Mimar Sinan’ın ölümü ile Osmanlı mimarisinde “Klasik Dönem” diye adlandırılan çağ kapanmış, ama bu büyük ustanın etkileri uzun süre devam etmiştir. 18. yüzyıl, Osmanlı sanatına Batı etkilerinin girdiği, başka bir deyişle Batılılaşmanın başladığı dönemdir. Bu dönemde özellikle süslemede Barok, Rokoko gibi Batı kaynaklı üsluplar görülür. GEÇ OSMANLI MİMARİSİ
III.AHMET ÇEŞMESİ
DAMAT İBRAHİM PAŞA KÜLLİYESİ
Damat İbrahim Paşa Camii Planı
GEÇ OSMANLI DÖNEMİ AMPİR ÜSLUP( )
AMPİR ÜSLUP( ) Empire Style yani imparatorluk üslubu anlamına gelen Ampir üslup Fransa kaynaklıdır. Napolyon İtalya ve Mısırı işgal ettikten sonra bu uygarlıklara ait kültür varlıklarını sahiplenmesi ve sanat eserlerini Louvre Müzesine getirmesiyle başlamıştır. Napolyon Bonapart monarşisi başta olmak üzere Avrupa'daki merkeziyetçi yönetim ideallerinin adeta sanat boyutundaki ifadesi haline gelmiştir. Avrupa'da daha çok gücü temsil ettiği için hayvansal figürler göze çarpmaktadır. Şimdi de gelelim Osmanlıdaki Ampir Üslup yansımalarına..
AMPİR ÜSLUP( ) 2. Mahmut döneminde Osmanlıya giren Fransa menşeli ampir üslup batıdaki şekliyle birebir kopyalanmamış olup geçmiş birikimlerle sentezlenerek yorumlanmıştır. Daha çok bizdeki yansımaları çiçek ve bitki motifleriyle olmuştur. Şimdi ise 2. Mahmut dönemindeki ampir üslup ögelerinin kullanıldığı ilk yapı olan Nusretiye Cami'yi görelim.
Nusretiye Camii Sultan II. Mahmut adına, Ermeni tebaadan ve dönemin ünlü mimar ailesine mensup olan Krikor Amira Balyan18 tarafından inşa edilen Nusretiye Camii, İstanbul’un Beyoğlu ilçesine bağlı Tophane semtinde, Sultan III. Selim zamanında yaptırılan Tophane-i Amire-i Arabacılar Kışlası’nın eğitim meydanında bulunmaktadır. Bu nedenle camiye Tophane Camii de denilmektedir. İnşasına H. 1238/M. 1823’de başlanan cami, H. 1241/M yılında tamamlanmıştır.
Nusretiye Camii Nusretiye Camii, yaklaşık üç metre boyundaki sütunlarla taşınan yüksek bir plâtform üzerine, dikdörtgen plânlı olarak inşa edilmiştir. Caddeye bakan çift taraflı ve birkaç basamaklı mermer merdivenle çıkılan cami avlusunda, on ince sütunun çevrelediği, konik külâh örtülü bir şadırvan yer almaktadır. Avlu girişinde, caminin inşasının bitişine tarihlenen ve her ikisi de ön cepheleri dalgalı ve dairesel formda muvakkithanesi ve sebili yer almaktadır. Harim kare plânlı, merkezi kubbelidir. Harimin doğu ve batı cephesinde revaklı galeriler düzenlenmiştir.
Nusretiye Camii Caminin son cemaat yerinin bulunduğu kuzey cephedeki, iki katlı Hünkâr Kasrı bulunmaktadır. Güney cepheden taşıntı yapan içte yarım daire dışta çokgen plânlı mihrab bölümü, cami kütlesini oluşturan diğer bir elemandır; ve bu haliyle kiliselerdeki apsisleri andırmaktadır. Nusretiye Camii’nin ana girişi kuzey cephedeki, Barok tarzda çift taraflı kapısı vardır. Batı cephede yer alan ve padişah için ayrılmış bir de Hünkar Girişi bulunmaktadır.
Nusretiye Camii Bir iç dekorasyon ve süsleme stili olarak ortaya çıkmış olan Ampir Üslûp’un etkileri ise, ağırlıklı olarak süsleme tasarımında olmak üzere caminin bazı strüktürel elemanlarında kendini göstermektedir. Bu çerçevede; dikdörtgen formlu sade söveli pencereler, sütun başlıklarının sade profilli görünümleri, eğrisellikten uzaklaşmış yalın silmeler, sade/hareketsiz sütun başlıkları ve Hünkâr Kasrı’nın sade ve ciddi ifadesi Osmanlı Ampiri’nin etkileridir
Nusretiye Camii
Dolmabahçe Sarayı Dolmabahçe Sarayı; İstanbul Boğazı’nın Rumeli Yakasında Dolmabahçe’den Beşiktaş’a uzanan sahil şeridine Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde batı standartlarında ilk inşa edilmiş bir saray yapıları topluluğudur. Sultan Abdülmecit tahta çıktığında ( ), imparatorluğun tüm görkemini vurgulayacak ve batılılaşmanın etkisindeki yeni düzeni simgeleyecek bir saray yaptırmak düşüncesiyle, geçmiş değer ve düzenin biçimlendirdiği ahşap Beşiktaş Sahilsarayı'nı yıktırdı. Aynı yerde batılı bir anlayışla yeni bir saray yapılması işini dönemin ünlü mimarları Garabet Amira Balyan ve oğlu Nikogos Balyan'a verdi (1848).
Dolmabahçe Sarayı Dolmabahçe sarayının önündeki mermer rıhtım 600 m uzunluktadır; oymalı demir parmaklıklarla denizden ayrılır. Kara tarafında sarayın, biri anayol üstünde, öteki saat kulesine karşı iki büyük kapısı vardır. Bunlar, hükümdarın Saltanat kapılarıdır. Sarayın Valide kapısı, Veliaht kapısı, Baltacılar kapısı, Mutfak kapısı. Koltuk kapısı gibi adlarla anılan başka kapıları da vardır.
Dolmabahçe Sarayı Saray bahçesinden, geniş merdivenlerle Selamlık bölümünün birinci katına çıkılır. Yapının ortasında, Taht salonu (Tören salonu, «Muayede salonu da denir) yer alır. Taht salonunun kuzeyinde Hünkar dairesi, güneyinde Selamlık yer alır. Ortada, ana yapıya bağlı galeriler vardır.
Dolmabahçe Sarayı Sarayın Mabeyn, Hünkar ve Valide daireleriyle Camlı köşk bölümü, yaklaşık iki yüz odadan oluşur. Mabeyn ve Hünkar dairesinde sekiz büyük salon vardır. Tören salonu; Mavi salon; Zülvecheyn salonu-. Harem salonu; vb. Ayrıca, içinde önemli tarihsel olayların geçtiği bazı odalar da sayılabilir: Arz odası; Vükela odası, Has oda, Taş oda; Aynalı oda; Kırmızı oda; Resim odası; Esvab odası; vb.
Yıldız Sarayı İstanbul’un Beşiktaş semtinde tepelik bir alana konumlandırılan Yıldız Sarayı, 17. yüzyılda başlayan yerleşim olma sürecini 19. yüzyılda tamamlayarak mevcut şekline ulaştı. Farklı dönemlerde inşa edilmiş köşk ve kasırları II. Abdülhamid’in daimi ikametgâh alanı yapmasıyla birlikte alan saray kompleksine dönüştürülmüştür.
Yıldız Sarayı-Büyük Mabeyn Köşkü Saraya girişi sağlayan dört ana kapı vardır. Bunlardan Saltanat Kapısı ve Valide Sultan Kapısı birbirine dik konumda yer alır. Buradaki en önemli yapı şüphesiz Saltanat Kapısı’ndan girince sol tarafta yer alan Büyük Mabeyn Köşküdür. Sultan Abdülaziz tarafından bir dinlenme köşkü olarak düşünülüp inşa ettirilen, Agos ve Sarkis Balyan tarafından tasarlanan bu yapı sarayın en görkemli resmi binasıdır.
Yaveran Daireleri Valide Sultan kapısının tam karşısında yer alan sıra sıra odalardan oluşan bu iki katlı yapı II. Abdülhamid döneminde inşa edildi. Birinci avluda II. Abdülaziz’in inşa ettirdiği Büyük Mabeyn Köşkü’ne komşu olup, o yapıda izlenen gösterişten uzak daha sade bir anlayışla mimar Raimondo D’Aronco önderliğinde inşa edildi. Oldukça sade, art nouveau stilinde bezemeleri görülen yapı, yaverler ve saraydaki üst rütbeli çalışanlar için tahsis edilmiştir. Ancak II. Abdülaziz döneminde görülen anıtsallığın II. Abdülhamid döneminde terk edildiği açıktır.
Güvercinlik Binası Mevcut fotoğraf binanın 1978 yılındaki hali olup, geçirdiği yenilemeler ile bugün daha farklı bir görünüme kavuşmuştur. Şüphesiz Yıldız Sarayı içerisinde işlevselliği en dikkat çeken yapılardan biridir; burası kimyahane ve eczane olarak kullanılmıştır. II. Abdülhamid döneminde iki katlı, bağdadi teknikle inşa edilen bu yapıda saraya ait özel ilaçlar yapılmakta olup, ismini binanın önünde yer alan kaskatlardan güvercinlerin su içmesi nedeniyle almaktadır.
Alay Köşkü Alay Köşkü, Bâb-ı Âli’nin karşısında, Gülhane Parkı’nın Soğukçeşme Kapısı’nın solunda, Topkapı Sarayı surlarının Alemdar Caddesi’ne bakan burçlarının üstünde yer almaktadır. Banisi sultan 2. mahmuttur. Köşkün şuanki yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılmış aynı isimli ahşap bir köşk bulunduğu bilinmektedir. Alay Köşkü padişahların resmi geçit törenlerini izlemesi, asker ve halkı selamlaması amacıyla inşa edilmiştir. Bu nedenle köşkün bir diğer ismi de “Selam Köşkü”dür.
Alay Köşkü Alay Köşkü, ampir üslubu ile yapılmış üç katlı kagir bir yapıdır. Kesin bir kanıt olmamakla birlikte, mimari üslubu nedeniyle köşkün mimarının devrin gözde mimarı Kirkor Amira Balyan olduğu düşünülmektedir. Köşkün ahşap olan dış cephesi mermer ile kaplanmıştır. Gülhane Parkı’na bakan iki kanatlı iki kapısı ile on dört adet penceresi bulunmaktadır. Köşkün pencere kemerleri, Hattat İzzet Molla tarafından yazılan yazılar ile pencereler ise demir parmaklıklarla süslüdür.
Alay Köşkü Yapının üstünü örten kurşun kaplı külahın altında yer alan kubbenin içinde ve sofanın tavanında zengin kalem işi süslememeler bulunmaktadır. Köşkte, köşe burcu üzerine oturtulmuş yuvarlak hünkâr salonu ile çeşitli büyüklüklerde hizmet odaları mevcuttur.
Hünkar Dairesi ve Tiyatro II. Abdülhamid Hünkar Dairesi yanına bir tiyatro yaptırmış; burada dönemin Sarah Bernhardt, Chaliapin gibi önemli tiyatro sanatçıları ve virtüözleri oyunlar sergilemiştir. Batı tiyatrosunun ve operasının güncel örneklerinin sergilenmesinin yanında Türk tiyatrosunun örnekleri de halkla buluşturulmuştur. Tiyatroya düşkün olan II. Abdülhamid, 1889 yılında tamamlanan bu tiyatronun süslemelerine de özen gösterilmesini istemiş ve tavanlarına mavi zemin üzerine yaldızlarla yıldız motifleri işlenmiştir. Ahşap direkler üzerinde galerisi bulunan tiyatronun padişah locası ise girişin hemen üzerindedir.
Valide Sultan Camii ya da Dolmabahçe Camii, Meclisi Mebusan Caddesi üzerinde, Dolmabahçe Sarayı’nın hemen yanında, sahil şeridinde yer alır. Caminin yapımına Sultan II. Mahmut’un eşi Bezmialem Valide Sultan’ın emriyle 1852’de başlanmış, Onun vefatı üzerine yapı, oğlu Sultan Abdülmecit tarafından 1853’de tamamlanmıştır. Camii, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisinde birçok esere imzasını atan Nigoğos Balyon tarafından inşa edilmiştir. DOLMABAHÇE CAMİ (Valide Sultan Cami )
Cami, kare planlı ve üzeri bir kubbeyle örtülü harim bölümü ve kuzeyde buna eklemlenen, doğu-batı yönünde enine genişleyen dikdörtgen bir plan şemasına sahip olan iki katlı hünkar kasrından oluşmaktadır. İbadet alanı ve hünkar kasrı, ilk bakışta birbirinden ayrı iki yapı gibi görünür, birbirinden farklı tarzlarda inşa edilen bu iki yapı birimi caminin eklektik (seçmeci) karakterini oluşturmaktadır. Kare planlı ve yüksek görünüşlü ibadet alanı barok tarzını yansıtırken, dikdörtgen biçimli ve daha alçak bir yapı olan hünkar kasrı ampir üslupta inşa edilmiştir.
Ortaköy Camii(Büyük Mecidiye Cami) Büyük Mecidiye Camii, halk arasında Ortaköy Camii İstanbul Boğaziçi’nde Beşiktaş ilçesinin, Ortaköy semtinde sahilde bulunan Neo Barok tarzında bir camiidir. Cami, Sultan Abdülmecit tarafından Mimar Nigoğos Balyan’a1853yılında yaptırılmıştır. Bütün selatin camilerinde olduğu gibi harim ve hünkar bölümü olmak üzere iki kısımdan oluşur.
Cami plan olarak kare bir mekandır ve tek kubbeli cami geleneğine uygun olarak yapılmıştır. Askılarla caminin dört duvarı üzerine oturtulan merkezi kubbesi, ibadet bölümünün tamamını örter. Kubbeye destek olacak şekilde duvar içlerine yerleştirilen sütunlar, taştan kabartmalar ile caminin dışını süslemiştir. Caminin ibadet bölümünün dış kısmında yoğun bir süsleme bulunurken, hünkar kasrının dış kısmında ise sade bir görüntü hakimdi
Enine Kesit Boyuna Kesit
EKLEKTİK DÖNEM HATİCE ÇAVDAR
EKLEKTİK DÖNEM VALİDE CAMİİ (İSTANBUL) HAMİDİYE CAMİİ (İSTANBUL) ÇIRAĞAN SARAYI(İSTANBUL) (MİMARI SARKİS BALYAN’dır.) BEYLERBEYİ SARAYI (İSTANBUL) (MİMARI SARKİS BALYAN’dır.) AYNALIKAVAK KASRI(İSTANBUL) (MİMARI SARKİS BALYAN’dır.)
Valide camii
Hamidiye camii
ÇIRAĞAN SARAYI istanbul’un en değerli yapıları arasında yer alan Çırağan Sarayı, Beşiktaş ile Ortaköyarasında kalan bir noktadadır. Ünlü sarayın inşası 1871 yılında, Abdülaziz döneminde tamamlanmıştır. Bu yapının yerinde önceleri Lale Devri’ne ait eski bir saray bulunmaktaydı. Bugünkü Çırağan Sarayı mimarisinin ihtişamına ulaşması için yaklaşık 4 milyon altın harcanmıştır.
ÇIRAĞAN SARAYI PLANI
BEYLERBEYİ SARAYI Beylerbeyi Sarayı, Üsküdar ilçesinin Beylerbeyi semtinde, Sultan Abdülaziz tarafından yıllarında Mimar Sarkis Balyan’a sayfiye mekânı ve yabancı devlet başkan ya da hükümdarlarının ağırlanacağı bir devlet konukevi olarak düşünülmüş ve yaptırtılmıştır. Saray’ın inşası 6 Ağustos 1863 tarihinde başlamış ve 21 Nisan 1865 Cuma günü, bir törenle kullanıma açılmıştır. Saray’ın yaklaşık 500 bin Osmanlı lirasına mal olduğu sanılmaktadır.
BEYLERBEYİ SARAYI PLANI
AYNALIKAVAK KASRI Kasımpaşa Hasköy’de yer alan Aynalıkavak Kasrı’nın, ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi’ye göre Fatih Dönemi’nde yapılmış, başka kaynaklara göre ise 1613 yılında Kaptan-ı Derya Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Has bahçe’deki ilk yapılaşmanın tarihi Fatih Sultan Mehmet dönemine dek inmekte, burada inşa edildiği kesin olarak bilinen ilk kasır ise Sultan I. Ahmed ( ) dönemine tarihlenmektedir. Tarihsel süreç içinde padişahların yaptırdığı kasırlarla gelişen ve “Tersane Sarayı” olarak anılan bu yapılar topluluğu; 17. yüzyıldan başlayarak “Aynalıkavak Sarayı” olarak da adlandırılmıştır
AYNALIKAVAK KASRI PLANI
Neo klasik dönem 18. Yüzyılın ortalarından itibaren uygulanmaya başlanan bir mimari akımdır. Rokoko stilinden etkilenmiş bir akım olmakla birlikte, neo -klasik mimari bu akıma tepki olarak doğmuştur. En saf versiyonunda Antik Yunan ve Antik Roma döneminin mimarisinden ve İtalyan kökenli bir mimar olan Andrea Palladio ’dan esinlenilerek oluşmuş bir akımdır. Neoklasik mimari form olarak ışık gölge oyunu yerine duvarları vurgular, her duvar bölgesine de ayrı bir mimari kimlik vermeyi tercih eder.RokokoAntik YunanAntik RomaİtalyanAndrea Palladioışık gölge
Osmanlıda Neo-Klasik Eserler BEBEK CAMİ BOSTANCI CAMİİ HAYDARPAŞA İSKELESİ ALMAN ÇEŞMESİ
Bostancı Cami Bostancı’da tren istasyonu yakınında Vukala Caddesi’nde bulunan Kuloğlu Cami, 1913 yılında Mimar Kemalettin Bey tarafından yapılmıştır. Bostancı Cami olarak da bilinmektedir. Tek minareli ve tek şerefeli olan bu caminin bahçesinde şadırvan bulunmaktadır.
Bebek cami Bebek Camii ya da asıl adıyla Hümayun-u Abad Camii, Bebek’de Cevdet Paşa Caddesi üzerinde, Bebek Vapur İskelesi’nin hemen yanında bulunmaktadır yılında Mimar Kemalettin tarafından, burada daha önceleri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış olan bir caminin yerine inşa edilmiştir.
Bebek Camii’nin,üç tanesi ön cepheye, ikisi yan cephelere bakan, payelerle taşınan beş sivri kemerli son cemaat yerinin, revakının üzeri üç kubbe ile örtülüdür. Bu bölüm son yıllarda kapalı bir mekan haline getirilmiştir. Caminin kitabesi, son cemaat yerinin orta kemeri üzerindedir.
Haydar paşa Vapur İskelesi Mimar Vedat Tek ve Kütahyalı çini sanatçısı Mehmet Emin Usta tarafından tahminen 1917 – 1918 yıllarında inşa edildiği düşünülmektedir HAYDAR PAŞA İSKELESİ
Üç salondan oluşan yatay dikdörtgen bir plana sahiptir. Ortadaki salon yan salonlardan daha yüksek ve iki kat genişliğinde tutulmuştur. Deniz tarafına üç sivri kemerle açılır. Bunlardan iki yandakiler kapı, ortadaki ise kitleden hafif dışarı taşan bir gözetleme bölümüdür. Orta salonun önünde, yine kitleden dışarı taşan ve iki yanında birer kapı bulunan sekizgen formlu bir gişe bölümü yer alır.
Alman Çeşmesi Alman Çeşmesi, İstanbul'daki Sultanahmet Meydanı'nda, Sultan I. Ahmed Türbesinin karşısında yer alan çeşme. Alman İmparatoru II. Wilhelm'in Sultana ve İstanbul'a hediyesidir. Yapının mimarı Max Spitta’dır. Mimar Almanya’da çalışmış, orada tamamlanan eser parçalar halinde İstanbul’a getirtilerek burada birleştirilmiştir. Neo- Bizanten üslubunda bir çeşmedir; içeriden altın mozaikle süslüdür.
Alman Çeşmesi Neo-Bizanten üslubunda olan çeşme, oldukça süslüdür. İçte altın mozaikler, mermerin dokusu, değerli taşlar ile çeşme bir yapı harikasıdır. Kubbelidir. Bu kubbeyi taşıyan kemerlerin üzerinde Mehmed İzzet Efendi’ye ait sülüs hattı ile yazılmış bir manzum bulunur. Su haznesinin ortasında ise tunç levha yerleştirilmiştir. Çeşme sekizgen planlıdır. Sekiz sütun üzerine oturan kubbe sekiz kemer ile taşınmaktadır. Alman-Türk mimarisinin özelliklerini bir arada barındıran yapı oldukça önemlidir.
Alman Çeşmesi Kubbenin iç sathı altın mozaiklerle kaplanmış, burada ayrıca dört madalyon içine II. Abdülhamid’in tuğrası, diğer dördünün içlerinde taçlı “W” markası ile “II” sayısı yine mozaikle işlenmiştir. Yapının muslukları tunç oymadır. Kubbesi bakır kaplı ve bu kubbenin iç kısmı altın mozaikler ile bezenmiştir. Oldukça gösterişli olan yapı İstanbul’un tarihi eserleri arasında bulunmaktadır.