...benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet paidar kalacaktır...

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
ÇANAKKALE SAVAŞI
Advertisements

İŞGALLER BAŞLIYOR Reyyan İLCİ 4/C 2643
AFYONKARAHİSAR KOLORDU DAİRESİNDE SUBAYLARA HİTABEN KONUŞMA
Tarihte hiçbir zaman mutlak gerçek yoktur...
Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne.
KUVA-İ MİLLİYE Türk Orduları ’nın, Mondros Ateşkes Antlaşması ile dağıtılması sonrası Anadolu, savunmasız kalmıştı.Böylesi zor bir ortamda Anadolu ’yu.
Prof.Dr.Erol Güngör.İO T.C İNKİLAP VE ATATÜRKÇÜLÜK DÖNEM ÖDEVİ
ÇANAKKALE ZAFERİ 18 MART 1915.
ÇANAKKALE ZAFERİ SAVAŞIN NEDENLERİ.
GENÇLİĞE HİTABE.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (3-11 EKİM 1922)
ÇANAKKALE SAVAŞI OKAN KAZAKLAR 9-C 548.
KURTULUŞTAN KURULUŞA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ÜN GİTTİĞİ OKULLAR
Atatürk’ün Katıldığı Savaşlar
Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı
GENÇLİĞE HİTABE
Güneş Operasyonu Kuzey Irak.
D:\İLKSEV_RESİMLERİM\ATATÜRK\tc_bayrak.gif Sunu:İlksev Kural.
MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN CEMİYETLER.
ÜLkeLer Arası KöprüLer
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI
Dr. Cengiz ÖZDİKER.
GENÇLİĞE HİTABE.
Yunanistan temsilcisi Mazarakis, görüşmelere
ÇANAKKALE SAVAŞI
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Cemiyetler
MUSTAFA KEMAL’ E SUİKAST GİRİŞİMİ BİR DEVRİN ANALİZİ: NUTUK
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI
HAVZA GENELGESİ 29 Mayıs 1919 M.Kemal, 15 Mayıs 1919 ’da İzmir ’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden sonra 16 Mayıs 1919 ’da Bandırma Vapuru ‘yla.
TBMM.YE KARŞI YAPILAN İSYANLAR( )
BAĞIMSIZLIK SAVAŞI.
PARİS BARIŞ KONFERANSI
TBMM’YE KARŞI ÇIKAN AYAKLANMALAR
Sakarya savaşında ağır bir yenilgi alan yunanlılar en azından işgal ettikleri yerleri korumak için büyük bir savunma hattı oluşturdular. Türk ordusu ise.
Bağımsızlık Savaşı
Bizler bugüne kadar, Kurtuluş Savası denince aklımıza hiç
M.KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKIŞI
Çanakkale zaferi.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (11 Ekim 1922)
İŞGALLER BAŞLIYOR Zeynep YILDIZ Karya SOLAK Batuhan ALTUNDAĞ Buğrahan BÜYÜM Mert Berkay GÜLEN Zeynep YILDIZ Karya SOLAK Batuhan ALTUNDAĞ Buğrahan.
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI.
BÜYÜK TAARRUZ (20 Ağustos-18 Eylül 1922)
MEHMET KÜÇÜKYILMAZ TARİH ÖĞRETMENİ.
Osmanlı Devleti X İtilaf Devletleri
Çalışma soruları 8. video
Çalışma soruları 9. hafta
KURTULUŞ SAVAŞI.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (3-11 EKİM 1922)
ATATÜRK’ÜN GÖREV ALDIĞI SAVAŞLAR
MİLLİ MÜCADELE.
TBMM’NİN AÇILIŞI 23 NİSAN 1920
Niçin Bayram Yapıyoruz ? Cumhuriyet ilan edilmeden önce devletimizin adı Osmanlı Devleti’ydi. Osmanlı Devleti padişahlar tarafından yönetiliyordu. Bazı.
MİLLİ MÜCADELE VE ATATÜRK
SEVR ANTLAŞMASI 10 AĞUSTOS 1920
MİLLİ UYANIŞ. YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER
2.Ünite Milli uyanış: Yurdumuzun işgaline tepkiler
BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI (30 AĞUSTOS 1922)
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI VE YORUMLARI
SANREMO KONFERANSI (18-26 NİSAN 1920)
Azınlıkların Kurduğu Zararlı Cemiyetler – Milli Cemiyetler
Engin DEMİRCİ MALATYA 2016.
MİLLİ UYANIŞ. YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER
BÜYÜK TAARRUZ (20 Ağustos-18 Eylül 1922)
T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük
Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi
10 KASIM 1938.
1. DÜNYA SAVAŞI VE SONUÇLARI
TBMM YE KARŞI ÇIKAN AYAKLANMALAR. Sebepleri 1. İst. Hük. ile İtilâf Devletleri’nin kışkırtmaları. 2. Kuvay-ı Milliye’nin disiplinsiz davranışları ve baskıları.
1914 I. DÜNYA SAVAŞI 1918.
Sunum transkripti:

...benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet paidar kalacaktır...

1919 senesi Mayıs'ın 19 uncu günü Samsun'a çıktım 1919 senesi Mayıs'ın 19 uncu günü Samsun'a çıktım. Vaziyet ve manzara-ı umumiye:           Osmanlı Devleti'nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumide mağlup olmuş Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır bir mütarekename imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet, yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumiye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, cebin, yalnız Padişahın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebilecek herhangi bir vaziyete razı.

Ordu'nun elinden esliha ve cephanesi alınmış ve alınmakta Ordu'nun elinden esliha ve cephanesi alınmış ve alınmakta...           İtilaf Devletleri, mütareke ahkamına riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesile ile, İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana vilayeti Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da, İtalyan kıtaat-ı askeriyesi; Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta, ecnebi zabit ve memurları ve hususi adamları faaliyette. Nihayet, mebde-i kelam kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs 1919'da İtilaf Devletlerinin muvafakatiyle Yunan ordusu İzmir'e ihraç ediliyor.

Bundan başka, memleketin her tarafında, anasır-ı Hıristiyaniye hafi, celi, hususi emel ve maksatlarının temin-i istihsaline, Devletin bir an evvel çökmesine sarf-ı mesai ediyorlar.

  İstanbul'da mühim addolunacak teşebbüslerden biri İngiliz Muhipler Cemiyeti idi. Bu isimden, İngilizlere muhip olanların teşkil ettiği bir cemiyet anlaşılmasın! Bence, bu cemiyeti teşkil edenler, kendi şahıslarını ve menfaat-i şahsiyelerini sevenler ve şahıslariyle menfaatlerinin masuniyeti çaresini Loyt Corc (Lloyd George) hükümeti marifetiyle İngiliz himayesini teminde arayanlardır. Bu bedbahtların, İngiltere Devletinin, kül halinde, bir Osmanlı Devleti muhafaza ve himaye etmek emelinde olup olamayacağını, bir defa mülahaza edip etmedikleri cay-i teemmüldür.

Diğer mühim bir noktayı da ifade etmek lazımdır Diğer mühim bir noktayı da ifade etmek lazımdır. Çare-i halas ararken, İngiltere, Fransa, İtalya gibi düvel-i muazzamayı gücendirmemek esas gibi telakki olunmakta idi. Bu devletlerden yalnız biriyle dahi başa çıkılamayacağı vehmi, hemen bütün dimağlarda yer etmişti. Osmanlı Devleti'nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya-Macaristan varken hepsini birden mağlup eden, yerlere seren İtilaf kuvvetleri karşısında, tekrar onlarla husumete müncer olabilecek vaziyetler almaktan daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı.

Bu zihniyette olan yalnız avam değildi; bilhassa havas denilen insanlar böyle düşünüyordu.         O halde çare-i halas ararken iki şey mevzuubahs olmayacaktı. Bir defa İtilaf Devletlerine karşı vaz'ı husumet alınmayacaktı ve padişah ve halifeye canla başla merbut ve sadık kalmak şart-ı esasi olacaktı.

Şimdi, Efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım, bu vaziyet ve şerait karşısında halas için nasıl bir karar varid-i hatır olabilirdi ?

İzah ettiğim malumat ve müşahedata göre üç nevi karar ortaya atılmıştı:         Birincisi, Ingiltere himayesini talep etmek.         Ikincisi, Amerika mandasını talep etmek.

Bu iki nevi karar sahipleri, Osmanlı Devleti'nin bir kül halinde muhafazasını düşünenlerdir. Osmanlı memalikinin muhtelif devletler beyninde taksiminden ise kül halinde, bir devletin taht-ı himayesinde bulundurmağı tercih edenlerdir.         Üçüncü karar: Mahalli halas çarelerine matuftur. Mesela; bazı mıntıkalar, kendilerinin Osmanlı Devleti'nden fekkedileceği nazariyesine karşı ondan ayrılmamak tedbirlerine tevessül ediyor. Bazı mıntıkalar da, Osmanlı Devleti'nin imha ve Osmanlı memleketlerinin taksim olunacağını emrivaki kabul ederek kendi başlarını kurtarmağa çalışıyorlar.

Bu üç nevi kararın esbab-ı mucibesi vermiş olduğum izahat meyanında mevcuttur.         Efendiler, ben, bu kararların hiç birinde isabet görmedim. Çünkü, bu kararların istinat ettiği bütün deliller ve mantıklar çürüktü, esassızdı...

Türk ata yurduna ve Türkün istiklaline tecavüz edenler kimler olursa olsun onlara bütün milletçe müsellahan mukabele ve onlarla mücadele eylemek icap ediyordu. Bu mühim kararın bütün icabat ve zaruriyatını ilk gününde izhar ve ifade etmek, elbette musip olamazdı. Tatbikatı bir takım safhalara ayırmak ve vakayi ve hadisattan istifade ederek milletin hissiyat ve efkarını izhar eylemek ve kademe kademe yürüyerek hedefe vasıl olmaya çalışmak lazım geliyordu.

Nitekim öyle olmuştur. Ancak dokuz senelik ef'al ve icraatımız bir silsile-i mantıkıye ile mütalaa olunursa, ilk günden, bugüne kadar takip ettiğimiz istikamet-i umumiyenin ilk kararın çizdigi hattan ve teveccüh eylediği hedeften asla inhiraf eylememiş olduğu kendiliğinden tebarüz eder.