ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ ve İLK BEYLİKLER DÖNEMİ KÜLTÜR ve MEDENİYET
DEVLET YÖNETİMİ Anadolu Selçuklu Devleti devlet yönetiminde başta Büyük Selçuklu Devleti olmak üzere daha önceki Türk devlet kültürünü devam ettirmişlerdir. İlk Beylikler ise Anadolu Selçuklularını taklit ederek, daha küçük ölçülerde de olsa kurumlarını oluşturmuşlardır. Anadolu Selçuklu Devleti merkezi otoriteyi daha güçlü tutmaya çalışmıştır. Bu durumun oluşturulmasında Anadolu’nun coğrafi konumu etkili olmuştur. Anadolu coğrafyasının bir bütün olması nedeniyle merkeziyetçi bir yönetim kurma konusunda başarılı olmuşlardır.
Ülkenin hükümdar ve ailesinin ortak malı sayıldığı “Veraset” sistemine devam edilmiştir. Veraset sistemine devam edilmesi Anadolu Selçuklularında da sık sık taht kavgalarının yaşanmasına neden olmuştur. DİKKAT Hanedanın bütün erkeklerinin tahta hak sahibi olmaları sonucu yaşanan taht kavgaları, devlet otoritesinin zayıflamasına ve Haçlı Seferlerinde gereken mücadelenin verilememesine neden olmuştur.
Devlet yönetimini başta hükümdar olmak üzere, eyaletlerde-illerde görevli olan “Melikler” veya “Emirler” ve divanlar aracılığıyla sağlanmıştır. Melik veya Emir unvanı ayrıca; Anadolu Selçuklularına bağlı hükümdarlar ve beyler için de kulla nılmıştır.
DİKKAT “Melik” unvanı taşıyan hükümdar oğulları illerin- eyaletlerin yönetiminden sorumlu tutulmuşlardır. “Atabey” adı verilen eğitmenler tarafından yetiştirilen meliklerin bağımsızlıklarını ilan etmelerini engellemek adına yetkileri sınırlı tutulmuştur. Büyük Selçuklularda görülen Meliklerin kendi adlarına para bastırma, ordu kurma ve savaş açma gibi yetkileri Anadolu Selçuklularında kısıtlanmıştır.
Merkez Teşkilatı Hükümdar Anadolu Selçuklu Devleti’nde hükümdarlar yaygın olarak “Sultan” unvanını kullanmışlardır. Ayrıca; “Rükneddin, Keykubat, Keyhüsrev, Keykavus, Sultan-ı Azam ve Sultan-ı Galip” gibi unvanlar kullanmışlardır. Keykubat, Keyhüsrev, Keykavus ve Rükneddin gibi unvanlar “Farsça” kelimeler olup, bu unvanlar sadece Anadolu Selçuklu Devleti’nde kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu hükümdarları güçlerinin büyüklüğünü yansıtması amacıyla eski İran hükümdarlarının kullandıkları bu unvanları kullanmışlardır.
Mengücek, Saltuk, Artuk gibi beyliklerde hükümdarlar, “Alp, Kutluk, İnanç, Tigin” gibi Türkçe unvan ve lakapları kullanmışlardır. Hükümdar ülke yönetiminde mutlak hâkim olmayıp, töreye ve din kuralarına göre hareket etmek zorundaydı. Hükümdarlar diğer Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi “Halifeyi” manevi bir otorite olarak tanımaya devam etmişlerdir. DİKKAT Manen bağlı olunan Abbasi Halifeleri, Anadolu Selçuklu hükümdarlarına hükümdarlığını tasdik eden ferman (Menşur) ile beraber “hil’at” (elbise), “sarık” ve “asa” gibi hediyeler göndererek sultanlıklarını onaylamışlardır.
Ancak genellikle buna riayet edilmemiştir. Hükümdarlar bazen yerlerine geçecek şehzadeyi veliaht tayin etmişlerdir. Ancak genellikle buna riayet edilmemiştir. Genellikle devlet adamlarının ve emirlerin desteğini alan şehzade tahta çıkmıştır. Devlet yönetiminde hükümdarın en önemli yardımcısı “vezirler” olmuştur. Hükümdarlık alametleri; Tuğ, Çetr (Şemsiye), sancak, otağ, nevbet (davul), hil’at (halifenin gönderdiği elbise), saray, taht, hutbe, mühür ve para bastırmaktır.
Hükümdarın Görevleri; Halkı adalet içinde yönetmek Ülkeyi bayındır kılmak Halkı refah ve huzur içinde yaşatmak Savaş zamanı ordunun başına geçmek Devlet yönetiminde görev alacakları belirlemek Vatanı düşman istilasından korumak sayılabilir.
Saray ve Hükümet (Divan) Anadolu Selçukluları “Saray” yapılanmasında Büyük Selçuklu Devleti’ni hemen hemen aynen takip etmişlerdir. Sultanın oturduğu ve devlet işlerinin yürütüldüğü yer olan saray en önemli devlet kurumu niteliği taşımıştır. Saray, “Dergâh” ve “Devlet Hanı” gibi isimlerle de anılmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan iki yer İznik ve Konya olup, saray yapılanmaları bu iki şehirde oluşmuştur.
Devlet yönetiminin diğer önemli bir ayağını ise “Hükümet” yani divanlar oluşturmuştur. Devlet işleri “Divan-ı Saltanat” adı verilen büyük divanda ve bu divana bağlı alt divanlarda yürütülmüştür. “Emir-i Şemşir” adı verilen görevliler tarafından divanın güvenliği sağlanmıştır.
Bu divanın başkanlığını bizzat sultan yürütürdü. DİVANLAR Divan-ı Saltanat Gerek Anadolu Selçuklu Devleti’nde gerekse beyliklerde ülkenin sosyal, siyasi ve ekonomik işlerinin yürütüldüğü merkez divandır. Bu divanın başkanlığını bizzat sultan yürütürdü. Sultanın olmadığı zamanlarda ise bu divana vezir başkanlık ederdi.
Niyabet-i Saltanat Divanı Hükümdar başkentte olmadığı zamanlarda devlet işlerinin yürütüldüğü divandır. Bir anlamda hükümdara vekâlet eden bu divanın başında hükümdarın bütün yetkilerine sahip olan “Naib-i Sultan” bulunurdu. Önemli devlet adamları ve komutanlar arasından seçilen Naib-i Sultan devlet hiyerarşisinde vezirden sonra gelirdi.
Mali işlere bakan bu divan devletin gelir-gider hesaplarına bakardı. Divan-ı İstifa: Mali işlere bakan bu divan devletin gelir-gider hesaplarına bakardı. “Müstevfi” adı verilen görevlinin başkanlığında toplanan bu divan vergilerin takibini de yapardı. Divan-ı Tuğra (Divan-ı İnşa): Devletin iç ve dış her türlü yazışmalarını sağlayan bu divanda yabancı dil bilen kişiler görevlendirilirdi. Yazışmalara hükümdarın tuğrasını çeken görevlilere “Tuğrai” veya “Münşi” adı verilirdi.
Divan-ı Arz: Askeri bir divan olup, ordunun her türlü ihtiyacı bu divan tarafından tespit edilir ve karşılanırdı. Bu divanın başında “Ariz” ve Emir-i Ariz” denilen görevliler yer alırdı. Divan-ı Pervane: Ülke topraklarının kayda geçirildiği bu divanda görevliler kayıt defterleri tutarlardı. Bu divan has ve ikta arazilerin düzenlenmesinden de sorumluydu. Divanın başında “Pervaneci” adı verilen görevli yer alırdı. Pervanecilerin hazırladıkları fermanlara ise “Pervane” adı verilirdi. Divan-ı Mezalim: Ağır siyasi davalara bakan divan olup, başında “Emir-i Dad” isimli görevli yer alırdı.
Bu divanlardan başka “Meşveret Meclisi” isimli bir meclisi daha bulunan Anadolu Selçuklu Devleti’nde hükümdarın belirlenmesinden, sosyal ve iktisadi problemlere kadar pek çok mesele bu mecliste görüşülürdü. Meşveret Meclisi bu yapısıyla Orta Asya Türk Devletleri’nde görülen “Kurultay” benzeri bir nitelik taşımaktadır.
Devlet Yönetiminde ve Sarayda Yer Alan Görevliler Melik: İllerin-eyaletlerin yönetiminden sorumlu olan hükümdar çocukları Emir: İllerin-eyaletlerin yönetiminden sorumlu Melikler dışındaki görevli Vezir: Hükümdardan sonra en yetkili devlet görevlisi Naip: Hükümdarın olmadığı zamanlarda yerine vekâlet eden görevli Müstevfi: Mali işlerden sorumlu devlet görevlisi Amid: Eyaletlerde vergileri toplayan görevli
Tuğrai-Münşi: Yazışmalara Hükümdarın tuğrasını çeken görevli Pervaneci: Has ve İkta toprakların tasnifi ve dağıtımından sorumlu görevli Tuğrai-Münşi: Yazışmalara Hükümdarın tuğrasını çeken görevli Müşrif: Askeri ve hukuki işler dışında diğer bütün devlet işlerini denetleyen görevli Ariz-Emir-i Arz: Ordunun ihtiyaçlarıyla ve askerlerin maaşlarıyla ilgilenen devlet görevlisi Emir-i Dad: Örfi hukuka göre ağır siyasi davalara bakan devlet görevlisi Kad-ı Leşker: Askeri davalara bakan görevli Reis’ül Bahr (Emir’ül Sevahil): Donanmadan sorumlu olan görevli
Meliklerin Yönettiği Vilayetler Sınırlarda Bulunan Uç Beylikler Taşra Teşkilatı Meliklerin Yönettiği Vilayetler Merkezden gönderilen Melikler aracılığıyla yönetilirdi. Meliklerinde hükümdar gibi divanları ve vezirleri olmuştur. Sınırlarda Bulunan Uç Beylikler Bizans sınırında ve Ermeni sınırında yer alan ve “Uc” denilen bölgelerde yönetim beyler aracılığıyla sağlanmıştır. Sınırları koruyan “Uc Beyleri” savaş zamanı sultana katılırlardı.
Divan Dairesi (Merkeze Bağlı) Vilayetleri: Bağlı Beylik ve Devletler: Yönetimleri ve gelirleri merkez divana bağlı olan bu vilayetlerin başında “Subaşılar” bulunurdu. Bağlı Beylik ve Devletler: İç işlerinde bağımsız, dış işlerinde hükümdara bağlı bu yönetimler devlete vergilerini verir ve savaş zamanı çağrılırlarsa birlikleriyle merkez orduya katılırlardı. Mengücekliler, Saltuklular, Artuklular, Eyyubi Melikleri, Ermeni Krallığı, Trabzon İmparatorluğu bu beylik ve devletlere örnek olarak verilebilir. Beyliklerde hükümdarın temsilcisi olan “Mirliva” adıyla görevliler yer almıştır.
Bazı önemli vilayetlere “Şıhne” adıyla askeri valiler atanmıştır Bazı önemli vilayetlere “Şıhne” adıyla askeri valiler atanmıştır. Vilayetlerde güvenliği “Subaşılar” sağlarken, adalet işlerine “Kadılar” bakardı. Ticari hayatı ve esnafı denetleyen ve bir anlamda belediye işlerine bakan görevlilere ise “Muhtesip” adı verilirdi. Beyliklerde hükümdarın temsilcisi olarak görev yapanlara ise “Mirliva” adı verilirdi. Her beylikte iki mirliva bulunur ve bu görevliler siyasi otoriteyi sağlamaya çalışırlardı.
Ordunun başında “Başkomutan” sıfatıyla sultan yer almıştır. ORDU ve DONANMA Gerek Anadolu Selçuklu Devleti gerekse diğer beylikler ordu yapılanmasında Büyük Selçuklu Devleti’ni örnek almışlardır. Anadolu Selçukluları döneminde Büyük Selçuklulardan farklı olarak “Donanma” oluşturulmuş ve denizlerde de mücadele edilmiştir. Ordunun başında “Başkomutan” sıfatıyla sultan yer almıştır. Ordu komutanlarına “Emir-ül Ümera” denilmiştir. Sultanın bizzat sefere çıkmadığı durumlarda ordunun başında bulunan komutana “Melik’ül Ümera” denirdi.
Anadolu Selçuklu Devleti Kara Ordusu Hassa Ordusu: Doğrudan hükümdara bağlı olan birliklerdir. Başkentte veya başkente yakın bölgelerde bulunmuşlardır. Atlı (Süvari) veya yaya birliklerden oluşmuşlardır. Savaş esnasında sultanın yanında-yakınlarında yer almışlardır. Büyük Selçuklularda görülen “Gulam Sistemi” veya Osmanlı’da görülen “Devşirme” sistemiyle yetiştirilmiş olan askerlerden oluşmuştur. Değişik milletlerden küçük yaşta satın alınan veya toplanan ve genellikle gayrimüslim ailelerin çocukları olan bu askerler “Gulamhanelerde” bir dönem eğitime tabi tutulduktan sonra yetişmiş asker olarak birliklerine katılmıştır.
Sipahiler (Dirlik-İkta Askerleri): Ordunun büyük bir kısmını teşkil etmişlerdir. Türkmenlerden oluşmuşlardır. “İkta Sistemi” ile yetiştirilen askerlerdi. İkta Sisteminde, ülke toprakları vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılır, bu bölümlere “İkta” denirdi. Bu toprakları işleyen çiftçiler, devlete vermeleri gereken vergiyi "Sipahi" adı verilen görevliye verirlerdi. Sipahi de gelirinin bir bölümü ile atlı asker yetiştirirdi. Bu sisteme Osmanlı Devleti döneminde "Tımar "adı verilmiştir.
Uçlarda her an savaşa hazır olan ve Türkmenlerden oluşan birliklerdir. Bağlı Bey ve Devletlerin Askerleri: Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı olan Mengücekliler, Saltuklular, Artuklular, Eyyubi Melikleri, Ermeni Krallığı, Trabzon İmparatorluğu gibi beylik ve devletlere ait birliklerdir. Savaş zamanında hükümdar çağırdığı takdirde orduya dâhil olurlardı. Ücretli Askerler: Anadolu Selçuklu devletinde Frank, Rum ve Ruslardan oluşan birliklerdir. Maaşlı askerler olup, savaş sanatını iyi bilen askerlerden meydan gelmiştir.
Gönüllüler: Savaş zamanı orduya katılan halkın oluşturduğu birliklerdir. DİKKAT Zırhlarıyla ve savaş aletleriyle donanımlı birlikler olan ücretli askerler Anadolu Selçuklu Devleti’nde özellikle “Baba İshak” İsyanının bastırılmasında etkin görev almışlardır. Ücretli Askerler Büyük Selçuklu Devleti’nde görülmeyip, Anadolu Selçuklularında görev almışlardır.
Anadolu Selçuklu Devleti’nde silah aleti olarak; Hafif Silahlar: Ok, yay, kılıç, kalkan, mızrak, hançer, bıçak, sapan, kargı, gürz, balta, zırh Ağır Silahlar: Arrade (küçük mancınık),mancınık, kule, ok ve neft atan çark tipi basit makinalar, koçbaşı kullanılmıştır. Savaşta ordu, Merkez kuvvetler Sağ kuvvetler Sol kuvvetler olmak üzere üç kola ayrılmıştır. Savaşta ordunun önünde “Öncü Kuvvetler” yer almıştır.
Bu gelişme donanma ihtiyacını doğurmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında devletin kurulduğu coğrafyanın da etkisiyle kısa zamanda denizlere ulaşılmıştır. Bu gelişme donanma ihtiyacını doğurmuştur. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Anadolu’da kurulan Anadolu Selçukluları denizcilik faaliyetlerine önem vermişlerdir.
Sonraki dönemde, I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Samsun ve Antalya, DİKKAT İlk Selçuklu tersanesi Ebul Kasım tarafından Gemlik Limanında kurulmuştur. Sonraki dönemde, I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Samsun ve Antalya, I. Alaeddin Keykubat döneminde Alanya (Alaiye) I. İzzeddin Keykavus döneminde Sinop fethedilerek yeni tersaneler kurulmuştur.
Aynı zamanda deniz ticaretiyle de uğraşan Anadolu Selçukluları denizlerde hâkimiyet kurma adına donanma oluşturmuşlardır. Türk tarihinde ilk deniz aşırı sefer, Anadolu Selçukluları tarafından Kırım’a yapılmıştır. (Ticari amaçlarla Suğdak Limanı alınmıştır). Oluşturulan donanma ile hem deniz ticareti geliştirilmiş hem de kıyıların güvenliği sağlanmıştır. Donanma komutanlarına “Reis’ül Bahr” veya “Meliküs Sevahil” ad verilmiştir.
DİKKAT Anadolu Selçuklu Devleti’nde “Antalya” ve “Sinop” gibi sahil şehirlerinin fethedilmesi güçlü bir donanmanın kurulmasında etkili olmuştur. “İlk Türk donanması” Çaka Beyliği döneminde “İlk Türk Denizcisi” unvanını taşıyan “Çaka Bey” tarafından kurulmuştur. Günümüzde Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı, Çaka Bey’in deniz zaferleri başlangıç alınarak kutlanmaktadır (1081)
HUKUK Şer’i Hukuk: Temeli Kuran-ı Kerim ve Hadislere dayanmıştır. Hükmü Şeriat kurallarına göre verilebilecek işler Şeri Hukuk’la halledilmiştir. Şeri Hukuk kapsamındaki tüm konulara “Kadı” bakmıştır. Baş kadı görevinde bulunan kişilere “Kadı’ül Kudat” adı verilmiştir. Kadı’ül Kudat başkent Konya’da bulunmuştur. Kadılar, enlenme, boşanma, miras, ölüm, nafaka, vakıfların yönetimi ve vakfiyelerin düzenlenmesi gibi konulara bakmış ve karara bağlamışlardır. Çok iyi bir eğitimle yetiştirilen kadılar karar verirken mutlak surette şeriat kurallarına uymak zorunda olmuşlardır. Kadılar tarafından verilen kararlar mutlak surette uygulanmak zorundaydı. Kadının verdiği kararı beğenmeyen kişi itiraz hakkına sahipti. Böylesi durumlarda kadılardan meydana gelen bir komisyon ilgili davayı tekrar inceler ve karara bağlardı.
Örfi hukuk alanına giren konulara bakan mahkemeler oluşturulmuştur. Şer’i Hukuk dışında kalan konulara bakan hukuk olup, temelini “Töre” teşkil etmiştir. Örfi hukuk alanına giren konulara bakan mahkemeler oluşturulmuştur. “Emir-i Dad” adıyla bu mahkemelerin başına günümüz anlamında adalet bakanı atanmıştır. Emir-i Dad’lar divan üyelerini veya veziri de yargılama ve tutuklama yetkisine sahip olmuşlardır. Örfi ve Şer’i mahkemelerin yanı sıra askeri davalara bakan mahkemelerde bulunmakla birlikte bu mahkemelerin başkanına “Kadı-asker” (Kad-ı Leşker) adı verilmiştir.
Toprak devletin malı sayılmıştır. TOPRAK YÖNETİMİ Toprak devletin malı sayılmıştır. Topraklara “Araz-i Amiriye” (Miri Arazi) denilmiştir. Topraklar dört bölüme ayrılmıştır Has Topraklar Geliri doğrudan hükümdara ait olan topraklardır. Devlet adamlarına ve devlet memurlarına hizmet ve maaşlarına karşılık verilen toprağın gelirleridir
Devlet adamlarına başarılarından dolayı verilen topraklardır. Mülk Topraklar Devlet adamlarına başarılarından dolayı verilen topraklardır. Bu topraklara sahip olanlar, toprakları üzerinde satma, devretme, vakfetme veya miras bırakma gibi haklara sahip olmuşlardır. İkta Topraklar Üst düzey devlet görevlilerine yaptıkları hizmetleri karşılığında (maaş karşılığı olarak) verilen topraklardı. Bu uygulamayla ikta sahipleri devletten maaş almaz, bu toprakların vergileriyle geçinirlerdi.
Bu topraklar üzerinde devlet veya kişilerin tasarruf hakkı bulunmazdı. Vakıf Topraklar Miri veya Mülk arazilerden oluşan ve geliri ilmi veya sosyal anlamda hizmet veren hayır kurumlarına ait topraklardır. Bu topraklar üzerinde devlet veya kişilerin tasarruf hakkı bulunmazdı. Sosyal ve ekonomik hayatı canlı tutma adına hükümdar veya devletin ileri gelenleri tarafından kurulmuş vakıflara ait bu topraklardan elde edilen gelirle ilgili vakfın ihtiyaçları giderilirdi.
SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT Köylüler: Devlete ait olan topraklarda bir anlamda işletmeci konumunda olmuşlardır. Topraklarını işledikleri sürece ellerinden alınmamıştır. Başlarında “Köy Kethüdası” bulunan köylüler İkta topraklarını işlemişlerdir. Tarımın yanı sıra hayvancılıkla da uğraşmışlardır. Konar-göçerler: Genellikle Türkmenlerin oluşturduğu bu kısım uç kısımlarda yaşamış ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Özellikle 13.yüzyılda Moğol önünden kaçarak Anadolu’ya gelen Türkmenler zaman zaman yerleşik halkla sorun yaşamışlardır. Şehirliler: Şehirlerde oturan ve genellikle ticaretle ve el zanaatlarıyla uğraşan halkın oluşturduğu kesimdir. Ayrıca devlet memurları, müderrisler- kadılar- tekke ve zaviye şeyhleri ve medrese talebelerinin oluşturduğu bilim adamları, hükümet gözünde halkı temsil ettiği varsayılan ayanlar ile esnaf teşekkülü olan ahiler (kardeşler) şehirlerde yaşamışlardır.
Esnaflar ve zanaatkârlar “Ahi Teşkilatı” mensubu olmuşlardır. Medrese öğrencileri, müderrisler ve kadılar ilmiye sınıfını oluşturmuşlardır. Esnaflar ve zanaatkârlar “Ahi Teşkilatı” mensubu olmuşlardır. Temeli Abbasiler döneminde görülen “Fütüvvet” teşkilatına kadar uzanmakta olan Ahilik sadece ekonomik manada oluşturulan bir teşekkül olmayıp, aynı zamanda dini, ahlaki, sosyal, askeri ve hukuki nitelik taşımıştır. Gayrimüslimler Ahi Teşkilatına üye alınmamışlardır.
Meslek dayanışmasını sağlamıştır. Ahi teşkilatı; “Usta-Çırak” eğitimine dayanan modelle mesleklere yönelik devamlılık sağlamışlardır. Meslek dayanışmasını sağlamıştır. Halkın aldığı ürünlere bir standart getirmiştir. Kalitesiz ve bozuk mal üretimini engellemişlerdir. Yolsuzluk yapanları ve bozuk mal satanları cezalandırmıştır. Ticari malların fiyatlarını ayarlamışlardır. Üretimi ihtiyaçlara göre ayarlamışlardır. Sosyal adalet sağlamışlardır.
Anadolu Selçuklu Devleti ve beylikler döneminde hükümdarlar dindar oldukları gibi büyük bir dini hoşgörüye de sahip olmuşlardır. Anadolu Selçuklu Devleti yöneticileri İslamiyet’in “Sünni” mezhebini benimsemekle birlikte, diğer mezheplere de saygıyla yaklaşmış, baskı yapmamışlardır. Bu dönemde dini anamda gelişme için büyük çaba sarf edilmiştir.
Moğol istilası sonucu Anadolu’ya gelen Türkmenler arasında tasavvuf geleneği yaygın olup, “Horasan Erenleri” olarak anılan bu dervişler Anadolu’nun İslamlaşmasında büyük çaba sarf etmişlerdir. Özellikle akıncı Türkmenler arasında birçok tarikat mensubu yer almıştır. Bunlar içinde en önemli ve geniş kitlelere ulaşmış olan Türkistan’da Hoca Ahmed Yesevi’nin kurduğu “Yesevi” tarikatı olmuştur. Hoca Ahmed Yesevi “Divan-ı Hikmet” isimli eseriyle Türklere İslamiyet’in ve dervişliğin basit yollarını öğretmeye çalışmıştır. Bu dönemdeki diğer önemli tasavvuf ekollerini; Bektaşîlik, Ekberîlik, Mevlevîlik, Nakşibendilik, Kadirîlik, Rufaîlik, Kübrevîlik vb. oluşturmuştur.
Ekonomik Hayat Tarım Tarımsal faaliyetler genellikle köylerde köylüler tarafından yapılmakla birlikte, şehirlerde bağcılık ve meyvecilik faaliyetleri de yapılmıştır. Devlet tarımsal faaliyetlerin devamlılığını sağlamak adına bir takım destekler sağlamıştır. Devlet köylüye tohum, saban ve öküz vererek üretimi artrmaya çalışmıştır. Hayvancılık Hayvancılık faaliyetleri köylüler tarafından yapılmakla birlikte genellikle konar-göçer Türkmenler tarafından yapılmıştır.
Ekonominin temelini ticari faaliyetler oluşturmuştur. Ticaret Ekonominin temelini ticari faaliyetler oluşturmuştur. Önemli ticaret yollarına ev sahipliği yapan Anadolu’ya hâkim ola Anadolu Selçukluları ve diğer beylikler, bulundukları coğrafyanın sunduğu ticari imkânlardan yararlanmaya çalışmış, ticareti geliştirmek adına yoğun çaba sarf etmişlerdir. Ticareti geliştirmek adına; Ticaret yolları boyunca kervansaraylar, hanlar, hamamlar, köprüler yapılmış Kervanların yol güvenliği sağlanmış Tüccarların malları sigortalanarak koruma altına alınmış Ticari amaçlı fetihlere girişilerek önemli ticaret şehirleri (Suğdak, Sinop, Antalya, Alanya vb.) ele geçirilmiş.
Yabancı devletlerle (Venedik, Ceneviz, Floransa, İtalya vb Yabancı devletlerle (Venedik, Ceneviz, Floransa, İtalya vb.) ticari antlaşmalar yapılmış Gümrük vergileri hafifletilmiş Şehirlerdeki ticari hayatı kontrol etmesi ve devlete ait pazarlarda vergileri toplaması adına “Şıhne” adı verilen görevliler atanmış Ticaret merkezi konumundaki merkezlere Müslüman-Türk tüccarlar yerleştirilmiştir.
Kervansaraylara gelen yolcular ve tüccarlardan üç gün boyunca yemek ve yatak ücreti alınmamıştır. Kervansarayların giderleri vakıflar aracılığıyla sağlamıştır. DİKKAT Anadolu Selçuklu Devleti’nde ilk kervansaraylar II. Kılıç Arslan döneminde yapılmıştır. Bu uygulama ile Anadolu Selçuklu Devleti “İlk Defa Devlet Sigortacılığını” başlatmışlardır
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında genellikle İran, Gürcistan, Bizans, Ceneviz, Venedik, Floransa vb. ülkelerle ticari ilişkiler kurulmuştur. İhraç ürünlerini, tahıl, pamuk, kumaş, ipek, halı, deri, canlı hayvan (koyun-at) vb. mallar oluşturmuştur.
Sanayinin temelini dericilik ve dokumacılık oluşturmuştur. Sanayi ve Madencilik Demircilik, bakırcılık, dokumacılık, dericilik sanatlarında ve silah sanayiinde de ilerleyen Anadolu Selçukluları ve diğer beylikler, demir, tuz ve şap madenleri de işletmişlerdir. Sanayinin temelini dericilik ve dokumacılık oluşturmuştur. Konya, Sivas ve Kayseri gibi merkezlerde üretilen kök boyalarla kumaşlar boyanmıştır. Dokumacılık alanında özellikle Denizli, Erzincan, Kayseri, Ankara ve Konya gibi merkezler ön plana çıkmıştır. Küçük tezgâhlarda dokunan kilim ve halılar ihraç edilmiştir. Özellikle askeri malzemelerin sağlanması adına demircilik faaliyetlerine yoğun devam edilmiştir.
Devletin bütün gelirleri hazinede toplanmıştır. Maliye Yapılanması Devletin bütün gelirleri hazinede toplanmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nde iki tür hazine olup, bunlar; Hazine-i Amire: Devletin ana hazinesi olup, gelir-gider buradan sağlanırdı. Hazine-i Hassa: Hükümdarın şahsi tasarrufunda bulunan hazinedir.
Vergiler (Öşür-Haraç-Cizye) Gümrük vergileri Devlet gelirlerini; Vergiler (Öşür-Haraç-Cizye) Gümrük vergileri Hayvan sürülerinden alınan vergiler Tuzla ve madenlerden alınan işletme vergisi Pazar yerlerinde alım-satımdan alınan vergiler Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler ve hediyeler Savaş ganimetleri oluşturmuştur.
I. Mesud zamanında: “Sikke” adı verilen bakır para bastırılmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nde kademeli olarak bakır, gümüş ve altın paralar bastırılmıştır. I. Mesud zamanında: “Sikke” adı verilen bakır para bastırılmıştır. Bu para Anadolu Selçuklu Devleti’nde bastırılan ilk paradır. II. Kılıç Arslan zamanında “Dirhem” adı verilen gümüş ve “Dinar” adı verilen altın para bastırılmıştır. Basılan paralarda kullanılan madendeki ilerleme devletin ekonomik gücünün geliştiğini ve büyüdüğünü gösterir.
Ancak bu kısa bir dönem sürdürülmüştür. DİL ve EDEBİYAT Anadolu Selçuklu Devleti döneminde; Bilim Dili; Arapça Edebiyat ve resmi dil; Farsça Konuşma dili; Türkçe olmuştur Anadolu Selçuklu Devleti’nin son dönemlerine 1277’de devlete vezir olan “Karamanoğlu Mehmet Bey” “'Bu günden sonra divanda, dergâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” diyerek her alanda Türkçe’yi resmi dil ilan etmiştir. Ancak bu kısa bir dönem sürdürülmüştür.
Anadolu Beyliklerinde ise bilim dili, edebiyat dili ve resmi dil Türkçe olmuştur. Anadolu’da Türkçe’nin yayılmasında ve gelişmesinde Moğolların büyük etkisi olmuştur. Moğol saldırıları önünden kaçarak Anadolu’ya gelen Türkmenler Anadolu’nun dört bir yanına yayılmış ve Türkçe’yi yaymışlardır. Moğol istilaları esnasında Türkistan bölgesinden birçok bilim adamı, edebiyatçı ve şair de kaçarak Anadolu’ya gelmişlerdir. Bu ilim ve fikir şahsiyetleri Anadolu’nun manevi mimarları olmuşlardır. Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler döneminde oluşan edebiyat üçe ayrılabilir;
Temelini destanlar oluşturmuştur. Halk Edebiyatı Temelini destanlar oluşturmuştur. Danişmentliler dönemine ait “Danişmentname” ve yine Danişmentlilerde söylenen ve yazıya geçirilen “Battalname” Destanları önemli halk edebiyatı ürünleridir. Bu dönemde oluşan destanlarda Haçlı Seferleri’ne karşı verilen mücadeleler coşkun bir dille ele alınmıştır. Diğer bir halk destanını Türklerin Gürcülerle ve Abazalarla yaptıkları mücadeleleri işleyen “Dede Korkut Hikâyeleri” oluşturur.
Bu dönemde yaşamış olan Nasreddin Hoca ve Hacı Bektaş-ı Veli’ye ait olduğu kabul edilen ve dilden dile dolanan fıkralar diğer bir halk edebiyatı ürününü oluşturmuştur. Halk edebiyatına ait diğer ünlü edip ve şairleri, Farslı şair Feriduddin Attar’ın “Mantıkü’t Tayr” (Kuşların Dili) eserini Türkçe’ye çeviren Kırşehirli Ahmet Gülşehri ve “Garipname” eseriyle Âşık Paşa oluşturur. Garipname, Türk dilinin Farsça ve Arapça ile yarışabilecek zenginliğe sahip olduğunu anlatmaktadır. Hoca Mesud tarafından Aydınoğlu Umur Bey adına Türkçe’ye tercüme edilen “Kelile ve Dimme” diğer bir üründür.
Tasavvuf Edebiyatı Türkistan bölgesinden Anadolu’ya gelen ve “Türkistan Erenleri” olarak bilinen âlim şahsiyetler etrafında şekillenmiştir. Diğer edebi alanlarda olduğu gibi bu alanda da en büyük gelişme I. Alaeddin Keykubat döneminde yaşanmıştır. Tasavvuf edebiyatının Anadolu’daki en büyük temsilcisi 1207- 1273 yılları arasında yaşamış olan “Mevlana Celaleddin-i Rumi” olmuştur. I. Alaeddin Keykubat’ın daveti üzerine Konya’ya yerleşen Mevlana, Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fihi Mafih ve Mektubat eserlerini kaleme almış bir Tasavvuf önderidir. Tasavvuf edebiyatının diğer önemli bir temsilcisi 1240-1320 yılları arasında yaşamış olan “Yunus Emre” olmuştur.
Yunus Emre, 13. Yüzyılda Türkiye’de doğan dil, vezin, şekil ve üslup bakımından milli tasavvuf edebiyatının en güçlü temsilcisi olmuştur. Risaletü’n Nushiyye ve Divan eserlerinin yazarı olan Yunus Emre eserlerinde Allah ve insan sevgisini işlemiştir. Bektaşiliğin temelini atan Horasan Ereni Türk Mutasavvıf Hacı Bektaş-ı Veli tasavvuf edebiyatı alanında sayılabilecek ünlü öğretilerinin yer aldığı “Makalat” isimli eserini yazmıştır. Tasavvuf edebiyatı alanında ayrıca, Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza ve Sultan Veled gibi isimler sayılabilir.
Bu dönem divan edebiyatı “Hoca Denhani” ile başlamıştır. Hoca Denhani ilk divan edebiyatı şairi olup, aruz veznini Türkçe’ye uyarlamıştır. Türkçe’yi akıcı ve sade bir şekilde kullanan Hoca Denhani’nin en önemli eseri “Selçuklu Şehnamesi’dir” Bu alanın diğer önemli temsilcilerini “Divan İskendername ve Cemşid-i Huşid” eserlerinin yazarı Germiyanlı Hoca Ahmedi, İzzeddin Ahmed ve Hoca Mesut oluşturur.
EĞİTİM ve BİLİM Anadolu Selçuklu Devleti’nde ve diğer beyliklerde bilime ve bilim adamlarına büyük önem verilmiştir. Özellikle Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya gelen bilim ve fikir adamları bu dönemde Anadolu’da yoğun faaliyetler yürütmüş, ölmez eserler vücuda getirmişlerdir. Eğitim-öğretim faaliyetleri medreseler aracılığıyla verilmiş olup, medreseler dönemin bilim ve eğitim merkezleri olmuşlardır.
İslami İlimler (Fıkıh, Hadis, Kelam, Tefsir vb.) Bu dönemde Anadolu’da onlarca medrese açılmış ve döneminin en önemli müderrisleri aracılığıyla sayısız öğrenci yetiştirilmiştir. Medreselerde eğitim; İslami İlimler (Fıkıh, Hadis, Kelam, Tefsir vb.) Müspet İlimler (Tıp, Matematik, Kimya, Astronomi, Sosyal Bilimler vb.)olmak üzere iki ayrı kolda verilmiştir. DİKKAT Anadolu Selçuklu Devleti zamanında ilk medrese 1193’de Kayseri’de açılan “Koca Sinan Medresesi’dir”.
Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler Döneminde Yaşayan Bilim ve Fikir Adamları İbn-i Bibi: Anadolu Selçukluları zamanında I. Alaeddin Keykubat döneminde yaşamış tarihçidir. Anadolu Selçuklularının tarihini ele aldığı ve 1192-1280 yılları arasını anlattığı “El- Evamirü’l Alaiye” isimli eserin sahibidir. Seyfeddin Amidi: Felsefe, mantık ve fen bilimlerinde eserler yazmıştır. Hacı Paşa: Aydınoğulları Beyliği döneminde yaşamış olan Hacı Paşa, döneminin en ünlü tabiplerindendir. Mehmet Ravendi: Anadolu Selçukluları döneminde yaşayan ünlü tarihçidir. “Rahat’üssudûr” isimli eserinde Anadolu Selçuklu tarihini (Selçuklu Tarihi) anlatmış ve eserini I. Gıyaseddin Keyhüsrev’e sunmuştur. Kerimuddin Aksarayi: Moğollar zamanındaki Anadolu Selçuklu Devleti tarihini anlatan bir eser yazmıştır.
Caca Bey: Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Kırşehir’de yaşamış olan Caca Bey, kendi adıyla bilinen ünlü medresesini yapmıştır. Astronomi ile ilgilenen Caca Bey kurduğu medresede gökbilimleriyle ilgili çalışmalar yapmıştır. Muhyiddin Arabi: Anadolu Selçukları zamanında Konya’da yaşamış tasavvuf âlimidir. Türkiye’de tasavvufun gelişmesine öncülük etmiştir. “Vahdet-i Vücud” görüşünü savunmuştur. Sadreddin Konevi: ünlü tasavvuf âlimi olan Konevi Anadolu Selçukluları döneminde Arabi’nin düşüncelerinin yayılmasını sağlamıştır. Urmiyeli Kadı Siraceddin: Mantık ve kelam üzerine çalışmalar yapan Siraceddin, “Metali’ül Envar” isimli eserin sahibidir. Muvaffakuddin Abdullatif: Tıp, fizik ve felsefe alanında eserler veren Abdullatif Erzincan’da yaşamıştır.
Yazıcızade Ali: Ünlü eseri «Tevahiri Ali Selçuk» Eflaki: Türk kültür hayatını yansıtan “menakibül arifin” adlı eseri vardır Yazıcızade Ali: Ünlü eseri «Tevahiri Ali Selçuk» Kutbeddin Şirazi: felsefe coğrafya astronomi alanında eserler yazmıştır
SANAT ve MİMARİ SANAT Anadolu Selçuklu Devleti’nde ve beyliklerde sanat, Büyük Selçuklu Devleti döneminde oluşan sanat anlayışının devamı niteliğinde olmuştur. Bununla birlikte bu dönemde oluşan sanat daha da geliştirilerek farklı bir boyuta ulaşmıştır. Özellikle süsleme ve taş işçiliğinde daha da ileri seviyeye ulaşılan bu dönemde birçok özgün sanat eseri yapılmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti ve diğer beyliklerde sanat alanında en büyük gelişme mimari alanda yaşanmıştır.
Askeri Mimari şeklinde üç ayrı kolda gelişim göstermiştir Amaçları topluma hizmet etmek olan birçok mimari eser yapılmış olup, bu eserlerin her türlü giderleri vakıflar aracılığıyla sağlanmıştır. Bu dönemde mimari; Dini Mimari Sivil Mimari. Askeri Mimari şeklinde üç ayrı kolda gelişim göstermiştir
Türbe: Dört duvar üstünün kubbeyle örtüldüğü anıt mezarlardır. Dini Mimari Camiler, mescitler, medreseler, türbeler, kümbetler, külliyeler, tekke ve zaviyeler dini mimariyi oluşturan eserler olup, bu dönemde dini mimariye ait birçok eser verilmiştir. Külliye: Camii ile birlikte kurulan medrese, kütüphane, imarethane ve hastane gibi yapıların bütününe verilen addır. Türbe: Dört duvar üstünün kubbeyle örtüldüğü anıt mezarlardır. Kümbet: Duvarları silindir veya çokgen yapıda, çatıları ise konik veya piramit yapıda olan anıt mezarlardır. Verilen dini mimariye ait eserler çok sütunlu şekilde inşa edilmişlerdir.
Sahip Ata Camii 1283 yılında Külliyeye dönüştürülmüştür. Konya’da bulunan Alâeddin Cami Anadolu Selçuklu Devleti dönemine ait “en eski” camidir. Eşrefoğlu Camii Ahşap camilerin en büyüğü olup ilk şeklini halen korumaktadır. Sahip Ata Camii 1283 yılında Külliyeye dönüştürülmüştür.
Anadolu Selçuklu Devleti Konya İnce Minareli Medrese Sırçalı Medrese Medreseler Dönem Yer Yağıbasan Medresesi Danişmentliler Tokat-Niksar Karatay Medresesi Anadolu Selçuklu Devleti Konya İnce Minareli Medrese Sırçalı Medrese Sultaniye Medresesi Altunapa-İplikçi Medresesi Şifaiye Medresesi Sivas Gök Medrese Buruciye Medresesi Çifte Minareli Medrese Huand Hatun Medresesi Kayseri Şifaiye-Çifte Medresesi Çay (Taş) Medresesi Anadolu Selçuklu Devlet Afyon Caca Bey Medresesi Kırşehir Erzurum Ertokus Medresesi Isparta
II. Kılıçarslan Kayseri Koca Hasan Medresesi ilk ASD Medresesi Danişmentliler tarafından Tokat Niksar’da yaptırılan Yağıbasan Medresesi Anadolu’da yapılan ilk medresedir. II. Kılıçarslan Kayseri Koca Hasan Medresesi ilk ASD Medresesi Anadolu’da yaptırılan en büyük medrese özeliğini ise Erzurum’daki Çifte Minareli Medrese taşımaktadır. Caca Bey tarafından başlangıçta rasathane olarak yapılan yapı, daha sonra medreseye ve en nihayetinde de Caca Bey Camii’ne dönüşmüştür.
Türbe-Kümbetler Dönem Yer Emir Saltuk Kümbeti Saltuklular Erzurum Sultan Melik Kümbeti Mengücekliler Divriği-Sivas Melik Gazi Kümbeti Kırşehir Melik Danişment Gazi Kümbeti Danişmentliler Kayseri Döner Kümbet II. Kılıç Arslan Kümbeti Anadolu Selçuklu Devleti Konya Hüdavend Hatun Kümbeti Niğde İzzeddin Keykavus Kümbeti Sivas Mama Hatun Kümbeti Tercan-Erzincan Ulu Kümbet Bilinmiyor Ahlat-Bitlis Ertokus Kümbeti Isparta
Saltuklular dönemine ait Erzurum’da bulunan Emir Saltuk Kümbeti Anadolu’nun en eski anıtsal mezarı özelliğini taşımaktadır. Mengüceklilere ait Divriği Külliyesi Anadolu’nun ilk külliyesi özelliğini taşırken, Kayseri’de bulunan Huand Hatun Külliyesi, Anadolu Selçuklu Devleti’ne ait ilk külliye özelliği taşımaktadır.
Anadolu Selçuklu Devleti Külliyeler Dönem Yer Huand Hatun Külliyesi Anadolu Selçuklu Devleti Kayseri Hacı Kılıç Külliyesi Divriği Külliyesi Mengücekliler Divriği-Sivas Sahip Ata Külliyesi Konya
Tekke-Zaviyeler Dönem Yer Sırçalı Sultan Miskinler Tekkesi Anadolu Selçuklu Devleti Konya Sahip Ata Hankâhı Sünbül Baba Tokat Halifet Gazi Zaviyesi Danişmentliler
Sivil Mimari Köşk ve saraylar, medreseler, han, hamam, köprü ve darüşşifalar sivil mimarinin ana unsurlarını oluşturur. Özellikle Anadolu Selçuklu Devleti zamanında ticaret yoları boyunca birçok kervansaray yapılmış, bu sayede ticari hayat canlandırılmaya çalışılmıştır. Kervansarayların gerek taşıdığı yapı tekniği gerekse yüklendiği anlam dikkate alındığında dünyada başka benzerleri olmayan yapılar oldukları anlaşılmaktadır.
Anadolu Selçuklu Devleti Köşk ve Saraylar Dönem Yer Haydar Bey Köşkü Anadolu Selçuklu Devleti Argıncık-Kayseri Hızır İlyas Köşkü Kayseri Artuklu Sarayı Artuklular Diyarbakır Kubadiye Sarayı Alaiye Sarayı Alanya-Antalya Kubadabad Sarayı Beyşehir-Konya
Kervansaraylar-Hanlar Dönem Yer Alay Hanı Anadolu Selçuklu Devleti Aksaray-Kayseri Yolu Evdir Han Antalya-Isparta Yolu Sultan Hanı Konya-Aksaray Yolu Kayseri-Sivas Yolu Alara Han Antalya-Alanya Yolu Kırkgöz Hanı Öresun-Tepesi Delik Han Ankara-Kayseri Yolu Çiftlik Han Sivas-Amasya Yolu Ezine Pazar Han Amasya-Tokat Yolu Zazadin Han Konya Sarı Han Avanos-Nevşehir Altınapa Han Konya-Beyşehir Yolu Çay Han Afyon-Alaşehir Yolu İshaklı Han Nevşehir-Aksaray Ağzı Kara Han Aksaray-Kayseri Iğdır- Şerafeddin Ejder Hanı Iğdır Cibice Hanı Erzincan
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında II Anadolu Selçuklu Devleti zamanında II. Kılıç Arslan döneminde tamamlanan Alay Han (Kayseri-Aksaray arası)Anadolu’da yapılan ilk kervansaray özelliğini taşırken, Iğdır’da bulunan ve 13. Yüzyılın sonlarına doğru yaptırılan Iğdır Han anıtsal boyut taşıyan kervansarayların son örneğini oluşturur.
Anadolu Selçuklu Devleti Köprü Dönem Yer Malabadi Köprüsü Artuklular Diyarbakır Belkız Köprüsü Anadolu Selçuklu Devleti Antalya Hıdırlık Köprüsü Tokat Talazan Köprüsü
Gevher Nesibe Darüşşifası Anadolu Selçuklu Devleti Kayseri Dönem Yer Gevher Nesibe Darüşşifası Anadolu Selçuklu Devleti Kayseri Gıyasiye Darüşşifası Alaeddin Keykubat Konya Aksaray Şifaiye Darüşşifası Sivas Amasya Darüşşifası İlhanlılar Amasya Gök Medrese Darüşşifası Tokat Muineddin Pervane Darüşşifası Turan Melik Darüşşifası Mengücekliler Divriği-Sivas
Günümüz hastaneleri olan Darüşşifaların en güzel örneğini Kayseri’de yaptırılan Gevher Nesibe Darüşşifası oluşturmaktadır. Bu darüşşifanın yanında birde tıp eğitimi verilen okul bulunmaktadır. Bu yapı Anadolu’nun en eski hastanesi özelliğini taşımaktadır. Sivas’ta I. İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılan Şifaiye Medresesi’nde ruh ve sinir hastaları musiki ile tedavi edilmişlerdir.
Bu alanlarda sayısız özgün eserler verilmiştir. Askeri Mimari; Askeri mimarinin en güzel örneklerini kaleler ve surlar oluşturmaktadır. Konya, Alanya, Amasya, Tokat, Çankırı, Karaman, Kütahya vb. illerimizde bulunan ve günümüze kadar ulaşan kale ve surlar askeri mimariye örnek olarak verilebilir. Diğer Sanatlar Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler döneminde süsleme, çinicilik, halı-kilimcilik, tezhip, minyatür, hat, cilt sanatı başta olmak üzere el sanatları büyük gelişme göstermiştir. Bu alanlarda sayısız özgün eserler verilmiştir.
Çinicilik Yüzey süslemesi olarak kullanılan çini, pişmiş balçık topraktan yapılan yüzü sırlı levhalar olup, süslemede yaygın olarak kullanılmıştır. Çini sanatı gerek binaların içinde gerekse dış kaplamlarında kullanılmıştır
Resim, Heykel ve Minyatür Sanatı Anadolu Selçuklu Devleti döneminde, diğer Türk- İslam Devletleri zamanında “putçuluğu” hatırlattığı gerekçesiyle uzak durulan resim ve heykel sanatlarıyla da ilgilenilmiştir. Bu sanatlar daha çok minyatür sanatı ile birleştirilerek sunulmuştur. Anadolu Selçuklularında saray kapılarını ve duvarlarını insan ve hayvan kabartmaları süslemiştir. Bu kabartmalara dini yapılar üzerinde de rastlanılmakla birlikte genellikle çift başlı kartal ve at üstünde avlanan insan kabartmaları işlenmiştir.
Hat Sanatı Arap harflerinin süslü bir şekilde yazılması demek olan hat sanatı, Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle beraber gelişmiş ve Anadolu Selçukluları döneminde de yaygın kullanılan sanatlardan biri olmuştur. Özellikle cami, türbe ve medrese gibi yapılarda süsleme sanatı olarak hat kullanılmıştır. Müzik Eski Türk ve Türk-İslam geleneklerinde yer alan müziğe devam edilmekle birlikte bu dönemde tasavvuf musikisi önemli bir gelişme göstermiştir. Özellikle Mevlevihanelerde ve Ahi zaviyelerinde çalınan tasavvuf eserleri günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
GÜNÜN SORUSU
Anadolu Selçuklu Devleti’nde ilk kervansaraylar HANGİ HÜKÜMDAR döneminde yapılmıştır?
II. Kılıç Arslan