EZBERLENESİ ŞİİRLER-8 On bir aydan hayırlı Şehr-i Ramazan (Ramazan ayı) yaklaşıyor…Saatli maarif takviminden de görüldüğü gibi (www.turktakvim.com) nasipse başlangıcı 1 Eylül. Yine malum gazetelerimiz, tiraj uğruna kuponsuz kurasız dini kitaplar, vcd’ler verecekler. Tabi muteber olanlarından değil, yanlışlarından; hem de bile bile. Yine malum televizyon kanallarımız, reyting uğruna iftar ve sahur programları yapacak, pek medyatik ilahiyatçı ve karıştırmacı- yazarları ekranlara taşıyacak. Tabi hakiki olanları ve doğruyu söyleyenleri değil, sahtelerini; hem de bile bile.

Perde ardından, bazı emelleri gerçekleştirmek için ard niyetli kimselerin, milletin gözüne, kulağına sokulmaları, Türk Edebiyatı profesörlerinden merhum Ahmet Kabaklı Hoca’nın da gözünden kaçmamış, onları pekala iyi anlatan ve hicveden bir şiir kaleme almış. İlk defa bir arkadaşımın çalışma odasının duvarında asılı gördüğüm ve pek hoşuma giden bu şiirin Ahmet Kabaklı’ya ait olduğuna bir kaynakta rastlamadığım için kat’idir diyemem. Ramazan ayına yaklaşırken, ekranlarda mütemadiyen görmeye başlayacağımız, şiirde de bahsedilen bu zevatın kimler olduğunu sizler de bilirsiniz. Arife tarif, ne hacet… Ahmet Kabaklı 1924-2001

YOK MUDUR YOK MUDUR HOCA? Seni izliyoruz... Hiç tasalanma Büyük irşadından(!) gafiliz sanma Epey temizlendi, kalbimiz amma Az daha deterjan yok mudur hoca? Seninle başladı, dinde varyasyon. Herkese cennette rezervasyon. İyi güzel de reenkarnasyon Ölüme çare yok mudur hoca? Çağdaş fetvalar(!) imdada yetti. Cümle yobazlıklar bizi terk etti. Sayende tesettür derdi de bitti, Birazcık da vicdan yok mudur hoca? Dağıtırken bol keseden hidayet(!) Sulandı sünnetler, sulandı ayet, Kolaylaştı ibadetler nihayet, Yok etmeye fetva yok mudur hoca? Artistik pozlarını tuttu milyonlar Verdiğin hapları yuttu milyonlar Sana helaldir cep olan trilyonlar Biraz da edebin yok mudur hoca? Verdiğin ruhsata, hadler çekildi Faiz tarlasına tohum ekildi. Kimi ocaklar incir dikildi. Köküne kibrit yok mudur hoca? Ekranlar verdikçe beşuş çehreni, Elbette kıskanır alimler seni Haddimi aştıysam bağışla beni Bir nazar boncuğu yok mudur hoca? Kendinde bir deha vehmediyorsun Başka bilen yok mu, hep ‘ben’ diyorsun? Çiğ geldin, çiğ kaldın, çiğ gidiyorsun Pişmeye niyetin yok mudur hoca? Bitmez bu satırlar uzar da uzar; Bilirsin paspas vurdukça tozar Her tarafın ilim olsa ne yazar? Birazcık irfanın yok mudur hoca?

Şeyhü’l Muharririn Ahmet Kabaklı 1924 yılında Elazığ Harput’da doğdu. Harput Sarayhatun Camii imamlığı yapan Ömer Efendi ile Münire Hanım’ın oğludur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde yüksek tahsilini tamamladı. Diyarbakır ve Manisa Lisesi, Çapa Eğitim Enstitüsü’nde ve Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. 1956 yılında Tercüman gazetesinin fıkra yarışmasını iki kişiyle birlikte kazandı ve aynı gazetede yazı hayatına başladı.1957’den 1990 yılına kadar Tercüman gazetesinde,1990’dan 2000 yılı sonuna kadar da Türkiye gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. MEB ve sivil toplum kuruluşları tarafından Ahmet Kabaklı’ya 1997 yılında Şeyhül Muharririn payesi verildi. Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı ve Türk Edebiyatı Dergisi’nin genel yönetmenliğini yaptı. 8 Şubat 2001’de ahiret kapısından girdi. Kabri Eyüp’te Kaşgari dergahından sonra Piyer Loti’ye varmadan öncedir. Eserleri Türk Edebiyatı (5 cilt), Müslüman Türkiye, Mabet ve Millet, Kültür Emperyalizmi, Bürokrasi ve Biz, Mehmed Akif, Yunus Emre, Mevlâna, Mubayyelat-ı Aziz Efendi, Bizim Alkibiyades, Ecurufya, Ejderha Taşı, Nedim, Temellerin Duruşması, Sohbetler, Sultanü’ş Şuarâ ve Şiir İncelemeleri...