Öğr. Gör. Dr. İnanç GÜNEY Adana MYO İŞLETME YÖNETİMİ-I Öğr. Gör. Dr. İnanç GÜNEY Adana MYO
10.2. Büyüklüklerine Göre İşletmeler İşletmeleri büyüklüklerine göre sınıflandırmada literatürde değişik ölçüler kullanılmaktadır. Çalışan insan sayısına, sermayeye, dönem içindeki toplam satış tutarı gibi değişik ölçütlerle sınıflandırma yapılabilir. Genel olarak bu ölçütleri nicelik ve nitelik olarak iki kısımda ele alabiliriz. Nicelik belirten ölçütler; daha çok rakamsal bilgilerle belirlenir. Çalışan sayısı, ücret miktarı, satış miktarı, kullanılan alet ve makine sayısı bu ölçütler içinde yer alır. Nitelik belirten ölçütler ise, yönetim yapısı ve gelişmişliği , iş bölümü ve uzmanlaşma derecesi, modern yönetim tekniklerinin işletmelerde uygulanması büyüklüğü belirlemede önemli göstergeler olan ölçütlerdir. Bu bilgiler ışığında işletmeleri, çok küçük işletmeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler ve büyük işletmeler başlıklarında inceleyebiliriz.
10.2.1. Küçük İşletmeler Bu tür işletmelerin çok fazla sermaye ihtiyacı olmaz ve işletme faaliyetlerini gerçekleştirmek bir kişinin getirebileceği kadar küçük çaptadır. O halde çok küçük işletmeleri genel olarak bir meslek veya bir sanat yardımıyla faaliyette bulunan kişilerin oluşturduğu işletme olarak tanımlayabiliriz. Ülkemizde bir çok işletme bu gruba girmektedir. Ayakkabı tamircileri, mahalle bakkalları, gibi örnekler verilebilir. Bilgisayar teknolojisinin gelişmesi ile evinde tek kişilik işletme gibi bilgisayar programı, web sayfası tasarlamak gibi giderek yaygınlaşmaya başlayan işler de bu gruba dahil olabilir. Çalışan sayısı 1-50 arasındadır. 10.2.2. Orta Ölçekli İşletmeler Küçük ve orta ölçekli işletmeleri belirlemede, ülkeden ülkeye, veya ülkedeki farklı coğrafi bölgelerde bile farklılıklar göstermektedir. Her ülke ekonomik faaliyetleri içerisinde küçük ve orta ölçekli işletmelerin bulunmasını ister. Çünkü bu işletmeler, ülkedeki bölgesel dengelerin sağlanmasında hayat standardının yükseltilmesinde, ülke kaynaklarının etkin kullanılmasında ve kültürel yapının gelişmesinde önemli bir fonksiyonu vardır. Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu’nun yapmış olduğu sınıflandırmaya göre; 1-24 arası çalışanı olan işletme küçük; 25 – 100 arası çalışanı olan orta ölçekli ve 100’den daha fazla çalışanı olan işletme de büyük işletme olarak belirlenmiştir. Bunun yanında KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) çalışma sayısı 50 ve daha aşağı olanları küçük, 51 – 150 arasını orta ve 150’den fazla çalışanı olan işletmeyi de büyük ölçekli işletmeler olarak belirlemiştir. Avrupa Birliği’nde ise (AB / EU) 21 – 99 arası çalışanı olan işletmeleri orta ölçekli, 100’ün üzerinde çalışana sahip olan işletme büyük işletme sayılırken; Amerika’da (ABD / USA) ise çalışan sayısı 100’ü aştığında büyük işletme sayılır.
Küçük işletmelerin büyük işletmeler karşısındaki kuvvetli yönlerini ve ekonomiye katkıları şu şekilde sıralayabiliriz: Esnek bir yapı ve kolay uyum sağlama kabiliyetine sahiptirler. Yeniliklere daha yatkındırlar. Teknik değişiklerle daha az miktarda daha çok çıktı alabilmektedirler. Gelişmiş beşeri ilişkiler ve örgüt iklimine sahiptirler. Üretimdeki boşlukları çeşitli birimler arasında daha hızlı olarak doldurabilmektedirler. Daha az kurmay personel ve bürokrasi vardır. Ferdi tasarrufların teşvik edilmesine yardımcı olurlar. Büyük işletmelere gerekli olan temel malzemeleri daha çabuk üretirler.. Rekabetin teşvik edilmesine yardımcı olurlar. Bölgeler arası dengeli kalkınmaya katkıda bulunurlar. Sınırlı pazar alanına sahiptirler. Çabuk karar verme ve rekabet fırsatı elde edilmesini sağlarlar.
Bunun yanında, küçük ve orta ölçekli işletmelerin bir takım zayıflıkları da söz konusudur: Satış dalgalanmalarından etkilenirler. Olumsuz rekabet ortamından etkilenirler. Karar almada tek yöneticiye bağlıdırlar. Bağımsızlığını kaybetme ve batma riski vardır. İşletme içi yapısal yetersizlikleri bulunmaktadır. Mali açıdan gerekli olan rakamları temin etmede güçlük çekerler. Pazarlamaya sadece satış olarak bakılır. Yönetim, muhasebe ve üretim konularında yeterli olmamaktadırlar.
KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELER (KOBİ’LER) KOBİ’ler yalnızca büyük işletmelerin ürettiği aynı mal ve hizmetleri üretip onları rekabetçi ortama çekerek, ekonomik canlılık kazandıran birimler değil, aynı zamanda büyük işletmelerin kullandıkları mamul ve yarı mamul girdileri üreterek onların gelişimini de tamamlarlar. Böylece ekonomilerde bir yan sanayi oluşturarak büyük işletmelerle bir ortak yaşam kurarlar. Ülkemizde olduğu kadar hemen hemen tüm dünya ülkelerinde KOBİ’ler; sayısal miktar, istihdam hacmi, üretim değeri, gelişmeye olan katkıları, mülkiyetin tabana yayılması, ekonomik açıdan serbest rekabete dayalı piyasa ekonomisinin ve sosyal bakımdan toplumsal istikrarın temel unsurudur
Tüm ülkelerde KOBİ’lerin toplam işletmeler içindeki oranı % 96’dan fazladır. Almanya, Fransa ve Japonya’da bu oran % 99’dur. Tüm ülkelerde istihdama en fazla katkıda bulunan işletmelerdir. ABD’de KOBİ’lerin toplam istihdam içindeki payı %58, Japonya ve İtalya’da %80’den fazladır. Türkiye’de ise 1990 yılı verilerine göre; tüm işletmelerin %99.2’sini oluşturmakta, toplam istihdamın %53’ünü sağlamaktadır. KOBİ’LER TOPLAM İŞLETMELERİN Tarım Sektöründe; %99.9’unu Sanayi Sektöründe ; %98.6’sını Ticaret ve Hizmet Sektöründe; %98.5’ini oluşturmaktadır.
KOBİ’LERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ Çoğunlukla bireysel ya da şahıs ortaklığı hukuki yapısına sahiptirler İşletmelerde “Sahip-Yönetici” modeli egemendir Bağımsız olma niteliği hakimdir Uzmanlaşma sınırlıdır İşçi-işveren, işletme-müşteriler arasında yakın ilişki vardır Sınırlı bir sermayeye sahiptirler Yatırım güçleri zayıftır Satış hacmi ya da pazar payları sınırlıdır Tedarik ve pazarlamada pazarlık güçleri zayıftır İstihdam oranı düşüktür Yeniliğe açık dinamik bir yapıya sahiptirler
TÜRKİYE’DE KOBİ’LERİN EKONOMİK VE SOSYAL KALKINMADAKİ YERİ VE ÖNEMİ KOBİ’ler ekonomiye dinamizm ve serbest rekabete dayalı piyasa ekonomisine işlerlik kazandıran birimlerdir. Fidanlık fonksiyonu görürler. Ekonomik yapıda sayısal miktar, istihdam hacmi, üretim değeri, katma değer, yatırım hacmi ve mülkiyetin tabana yayılması açısından büyük bir ağırlığa sahiptirler. 3. Türk ekonomisinde gelişmeyi hızlandırmak için girişimcilik faktörünün bir üretim elemanı olarak devreye girmesini ve böylece toplumun yaratıcı potansiyelinin ortaya çıkarılmasını gerçekleştiren birimlerdir 4. İstihdam sağlayarak ve yeni iş olanakları yaratarak ülkedeki işsizlik sorununun çözümüne yönelik seçeneklerden birisini oluştururlar 5. Çağdaş esnek üretim sistemlerine en uygun işletme türleridir 6. Bölgesel kalkınmaya katkıda bulunurlar 7. Bir ölçüde eğitim fonksiyonlarını da üstlenirler 8. Bu işletmelere bağımsız olarak sahip olan insanlara bağımsız olma olanağı verir
KOBİ’LERİN BÜYÜK İŞLETMELERLE KARŞILAŞTIRILMASI BAŞLICA ÜSTÜNLÜKLERİ/AVANTAJLARI Sermaye ihtiyacı az olduğu için hevesli ve dinamik girişimcileri yatırıma teşvik ederler Kriz dönemi koşullarına, tüketici isteklerindeki değişikliklere daha kolay uyum sağlama esnekliğine sahiptirler İşçi-işveren, işletme-müşteriler arasında yakın ilişki vardır. Aile duygusu, karşılıklı güven, kararların çoğu kez işveren ve işgörenle birlikte alınması, işgörenlerin işveren ve işletmeyle bütünleşmesini sağlar
4. İstihdam edilen işçi sayısı az olduğu için etkili bir kontrol sistemi uygulayabilirler 5. Emir verme organlarının az oluşu kararların hızlı alınmasını ve uygulanmasını sağlar 6. Personelin değişik departmanlarda çalıştırılması ile işletmenin her aşamasını bilen elemanın yetiştirilmesi mümkün olur
KOBİ’LERİN BÜYÜK İŞLETMELERLE KARŞILAŞTIRILMASI BAŞLICA SAKINCALARI/ZAYIF YÖNLERİ Para ve sermaye piyasalarından kendileri için gerekli olan fonu ya da krediyi temin etmeleri güçtür Pazar payları sınırlı, tedarik ve pazarlamada pazarlık güçleri zayıftır Büyük işletmelerin reklam, Ar-Ge olanaklarından yararlanamazlar 4. Modern ekonomik ve teknolojik gelişmeyi yakından izleyemezler 5. Yığın üretim yapmadıkları için çoğu kez yüksek maliyetle çalışırlar ve satış fiyatını düşürme olanağına sahip olamazlar 6. Nitelikli eleman ve profesyonel yönetici istihdam etmeleri zordur
10.2.3. Büyük İşletmeler Ülke ekonomisinin gelişmişliğini gösteren en önemli verilerden biri de sahip olduğu büyük işletme sayısıdır. Çünkü, bazsı sektörlerde faaliyette bulunabilmek zorunlu olarak, büyük bir sermaye, teknolojiye dayalı üretim, yeterli sayıda bilgili ve yetenekli çalışan gerektirmektedir. Çimento, petro-kimya, otomobil, dayanıklı tüketim malları üreten işletmeler bunlara örnek olarak verilebilir. Büyük işletmelerin özellik ve üstünlüklerini söyle sıralayabiliriz: Üretilen mal ve hizmetin nicelik ve niteliği artar. Teknolojik gelişmeler sonucu oluşturulan yeni makine ve araçların satın alınması için gerekli sermaye ancak büyük işletmeler tarafından karşılanabilir. Yeni teknoloji ile çoğu kez seri üretime geçerek ürünlerin birim maliyeti düşer. Daha ucuz ve kaliteli mal tüketiciye sunulur. Böylelikle işletmelerin hem sosyal amaçları gerçekleşir, hem de sürüm hacminin yükselmesi nedeniyle işletmenin kazanç oranı da artar. Büyük işletmelerde işbölümü ve uzmanlaşma geniş ölçüde uygulanır. Rasyonel bir yönetim anlayışı benimsenir. Kararlar çoğu kez birden çok yönetici tarafından ve demokratik bir biçimde alındığından daha etkilidir. Yönetimde planlamaya daha çok yer verilir. Geleceğe ilişkin araştırma ve incelemeler yapılır. İstatiksel verilerden yararlanılarak planlamacılar tarafından ileriye dönük yerinde kararlar alınır. Ayrıca elemanların eğitim ve yetişmesine imkan sağlanır. İşlerin ve üretilen malların standardizasyonu kolaylıkla sağlanır. Makineleşme yoğun olduğundan üretimde standardın sağlanması zor değildir. Önemli bir özellik de bu işletmeler kredi sağlama imkanlarının genişliğine sahiptir.
BÜYÜK İŞLETMELERİN SAKINCALARI Tüketicinin zevkinde meydana gelen değişikliklere kolay uyamazlar Sabit maliyet giderleri çok yüksek olduğundan ürettiği mal ve hizmetlerin talebi azaldığı zaman, üretimi kısmak / maliyet giderlerini azaltmak olanağından yoksun kalacakları için yüksek maliyete ve satışların yeterli olmamasına rağmen üretime devam etmek zorundadırlar Kontrol olanağı güçtür Bürokratik işletmelerdir Çalışanlar arasında işbirliği kurmak güçtür Üretim miktarı gerektiğinden fazla arttırılırsa malların bir kısmının satılmayıp elde kalması tehlikesi belirir İşletmelerin fazla büyümesinin bir takım kültürel ve sosyal sakıncaları da vardır. Örneğin; işletme büyüdükçe işçiler arasındaki yakınlık ve işbirliği duygusu da azalır.
10.3. SERMAYE MÜLKİYETİNE VE PAZAR ALANINA GÖRE İŞLETMELER 10.3.1. Sermaye Mülkiyetine Göre İşletmeler Sermaye mülkiyetine göre işletmeleri sınıflandırmak gerekirse dört gurup altında incelenebilir. Bunlar; özel işletmeler, kamu işletmeleri, karma işletmeler ve yabancı sermayeli işletmeler. 10.3.1.1. Özel İşletmeler Sermaye ve yönetim olarak girişimcilerin oluşturduğu işletmelerdir. Sahip veya yöneticileri tarafından yönetilerek, kâr veya zarar girişimciye ait çalışılır. Çevremizdeki işletmelerin büyük çoğunluğu bu grupta değerlendirilebilir. 10.3.1.2. Kamu İşletmeleri Özel işletmelerin tersine, sermayelerinin tamamı veya büyük bir kısmı devlete ait olan işletmelerdir. Genel olarak devlet, topluma hizmet etmek esasıyla ekonomik faaliyetler içinde yer almaktadır. Bazen de devlet, ekonomik ve sosyal açıdan geri kalmış bölgelere işletmeler kurarak istihdam yaratmayı amaçlayabilir. Dünyadaki ve ülkemizdeki eğilim kamu işletmelerinin özelleştirilmesi yönündedir. Başlangıçta, özel sektörün yapamayacağı kadar büyük yatırımlar yapmak, önemli bulunan mal ve hizmetleri üretmek, özel işletmelerin tekel yaratmasını önlemek gibi amaçlarla kurulan işletmeler, teknolojiye ayak uyduramadığından ve kârlılığını kaybettiğinden zarar etmektedir. Kamu işletmelerinde yapılan işe ve sermayesine göre çeşitli ayırımlara tabii tutulur. Bunlar; döner sermayeli kamu kuruluşları, katma bütçeli kamu kuruluşları, yerel yönetim işletmeleri ve kamu iktisadi teşekkülleridir.
10-3.1.2.1 Döner Sermayeli Kamu Kuruluşları: Devletin genel bütçesinden ayrılan sermaye ile kurulan, ancak tüzel kişiliğe sahip olmayan kamu işletmeleridir. Devlet matbaası, darphane, yurt-kur genel müdürlüğü, radyo televizyon genel müdürlüğü gibi kurumlar bu kuruluşlara örnektir., Tüzel kişilikleri yoktur, bilanço ve kâr/zarar hesabı çıkarmazlar. 10.3-1.2.2 Katma Bütçeli Kamu Kuruluşları: Devlet dairelerine bağlı olarak kurulan ve tüzel kişiliği olmayan işletmelerdir. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Üniversiteler, DSİ örnek olarak verilebilir. Söz konusu katma bütçeli dairelerin kendilerine bağlı, gelir getiren işletmeleri vardır 10.3-1.2.3 Yerel Yönetim İşletmeleri: Belediyelere il özel idarelerine ve köylere bağlı olarak kurulan ve tüzel kişiliği bulunmayan işletmelerdir. Belediyelere bağlı su, elektrik, şehir içi ulaşım hizmeti gören işletmeler örnek verebiliriz. 10.3-1.2.4 Kamu İktisadi Teşekküller: Uzun yıllar boyunca KİT’ler diye adlandırılan kamu işletmeleri bir çok alanda faaliyet göstermiş ve önemli hizmetleri yerine getirmiştir. KİT’leri diğer kamu kuruluşlarından ayıran en önemli özellik tüzel kişiliğe sahip olmasıdır. 1964 yılında çıkarılan bir yasayla kurulmaya başlanmıştır. Sümerbank, Karabük Demir Çelik işletmeleri o yıllarda kurulmuş ilk KİT’lerdir.
KİT’ler, devletin klasik işlevlerinin yanında, ekonomik yaşamı siyasal, toplumsal ve ekonomik nedenlerle yönlendirme gereksinmesinden doğmuş kuruluşlardır. KİT, ekonomik didinmede bulunmak üzere devlet ya da başka bir kamu kuruluşunca yalnız ya da ortaklık yolu ile oluşturulan, sermayesinin tamamı ya da çoğunluğu devlet ya da öbür kamu kuruluşlarının olan, doğrudan ya da dolaylı biçimde devletçe denetlenen ve ürettikleri mal ve hizmetlerden yararlanmak için karşılık ödenmesi gereken ekonomik kuruluşlardır.
KİT’lerin kuruluş amaçları şu şekilde özetlenebilir: Ülkenin ekonomik kalkınmasını gerçekleştirmek Gelir dağılımını düzenlemek Sosyal adaleti sağlamak Refahta coğrafi dengeleri gözetmek, bölgeler arası farkı azaltmak Topluma belirli kalite ve fiyatla mal ve hizmet sunmak Dış ekonomilere bağlı kalmamak Özel sektörün başaramayacağı ya da kârlı olmadığı için girmediği işleri yapmak Ekonomiye yön vermek ve düzenlemek.
B-KİT’LERİN NİTELİKLERİ VE YÖNETİMLERİ 1- KİT’in kurulması ve müessese ve bağlı ortaklığa çevrilmesi bakanlar kurulu kararıyla olur. 2- KİT’ler tüzel kişiliğe sahiptir. 3- KİT’lerin organları yönetim kurulu ve genel müdürlükten oluşur. 4- Yönetim kurulunun karalar almak, yönetim ve işletme politikalarını belirlemek, programlar yapmak, bilanço hazırlamak gibi görevleri vardır. 5- Müesseseler beş kişilik yönetim komitelerince yönetilir. 6- Bağlı ortaklıklar ve iştirakler tanımları çerçevesinde kurallar ve ilkelerle yönetilir. 7- Yatırım ve didinmeler program, plan ve bütçelere dayalı yürütülür. 8- Üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlanmasında özgürlük vardır. 9- Başbakanlık Yüksek Denetleme kurulu tarafından denetlenir.
Çaykur Genel Müdürlüğü Devlet Hava Meydanları İşletmesi C-KİT’lerin Çeşitleri Son KİT düzenlemelerine göre İDT ve KİK biçiminde örgütlenen kuruluşlarının başlıcaları şöyledir: Botaş Genel Müdürlüğü Çaykur Genel Müdürlüğü Devlet Hava Meydanları İşletmesi Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü Eti Holding A.Ş. Karadeniz Bakır İşletmeleri A.Ş. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü Petkim Petro Kimya A.Ş.
II. KAMU İŞLETMELERİNİN HUKUKSAL BİÇİMLERİ 3. YEREL YÖNETİM İŞLETMELERİ İl özel yönetimlerine, belediyelere ve köy yönetimlerine bağlı olarak kurulup işletilen işletmelerdir. Yerel yönetim işletmeleri, genellikle, kamu hizmeti ve belediye hizmeti görmek üzere yerel yöneticilerin kararıyla kurulurlar. Bunların işletme kurma yetkileri, kendi yasalarıyla verilmiştir.
10.31.2.3. Karma İşletmeler Özel işletmelerle, kamu işletmelerinin birlikte kurdukları işletmelerdir. Bunlara karma işletme denmesinin nedeni, bu tür işletmelerde kamu sermayesinin payı %50’nin altındadır. Dolayısıyla yönetim özel sektördedir. Örneğin; 2004 yılında birleşen hücre tabanlı iletişim şirketleri Aycell ve Aria’nın; Türk Telekom ve İş Bankası – Telekom Italia Mobile ortaklığı gösterilebilir. 4.1.4. Yabancı Sermayeli İşletmeler (Çok Uluslu Şirketlet) Son yıllarda yabancı sermayeyi daha çok teşvik ettiği ve bu nedenle kurulan işletmelerin sermayesinin tamamı veya yabancı şirketlerin uzantısı olarak dış sermaye tarafından desteklenen bir çok işletme kurulmuştur. Otomotiv ve ilaç sanayinde kurulan bir çok yabancı sermayeli işletmeler vardır. Örneğin; Sabancı ile Toyota, Sabancı ile Mitsubishi, Koç ile Fiat, ve Koç ile Ford ortaklıkları bunun en bilinen örneklerindendir.