Dönem Başkanlığı 6 ay süresince AB üyesi her ülke, sırayla Konsey Başkanlığı'nı üstlenir. Resmi ve gayri resmi Konsey toplantılarını dönem başkanlığını yürüten üye ülke organize eder. Avrupa Konseyi toplantılarını da söz konusu üye ülkenin başkanı yönetir. Dönem Başkanlığı, yasama ve karar alma sürecinde son derece önemli bir rol oynar. 2007 yılında Almanya ve Portekiz AB dönem başkanlığını yapmıştır. 2008’de ise; Slovenya Fransa’dır Mevcut Dönem Başkanı Fransa’dır 2009: Sırasıyla; Çek Cumhuriyeti ve İsveç Troika: Slovenya, Fransa, Çek Cumhuriyeti
Karar Mekanizması AB düzeyinde karar alma süreci aşağıdakiler başta olmak üzere birçok kurumu içerir: -Avrupa Komisyonu -Avrupa Parlamentosu -Avrupa Birliği Konseyi Yeni mevzuat teklifleri Avrupa Komisyonu tarafından yapılır Konsey ve Parlamento ortak kararla yasalaştırır. AB karar alma sürecine ilişkin kurallar ve prosedürler antlaşmalarda belirtilmiştir. Her Avrupa yasası belirli bir antlaşma maddesine dayanır.
Karar Alma Mekanizması Yeni bir AB yasasını hayata geçirmek için üç ana prosedür vardır: -Ortak karar alma usulü -İstişare usulü -Uygun bulma (onay) usulü Bu usuller arasındaki en büyük fark Parlamento’nun bu süreçte Konsey ile olan ilişkisidir. Parlamento; istişare usulünde sadece görüş belirtirken, ortak karar usulünde Konsey ile yetki paylaşımına gider.
Ortak Karar Usulü Bu usulde Parlamento ve Konsey yasama yetkisini paylaşırlar. Komisyon yasa teklifini iki kuruma da gönderir. Bu iki kurum da teklifi sırasıyla iki kez tartışırlar. Eğer üzerinde mutabakata varılamazsa; teklif Konsey ve Parlamento’dan eşit sayıda temsilciden oluşan “uzlaştırma komitesi”ne gider. Bu komitenin toplantılarına Komisyon temsilcileri de katılır. Komite teklif üzerinde anlaştığında, metin yasa olarak kabul edilmek üzere üçüncü kez Konsey’e ve Parlamento’ya gönderilir.
Ortak Karar Usulü Bu usül kapsamında; ulus bazlı ayrımcılık yapmama ilkesi, dolaşım ve ikamet hakkı, işçilerin serbest dolaşımı, göçmen işçiler için sosyal güvence, kuruluş hakları, taşımacılık, iç pazar, istihdam, gümrüklerde işbirliği, sosyal dışlanmayla mücadele, fırsat ve muamele eşitliği, Avrupa Sosyal Fonu’na ilişkin kararların uygulanması, eğitim, mesleki eğitim, kültür, sağlık, tüketicilerin korunması, Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu’na ilişkin kararların uygulanması, araştırma, çevre, şeffaflık, dolandırıcılıkla mücadele, istatistik, veri koruma danışma kurulu oluşturulması vardır.
İstişare Usulü Yasal dayanağın gerektirdiği bazı durumlarda da, istişare zorunludur Bu usulde de Komisyon, teklifini hem Konsey’e hem Parlamento’ya gönderir. Konsey; Parlamento, Ekonomik ve Sosyal Komite, Bölgeler Komitesi gibi diğer kurumlara resmi olarak danışmakla görevlidir. Parlamentonun görüşü de alınmak zorundadır Parlamento’nun görüşü alınmadan teklif yasalaşamaz. Parlamento Komisyon’un teklifini onaylayabilir, reddedebilir veya değişiklik talep edebilir.
Eğer Parlamento değişiklik isterse; Komisyon, Parlamento’nun önerdiği tüm değişiklikleri göz önünde tutar.. Komisyon Konsey’e değişiklik önerisi gönderir. Konsey yeni teklifi inceledikten sonra olduğu gibi kabul edebilir ya da tekrar değişiklik isteyebilir. Konsey’in Komisyon önerisinde değişiklik getirmesi için oybirliği kuralı aranmaktadır.
Bu usulün kapsadığı bazı alanlar: -Cezai konularda polis ve yargı işbirliği -Anlaşmaların revizyonu -AB vatandaşlığı -Tarım -Vize, sığınma, göç gibi kişilerin serbest dolaşımı ile ilgili politikalar -Taşımacılık -Rekabet kuralları -Vergi düzenlenmeleri -Ekonomi politikaları gibi bazı alanlarda Konsey’in kararı oybirliğiyle alınmış olmalıdır.
Uygun Bulma Usulü (Onay Usulü) Konsey bazı çok önemli kararları vermeden önce Avrupa Parlamentosu’nun onayını almak zorundadır. Süreç, istişare usulünde olduğu gibi işler: Ancak, Parlamento’nun teklifte değişiklik isteme hakkı yoktur. Parlamento teklifi ya kabul ya da reddeder. Kabul (“uygun bulma”) oyların mutlak çoğunluğunu gerektirir.
Bu usulün kapsadığı alanlar: -Avrupa Merkez Bankası’nın belirli görevleri -Avrupa Merkez Bankaları Sistemi Avrupa Merkez Bankası’nın statüsünde değişiklik -Yapısal Fonlar ve Uyum Fonları -Avrupa Parlamentosu seçim prosedürleri -Belirli uluslararası anlaşmalar -Yeni üye ülkelerin kabulü
Oylama mekanizması Konsey, kararlarını; -basit çoğunlukla, -nitelikli çoğunlukla -oybirliğiyle alır. Nitelikli çoğunluk gerektiren kararlarda üye ülkelerin oyları; nüfuslarına göre belirlenen bir ağırlıkla hesaplanmaktadır.
Oylama mekanizması Antlaşmalarda başka türlü belirtilmediği takdirde, AB Konseyi kararları salt çoğunluk yöntemiyle alır. Yeni üyelerin katılması ertesinde, (25 üye ile) 1 Kasım 2004'ten sonra ise toplam oy sayısı 321'e yükselmiştir. 2008’den itibaren; 345 (27 üyeli AB için) Üye ülkelerin 2/3’ünün olumlu oy kullanması ve nüfuslarının AB’nin en az % 62’sini temsil etmesi gerekir
Bu durumda nitelikli çoğunluk için geçerli olan oy sayısı tüm oyların yüzde 74.78'ü olan 258 oldu. Nitelikli çoğunluk prosedürüne tabi olan bir Komisyon kararının alınabilmesi için en az 8 üyenin olumlu oy kullanması gerekir. Kararı bloke etmeye yetecek azınlık oy ise 26’dır. Nitelikli çoğunlukla karar alınan konular Tek Pazar, tarım, ulaştırma ve çevreyle ilgili olanlardır.
Oybirliği… Vergi, sosyal güvenlik gibi alanlardaki kararlar ise oybirliği ile alınır. Komisyonun bir önerisinde değişiklik yapmak için de oybirliği kararı gerekir. Oybirliği ile karar alma yöntemi veto hakkını da içerir… Bu yüzden karar alma sürecini yavaşlatan bir prosedürdür. Bir ülkenin üyeliğe kabulü, ekonomi politikasına ilişkin konular veya üye bir ülkenin ulusal çıkarları söz konusu olduğu durumlarda kararlar oybirliği ile alınır.
EURO VE MALİ POLİTİKALARI AB dünya ticaretinin yaklaşık olarak dörtte birini elinde tutmaktadır. 1944,te oluşturulan Bretton Woods sistemiyle oluşturulan ABD dolarının hakimiyetini kırmak ve siyasi birliğe önemli bir adım olarak Euro'ya geçişmiştir. Euro’nun bütün üye ülkelerdeki değeri aynıdır. Diğer para birimlerine karşı değeri yine ortak olarak belirlenir. Bir başka deyişle her iki açıdan da “tek bir ülke” gibi politikalar ortak oluşturulacaktır Madrid'de 15 ve 16 Aralık 1995 tarihlerinde yapılan Avrupa Konseyi toplantısında, 15 ülke Hükümet veya Devlet Başkanları birlikte Avrupa tek para birimine 'Euro' denilmesini kararlaştırmıştır.
Euro'ya geçişin ekonomik nedenleri -Güçlü bir ekonomik ortam ve daha iyi finansman koşulları oluşturmak ve böylece yüksek büyüme ve istihdamda artış sağlanması, -Tek Pazarın tamamlanması, -Yurtdışına yapılan seyahatlerde kur değişikliklerinden kaynaklanan kaybın engellenmesi ve kolaylık sağlanması, -İşletme maliyetlerinin azaltılması, -Dünyadaki parasal istikrara katkı.
AB Tek Para Biriminin Kullanılması Tek para birimi kullanma kararı, üye ülkeler tarafından Maastricht'da imzalanan AB Antlaşması’nın temel taahhütlerinden biridir. Antlaşmada tek para birimi hedefi belirlenmiş ve bu hedefe ulaşmak için gerekli ve gerçekçi bir zaman takvimi açık biçimde yer almıştır.
AB Tek Para Biriminin Kullanılması Tek para birimine geçişte ve parasal birliğe katılmada en önemli kriter olarak, Maastricht kriterleri dediğimiz bazı ekonomik göstergelere sahip olabilme özelliği aranmaktadır. Buna göre Belçika, İspanya, Fransa, İtalya, İrlanda, Lüksemburg, Hollanda, Avusturya, Portekiz ve Finlandiya geçiş kriterlerini yerine getirmeleri nedeniyle 1.1.1999’da başlayan son aşamaya geçebilmişlerdir.
Bu ülkelere daha sonra 1.1.2001’de Yunanistan katılmıştır. Danimarka, İsveç ve İngiltere Maastricht kriterlerinin çoğunu yerine getirmekle beraber, tek para sisteminin dışında kalmayı tercih etmişlerdir. AB'ye yeni dahil olan ülkeler istenen şartları karşılar karşılamaz, ilk katılımcılara uygulanmış olan aynı şartlarla Euro alanına dahil olacaktır.
• Güney Kıbrıs Rum Kesimi • Lüksemburg • Malta • Portekiz • Slovenya Avrupa Birliği'nin tüm üyeleri EURO(Avro) kullanmaz. EURO'ya geçen ülkeler şunlardır : • Almanya • Avusturya • Belçika • Finlandiya • Fransa • Hollanda İrlanda • İspanya • İtalya • Güney Kıbrıs Rum Kesimi • Lüksemburg • Malta • Portekiz • Slovenya • Yunanistan
AB üyesi olmadıkları halde Euro kullanan ülker ; San Marino,Monaco,Malta(fakat bu üye olmayan ülkeler AB ile bir anlaşma yapmışlardır) -Anlaşma yapmayıp Euro kullanan ülker;Andorra,Karadağ,Kosova.
Euro’ya Geçmeyen Ülkelerin Durumu Euro'yu kabul etmeyen üye ülkeler yine de ekonomik politikanın uygulanmasına katılacaklardır. AB'nin tam üye statüsüne sahip ülkeleri olarak, Bu ülkeler Euro'ya katılmış olan üye ülkelerle aynı haklara ve yükümlülüklere sahip olacaklardır. Euro'yu kabul etmeyen bir üye ülke, özerk bir para politikası izleyecek, Fakat buna rağmen Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankaları Sisteminin (AMBS) bir üyesi olarak kalmaya devam edecektir. 'Yeni katılan ülkeler' Maastricht kriterlerini sağlayıncaya kadar, Euro yerine kendi ulusal para birimlerini kullanmaya devam edecektir.
Maastricht Kriterleri Maastricht Kriterleri; Ekonomi ve Maliye Politikalarının Uyumlaştırılmasını düzenler AB ülkeleri belli bazı temel alanlarda üye ülkelerin ekonomik ve mali alanda uymaları zorunlu kriterler getirmiştir. Anayasal iktisadın bir uygulaması olarak kabul edebileceğimiz bu kriterler aşağıdaki gibidir. Bunlar aşağıdaki gibidir;
Maastricht Kriterleri Bütçe açığı Bütçe açığı GSYİH’nin % 3’ünü geçemez. Buradaki bütçe açığı kamu kesimi bütçe açığıdır ve merkezi yönetim yerel yönetimler ve parafiskal kurumları içerir. Ancak bu kural esnetilmiş olarak uygulanır. Buna göre, eğer bütçe açığı azalma eğiliminde ya da istisnai olarak artış göstermişse bu şart ihlal edilmiş sayılmamaktadır. Bu konuda karar verme yetkisi Konsey’e aittir.
Maastricht Kriterleri Kamu borçları Yukarıdaki şartlar burada da geçerlidir. Ancak buradaki oran % 60’tır. Enflasyon Üye ülkelerin sahip olacakları en yüksek enflasyon oranı, en düşük enflasyon oranına sahip üç üye ülkenin enflasyon oranının ortalamasının yüzde 1.5 üstüyle sınırlandırılmıştır. Faiz Oranı Üye ülkelerin uygulayacağı en yüksek faiz oranları, enflasyonda en iyi performansı gösteren ülkelerdeki son bir yıldaki uzun vadeli faiz oranlarının aritmetik ortalamasının en fazla yüzde 2 puan üzerinde olabilir.
Kopenhag Kriterleri 21-22 Haziran 1993 tarihinde toplanan Kopenhag Zirvesi’nde, aday ülkelerin AB’ye üye olabilmek için yerine getirmeleri gereken koşullar Kopenhag Kriterleri olarak adlandırılmıştır. Bu kriterler üç ana başlık altında toplanır:
1. Siyasi kriterler Aday ülke; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıklara saygı ve azınlıkların korunmasının güvence altına alındığı istikrarlı bir kurumsal yapıya sahip olmalıdır. 2. Ekonomik kriterler Aday ülkede işleyen bir piyasa ekonomisi ve AB içinde rekabetçi baskı ve piyasa güçleriyle başa çıkabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Türkiye için “hazmetme kapasitesi” kavramı kullanılmıştır
3. AB Müktesebatının Kabulü Aday ülke, siyasi, ekonomik ve parasal birlik amaçlarına uyum dahil olmak üzere, AB mevzuatını üstlenebilme ve uygulayabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Avrupa Birliği'ne katılım koşullarının belirlendiği Kopenhag Zirvesi'nden sonra yapılan diğer zirve toplantılarında, katılım koşulları daha da pekiştirilmiştir. Bu bağlamda, 1995 Madrid, 1997 Lüksemburg ve 1999 Helsinki zirvelerinde alınan kararlar son derece önemlidir.
Aralık 1995’de Madrid Zirvesinde üyelik; “aday ülkenin idari yapılarını tamamlayarak bütünleşme koşullarını meydana getirmiş olma” şartına bağlanmıştır. AB mevzuatının ulusal mevzuata aktarılması önemli olmakla birlikte, mevzuatın uygun idari ve adli yapılar aracılığıyla etkin biçimde uygulanması daha da önemlidir. Bu, AB üyeliğinin gerektirdiği karşılıklı güvenin ön koşuludur.
Aralık 1997'deki Lüksemburg’ Zirvesinde Birliğin genişlemesinin ön koşulu olarak, Amsterdam Anlaşması’nın kurumsal hükümlerine uymak için kurumların işleyişinin güçlendirilmesi ve iyileştirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.
Aralık 1999'da Helsinki’de toplanan Avrupa Konseyi, tüm Kopenhag kriterlerine uygunluğun Birliğe katılımın temelini oluşturduğunu teyid ederek aday ülkelerin “Avrupa Birliği’nin Antlaşmalarda öngörülen değerlerini ve amaçlarını paylaşmaları gerektiğini” ilave etmiştir. Avrupa Konseyi özellikle siyasi kriterlerine uygunluğun katılım müzakerelerinin açılması için ön koşul olduğunu belirterek, aday ülkelerin sınır uyuşmazlıklarını ve ilgili diğer sorunları çözümlemek için her türlü çabayı göstermeleri gerektiğini ifade etmiştir.
egemenlik yetkilerinin bir kısmını AB kurumlarına devreder. AB Müktesebatı Avrupa Birliği’ne üye olan bir ülke AB’ni kuran anlaşmaları ve hukuk düzenini aynen benimser ve egemenlik yetkilerinin bir kısmını AB kurumlarına devreder. AB hukuku ile üye devletlerin ulusal hukukun çatıştığı durumlarda uluslararası hukukun üstünlüğü kabul edilir. AB müktesebatı iç hukukun üstündedir.
Avrupa Birliği müktesebatı (hukuki mevzuatı) beş ana bölümden oluşur ve yaklaşık 120,000 sayfayı bulmaktadır Birincil mevzuat (Kurucu Antlaşmalar ve bunlara ekler) İkincil Mevzuat (tüzükler, yönetmelikler vs) Uluslararası antlaşmalar İdare hukukunun genel ilkeleri Üye devletler arasındaki sözleşmeler
Birincil Mevzuat : Kurucu Antlaşmalar AB’nin amaçları, örgütlenmesi ve işleyiş biçimi üzerine temel hükümleri, AB ekonomik mevzuatının büyük kısmını içerirler AB’nin işleyişiyle ilgili anayasal çerçeveyi ortaya koyarlar. Doğrudan doğruya üye devletlerce oluşturulmuş yasal belgeler olan Antlaşmalar, hukuk çevrelerinde birincil mevzuat olarak bilinirler.
İkincil Mevzuat Antlaşmalarla kendilerine verilmiş yetkileri kullanan AB kurumları tarafından oluşturulan hukuktur AB hukukunun ikinci büyük kaynağıdır. Bunlar; tüzük, direktif, karar ve tavsiyeler uluslar arası anlaşmalardır Bunlar aşağıda açıklanmıştır
Tüzükler (regulations) Üye ülkelerin tamamında herhangi bir değişikliğe uğramadan doğrudan uygulanan kurallardır. İç hukukmuş gibi uygulandıklarından, üye ülkelerin vatandaşlarına ulusal yasalarda olduğu gibi hak ve yükümlülükler getirirler. Tüzükler AB resmi gazetesinde yayınlandıktan sonra kendiliğinden ve doğrudan uygulanırlar. Tüzükler kendilerine aykırı olan yasal mevzuatın yerini alır ve doğrudan uygulanır.
Direktifler (directives) İkincil Mevzuat Direktifler (directives) Direktifler sonuç açısından üye ülkelerde bağlayıcı olmakla beraber, uygulamadaki yöntemler açısından üye ülkelerdeki iç hukuka göre düzenlenebilir. Direktifler tek bir üye ülke veya tüm üye ülkelerle ilgili olabilir.
Kararlar (Decisions) Bir şahsa, şirkete veya ülkeye yönelik olabilen kararlar sadece kime yönelikse onu bağlayıcı niteliktedir. Rekabet kurallarının ihlali ve herhangi bir ülkedeki devlet yardımının AB kurallarına uyumsuzluğu gibi durumlarda kararlar tercih edilen mevzuat araçlarıdır.
Tavsiyeler ve görüşler (Recommendations and Opinions) Bunlar herhangi bir bağlayıcılığı olmayan, bir üye ülkeye veya şahıslara yönelik herhangi bir durumda nasıl bir tutum izlenmesi gerektiği şeklindeki önerilerdir. Bu öneriler, AB kurumlarının onay mekanizmasından geçmez ve uygulanmaları tamamen üye ülkelerin inisiyatifine bırakılmıştır.
Uluslararası antlaşmalar Uluslararası antlaşmalar AB’nin uluslararası düzeydeki rolüyle ilgilidir. Bu antlaşmalar AB’ye üye olmayan ülkelerle ve diğer uluslararası kuruluşlarla ticaret sahasında veya endüstriyel, teknik ve sosyal alanlarda kapsamlı işbirliği öngören antlaşmalardan, belirli ürünlerde ticarete ilişkin anlaşmalara kadar uzanır. AB ve üye olmayan ülkeler arasındaki ortaklık antlaşmaları, işbirliği antlaşması veya ticari antlaşmalardır.
Ön Katılım Stratejisi 1994 sonunda, Essen Zirvesinde, Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerini AB üyeliğine hazırlamak için bir ön-katılım stratejisi tanımlanmıştır. Essen Stratejisi olarak adlandırılan bu strateji dört temel unsura dayanmaktadır: 1. Avrupa Anlaşmalarının uygulanması, 2. Mali yardım Programı, 3. Aday ülke mevzuatlarının AB mevzuatı ile uyumlaştırılması, 4. Ortak çıkarları ilgilendiren konuları görüşmek üzere tüm Üye Devletleri ve aday ülkeleri biraraya getirilmesi.
Ön Katılım Stratejisi AB’nin Türkiye’ye yönelik ön-katılım stratejisi Lüksemburg Zirvesinde Konseyin talebi üzerine 1998’de geliştirilmiştir. Avrupa Komisyonu bu stratejiye ilişkin ilk önerilerini 4 Mart 1998 tarihinde kabul etmiştir. Bu öneriler Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesini, Gümrük Birliği'nin tarım ve hizmet sektörlerini de kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmasını ve çeşitli alanlarda işbirliğini kapsamaktadır.
Türkiye için hazırlanan ön-katılım stratejisi aşağıdaki unsurları içermektedir: -Ortaklık Anlaşması ve Gümrük Birliği Anlaşması; -Siyasi diyalogun artırılması; -Katılım Ortaklığı ve Müktesebatın Kabulüne ilişkin Ulusal Program -Tek finansal çerçeve kapsamında özel yardım; -Avrupa Birliği programlarına ve kuruluşlarına katılım.
Gümrük Birliği Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle birlikte, Ortaklık Anlaşmaları Bu Anlaşmalar ticaretle ilgili konuları ve diğer işbirliği alanlarını kapsamaktadır. Avrupa Birliği ile ilgili ülkenin her biri arasında kademeli olarak gümrük birliğini gerçekleştirmeyi amaçlar. Gümrük Birliği Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye ile bu hedefe 1995 yılında ulaşılmıştır.
Katılım Ortaklığı Belgesi Katılım Ortaklığı Belgeleri, Kopenhag kriterleri çerçevesinde aday ülkelerin gerçekleştirmesi gereken kısa ve orta vadeli çalışmalarla müktesebata uyum için yapması gerekenleri içermektedir. -Katılım koşullarına uyumda aday ülkenin önceliklerinin neler olması gerektiği -Avrupa Birliği’nin bu alanda yapabileceği mali yardımlar Katılım Ortaklığı Belgeleri düzenli olarak güncellenir. Türkiye için hazırlanan Katılım Ortaklığı Belgesi Kasım 2000 tarihinde kabul edilip, Mart 2003’te ise revize edilmiştir.
Katılım Ortaklığı Belgesi Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Katılım Ortaklığı Belgeleri’ne (KOB) karşılık aday ülkeler de bu önceliklerin hangi somut örneklerle yerine getirileceğini ortaya koyan ‘Ulusal Programlar’ hazırlamaktadırlar.
-Ulusal Program’da söz konusu aday ülkenin Katılım Ortaklığı önceliklerini yerine getirmeyi -AB ile bütünleşmeye hazırlanmayı ne şekilde tasarladığı ayrıntılı biçimde yer alır. Bu anlamda Ulusal Program Katılım Ortaklığı’nı tamamlar; öncelikleri ve amaçları yerine getirmek için bir zaman cetveli içerir; mümkün ve ilgili olduğunda tahsis edilecek insan kaynaklarını ve mali kaynakları belirtir.
İlerleme Raporları / Strateji Belgesi Katılım Öncesi Stratejinin bir başka unsuru, Avrupa Komisyonu’nun her yıl düzenli olarak hazırladığı ve aday ülkelerin kaydettiği gelişmeleri değerlendirerek önerilerde bulunduğu İlerleme Raporları’dır. İlerleme raporları Avrupa Konseyi açısından birer dayanak oluşturur. 1997’den itibaren, Komisyon düzenli olarak her yıl, aday ülkeler için ilerleme raporları hazırlamaktadır. 5 Kasım 2008’de en son ilerleme raporu açıklandı…
Müzakere Konuları Türkiye'nin AB ile müzakerelere başlaması, 31 ayrı konu başlığının ayrı ayrı görüşülmesi anlamına gelmektedir. Türkiye'nin bu süreçte Avrupa Birliği ile müzakere edeceği konuların başlıcaları aşağıda kısaca anlatılmıştır. 1-Malların serbest dolaşımı Türkiye'nin uymakla yükümlü olduğu konuların başında malların serbest dolaşımı ile ilgili düzenlemeler var. Birlik içinde serbestçe dolaşacak bir ürünün Avrupa standartlarında olması şart. Türkiye'nin birlik içinde dolaşacak mallarının kalitesini AB standartlarına yükseltmesi gerekmektedir
Müzakere Konuları 2-Kişilerin serbest dolaşımı Kişilerin serbest dolaşımı hakkı, Türkiye için en önemli başlıklarından birisidir. Türkiye'den Avrupa'ya yoğun bir göç ihtimali AB’yi endişelendirmektedir. İşçilerin serbest dolaşımında sınırlandırmalar, vatandaşlık hakları gibi konularda düzenlemeler bu başlıkta ele alınacaktır. 3-Finansal hareketler Finansal hizmetler, sermaye hareketleri, şirketlerin yönetim sistemi ve rekabet piyasasının korunması başlıklarında AB ülkelerinin standartlarına uyulması gerekmektedir.
Müzakere Konuları 2-Kişilerin serbest dolaşımı Kişilerin serbest dolaşımı hakkı, Türkiye için en önemli başlıklarından birisidir. Türkiye'den Avrupa'ya yoğun bir göç ihtimali AB’yi endişelendirmektedir. İşçilerin serbest dolaşımında sınırlandırmalar, vatandaşlık hakları gibi konularda düzenlemeler bu başlıkta ele alınacaktır. 3-Finansal hareketler Finansal hizmetler, sermaye hareketleri, şirketlerin yönetim sistemi ve rekabet piyasasının korunması başlıklarında AB ülkelerinin standartlarına uyulması gerekmektedir.
Müzakere Konuları 4-Tarım ve balıkçılık Tarım konusu Türkiye'yi en çok zorlayacak başlıklardan birsidir. Türkiye'nin ürün kalitesinden nitelikli işçiye kadar pazarla ilgili konularda Avrupa Birliği'nin tarım standartlarına uyması gerekmektedir. Balıkçılık alanında da Türkiye'nin uluslararası anlaşmalara uyması, pazarlamada AB ile ortak çalışma içinde olması gerekmektedir.
Müzakere Konuları 5-Nakliye, vergilendirme ve istatistik Nakliye, vergilendirme ve istatistik başlıkları da müzakerelerle AB standartlarına uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bu konuda ileride daha detaylı bilgi verilecektir. 6-AB ortak para birimi 'Euro'nun kullanımı Avrupa Birliği'nin ortak para birimi 'Euro'nun kullanımı için de Türkiye'nin yerine getirmesi gereken kriterler vardır. Ekonomik ve parasal birlik başlığında Merkez Bankası'nın bağımsızlığı gibi konular yer alıyor.
Müzakere Konuları 7-İstihdam ve sosyal politikalar İstihdam ve sosyal politikalar konusu da önemli müzakere başlıklarından birisidir. Kadın-erkek eşitliği, sosyal diyalog, işçi hukuku gibi konularda Türkiye'den müzakereler boyunca ilerleme kaydetmesi gerekiyor. 8-Enerji Avrupa Birliği'nin dünyanın en büyük enerji ithalatçılarından biri olması ve Türkiye'nin enerji koridoru üzerinde bulunması enerji başlığını önemli kılıyor. Müzakerelerde Türkiye'nin enerji konusunda birlik ile uyum içinde olması bekleniyor.