YILDIZ SARAYI
Yıldız Sarayı Yıldız Sarayı, ilk kez Sultan III. Selim'in (1789-1807) annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış,[1] özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit (1876-1909) süresinde Osmanlı Devletinin ana sarayı olarak kullanılmış olan saray. Günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alır. Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir yapı halinde değil, Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür. Bu bölge Kanuni döneminden () başlayarak padişahlar için bir avlanma yeri olmuştur. Saray arazisi ile ne oranda örtüştüğü kesin olarak bilinmese de "Civan Kapucıbaşı Bahçesi", "Kazancıoğlu Bahçesi" adını taşıyan bahçe ve koruluklar büyük olasılıkla Yıldız Sarayı arazisini de içermekteydi. Bu bahçeler I. Ahmed döneminde (padişah bahçeleri arasına katıldı.
Bundan sonra bölgeye değişik zamanlarda, gereksinim oldukça birçok yapı eklenmiştir. Devrinin en özenle yapılmış yapıları arasında sayılabilecek olan bu yerler, burayı yapı bakımından bir yaşam alanı haline getirmiştir. II. Abdülhamit'in 1876'da iki devrime sahne olan Dolmabahçe Sarayı'nı duygusal nedenlerle terkederek daha korunaklı olan Yıldız'a çekildiği anlatılır. Bu dönemde Yıldız siyasi yönetimin ana odağı haline gelmiş, hükümet biriminin bulunduğu ve Tanzimat döneminde siyasi yaşamın asıl eksenini oluşturan Bab-ı Ali'yi gölgede bırakmıştır. 1882'de Mithat Paşa ve Mahmut Celaleddin Paşa'nın idamını buyruk eden saray mahkemesi Yıldız Sarayında gerçekleşmiş ve bu nedenle Yıldız Mahkemesi adını kazanmıştır. Bu tarihten sonra Yıldız Sarayı, II. Abdülhamit'in yönetimine istinaden bir korku ve dalavere merkezi olarak ünlenmiş, ve bir dönem "yıldız" sözcüğünün Osmanlı basınında kullanımı, siyasi çağrışımları olabileceği gerekçesiyle, II. Abdülhamit'in sansür idaresi tarafından engellenmiştir. Sultan Abdülhamit'in 1909 yılında 31 Mart Vakası'ndan sonra tahttan indirilmesi üzerine saray bir halk kalabalığı tarafından yağmalanmış ve kısmen yakılmıştır. Bu yağmalama eylemi sırasında, Abdülhamit'e bildiri vermiş veya polis ajanı olarak çalışmış olan kişilerin kendilerine ait belgeleri arayarak yoketmeye çalıştıkları anlatılır.
Mihr-î-Şah Valide Sultan 1745 yılında dünyaya geldi Mihr-î-Şah Valide Sultan 1745 yılında dünyaya geldi. Ceneviz asıllıydı ve doğduğu zamanki isminin Agnes olduğu sanılmaktadır. 1789 yılında oğlu III. Selim'nın tahta çıkması üzerine Valide Sultan oldu. 1795 yılında İstanbul'un Eyüp semtindeki Mihr-î-Şah Valide Sultan Okulu ve Külliyesi 'ni, 1796 yılında Bahçeköy'deki Arabacı Mandırası Deresi üzerindeki Valide Bendi 'ni, 1805 yılında Yeniköy'deki Mihr- î-Şah Valide Sultan Çeşmesi 'ni yaptırmıştır. Eyüp semtinde inşa ettirdiği imaret ise ikiyüz yıldan beri faaliyetlerini sürdürmektedir. Divân Edebiyatındaki Yeri [değiştir] Şair Münib, Mihr-î-Şah Sultan hakkında aşağıdaki dizeleri yazmıştır: Mihr-î-Şah Kadın o Hûrşid-ü Kamer kevkebe kim Pertev-i şânı kadar gamkede-i âlem-i şen Mehdi-i ulyâmi edüb refêti temdit-i sürûr Kimsenin tıfl-ı derd ile olmaz şiven Oğlunun saltanatı sırasında 1805 yılında öldü ve defnedildi. Mihr-î-Şah Valide Sultan ve oğlu Padişah III. Selim'in her ikisi de Mevlevi (Muhammed Celaleddin-i Rumi) Tarikâtı mensubuydular.
Boğaziçi’ne hakim tepeler ve vadileri kaplayan geniş alan üzerine serpiştirilmiş, yüksek duvarların çevrelediği avlular içerisinde köşkler, bahçeler kompleksidir. İstanbul’un bu ikinci büyük sarayı günümüze değişik hizmetlere ayrılmış, bölünmüş durumu ile gelmiştir. Hep saray kullanımında olan 500 bin metre karelik koruda 19 yy. başlarında yapılan ilk köşkü diğerleri takip etmiş ve Sultan II. Abdülhamit’in şüpheci şahsiyeti buraları daha emniyetli kabul edince, şimdiki halinde gelişmiştir. Sultan 33 yıllık saltanatında, şehir içinde şehir gibi olan bu korunaklı sarayı resmi dairesi ve haremi olarak kullanmıştı. Geçit ve kapılarla ayrılmış avlularda köşkler, havuzlar, seralar, kuşhaneler, atölyeler ve hizmetli binaları yer alırdı. İki ana girişi yanında birer küçük ve şirin camii bulunur. Zaman içerisinde Harp Akademileri için kullanılan binalar boşaltılmış, kuzey sınırındaki askeri tesisler halen aynı maksatla kullanılmakta, diğer bölümler ise Yıldız Teknik Üniversitesi, Belediye, Milli Saraylar idaresi, İslam Tarihi Sanatları ve Kültürleri Araştırması Organizasyonuna tahsislidirler. Saray bahçelerinin büyük bölümü eski köşkleri ve meşhur porselen fabrikası ile Yıldız Parkı adı altında halka açıktır. Sahildeki Çırağan Sarayına da buradan geçen bir köprü ile bağlantılıdır. Kompleksin en tanınan yapısı Şale Köşkü’ne de bu parktan ulaşılır. Bakımlı bahçeleri, Alpin av köşklerine benzeyen dış mimarisi, zengin mobilya, dekorasyon, halı ve büyük boyutlu seramik sobaları ile önemli bir müzedir burası. Beşiktaş’ın üst kesimlerinden Yıldız Sarayı ana girişine varılır. Giriş soldaki Muayede köşkü yeni bir müze olarak tamir ve tanzim edilmektedir. Yine sol tarafta Sultanın misafirlerini ağırladığı tek katlı Çit köşkü ve harem girişi, karşıda da görevli subayların ofisleri, Yaveran dairesi bulunur. Harem bölümündeki sera ve tiyatro türlerinin en çarpıcı örnekleridirler. Giriş sağ tarafında personel yemekhanesi iken sonradan silah koleksiyonları sergilenen bölüm, günümüzde sergi ve konserlere tahsis edilmiştir. Yıldız Sarayı Müzesi ve İstanbul Belediyesi Şehir Müzesi de buradadır. Eski marangozhane binasında 1994 yılında tesis edilen Saray müzesinde oyma ve dekorlu ahşap eserler, tahtlar, buradaki özel fabrikada imal edilmiş çeşitli porselen, sarayla ilgili dekoratif objeler sergilenmektedir. Yan taraftaki Şehir Müzesinde ise cam, porselen, gümüş eserler, İstanbul tabloları ve türünün ender örneklerinden bir 16 yy. kandili sergilenmektedir. Beşiktaş'la Ortaköy arasındaki yamaçlarda çeşitli dönemlerde yapılmış bir yapı kompleksi olan Yıldız Sarayı, Sultan II.Abdülhamit döneminde imparatorluğun yönetim merkezi olmuştur. 1922 yılından itibaren silahlı kuvvetlerin çeşitli kademeleri tarafından kullanılan Yıldız Sarayı, 1977 yılında Kültür ve
HAZIRLAYAN Öğrenci Adı SINIF:9/A