HAYÂ ve İFFET turkes@gmx.com
“Dört şey bütün peygamberlerin sünnetlerindendir: Utanma duygusu, güzel koku sürünmek, dişleri temizlemek ve evlenmek.” (Tirmizi, Nikâh, 1) Yukarıdaki hadis size neler düşündürmektedir
İnsanı tertemiz, günahsız ve en güzel şekilde yaratan Yüce Allah, onun, tıpkı yaratılışında olduğu gibi tertemiz yaşamasını istemektedir
İşte bu nedenle hayâ ve iffet dinimizde önem verilen başlıca değerlerdir. Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de iffeti korumayı müminlerin özellikleri arasında saymaktadır. İnsanların hayâlı ve iffetli yaşamasını emreden Rabb’imiz, Kur’an’da adını zikrettiği tüm peygamberleri ve bir peygamber annesi olan Hz. Meryem’i hayâ ve iffetin en güzel örnekleri olarak takdim etmektedir.
Peygamberlik zincirinin son halkası olan Hz. Muhammed (s. a Peygamberlik zincirinin son halkası olan Hz. Muhammed (s.a.) hayâ ve iffetin en mükemmel örneği olarak görevini tamamlamıştır. Onun örnek yaşantısı ve sözleri eşsiz bir hazine olarak müminlerin önünde durmaktadır
Hz. Muhammed bir hadisinde iffet ve hayânın önemini şöyle vurgulamaktadır Siz bana altı şeyi garanti edin, ben de size cennete girmeyi garanti edeyim:
Konuştuğunuzda doğru söyleyin. Söz verdiğiniz zaman sözünüzü tutun. Size bir şey emanet edildiğinde emanete riayet edin. Allah’ın yasakladığı günahlardan uzak durmak suretiyle iffetinizi koruyun. Harama bakmaktan sakının. Ve elinizi haramlara dokunmaktan koruyun
Hayânın Önemi ve Değeri
Resulullah şöyle buyurmuştur: “Allah’tan gereği biçimde hayâ edin Resulullah şöyle buyurmuştur: “Allah’tan gereği biçimde hayâ edin!” Bunun üzerine “Ey Allah’ın Peygamberi!” dedik, “Zaten hayâlı davranıyoruz elhamdülillah!” ,Buyurdu ki: “O sizin anladığınız utanma hissi değildir! Allah’tan gereği biçimde hayâ etmek demek; baş ve başta bulunan organlarla, karın ve karın bölgesinde bulunan organları her türlü günah ve haramlardan korumak... daima hatırlamaktır... Kim bu şekilde davranırsa Allah’tan gereği biçimde hayâ etmiş olur.” Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 24
Hayâ – iman - amel ilişkisi hakkında sizin düşünceleriniz nelerdir?
Sözlük anlamı itibariyle utanma, sıkılma duygusu anlamına gelen hayâ, terim olarak Allah inancı ve bu inançtan kaynaklanan sorumluluk duygusu sebebiyle kötü, ahlak dışı ve günah olan şeylerden kaçınmak demektir
Bu duygudan hareketle söz ve davranışlara dikkat etmeye de edep adı verilir. Hayâ insanın doğasında bulunan bir duygudur. İnsan yaratılışı gereği kötülüğe ve günah olan davranışlara değil, bilakis iyiliğe, edepli ve erdemli davranışlara eğilimli bir varlıktır. Hayâ insanı olgunlaştıran, basit, değersiz ve sonucunda pişman olunacak davranışlar yapmaktan alıkoyan bir özelliktir. Hayâ duygusu sayesinde insan, Allah’a ve insanlara karşı mahcup olacağı hâl ve hareketlerden uzak durur.
Peygamber Efendimiz, her konuda olduğu gibi hayâ konusunda da Müslümanlar için en güzel örnektir. O hayâ konusunda son derece duyarlıydı. İstenmeyen bir durumla karşılaştığında veya istemediği bir şeyi gördüğü vakit mahcubiyetinden dolayı hemen yüzü kızarırdı . Yanında bulunanlar, Allah’ın elçisinin bu tavrından, yapılan davranışın uygun olmadığını anlardı.
Hz. Peygamberin hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği Mekke’de edep ve hayâya uygun olmayan kimi davranışlar yaygınlık kazanmıştı. Peygamber Efendimiz böylesi adet ve davranışlardan her zaman uzak durmuştur. Peygamber olduktan sonra da müminleri bu tür hareketlerden uzak durmaları konusunda ikaz etmiştir. Nitekim, bir keresinde açık alanda gusleden birini görmüştü. Hemen minbere çıktı. Allah’a hamd ve sena ettikten sonra: “Allah halimdir, hayâ sahibidir, ayıp ve kusurları örter. Hayâ ve örtünmeyi sever, sizden biriniz gusledeceğinde kapalı yerde gusletsin.” buyurdu
Allah Resulü, insanların kusurlarını asla yüzlerine vurmazdı Allah Resulü, insanların kusurlarını asla yüzlerine vurmazdı. Bir konuda uyarı yapması gerektiğinde kusur sahibinin adını anmadan genel ifadelerle konuşurdu. O gıybet etmez, yanında gıybet edilmesine de müsaade etmezdi. İnsanların birbirlerinden laf taşımalarını hoş karşılamazdı. Çünkü o, hayâ duygusunu kötü olan her şeyden uzak durma ve iyi olan şeylere yönelme olarak görüyor, Müslümanlara da bu konuda yol gösteriyordu.
“Utanma (hâya) duygusunu kaybettiysen istediğin her şeyi yap “Utanma (hâya) duygusunu kaybettiysen istediğin her şeyi yap.” (Muvatta, Kasru's-Salât, 15)
Peygamber Efendimiz hayâyı imanla ilişkilendirmekte, hayâ ve imanın ayrılmaz bir bütün olduğunu belirtmektedir. O, bu konuda, “Gerçekten hayâ ile iman bütün olarak her ikisi birbirine bağlıdır. Bunlardan biri kaldırılınca, diğeri de kalkar.” buyurmaktadır. Bu hadisten de anlaşılacağı üzere hayâ ile iman bir birine sımsıkı bağlıdır. Birincisinin olmadığı yerde ikincisinin de ortadan kalkması gibi bir tehlike söz konusudur.
Hz. Peygamber bir keresinde hayâsından (utangaçlığından) dolayı arkadaşlarının eleştirdiği ve kınadığı bir adama rastladı. Peygamberimiz, utanıp sıkıldığı için arkadaşı tarafından azarlanan bu kişinin davranışının güzel bir davranış olduğunu vurgulayarak; “Şu hayâlı kardeşini bırak! Çünkü hayâ imandandır!” buyurmuştur.
Hz. Muhammed (s.a.), fıtratının bir gereği olarak mahcubiyet hisseden kimsenin bu hâlini beğenip takdir ederek, onu bundan vaz geçirmek isteyenlere engel olmuştur. Hayâ duygusu hem insanın yaratılışından gelen bozulmamış tabiatının, hem de imanın bir gereği olarak ortaya çıkar. Kişi Allah’a karşı hissettiği sorumluluk duygusu sebebiyle, Kur’an’ın ve Hz. Peygamberlerin kötü ve çirkin olarak nitelendirdiği söz ve davranışlardan uzaklaşır. Bu duygu sebebiyle işlediği günahlarından tövbe eder ve günah olan davranışlara yaklaşmamaya çaba sarf eder.
Hz. Muhammed (s.a.), konuşması gerektiği kadar konuşur, gereksiz sözlerden kaçınırdı. Fazla konuşmak, hele de cinselliği çağrıştıran kimi söz ve ifadeleri dile getirmek onun hoşlanmadığı şeylerdendi. Onun dilinden asla müstehcen sayılabilecek söz ve ifadeler çıkmamıştır
Edep bir tac imiş nur-i Hüda’dan Giy ol tacı emin ol her beladan” Günümüz Türkçesiyle: “Edep, Yüce Allah’ın nurundan bir tacdır Onu giyen her beladan uzak olur”
Dilimizde sıkça kullanılan; “Allah’tan utanmayan kuldan da utanmaz.” sözü ile anlatılmak istenen nedir
Toplum hayatında hayâ duygusuyla ve edeple davranmanın önemine sürekli vurgu yapan ve bu konuda bizlere daima örnek olan Peygamber Efendimiz, kimseyi rahatsız etmemek için yapılan küçük davranışların bile çok önemli olduğunu belirtmiştir
Bir gün Hz. Peygamber, dostlarıyla oturmuş sohbet ediyordu Bir gün Hz. Peygamber, dostlarıyla oturmuş sohbet ediyordu. Dostları Peygamberimize çeşitli sorular soruyor ve aldıkları cevaplarla bilgi dağarcıkları daha da gelişiyordu. Bu esnada yanlarına üç kişi geldi. “...Birisi sohbet halkasında boşluk buldu ve oraya oturdu. Diğeri arkada bir yere oturdu. Üçüncüsü de ayrıldı gitti. Bunun üzerine:
Hadiste bahsi geçen kimselerden ikincisi; yani kimseyi rahatsız etmemek için arkada bulduğu boşluğa oturan kimse, bu hayâlı davranışından ötürü, Peygamberimizin de belirttiği gibi Allah’ın rahmetini kazanmıştır. Üçüncü kimse ise kibirli davranıp ortamı beğenmemezlik ederek; muhtemeldir ki rahatça oturacak bir yer bulamaması sebebiyle orayı terk etmiş ve tepki çekmiştir. Kibir iman ve hayâ ile bağdaşmayan bir özelliktir. Gururdan, kibirden uzak durmak ise edep ve hayânın gereğidir.
Toplum hayatının sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için uyulması gereken bazı ahlak kuralları vardır. Toplumun huzuru ve mutluluğu için zorunlu olan bu kuralların ortaya çıkmasında hayâ duygusunun büyük etkisi vardır. Edep ve hayânın olmadığı yerde ahlaklı olmaktan da söz edilemez. Bu nedenle Peygamber Efendimiz hayânın, utangaçlığın olmayacağı bir zamana erişmekten Allah’a sığınmıştır.
Utanma, sadece başkalarının yanında iken geçerli olan bir özellik değildir. İnsan tek başınayken de hayâ duygusunun gereğine uygun davranışlar sergilemelidir. Allah’ın daima kendisini görüp gözettiğini, yaptığı her işe meleklerin şahitlik edeceğini bilerek hareket etmelidir. Dolayısıyla kişi yalnızken de edep ve hayâ ile bağdaşmayan davranışlardan kaçınmalıdır. Tek başına bile olsa giyim kuşamına dikkat etmeli, vücudun zaruri olarak örtülmesi gereken yerlerini örtmeye özen göstermelidir
Hayâsızlık insanın sahip olduğu değerlerin zamanla yok olup gitmesine sebep olur. Peygamber Efendimiz, hayâ duygusu yok olmuş insanların güvenirlik ve merhamet özelliklerini kaybedeceklerini, bunun sonucunda da toplumda hoşlanılmayan kimseler olacaklarını anlatmıştır.
O, hayâlı davranan kişilere müjde vermiş, kötü davranışta bulunan insanlara da uyarıda bulunmuştur. Hz. Peygamber bu konuyla ilgili bir hadisinde, “Hayâ imandandır, iman edenin yeri ise cennettir. Kötü söz konuşmak insanlara sıkıntı verip incitir, sıkıntı verip inciten kimselerin yeri de cehennemdir.” buyurmuştur.
Sitemize de bekleriz… www.dinibil.com