1 C. FELSEFİ METOD  4. Felsefeciler  İslâm Tarihinde Ernevilerin son dönemlerinde ulûm-i kadîme adı verilen felsefî bilimler arabçaya terceme edilmeye.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
İSLAM ENTELEKTÜEL GELENEĞİNİN YAPISI VE GÜNÜMÜZDEKİ ANLAMI Prof. Dr
Advertisements

AHLAK, MANEVİYAT ve MANEVİ HAYAT
Felsefenin Neliği Yrd. Doç. Dr. Cenk Akbıyık.
KONUMUZ : EPİSTEMOLOJİ
İLMİHAL Bir müslümanın dinini en güzel şekilde yaşaması için öğrenmesi.
Din ve İnanç Prof. Dr. Sönmez KUTLU
Rev.0.0 – 2000© Copyright Sistem Mühendisliği Uygulama Hizmetleri, ortak akıl “ ortak akıl ” Nedir?
MELEKLERE İMANIN, FERT VE TOPLUM HAYATINDAKİ ETKİLERİ
Farabi ve Türk-İslam Sentezi İslamiyetİmanFarabiFelsefeMantık A Deep Approach to Turkish Teaching and Learning Wisconsin Center for Education Research,
Lâ ilâhe illâllah beyanındadır. Birinci Bab Allah'tan başka hak bir ilâhın bulunmadığını kalben tasdik ve lisanen ikrar ettiğime, bütün gören ve görünen.
AYŞE BAYRAKTUTAN DİKAB 1. GRUP.
ARAPÇA TEFSİRLER Taberi Tefsiri
KAZA VE KADERE İMAN AHİRET GÜNÜNE İMAN RABİA DOĞAN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAK. DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİL. EĞİTİMİ ÖĞRT.
FELSEFEYE GİRİŞ II An Introduction to Philosophy
DİN FELSEFESİ ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ.
Felsefe Nedir?.
İBNİ SİNA . Doğum:Ağustos 980 Afşana Köyü, Buhara, Samanî Devleti(bugün Özbekistan) Ölüm :21 Haziran 1037 Hamedan, İran.
KAVRAM VE BİLGİ HARİTASI HAZIRLAMA 7. SINIF
NURETTİN TOPÇU Eğitim ve Kültür Değişmeleri.
MEZHEPLER.
Türklerin Bilime Katkıları
Yunus Emre:  Yunus Emre (d Sarayköy, Mihalıçcık, Eskişehir - ö. 1321), Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü mutasavvıf ve filozof, Anadolu'da yaşamış.
Aklın Dinî Sorumluluktaki Yeri ve Önemi
İTİKADÎ MEZHEPLER İslam dininin ilk dönemlerinde Müslümanlar arasında itikadi konularda herhangi bir şüphe ve farklı düşünce bulunmuyordu.
MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ VE ÇUKUROVA İLİM VAKFI SUNUMU HAZIRLAYAN MEHMET AVCI.
BUGÜNKÜ TÜRKÇE ADLARIYLA ESERLERİ
Kur'an'da Bilgi Edinme Yolları
IV.ÜNİTE HADİS ÇEŞİTLERİ.
Son Dönem -devam 10. Ders.
İnsan İradesi ve Kader İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özellikler, -akıl -irade AKIL, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırt.
Son Dönem -devam 11. Ders.
İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 11. SINIF
1 B. Deliller 1. İlim a. Kadîm İlim b. Hadis İlim 1) Zarurî İlim: 2) Nazarî ve İstidlali İlim: c. Yakîniyyât-Zanniyyât 2. Delil a. Akli-nakli Delil b.
HÜKÜMLER A. Dinî Hükümler B. Akli Hükümler 1. İtikadi hükümler
1 3. Müteahhîrin Kelam Dönemi Eserleri  a. Eş'ariyye Kelamına Ait Eserler:  1) Gazzâlî:  a) el-İktisâd fi‘l-i'tikâd, nşr. İ.A. Çubukçu-Hüseyin Atay.
1 K-3 AKAİD İLMİNİN GEÇİRDİĞİ MERHALELER A. Asrı Saadetteki Durumu Asr-ı Saadette itikadi konularda mutlak bir teslimiyet hakimdir. Peygamberimizin irşadının.
8.Sınıf /1.ünite KAZA ve KADER Hazırlayan:Serpil AKTAŞ.
1 K-6 Kelam-Felsefe Münasebetlerinin Başlaması Ehl-i sünnet ilm-i kelâmının zuhurundan sonra İslâm dünyasında akaid konularıyla alâkalanan başlıca 4 cereyan.
1 1. Selefiyye  selef, itikadı konularda âyet ve hadislerdeki ile (müteşabihler de dahil olmak üzere) yetinip, bunları aynen kabul eder, teşbih ve tecsime.
K-5 Ehl-i Sünnet Kelamcıları (Ehl-i sünnet kelâmının doğuşuna zemin hazırlayanlar) Mutezile ilm-i kelâmının kuruluşundan bir buçuk asır kadar sonra, selef.
İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 7. SINIF 4. ÜNİTE
1 3. Şerh Ve Derlemecilik Dönemî  Hicrî 8. asır ortalarından başlayıp, asrımızın başına kadar devam eden bu dönem kelâm ilminin taklid, duraklama ve gerileme.
3. İstidlal ve Çeşitleri İstidlal kavramı, Ta'lil Burhân-ı Limmî
K-4 Kelam ilminin doğuşu ve Mutezile kelamı
MANTIK DERSLERİ -1- Prof. Dr. Şadi Eren.
Peygamber Efendimizin En Büyük Mucizesi
Felsefe Ve Hikmet. Sorular: Görseldeki insan neler düşünüyor olabilir? CEVAP: Kendini düşünüyor olabilir. Bu soruya her ö ğ rencinin farklı cevabı olabilir.
Bugün neler öğreneceğiz?
Bugün neler öğreneceğiz?
İSLAM DÜNYASINDA DİN PSİKOLOJİSİ
MÜNAZARA.
İSLAM HUKUKU- 1 İSLAM HUKUKUNUN NİTELİĞİ
Kur'an-ı Kerim …... yılında, ..…………… ayında,
Türklerin Bilime Katkıları
Merhaba arkadaşlar her ilim dalının olduğu gibi tefsir ilminin de kendine özgü kavramları vardır. Tefsir, te’vil , tercüme ve meal bu ilmin temel kavramlarıdır.
İslam dininde, fıkıh yani İslam hukuku konusunda anlayış, metod ve uygulama açısından farklı düşüncelere sahip mezhepler bulunur.Bu mezheplerin başlıcaları.
EĞITIME FELSEFI YAKLAŞıMLAR IDEALIZM REALİZM NATÜRALİZM PRAGMATİZM VAROLUŞÇILIK (EGZİSTANSİYALİZM)
ÜTOPYALAR Ahmet Taşer 11-A Ütopya Ne Demektir ? Ütopya, aslında olmayan, tasarlanmış olan ideal toplum ve devlet şekli anlamı taşır. Ütopyalar,
1. FELSEFE, DİN VE DİN FELSEFESİ
K-9 1. Gazzâli ve Kelam İlmindeki Yeri
Müçtehit öncelikle dinin temel kaynakları olan Kur’an ve sünneti bilmelidir… Müçtehit Kur’an ve sünneti anlayabilecek derecede Arapçayı da bilmelidir.
G. Yeni İlmi Kelâm Dönemi
ABBASİLER-KÜLTÜR VE MEDENİYET II
Programdan Sorular.
Eugen Biser Vakfı ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin işbirliğinde yılları arasında düzenlenen sempozyumlar dizisi her iki dini de.
C. FELSEFİ METOD 4. Felsefeciler
Peygamber ve İlahi Kitap İnancı
TASAVVUF I VI. YARIYIL bahar DÖNEMİ
AHLAK KANITI -Bu kanıtın çeşitli türleri vardır.
 Farabi, yılları arasında yaşamış bir alimdir. Matematik, botanik, tıp, musiki, felsefe ve mantık alanında eserler yazmış olan bir alimdir. Asıl.
Sunum transkripti:

1 C. FELSEFİ METOD  4. Felsefeciler  İslâm Tarihinde Ernevilerin son dönemlerinde ulûm-i kadîme adı verilen felsefî bilimler arabçaya terceme edilmeye başlandı.  O devirde felsefe, ilahiyat (metafizik), tabiiyyât, riyâziyyât, mantık, siyaset ve ahlâk ilimlerini bünyesinde bulunduruyordu. Terceme hareketlerini takiben Kindi (öl. 252/866), Fârâbî (öl. 339/950), İbn Sînâ (öl. 428/1037), gibi İslâm filozoflarının tarih sahnesine çıktıklarını görüyoruz.

2 C. METODLAR  Daha sonra Gazzâlî, felsefecilerin ilahiyat ve tabiiyyat konusundaki fikirlerini tenkit ve tahlile tabi tutmuş, ondan bîr asır sonra gelen Endülüslü İbn Rüşd (öl 595/1198), Gazzâlî'nin tenkitlerine Tehâfü tü't-tehâfüt isimli eserinde cevap vermiştir, İbn Rüşd, felsefeyi müdafaa etmiş, felsefî kıyasın hak ve hakikatleri ortaya çıkarmak için en doğru yol olduğu tezini ısrarla savunmuştur. O bu konuya dair iki risale kaleme almıştır: Faslu'l-Makâl, el-Keşf an menâhici'l-edille.

3 C. METODLAR  Bu iki risale, Felsefetü ibnü Rüşd adıyla türkçeye terceme edilmiştir. (A.Ü. İlahiyat Ayasbeyoğlu tarafından “İbn Rüşdün Felsefesi” adıyla türkçeye terceme edilmiştir. (A.Ü. İlhiyat Fak. Yay., Ankara, 1955)  İslâm Felsefecilerine göre peygamberlerin tebliğ ettiği dini ve ilâhî hakikatlerde, islâm filozoflarının aynı konudaki görüşleri arasında bir ayrılık ve aykırılık yoktur. Aksine bir uygunluk vardır.

4 C. METODLAR  Mahiyet itibariyle bir've aynı olan ilâhî ve dinî gerçekleri, felsefeciler ehliyetli kişilere açık-seçik anlatmışlardır. Aynı hususlar din tarafından sembolik şekilde ifade edilmiştir. Felsefeyi de îslâmı da iyi bilen bir kimse nassla felsefe arasında tam bir, uygunluğun bulunduğunu görür. Çünkü hikmet (felsefî kıyas) şeriatın arkadaşı, adeta süt kardeşidir. Kur'an-ı Kerimde Allah Allah yoluna davetin üç şekli olduğu bildirilmiştir:  Hikmet, güzel öğüt ve cedel. Bunlardan hikmet felsefecilerin metodu, güzel öğüt selefin, cedel de kelâmcıların yoludur. Öyleyse Kur'an hem felsefecilerin, hem selefin, hem de kelâmcıların metodunu ihtiva etmektedir.

5 C. METODLAR  İbn Rüşd, zahiri üzere bırakılırsa bizi teşbihe ve hatta küfre götürecek olan nassların, burhan ehli ve delilden anlayan kişiler için tevil edilmesini zaruri görür. Halk için bu tip nassların tevili uygun değildir, hatta sakıncalıdır. Bir nass burhan seviyesine ulaşamamış kişilere tevil edildiği zaman; o kişinin idrak edebildiği zahiri mana onun nazarında iptal edilmiş ve hakikat olmaktan çıkarılmış olur. Ayrıca tevili kavrayamadığından, tevil neticesi hasıl olan mana da, ona göre sabit olmamış ve her iki durumda da hakikat iptal edilmiş olur. Görüldüğü gibi İbn Rüşd, tevil konusunda, nassın taşıdığı karakterle, muhatabın ilim, kültür ve zekâ seviyesini dikkate almaktadır.  Dini hakikatlerin ortaya çıkarılması konusunda islâm filozoflarının takip ettiği metod eksiktir. Zira din, Allahın vaz ettiği bir kanundur. Kaynağı vahiydir. Dini araştırmalarda hareket noktası daima nakildir. Halbuki felsefede akıldır. Felsefi cereyanlarda, o cereyanı kuran şahsın akılcılığı hakimdir. İslâm filozofları da büyük ölçüde eski Yunan akılcılığının tesirinde kalmış, Eflâtun ve Aristoyu üstad saymışlardır. Hatta Fârâbî, bu iki filozof arasında fikir ayrılıklarının bulunması gayet tabii iken, onların görüşlerini uzlaştırmaya çalışmış, bu konuda da bir kitap yazmıştır. (Kitâbu'1-cem’ beyne ra'yeyi'l-hakîmeyn Eflâtun ve Aristotâlîs, Mısır, 1325/1907).

6 C. METODLAR  Müşahede ettiğimiz alemde,- ancak olayları bilip, fakat künhüne vakıf olamazken, akim, ğayb aleminde, mebde' ve meâda dair meselelerde yeterli olması mümkün değildir. Aklın, bu konularda vereceği hükümler zan ve tahmine dayanır. Gerçi akıl, bir üstün kudrete boyun eğmeyi gerekli görürse de, bu üstün kudretin sıfatları, fiilleri, emir ve yasakları konusunda fikir söylemekten aciz kalır. İşte aklın yetişemediği bu konularda, nakil akla rehberlik yapar. Felsefî metodla, nakli hareket noktası kabul eden dinî metod arasındaki farkı şöyle özetleyebiliriz:  a. Dinî metod daha sağlamdır. Felsefî metod, sadece felsefî kıyas ve burhana istinad ederken, dini metod hem vahye, hem hisse, hem de akla dayanır.  b. Felsefî metod daha özel ve şahsî, dinî metod daha geneldir.  c. Felsefeciler kendi aralarında dahi fikir birliğine varamadıkları için, felsefî metodun sonu buhrandır. Dini metodta ise teslimiyetle tatmine ulaşılır.

7 C. METODLAR  İslâm düşüncesinde “dinî hakikatler ne ile anlaşılır?” sorusuna cevap vermeye çalışan, selef, kelâmcılar, sûfiyye ve felsefecilerin görüşlerini özetlemeye çalıştık. Bu metodlardan herhangi birini tercih kolay değildir. Çünkü toplumda hak ve hakikata ulaşmak isteyen kişilerin anlayışları birbirinden, farklıdır. Toplumda her metodun hitap edeceği kişi bulunacaktır. İslâm, tevhid dinî olduğuna göre, metodu anlayışla karşılamak, istifade edilecek  yönlerinden yararlanmak gerekir. Her halde en ideal olanı da sûfi Ebû Bekir Varrâk (öl. 370/980) in dediği seviyeye ulaşabilmektir:  “İlim konusunda kelâmla yetinip te fıkhı ve tasavvufu bir yana atan zındık olur. Tasavvufla iktifa ederek, kelâmı ve fıkhı bir yana bırakanlar bid'atçı olurlar. Fıkıhla yetinerek tasavvufu ve kelâmı bir yana bırakanlar fâsık olur.”