DERS SORUMLUSU : DOÇ. DR. ADNAN TOPUZ

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi Kurma Yükümlülüğü.
Advertisements

Hâsılat kavramları Firmaların kârı maksimize ettikleri varsayılır. Kâr toplam hâsılat ile toplam maliyet arasındaki farktır. Kârı analiz etmek için hâsılat.
OLAĞANDIŞI DURUMLARIN EPİDEMİYOLOJİK ÖZELLİKLERİ.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ 6331
Hasan Hüseyin Savaş EPİAŞ Genel Müdürü
Enerji Taşımacılığı Erce Mola Şehit Kaya Aldoğan Anadolu Lisesi.
1- Deprem Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan depremler önemli can ve mal kaybına neden olan afetlerdendir.Depremin yol açtığı.
Türkiye’de Tarım. Türkiye'de Tarım İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir.
BİYOÇEŞİTLİLİK NEDİR Biyoçeşitlilik, bir bölgedeki genlerin, türlerin, ekosistemlerin ve ekolojik olayların oluşturduğu bir bütündür. Başka bir deyişle.
SERA KURULUŞUNDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER
NÜKLEER ENERJİ. HAZIRLAYANLAR EBRU ELİF ŞİRİN EGEGÜN ÜNVEREN
COĞRAFYA PROJE ÖDEVİ ÖZGÜR SÖNMEZ 10/A Ulaşım Nedir ?
Stratejik Pazarlama 4. Hafta
RUSYA ENERJİ SEKTÖRÜNDE YATIRIMLAR Kasım 2013 A. Yağmur ÖZDEMİR Genel Md. Yrd. Yatırımlar ve Proje Finansman Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş.
 Ülkemizdeki nüfusun sayısı ve nüfusla ilgili veriler yapılan nüfus sayımları ile elde edilir. Bu sayımlar sonucunda, toplam nüfus, nüfusun yaş gruplarına.
Türkiyedeki iklim çeşitleri Doğa Sever 10/F Coğrafya Performans.
EKOSİSTEM EKOLOJİSİ.
 LÖSEV, 24 Eylül 2000 tarihinde, lösemili çocuklara özel, modern tıbbın tüm olanaklarını bünyesinde barındıran 2000'li yılların.
Coğrafya Performans Ödevi
SAĞLIK TURİZMİNDE ÖNEMLİ TIBBİ DESTİNASYONLAR 1. Sağlık Turizminde Öne Çıkan Destinasyonlar Global ölçekte değerlendirildiğinde son yılda bazı ülkelerin.
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN SEKTÖREL DAĞILIMI
TÜM MOTORLU TAŞIYICILAR KARŞILIKLI SİGORTA KOOPERATİFİ
İHRACAT DESTEK PROGRAMLARI
Sanayi ve ticaret limiteD şirketi
GELECEKTEKİ DÜNYAMIZ.
ENERJİ DÖNÜŞÜM SİSTEMLERİ
MESLEKLERİ TANIYALIM DÖRT YILLIK LİSANS PROGRAMLARI ‘j’
İşletmelerde Tesis Yönetimi
6. 1. KYOTO PROTOKOLÜ.
ENGELSİZ ÜNİVERSİTE FAALİYET RAPORU
ECON 321 ULUSLARARASI İKTİSAT
ÜLKEMİZ VE DÜNYA.
Öğr. Gör. Dr. İnanç GÜNEY Adana MYO
DEPREMLER İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
COĞRAFİ KONUM.
Erken çocukluk döneminde fen ve matematik kavramlarının gelişimi
İhracat Genel Müdürlüğü
NÜKLEER ENERJİ VE RADYASYON
SKY 423 Avrupa Birliği ve Sağlık Politikası
ECON 321 ULUSLARARASI İKTİSAT
5.Konu: Kimyasal Tepkimeler.
PAZARLAMA YÖNETİMİ PAZARLAMA YÖNETİMİ • PAZARLAMAYA GİRİŞ
İŞLETME TÜRLERİ BÖLÜM 3.
RADYASYON KİRLİLİĞİ.
YAĞMURUN KARIN OLUŞUMU YERYÜZÜNDE SUYUN UĞRADIĞI DEĞİŞİKLİKLER
ÇOCUK KORUMA HİZMETLERİNDE KOORDİNASYON STRATEJİ BELGESİ
ÖZ GELİRLER.
DÜNYADA ORGANİK TARIM Günümüzden yaklaşık 1,5-2 milyon yıl önce ilk insanların dünya yaşamı içinde yer aldığı sanılmaktadır. Bu zamanda dünyada insan yaşamı.
HİDROJEN ENERJİSİ: Hidrojen 1500'lü yıllarda keşfedilmiş, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementidir.
Geniş Ölçekli Testler Yrd. Doç. Dr .Ömer Kutlu.
ADR KONVANSİYONU
Madde ve Maddenin Özellikleri
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Makine Mühendisliği Bölümü
TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ 7.D.1. Özgün Ürünümü Tasarlıyorum.
ELEKTRİK ÜRETİMİNDE DOĞALGAZIN PAYI
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
İcat, Buluş, Keşif, Endüstri ve Endüstri 4.0 Kavramlarını tanıyalım
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
T.C. TİCARET BAKANLIĞI KOOPERATİFÇİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YENİLENEBİLİR ENERJİ ÜRETİM KOOPERATİFLERİ Turna TURNA KARABÜK, KASIM 2018.
Yenilenebilir Enerji Kaynakları
FOTOSENTEZ.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Nitel Araştırmalar.
Sayılarla Türkiye’de Atık Yönetimi
Örgüt Kuramı, Örgüt Tasarımı ve Örgütsel Değişim
Sunum transkripti:

DERS SORUMLUSU : DOÇ. DR. ADNAN TOPUZ NÜKLEER ENERJİ YELİZ KILIÇ 130106201098 DUYGU FIRAT 120106201022 SAMET TURAN 142106201008 DERS SORUMLUSU : DOÇ. DR. ADNAN TOPUZ

İÇİNDEKİLER NÜKLEER ENERJİ NEDİR ? NÜKLEER ENERJİ NASIL ELDE EDİLİR ? NÜKLEER ENERJİDE KULLANILAN YAKITLAR NÜKLEER ENERJİNİN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI DÜNYA’DA NÜKLEER ENERJİ .. NÜKLEER KAZALAR TÜRKİYE’DE NÜKLEER ENERJİ NÜKLEER ENERJİNİN RİSKLERİ, ÇEVREYE VE İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ. SONUÇ.

NÜKLEER ENERJİ NEDİR ? Ağır radyoaktif (Uranyum gibi) atomların bir nötronun çarpması ile daha küçük atomlara bölünmesi (fisyon) veya hafif radyoaktif atomların birleşerek daha ağır atomları oluşturması (füzyon) sonucu çok büyük bir miktarda enerji açığa çıkar. Bu enerjiye nükleer enerji denir.

Nükleer Reaktörün Çalışma Sistemi Bir nükleer santraldaki sistemler konvansiyonel güç santralları ile aynı mantıkla çalışırlar. Isı enerjisinin üretildiği kısımda elde edilen buharın türbin-jeneratörü döndürerek elektrik üretilmesi felsefesi, temel olarak nükleer santrallarda da aynıdır. Nükleer santrallar ısı üretmek için nükleer reaksiyonu kullandıkları ve bunun sonucunda çevreye salınmaması gereken radyoaktif maddeler ürettikleri için, bazı ek sistemler kullanırlar. Örneğin, bir çok nükleer santralda nükleer yakıtı barındıran yakıt tüpleri arasından ısınarak geçen su, doğrudan türbine gönderilmeyip, türbin için buhar üretilen ikinci bir çevrimi ısıtmak için kullanılır. Bununla ilgili sistemlere Birincil (Soğutma) Sistem(i) adı verilir. İkincil sistem ise birincil soğutma sistemindeki ısıyı alarak türbin-jeneratörü döndürmek için gerekli olan buharın üretilmesi için kullanılan sistemdir. Her iki sistem de kapalı birer döngü oluşturmuşlardır.

Aşağıdaki şekilde görülen sistem, tipik bir "basınçlı su reaktörü"ne aittir.

NÜKLEER ENERJİDE KULLANILAN YAKITLAR Nükleer enerjide kulllanılan en önemli reaktörler uranyum ve toryumdur. Günümüzde çalışmakta olan reaktörlerin yaklaşık yedide altısını oluşturan “Hafif-Sulu Reaktörler”in (HSR) yakıtı tasarım gereği % 3 - 5 oranında fisil izotop içermelidir, aksi halde fisyon zincir reaksiyonunun gerçekleşmesi sağlanamaz. (Günümüz reaktörlerinin % 10 kadarı CANDU tipi ağır-sulu reaktörlerdir; bu reaktörler doğal uranyumu yakıt olarak kullanırlar.

URANYUM 1789 yılında Martin Heinrich Klaaproth tarafından keşfedilmiş bir elementtir, 1896 yılında Mendeleyev'in çalışmaları sonucu radyoaktif olduğu kanıtlanmıştır. Uranyumun nükleer yakıt olarak kullanılabilmesi için uranyum karışımındaki U-235 konsantrasyonunu yükseltmek gerekmektedir ve bu işleme uranyum zenginleştirme çalışmaları denir.

Uranyum cevheri doğada bulunuş şeklinden nükleer reaktörde kullanılacak yakıt haline getirilinceye kadar birçok evreden geçer. Bunlar: 1. Cevher Arama, 2. Cevher Yatağının İşletilmesi, Cevher Çıkarma, 3. Sarı Pasta Üretimi, 4. Sarı Pasta Arıtma (ADU yapımı), 5. Kalsinasyon ve UO2’ye İndirgeme, 6. UO2’nin UF4’e Dönüştürülmesi, 7. UF4’den UF6 Yapımı. 8. Zenginleştirme 9. UO2’ye dönüştürme 10. Yakıt fabrikasyonu Uranyumun diğer madenler gibi kolayca alınıp satılamaması, nakliyesinin çok sıkı kurallara, ülkeler arasındaki bazı anlaşmalara ve de uluslararası denetime bağlı olması nedeniyle, nükleer santral kuran veya kurmayı planlayan ülkeler, kendi uranyum kaynaklarını bularak değerlendirmeyi amaçlamaktadırlar.

ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ URANYUM Az zenginleştirilmiş uranyum (konsantrasyon oranı %0.9 - % 2 arası) 1960'lı yıllarda üretime geçmiş santrallerde kullanılır. (Ağır su -döteryum- ile çalışan reaktörlerde) Orta zenginleştirilmiş uranyum (konsantrasyon oranı %2 - %20 arası) Normal su ile çalışan reaktörlerde, askeri ve sivil araştırma reaktörlerinde kullanılır Yüksek zenginleştirilmiş uranyum (konsantrasyon oranı %20 ve üzeri)  Nükleer silahlarda (%85 ve üzeri konsantrasyonda), uçak gemisi ve askeri denizaltılarda bulunan reaktörlerde kullanılır.

DÜNYADAKİ URANYUM ÜRETİMİ

Toryum Toryum, nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılma potansiyeli olan bir elementtir. Ancak toryum bölünebilen bir element olmadığından, fisyon yapamaz. Dolayısıyla zincir reaksiyonlarını devam ettiremez. Bu sebeple tek başına nükleer santrallerde kullanılması teknik açıdan mümkün değildir. Toryum doğada Uranyumdan 3 kat daha fazla bulunur. Toryum kaynakları açısından Hindistan, Türkiye, Avustralya, ABD, Venezüella ve Norveç önde gelen ülkelerdir. Günümüzde Toryum’un önemli bir pazarı bulunmamakta ve nadir toprak elementleri üretiminde yan ürün olarak elde edilmektedir. Toryum, Uranyum ve Plütonyuma göre daha hafif bir element olduğundan, yakıt çevrimi sonunda daha az transuranik elementler çıkmaktadır. Toryum’un enerji üretiminde kullanımı yeni bir kavram değildir. 1950’lerde ABD Oak Ridge Ulusal Laboratuarlarının sorumlusu Alvin Weinberg, ergimiş tuz yataklı reaktör tasarımı üzerinde çalışmıştır. Şimdiye kadar toryumun nükleer santrallerde yakıt olarak kullanımı zenginleştirilmiş Uranyum ve Plütonyum ile birlikte olmuştur.

Toryumun Teknik Avantajları Nükleer açıdan; Th-232, U-238’e göre 3 kat daha fazla termal nötron yutma olasılığına sahiptir. Dolayısıyla Th-232’den U-233’e dönüşme olasığı, U-238’den Pu-239’a dönüşme olasılığından daha yüksek ve verimlidir.U-233 fisyon yapabilen bir malzemedir. Bir nötron yutup bölününce, 2’den fazla nötron açığa çıkarmaktadır. Bu nötronlar termal spektrumda geniş bir yayılım gösterir.U-233’ün termal nötron yutma olasılığı U-235 ve Pu-239’a göre düşüktür. Ancak nötron yuttuktan sonra fisyon yapma olasılıkları eşittir. Kimyasal ve Fiziksel açıdan; ThO2 kimyasal ve termo-fiziksel özellikleri UO2 ye göre daha iyidir. ThO2 yakıtının sıcaklıkla genleşme katsayısı UO2’ye göre daha düşüktür. Dolayısıyla yakıt zarf etkileşimi daha az olmaktadır.Ayrıca ThO2 yakıtı kimyasal olarak kararlıdır. Dolayısıyla kullanılmış yakıtların uzun dönem geçici depolanması daha kolaydır.

Köprübaşı: %0,4-0,05 U3O8 ortalama tenörlü, 1. 351 tonu Kasar tipi, 1 Köprübaşı: %0,4-0,05 U3O8 ortalama tenörlü, 1.351 tonu Kasar tipi, 1.201 tonu Taşharman tipi, 300 tonu Ecinlitaş tipi olmak üzere toplam 2.852 ton görünür rezervi vardır Fakılı: %0,05 U3O8 ortalama tenörlü, 490 ton görünür rezervi vardır. Küçükçavdar: %0,04 U3O8 ortalama tenörlü, 208 ton görünür rezervi vardır Sorgun: %0,1 U3O8 ortalama tenörlü, 3.850 ton görünür rezervi vardır. Demirtepe: %0,08 U3O8 ortalama tenörlü, 1.729 ton görünür rezervi vardır.

Nükleer Enerjinin Avantajı Potansiyel rezervleri yüksektir. Bugünkü rezervlerin nükleer santralleri 150 yıl besleyebileceği hesaplanmıştır. Hammadde hacmine göre çok yüksek miktarda enerji sağlar. 1kg kömürden 3 kWh, 1 kg petrolden 4 kWh elektrik enerjisi üretilmekteyken 1 kg uranyumdan ise 50.000 kWh elektrik enerjisi üretilmektedir. Hammadde maliyet fiyatları çok düşüktür. Çünkü enerji üretiminde çok az miktarda hammadde kullanılmaktadır. Nükleer santraller diğer santrallere göre daha az arazi kullanır.

Nükleer enerjide yakıtın on yıl depolanma kolaylığı vardır Nükleer enerjide yakıtın on yıl depolanma kolaylığı vardır. Dolayısıyla dışı bağımlılığı azaltma imkanı bulunmaktadır. Nükleer silah üretmek için bir nükleer santrale ihtiyaç yoktur. Başka bir anlatımla Nükleer santraller nükleer silah yapımı için uygun tesisler değillerdir. Nükleer santraller çevreyi korur. 1000 MW gücündeki bir kömür ton kömür harcayarak 7 milyon ton CO2, 140 bin ton asit ihtiva eden gazlar (sülfür ve azot oksitler), 750 bin ton kül üretir. Bu değerlere bakarak 38 yıllık geçmişi olan nükleer santraller, bu 38 yılda 5500 milyon ton daha az kömür yakılmasına neden olmuşlardır. Böylece 13 000 milyon ton CO2 ve 250 milyon ton asit gazlar ve kanser yapıcı organik yanma ürünlerinin çevreye atılması önlenmiştir.

Nükleer Enerjinin Dezavantajı Radyoaktivite nedeniyle gerek üretimden önce, üretim aşamasında ve gerekse atıklar nedeniyle tehlike arz eder. Atıklar zehirliliğinin %99’unu 600 yıl sonra kaybetmektedir. Uranyum madeni hacimce hafif olmasına karşılık, çıkarım esnasında çok fazla arazi işlendiği için dev miktarlarda atık madde ortaya çıkar. Örnek olarak 1 ton uranyum elde edilmesinden sonra geriye 20 bin ton atık madde kalır. Santralleri belirli coğrafi özellik taşıyan yerlerde kurulmak zorundadırlar. Hammaddenin yer seçiminde önemi yoktur. Bu konuda asıl önemli olan pazar ve soğutma suyuna yakınlıktır. Bu nedenle deniz ve göl kıyıları, haliçler, büyük akarsu kıyıları uygun coğrafi mekanlardır. Pazar konusunda ise sanayi bölgelerine yakınlık önemlidir.

Nükleer santrallerde kaza riski yüksektir Nükleer santrallerde kaza riski yüksektir. Risk doğal afetlerle daha da artar. Bu nedenle deprem, heyelanlar, çığ düşmeleri gibi doğal afetler santrallerin yer seçiminde dikkate alınması gerekir. Ayrıca nükleer santraller büyük kentler ve yoğun nüfuslu bölgelerden uzak konumlara kurulmalıdırlar. Teknik arızalar nedeniyle radyoaktif kirleticiler çevreye ve havaya yayılmak suretiyle büyük zararlara yol açarlar. Nükleer güç insanlık için çok büyük tehlikedir. Atom, hidrojen ve nötron bombaları sırasıyla yakıcı etkileri artacak şekilde hep bu gücün eseridir.

DÜNYA’DA NÜKLEER ENERJİ Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın “Güç Reaktörü Bilgi Sistemi – Power Reactor Information System (PRIS)” verilerine göre 31 ülkede 441 nükleer reaktör işletme halindedir (15 Kasım 2015). Günümüzde dünya genelinde elektrik üretiminin %10,9’u (376,8 GWe) nükleer santrallerden sağlanmaktadır. ABD’de 99 nükleer reaktör işletmede bulunmaktadır. 2014 yılında elektrik üretiminin %19.4’ünü nükleer santrallerden karşılamıştır.

NÜKLEER KAZALAR

Sellafield İngiltere, 10 Ekim 1957 İngiliz nükleer programına plütonyum üreten Windscale Reaktör1'de yangın çıktı. Saatlerce yandı, radyoaktif maddeler havaya karıştı ve radyoaktif bulutlar İsviçre'ye kadar ulaştı. Bunun sonucunda yerel olarak radyoaktivite ile kirlenmiş binlerce litre süt imha edildi. Kazanın detayları, hala İngiliz devleti gizlilik kanunları çerçevesinde saklanmaktadır.

Kyshtym Rusya, 29 Eylül 1957 Bir soğutma aksaması nedeniyle sıvı atık tankında yangın meydana geldi. Patlama sonucu 2,5 metre kalınlığındaki beton parçalanarak yeraltındaki tank havaya uçtu. 70-80 ton yüksek radyoaktif içerikli madde açığa çıktı. Binlerce kilometrekarelik alan yüksek dozda kirlendi. Kaza 1970'lerin ortalarına kadar gizlendi. 30 kadar yerleşim biriminin adı haritadan silindi

Harrisburg Pennsylvania ABD, 28 Mart 1979 İnsan hataları ve teknik hataların birleştiği kazada çekirdekte meydana gelen kısmi erime Three Mile Adası Santralideki 2 numaralı reaktörde meydana geldi. Radyoaktif gazlar açığa çıktı ve yaklaşık 3500 çocuk ve hamile kadın tahliye edildi.

Çernobil Ukrayna, 26 Nisan 1986 Çernobil nükleer santralinde 4 numaralı reaktörde güvenlik testi sırasında operatörler çekirdek erimesine neden oldu. Patlama çok büyüktü, 1000 tonluk çatıyı uçurarak Avrupa'yı radyoaktif bulutlara maruz bıraktı. Ukrayna ve Belarus'ta çok geniş araziler radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Radyoaktivitenin uzun vadeli etkileri özellikle çocuklarda yeni görülmeye başladı. Patlamada 31 kişi yaşamını yitirmiş. Çoğu gönüllü olmak üzere 600 bin kişi acil müdahalede çalışmış. Çoğu 5 yaş altı yüzbinlerce kişi radyasyondan etkilenmiş. Yüzbinlerce kişi radyasyondan kirlenmiş topraklardaki evlerinden tahliye edilmiştir.   Ukrayna’da %20lere varan sakat doğumlar Çocukluk çağı Tiroid Ca sıklığı: Ukrayna’da 8 kat; Belarus’da 36 kat; Rusya Federasyonunda 44 kat artmış.

Kazanın Sebebi Çernobil 4. reaktörün felaketten sonraki durumu 1986’da Ukrayna’daki (O dönemde SSCB’nin bir parçasıydı) Kiev’in 140 km kuzeyinde bulunan Çernobil Nükleer Santrali’nde gerçekleşen kaza, her biri 1.000 Megawatt (MW) gücünde olan dört reaktörün hatalı tasarımının yanı sıra reaktörlerden birinde deney yapmak için güvenlik sisteminin devre dışı bırakılıp peşpeşe hatalar meydana gelmesi nedeniyle oldu. Deneyin yapılacağı 25 Nisan 1986 günü önce reaktörün gücü yarıya düşürüldü, ardından da acil soğutma sistemi ile deney sırasında reaktörün kapanmasını önlemek için tehlike anında çalışmaya başlayan güvenlik sistemi devre dışı bırakıldı. 26 Nisan günü saat 00:23’ü biraz geçe teknisyenler deneyin son hazırlıklarını tamamlamak üzere ek su pompalarını çalıştırdılar. Bunun sonucunda gücünün yüzde 7’siyle çalışmakta olan reaktörde buhar basıncı düştü ve buhar ayırma tamburlarındaki su düzeyi güvenlik sınırının altına indi. Normal olarak bu durumda reaktörün güvenlik sistemine ulaşması gereken sinyaller de teknisyenler tarafından engellendi. Su düzeyini yükseltmek için buhar sistemine koşulların oluştuğuna karar verildi. Büyük patlama ise saat 01:23 meydana geldi.

Deneyin amacı; reaktörün çalışması aniden durdurulduğunda buhar türbinlerinin daha ne kadar süreyle çalışmayı sürdüreceğini ve böylece ne kadar süre acil güvenlik sistemine güç sağlayabileceğini öğrenmekti. Geriye kalan öteki acil güvenlik sinyali bağlantılarını da kestikten sonra türbinlere giden buhar akışı durduruldu. Bunun sonucunda dolaşım pompaları ve reaktörün soğutma sistemi yavaşladı. Yakıt kanallarında ani bir ısı yükselmesi görüldü ve yapısal özellikleri nedeniyle reaktör tümüyle denetimden çıkmış oldu. Tehlikeyi fark eden teknisyenler, reaktörün durdurulmasını sağlamak amacıyla bütün denetim çubuklarını derhal sisteme sokmaya karar verdiler; ama aşırı derecede ısınmış bulunan reaktörlerde saat 01:26’te, yani deneye başlanmasından bir dakika sonra iki patlama oldu. Bu patlamanın ayrıntıları tam olarak bilinmemekle birlikte denetim dışı bir çekirdek tepkimesinin gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Çernobil Reaktör Kazasının Türkiye Üzerindeki Etkileri Çernobil reaktör kazasının Türkiye üzerindeki etkileri, Çernobil reaktör kazası nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti'nde kamu sağlığı, çevre ve ekonomi üzerinde gözlemlenen etkilerdir. Çernobil nükleer reaktöründeki patlama sonucunda çevre ülkelere yayılan radyoaktif parçacıkların büyüklüğü ve etkileri üzerine kazanın üzerinden geçen yıllarda ciddi bilimsel araştırmaların yapılmamış ve radyasyon seviyesini gösteren sayısal değerlerin açıklanmamış olması, patlamanın hemen sonrasında Türkiye üzerindeki etkilerle ilgili yeterli veriye ulaşmayı imkânsızlaştırmıştır. Ancak Çernobil kazasının Avrupa üzerindeki etkilerini gösteren harita ve çizelgeler, radyoaktif serpintinin çok geniş bir alanda yayıldığı ve Avrupa'daki pek çok ülkeyi doğrudan etkilediğini gösterdiği gibi; ülkedeki kanser vakalarının artışının nedeninin Çernobil kazası olduğuna ilişkin kuşkular hâlâ devam etmektedir.

Türk Tabipler Birliği'nin ilk baskısı Nisan 2006'da yapılan "Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye'de Kanser" başlıklı raporunda, Çernobil nükleer reaktör kazası ile Karadeniz bölgesindeki kanser vakaları arasındaki ilişkinin araştırılması sonuçları kamuoyuna sunulmuştur. Raporda Çernobil'deki patlama sonrasında oluşan radyoaktif bulutların 3 Mayıs 1986 Cumartesi günü Marmara'ya, 4-5 Mayıs günleri Batı Karadeniz'e, 6 Mayıs günü Çankırı üzerinden Sivas'a, 7-9 Mayıs tarihlerinde Trabzon-Hopa'ya ulaştığı, 10 gün sonra da tüm Türkiye'ye radyoaktif parçacıkların yayıldığı belirtilmekte ; çalışma sonucunda, Hopa’da kanser görülme sıklığı ile kanser nedeniyle ölümlerin, Türkiye’nin diğer coğrafi alanlarına göre daha fazla görülmesi olasılığının, araştırılmaya değer bir durum olduğunun ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Rapor, elde edilebilen veriler ışığında, bölgede Çernobil nükleer kazası ile gerek kanser olgu sayıları, gerekse kanserden ölümlerle ilgili kanıta dayalı nedensel bir bağlantı kurmanın olanaklı görünmekte olduğunu kabul ederek, bu konuda kesin sonuca varmak için daha ayrıntılı araştırmalar yapılması gerekliliğini vurgulamaktadır.

FUKUŞİMA NÜKLEER SANTRALİ KAZASI (11 MART 2011)

Fukuşima Nükleer Santrali kazaları 9 Fukuşima Nükleer Santrali kazaları 9.0 büyüklüğündeki 11 Mart günü olan 2011 Tōhoku depremi ve tsunamisi sonrasında meydana geldi. Kazada santraldeki 6 reaktörden 4ü hasar gördü. Üçünde çekirdek erimesi oldu ayrıca bir atık havuzunda yangın çıktı Kazadan sonra yaklaşık 400 bin kişi evinden oldu. 20 kmlik bir alan halka yasaklandI. 10 yıl içinde temizlik çalışmalarına 250 milyar dolar harcanması bekleniyor.

FUKUŞİMA’DAN SONRA Almanya hükümeti 7 santrali kapattı ve 2022 yılı sonuna kadar nükleer enerjiden tümüyle vazgeçilmesi konusunda karar alındı. Çin hükümeti nükleer santral planlarını askıya aldı.  İtalyada nükleer santral kurulması konusu referanduma taşındı ve halkın %95e yakını nükleere hayır dedi. İsviçre 3 yeni nükleer reaktör planını iptal etti ve 2034 yılına kadar nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı.  Nükleer imparatoru Fransanın Enerji Bakanı Eric Besson ilk kez nükleer enerjiyi tamamen devreden çıkartmayı gündeme getirdi.

TÜRKİYEDEKİ NÜKLEER ENERJİ ÇALIŞMALARI 1955 yılında 'Atom Enerjisinin Barışçıl Amaçlarla Kullanılması' amacıyla toplanan 1.Cenevre Konferansından sonra, Türkiye’de 1956 yılında Başbakanlığa bağlı bir “Atom Enerjisi Komisyonu” kuruldu. Türkiye 1957’de Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA)’nın üyesi oldu. Türkiye'de ilk nükleer çalışma ve araştırmalar ise 1962'de İstanbul'da Küçükçekmece gölü kıyısında kurulan 1 MW'lık TR-1 araştırma reaktörüyle başladı. (1980'ler de bu reaktörün gücü 5 MW'a çıkarıldı 

1962 yılında Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezince 1 MW gücünde TR-1 adında 'Havuz' tipi bir deney reaktörü işletmeye alındı ama elektrik üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nükleer santrallerle ilgili ilk etütler 1967-1970 yılları arasında yapıldı.  1970 yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kuruldu ve TEK’e bağlı olarak kurulan Nükleer Enerji Dairesi 1972 yılı başında çalışmaya başladı. 

1970'li yılların başlarında, nükleer santral sahası için fizibilite ve yer araştırmaları gerçekleştirildi. Bu çalışmalar kapsamında, nükleer santralın maliyet/fayda açısından kurulabileceği en uygun yerler olarak; Mersin- Akkuyu, Sinop-İnceburun, ve Kırklareli-İğneada sahaları belirlendi.  1970 yılında TEK bünyesinde kurulan Nükleer Santraller Dairesi ile santral kurmaya yönelik çalışmalar tekrar başlamıştır. Santrale yer seçimi çalışmaları 1976 yılında tamamlanmış, Akkuyu için lisans alınmıştır. 1977 yılı uluslararası ihaleye çıkış yılı olmuştur. 1978-80 yılları arası İsveç Firması (ASEA-ATOM&STALLAVAK Konsorsiyumu) ile yapılan sözleşme aşamasının son safhasında, gerek %5’ lik ön ödemenin karşılanamaması ve gerekse 1980 ihtilali nedeniyle istenilen sonu alınamamıştır.

1979 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi TRIGA MARK- II nükleer reaktörü işletmeye açtı. 1984 yılına gelindiğinde ise Uluslar Arası Nükleer Enerji Ajansı (NEA)’ya üye olan Türkiye'de 1986’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazasının yarattığı olumsuz ortam dolayısıyla nükleer santrallerle ilgili çalışmalar askıya alındı. 1988 yılında TEK Nükleer Santraller Dairesi Başkanlığı kapatıldı.  1990'ların sonuna doğru elektrik enerjisi üretmek üzere Nükleer güç santralı yapımı için çalışmalar hız kazandı. Ekim 1992’de TEK, dünyadaki belli başlı nükleer santral imalatçısı firmalara bir mektup yazarak, 2002 yılında devreye girecek şekilde, 1000 MW gücünde bir veya iki üniteli nükleer santralın Türkiye’de anahtar teslim veya Yap-İşlet-Devret olarak kurulması için teknik ve mali konularda bilgi istedi.  2002 yılı sonlarında, Başbakanlığa bağlı lisanslama otoritesi olarak görev yapmakta olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlandı.  Kasım 2004 tarihinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve TAEK, inşasına 2007 yılında başlanacak, toplam 5000 MWe'lik üç nükleer reaktör yapılacağını açıkladı.  2006 Nisan ayında, Türkiye'nin ilk nükleer santralı sahası olarak Sinop'un seçildiği açıklandı. 

Sinop Nükleer Enerji Santrali Sinop Nükleer Enerji Santrali ya da Sinop Nükleer Santrali (Sinop NS), Sinop ili İnceburun Yarımadası'nın deniz kenarında kurulması planlanan, Türkiye'nin Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'nden sonra projelendirilen ikinci nükleer santralidir.

Ticari ve kurumsal çerçeve 3 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye’ye yapılan resmi bir ziyaretle Japonya üst düzey heyeti Sinop NS projesi için Türk heyeti ile görüştü. Japonya ile imzalanan devletlerarası anlaşma sonucunda santralin yapımı ve daha sonra da 2017 yılında inşaasına başlanması kararlaştırıldı. Anlaşma uyarınca, santrali işletecek konsorsiyum Japonya, Fransa ve Türkiye'den oluşacak; Türkiye'den kamu adına Elektrik Üretim Anonim Şirketi  (EÜAŞ) %49, iki Japon şirketi toplam %30 ve Fransız ortak %21 hisse sahibi olacaklar. Nükleer santral kurulumuna ilişkin uluslararası anlaşmanın, 2015 genel seçimlerinden sadece iki ay önce ve yeterince tartışılmadan TBMM'ne getirilmesi eleştiri konusu olmuştur.

Kullanılacak Teknoloji Ve Kapasite Sinop NS'nde Japon MHI ve Fransız Areva ortak girişimi ile geliştirilen Atmea-I tipi basınçlı su reaktörü kullanılacak olup bu teknoloji Sinop yatırımı gerçekleşirse dünyada ilk defa Sinop’ta denenecektir. Santralin 1120 MW'lik 4 reaktör ünitesiyle toplam 4.480 MW kurulu güce sahip olması tasarlanmaktadır.

Maliyetler NS'in tahmini maliyeti Türkiye'deki resmi kaynaklara göre 20 milyar USD, Japon kaynaklarına göre ise 2 trilyon yen, yani yaklaşık 16.3 milyar USD olarak açıklanmıştır. Uluslararası anlaşmaya göre devlet, Sinop NS'den elde edilecek elektrik enerjisinin tamamını 20 yıl boyunca kilovat saati yakıt hariç 10.83 sent bedelle almayı garanti etmektedir. 1 sent de yakıt bedeli eklendiğinde fiyat 11.83 sent olmaktadır.Anlaşma tarihindeki kur üzerinden bu fiyat 30.7 kuruşla, TETAŞ'ın son yayımladığı 2013 Yılı Faaliyet Raporu'ndaki 17.27 kuruşluk ortalama elektrik alış bedelinden yüzde 78 daha fazladır. Bu enerjinin pahalı olup tüketiciye satılan elektriğin fiyatını arttıracağı ileri sürülmüştür.

Yer seçimi Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından yapılan açıklamada, nükleer santral kurulması planlanan potansiyel sahaların ekonomik, mühendislik, çevre ve sosyolojik olmak üzere 4 ana kategori içinde 43 ayrı kritere göre değerlendirildiği; farklı ağırlıklara sahip bu faktörlerden depremsellik, soğutma suyu ve fay hatlarının özellikle göz önünde bulundurulduğu; Sinop sahasının nükleer santral kurulmasına elverişli olup olmadığına dair ayrıntılı değerlendirmenin nükleer santral kurucusunun yer raporu ile başvurusundan sonra yapılacağı belirtilmiştir.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Mersin ilinin Gülnar ilçesinde bulunan Büyükeceli Kasabasının Akkuyu mevkiinde inşaa edilecek olan nükleer enerji santrali. İnşasının tamamlanması halinde Türkiye'nin ilk nükleer enerji santrali olacaktır. Akkuyu sahası imzalanan ikili devletlerarası anlaşma sonucunda Rus kamu şirketi Atomstroyexport(ROSATOM'a bağlı Atomenergoprom'un alt şirketi) bedelsiz olarak teslim edilmiştir.

Rus kamu şirketi buraya kendi bulacağı finansal kaynaklarla nükleer santral inşa edecek ve ürettiği elektriği 15 senelik alım garantisi ile Türk tarafına satacaktır. Santralın ne zaman devreye alınacağına ilişkin kesin tarihler bulunmamaktadır. 1200 MWe'lık dört üniteden oluşacak ve 4800 MWe'lık kurulu gücü ile tek başına Türkiye'nin elektrik üretiminin yaklaşık %6'sını karşılayabilecektir.

İnşaat Aşaması 14 Nisan 2015 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız  ile birlikte  Mersin Valisi Özdemir Çakacak, Rus Devleti Nükleer Şirketi ROSATOM Genel Müdürü Sergey Kiriyenko, Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdürü Fuad Akhundov'un katıldığı törenle tesiste bulunacak deniz yapıları ve limanın temeli atıldı. Temel atma sonrasında Kriyenkon temeli atılan deniz yapıları ve limanın ihalesini 394 milyon dolara Cengiz İnşaat’ın kazandığını açıkladı.

Nükleer Enerjinin Riskleri Gerçek şu ki nükleer enerji kabul edilemez derecede tehlikeli. Geçmişten günümüze defalarca kere endüstri temiz ve güvenilir nükleer enerji iddialarında bulundu ancak nükleer reaktörler hep aksini gösterdi.

Nükleer santrallerde, teknik eksiklikler ve insan hatalarından dolayı çevreye büyük ölçüde radyoaktif maddelerin yayılmasına yol açabilecek çok ciddi, felaket düzeyinde kazalar olabilir. Resmi “Alman Nükleer Enerji Santralleri Risk Araştırması –Aşama B’ye göre, 40 yıldır faaliyet gösteren bir Alman nükleer santralinde reaktör patlaması riski oranı %0,1. Avrupa Birliği ülkerinde, toplam 150’yi aşkın nükleer enerji santrali faaliyet gösteriyor ve dolayısıyla Avrupa’da bir reaktör patlama riski % 16’yı buluyor. Bu ihtimal, zarla ilk atışta 6 atma ihtimaline eşittir. Dünya genelinde 440 nükleer santral faaliyette, bu da 40 yıllık bir süre içinde reaktör patlaması riskinin % 40’a çıkması anlamına geliyor.

NÜKLEER SANTRALLERİN ÇEVREYE ZARARLARI Nükleer Santrallerden çıkacak radyoaktif atıkların çevreye ulaşımı; rüzgârın ve yağmurun yardımıyla atmosferde taşınması birde denizlere, göllere ve toprağa karışımı şeklinde olur. Doğa olaylarıyla bitki örtüsüne ve sulara karışan radyo aktif maddelerin insan vücuduna ulaşımı kolaylaşmış olur.

NÜKLEER SANTRALLERİN SAĞLIĞA ZARARLARI Nükleer reaktörlerin çalışması sırasında atık olarak ortaya çıkan Plütonyum üst düzeyde zehirli ve kanser yapıcıdır. Doğada bulunma ömrü 250 yıldır. Açığa çıkan bir diğer radyoaktif madde olan STRONSİYUM yağış yoluyla bitkilere oradan da hayvanların sütüne geçerek insanlara bulaşır. Kan kanserine ( lösemi) yol açar. 280 yıl ömrü vardır. SEZYUM ve İYOD’ da besin yoluyla insan vücuduna girer ve Tiroid bezi kanserine, çocuklarda büyüme aksaklıklarına ve genetik bozukluklara neden olur.

SONUÇ Sonuç olarak nükleer santraller kurulumu uzun süren ve yüksek maliyetli olan tesislerdir. Ömrünü tamamlayan tesislerin sökülmesi işlemi de uzun süreli ve oldukça risklidir. Ayrıca dünyada şu ana kadar radyoaktif atıkların güvenle saklanabilmesine yönelik bir formül bulunabilmiş değildir. Doğa olaylarının ( Deprem, tsunami vb.) çokça yaşandığı dünyamızda nükleer santraller sürekli kaza tehlikesi taşımaktadırlar.

MUHTEMEL KARBON SERA ETKİSİ CEZASI NE YAPILMALI ? MUHTEMEL KARBON SERA ETKİSİ CEZASI DOĞAL GAZ: 1-5 CENT/kWh KÖMÜR:1,5-7,5 CENT/kWh

SON OLARAK… Nükleer Enerji: İlk değil, son seçenek..

KAYNAKLAR https://nukleer.wordpress.com/9-nukleer-enerjinin- riskleri https://fr.slideshare.net/aguner/nkleer-enerji- 13245969 http://www.ntv.com.tr/ekonomi/nukleer-enerjinin- turkiyedeki-tarihcesi,LI7qG7zm-0q6yZLV0rHy7g http://www.greenpeace.org/turkey/tr/