YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLERİ ADEK
Yağda Çözünen Vitaminler A Vitamini D Vitamini E Vitamini K Vitamini
Görme ve hücresel farklılaşmadan sorumlu Vitamin A
A Vitamini Sınıflandırma: Kaynakları: Karotenoidler (Provitamin) Retinoidler Bitkisel: Havuç Bal kabağı Kavun Domates Hayvansal Karaciğer yağı Balık (A2 formunda) Tereyağı Süt ve ürünleri Yumurta sarısı
A Vitamini Retinoidler Karotenoidler Retinol Retinal Retinoik asit siklohekzenil halkasına sahip bir poliizoprenoid bileşiği
Vitamin A Tipleri
Karotenler (Provitamin) Doğada > 500 karotenoid % 10 < provitamin A aktivitesi b-karoten yüksek aktivite % 90 > provitamin A aktivitesine sahip değil astaxanthin, canthaxanthin gibi
Vitamin A (Retinoidler) Hayvanlarda retinolün uzun zincirli yağ asidi esterleri halinde, Bitkilerde ise bir provitamin olan -karotenler halinde bulunur.
Vitamin A Harper’s Biochemistry, 25th Ed.,2000
Vitamin A Saf halde açık sarı kristaller halindedir, Suda çözünmez, Lipidlerde ve organik çözücülerde çözünür, Isıya karşı az duyarlıdır, UV ışık tarafından harap edilir, Oksijene karşı dayanıklıdır, Vitamin A molekülündeki çift bağlar ışıkta hava oksijeni tarafından kolaylıkla oksitlenebilir ve vitamin A aktivitesi kaybolur, Doğal besinlerdeki vitamin A, vitamin E gibi antioksidanlar tarafından korunur.
Emilim Bitkisel ve hayvansal gıdalarla alınan retinoidler Dolaşıma katıldıktan sonra, kanda serbest formlar proteinlere bağlanarak şilomikronlar halinde dolaşır. İnce barsak Barsak Mukoza hücresi Dolaşım Hedef hücre Karaciğer
Vitamin A Absorbsiyonu Şilomikron Diyet Barsak mukoza hücresi b-Karoten b-Karoten Safra asidleri Retinal Retinil esterler Yağ asidi reesterifikasyon Retinol Retinol Retinil esterleri Yağ asidi açil CoA
Karaciğerde Depolama Retinol-RBP Retinol RBP Şilomikron All-trans retinol Retinil palmitat (Depo)
Göz ve Hedef Doku Retinol Retinol-RBP All-trans retinol Retinol RBP All-trans retinal Retinoik asit All-trans retinol 11-cis retinal Gen aktivasyonu Opsin Karaciğer mRNA Rodopsin Spesifik protein ışık Opsin All-trans retinal Hücresel farklılaşma Göz-Retina Hedef Doku
Retinoidlerin Temel Görevleri Retinol, olasılıkla bir hormon olarak işlev görür. Retinal, görme pigmenti rodopsinin gerekli ön maddesidir. Retinoik asit ve metabolitleri, epitel farklılaşması üzerinde etki gösterirler.
Retinoidlerin Temel Görevleri b-Karoten Antioksidan Retinal Retinil-ester Görme Retinil-fosfat Depo Glikoprotein sentezi Retinoik asid Retinol Büyüme Steroid hormon
Görmede Vitamin A Çubuk ve koni hücreleri : Çubuk: - düşük düzey ışık - zayıf renkli cevap Koni : - yüksek ışık düzeyi - yüksek renkli cevap
Göz’de Retinadaki Hücreler
Göz
Retina 1 hücre 1000 civarında disk içerir
Retina
Rodopsin
Rodopsin
http://chemistry. gravitywaves http://chemistry.gravitywaves.com/CHE452/16_Vitamin%20A%20and%20Vision.htm
http://chemistry. gravitywaves http://chemistry.gravitywaves.com/CHE452/16_Vitamin%20A%20and%20Vision.htm
http://chemistry. gravitywaves http://chemistry.gravitywaves.com/CHE452/16_Vitamin%20A%20and%20Vision.htm
Retinoik Asit (RA) RXR: Retinoid X reseptörü RAR: Retinoik asit reseptörü RARE: RAR ekspresyon elementi
Retinoik Asit Embriyonik Gelişimde Organ gelişiminde İmmün sistemde Primitif kalb dolaşımının oluşumunda Arka beyin oluşumunda Organ gelişiminde Ekstremitelerin Kalb Göz Kulak İmmün sistemde Nötrofil Makrofaj, T ve B hücrelerinin fonksiyonu
Retinol Kanser oluşumuna engel olmakta Apoptosis’i uyarmakta Hücresel farklılaşmayı uyarmaktadır.
Karotenler Antioksidan özelliğe sahiptir. lipoprotein ve membrana lokalize, süperoksit anyonun nötralizasyonunda rol oynarlar, lipid peroksidasyona karşı koruyucu aktörlerdir.
Vitamin A eksikliğinin erken belirtilerinden biri, karanlığa karşı adaptasyon bozukluğu ile karakterize gece körlüğü (niktalopi)’dir. Gece körlüğünde retinada rodopsin azalmıştır; rodopsinin yeniden sentez hızı düşmüştür. Opsin Gece körlüğü Rodopsin Işık
Alınan günlük vitamin A miktarının normalin çok üstünde olması halinde hipervitaminoz A tablosu ortaya çıkar. Hipervitaminoz A durumunda özellikle kemiklerin epifiz sonundaki kıkırdak büyümesinde yavaşlama olur ve epifiz yarığı erken kapanır. Alınan günlük vitamin A miktarının normalin çok altında olması halinde hipovitaminoz A tablosu ortaya çıkar.
Kalsiyum metabolizmasından sorumlu Vitamin D
Vitamin D Steroid yapısındadır. Kolesterol üzerinden sentezlenir. Kalsiferoller Ergokalsiferol (Bitkilerde, Vitamin D2) Kolekalsiferol (Hayvanlarda, Vitamin D3)
Vitamin D
Vitamin D2, mantar ve mayada fazla miktarda bulunur; Vitamin D3 en çok balıkların karaciğer yağlarında, az miktarda yumurta sarısı, süt ve tereyağında bulunur. Vitamin D, renksiz ve kokusuz kristaller şeklinde bulunur; suda çözünmez, lipidlerde ve organik çözücülerde çözünür; ısıya ve havanın oksijenine karşı duyarlı değildir.
Vitamin D Vitamin D2 ve Vitamin D3, eşit biyolojik güce sahiptirler Diyetle alınan vitamin D2 ve vitamin D3, ince bağırsakta misellere katılırlar ve proksimal ince bağırsaktan emilirler. Emilen vitamin D2 ve vitamin D3, spesifik bir globuline bağlı olarak kanla karaciğere taşınırlar. Vitamin D3, karaciğer hücresi mikrozomlarında spesifik bir vitamin D3-25-hidroksilaz tarafından 25 nolu pozisyonda hidroksillenir; 25-hidroksi vitamin D3 oluşur.
25-Hidroksi Kolekalsiferol dolaşımda bulunan D vitamini metabolitidir. Aynı zamanda karaciğerdeki depo formudur.
Vitamin D Vitamin D’nin genel etkisi, kalsiyum ve fosforun organizmaya alınışını ve organizmada tutulmasını artırmak, onların kullanılması ile kemik mineralizasyonunu sağlamaktır. Vitamin D eksikliğinin neden olduğu diğer klinik durum, iskeletin gelişmesi döneminde raşitizm; iskelet gelişimi tamamlandıktan sonra osteomalazidir. Raşitizm, yeni oluşan kemiğin mineralizasyonunun gerçekleşmeyişi ile karakterize bir klinik tablodur.
Vitamin D Günlük gereksinimin çok üzerinde vitamin D alınması, tipik bozukluklar meydana getirir. Hipervitaminoz D durumunda özellikle kalpte, kalp damarlarında ve böbreklerde istenilmeyen kalsifikasyonlarla iştahsızlık, kilo kaybı, sindirim bozuklukları, kaslarda güçsüzlük ve sertlik, kardiyovasküler semptomlar gibi klinik belirtiler saptanır
Yağda çözünen antioksidant Vitamin E
Vitamin E Tokol Tokoferol 6-Kromanol çekirdeğinin izoprenoid biriminin bağlanmış hali Tokoferol metillenmiş şekli
Vitamin E Doğal olarak oluşan yedi tokoferolü ifade eden genel bir isimdir.
Vitamin E Tokoferoller: a b g d
Vitamin E Özellikleri: Tokoferoller sarımsı yağlardır; suda çözünmezler, yağda çözünürler; oksitlenmeye karşı duyarlıdırlar; oksijensiz ısıya 200oC’ye kadar dayanırlar; UV ışıkta harap olurlar. Çeşitli tokoferollerin biyolojik etkinlikleri arasında farklar vardır. Bir vitamin olarak doğada en yaygın şekilde dağılmış bulunan ve en büyük biyolojik aktiviteye sahip olan tokoferol, -tokoferoldür.
Vitamin E Tokoferoller, yağda çözünen vitaminler olarak lipidlerle birlikte dışarıdan besinlerle alınırlar. -tokoferol ince bağırsaktan kolayca emilir; olasılıkla şilomikronlar içinde karaciğere ve buradan periferik dokulara lipoproteinler içinde taşınır. Mitokondri fosfolipidleri, endoplazmik retikulum ve plazma membranı -tokoferole karşı spesifik afiniteye sahiptir; vitamin E, buralarda konsantre olarak depolanır.
Vitamin E Vitamin E’nin doğanın en güçlü yağda çözünen antioksidanı olarak hareket etmekdir. Vitamin E, vitamin A’yı, karotenleri, doymamış yağ asitlerini ve tiyol gruplarını oksitlenmeye karşı korur. Vitamin E, sellüler ve subsellüler membran fosfolipidlerinde bulunan poliansatüre yağ asitlerinin peroksidasyonuna karşı ilk savunma hattını oluşturuyor gibi gözükmektedir; Tokoferoller, fenolik bir hidrojeni, peroksidasyona uğramış bir poliansatüre yağ asitlerindeki serbest peroksit radikaline aktarabilmelerinin sonucu olarak serbest radikal zincir reaksiyonlarını kırarak antioksidan bir davranış ortaya koymaktadırlar.
Radikal Dış yörüngesinde eşleşmemiş elektron bulunduran bileşikler. Son derece reaktif birimlerdir. Elektron yoğunluğu yüksek olan moleküllere saldırarak onları da bir radikale dönüştürürler. Özellikle yağ asitleri, proteinler ve nükleik asitler biyolojik sistemlerde en çok tercih ettikleri hedeflerdir.
Antioksidant etki
Vitamin E İnsanlarda vitamin E eksikliğinin belirtileri, kreatinüri, kas güçsüzlüğü ve dayanıksız eritrositlerdir. Özellikle pirinç, pamuk çekirdeği, soya, yeşil yapraklı bitkiler, yumurta sarısı
Kanın pıhtılaşmasından sorumlu Vitamin K
Naftokinon Vitamin K, poliizoprenoidlerle substitüe olmuş naftokinonlar için genel bir isimdir. Çeşitli naftokinonlarda ortak etkili yapı, 2-metil-1,4-naftokinondur.
Vitamin K serisinin ana ürünlerinden olan menadion (vitamin K3), sentetik bir maddedir; doğal olarak bulunmamaktadır; organizmaya verildiğinde in vivo ortamda menakinonlardan (K2) birine alkile olmaktadır.
Vitamin K Çeşitleri Bitkilerde bulunan fillokinon (vitamin K1) Bağırsak bakterileri tarafından sentez edilen farnokinon (vitamin K2, menakinon), Sentetik bir madde olan menadion (vitamin K3)
Kaynaklar K vitamini; lahana, karnabahar, ıspanak, domates, karaciğer, peynir ve yumurta sarısında bulunur.
Vitamin K yağda çözündüğü için emilimden sonra lipidlerle birlikte lenf kanalı sisteminde ve kanda bulunur.
Vitamin K’nın ince bağırsaklardan emilimi yağ emiliminin normal olmasını gerektirir. Bu nedenle safra yolları hastalığı, pankreas fonksiyon bozukluğu, ince barsak mukozası atrofisi steatorenin herhangi bir nedeni ile birlikte bulunan yağ malabsorpsiyonu sendromunda vitamin K eksikliği oluşabilir.
Bakterileri ortadan kaldırmak suretiyle kalın bağırsağın sterilizasyonu da vitamin K’nın en önemli kaynağını ortadan kaldırır ve diyetle alınan vitamin K sınırlı olunca eksiklik hali oluşur.
Vitamin K, kanın pıhtılaşma faktörlerin biyosentezi için gereklidir. Vitamin K, öncü proteinlerdeki g-karboksiglutamat birimlerinin oluşumundan sorumlu olan karboksilaz’ın kofaktörü olarak rol alır.
Biyolojik aktif pıhtılaşma faktörlerin üretiminde öncü proteindeki glutamat’da posttranslasyonel modifikasyon ile g-karboksiglutamat oluşumu K vitamine bağımlı spesifik bir karboksilaz kullanılmaktadır.
g-karboksiglutamat
Vitamin K Vitamin K, karaciğerde, kanın pıhtılaşma faktörlerinden faktör II (protrombin), faktör VII (prokonvertin), faktör IX (plazma tromboplastin komponenti) ve faktör X’un (Stuart faktörü) oluşmasında gereklidir. Bu faktörler inaktif ön maddeler (zimojenler) olarak sentez edilirler; biyolojik olarak aktif hale çevrilmeleri vitamin K varlığına bağımlıdır.
Vitamin K Vitamin K antagonisti warfarin gibi 4-hidroksi dikumarin (dikumarol) tipi ilaçlar, koroner damarların trombozu tehlikesindeki gibi kanın pıhtılaşma kabiliyetinin azaltılmasının istendiği hallerde tedavi amacıyla antikoagulan olarak kullanılırlar. Kumarin etkisi ile protrombin zamanı uzar; uzamış olan protrombin zamanı, karaciğer fonksiyonu normal ise vitamin K uygulandıktan 12-36 saat sonra normale döner
Vitamin K Yeni doğanlarda bağırsak florası oluşmadığı süre içinde, kanamaya eğilim şeklinde kendini gösteren vitamin K eksiklik belirtisi görülebilir ki bu, yeni doğanın hemorajik hastalığı tablosudur. Vitamin K’nın yüksek dozlarının potansiyel toksik etkileri vardır; özellikle menadion, bebeklerde hemolize neden olur ve hiperbilirubinemiyi şiddetlendirir.
Vitamin benzeri bileşikler kolin karnitin -lipoik asit PABA (p-aminobenzoat) inozitol koenzim Q biyoflavonoidler (vitamin P)
Kolin doğada serbest halde bulunmaz; fosfatidilkolinin ve asetilkolinin yapısında yer alır Asetilkolin, beyin-sinir sistemi ve kaslarda oluşur; parasempatik sinir sistemi nörotransmitteri olarak işlev görür
Karnitin (vitamin T) özellikle uzun zincirli yağ asitlerinin -oksidasyonla yıkılmak üzere sitoplazmadan mitokondri içine transportunda görev alır
-Lipoik asit (tiyoktik asit) piruvat dehidrojenaz ve -ketoglutarat dehidrojenaz multienzim komplekslerinde yer alan dihidrolipoil transasetilaz enziminin koenzimidir
PABA (para amino benzoik asit) folik asit sentez eden mikroorganizmalar için gerekli bir besinsel faktördür ince bağırsaklarında folik asit sentezi gerçekleşen canlılara PABA verilmesi folik asit eksikliğini önemli ölçüde ortadan kaldırdığı için önemlidir.
İnozitol (Miyoinozitol, mezoinozitol) inozitolün bitkilerde bulunan ve fosforik asitle hekzafosfat halinde esterleşmiş şekline fitik asit denir Fitik asidin en önemli özelliklerinden biri kalsiyum ve magnezyum iyonları ile suda çözünmeyen tuzlar oluşturmasıdır; bundan dolayı kalsiyum ve magnezyumun bağırsaklardan emilmesini azaltır
Koenzim Q (ubikinon) biyolojik oksidasyon zincirinde yer alır; solunum zinciri içinde, solunum zincirine bağlı bulunan başka substratlardan türeyen indirgeyici ekivalanlar için toplayıcı bir noktadır
Biyoflavonoidler (vitamin P) sentetik vitamin C ile iyileşmeyen kapiller kanamalarının iyileşmesinde etkili...