ULUSLARARASI CEZA HUKUKU DR. EMİNA KARO 16.03.2017
ULUSLARARASI CEZA HUKUKU KAVRAMI Sadece uluslararası kamu düzenine ilişkin sorunlarla sınırlı kalmamaktadır; Daha çok yabancılık unsuru taşımaktadırlar; Uluslararası Ceza Hukuku kavramı Ceza Hukukunun iki ayrı dalını, uluslar arası yönleri nedeniyle bir arada ele alan bir hukuk dalı görünümüne bürünmektedir.
Yabancı ülke ceza yasası, yalnızca verilecek cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulur. Nitekim Türkiye’de yapılacak yargılamalar bakımından Türk mahkemeleri münhasıran Türk Ceza hukukunun uygulama alanını belirleyen kurallar, olaya hangi hukuk kuralarının uygulanacağını belirlemek için birden fazla ceza normu arasında çatışmayı çözmeyi değil.
Uluslararası ya da sınır aşan suçların önlenmesi ve cezalandırılmasında uluslar arası adli işbirliğidir. Suçlulukla etkin şekilde mücadele edebilmek açısından uluslararası işbirliğine gitmek ve bunu düzenleyen antlaşmalar akdetmek gerekebilir.
Temel uluslararası suçları (core international crimes) unsurları, bunları kovuşturmak açısından kurulan uluslararası mahkemeler, bu mahkemelerin görev ve yetki kuralları bu alanın kapsamındadır. Öğretide devletler ceza hukuku olarak da adlandırılan bu alan, doğrudan devletler hukukuna(veya uluslar arası hukuka) göre cezalandırabilir olan davranışları içermektedir.
Fransa, İtalya, Almanya ve İspanya gibi bir çok ülkede ve bu arada Türkiye’de, yukarıda belirttiğimiz ilk iki alanın aslında ulusal ceza hukukunun (iç hukukun) parçası olduğu söylenmiştir. Ulusal mahkemeler uluslararası ceza hukukunun gelişimine önemli katkıda bulunmuşlardır ve uluslar arası ceza hukukunun infazında uluslararası mahkemelerin önemi büyüktür.
Uluslararası mahkemeler, uluslararası suçlar hükme bağlarken, ulusal içtihatları ve ulusal mahkemelerin ilgili kuralları ne şekilde uyguladığını dikkate almaktadırlar; Uluslararası mahkemeler görevlerini gereği gibi yerine getirmek istiyorlarsa, zorunlu olarak devletlerin işbirliğine güvenmek zorundadırlar.
ULUSLARARASI CEZA HUKUKUNUN YAKIN KAVRAMLARLA İLİŞKİSİ Uluslararası ceza hukuku kavramı altında ele alınan bir konu, uluslararası sözleşmelere dayanarak oluşturulan organlarca doğrudan iç hukukta uygulanabilir olan, ulusüstü (supranasyonal) ceza hukukudur. Yakında olan ilişkiler içinde; insancıl hukuku ve insan hakları hukuku.
ULUSLARARSI SUÇ KAVRAMI Uluslararası toplumun huzur ve düzenini bozduğu için uluslar arası toplumu bir bütün olarak mağdur ettiği düşünülen fiiller de, uluslararası suç olarak görülmektedir. Uluslararası suçlar ikiye ayırarak tasnif etmek mümkündür: 1. uluslararası hukuk suçları ve 2. diğer uluslararası suçlardır.
Devletlerarası ceza hukuku kavramından hareketle, uluslar arası hukuk suçları (criminis iuris gentium) kavramı, devletler hukukunca doğrudan doğruya kişisel ceza sorumluluğunu gerektiren ve devletler hukukunun doğrudan ihlali dolayısıyla suç teşkil eden fiilleri ifade eder. Buna göre, adet veya sözleşme ile tesisi edilen uluslararası norm aracılığıyla suç haline getirilen davranış tiplerine, uluslararası suç denir.
Bunlar genel olarak normlar tarafından cezalandırabilir olduğu açıklanan insan davranışlardır. Bu suçlar, bu yönüyle uluslararası hukuku ihlal eden eylemlerdir. Bu tür suçlar bir bütün olarak insanlığı ilgilendirirler. Çünkü yalnızca doğrudan mağdur aldıkları bireylere değil, uluslararası toplumun barış ve güvenine de zarar verirler.
İkinci Dünya Savaşından sonra Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi ve Tokyo Uluslararası Uzakdoğu Askeri Mahkemesi, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi. Nihayet, 1998 yılında Roma’da yapılan bir uluslararası konferans sonucunda kabul edilip 1 Temmuz 2002’de yürürlüğe giren Roma Statüsü ile, sürekli yapıya sahip evrensel bir mahkeme olarak kurulan Uluslararası Ceza Divanı, bu süreçteki en önemli adımı oluşturmuştur.
ULUSLARRASI SUÇ TİPLERİ: 1. SOYKIRIM; 2. İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR; 3. SAVAŞ SUÇLARI 4. SALDIRI ( SALDIRGAN SAVAŞ SUÇU YA DA BARIŞA KARŞI SUÇ).
İKİNCİ KATEGORİ SUÇLAR Uluslar arası sözleşmelerde yasaklanan, fakat cezalandırılma süreci ilgili ulusal devletlere bırakılan suçlardır (örneğin, uyuşturucu ticareti, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı, karaparanın aklanması). Bir bütün olarak uluslararası topluma ait temel değerleri değil de, birden çok devletin menfaatini ilgilendiren, sınır aşan suçlar bu kapsamdadır.
Örneğin, insan ticareti suçu genelde uluslararası suç örgütleri tarafından, birden çok devletin ülkesi üzerinde işlenir ve bununla mücadele uluslararası işbirliğini gerektirir. Fakat bu suç sınır aşan nitelikte olmakla birlikte , uluslararası hukuka göre bir uluslar arası suç değildir.
Bu ayrım önemlidir, çünkü uluslararası suçlar, işlendikleri yer ve zamanda ulusal hukuk bunları yasaklamasa (hatta bunların işlenmesine göz yumsa ya da işlenmesini emretse) bile cezalandırılır.
ULUSLARARASI CEZA HUKUKUNUN TEMEL ÖZELLİKLERİ Uluslar arası ceza hukuku, devletler genel (uluslararası kamu) hukukunun bir alt branşıdır. Bununla birlikte UCH, iki ayrı disiplinin kaynaşmasından oluşmaktadır: Uluslararası hukuk ve Ulusal ceza hukuku.
1. Uluslararası hukukun nispeten yeni bir branşıdır; 2. Uluslararası ceza hukuku, henüz az gelişmiş bir hukuk dalıdır. Bu durumun nedenleri şöyle ifade edilmiştir: Uzun bir süre boyunca, belirli davranışlar uluslar arası antlaşmalar ya da örfi hukuk aracılığıyla yasaklanmış, fakat ihlallerin ceza sonuçlarına değinilmemiştir.
Uluslararası hukuk bazı davranışları suç olarak belirlemekle birlikte, bunların kovuşturulması ulusal mahkemelere bırakılmış; böylece her bir devletin mahkemesi kendi maddi ve usuli kurallarını uygulamıştır. Devlet egemenliğini korumaya ilişkin kaygıların uluslararası ceza hukukunun gelişimini yavaşlattığı da belirtilmelidir.
Uluslararası ceza hukukunun diğer bir özelliği, insan hakları hukuku ve ulusal ceza hukukundan hem kaynağını alması, hem de sürekli bunlardan esinlenmesidir. Uluslararası ceza hukukunun dördüncü bir özelliği, devletler genel hukuku (uluslararası kamu hukuku) ile olan özel ilişkisidir.
Devletler genel hukukundaki esnekliğe bağlı olarak, bazı hükümlerin belirsiz olması nedeniyle, ulusal ve uluslararası mahkemelerin içtihatları uluslararası ceza hukukunda çok önemli hale gelmektedir, bu da, uluslararası ceza hukukunun büyük hızla değişen ve gelişen bir hukuk dalı olmasını sağlamaktadır.
Uluslararası ceza hukukunun çok önemli bir özelliği de uygulanmasının büyük ölçüde devletlerin işbirliğine dayanmasıdır. Ulusal hukuk sistemlerinin aksine, uluslararası ceza hukuku alanında kural koyan üstün yetkilere donatılmış bir organ, hiyerarşik bir düzen yoktur; egemen devletlerin hukuksal eşitliğine dayalı bir sistem vardır.
ULUSLARARASI CEZA HUKUKUNUN KAYNAKLARI Uluslararası Adalet Divanı Statüsü m.38’de belirtilen tüm kaynaklar aracılığıyla uluslararası ceza hukuku kuralı yaratmak mümkündür. Aslı kaynaklar: uluslar arası antlaşmalar; (Hukuk kuralı olarak kabul edilen genel bir uygulanmanın kanıtı olarak) uluslararası örf ve adet; (uygar uluslarca kabul edilen) genel hukuk ilkeleri. Yardımcı kaynaklar ise 1. yargı kararları, 2)öğreti.
Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kurucu Statüleri ( Nürnberg, Eski Yugoslavya, Ruanda, Ceza Divanı, Sierra Leone..) Uluslararası örf ve adet hukuku Uluslar arası ceza hukuku bakımından önemli ve tartışmalı asıl kaynaklardan biri de, uluslararası örf ve adet hukukudur. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, uluslar arası ceza mahkemelerinin uluslar arası örfi hukuka ilişkin uygulamaları ciddi eleştiri kaynağı olmaktadır.
ULUSLARARASI CEZA HUKUKUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ İlkel Sistem ve Antik Yunan dönemi: Yunan site devletleri ceza hukuku, sonuçta mülkilik ilkesinin düzenlenmesini tanımıştı. Roma ve Ortaçağın İlk Dönemleri: Ceza hukuku , tam olarak mülkiydi: uygar dünyanın efendisi gibi düşünülen Roma Devleti, sınırları dışında geçen olaylarla ilgilenmemişti. İtalyan Statüler Teorisi
Sitenin Yargı Bölgesinde İşlenen Suçlar (Bartole’nin Seleflerinde) Bartol’de Site Yetki Bölgesi Dışında İşlenen Suçlar (Bartole’nin Seleflerinde, Bartole’de.
CEZA KANUNLARIN YER BAKIMINDAN UYGULAMA ALANI Uluslararası ceza hukuku, öncellikle yabancılık unsuru taşıyan belirli bir olayın hangi devletin yargılama yetkisine girdiği sorusunun yanıtını bulmaya çalışır. Ceza yasalarının yer bakımından uygulanmasını gösteren kurallar iç hukuk kuralları olup, her bir devlet kendi cezalandırma yetkisinin kapsam ve sınırlarını bizzat belirlemektedir.
Her devlet, ceza yasalarının geçerlilik alanının belirlenmesi konusunda egemen olup, bu yetkisini yalnızca kendi ülkesinde işlenen suçlarla sınırlı tutmaya zorlanamaz. Devletler genel hukuku, uluslararası sözleşmelerden ileri gelen yükümlülükler aksini gerektirmediği sürece, her bir devletin ceza yasalarının yer bakımından uygulama alanının serbestçe ve tek yanlı olarak belirleyebilmelerine engel değildir.
MÜLKİLİK (ÜLKESELLİK İLKESİ) Bu ilkeye göre suç, onu işleyen veya kendisine karşı suç işlenen kişinin vatandaşlığına bakılmaksızın, suçun işlendiği ülkede, o ülke adli makamlarınca ve o ülke yasalarına göre yargılanabilir. Mülkilik ilkesi kaynağını nereden bulur sorusuna yanıt verilmelidir. Mülkilik ilkesinin gerek teorik ve maddi ve gerekse uluslar arası düzenle ilgili dayanakları bulunmaktadır.
Mülkilik ilkesi yargılama hukukunun gereklerine en iyi biçimde yanıt verir: suçun işlendiği yerde soruşturmanın yapılması, delillerin toplanması daha kolay olup, yapılacak masraf daha azdır. Cezalandırmanın amacı yönünden elverişlidir. Ülkesellik ilkesinin avantajı, cezalandırma yetkisini, egemenlik alanı ile sınırlı tutması nedeniyle devletler arasında yetki çatışmalarını a limine ortadan kaldırmasıdır.
NE BİS İN İDEM İLKESİNİN ULUSLARARSI GEÇERLİLİĞİ Türk Hukukunda ve Karşılaştırmalı Hukukta Durum Türkiye’de işlediği bir suçtan dolayı yabancı ülkede yargılanmış olan bir kişinin Türkiye’de yeniden yargılanıp yargılanmayacağı konusunda TCK m. 9’da Türkiye’de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiş olan kimse Türkiye’de yeniden yargılanır denilmek suretiyle yabancı ülke mahkemesinin kararına ne bis in idem etkisi tanımamıştır.
Türkiye’de suç işleyen kişinin Türk vatandaşı veya yabancı olması bakımından herhangi bir ayırım yapılmış değildir. Ne bis in idem, aynı kişi hakkında aynı fiilden dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılmayacağını ifade etmektedir. Karşılaştırmalı hukukta da aynı fiil nedeniyle birden fazla kovuşturması yapılmaması, temel ceza muhakemesi ilkeleri içinde yer almakta ise, özellikle bu ilkenin “sınır ötesi” geçerliliği konusunda ulusal düzenlemeler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Hollanda ve İspanya bir tarafa bırakılırsa sanık hakkında aynı fiil nedeniyle bir başka ülkede kovuşturma yapılabileceği kabul edilmektedir. Ne var ki, aynı fiil nedeniyle yeniden kovuşturma yapılmasına olanak tanıyan bazı devletlerde, söz konusu fiil nedeniyle yabancı bir ülkede hükmedilen cezanın, o ülkede yapılan yargılama sonucu verilen cezadan “indirilmesi” olanağına yer verildiğine de işaret edilmelidir.
Bu yolla en azından çifte mahkumiyetin yaptırım bakımından ortaya çıkaracağı sonuçlar hafifletilmiş olmaktadır. Nitekim Türkiye’de işlenen suçtan dolayı yabancı ülkede gözaltında tutuklukta veya hükümlülükte geçen süreler Türkiye’de yeniden yapılan yargılama sonucunda verilecek cezadan indirilir (TCK m.16). Bununla birlikte, indirim yapılabilmesi için Türkiye’de işlenmiş bir suçtan dolayı yabancı ülkede , kişinin özgürlüğünün sınırlandırılmış olması gerekir.
Örneğin, Türkiye’den ihraç edilen uyuşturucu madde, yabancı ülkede satılmış ise, ihraç ve satma iki ayrı suç olduğu için yabancı ülkede uyuşturucu maddenin satılması nedeniyle yapılacak yargılama sonucu hükmedilecek cezadan indirilmeyecektir. Öte yandan TCK m. 16’ da indirimin cezadan yapılayacağını öngörmüş, ancak bunun hapis veya adli para cezası olması bakımından bir ayırıma gitmemiştir. Şu halde Türkiye’de yeniden yapılacak yargılama sonucu hükmedilecek adli para cezasından da, yabancı ülkede gözaltında, tutuklukta veya hükümlükte geçen süreler indirebilecektir.