Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Yönetim Kavramı ve Yönetim Süreci-3

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Yönetim Kavramı ve Yönetim Süreci-3"— Sunum transkripti:

1

2 Yönetim Kavramı ve Yönetim Süreci-3

3 Planlama Amaçların ve bu amaçların elde edilmesi için gerekli olan faaliyetlerin belirlenmesi sürecine plânlama adı verilir. Plânlama süreci, işletmenin piyasada kuruluş nedenini belirten bir görev (misyon) cümlesiyle başlar. İstenen sonuçları elde etmeğe yarayan amaçlar ise görevin saptanmasından sonra belirlenecek ikinci adımı oluşturur. Üçüncü aşamada bu amaçları başaracak yöntemler olan plânlar geliştirilir. Plânlar, bize istenen sonuçların nasıl elde edileceğini söyler. Örgütsel amaçların nasıl başarılacağını belirleyen ve tüm örgütü etkileyen plânlamaya stratejik plânlama denilir.

4 Plânlara geçirilen amaçlarımızın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini belirlememize yardımcı olan araçlar, standartlardır. Bunlar, karşılaştırma olanağı sağlayan kurallar ya da ölçütlerdir. Politikalar, karar vermeye yön veren genel rehberler olarak tanımlanabilir. Usul ve kurallar ise, plânların başarılmasına yardımcı olur. Çevresel değişikliklerin beklenmeyen durumlarına uyabilme süreci ise, tepkisel plânlama olarak tanımlanır ve plânlama sürecinin herhangi bir aşamasında söz konusu olabilir.

5

6 Amaçlar: Çıktılar açıkça belirtilmeli
Gözlemlenebilir ve ölçülebilir olmalı Zaman aralıkları belirlenmeli Zorlayıcı ama ulaşılabilir olmalı Yazılı olmalı İhtiyacı olan tüm örgüt üyeleriyle paylaşılmalı

7 Plan Türleri Kullanım Sıklığı Tek kullanım Sürekli Derinlik Stratejik
Operasyon Zaman Uzun süreli Kısa süreli Belirginlik Yön gösterici Belirgin

8 Plânlama; yönetimin amaçlar, hedefler ve bunlara ulaşacak eylem programlarını yaratma görevidir. Etkili bir plânlamayı etkileyen diğer faktörler şunlardır: Bilgi İletişim Esneklik Uygulama

9 Örgüt Hiyerarşisinde Planlama
Üst Kademe Stratejik Planlama Operasyonel Orta Kademe Alt Kademe

10 Planlama Süreci Misyon Işığında Örgütsel Amaç ve Hedeflerin Belirlenmesi Mevcut Durumun Değerlendirilmesi Örgütsel Amaç ve Hedeflere Ulaştıracak Seçeneklerinin Belirlenmesi Verilerin ve Kaynakların Toplanması Değerlendirilmesi Seçeneklerin Değerlendirilmesi ve Plan Seçimi Yapma

11 Plânlamada zaman etmeni, plânlamanın ne kadar süreyi kapsayacağı konusudur. Bu süre uzun dönemli olabileceği gibi, kısa bir dönemi de içerebilir. Planlamada zaman, sektöre ve durumsal koşullara göre farklı değerlendirilir.

12 Etkili Planlamayı Engelleyen veya Zorlaştıran Etmenler
Zamanın Genişliği Yönetsel Sorunlar Mali Yük İnsan Etmeninin Doğurduğu Sorunlar

13 Planlamanın Yararları
Plânlamanın en başta gelen yararı, yöneticilere zaman kazandırmasıdır. Plânlama, yöneticilerin ve diğer çalışanların dikkatini amaç(lar) üzerinde yoğunlaştırmalarına yardımcı olur. Plânsız çalışma sonucu ortaya çıkan stres ve karmaşa ortadan kalkar. Örgütlere esneklik kazandırır; diğer bir ifadeyle değişimlere uyum sağlamayı kolaylaştırır. Örgütün farklı birimlerinde harcanan çabaların eşgüdümlemesini kolaylaştırır.

14 Yöneticilere uzun vadeli düşünme alışkanlığı kazandırır.
Örgütlerde yürütülen faaliyetlerin, amaçlara uygun olarak yerine getirilip getirilmediğini denetlemeye yardımcı olur, denetim standartlarını ortaya koyar. Örgütün iç çevresindeki güçlü yönlerin ve dış çevresindeki fırsatların görülmesini ve bunlardan yararlanma yollarının belirlenmesini sağlar. Örgütün karşılaşabileceği sorunların öngörülmesini ve bunlardan kaçınılmasına olanak sağlar. Tekrarları ve getireceği zaman kayıplarını ortadan kaldırır.

15 Örgüt ve Yönetim Kuramları
Dünya, sanayi devriminin ardından 19 yy.dan itibaren önce örgütsel devrimi (organizational revolution) ardından da yönetsel devrimi (managerial revolution) yaşar. 20 yy.ın eşiğine gelindiğinde örgüt ve yönetim kuramları geliştirilmeye başlanır. Dolayısıyla, örgüt ve yönetim alanının bir bilim dalı haline gelmesi ve bu bilim dalındaki gelişmeler, en azından başlangıçta, gerçek hayatta yaşanan değişimleri ve bunun ortaya çıkardığı ihtiyaçları takiben gerçekleşir. Bilim, anlamaya ve açıklamaya çalışır. Örgüt ve yönetim bilimi de konusunu meydana getiren örgütleri ve yönetimi anlamaya ve açıklamaya çalışmaktadır. Örgütler ve yönetim hakkında geliştirilen bilgi yığını ve önerilen açıklama ve anlamlandırma sistematikleri kuramlar2 halinde sunulmuşlardır. Bu kuramların bir kısmı ve ortaya atıldıkları dönemler şunlardır: Klasik Örgüt Kuramı (1911) Neo-klasik Örgüt Kuramı (1930 lar) Sistem Yaklaşımı (1960lar) Durumsallık Kuramı ( ler) İşlem Maliyetleri Kuramı (1970ler) Vekalet Yaklaşımı (1970 ler) Kaynak Bağımlılığı Kuramı (1970 ler) Kurumsal Kuram (1970 ler) Nüfus Ekolojisi (1970 ler) ………….

16 Örgüt ve yönetim dünyasının çeşitliliği onları anlamak ve açıklamak için geliştirilmiş yöntem, yaklaşım kavram ve bilgi çeşitliliğinde de kendisini göstermiştir. Kuramlarda ortaya çıkan artış hem kuramları hem de yönetim dünyasındaki gelişmeleri dönemlere ayırma, sınıflandırma gayretlerini de beraberinde getirmiştir. Bu bazen, Türkçe literatürde kavram kargaşası yaşanmasına sebep olabilmiştir. Örgüt ve yönetim alanının bir bilim dalı haline gelmesi 19.yy sonu 20.yy başıdır. Sembolik olarak F.W.Taylor’ın “Bilimsel Yönetimin İlkeleri” adlı eserinin basılması (1911) ile başlamış kabul edilir. Kitabın baş kısmında belirtildiği üzere, yönetime dair tecrübelerimiz ve hatta tecrübi bilgilerimiz aslında Taylor’dan çok geriye gider; insanlık tarihi kadar eskidir. Bu sebeple, Taylor (bilimsel yönetim) öncesi ve sonrası olmak üzere bu iki döneme ait bilgi birikimlerini birbirinden ayırt etmek amacıyla bir isimlendirme önerilmiştir: Nasihatnameler ve tecrübi bilgi birikimi Geleneksel Yönetim Düşüncesi dönemi olarak; yönetimin bilim dalı haline gelmesi (Taylor) sonrası geliştirilen bilgileri kastetmek ve dönemi anlatmak için Modern (Çağdaş) Yönetim Düşüncesi isimlendirmesi kullanılır.

17 Geleneksel yönetim düşüncesi, insanlığın örgütler ve yönetim konusundaki bilimsel olmayan bilgilerini Modern Yönetim Düşüncesi ise Klasik örgüt kuramı ile birlikte başlayan ve günümüze kadar devam eden süreçte geliştirilmiş “bilimsel” örgüt ve yönetim bilgileri dönemi olan örgüt ve yönetim kuramları dönemini ayırt etmek için kullanılmaktadır. Modern yönetim düşüncesi, klasik, neo-klasik, sistem, durumsallık ve sonrası geliştirilen kuramlardan, yaklaşım ve tekniklerden meydana gelmektedir. Modern yönetim düşüncesini meydana getiren kuram, kavram ve tekniklerde ortaya çıkan çeşitlenme onların da kendi içlerinde sınıflandırılması girişimlerini beraberinde getirmiştir.

18 Sistem yaklaşımı, örgüt kuramları içerisinde, ileride ayrıntılı değinileceği üzere, bir düşünsel ve kavramsal kırılma çok önemli bir gelişme olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple, sistem yaklaşımı, durumsallık kuramı ve sonrası, özellikle 1970lerde geliştirilmiş kuramlar, modern örgüt ve yönetim kuramları ya da çağdaş örgüt ve yönetim kuramları olarak adlandırılmıştır. Sistem yaklaşımı öncesi geliştirilmiş olan klasik ve neo- klasik örgüt kuramları ise doğal olarak modern öncesi kuramlar, geleneksel kuramlar olarak karşımıza çıkar. Bu tasnif ve dönemselleştirme çabalarının fayda sağlayıp sağlamadığı meçhuldür; görüldüğü gibi kavram kargaşasına yol açmaya temayüllü bir durum ortaya çıkmıştır. Daha “öz Türkçe” kelime kullanan bazı yazarlar (bakınız örneğin K. Fişek, “Yönetim”) klasik kelimesinin yerine geleneksel kelimesini kullanarak klasik örgüt kuramı yerine geleneksel örgüt kuramı demeyi tercih etmişlerdir. Bu isimlendirmelerde geleneksel kelimesi en az üç ayrı yerde kullanılmaktadır: Geleneksel yönetim düşüncesi, yönetimin bilim dalı haline gelmeden önceki bilgi birikimini adlandırmak için; geleneksel örgüt kuramı klasik örgüt kuramının yerine; geleneksel örgüt kuramları ise klasik ve neo-klasik örgüt kuramlarını kapsayacak şekilde modern kuramlar öncesi dönemi anlatmak için kullanılır.

19 1880 yılında New York halk kütüphanesinde yönetim kitabı bulunmazken bugün pek çok dilde sayısı kimse tarafından bilinemeyen kitaplar ve dergi benzeri milyonlarca “örgütler ve yönetim” dünyası hakkında yapılmış yayın bulmak mümkündür. Örgüt ve yönetim çalışmalarına katkıda bulunan bilimsel çalışmaları kaba bir sınıflandırmayla dört ana gruba ayırmak mümkündür: Kuramsal (kavramsal) çalışmalar, ampirik çalışmalar, uygulama çalışmaları ve yönetim eğitimi çalışmaları. Kuramsal çalışmalar doğrudan kuram geliştirmek amacıyla hazırlanan, kavramlar, tanımlar, bakış açıları, metaforlar, önermeler, varsayımlar, değişkenler ve değişkenler arası ilişkiler öneren çalışmalardır. Ampirik çalışmalar çeşitli değişkenler arası ilişkileri nicel ya da nitel veri kullanarak sınayan çalışmalardır. Yönetim, uygulamalı bir bilim dalı olduğu için pratik hayattan öğrenmek ve bu kanalla bilgi üretmek; akademik çalışmalardan da pratikte uygulanabilir teknik ve araçlar çıkartmak üzerine odaklanan çalışmalar uygulama çalışmaları olarak karşımıza çıkarlar. Nihayet yönetici yetiştirmek ve çalışan eğitimi hakkında yapılan uzmanlaşmış yayınlar vardır. Bunlar yönetim ve örgüt bilgisinin öğretiminin nasıl en etkili biçimde gerçekleşeceği üzerinde odaklanır.

20 Analiz Düzeyleri Örgütlerin sayısı, türü, faaliyet alanları, özellikleri, çevresi, etkiledikleri ve etkilendikleri faktörler; örgütlere yüklenen değerler, anlamlar ve hatta günahlar (Scott, 1992); onlardan beklenenler ve onlarda gözlemlenebilen davranışlar çok çeşitli olduğundan alanın gelişimi ile birlikte kuramsal ölçek ampirik olarak odaklanılan noktalar ve kullanılan yöntemler giderek genişleme eğilimi göstermiştir (Pfeffer, 1997). Sosyal hayatın çeşitliliği onu her yönüyle ele alan tek bir kuram geliştirmeyi olanaksızlaştırmaktadır. Bu durum, örgütler içinde geçerlidir. Bu nedenle, diğer bilim dalarlında olduğu üzere, örgüt ve yönetim kuramlarının her biri belirli konuları, olguları ve yöntemleri ön plana çıkarma tercihi yapmaktadır. Her bir kuram her bir bakış açısı bir tercih olduğu için aynı zamanda bir vazgeçiş anlamına da gelmektedir. Kuram geliştirilirken yapılan konu, olgu ve yöntem tercihi,   başka konu, olgu ve yöntemlerden vazgeçmek anlamını taşımaktadır. Morgan’ın (1995) ifadesiyle, metaforlar, bir görme ve açıklama biçimi olduğu kadar bir görememe biçimi de ister istemez olmaktadırlar.   

21 Çeşitli yaklaşım ve kuramlar, konu, olgu ve yöntem tercihi yaptıklarında inceleme konuları olan örgüt hayatının genellikle bütünü yerine bir parçasına odaklanmaktadırlar. Yani, inceledikleri konuya farklı analiz düzeylerinde yaklaşmaktadırlar. Analiz düzeyi bir fotoğraf makinesi lensinin zoomlama özelliğine benzetilebilir: Neyin üzerine odaklanmak istiyorsunuz? Analiz düzeyleri sosyal bilimlerde çeşitli şekillerde sınıflandırılmış ve sayılarının yediye kadar çıktığı olmuştur. Örgüt ve yönetim alanında sık kullanılan dört analiz düzeyine rastlıyoruz: Mikro düzey analizde çalışan birey ya da davranışı, algısı, tutumu üzerine öncelikle odaklanılır. Örneğin, kolay öğrenen örgüt mensubu, lider davranışı, güdülenme düzeyi yüksek çalışan anlaşılmak ve açıklanmak istenir.

22 Meso düzey analizde örgütte yer alan takımlar, ekipler, birimler ve bunlar benzeri grupların davranışları, işleyişleri ve dinamikleri öncelikle incelenir. Bir mağazanın diğerine göre niçin sürekli daha düşük satış rakamları olmaktadır? Grup içi kararlar nasıl alınmaktadır? Enformel normlar nelerdir? Çatışmalar nasıl çözümlenmektedir? gibi soru ve bakış açıları vardır. Bu ilk iki analiz düzeyinde psikoloji, sosyal psikoloji gibi davranış bilimlerinin kavram, kuram ve yöntemlerinden yararlanıldığını ve son yıllarda örgüt çalışmalarına önemli katkılar yaptıklarını görüyoruz. Makro (örgüt) düzeyde ise analizin odağında bütün olarak örgüt ve onun davranışı yer alır. Mesela bir üniversitenin performansı, yapısı ya da işleyişi diğeri ile karşılaştırılır; teşkilatlanmaları, işleyişleri, liderlik süreçleri, beşeri sermayesi incelenir. Popülasyon düzeyinde yapılan analizde ise birbirlerine benzeyen özellikler taşıyan örgütler birer örgüt popülasyonu ya da topluluğu olarak tanımlanırlar ve tek tek örgütler yerine örgüt popülasyonunun yapısına, değişimine, işleyişine ya da örgüt popülasyonları arası ilişkilere odaklanılır.  Mesela küçük imalat işletmeleri popülasyonunun finansman kuruluşları popülasyonu karar ve eylemlerinden nasıl etkilendiği incelenir. Pratikte ise bu analiz düzeyleri tek başlarına saf hallerinden çok karma bir biçimde örgüt kuramları ve yaklaşımları tarafından kullanılıyor olarak karşımıza çıkabilirler.

23 Temel Sorular Karmaşık örgütler dünyası pek çok sosyal bilim dalının katkı yaptığı disiplinlerarası bir çalışma alanıdır. Bu durum örgütler ve yönetim alanının ne kadar bağımsız bir çalışma alanı olduğu sorusunun zaman zaman tartışılmasına (Pfeffer, 1997:4) sebep olduğu gibi ilgisini kamu yönetimi ve örgütlerini çalışmaya veren kamu yönetimi alanında da aynı konu “alanın kimlik sorunu” olarak tartışıla gelmektedir (tartışmanın özeti için bakınız Acar ve Öztaş, 2005). Disiplinlerarası kavram, yöntem, yaklaşım kullanarak gelişen örgüt ve yönetim alanı çok aktörlü ve çok faktörlü karmaşık örgütler dünyasını anlamak ve açıklamak için özellikle şu soruları sorma eğilimi göstermektedir (Pfeffer, 1997:4): Sosyal örgütün, mensuplarının tutumları ve davranışları üzerindeki etkisi nedir? Bireylerin özelliklerinin ve hareketlerinin örgüte etkisi nedir- özellikle etkililiği sağlama konusundaki etki ve liderliğin etkisi? Örgütlerin performansı, başarısı ve hayatta kalabilmeleri nasıl açıklanır? İş çevresi, kaynak çevresi ile siyasi ve kültürel çevrenin örgütler üzerinde; örgütünde bu çevre(ler) üzerindeki etkisi nedir? Her bir başlıkla ilgili epistemolojik (gerçek nedir) ve metodolojik (hangi yolla gerçeğe ulaşılabilir) meseleler.

24 Örgüt Paradigmaları Ann L. Cunliffe’in belirttiği üzere, her ne kadar gerçek örgütler çalışılarak geliştirilmiş olsa da “örgüt kuramlarının her biri örgütlerin gerçekte nasıl işlediğini açıklamak yerine onları açıklamak için birer lens sağlamaktadırlar, başka bir ifadeyle, örgütler hakkında düşünmenin bir yolunu göstermektedirler. Başka bir deyişle, kuramlar, araştırmacıların gördüklerini analiz etmekte kullandıkları yoldur” (2008:6). Kuramlar, bazen aynı olgular hakkında farklı ve hatta bazen çelişen açıklamalar yapan perspektifler sunarlar. Bu durum belki de çözülmesi gereken bir sorun olarak tanımlanmak yerine örgüt ve yönetim alanının zenginliği; örgütü ve işleyişini anlamanın onları daha iyi tasarlayabilmenin yolu olarak görülmelidir. Peki, perspektifler arası farklılığın nedeni nedir? Cunliffe bu soruya G. Burrell ve G. Morgan’ın 1979 yılında yazdıkları “Sociological Paradigms and Organizational Analysis” adlı alanda etkili olmuş kitaptaki açıklamayla cevap verir: paradigma! Paradigma, dünyayı görme ve açıklayıp, anlamlandırma biçimidir. Kitaba göre örgüt kuramları farklı ve hatta çelişebilen açıklamalar getirebilmektedirler çünkü kuramcıların, bilimin ve dolayısıyla gerçeğin doğası (gerçek gerçekten var mıdır yoksa sosyal olarak inşa edilen midir? Bireyler özgür iradeleriyle mi seçim yapmaktadırlar yoksa çevreleri tarafından mı tercihleri belirlenir?) ve toplumun doğası (toplum birliktelik, uzlaşma ve uyumlu bir bütünlük müdür yoksa çatışma ve değişim üzerine mi kuruludur ve işler?) hakkındaki kabulleri –yani paradigmaları-farklılık göstermektedir.

25 Örgüt Metaforları Makine olarak örgüt: Rasyonel, etkinlik sağlayan, hiyerarşik, bürokratik, mekanik yapılardır. Klasik kuramcıların tasarımıdır. Canlı organizma olarak örgüt: Çevresinden etkilenen, oradaki değişikliklere uyum sağlamaya çalışan, çevresel adaptasyon ya da ayıklanma süreçlerine tabi; doğan gelişen ve ölen açık sistemlerdir. Sistem kuramı, durumsallık kuramı, nüfus ekolojisi belli başlıcalarıdır. Beyin olarak örgüt: Enformasyon ve bilgi paylaşan, kendi kendine örgütlenebilen, öğrenen örgütler; sibernetik yapılardır. Sibernetik, karmaşıklık bilimleri, öğrenen örgütler. Kültür olarak örgütler: Kültürel çevre içerisinde varolan örgütlerin kendileri de kültür –paylaşılan vizyon, değerler, ritüeller, öyküler - üreticisidirler. Kültür aracılığıyla gerçeklik sosyal olarak yeniden inşa edilir. Kurumsal kuram, örgüt kültürü, K. Weick’çı anlamlandırma.

26 Siyasi sistem olarak örgütler: Farklı menfaatlerin, farklı ajandaların varlığı sebebiyle örgütler birer çıkar, çatışma ve iktidar sistemleridir. Örgütlerde siyasal faaliyet, hükümet etme şekli olarak örgütler, çoğulcu örgütler işlenen başlıklar arasındadır. Kaynak bağımlılığı, örgütsel iktidar ve siyaset çalışmaları. Ruhsal hapishane olarak örgütler: Örgütler bilinçsiz, ataerkil, erkek egemen, baskıcı ve stres kaynağı; yıkıcı ve yapıcı olabilecek güçleri barındıran yapılardır. Karmaşık ve dönüşebilen yapılar olarak örgütler: Doğrusal olmayan etkilere maruz, kendi kendine örgütlenen, kaotik davranış sergileyen, karmaşık örgütler. Karmaşıklık bilimleri. Egemenlik aracı olarak örgütler: Şirket menfaatlerine boyun eğmek durumunda bırakılan insanların yabancılaştırıldığı, baskı altına alındığı ve sömürüldüğü yapılardır. Marksist ve eleştirel okullar.       

27 Disiplinlerarası Etkileşim
Örgüt ve yönetim alanına disiplinlerarası ilgi vardır ve katkı yapılmaktadır. İşletme, kamu yönetimi, sosyoloji, endüstri mühendisliği, siyaset bilimi, psikoloji ve sosyal psikoloji, antropoloji, iktisat ve siyaset bilimi örgütleri ve yönetimi çeşitli açılardan çalışan bilim dalarlı arasındadır. Örgüt ve yönetim alanı klasik örgüt kuramcıların çalışmaları ile bağımsız sosyal bilim dalı haline gelmiş ve meşruiyetini ilan etmiştir. Hemen 1930lardan, neo-klasik kuramın bulgularından itibaren, ileride anlatılacağı gibi örgüt ve yönetim çalışmaları özellikle davranış bilimlerinden yararlanır olmuş, sosyoloji, psikoloji ve sosyal psikoloji gibi disiplinlerin kavram ve açıklamaları kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmaların ardından personel yönetimi, örgütlerde davranış ve ardından da insan kaynakları yönetimi alanları doğmuştur..

28 Başlangıçta örgütlerdeki personel yönetimi faaliyetleri üzerine odaklanan bu alanlar zamanla ilgisini personel yönetiminden insan kaynağının yönetimine; çalışan insanın birey, grup ve örgüt içerisindeki davranışını anlama ve açıklama üzerine kaydırmıştır. Motivasyon, algı, davranış, grup dinamikleri, liderlik, çatışma yönetimi, öğrenen örgütler, yenilikçilik, örgüt kültürü gibi konu ve başlıklar insan kaynakları yönetimi ve bilhassa örgütlerde davranış alanının çalışma konu ve başlıklarından belli başlıcalarıdır. 1960lardan itibaren sistem yaklaşımıyla biyolojiden; kaynak bağımlılığıyla siyaset biliminden; kurumsal kuramla sosyolojiden; vekâlet ve işlem maliyetleri ile iktisattan; nüfus ekolojisi ile biyolojiden kavram ve açıklamalar getirilerek örgütler ve yönetim anlaşılmaya ve açıklanmaya çalışılmıştır. Siyaset bilimi, iktisat, sosyoloji alanlarının katkısı örgüt çalışmalarını içine kapalı olmaktan çıkartıp örgütün toplumla etkileştiği eksene oturtan açıklamalar yapmasına ve anayol dışı –örneğin eleştirel-bakış açısı kazanmasına yardımcı olmuştur. Böylece örgüt ve yönetim çalışmaları alanı çok paradigmalı, çok disiplinli, çok bakış açılı bir çalışma alanı haline gelmiştir. İlerleyen bölümlerde bu kuramların anlatımı sırasında bu etkileşime daha fazla değinilecektir

29 Bilim ve Moda Örgüt ve yönetim yazınında kuramlar yanında bolca yönetim modalarına ya da metaforlarına rastlanmaktadır. Akademik yazında ve özellikle de popüler yazında bazı kavramlar -- adlarında kuram, yaklaşım, analiz gibi kelimeler geçse de; ünlü yönetim guruları tarafından süslü bir şekilde servis edilse de-- gündeme parlak bir şekilde girip, aradan daha bir kaç yıl geçmeden pek kimsenin hatırlamadığı kavramlar olarak tedavülden kalkmaktadır. Bunlara yönetim modaları denmektedir. Tüm moda olan diğer şeyler gibi yönetim modalarının kalıcı bir etkisi, bilimsel bilgi birikimimize önemli bir katkısı olmamaktadır.  Zamanın testi, yönetim modalarını ayıklamanın en etkili yoludur. Örgüt ve yönetim çalışmalarının bilimsel bilgi üretimini sınırlayan bir ikinci sıkıntısı da yazında bol miktarda benzetim (metafor) kullanılıyor olmasıdır. Bir örgütü bir makineye, sisteme ya da organizmaya benzetmek; yani, makine, sistem ve organizma metaforlarını kullanmak, insanoğlu kavramlarla düşündüğü ve iletişim kurduğu için, bir noktaya kadar gerekli ve kullanışlıdır. Ancak, bilimsel bilginin üretilmesi açısından duruma baktığımızda, şayet bu metaforlar operasyonel hale getiril(e)miyorsa, bunlardan hareketle hipotezler ve ilişkiler ortaya atılamıyorsa, bulgular ve iddialar nicel ve/veya nitel metotlar kullanılarak yanlışlanamıyorlarsa bu tür kavram kullanımları yalnızca birer metafor olmaktan ileri gidememekte ve örgütleri anlayıp açıklamamıza kalıcı katkıda bulunamamaktadır. Operasyonel hale getirilebilen kavramları, modelleri, hipotezleri ve yanlışlanabilme özelliğine sahip bulgu ve iddiaları olan, dolayısıyla da başta örgüt hayatı olmak üzere sosyal hayatı anlamamıza ve açıklamamıza yarayacak –bunların tümüne birden analitik özelliklere sahip diyebiliriz -  kavram ve kuram demetleri bilimsel bilgi üretimini yapmanın en kestirme ve sağlam yoludur.

30 Moda kavramları ve bir dereceye kadar da metafor olmanın ötesine geçemeyen kavramları ayıklamak için örgüt ve yönetim yazınında popüler hale gelmiş yeni kavramların analitik olma niteliklerinin olup olmadığı sorgulanmalı; yeni kavramların bilimsel araştırma uygulamasına aktarılması gerekmektedir. Bu sonuncusu, yani kavramların bilgi üretimi pratiğine aktarılması, özellikle ülkemiz açısından üzerinde önemle durulması gereken bir konuyu teşkil etmektedir.  Çünkü, ülkemiz yönetim ve kamu yönetimi yazınına baktığımızda analitik özellikleri de olabilen pek çok kavramın “iyi, kullanışlı, uygun, bizi de açıklar ve anlatır” denilerek ithal edildiğini; ancak, bunların çoğunluğunun genel olarak Türk örgüt ve yönetim çalışmalarına özel olarak da Türk kamu yönetimine özgü, dolayısıyla da dünya literatürüne özgün katkı yapabilecek bilimsel bilgi üretiminde kullanıl(a)madığını görüyoruz.   Bu kitapta zamanın testini başarıyla geçmiş örgüt kuramlarına yer verilmiştir. Yönetim modalarından ya da moda olduğundan şüphelenilen bazı “güncel” kavram ve anlayışlardan bilinçli olarak uzak durulmuştur. Metaforlara ise moda olanlarla aynı muameleyi yapmak haksızlıktır. Sadece metafor olarak kalmış olsalar da örgüt ve yönetim düşüncesinin gelişimine önemli katkılar yapmış bilgi dağarcıkları vardır. İleride bunlara değinilecektir. İlk sırada klasik örgüt kuramına yer verilecektir. Klasik örgüt kuramcılarından üç tanesinin diğer klasiklere nazaran alandaki etkisi ve çalışmalarının bilinirliği yüksek olduğundan takip eden üç bölümde sırasıyla F.W. Taylor, H.J. Fayol ve M. Weber’in alana yaptıkları katkılar klasikler başlığı altında ele alınacaktır.

31


"Yönetim Kavramı ve Yönetim Süreci-3" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları