Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

4+4+4’ün EKONOMİ POLİTİĞİ Hakan Mıhcı Hacettepe Üniversitesi İktisat (İngilizce) Bölümü Öğretim Üyesi SDD Bursa Şubesi «4+4+4 Sistemine Genel Bakış» Paneli.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "4+4+4’ün EKONOMİ POLİTİĞİ Hakan Mıhcı Hacettepe Üniversitesi İktisat (İngilizce) Bölümü Öğretim Üyesi SDD Bursa Şubesi «4+4+4 Sistemine Genel Bakış» Paneli."— Sunum transkripti:

1 4+4+4’ün EKONOMİ POLİTİĞİ Hakan Mıhcı Hacettepe Üniversitesi İktisat (İngilizce) Bölümü Öğretim Üyesi SDD Bursa Şubesi «4+4+4 Sistemine Genel Bakış» Paneli 26 Eylül 2012 BURSA

2 SUNUŞ PLANI 1. 4+4+4’e Nasıl Gelindi: 8 Yıllık Kesintisiz Eğitimin Bilançosu 2. 4+4+4’ün Temel Sorun Alanları 3. 4+4+4’ün Emek Piyasaları Üzerine Olası Etkileri 4. Değerlendirme ve Sonuç

3 8 Yıllık Kesintisiz Eğitim Ne Zaman Başlamıştı? 18 Ağustos 1997 tarih ve 4306 sayılı yasa ile 1997/98 eğitim yılından itibaren sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçilmiştir. Üzerinden 15 yıl bile geçmeden temel eğitime yeni bir sistem getiriliyor.

4 8 Yıllık Eğitim Sorunsuz Muydu? Bütün eğitim sistemleri gibi belirli iktisadi, siyasi ve ideolojik temeller üzerine inşa edilmişti. Özellikle uygulamanın ilk yıllarında fiziki donanım ve alt yapı yetersizlikleri sistemin sağlıklı işleyişini ciddi ölçüde engellemiş, pek çok yerel birimde ve coğrafi bölgede bu tür yetersizlikler geçici önlemlerle aşılmaya çalışılmıştır. Sorunların ve yetersizliklerin zaman içinde tedrici olarak azaldığı gözlenmiştir.

5 8 Yıllık Eğitim Döneminde Okullaşma Oranları 1997/98 eğitim yılında % 84.74 olan ilköğretimde net okullaşma oranı 2010/11 eğitim yılında % 98.41’e, orta öğretimdeki net okullaşma oranı ise % 37.87’den % 66.07’ye yükselmiştir (MEB verileri). Artışın kökeninde ne var? Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azalması.

6 Kızların Temel Eğitime Erişimi 1997’de ilköğretime devam eden kızların oranı % 78.97 (erkeklerin oranı % 90.25’dir), 2011 yılında % 98.22’ye sıçrayarak erkeklerin oranını (% 98.59) yakalamıştır. Benzer eğilim ortaöğretimde de gözlenmektedir. 1997’de ortaöğretime devam eden kızların oranı % 34.16’dan (erkeklerin oranı aynı yıl % 41.39’dur), 2010/11 yılında yaklaşık % 64’e (erkeklerin oranı aynı yıl yaklaşık % 68’dir) ulaşmıştır.

7 8 Yıllık Eğitim Döneminde Cinsiyet Oranları Brüt okullaşma oranları üzerinden hesaplanan “cinsiyet oranlarında” 1997-2011 yılları arasındaki değişime bakıldığında da Türkiye’deki ilköğretimde erkeklere göre kızların okullaşma oranının % 85’den % 100’e, ortaöğretimde ise, % 75’den % 88’e yükseldiği görülmüştür. Ancak özellikle ortaöğretimde bölgesel ve il düzeyinde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin günümüzde de devam ettiği anlaşılmaktadır. 2010/11 eğitim yılında Kütahya, Çankırı, Erzurum, Erzincan, Bingöl, Bitlis, Muş, Hakkâri, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Siirt gibi illerde hem ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının çok düşük düzeylerde seyretmiş hem de kızların erkeklere göre okullaşma oranlarının Türkiye ortalamasının ciddi ölçüde altında kaldığı görülmüştür.

8 Ara Değerlendirme 8 yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimin birinci ve ikinci düzeyde okullaşma oranlarının artmasına, kızların temel eğitime erişimine, eğitim hakkında önceki dönemlerde gözlenen toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin tedrici olarak azaltılmasına ciddi katkıları olduğu anlaşılmaktadır.

9 Ortalama Okulda Kalma Süresi 1995 yılında 4.8 yıl, 2000 yılında 5.5 yıl, 2011 yılında 6.5 yıl (UNDP verileri). Ortalama okulda kalma süresi son yıllarda artış göstermiş olmakla birlikte, Türkiye’nin kişi başı reel gelir düzeyine benzer ülkelerin ulaştığı ortalama değerlere henüz erişemediğinin de altı çizilmelidir. Örneğin, kişi başı reel gelir düzeyi Türkiye’nin oldukça altında olan Azerbaycan’ın 2011 yılındaki ortalama okulda kalma süresi 8.6 yıl, yine kişi başı gelir düzeyi Türkiye’den düşük olan Bulgaristan’ın aynı yıl ortalama okulda kalma süresi 10.6, Ukrayna’nın ise 11.3 yıldır.

10 Temel Eğitimin Niteliksel Yönü: PISA Sınav Sonuçları PISA Nedir? “Programme for International Student Assessment”- “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” OECD 2000 yılından başlayarak her üç yılda bir farklı ülkelerden 15 yaşındaki 500 bin öğrenciye açık uçlu ve çoktan seçmeli sorulardan oluşan yaklaşık iki saat süren uluslararası bir sınav uygulamaktadır. Sınavda öğrencilerin okuma, matematik ve fen bilimleri alanındaki yetenekleri değerlendirilmektedir. Ancak değerlendirme kaba malumat üzerinden değil, elde edilen malumatın ne şekilde bilgiye dönüştürülebildiği, bu bilgilerin gündelik yaşamdaki uygulamalara ne ölçüde yansıtılabildiği, dolayısıyla öğrencinin problem çözme yeteneğinin düzeyiyle yakından ilintilidir.

11 Türkiye’nin PISA Karnesi

12 Türkiye’nin PISA Performansı Türkiye yaklaşık 5000 öğrencisiyle 2003, 2006 ve 2009 yıllarında yapılan sınavlara katılmıştır. Bu sınavlarda öğrencilerin farklı alanlarda (okuma, matematik ve fen bilimleri) gösterdikleri performans genelde bir önceki sınavdan daha yüksek düzeyde gerçekleşmiştir. Buna rağmen, 2009 yılında yapılan en son sınavdan elde edilen sonuçlara göre Türkiye’nin toplam puanı 34 OECD ülkesinin ortalamasının oldukça altında kalmış ve sadece Meksika ile Şili’yi geride bırakabilmiştir (OECD verileri).

13 8 Yıllık Eğitim Mesleki Eğitimi Zayıflattı Mı? 1997/98 eğitim yılında mesleki ve teknik ortaöğretimde öğrenim görenlerin sayısı 950 bin iken, 2010/11 eğitim yılında % 100’ün üzerinde bir artış göstererek iki milyonu aşmıştır (Eğitim-Sen 2012). Mesleki ve teknik ortaöğretimdeki okul ve öğretmen sayıları da kayda değer artışlar göstermiştir. 2003/04 eğitim yılında 4190 olan okul sayısı 2010/11 yılında 5179’a, öğretmen sayısı da 68 binden yaklaşık 105 bine yükselmiştir (MEB 2011). Bu istatistiksel bilgiler mesleki ve teknik eğitimin zorunlu ve kesintisiz eğitimin başlatıldığı 1997 yılından günümüze hızla önemini yitirdiği savına anlamlı bir destek sunmamaktadır.

14 Kesintili ve Kademeli Eğitimin Temel Sorun Alanları ODTÜ Eğitim Fakültesi’nin 12 Mart 2012 tarihinde yasa teklifiyle ilgili görüşünde temel eğitimin ilk kademesinin dört yılla sınırlandırılmasının «bilimsel bir temelinin olmadığı, bu tür bir kademelendirmenin çocukların gelişimiyle ilgili bilimsel ilkelere de aykırı olduğu belirtilmektedir.» Yapılan bilimsel çalışmalara göre, ilköğretim süresini kısaltmanın ve öğrencileri sekizinci sınıftan önce başka bir eğitim kademesine yönlendirmenin akademik başarılarını olumsuz yönde etkilediğine dair ciddi bulgulara rastlanmaktadır.

15

16 Mesleğe Erken Yönelme Sorunu En düşük okula başlama 66 aya kadar geri çekildiğinden öğrenciler ilk dört yılın sonunda, yani 10 yaşını doldurmadan mesleğe yönelme gibi pedagojik anlamda oldukça sıkıntılı bir seçimle karşı karşıya kalacaklardır. A. Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin Yasa görüşünden: «Erken mesleki yönlendirme çocukların temel eğitim ile hedeflenen “bütünsel gelişimi”ni engelleyicidir. Çocukların yetenek, ilgi, özellik ve değerlerini tanıyarak yaşam hedefleri ve beklentilerinin belirgin ve tutarlı hale gelmesi ancak ergenlik döneminin sonunda gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle erken tercih sakıncalıdır.»

17

18 Mesleğe Erken Yönelme Sorunu-I B. Ü. Eğitim Fakültesi’nin Yasa görüşünden: «(…)On yaşındaki bir çocuğun ilgi, yeti, bilgi ve becerileri, kalıcı bir hale gelmemiştir. Bilimsel veriler, bu alanlardaki değişmezliğin ergenlik dönemi sonunda bile oluşmadığını açıkça göstermiştir. On yaşındaki çocukları ömür boyu çalışacakları alanlara yöneltmek, bilimsel açıdan olası değildir. Bilimsel veriler ilgi, bilgi, yeti ve becerilerin 15 yaşlarında bile kararlılık göstermediğini ve kaygan bir zeminde olduğunu saptamıştır.»

19 İmam Hatip Okullarının Yeniden Canlandırılması Batılı, çağdaş ve laik çevrelerin tepkisini çeken temel noktalardan birisi bu alanda yoğunlaşmaktadır. 4+4+4 eğitim sisteminin ülke gündemine gelmesinin hemen öncesinde Başbakan’ın “dindar nesiller yetiştirmek istiyoruz” söylemiyle tartışmaların zeminini hazırladığı anlaşılmaktadır. Birinci kademe eğitim süresi kısa tutularak eğitimin dinsel temelde yeniden yapılandırılması ve öğrencilerin diğer meslek ve teknik okulların yanı sıra imam hatip okullarına yönlendirilmeleri beklenmektedir.

20

21 İmam Hatip Okullarının Durumu 96-97 eğitim yılında 594 olan, yaklaşık 320 bin öğrencisi bulunan imam hatip ortaokulları kapatıldı. 97-98 eğitim öğretim yılından kapalı olan imam hatip okullarının ortaokul bölümleri 2012’de yeniden açılıyor. 2011-2012'de 537 imam hatip lisesine, yaklaşık 270 bin öğrenci öğretim görüyordu. 2012/13 eğitim yılındaki mevcut durum: 700 bağımsız, 405 ortaokul, 694 lise olmak üzere toplam yaklaşık 1.800 imam hatip okulu bulunuyor. Ortaokul 1. sınıflara 107 bin, Lise 1. sınıflara ise 125 bin yeni kayıt yapılmış.

22

23 Kesintili mi Zorunlu mu? Yasayla birlikte öğrencilerin dört yıllık ilk kademeden sonra okuldan alınmalarının ve eğitimlerini “açık öğretim” sistemi üzerinden okul dışında sürdürmelerinin de olasılık dâhilinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu olasılık okulun çocukların psikolojik, sosyal ve toplumsal gelişimindeki kritik öneme sahip işlevini yerine getirememesine yol açabilecektir. Dahası, zorunlu eğitim fiilen dört yıla indirilerek ve okullaşma oranlarında önceki dönemde elde edilen kazanımların da yitirilme tehlikesi gündeme gelmektedir.

24 Kız Çocukları Ne Olacak? Okul dışı eğitime yönelme, ülkenin kültürel yapısı göz önüne alındığında, daha fazla kız çocuklarını etkileme potansiyeline sahip gözükmektedir. Kızların erken yaşta evlenmeleri ve çocuk doğurmaları sorunu önümüzdeki dönemlerde tekrar ülkenin gündemine gelebilecektir. Bilimsel bir araştırmanın sonuçlarına göre, sekiz yıllık zorunlu eğitim kanununun uygulamaya geçmesinden sonra kadınların 16 yaşından önce evlenme olasılığı % 44, 17 yaşında doğum yapma olasılığı da % 36 oranında azalmıştır (Kırdar, Dayıoğlu ve Koç 2011).

25 2011 yılında, henüz 4+4+4 Yasası Çıkmamışken…

26

27 Bu eğilimin yeni eğitim sistemiyle birlikte tersine dönme olasılığı yüksek gözükmektedir. Benzer şekilde, ortaöğretimde kısmen iyileşme yoluna giren toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılma süreci de tersine dönebilecektir. Ek olarak, ortalama okulda kalma sürelerindeki sınırlı artışlar da yerini durgunluğa veya azalmalara bırakabilecektir.

28 4+4+4’ün Emek Piyasaları Üzerine Olası Etkileri M. Dayıoğlu (2005)’nun yaptığı bir çalışmaya göre sekiz yıllık zorunlu eğitim sisteminin çocuk emeği kullanımının azaltılması üzerine olumlu etkilerinin olmuştur. Ayrıca ILO ve TUİK tarafından 2006 yılında gerçekleştirilen “Çocuk İşgücü Anketi” sonuçlarına göre, 1994 yılında 6-17 yaş grubunun % 15.2’si çalışır durumdayken, 1999’da bu oran % 10.3’e, 2006’da ise % 5.9’a gerilemiş gözükmektedir. Benzer şekilde, 6-14 yaş grubundaki çalışan çocukların çağ nüfusuna oranı da 1999 yılında % 5.1’den 2006 yılında % 2.6’ya gerilemiştir (ILO, 2007)

29

30 Çıraklık ve Staj Uygulamaları 4+4+4 sistemiyle birlikte birinci kademe sonrasında özellikle erkek çocukların çıraklık veya staj uygulamaları çerçevesinde doğrudan ve erken çağda emek piyasası içine çekilme tehlikeleri bulunmaktadır. Eğitim sisteminde gündeme gelen son değişikliklerle eşanlı olarak çıraklık yaşının 11’e indirilmesi hesaba katıldığında, çocukların okul ortamlarının dışına çıkarılarak ucuz ve niteliksiz işgücü kaynağı haline dönüşmelerine zemin hazırlandığı anlaşılmaktadır. Bu durum bir önceki dönemdeki eğilimlerin tersine çevrilerek bir yandan ülkedeki çocuk emeğinin yaygınlaşmasına hizmet ederken, diğer yandan da eğitimin niceliksel gelişimine de olumsuz etkilerde bulunabilecektir.

31

32 TÜSİAD’ın 4+4+4 ile Sorunu Nedir? Çağdaşlık ve Laiklik? Uluslararası piyasalara yönelik olarak üretim yapan büyük firmaların niteliksiz işgücünden çok nitelikli işgücüne gereksinim duydukları açıktır. TÜSİAD’ın 23 Şubat 2012 tarihinde yaptığı açıklamada 4+4+4 yasa teklifi eleştirilirken temel eğitimde önceliğin «nitelikli bir eğitim» olduğuna vurgu yapılmaktadır.

33

34 MÜSİAD 4+4+4’e Ne Diyor? 12. Ekonomi Basını Başarı Ödülleri töreninde (13 Mart 2012) MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın yeni eğitim sistemi üzerine yaptığı şu değerlendirmeler ilgi çekici gözükmektedir: «(…) Bunu değiştirmek üzere ortaya atılan 4+4+4 12 yıllık zorunlu eğitimle ilgili anlamsız fırtınaların kopartıldığını görüyoruz. Bu fırtınalar 8 yıllık kesintisiz eğitim konuşulduğu zaman neden kopmadı? Bizler iş adamları olarak 8 yıllık kesintisiz eğitimden dolayı öğrencilerin meslek liselerini tercih etmemeleri nedeniyle ortaya çıkan tabloda en muzdarip kesimlerden biriyiz. Aynı şekilde düz liseye gitmek zorunda kalıp da iş bulamadıkları için mesleksiz olarak ortada kalan gençlerimizin durumu da ortada. Biz bunları bir araya getiremiyoruz. Bir yandan bu kardeşlerimiz iş bulamazken, öte yandan biz iş adamları olarak da ara ve teknik eleman bulamamak gibi bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz.»

35

36 «(…)Peki, bu tartışma bu kız çocuklarımız başörtülü oldukları halde o gün okula gitmek istediklerinde gidemedikleri durumda niye çıkarılmadı? Veya bir şekilde bu kızlarımız okullarını yurt dışında hallederek gelip burada çalışmak istediklerinde iş bulamadıklarında niye ses çıkarılmadı? Demek ki burada olay kız çocuklarının okula gidip gitmemesi değil. Kusura bakmayın biz yutmayız. Kimse de yutmaz. Sonuçta bizim ülkemizin hedefleri var. Hepimiz bu hedeflere kitlenmek durumundayız. Bu hedefe ulaşmak üzere yapılması gereken her işi birer birer yapmak durumundayız. Ülkemizin kaynaklarını potansiyelini görüp ona göre çözümler getirmek durumundayız.»

37 Yine Sınıfsal Bir Perspektif Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON)’nun 4. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada (30 Mart 2012) Başkan Rızanur Meral şöyle diyor: «4+4+4 sisteminden büyük memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyorum(...) 28 Şubat zihniyeti zorunlu eğitimi 8 yıl kesintisiz şekilde kurgulayıp meslek liselerinin üniversitelere girmesini engelleyerek Türk sanayinin onlarca yılına ağır darbe vurmuştu.»

38

39 Sınıfsal Perspektif Devam Ediyor Aynı toplantıda konuşan Başbakan Erdoğan da kesintisiz eğitimin faturasını en fazla “işadamlarının” ödediğini, bu sistemin “ülkenin ekonomisine çok ağır bedeller yüklediğini” vurgulamayı ihmal etmiyor.

40 Değerlendirme Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim sisteminin ilk sonuçları incelendiğinde eksiklikleri ve yetersizliklerine rağmen bu sistemin ülkenin temel eğitim göstergelerine kısmi ölçüde de olsa olumlu katkılar sunduğu anlaşılmaktadır. Buna rağmen 4+4+4 eğitim sistemiyle farklı bir arayış içine girilmiş olmasının sembolik, siyasi ve ideolojik gerekçelerden kaynaklandığı öne sürülebilir. Temel eğitim sisteminin dinsel temeller üzerine oturtulması girişimleri yeni değildir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısının başlarına kadar geri gitmektedir. Üstelik Türkiye toplumunun bu tür girişimleri zamanla artarak içselleştirme eğilimi içine girdiği de gözlenmektedir.

41 Değerlendirme (Devam) Öte yandan, yasayla ilgili yürütülen tartışmalarda ve yapılan değerlendirmelerde yasanın dayandığı sınıfsal temellere de vurgu yapmak zorunlu gözükmektedir. Dinsel/Tutucu-laik/çağdaş karşıtlıkları çerçevesinde yürütülen tartışmalarda sınıfsal analiz temeli gözden kaçırılabilmektedir. Oysaki yasanın diğer amaçlarının yanı sıra, emek piyasasını düzenlemekte aracı bir rol üstlendiği anlaşılmaktadır.

42 Sonuç Sonuç olarak, 4+4+4 eğitim sistemiyle oluşturulmak istenen toplumsal yapının daha iyi anlaşılabilmesi ve bu yapının değiştirilmesi doğrultusunda yürütülecek mücadele yöntemleri üzerinde fikir yürütülürken sistemin öngördüğü sınıfsal ilişkiler ve bu ilişkiler bağlamında gündeme gelecek olan yeni sömürü mekanizmalarının da temel mücadele alanları olarak belirginleştirilmesi zorunlu gözükmektedir.

43 Hükümetin “4+4+4” düzenlemesi Eğitim-Sen’in öncülüğünde Ankara Sıhhiye Meydanı’nda düzenlenen mitingde (15 Eylül 2012) on binlerce kişinin katılımı ile protesto edildi.


"4+4+4’ün EKONOMİ POLİTİĞİ Hakan Mıhcı Hacettepe Üniversitesi İktisat (İngilizce) Bölümü Öğretim Üyesi SDD Bursa Şubesi «4+4+4 Sistemine Genel Bakış» Paneli." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları