Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Yeni Gerçekçilik Akımı

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Yeni Gerçekçilik Akımı"— Sunum transkripti:

1 Yeni Gerçekçilik Akımı

2 İçindekiler: Yeni Gerçekçilik Akımından önce İtalya.
Yeni Gerçekçilik Akımının doğuşu. Yeni Gerçekçilik Akımının özellikleri. Yeni Gerçekçilik Akımının temsilcileri. Verilen eserler. Kaynakça.

3 Akımın Doğuşu Yeni Gerçekçilik sıfırdan doğmuyor. Geçmişten, özellikle 30’ların sinemasından birçok şey alıyor. Mussolini Cinecitta adında 22 stüdyolu bir kompleks yaptırıyor ve Cinecitta İtalyan Hollywood’u haline geliyor. 1930’ların ortasında hükümet yönetmenleri eğitmek için Centro Sperimentale di Cinematograpia(Deneysel Sinema Araştırmalar Merkezi) yı kuruyor. Roberto Rossellini, Michelangelo Antonioni ve Dino De Laurentis’in de bulunduğu önemli yönetmenler yetişti.(4) Yeni Gerçekçilik Akımı ortaya çıkmadan evvel ulusal bir İtalyan sineması nasıl yaratırız, bu tartışılıyor. Özellikle dergilerde daha filmler çekilmeye başlanmadan önce bu tartışmalar yapılıyor. Bu tartışmaları yapan kişiler daha sonra sinemacı oluyorlar. (1)

4 Sinemada ulusal, İtalya’ya özgü bir model yaratmak için yola çıkılıyor.
İtalya sineması o zamana kadar dünya sineması içerisinde önemli bir yer tutmadığından dolayı Yeni Gerçekçilik ile bir çıkış yapılmak isteniyor. Ülke genelinde yaşanan ekonomik kriz ve 2. Dünya Savaşı’yla birlikte yıkılan Mussolini iktidarı sonucunda Yeni Gerçekçilik Akımı ortaya çıkar. Akımın düşünsel anlamda oluşumunu sağlayan ihtiyaç, faşizmin kültürel kalıntılarını ve milliyetçilik üzerine kurulu sanatsal şemaları ortadan kaldırmaktır.

5 Özellikleri Yeni Gerçekçilik; Fransız Doğalcılığı, Sovyet Toplumcu Sineması, İngiliz Belge Film Okulu ve İtalyan Edebiyatı’ndaki ‘Verismo’ akımının savaş sonrası tüm toplumsal sorunlara uygulanmasından meydana gelmiştir.(2) İtalyan Yeni Gerçekçilik akımı genel kabule göre yılında Roberto Rossellini’nin “Roma Açık Şehir” filmiyle başlayıp, 1952’de Vittorio De Sica’nın “Umberto D” filmiyle sona ermiştir

6 Yeni Gerçekçi sinemanın başlangıç ve bitişinin net tarihlerle ifade edilmesi bu akımın Hollywood’da görülebilecek şekilde bir gelenek hâlini alamamış olmasındandır.(3) Bu akım 2. Dünya Savaşı’nın yıkılmış ülkelerinin dramını tüm canlılığı ile vermiştir. Savaş sonu problemlerini; işsizlik, evsizlik, açlık, fuhuş, kimsesiz çocuklar vb. gibi sorunlara çözüm getirmeksizin tüm çıplaklığıyla sergilemişlerdir.(2)

7 İtalyan Yeni Gerçekçiliği teorik-düşünsel kökenlerini Eisenstein, Vertov ve Pudovkin gibi Sovyet Kurgu Kuramcılarından, sinema dilini ise 1930’lu yılların Fransız Sineması’ndan alır. Örneğin; De Sica, Rene Clair’i çok beğenir. Rossellini, Truffaut ve Carne’yi çok beğenir. Visconti, Jean Renoir ile birlikte çalıştı. Renoir’dan çok etkilendi. Jean Renoir’in, Toni (1935) diye bir filmi vardır, Yeni Gerçekçilik’e çok yakın bir filmdir. Fransa’nın güneyinde göçmen işçilerle, doğal ortamda ve profesyonel oyuncu kullanmadan çekilmiş bir filmdir.

8 Fransız sanat eleştirmeni Restany: Peki biz ne öneriyoruz
Fransız sanat eleştirmeni Restany: Peki biz ne öneriyoruz? Gerçeğin kavramsal yada düşsel bir prizmadan geçirilmiş yansımasını değil, ta kendisinin algılanmasının o tutku dolu macerasını.(5) Diziga Vertov Sinema-Göz Manifestosunda: Kahrolsun beyaz perdenin ölümsüz kralları ve kraliçeleri. Yaşasın sıradan gündelik işlerin ölümlüleri. Kahrolsun günlük hayatımızın tiyatrolaştırılması. Bizi olduğumuz gibi yakalayıp çekin.(6)

9 Yeni Gerçekçilik, bir stüdyo sineması olmamıştır
Yeni Gerçekçilik, bir stüdyo sineması olmamıştır. Filmlerdeki mekânların tamamı, insanın bizzat üzerinde nefes alıp verdiği coğrafyadır. (3) Yeni Gerçekçilik; karakterlerinin ve onların hareketlerinin politik, ahlaki, psikolojik, mantıksal ve sosyal açıdan çözümlemelerini reddetmektedir. Gerçekliğe bir bütün olarak yaklaşılmaktadır. Bu, yeni bir bakış şeklidir. Bu sinema ve düşünce akımına Yeni Gerçekçilik denmesinin sebebi de budur.

10 Zavattini’nin bu görüşlerine bu filmlerin iyi bir savunucusu olan Andre Bazin karşı çıkar ve derki: ‘Yönetmen filmi yaparken ister istemez olayları seçmek zorundadır. Çünkü olduğu gibi olayları kaydetmek sanat olmaz’ der.

11 Yeni Gerçekçiler için gerçeğin iki ayrı vasfı vardı: ilki fakirlik, işsizlik ve ekonomik buhran içindeki İtalya tüm karakterlerin eylemlerini tanımlıyordu. İkinci vasfı ise; belirsizliktir.(7) Bu yeni akım, sinema-stüdyo çemberinden sıyrılmıştı, yapımcılar sokaklarda, tarlalarda çalışıyor, profesyonellerle amatör oyuncuları bir araya getiriyorlardı.(4) Yeni Gerçekçilik etkisini sadece kendi ülkesinde değil, aynı zamanda gerek yapım tarzı ve estetiği gerek anlatım tarzı ile diğer ülkelerin sinemalarında hattafilm kuramı ve eleştirisi üzerinde de etki göstermiştir.(8)

12 Yeni Gerçekçi sinemacıların film yaparken dikkat ettikleri özellikleri şöyle özetleyebiliriz:
Aktüaliteye yakın kadraj kullanımı. Pahalı olan görsel efektlerin reddi. Belgesel geleneğine göre ayarlanmış oldukça gri bir görüntü. Özel efektsiz bir kurgu. Gerçek dekorlarda çekim yapma. Doğaçlamada farklı bir yol demek olan dekupajda esneklik. Profesyonel olmayan oyuncuların kullanılması. Diyalogların basitliği. Sessiz çevrilmiş filmlerin sonradan dublajı. Bütçenin küçüklüğü. (9)

13 Akımın Konu Temaları Roma Açık Şehir ve Paisa’da görebileceğimiz faşizmin kötülenmesi ve partizan eylemlerin yüceltilmesi, Yer Sarsılıyor’da az gelişmişlik, Bisiklet Hırsızları’nda gördüğümüz kentlerdeki işsizlik, Guisseppe de Santis’in Acı Pirinç(Riso Amaro- 1949)’inde gördüğümüz kırsal kesimin toplumsal sorunları, Umberto D (1952)deki yaşlı insanların sıkıntıları temaları oluşturmaktadır.

14 Temsilcileri Bu akımı en iyi temsil eden sinema adamları: Roberto Rosselini, Vittorio Sica, Luchino Visconti’dir. Bu akımın kuramcısı da Cesare Zavattini’dir. Zavattini bu sinema sayesinde ‘efsanelerin altına gömülmüş olan gerçeğin yeniden tomurcuklanmaya başladığını vurguladıktan sonra; insanların içinde bulunduğu basit bir durumu ele alarak onu meydana getiren öğeleri inceleyeniz, profesyonel aktörden uzaklaşınız çünkü bir insanın başka bir insanın kalıbına girmesi hesaplanmış bir konuya yönelmek demektir ve gerçek ile aranızda engel oluşturacak süslerden kaçınınız’ demiştir.(10)

15 Luchino Visconti ‘Sinema yapmak istedim çünkü her şeyden önce yaşayan insanın, olgularla yaşayan insanın(olguların değil) filmini yapmak istedim’ der. (4) Antonioni, Visconti’yi şöyle tanımlıyor: “Onu ilk defa 1942’de bir kafede gördüm. İlk dikkatimi çeken şey otoriter havası ve saygı uyandıran tavırları idi. Yoldan gelip geçenlere sanki onların efendisiymiş gibi bakıyordu. Sanki ailesi iki yüzyıldır Milano’yu yönetir gibi bir havası vardı.” Otoriter, bir şeylere sahip olmaya alışmış, zengin, güçlü, vakur bir aileden gelen elegansa ve estetiğe çok önem veren bir yönetmen. (1)

16 Ossessiione(Tutku) Visconti’nin Ossessione adlı filmi akımın oluşumunu haber veren en önemli film olarak kendini gösterir. (3) Bu filmde tanınmış oyuncuları doğallık içinde kullanan Visconti, sokak ve parklarda gizli kamera çekimlerini kullanmış, vinçler yardımıyla kamerayı yakın çekimden genel çekime kesintisiz geçirmiş İtalyan insanını kendine has görüntüsüyle perdeye taşımıştır.(7) es (niş) İtalyan entelektüellerin çoğunun içinde bulundukları taşralı uyuşukluklara son vermelerine de katkı sağlayan Ossessione, sosyalist hareketin İtalyan sinemasındaki öncü simgelerinden biri oldu (Sivas, 2010: 47). (3) th

17 Senso(Günahkar Gönüller) Senso Yeni Gerçekçi Akım’ın oluşum sinyallerini veren bir filmdir. Senso ihracata ve iç pazar potansiyeline sahip yüksek sınıf eğlence filmi olarak tasarlanmıştır. La Terra Trema(Yer Sarsılıyor) La Terra Trema bir köy filmidir. Köy hayatının bütünü basit bir dil kullanılarak aktarılmıştır. Filmin hikâyesi konusunu gerçek hayattan almıştır. Visconti’nin filmde rol verdiği balıkçılar gerçek hayatlarında da balıkçı olan insanlardır.

18 Roberto Rosselini “Benim için gerçekçilik, gerçeğin sanatsal biçiminden başka bir şey değildir”. Roberto Rossellini, savaş sırasında faşizm izleri taşıyan filmler yaptı. Ama sonra Yeni Gerçekçi filmler Roma Açık Şehir ve Paisa’yı yaptı. Rossellini kendi filmleri için şöyle diyor: “Görüntüye olabildiğince az müdahale etmeye çalıştım. Belirli bir bakış açısıyla asıl önemli olanı söylemeye çalıştım. Benim amacım bir mesaj vermek, zorlamak değil, kendi gözlemlerimi sunmaktır. (1)

19 Roma Açık Şehir(Rome Open City )
Yeni Gerçekçilik Akımı’nın tüm özelliklerini barındıran ilk film, faşist düzen içerisinden yaptığı çalışmalarında aracın, mesajdan daha önemli olduğunu düşündürten Roberto Rossellini’nin Rome Open City’si olmuştur. Rossellini Roma Açık Şehir filmini 1945 yılında çekti. Roma Açık Şehir, bir rahip ve bir komünist partizanın hikâyesini anlatmaktadır. Film, İtalya’da çağın bütün özelliklerini yansıtması, gerçek bir olayı anlatması, gerçek mekânları kullanması, meslekten olmayan oyunculara yer vermesi gibi fonksiyonlarıyla sinemanın belirtisel gösterge işlevine dayanan Yeni Gerçekçilik akımının doğmasını sağlamıştır.(3)

20 Paisa(Hemşehri) Eski İtalyan tarihini gösterdiği 6 bölümlük bir filmdir. Rossellini fethi zafer olarak değil bir trajedi olarak sunar. Almanya Sıfır Yılı Filmde Berlin’in yıkıntıları arasında on iki yaşındaki Edmund’un hayatı anlatılır. Roma Açık Şehir, Almanya Sıfır Yılı, Paisa Rossellini’nin ‘Savaş Üçlemesi’ olarak adlandırılır.

21 Vittorio de Sica Vittorio De Sica, yakışıklı ve hoş tabir edilen iyi bir oyuncuydu. Zavattini ile birlikte Yeni Gerçekçi filmler yaptı. De Sica’nın filmlerinde daha çok çocuklar vardır. Yani çocuk gözüyle çekilmiştir. Kahramanlar olayları kavrayamazlar, anlayamazlar, sorgulamazlar da zaten. Bisiklet Hırsızları’ndaki çocuk gibi. De Sica şöyle yazıyor: “Yeni Gerçekçilik; ön yargısız, değer yargısında bulunmadan, insanlara oldukları gibi ya da size göründükleri gibi bakmaktadır’.

22 Sciuscia(Boyacı) Yeni Gerçekçi Akım’ın ana yapıtlarından biridir. Senaryo yazarı ve akımın kuramcısı Zavattini ile birlikte yaptığı ortak çalışmadır. O dönem eleştirmenleri tarafından takdir toplayan film, gişede istenilen başarıyı sağlayamamasına rağmen dünya çevresinde sanat sinemalarında gösterildikçe ünü artmıştır. Orson Welles: ‘Boyacı’ya geçenlerde gittim ve kamera kayboldu, perde kayboldu; sadece gerçek hayattan ibaretti’.

23 Bisiklet Hırsızları Yeni Gerçekçiliğin ana yapıtları içinde en anlaşılır olanıdır. Bisiklet Hırsızları akım içerisinde ve dünya sinema tarihinde “doğallığın sınırlı zorlayan” yegâne film olmuştur. Tam anlamıyla Bisiklet Hırsızları, savaştan en çok zararı gören yoksul kesimin arasından bir işçinin yaşadığı mağduriyeti işleyen halkçı bir filmdir. (3)

24 Umberto D. Yeni Gerçekçiliğin içinde özel bir yeri bulunan bir başka De Sica filmi olarak Umberto D zikredilebilir. Film dili ve biçim itibariyle aynı gerçekçi niteliklere sahip olan, ancak, sinemanın metinlerarasılık özelliğini ziyadesiyle kullanması neticesinde politik, estetik ve metafizik felsefesi itibariyle daha da derinleşen bir yapıya sahip olmuştur.(3) Film otoritelerce İtalyan toplumunu negatif gösterdiği gerekçesiyle sert tepki çekti.

25 Yeni Gerçekçiliğin Sona Ermesi
Yeni Gerçekçilik,1950 sonrasında etkisini yitirmeye başladı. Mussolini dönemindeki faşizmin yıkıntıları onarılıp, toplumsal-siyasal yaşam yeniden düzenlendiğinde İtalyan Sineması da değişim geçirmeye başladı. İtalya’da düzen yeniden kurulmuştu, yıpranan kurumlar kendini restore etmişti. Artık toplumsal yaşamın fotoğrafını çekmek, insanların sorunlarını yalın bir şekilde göstermek yerine, analiz etmek-çözümlemek, giderek saydamlığını yitiren toplumun ve siyasal yaşamın dinamiklerini bulmak gerekiyordu.(nil)

26 Antonioni, bu dönüşümü çok güzel özetliyor: “Artık bisiklet problemini metaforik olarak çözdüğümüze göre bisikleti kaybolan adamın kafasındakilerle uğraşmak istiyorum. Bu adamın geçmiş deneyimleri nelerdir? İç dünyası nasıldır? Bunları anlatmak istiyorum”.(1)p

27


"Yeni Gerçekçilik Akımı" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları