri safi yurtiçi hasılanın %21.4'ü, enflasyon oranı %2.2 ve kamu kesimi açığı %-0.9 olarak belirlenmiştir. Kişi başına düşen nominal gelir, 33,482 dolardır.

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN TARİHÇESİ

Avrupa kıtasında bir ‘birlik’ oluşturma fikri 14 Avrupa kıtasında bir ‘birlik’ oluşturma fikri 14.yüzyıldan itibaren tarihçileri, filozofları, hukukçuları ve siyaset adamlarını cezbetmiştir. I.Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da bir “Birliğin” oluşturulmasına yönelik önemli fikirler üretilmiş olmasına rağmen bunların olgunlaşıp benimsenmesi ancak II. Dünya Savaşı sonrasında mümkün olmuştur.

9 Mayıs 1950'de Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monnet’nin tasarısına dayanan ve birleşik Avrupa’nın temellerini atan Schuman Planı’nı yayımlamıştır. Schuman Planı, Avrupa’da barışın kurulabilmesi için Fransız-Alman dostluğunun şart olduğunu belirtiyor ve bu çekirdek etrafında Avrupa’nın bütünleşmesi gerektiği görüşünü esas alıyordu. Avrupa

Plana göre, yüzyıllardır Avrupa’da süregelen Fransız-Alman çekişmesini ortadan kaldırmanın yolu, yüksek bir otoritenin yönetimi altında, Fransız-Alman ortak kömür ve çelik üretimini sağlamak ve söz konusu örgütü bütün Avrupa ülkelerinin katılımına açık tutmaktı. Bu çerçevede, 1951 yılında Federal Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg, Paris’te imzaladıkları bir Antlaşma ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu (AKÇT) kurmuşlardır.

Nitekim kömür ve çelik sektöründe başlayan bu ekonomik entegrasyon Avrupa’da sürekli barışın sağlanmasının ilk adımı olmuş ve bugünkü Avrupa Birliği’nin temeli böylece atılmıştır

Altılılar Hükümetleri, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun kurulması ile başlatılan bu girişimi daha ileriye götürmeyi ekonomik ve siyasi açıdan gerekli görüyorlardı. 25 Mart 1957’de altı üye ülke arasında Roma Anlaşması imzalandı ve gümrük birliği işlemleri için Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile nükleer enerji çalışmalarını yürütmek üzere Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom) kuruldu.

Aynı dönemde, diğer bazı Avrupa ülkeleri (Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre ve İngiltere) İngiltere’nin önerisiyle 1960 yılında Stockholm’de imzalanan bir anlaşma ile Avrupa Serbest Ticaret Alanı’nı (EFTA) kurmuşlardır. EFTA ülkeleri kendi aralarında sanayi ürünlerinde gümrük ve eş etkili vergilerle diğer kısıtlamaları kaldırmışlar, ancak üçüncü ülkelere karşı ulusal mevzuatlarını uygulamayı sürdürmüşlerdir. EFTA siyasal değil ekonomik bir birliktir.

Bu temel farkın dışında, o dönemde EFTA ile AET’nin önemli farklarından bir diğeri de EFTA’nın tarım sektörünü serbest ticaret alanı içine almaması olmuştur. Zaman içinde üyelerinin büyük bir kısmının AET’ye katılmasıyla eski önemini yitirmiş olan EFTA bugün, İzlanda, Liechtenstein, Norveç ve İsviçre’den oluşmaktadır ve AB ile EFTA’nın üç üyesi arasında (İzlanda, Liechtenstein, Norveç) bir Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) kurulmuş durumdadır.

GÜMRÜK BİRLİĞİNİN KURULMASI Asıl amacı ekonomik bir birlik kurmak olan Roma Anlaşması’nda iç gümrüklerin azar azar indirilerek 12 yıl sonra (1968) sıfırlanması öngörülmüştür. İç gümrüklerin kaldırılması sonrası dışarıya karşı ortak bir gümrük tarifesinin (OGT) uygulamaya konması izlemiştir. Böylece üçüncü ülkelerden topluluğa girecek mallardan OGT’de belirtilen oranda bir vergi alınmaya başlamıştır.

AET’DEN AVRUPA ORTAK PAZARINA GEÇİŞ Avrupa’da ekonomik birlik kurulmasının ikinci aşamasını Ortak Pazar (OP)oluşturur. Gümrük Birliği’nde sadece mal ve hizmet akımlarında serbestlik varken OP da ilave olarak sermaye ve işgücü akımları da serbestçe birlik içinde dolaşabilir. 1970’li yılların başından itibaren AET’ye aynı zamanda Avrupa Ortak Pazarı denilmeye başlanmıştır. Tek Pazar uygulamasına 1 Ocak 1993 tarihinde başlandı.

MAASTRICHT EKONOMİK VE PARASAL BİRLİK Avrupa Ekonomik Topluluğu Maastricht Anlaşması ile birlikte son aşama olan ekonomik ve parasal birlik aşamasına girmiştir. Resmi adı “Avrupa Birliği Anlaşması” olan Maastricht Anlaşması 7 Şubat 1992’de imzalandı ve Topluluğun adı da Avrupa Birliği (AB-EU) olarak değiştirilmiştir. Ekonomik ve parasal birlik mal, hizmet ve kişilerle sermayenin serbest dolaşımını ve tek bir para biriminin kabulünü, bu amaçla da ortak para politikası uygulamasını, ekonomik ve mali politikaların yakınlaştırılmasını öngörür.

AVRUPA’DA BİRLEŞME HAREKETİNİN NEDENLERİ 1. neden, Avrupa kıtasının yüzyıllardır sürdürdüğü “dünyanın merkezi” olma özelliğini yitirmiş olması idi. Avrupa’nın yerini şimdi iki süper güç, yani Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Sovyetler Birliği almıştı. Avrupa’nın yeniden bir süper güç oluşturabilmesi için tek yol vardı, o da ekonomik ve siyasal birleşme idi.

2. neden, Avrupa’daki savaşların bir daha ortaya çıkmasını engelleme düşüncesi idi. Özellikle Fransa ile Almanya arasında “Yüzyıl Savaşları” gibi uzun süreli düşmanlıklar yaşanmıştı. Ayrıca gerek Birinci, gerekse İkinci Dünya Savaşı, Avrupa kıtasında ortaya çıkmıştı. O bakımdan Avrupa’da sürekli bir barışa büyük özlem duyuluyordu.

3. neden, Avrupa’nın birleşmesi ekonomik nedenlere dayanıyordu 3.neden, Avrupa’nın birleşmesi ekonomik nedenlere dayanıyordu. Avrupa’da işsizliğin önlenmesi, az gelişmiş yörelerin kalkındırılması, ekonomik gelişmenin hızlandırılması, kısaca daha yüksek yaşam düzeylerinin gerçekleştirilmesi başlıca ekonomik amaçlardı. Bir diğer neden de, Avrupa’daki birleşmenin tüm uluslar arası ilişkilerde düzenli, dengeli ve istikrarlı gelişmelere katkı bulunması inancı idi.

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN HEDEFLERİ Avrupa Birliğinin hedefleri dört başlık altında sıralanabilir. Bunlar; Avrupa vatandaşlığı kavramının oluşturulması, Özgürlük, güvenlik ve adaletin güvence altına alınması, Ekonomik ve sosyal gelişmenin desteklenmesi, Dünyada Avrupa’nın rolünün vurgulanması dır.

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN GENİŞLEMESİ Avrupa Topluluğu altı ülke arasında kurulmuş (Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg) ve denizaşırı ülkelerle ilişkileri dolayısıyla İngiltere başlangıçta kuruluşun dışında kalmıştır. Hatta topluluk dışındaki ülkelerle EFTA’yı kurmuştur. Fakat zamanla topluluğun başarılı ilerlemesi karşısında, İngiltere dışarıda kalmamak için 1961’de ilk resmi başvurusunu yapmış, Danimarka, Norveç ve İrlanda da onu izlemiştir.

1 Ocak 1973 tarihinde İngiltere, İrlanda ve Danimarka Topluluğa girdiler. 1975’te Yunanistan, 1977 de ise İspanya ile Portekiz üyelik için başvurdular. Daha sonra İsveç, Finlandiya ve Avusturya’nın 1994 başında katılımı ile üye sayısı on beş olmuştur. 2004 yılında Avrupa Birliği, çoğunluğu eski Doğu Bloğu ülkelerinden olan on yeni aday ülkenin de (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, GKRY ve Malta ) birliğe resmen katılmalarıyla tarihindeki en büyük genişlemeyi gördü.

Üç yıl sonra, Bulgaristan ve Romanya da birliğe girdi Üç yıl sonra, Bulgaristan ve Romanya da birliğe girdi. Birliğe katılmayı bekleyen üç adet aday ülke vardır bunlar: Hırvatistan, Makedonya Cumhuriyeti ve Türkiye'dir. Batı Balkan ülkeleri Arnavutluk, Bosna- Hersek, Karadağ ve Sırbistan olası resmî adaylar olarak tanımlanmıştır. Son dönemde Kosova'ya da benzer bir statü verilmiştir. ]

Avrupa Birliği'ne katılabilmek için bir ülke, 1993 yılında Kopenhag Liderler Zirvesi'nde tanımlanan Kopenhag Kriterleri'ni tümüyle sağlamak durumundadır. Bu ölçütler, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı gösteren istikrarlı bir demokrasi, birlik üyeleri ile rekabet edebilecek düzeyde sağlam temelli bir ekonomi ve Avrupa Birliği yasalarını da içeren üyelik koşullarının kabul edilmesini gerektirir.

AVRUPA BİRLİĞİ’NE KATILIM MÜZAKERELERİ Avrupa Birliği ile katılım müzakereleri süreci, karmaşık bir yapıdır. Öncelikle aday ülkeler için belirlenen müzakere çerçevesinden bahsetmek gerekmektedir. Son genişleme dalgasında, tüm aday ülkelere ilişkin oluşturulan tek müzakere çerçevesi, müzakerelerin temel ilkelerini belirlemiştir. Bu çerçeve ile, Birliğe katılımın ne anlama geldiği tarif edilmiştir. Buna göre katılım, aday ülkenin, müktesebat olarak adlandırılan, Birlik sistemine ilişkin tüm hak ve yükümlülükler ile Birliğin kurumsal yapısını kabul etmesidir. Aday ülkelerin katılımla beraber uygulamayı da temin etmeleri gerektiği vurgulanmış, bu bağlamda gerekli olan kurumsal reform sürecinin de altı çizilmiştir.

Müzakereler müktesebat olarak bilinen AB yasaları bütününün benimsenmesi ve uygulanmasıyla ilgilidir. Müktesebat, 35 başlık altında gruplanmış yaklaşık 130.000 sayfadan oluşmakta ve AB’ye Üye Ülkelerin uyması gereken kuralları ortaya koymaktadır. Bir aday ülkenin mevzuatının önemli bir kısmını AB yasalarına uygun hale getirmesi gerekmektedir. Bu da, çevreden yargı sistemine, ulaştırmadan tarıma ülkedeki neredeyse tüm sektörleri ve halkın tüm kesimlerini etkileyecek temel toplumsal değişikliklerin yapılması anlamına gelmektedir.     

Üye Ülke olabilmek için aday ülkenin hem ulusal hem de bölgesel düzeyde olmak üzere kurumlarını, yönetim kapasitesini, idari ve yargı sistemlerini AB standartlarına yükseltmesi gerekmektedir. Bu süreç aday ülkenin katılımın gerçekleşmesi halinde müktesebatı daha etkili bir şekilde uygulayabilmesini sağlamaktadır.

Müzakereler, aday ülkenin kendisinden neler beklendiğini, neler yapması gerektiğini anlayabilmesi ve AB’nin de aday ülkenin hali hazırda üyelik kriterlerinin ne kadarını karşıladığını ve nelerin yapılması gerektiğini görebilmesi için, tüm AB mevzuatının ayrıntılı, sistematik bir sunumu ve incelemesi olan “tarama” süreci ile başlar.

Aday ülkeler, AB müktesebatının tümünü üstlenmek ve uygulamakla yükümlüdür. Aday ülkelerin katılım müzakereleri boyunca, gerçek anlamda müzakere ettikleri tek konu, ilgili başlığa ilişkin uyum takvimidir. “Ekonomik ve Parasal Birlik, İstatistik, Tüketicinin ve Tüketici Sağlığının Korunması, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, Dış Ekonomik İlişkiler, Mali Kontrol, öncelikle açılan konu başlıkları olmamakla birlikte, aday ülkelerin katılımla birlikte tüm mevzuatı uygulayacaklarını taahhüt ettikleri ve müzakerelerin genellikle kısa sürdüğü alanlardır.

Müzakereler aşamasında nispeten daha fazla zorlukla karşılaşılan ve müzakere sürecinin daha uzun sürdüğü ya da geçiş düzenlemeleri sağlanarak kapatılan konu başlıkları ise, “Malların Serbest Dolaşımı, Hizmetlerin Serbest Dolaşımı, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Rekabet, Ulaştırma, Enerji, Adalet ve İçişleri, İstihdam ve Sosyal Politika”dır.

Müzakereler aşamasında en zor ve kapsamı itibariyle uyumlaştırılmasında en fazla sıkıntıyla karşılaşılan konu başlıkları ise “Tarım” ve “Çevre”dir. AB müktesebatının yarısından fazlasının tarıma ilişkin düzenlemelerden oluştuğu ve Birlik bütçesinin yaklaşık %50’sinin tarıma ayrıldığı, aynı şekilde çevre konusunu düzenleyen mevzuatın da son derece kapsamlı olduğu ve aday ülke açısından uyum sürecinde mali külfeti yüksek ciddi yatırımlar gerektirdiği düşünüldüğünde aday ülkelerin en fazla zorlandıkları alanların bu başlıklar oluşu doğal görünmektedir.

Müzakerelerin tamamlanmasını takiben, ilgili aday ülkenin AB’ye katılım şartlarını ortaya koyan Katılım Antlaşması hazırlanmaktadır. Avrupa Parlamentosu ve Konsey’in onayını takiben Antlaşma, üye ülkeler ve ilgili aday ülke tarafından imzalanmakta, üyelik, Katılım Antlaşması’nın bütün akit tarafların (AB üyesi ülkeler ve aday ülke) kendi anayasal usullerine göre onaylandıktan sonra (meclis onayı ya da referandum) yürürlüğe girmekte, ve katılım süreci tamamlanmaktadır.

TÜRKİYE - AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ Modern Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yüzünü Batıya çevirmiş olan Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa kıtasında hızla gelişmekte olan uluslararası örgütlenme çabaları içinde yer almıştır: Türkiye, 1949 yılında Avrupa Konseyi’ne, 1952 yılında ise Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü’ne (NATO) katılmıştır. Bu doğrultuda, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) 1958 yılında kurulmasının ardından, 31 Temmuz 1959 tarihinde Topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. ,

AET Bakanlar Konseyi, Türkiye’nin yapmış olduğu başvuruyu kabul ederek üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önermiş ve 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması’nın 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmesiyle Türkiye-AB ortaklık ilişkisi başlamıştır.

Ankara Anlaşması’na göre, Türkiye ile AET arasında aşamalı olarak bir gümrük birliği kurulacak ve son aşamada bunu tam üyelik izleyecektir. Türkiye’nin AET’ye katılmaya karar vermesinde etkili olan bazı nedenler özetle şöyle belirtilebilir:

A) Sağlanacak ticari kolaylıklarla ihracatın artırılması (AB Türkiye’nin en büyük ticaret ortağıdır) B) Elde edilecek mali yardımlarla sanayileşmenin hızlandırılması C)Başlıca rakibimiz olan Yunanistan’ın girip, bizim dışarıda kalmamız durumunda, ihracatta Batı Avrupa piyasasını kaybetme endişesi, D) NATO içinde yer alan, Batı kültür ve uygarlığını benimseyen bir Avrupa ülkesi olarak, ileride kurulacak bir Avrupa Birliğinin dışında kalınmak istenmemesi.

ANKARA ANTLAŞMASINA GÖRE TAM ÜYELİK AŞAMALARI Ekonomisinin gelişmemiş olması nedeniyle Türkiye, o zamanlar Topluluğa hemen girmeye hazır değildi. O bakımdan Ankara Anlaşması’nda aşamalı olarak öncede sanayi mallarında gümrük birliğinin gerçekleştirilmesi ve sonra tam üyelik öngörülmüştür. Söz konusu aşamalar şunlardır: (a) Hazırlık dönemi, (b) Geçiş dönemi, ve (c) Son dönem.

HAZIRLIK DÖNEMİ Bu dönem gümrük birliği amacı doğrultusunda Türk ekonomisini güçlendirmeye yönelikti. Bunun için de AET’nin tek yanlı olarak Türkiye’den ithal ettiği bazı mallara (tütün, kuru üzüm, kuru incir ve fındık ile bazı tarım ve sanayi malları) gümrük vergisi indirimi yapması ve bazı mali yardımlarda bulunması öngörülmüştür.

GEÇİŞ DÖNEMİ 1 Eylül 1971 tarihinden itibaren geçiş döneminin ticari hükümleri fiilen uygulanmaya başlamıştır. Bu dönemin asıl amacı, öngörülen süre içinde Türkiye ile AET arasında sanayi mallarını kapsayan bir gümrük birliği kurmaktır. Bunun için aşamalı olarak sanayi mallarında vergilerin indirilmesi ve AET ortak gümrük tarifesinin uygulanması gerekiyordu. Tarımsal ürünlerle kömür ve çelik, gümrük birliğinin dışında tutuluyordu.

SON DÖNEM Ankara Anlaşması’nda, geçiş döneminin tamamlanması ve gümrük birliğinin oluşturulması ile (1996) son döneme girilmesi öngörülüyordu. 6 Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) uyarınca, 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği tamamlanmış ve Türkiye-AB Ortaklık İlişkisi’nin “Son Dönemi”ne geçilmiştir.

Türkiye AB’ye karşı sanayi malları ithalatı üzerindeki tarifeleri sıfıra düşürdü ve üçüncü ülkelere karşı da topluluğun ortak tarifelerini uygulamaya başladı. AB, Türkiye’den ithal ettiği sanayi malları üzerindeki tarife ve diğer kısıtlamaları kaldırmış bulunuyordu. GB ile tekstil ve petrol ürünleri üzerindeki kısıtlamalara da son verildi. Ancak işlenmemiş tarım ürünleri kapsam dışı kalmıştır.

HELSİNKİ ZİRVESİ 10-11 Aralık 1999 tarihinde Avrupa Birliği Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’ye Avrupa Birliği Tam Üyelik Adaylığı statüsü verilmiştir. Bu bağlamda Avrupa Birliği Türkiye’ye Kopenhag kriterlerine uyum sağladığında adaylık görüşmeleri için tarih vermeyi kabul etmiştir.

Türkiye, Helsinki Zirvesi’ni takip eden dönemde yoğun bir reform sürecine girerek, AB siyasi kriterlerine uyum amacıyla çok sayıda yasa ve mevzuat düzenlemesini içeren 8 Uyum ve 2 Anayasa Değişikliği Paketi’ni kabul etmiştir. Bunun yanında, adaylık statüsünün Helsinki Zirvesi’nde teyit edilmesinin ardından, Türkiye’ye sağlanan mali yardım miktarı da artırılmıştır.

Reform sürecinde kaydedilen somut ilerlemeyi takiben, AB Komisyonu, 6 Ekim 2004 tarihinde, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uyum yönünde kaydettiği aşamaların ve mevcut eksikliklerin saptandığı İlerleme Raporu’nu açıklamıştır. Komisyon bu Rapor’da, önceden belirlenmiş düzenlemelerin yürürlüğe girmesi koşuluyla Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli düzeyde karşıladığını belirtmiş ve katılım müzakerelerinin açılması önerisinde bulunmuştur.

Bu öneri doğrultusunda, 16-17 Aralık 2004 tarihinde gerçekleştirilen Zirve’de, Türkiye-AB ilişkileri açısından son derece kritik bir noktaya ulaşılmıştır. AB liderleri, Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiğini belirterek müzakerelerin 3 Ekim 2005’te başlaması konusunda anlaşmaya varmışlardır.

Müzakereler, Türkiye’nin AB’ye girişi için yapılan hazırlıklar ve düzenlemeler konusunda hem AB’nin hem de Türkiye’nin tatmin olduğu ana kadar devam edecektir. Bu süreç gerektiği derecede uzun sürecektir. Türkiye için Komisyonun görüşü katılımın 2014’den önce mümkün olmayacağı yönündedir.