KADIN OZANLARIN / ÂŞIKLARIN TOPLUMSAL ROLLERİ Betül KARAGÖZ
Ozan; “Sazla ya da sazsız ezgiler, şiirler söyleyen kişi. Deyişler yazarak, koşuklar dizerek, beğenilerimizi güzel, tatlı anlatışlarla dile getiren sanatçı. Halk şairi, saz şairi, toplantılarda saz ile şiir söyleyen kimse. Şiir yazan, şair.” (TDK,2011)
Orta Asya’da törenler Baksı-Ozan adıyla bilinen şairler tarafından yapılmıştır. Ozanlar Saz Şairlerinin ataları olarak da nitelendirilebilir.
Ozanlar varlıklarını Orta Asya’dan çıktıktan sonra da devam ettirmişlerdir. Ancak Selçuklular’dan sonra Osmanlı içinde eski itibarlarını bulamamışlardır. Ozanlar Türk Kültürünü Türk Şiirini yüzyıllar boyu birbirlerine aktararak günümüze ulaştırmışlardır.
Âşık; “Saz çalarak şiir okuyan halk ozanı tipi. Halk ozanlarının ezgicilerine ve öykücülerine verilen ad. Saz şâiri. Halk ozanı (TDK,2011).
Âşıklar, içinde bulundukları toplumun dünya görüşünü, sanat zevkini, yaşam düzenini ve beraberinde de geleneklerini yansıtan, yaşatan ve gelecek nesillere aktarılmasında köprü görevi gören halk sanatçılarıdırlar.
Âşıklar, halk şiirimizin ikinci önemli temsilcisidir. İlk halk şairlerimiz olan ozanlar Orta Asya kökenli iken, Âşıklar 15. yy.da Anadolu’da ortaya çıkmışladır.
Âşıkların müziğimize önemli katkıları olmuştur. Ozanlar deyişlerini mahalli ezgiler içinde söylerken, Âşıklar “Âşık Makamı” adı altında 100’ü aşkın ezgi/hava geliştirmiş ve deyişlerini bu ezgiler eşliğinde söylemişlerdir. Bu ezgilerin müziğimize katkısı oldukça büyük olmuştur. Bugün dahi halkımızın büyük bölümü müzik zevklerini bu deyişlerle beslemektedir.
Günümüzde Ozan ve Âşık kavramları pek fazla ayırt edilmeden birbirinin yerine kullanılmakta ve ikisi de halk şairi, saz şairi olarak nitelendirilmektedir. Aralarında söyleyiş, uslup farklılıkları bulunan saz şairlerimizden Ozanlar arı, duru bir dil kullanırken, Âşıklar, karışık bir dil kullanmışlardır.
Âşıklık Geleneği Âşıklık geleneği usta-çırak ilişkisine dayanan bir gelenektir. Âşıklar kervanına katılacak kişi kendi veya ailesinin isteği ile usta bir Âşık yanına çırak olarak verilir. Buna kapılanma denir. Çırak ustasından; geleneğin icaplarını, meydan açmayı, divana çıkmayı, yarışmayı, hikaye anlatmayı, ayak kurallarını ve Âşık makamlarını öğrenir.
Âşıklık geleneği Türk folkloru içinde önemli bir yer tutmakla birlikte, Türk Halk Müziği kaynaklarımızın da büyük bölümünü oluşturmaktadır.
Âşıklık geleneği; saz çalıp söylemeyi, gece gündüz köy, şehir gezmeyi, usta-çırak ilişkisi içerisinde yetişmeyi, çeşitli etkinliklere katılmayı gerektirdiğinden, diğer birçok alanda olduğu gibi bu alanda da erkek egemen olarak gelişmiştir.
Âşıklık Geleneği İçerisinde Kadın Âşıklarımız
Farklı koşullarda yetişen kadın âşıkların, günümüzde kına gecelerinde, köy düğünlerinde, belediye şenliklerinde, vakıf-dernek geceleri vb. etkinliklerde kendilerine icrâ ortamı sağlayarak bugüne dek varlıklarını sürdürdüklerine tanık olmakla birlikte, geleneğin doğal sürecinden mahrum kaldıklarını da gözlemlemekteyiz.
Toplumun kadına vermiş olduğu rollerle, toplumsal ve dinsel geleneklerin etkileriyle kadın âşıkların, kendilerini ön plana çıkaramadıkları gerçeğiyle karşılaşılmaktadır. Toplumun kadına yüklediği anne, ev kadını gibi roller, pek tabiidir ki kadın âşıklar için de geçerlidir.
Kadın âsıklar, gelenek içerisinde yeterli teknik bilgiye hâkim olmamalarına rağmen, âsık müziğini icrâ ederken bağlamayı kendilerini idare edebilecek biçimde kullanmaktadırlar. Sazlarını kendi ürettikleri sözlü eserlerine, eşlik amacıyla kullanmaktadırlar.
Kadın Âşıkların Eserlerinde Yer Alan Konular
Şiirlerinde, bireysel sorunlardan ziyade toplumsal konulara öncelik veren Âsıklar, inanca dayalı unsurları, toplumsal içerikli kaygıları dile getirirken, bu deyişlerini toplumsal konuların gündeme gelmesi ve çözüme ulaşmasında araç olarak kullanmaktadırlar.
Eserlerinde Anadolu halkının dertlerini, sevinçlerini, aşklarını, kızgınlıklarını, kırgınlıklarını, yakınmalarını, yakarmalarını, neşelerini, hüzünlerini, gülmelerini, ağlamalarını dile getiren ve bunları kadın olmanın vermiş olduğu hassasiyet ve duyarlılıkla ifade eden kadın aşıklarımızın eserleriyle toplumsal barışa ve birlikteliğe önemli katkıları olmaktadır.
Kadın aşıkların eserleri bireysel olarak değil toplumsal olarak nitelendirilmelidir. Çünkü aşıklar şiirlerinde sadece kendi yaşantılarına değil, çevrelerindeki insanların yaşantılarına da yer vermişlerdir.
Sarıcakız Öksüz mü yetim mi kaldın Neden boynun bükük bacım Sen bu derdi nerden aldın Yattığın yer hasır mıdır Avuç için nasır mıdır Geçiminiz kısır mıdır Gönlünde diken bitirdin Elin koynunda oturdun Bebeğini mi yitirdin
Ezgili Kevser Oy dere kızıldere Böyle akısın nere Bizde hal mi bıraktın Sana can vere vere oy oy oy Dere bizim yerimiz Suyu alın terimiz Söyle nedendir dere Vurulur gençlerimiz oy oy oy Dere böyle durulmaz Gence kursun vurulmaz Sanma zalim olandan Bir gün hesap sorulmaz oy oy oy
Telli Suna Gelin şu meydanda bir can olalım Yüzümüz Muhammed Ali’ye doğru Hakka doğru giden yolu bulalım Sözümüz Muhammed Ali’ye doğru Muhammed Ali’dir Kırkların başı Hasan Hüseyin’e dökelim yaşı Gelin gönüllerden silelim pası Özümüz Muhammed Ali’ye doğru
Şah Senem Bacı Gine yaşlar doldu dîdelerime Coşmasam bir türlü coşsam bir türlü Agular kattılar bâdelerime İçmesem bir türlü içsem bir türlü Gözüm yası şarap oldu elimde Yaralarım kambur kurdu belimde Sırlarıma kilit vurdu dilimde Açmasam bir türlü açsam bir türlü
Sevim EMİR Aşık Balı'nın kızı olan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca "Yaşayan Halk Ozanı" unvanı verilen Sevim Emir, şiirlerinde genellikle tabiat, doğa ve insan sevgisi üzerinde dururken, toplumsal ve güncel olayların etkisinde kalarak yazdığı şiirlerle de halkın duygularına tercüman olmaktadır.
Kadın Âşıklar çoğunlukla; Adana, Ankara, Çankırı, Çorum, Eskişehir ve İstanbul’da görülürken, diğer illerimizde de özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde birçok isimsiz aşık olduğunu söylemek mümkündür. Aşıklık geleneğinin öne çıkan kadın temsilcileri; Şahsenem Bacı, Şahturna, Sarıcakız, Sinem Bacı, Sürmelican, Gülçınar, Nurşah Bacı, Arzu Bacı, Şahini, Ezgili Kevser, Özlemi, Telli Suna, Selvinaz, Maralı, Didari.
SONUÇ Erkek Âşıklar eğitim süreçlerini kolay bir ortamda usta-çırak ilişkisi ile gerçekleştirirken, kadın Âşıklarımız daha çok aile ve akrabaları arasında kendilerini yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Kadın Âşıklar genellikle kına geceleri, köy düğünleri, radyo-televizyon programlarının özel gecelerinde ya da kaset çıkararak sanatlarını icra etmeye çalışmaktadırlar.
Kadının aile ve toplum içindeki sorumlulukları ve konumu sanat hayatını da etkilemiştir. Kadının annelik, eş olma gibi kutsal sayılan önemli toplumsal rollerinin bulunması Âşıklık hayatını da etkilemiştir. Bu etkiler Âşıklık sanatını icra etmesini engellemiş ya da yavaşlatmıştır. Âşıklık geleneği içerisinde özellikle Alevi-Bektaşi topluluklarında Kadın Âşıklarımızın sayısının daha fazla olduğu görülmektedir.
Geçmişten günümüze milli kültür mirasımızın taşıyıcılarından olan Âşıklarımızın Türk kültüründe önemli bir yeri bulunmaktadır. Saz-vokal icrâlarını sınırlı bir ses sahası içerisinde gerçekleştirmeleri, eserlerinde müzikal melezleşme, sanatı icrâlarında özgüven eksiklikleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Küreselleşen dünyamızda hayatın her alanında isimlerinden başarıyla bahsettiren, toplumu şekillendiren, kültürün oluşumunda temel yapı taşı olan geçmişten günümüze birçok alanda önemli rolleri olan, sanata ilham kaynağı olan kadının günümüzde tartışmasız çok önemli bir yeri vardır. Kadın sesinin kadın ozanlarda daha çok yankı bulduğu, derlemelere, kadın ağzı türkülere ağırlık verip, kadın sorunlarına büyüteç tutulmasının topluma, ülke ve dünya barışına katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
ÖNERİLER Türkülerin, manilerin, ninnilerin, ağıtların yakılmasında önemli yeri olan kadınlarımızın Âşıklık geleneği içindeki yeri korunmalı, desteklenmeli ve önü açılmalıdır. Toplumsal barışa doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlamayı amaçlayan Âşıkların eserleri profesyonel olarak seslendirilmeli, kayıt altına alınmalı ve gelecek nesillere aktarımı sağlanmalıdır.
Toplumsal değerlerimize katkısı olan Âşıklarımızın, değerlerimizin korunmasına da katkıları düşünülürse geleceğe yapılacak büyük yatırımlardan birinin de Âşıklarımıza sahip çıkmak olduğu söylenebilir. Kültür Bakanlığı Âşıklara/Ozanlara yönelik çalışmalara ağırlık vererek bu değerlerine sahip çıkmalıdır.
Kaynaklar Kalkan, E. (1991). 20. Yüzyıl Türk Halk Şairleri Antolojisi. Kültür Bakanlığı Yayınları/1295. Gençlik ve Halk Kitapları Dizisi/61. “Yirminci Yüzyılın İkinci Yarısında Türkiye’de Kadın Aşıklar” doktora tezi Çınar, s., Karahasanoğlu, s., Şenel, s. (2008). Kadın Aşıkların Aşık Sanatı İçerisinde Toplumsal Rolleriyle Konumlanma Problemleri. itü dergisi/b. Sosyal Bilimler. Cilt:5, Sayı:2, 45-56. http://aregem.kulturturizm.gov.tr/belge/1-35419/asiklar-halk-ozanlari-listesi.html http://www.tdk.gov.tr/
“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin.” M. Kemal ATATÜRK
TEŞEKKÜRLER… Betül KARAGÖZ