K-4 Kelam ilminin doğuşu ve Mutezile kelamı Mezhepler tarihçileri ile araştırıcılar İslâmda dini akideler üzerinde aklî tefekkürün Mutezile ile başladığı kanaatındadırlar. Hicrî 1. asır sonu ile 2. asır başlarındaki ilk fikrî hareketlerden sonra Mutezile mezhebi bir fikir ekolü olarak doğmuştur. Mutezilenin doğuşu ve menşei hakkında çeşitli nazariyeler ileri sürülmüştür. Yaygın olan kanaate göre, Mutezile, Vâsıl b. Ata' (v. 131/748) nın, Hasan Basrî (v. 110/728) nin ders halkasından, ayrılması ile teşekkül etmiştir.
BÜYÜK GÜNAH MESELESİ ve VASIL b. ATA Birgün bir şahıs, Hasan Basrî'nin meclisine gelmiş, büyük günah işleyenlerin Haricilerce kâfir, Mürcie tarafından ise mümin sayıldığını söylemiş, kendisinin bu konudaki fikrini sormuştur. Hasan Basrî henüz kaanatini açıklamadan, öğrencilerinden Vâsıl b. Ata ileriye atılmış, böyle bir kişinin ne mutlak bir mümin, ne de mutlak bir kâfir olacağını, iman ile küfür, arasında olan ve fısk denilen bir mertebede (menzile beyne‘l-menzileteyn) bulunacağını, söylemiştir.
MU’TEZİLE’NİN TEŞEKKÜLÜ Daha sonra Hasan Basrî'nin meclisini terk ederek, arkadaşı Amr b. Ubeyd (v. 144/761) le birlikte fikirlerini yaymaya başlamıştır. Bunun üzerine Hasan Basrî “kad i'tezele annâ Vâsıl” -Vâsıl bizi terk etti- demiştir. Bu sebeple onun meclisini terk edenler anlamına, onlara mutezile denilmiştir.
Mutezile Kelamının Temel Özellikleri Mutezile mezhebi itikadı konularda, özellikle ilahiyat bahislerinde, naklin yanında akla daha çok yer verir. Akıl ile çelişir gördüğü nassı (müteşebihleri) aklın ışığında tevil ediyordu. Gayr-ı müslim fırkaların İslama yönelik itiraz ve şüphelerini reddediyor, İslâm dinini aklî yollarla müdafaaya çalışıyordu.
Yazdıkları çeşitli risalelerde de kelâmı bid'at olmakla suçladılar. Mutezile Kelamı İslâmı aklın ışığında, muhaliflere karşı müdafaa etmek için, mutezilenin geliştirmiş olduğu bu yeni metoda kelâm metodu adı verildi. O zamana kadar herşeyi nakil ile çözen ve nassa teslimiyetle bağlı olan selef alimleri, akılcı bir tavır sergileyen Mutezileyi ve kelâm metodunu tenkit ettiler ve onun karşısında yer aldılar. Yazdıkları çeşitli risalelerde de kelâmı bid'at olmakla suçladılar.
MU’TEZİLE VE KELAM İLMİ Kelâm ilmi Mu'tezilenin elinde ve hicretin ikinci asrının başında doğmuş oldu. İslâm âlimlerinin çoğunluğunu teşkil eden Selefiyye kelâm'a cephe almıştır. Dört mezheb imamları, Imam-ı A'zam'ın büyük tilmizleri ve sair ileri gelen ulemâdan kelâm aleyhinde birçok söz nakledilegelmiştir. Çoğunlukla bu sözler «ehl-i bid'at ve dalâlet» olan Mu'tezile kelâmına aittir. Mu'tezile kaderi ve sıfât-ı ilâhiyyenin bir kısmını inkâr ediyor, mürtekib-i kebîrenin menzile beyne'l-menzileteynde olduğunu kabul ediyordu. İlahiyata aklın rolünü ve hakemliğini sokmuştu. İman esaslarını aklî deliller ve izahlarla te‘kit ve tavzîha çalışıyordu. Aklî bir fırka olan Mu'tezilenin Eski Yunan felsefesi ve yabancı kültürlerle temas ettiği kabul edilmektedir.